21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7MAY1S2000PAZAR CUMHURİYET SAYFA l \jM\ [email protected] 15 Genç yönetmen Bora Tekay'ın ilk uzun metrajlı denemesi cuma günü gösterime girdi Yamıı ıııilyoıı dolara fasıdye AyŞEKÖKSAL Son yıllarda art arda üretilen yeni ya- pımlarla canlanan Türkıye sinema sek- törii, artık sadece usta yönetmenlerin yapımlanna degil, genç yönetmenle- rin çalışmalanna da olanak tanımaya başladı. Cuma günü vizyona giren 'Fasulye' bu fılmlerden en yenisi. BoraTekay'ın bu ilk uzun metrajlı çalışması saf, te- miz bir köylü gencinin serüvenleri. Bü- lent Kayabas, Hahık Büginer, Taner Barlas, Burak Sergen gibı ünlü isım- lerin yanında Setim Erdoğan ve EKin Beşikçioğlu gıbi yeni ısimlenn de rol aldığı fılm yanm müyon dolara mal ol- muş ve bir yılda tamamlanmış. - 'Fasulye'nin ohtşumunu en başın- dan anlaür nusınız?' BORA TEKAY - Biz bu işe aslında lisede başladık. O günlerden gelen, beraber üretmeye yönelik birtiyatro eki- bi oluşturmuştuk. Koşullan oluştur- maya başladık ve bunlann tamamlan- ması için kafamızda 19 Temmuz diye bir tarih bile belirledik. Gerçekten de geçen yıl 19 Temmuz'da başladık ve bir yıl süren imece usülü, zor ve acılı ama çok keyifli bir üretim süreci geç- ti. - Senaryo ne kadar zamanda vazd- dı? TEKAY - önceleri kısa fılm proje- leri ve bir kaç ayn öykü vardı. 35 mm'lik fılm çekmeye karar verince Haluk özenç elinde olan hikâye ve karakterleri birleştirerek farklı ve ha- reketli bır kurgu yapö. ilk taslak bir ay- da oluştu ama sürekli tartışarak bırlık- te geliştirdik. -Fîlınde bir çok ünlü oyuncuyerah- yor. Aynca sponsorunuz da var. İlk fîl- mfaıiznlmagna karşın naal hunlan hi- raraya getirebildiniz ? TEKAY- Bunda sadece senaryonun otunnuşluğu ve yaydığı enerji etkili ol- du. Bizim yaydığımız heyecan ve ener- jinin de payı var tabii.. O dönemlerde ekononük knz olduğu ıçın kimse spon- sor olmuyordu. Bence bizimki ne ka- dar deli cesareti ise, sponsor Alca- tel'inki de öyle. Aynca Osmanlı Ban- kası da bize kredi verdi. Onun dışın- ora Tekay'ın fılmi, saf, temiz bir köylü gencinin serüvenleri üzerine kurulu. Bülent Kayabaş, Haluk Bilginer, Taner Barlas, Burak Sergen gibi ünlü isimlerin yanında Selim Erdoğan ve Elvin Beşikçioğlu gibi yeni isimlerin de rol aldığı fılm yanm milyon dolara mal olmuş ve bir yılda tamamlanmış. Tekay 'Fasulye' başanlı olursa önce bir gerilim ardından da bilimkurgu çekmeyi planlıyor. da bizim paramız yoktu, gerçekten imece usülü ile çevremizdekilerin yar- dımlan sayesinde gerçekleşti. Bursa'yı mekân olarak seçmemizin nedenı de bu idi zaten. Orada benim çok tanıdı- ğun vardı. 'Disjpünli oyunculan seçtik' - Son dönemde, genelde çok ünlü mankenlerve popûlerisimJerİe fümler saabyor. Siz ise daha farklı bir yön çiz- mişsiniz-. TEKAY- Ben tiyatro oyunculan- nın bazen sinema için 'fazla ve ağır' oyunculuk sergılediklennı düşünen bir ınsanım. Ancak bu senaryo için tiyat- ro oyuncusu gerekiyordu. îlk fılmi- miz olduğu için ve genelde böyle dü- şündüğümüz için ek kaprislerle uğra- şacak vaktimiz yoktu. Bu yüzden ola- bıldığince heyecanını yitirmemiş ve disiplinini kaybetmemiş oyunculan tercih ettik. -Sponsorunfifaninyapunaşamasın- da bir etkisi veya sınırlaması oldu mu? TEKAY - Biz zaten bıtmiş senaryo ile Alcatel'e gittik. Sadece Fransa'ya gönderip onay aldılar. Hiçbir kısıtla- ma olmadı. Zaten filmde senaryo ge- reği çok fazla cep telefonu kullanılı- yordu. Filmedeki hiç bir planda Alca- tel'e özel, ayn bir sahne yapmadık. - Sinema çok pahalı bir sanat oldu- ğundan Türkiye'de çekilen her filnıin dört dörüük olması, kusurlannın bu- h'nmam a g , hafîf ohnaması gibibir de- ğeriendirmevar. Bunu nasıl karşılıyor- sunuz? TEKAY - Sinema çok pahalı bir sa- nat ve seyirciye ulaşmak için gelişti- nlmiş bır yol. Ama bunu yaparken de samımıyetinızden ve prensipleriniz- den uzaklaşmadan yola çıkmalısı- nız. 'Fasulye' bu anlamda popüler sine- ma ile kişisel sinema arasında bir yer- de duruyor. Çünkü biz izleyiciye ulaş- mak istiyoruz. - Sinemanın bir anlanm aracı oldu- ğunu düşünürsek siz ne iletmek isti- yorsunuz? TEKAY - Benim amacım, Türki- ye'de yapılamayan çok basit ve temel bir şey: izleyiciyi anlatılan hikâyeye sokrnak ve oradan kendi varlığını unu- tup o hikâye içınde yaşamasını sağla- mak. Türkiye'de bu nokta çok gözar- dı ediliyor. Fransız yeni dalgası seyir- ciyi perdeden arada sırada uzaklaştı- np algılama şekliyle oynar. Ama biz- de sanat kıhfi altmda soğuk, seyirci- den uzak ve dediğim anlamda başan- lı ohnayan fılmler yapıhyor. Zeki De- mirkubuz ve Nuri BUge Ceylan'ı dı- şanda tutuyorum. Çünkü bence onlar farklı sinema yapıyor. Sinema seyir- ciyi kandırmayı amaçlar. Aslında bir fılm şeridinden başka bir şey değil. Ama oluşturduğu uzayın içine izleyi- ci girebilirse o zaman bir sihir yarat- mış demektir. Benim amacımda bu sihri oluşturmak. 'KMşelerle dalga geçtjm' - Amerika'da gördüğünüz sinema eğitimi bu fihne HoUvwoodvari öğele- rin kaülmasına yarduncı oldu mu? TEKAY - Ben Amerika'da Holly- vvood düşmam, tamamen deneysel ve avangard bir eğitim gördüm. Orada si- nema yapmaktan çok izlemeyi öğren- dim ve sadece fılm seyrederek hikâye anlatabilme birikımlerimı oluşturdum. 'Fasulye de klışelerle dalga geçerek bır yakınlık kurmaya çahştım seyirci ile. Kullandığunız klişelen Hollywood'un seveceğı tarzda kullanmadık. - Eünize çok para geçseydi varmak istediğmiz nokta ne ohırdu? TEKAY- Benim idealim kendi ken- dıne yetecek montaj stüdyosundan la- boratuvara kadar her şeyi olan ve öğ- rencilere maliyetine çalışma imkanı veren bir prodüksiyon şirkeü kurarak ciddi bir bilimkurgu fılmi çekmek. Ancak medya ile dalga geçen bir ko- medi gibi değil, gerçek ve inandıncı bir bilimkurgu. Kısa vadede ise, eğer 'Fasulye'den kazanabilirsek, senaryo- su hazır bir gerilim fılmi. Ridley Scott 'ın yöneteceği, ünlüfilmin devamında yine Anthony Hopkins başrolde HannibalgeridönüyorKülmr Servisi- Masmavi gözleri ve delici bakış- lanyla msanlann içini donduran katil Hannibal Lec- ter geri dönüyor. Kuzulann Sessizliği 'nin devam fıl- mi Hannibal'da Antony Hopkins, yenıden 'insan VH yen füozof kaüT kimlığıne bürünüyor. Senaryosunu Steve ZaiDian'nın yazdığı ve yönetmenliğini Rkfley Scott'un üstlendiği fıhnde, FB1 ajanı Clarice Starling'i oynayan Jodie Foster 'hikâyenin çok şiddet içerdiğini düşündüğü' için teklifi reddedınce yerini JuBanne Moore almış. Aynca yeni yapımda, Gary Oktman'ı Lecter'ın intikarn aşkıyla yanan kurbanı Mason Ver- ger, RayIiotta'yı ise Starling'in bir numaralı düşma- nı olarak izleyeceğiz. Çekimleri yann Floransa'da başlayacak 'Hanni- bal'ın konusu kısaca şöyle: Hannibal Lecter'ın kur- banı Mason Verger Floransa'da saklanan katilden in- tikam almak için çeşitli planlar kurar. Başansız bir gö- revden dolayı FBI tarafindan cezalandınlan Clarice'e Lecter'ın garip bir mektup yazması ile yollan yeni- den kesişir ve aralanndaki gelişen 'ahinseT aşk ye- niden başlar. Her zaman 'Kuzulann Sessizfiği'nin devamında oy- namak istediğini söyleyen Hopkins ekliyor" " Han- nibai'm yaratnğı Itişuikten ve oluşturduğu psikolojik terördençoketkaenmiştim. Şimdi deFloransa'da Dan- te üzerineçahşan, 'bahi Komedya'dandizeler okuyan, klavsen ile Bach parçalan çaian 'enteJektüel' ve fDo- zof bir katfl olarak izkykilerin karşısma çıkacağun." Bir korku kitabı kadar intikamın ve aşkın da öykü- sünü anlatıldığı fıhnde Hopkins olaylardaki bütün karakterlerin insani özellikler taşıdığını belirtiyor. u Hannibal,bu-taraftaninsanideğerlerwestetikkay- gılar taşırken diğer taraftan kanın acunasız taduia doğru çekffiyor.'' diyen Hopkins eklıyor: "Hepünizin içinde birparçaşiddetvekorku duygusu vanhr.Hitcb- cock' Bebekler korktuldanjıda bağıra bağn-a aglar- larama genede mnthıdurlar.' diverek bunu çokiyiifa- deetmiştL" Kuzulann Sessizfiği'nin devammda Hopkms,yeniden insanyiyenfBozofkanT rotünde. Enstalasyon sanatçısı Denis Pondruel 'Oda/Gar Holü' başlıklı sergisiyle Dulcinea'da bngelerin dünyasında insanoğlu BARIŞ BEHRAMOĞLU Fransa'nın önde gelen çağdaş sanatçılann- dan Denis Pondruel'in 'Oda/Gar Holü' baş- lıklı sergisi 29 Nisan tarihınde Dulcinea'da acıl- dı. Sanatçının özgün fıkri üzerine gerçekle- şen enstalasyon sergisinde, Amiens şehri is- tasyonuna yerleştirilecek bir kameradan alı- nan görüntüler, on-line'la îstanbul'a taşınıp özel bir ekran üzerine yansıtılacak. Ekran bir insanm girebileceği ve derinlemesine ilerle- yebileceği ufak bir pencereyi de içeriyor. FransEDışTicaretBakanhğ'nabağhAFAA, Amiens Bekdiyesi. Fransız Kültür Ataşeliği ve Netone'ın (Türk Internet Kuruluşu) katkı- lanyla gerçekleştirilecek olan proje, 1 Tem- muz tarihine kadar devam edecek ve Fransa'da Amiens şehrinin düzenlediği 'Amiens 2000' etkinlıkleri çerçevesinde kültürel ahşveriş da- hilinde desteklenecek. Imge, görüntü ve oda kavramlan üzerinde duran Pondruel, enstalasyonuyla bunlann in- sanoğluyla olan ilişkisini düşündürtmeyi amaçlıyor. -Internet'i araç olarak knHandığınıy, bu yi aalabyorsunuz? "Rgnim ıTgıTfndigim insanoghınun imgp ve görüntûlerle nasıl yaşajhğL-" (Fotoğraf: KADER TUĞLA) DENISPONDRUEL- özeÛiklebusergim- de ve diğerlerinde, imgeleri kabul etmemize yarayacak yöntemlerüzerine düşünmeyi amaç- ladım ve bunu ifade etmek istedim. Öraek ver- mek gerekırse, Fransa'nm çok sıradan bir ye- rinden görüntüler çekeceğiz. Bir ıstasyonun girişinden. Sıradan bir görüntü olmasına kar- şm durağan oknayacak; çünkü insanlann yü- rümesi görüntüye hareketlılık katacak. Bu Denis Pondruel'in sergüenen yapıflarmdan birl resimler Internet yoluyla buradakı ekrana yansıtılacak ve bu yöntemlc de ımgclere, 'se- çimiş' olmanın bir sonucu olarak simgesel bir değer yüklemiş olacağız. Ancak 'gerçek za- man' dilımıyle 'şimdiki zaman' ve 'kalaba- hğm' farkına vanlabilır. - Sıradan derken neyi kastediyorsunuz? PONDRUEL - tnternet'te biz seyircilerin gördüğü ve kafasında oluşturduğu düşünce- lerden yola çıkarak 'sıradan' diyorum. Ora- da gördüklerimız bana göre bir bütünlük de- ğil, sadece birer imge ve ben bunlara bir de- lik açıyorum. Belki de bu şekilde bu yanıl- malara bir eleştiri getiriyorumdur. - Söz ettiğmiz 'delik', 'oda' kavramı mı? PO^fDRUEL - Evet, ama bu odayı, görün- tünün arkasma geçip orada ne olduğunu gör- mek için kullanmadım. Sanınm görüntünün arkasını göremeyiz, ancak bir parçası olabi- liriz. Oda yani 'deök', içinde konaİdayabile- ceğimiz küçük bir alan sadece. - Kişinin orada 'konaklaması'. kendini bir bakuna imgelerle dolu dış dünyadan koru- makiçin olabflir mi? PONDRUEL-Olabilir. Isteğine bağh. Aşa- ğı yukan hep yassı zeminlere oyuklar açıyo- rum. Mesela dığer bir çalışmamda, odayı bir göle yerleştirdim. Amacım bir bakıma da gö- rüntüye derinlik katmaktı. Tekneyle oraya ulaşan biri rahatlıkla odamn içine girebili- yordu. îki boyutlu görüntülerle dolup taşan bu dünya üzerinde ve üç boyutlu bedenleri- mize ne olacağı hakkında düşünmek gerelri- yor. -Pekryibuenstalasyonunuzla,insanoğhınun görüntü ve "p<"** ile arasındaki iUşkîsnıi gös- termeye çaJıştı^ıua söykyebibV miyiz? PONDRUEL-Kesinlikle. öyleür^top— lumda yaşıyoruz ki her şey imgeler ve görün- tülerle işliyor. Benim ilgılendiğim ise insa- noğlunun bunlarla nasıl yaşadığı. Hatta da- ha çok, sadece imgelerle dolu bir dünyada in- sanoğlu nasıl yaşar bunu merak edıyorum. Yap- tığun şey ise en modern olabilecek görüntü- nün içine yaşanabilir bir yer kurmak. Yani ln- ternet dünyasma. KUŞBAKIŞI MEMET BAYDUR Tarzan Solcu muydu? Oral Çalışlar ile Banş Dosterin gazetemiz- de yayımlanan soruşturması "Sol Geleceğı Tar- tışıyor" son derece ilginç, bazen birbirleriyle ça- kışan, bazen de örtüşmeyen ve çelişen görüşle- ri ortaya çıkardı. Sevgili Mîna Urgan'ın çözümü enternasyonal sosyalizmde gördüğünü okudu- ğum sayıda, Sayın Ishak Alaton'un da görüşle- ri yayımlandı. Sayın Alaton'un ilginç, nev-i şah- sına münhasır görüşleri var sağ-sol, ünetim ve top- lum bilimleri hakkında. Türkiye'de solun iş dün- yasına mesafeli davrandığını; üretimi çoğaltarak artı-değer yaratmanın insan karakterine uygun- luğunu kavrayamadığını söylüyor Sayın Alaton. Artı-değer yaratmanın insan karakterine uy- gun olduğu düşünülse bile, mesele bu artı-de- ğerin kimler tarafindan ve nasıl paylaşılacağıdır gibime geliyor. Sayın Alaton'un söylediği gibi so- lu tekrar ayağa kaldırmak Türk işadamlarının gö- revleri arasına girdiyse durumumuz gerçekten vahim demektir. Sağlık, eğitim, öğrenim, sigor- ta, iş güvencesi, sendikalar gibi temel hizmet ve kurumlann tümüyle devlet tarafindan desteklen- diği; tümüyle bağımsız, özerk üniversitelerin, ba- sının hüküm sürdüğü Isveç'i, biz Türkiyeli solcu- lara örnek göstermenin anlamını da pek çöze- bilmiş değilim doğrusu. Türk solunun önyargıla- nnı sorgulaması gerektiğini söylüyor Sayın Ala- ton. Bu yalnızca Türk solu için değil, herkes için geçerii bir öneridir. Düşüncelerinden ötürü, yazdıklanndan ötürü bir- çok Türk solcu aydını hapislerde yatarken bizle- re gerçek bir düşünce özgürlüğü ve insan hak- lan cenneti olan Isveç'i örnek göstermenin yara- n nedir? (Bu arada Isveç'in de bir insan haklan ve düşünce özgürlüğü cenneti olduğundan pek emin değilim!) Zaten Sayın Alaton da Isveç'tekı özerk kurumlan, sendikalan, üniversite sistemi- ni örnek almamızı önermiyor. özelleştirmeyi ve örneğin ormanlann Türkiye'de aynı Isveç'teki gi- bi tümüyle devlet elinden çıkanlmasını öneriyor şiddetle. Bunu, sosyal ve çağdaş bir demokra- sinin olmazsa olmaz koşullan içinde görüyor. Or- manlar da özelleştirilsin. Sayın Alaton'un yazısını düşündürücü buldum ve en az bir konuda kendileriyle tamamen aynı fikirde olduğumu düşündüm: Çağdaş solcu ol- mak, göründüğü kadar kolay değil. Gerçekten... değil! • • • Akkuyu Nükleer Santral sahasının, deprem böl- gesinde diri bir fay hattı yakınında olduğunu ka- nıtlayan yeni bir bilimsel raporu açıklamış Gre- enpeace Akdeniz, son basın toplantısında. Fay hattı üstünde nükleer santral kurmak ilginç ve kor- kutucu geldi bana. Ancak "hiçbir şeye inanma- yan" insanlann girişeceği işler bunlar. Seksenli yıl- larda filizienip palazlanan ve ne yazık kı günümüz- de egemen olan görüşün doğal sonuçlarına ta- nık oluyoruz. Iktidann her şey olduğu, muhale- fetin ise hiçbir şey olmadığı bir düzenin ıçinde- yiz artık. Iki üç hafta önce Türkiye Odalar Borsalar Bir- liği Başkanı Sayın Fuat Miras bir açıklama yap- tı ve Türkiye'de 50-55 milyon insanm açlık sını- nnda yaşadığını söyledi. Bu doğruysa, 10 milyon kadar insan iyi vaziyette demektir. Devlet Istatis- tik Enstitüsü'nün verilerine göre çalışanlann ulu- sal gelirden aldığı pay yüzde yirmi iki (%22). Ki- ra, faiz gibi rant gelirinden elde edilen gelir ise yüz- de altmış bir (%61). Yanm yüzyıldan fazla za- mandır sağcılann yönettiği ülkemizin bu hale gel- mesinin temel nedeni de önyargılanndan kurtu- lamayan Türk solculandır deniyor şimdi. Ülkemizde üst düzeyde yönetimde birtek sol- cu kalmadığı halde, Isveç'te yaşayan Kürt yazar Mehmed Uzun'un yedi kitabı birden toplanıp yasaklanıyor. Bu olguyu bizlere örnek gösterılen Isveçlilere nasıl izah edeceğimizi düşünüyorum şimdi. Kitap yasaklamanın, orman özelleştirmek- le ilgisi yoktur demekle biter mi bu mesele? Haydi gelin biz solculuğumuzu bılelım, keyifli birkaç satırla kapatalım bu pazar Kuşbakışı'nı. He- nüz ormanlan olmasa bile, geri kalan hemen her yeri özelleştirilmiş bir ülkenin solcusu olarak. Şi- ir Metin Eloğlu'nun. AZ1CIK İnsan kendini pek ödeyemiyor Sen dur bende var Esm Enghi amldı • Kültür Servisi - Ünlü müzısyen Esin Engın, ölümünün 3. yüında Zincirlikuyu Mezarhğı'ndaki kabri başmda törenle anıldı. Törene, Engin'in aüesi, yakınlan ile MESAM Yönetim Kurulu üyesi Turhan Taşan ve tiyatro sanatçısı Kerem Yümazer katıldı. Taşan, Engin'in müzik dünyasına değerli eserler bıraktığını beürterek, "O'nun insanhğım ve dostluğunu özlüyoruz" dedi. ÇYDO Gençllk Şöleni • Kültür Servisi - Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğı Istanbul şubeleri gençlik komisyonlan 8- 14 Mayıs tarihleri arasında Istanbul'da gençlik şöleni düzenliyor. 1. Gençlik Şöleni kapsamında, yann saat 15.00'te Bakırköy Kültür Merkezi'nde 'Şiir Dinletisi'; salı 20.00'de YTÜ Konferans Salonu'nda 'Pera Güzel Sanatlar Gıtar Orkestrası' konseri, perşembe 18.30'da Kocamustafapaşa Çağdaş Çocuk Tiyatrosu'nda 'Amatör Müzik Gruplan' konseri; cuma 19.00'da Beşiktaş şubesinin organizasyonuyla Selami Yıhnaz ve Melda Keskin'in katılımıyla gerçekleştirilen 'Türkiye'nin Enerji Politikalan ve Nükleer Santral Gerçeği' paneli ve dia gösterisi gerçekleşecek. (216 47 98) - BUGÜN •^LGttMVERStTESt'nde saat 14.00^e Mkheal Wînterbottom'un 'I VVant You', saat 17.00'de Robert Bresson'un 'Yankesici' adü fümleri gösterihyor. (216 23 15) • CRR'de saat 19.30'da Nevzat Attağ'ı anma gecesi düzenleniyor/232 98 30) M AKM'de saat 15.30'da Beşiktaş Musüd ~r Derneği'nin konserine solist olarak Tuğçe BecerikM kaühyor. (251 56 00)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle