27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7MAYIS2000PAZAR O L A Y L A R V E G O K U Ş L E R olay.gorus@cumhunyet.com.tr Atatürk Ulusçuluğunun Anlamı... f. Dr. ÜnsaJ Y4VUZ Ankara Üni. Türktnhlap Tarihi Enstitüsü Müdür Yardımcısı U lusçuluk ya da Batı dil- lerinde karşılığı Ue nas- yonalizm, siyaset de- yimleri sözlüklerinde "XDC yüzyüda utasal değerierveçıkariarüze- rine kurulu düşün akunı" diye tanım- lanmaktadır (1). Toplumlann bu yeni değerler çevresinde bilinçlenip müea- dele]ere baslamalan, ulusai devletleri- ni kurup yüzyıllarca hizmet ettikleri merkezi otoritelerden kopmalan bir bağlamda imparatorluklann, hatta Çar- lık Rusyası'nın dağılma sürecini baş- latmıştır. Bu oluşumdan Osmanlı tmparator- luğu da kendine düşen payı almış ve kü- çülme sürecine ginniştir. 1877-1878 ' savaşı sonrası dönem imparatorluğun toprak ve nüfiıs kaybı açısından önem- li bir dönemini oluşrurur. Imparator- luk topraklannın yüzde 20'si, nüfusu- nun ise 5 milyonu elden çıkmıştır (2). Daha bu yüzyüın başında Mustafâ Ke- mal, bir aydın asker.düşünürolarak so- runlara çözüm aramış ve içinde yaşa- dığı ortamda tartışılan çözüm önerile- rinın ortasında yeni bir Türk devieti kurmanın kaçınılmazlığmı görmüştür. O'na göre bu yeni devlet Türkolanço- ğunluğun coğrafî bir alana çekilerek buranınsaMinmasımnvapılmaaıJeola- juaklı idı. Işte bu alan O'nun 19 Mayıs ;1919'da Samsun'a çıkınca savunma <alam diye belirlediği ve sınırlan Ulu- «•1 Ant(Misak-ı Milli) ile çizilen Ana- dolu ve Rumeli'yi kapsayan topraklar olarakortaya çıknuştır. Kurulması plan- lanan devlet bu topraklarda yüksele- cekti ve adı da konulmuşru: Yeni Türk Devieti.Bu, tarihsel gerçeklik açısından doğal bir yaklaşımdı. Çünkü, Türkler tarihte birçok devlet kûrmuşlardı, so- nuncusu da yıkümak üzere olduğunagö- re yeni bir çözümlemeye yönelmek ka- çınılmazdı. KaJdı ki bu bir varoluş so- runu idi. Osmanlı tmparatorluğu'nu üç yüzyıl boyunca içine düştüğü durum- dan çıkarmak için düşünülen çözüm- lemelerinXX. yüzyüm başlannda Türk- çülüğe deyöneldiği görülrnektedir. Bu- nun da XIX. yüzyıla damgasuu vur- muş olan "uhısçuluk akunlan"na ko- şut olması bir rastlantı değildir. Tûrkçülüğün esaslan üzerinde dü- şünen Ziya Gökalp Dünya Türklüğû gibi ütopik (hayalci), ayağı yere basma- yan, dünya gerçeklerinden uzak, ya- yılmacılığı, maceracılığı ön planda tu- tan yaklaşımlanna yönelmiştir. Mustafa Kemal Atatürk ise, Tüıid- yeTürklüğû gibi akılcı ve gerçekçi olan tezini ortaya atarken, toplumun yaşam düzeyini yükseltmeyi hedeflemekte, bunun da ülkesinde, bölgede ve dün- yada amaçladığı oldukça kapsarrdı ba- nş temelli politikalarla olanaklı oldu- ğunu kabul etmektedır. Atatürk ün Türk ulusçulugu tammu Atatürk'ün kaleminden çıkan ve 1931 yıiında Milli Eğitim Bakanlığı'nın or- taöğretımde ders kitabı olarak kabul et- tiğı "Vatandaş İçin Medeni Bttgfler" kitabı bizler için demokrasi el kitabı- dır. O, bu yapıtında Türk ulusçuluğu- nuşöyletanımlamaktadır. "Türkulus- çuluğu, ilerleme ve gelişme yolunda, uluslararası temas ve ilişkilerde, bütün çağdaş ulusiara paralel ve onlarla bir uyum içinde yürümekle beraber, Türk toplumunun özel karakterini ve başh basına bağımsızkimtiğinisakhtutmak- üıf (3) Yazımızm başında ulusçuluk ta- nımını aldığımız sözlük, ulusçuluk kav- ramını çeşitii boyutlanyla irdelerkea na- tionalisme reformist (yeniHkçi ulusçu- luk) kavramını açıklamakta ve bunu Üçüncü Dünya toplumlanna yol göste- renKemalizm ile örneldemektedır. Do- ğal olarak bunun karşırı olan bu- diğer kavram burada karşımıza çıkmaktadır ki o da "nationansmeconservateur"dür (tutucu ulusçuluk). Atatürk'ün yaptığı TûrkUhısçuluğu tanımı ile yenffikçi ulusçulukörtüşmek- tedir. Bunun somut kanıtı ise, Atatürk Devrimiıle devlet ve toplumsal kurum- lann çağdaş boyutlarda yeniden yapı- landınlması ile ortaya çıkan yadsına- maz gerçektır. Bu da laik, demokratik, tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devteti'dir. Sadri Maksudi Arsal ise, ulusçuluk tanımını yaparken, ayınmlara da dik- katleri çekmektedir. Ona göre "Ulus- çuluk duygusu bir ulusa ait olan birey- lerin, ulusai tarihlerine, uluslann hem geçmisteki başanlanna, hem de felaket ve acüariDa karşı derin bir duygusal bağhhkvesaygı duygusu şekündeorta- yaçıkar. Ancak,uhısçulukduygusugeç- mişe, geçmişteki şeyiere bağbhktan iba- ret değildir. Ulusçuluk duygusunun or- taya çıküğı bir alan daha vardır. O da geleceğeyöneJmişamaç,hedefvedüşjin~ ceier alanıdır." (4) Bu tanımın birinci boyutu karşımıza yalnızca geçmişleriyle yaşayan, Atatürk Devrimi'nin toplumumuza kazandır- dığı çağdaş değer, kavram ve kurum- lan bir öykünmecilik ve yozlaşma ha- reketinin ürünü olarak gören hâlâ geç- mişle yaşayan tutucu ulusçular'dır ki, (milliyetçi demek daha yerinde olacak- tır!) günümüzde mMyetçi - mukadde- satçılar olarak tanınmaktadırlar. Bun- lar Atatürk'e ve O'nun topluma kazan- dırdığı değerlere temelden karşıdırlar. yenilikçi ulusçularise O'nu ve düşün- celerini ödünsüz sahiplenmekte, ema- net ettiği eserini, önerileri doğrultu- sunda çağdaş, bilimsel ve teknolojik atılımlan duraksamaksızın izleyip ül- kemizekazandırarak dünyada saygın ye- rimizi koruma uğraşı vermektedirler. Sonuç olarak, Atatürk ulusçuluğu- nun özünde tam bağımsızlık; akh bitun- de, felsefede egemen kılmak; ülkede toplumsal buzur ve banşın yanı sıra düm'ada uygar uluslaria karşılıklı dost- luk ilişkileri ve banş içinde biriikte ya- şamak ve son olarak ulus devlet olabü- meningereğiolan uhısaldeğerlereödün- süz sahip çıkmalu. Gerçek ulusçu Jdm? Atatürk'ü ve O'nun yukandaki ulusçuluk yaklaşı- mını benimseyerek, çağdaşlaşmadan ödün vermeden, ancak bir yandan ül- kenin zor olan koşullan altında yaşam savaşı verirken öte yandan devlete kar- şı olan görevlerini aksatmaksızın özve- ri ile yerine getiren vatandaşlar arasuı- da hiçbir ayınm (smıf, cins, etnik kö- ken, inanç, bölge vb.) yapmaksızın on- lan sevgi ile kucaklayan herkes ulus- çudur. Peki, anayasada yer alan Atatürk ile ilgili bütün yaklaşımlan kaldırmanın ya- nı sıra, Atatürk ulusçuluğu yerine ye- niden Türk ulusçuluğunu benimseyen taslaklan hazırlayıp; üniversitelerde ge- riciliğin, çağdışılığın, inanç ayınmcı- lığının simgesi olan türbaru savunup tam bağımsızhğı temelden sarsacak ve yabancı sermayeye kucak açarak Tah- kim Yasalan çıkmasına destek verme- nin yanı s^a özelleştinneyi de destek- leyip çağdaş eğitim düzenlemesi olan 8 yıllık temel eğitimi 5+3 biçiminde su- landırmayı amaçlayıp; dış polirikalann- da serüvenci heveslerinden bir türlü vazgeçmeyip bütün bunlardan sonra milliyetçi geçinenlere ne demeli? Ulusçuluk, kişi. kurum ya da zümre- lerin tekeline bırakılamayacak kadar kutsal bir kavramdır. Bizler, tam ba- ğunsızhğı, çağdaşlaşmayı, ikrlemeyi he- def alan Atatürk ulusçulamız! Peki ya sizler nesiniz? Ve ne yapmak istiyorsu- nuz? (1) Lexique de TermesPolitiques Pa- ris, 1978. (2) François Georgeon, Hist deL'Empire Ottoman, Fayard 1989, s. 523. (3), Prof. Dr. A. Afetinan, Mede- ni Bilgiler ve M. KemalA tatürk 'ün El Yazılan, Ankara, TTK Yay. 1988, s. 25. (4) Prof. Dr. H. Eroğlu, Türk lnhlap Tarihi, îstanbul, MEB Yay., 1982 395. erçi, insan gibi yaşamak, ınsan olma- nın sorumluluğunu taşımak da suç sa- • yılıyor ülkemizde. Geniş anlamıyla ya- zarhk da, ne türlü dışlanmaya çalışılsa da öteki kültür ve sanat ugraşlan gibi, jçok saygın ve çok onurlu bir uğraştır. Bu yazıda, özel- ;likle oyun yazarlığuun dramuıı irdelemek istiyo- Tum. Gerçi, tıyatro bir dnun sanan'dır ama, ülkemiz- ide,.asıl dramı oyun yazarlan yaşamaktadır. ; ' Son aylarda kimi gizli, kimi açık, oyun yazarlan- ,1la karşı beslenen öfte su yüzüne çıktı. Üİkemizde- ;ki oyun yazarlannın çoğunluğunun kurduğu ve de- ıvam ettirdiği Oyun Yazarlan Derneği'nin kişüiğin- de. bulanık, kaynağı kanşık acımasız bir kampanya .yürütülüyor. ; Devlet Tiyatrolan 'nda üst yönetim değişüdiği olu- ;yor. Suçlanan Oyun Yazarlan Demeği!. Bu köklü ti- yatro kuruluşu, aduıdan da belli, bir devlet kurulu- şudur. Bütçesini devietten alır, genel müdür, öteki 'üst düzey yöneticileri Kültür Bakanlığı'nın önerisiy- le. Başbakan ve Cumhurbaşkanuun ımzaladıgı ka- ramame sonucu göreve getirilir. Tiyatro yazarlan- nuı etkisi bir yana, böyle bir oluşumdan haberleri bi- Je olmaz. Ama, eşşeğini dövmeyen palanjnı döver .örneğı. tıyatronun içinden ve dışardaki kimi yandaş- Suçumuz Oyun Yazan Olmalc! Recep BtLGÎNER lanndan "Budeğişiküğesebeptryatroyazarlan veder- nekieri sorumludur" saldınlan başlar. Tiyatro yazarlannın kimileri için "mafya" suçla- ması ya da yakıştuması öne sürülür, ama bu tür dü- zeysiz suçlamalara hedef olan yazarlann oyunlan, tiyatro raflannda tozlandınlır. Ustelik bu suçlama- yı yapanlann sözcüsü kimi yazar ve tiyatro yöneti- cısinin oyunlan, uyarlamalan repertuvann önünde yer alır. Eğer eseri oynatmak bir suç ise, bu suçu iş- leyenler, böylece yavuz hırsız ev sahibini bastınr ömeği, bir taktık kullanırlar. Devlet Tiyatrolan, 1999-2000 oyun düzenini res- men açıkladı. Budönemde, tam yetrniş Türk teüf oyu- nu var programda. Bu ilk kez yapılan bir uygulama- dır, Türk oyun yazarlan için aUuşlanacak birgirişim- dir. Tabii Türk tiyatro seyircisi için de... Çünkü, Türk seyircisi daha çok ilgi duyuyor Türk oyunlanna. Ki- mi gazetelerde, televizyonlarda, nasıl olsa bffyer kap- nuş olanJar da, ortalıkta döaen dedikodu, iftıra ve yakısürmalânn etkisiyle, anlamadan. dinlemeden, ra- celeme gereği duymadan bunlar üzerinde ahkâm kesiyorlar. Otuz bin vatandaşımızuı öldürühnesin- den sorumlu tutulan. Abdullah Ocalan'a tanınan sa- vunma hakkınınyüzde birini bile, Türk oyun yazark- lanna çok görüyorlar. Türk oyun yazarlannın hakkı değil mi, haklannı savunmak, oyunlannın sahnelenmesini ıstemek? Ödenekli tiyatrolann yasa ve yönetmelıklerde amaç maddesi olarak "Türk oyun yazariannın ve oyunla- nnın destekJenmesi. değerlendirilmesi "yazmıyor mu? Hermeslek sahibı, kendı sınıfırun haklannı ko- rumaya hak sahibi de neden, kendi vatandaşlık ve yazarlık haklannı korumaya çalışıyordiye Türk oyun yazarlan suçlanıyor? Türk oyun yazarlanna ve Türkoyunlannabu den- li olumsz baİcanlar, açıkça, çıksınlar ortaya: "Biz yerfi oyun istenûyoruz" desinler. Ama beğenmedik- lerini yerden yere vururken, beğendiklerini de yan- sız biçünde değerlendirsinler. Ya da "Türkjazarla- n befli bir düzeye erişeroedOer, bu sağlanınca\B ka- dar, kimiözeltiyatrolann yapüklan gibi, ödenekli ti- yatrolarda da yahuz > r abana oyunlar sergilensin, biz böyleistiyoruz'' desinler. Böylece, Atatürk'ün Sıvas Kongresi'nde elinin tersiyle ittiği mandacılığı, da- hası Ingiliz MuhiplerCemiyeti zümiyeüni daha açık biçimde gündeme getirsinler. Attila Ilhan'ıngünde- me getirdiği, homolann öteki, eşcinsellerin, ideolo- jik klikleşmelerin, entel bar gruplannın, öteki ulu- sai bilinç karşıtlannın oluşturduklan koalisyonun, ül- kemizin kültür ve sanat yaşamını yozlaştırmak iste- yenlerin girişimlerini, biz Tiyatro Yazarlan Derae- ği ve üyeleri olarak, kapsamlı bir açıkoturumla ka- muya açıklama karanndayız. Çeşitli toplantılarda "Türk yazan obnadan Türk Tivatrosu olmaz" nutuklan atanJann ikıyüzlüJükle- rinı de dökeceğız ortaya. Ama, bunlan yapmadan önce, Türk tiyatrosunun bütün öğelerini, biraz daha hoşgörülü olmaya, biraz daha sevgiye yönehneye, biraz daha karşılıklı say- gı duymaya çağınyoruz. "GeHntanış olahm/Sevelim sevBenm." Arkadaşımıza Oktay Akba)kısa birsüre dinlenmek amacıyla yazılanna a » vermiştir. Okuyuculanmızaduyururuz. PENCERE .1 76'ncı U... Yıl 1899.. Genç Yunus Nadi, meşhur 'Baba Tahirtn çıkardığı 'Maûmatta yazryor. Yunus Nadi'n' n kaleminden: "Gazeteleritninbaştan aşağıya okuyacakbir yabancı zann&d^ r # Türkler her şeyde gelı'ş- mişler ve kendieri için ihtiyaç namınayalnız şi- ir, yalnız haya&t kalmış." "Matbuatırnzın (basıntmızın) ciddiyetle, çığ- nndan çıkmış olan efkân (fikirieri) ıslaha Çıyileş- timrıeye) gayret eylemesi laztmdır. Boş eserier neşrinde (yayınında) devam etmek, ahlâkı mil- liyenin yok olnasını uygun görmek demektir. Yayınlanan eserierin sefahatle dolu olduğu gö- rülüyor. Anlaşıfyorkibunlann sahipleri de muh- tacı himmet dedelerdir." • "Behey gafM- Nazannı uzaklara çevirmeye hacet yok. Bir defa başındaki festen ayağın- daki fotine kadar bütün giyim eşyası kimin imiş, nereden gelmiş, düşün de âlemi kuru hayalâta sevkederek beyhude yormal.." Yunus Nadi yüz yıl önce böyle yazıyordu, gözlerini açıp bugünkü medyayı görseydi neder- di?.. •*•*• *"v; Gözlerine inanamazdı. Zıvanasından çıkmış medyamızın çıldırdıgı- nı düşünmez miydi?.. - Kurucumuz Yunus Nadi Cumhuriyet'in ilk sa- yısındaki yazısında amacını beliriiyor: "Cumhuriyet'in siyasi programı isminden belli olduğu gibi, onu yayınlayanlann da siya- si hayatlan bellidir. 'Cumhuriyet', Türiiiye'de büyük kavgalaria elde edilmiş bir tarihi sonuç- tur. Biz elde edilen bu amaç uğrunda üılen ça~ lışmış insanlanz. Memlekette bu muzaffer ve galip ükrin çok kuvvetli taraftarian vardır. (...) Bize göre gazete, sahiplerinin değildir.. Okuyucunun malıdır." • 7 Mayıs 1924te yazılan bu satıriar bugün da- ha kuvvetle geçeriidir. Cumhuriyet dün neyse, bugün de o!.. Amacından sapmadan yürüyor. Görenekleştiği gibi, bu yıl da, kuruluş yıldö- nümünü gazetenin bahçesindeki alçakgönül- lü soframızda dostlarla biriikte kutlayacağız. Ancak 7 Mayıs pazara geldiği için sofra 8 Ma- yıs'ta kurulacak. Umanz ki o gün hava açık olur; 2000 yılının Mayısı'nda geleceğe yönelik umutlanmızla biriikte kucaklaşınz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle