Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 MAYIS 2000 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
YÖK Araştırma Komisyonu'nun taslak raporunda, düşük bedelle arazi tahsisiyle Hazine'nin zarara uğratıldığı belirtildi
Bilkeııt mercek altıııa abndıSEBAHAT KARAKOYUN
ANKARA - TBMM YÖK Araştır-
ma Komisyonu, eski YÖK Başkanı
ihsanDoğramaa nın kurucusu oldu-
gu Bilkent Üniversitesi ile ilgili yol-
suzluk savlanna el attı. Komisyonun
MHP'li Başkanı Mustafa Gül tarafın-
dan hazırlanan taslak raporda, YÖK'e
tahsis edilen arazilerin Bilkent Üni-
versitesi'ne düşük bedelle verilme-
siyle Hazine'nin zarara uğratıldığı be-
lirtildi. Komisyon, üniversitenin sa-
hip olduğu taşınmazlann hisselerinin
kamulaştınlmasını istedi.
TBMM YÖK Araştırma Komisyo-
nu 'nun gelecek hafta yapılacak top-
lantısında tartışılacak olan taslak ra-
porda Bilkent Üniversitesi mercek al-
tına alındı.
Raporda Bilkent Üniversitesi'yle il-
gili şu savlara yer verildi:
• Mülkiyeti Maliye Hazinesi'ne ait
olup daha önce YOK Başkanlığı'na
tahsisli arsalann kullanım hakkının
Bilkent Üniversitesi'ne düşük bedel-
le verilmesi nedeniyle oluşan Hazine
zarannın (Bu zarar devam etmekte-
dir) Maliye Bakanlığı'nca öncelikle
üniversiteden tahsıl edilmesi.
• Bilkent Üniversitesi'ne kullanım
hakkı verilen arsalar üzerinde, YÖK
site inşaatı kapsanunda bütçe ödenek-
leriyle yapılan konukevı, derslikler ve
konaklama ünıtelerinın evrakta sahte-
kârlık yapılarak Bilkent Üniversite-
si'nin bedelsiz kullanımına bırakıl-
ması nedeniyle eski YÖK Başkanı th-
san Doğramacı ve fiili birlikte işleyen
Maliye Bakanlığı görevlileri hakkın-
da TCYnin 340. maddesine göre so-
ruşturma yapılması ve gerekirse ka-
mu davası açılması, Hazine zarannın
ilgililerden müteselsilen tazmin ve
tahsilı.
• Mülkiyeti Hazine'ye ait YÖK
Başkanlığı'na tahsisli arsalann, imar
plan değışıklıklenyle sürekli parçala-
narak Beytepe-Lodumlu'da (Özellik-
le YÖK sıtesi içinde) Bilkent Üniver-
sitesi'ne rant değeri yüksek arsalar
üretilmesi nedeniyle, Çankaya Bele-
diyesi nezdinde İçışleri Bakanlığı'nca
ınceleme yapılması.
• Bilkent Üniversitesi 'nin gerek
YÖK Başkanlığı'na tahsisli olan ge-
rekse tahsisli olmayan, mülkiyeti Ma-
liye Hazinesi'ne ait olan gayrimen-
kuller üzenndekı fuzulen işgalin so-
naerdirilmesi.
• YÖK bütçe ödenekleriyle yapılan
ve sahte evrak tanzimiyle Bilkent
Üniversitesi'nin kullanımına bırakı-
lan konukevi, derslikler ve lojmanlar
üzerindeki işgal Maliye Bakanlı-
ğı'nca sona erdirilerek hukuki durum-
lannın çözüme bağlanması.
• Bilkent Üniversitesi genişlemesi
gereken arazi sınınnın çok ötesine u-
laştığı ve bu araziler üzerinde ticari
yapılaşmalar gerçekleştirdiği için
Beytepe Lodumlu'da satış, kullanım
hakkı gibi yollarla bu üniversiteye
Maliye Hazinesi, Hacettepe ve diğer
üniversite gayrimenkulleri üzerinde
tasarruf imkânı sağlanmaması.
• Kamu zaranna yol acılarak satıl-
dığı için Bilkent Üniversitesi'nin Ma-
liye Hazinesi ve Hacettepe Üniversi-
tesi ile ortak sahip olduğu gayrimen-
kullerdeki hisselerinin Maliye Bakan-
lığı'nca Hacettepe Üniversitesi, dev-
let üniversiteleri veya diğer kamu ida-
relerinin ihtıyaçlannın karşılanması
için kamulaştınlması.
• Hacettepe Üniversitesi'nin Mali-
ye Hazinesi'nden satın aldığı ve büt-
çe ödenekleriyle kamulaştırdığıı ara-
zileri imarparselli olarak Bilkent Üni-
versitesi'ne düşük bedeller üzerinden
satmasıyla oluşan kamu zaranna ne-
den olan rektör ve diğer ilgililerden
tazmin ve tahsil edilmesi.
• YÖK Yasası'na muhalefet ede-
rek kâr amacı güden bir kuruluşa dö-
nüşmesi nedeniyle Bilkent Üniversi-
tesi hakkında YÖK Başkanlığı'nca
gerekli önlemlerin alnıması, tüm iş-
lemlenn teftiş, denetim ve inceleme-
ye tabi tutulması.
ÖK
Türban
yasağına
eleştiri
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu)- TBMM YÖK
Araştırma
Komisyonu'nun taslak
raporunda,
üniversıtelerdeki türban
yasağı eleştirilirken
türbanlı öğrencilere sahip
çıkıldı. Raporda,
"başörtûsünün
üniversitelerde öğreocüer
için sorun olmaya devam
eOa&
m
kaydedilerek "Bu
koaanun çözûm yoDan
mevcut iken çözümsüztük
yöntemlerinin benimsenip
uygulanması dikkat çekki
bulundu" denildi.
TBMM YÖK Araştırma
Komisyonu'nun MHP'li
Başkanı Mustafa Gûl'ün
danışmanlanyla birlikte
hazırladığı taslak raporda,
yükseköğretim sistemine
ifişkin ştı onerilertfe
bulunuldu:
• Yükseköğretim Kurulu
(YÖK), üniversıteler
arasında eşgüdümü
sağlayan bir üst kuruluş
olarak yeniden
yapılandınlmalıdır.
YOK'ün planlama ve
koordinasyon dışındaki
görevleri
Universitelerarası
Kurul'a bırakılmalıdır.
• Üniversiteler, ülkenin
milli bütünlüğüne zarar
vermeyecek biçımde her
çeşit görü ve düşüncenin
demokratik bir ortamda
hoşgörü içinde
tartışılabileceği bir bilim
ortamına
dönüştürühnelidir.
• YÖK üyeliği için
Cumhurbaşkanı,
Bakanlar Kurulu ve Milli
Eğitim Bakanlığı'na
verilen üye seçme haklan
azaltılmalıdır.
• Genel ve meslek
liselerinin üniversiteye
geçişlerinin yeniden
düzenlenmesi nedeniyle
meslek ve teknik
liselerden büyük öğrenci
kaybı olmuştur. Bu
uygulamanın sürmesi
durumunda bu okullardan
büyük oranda öğrenci
kaçışı sürecektir.
Öğrencilerin üretken
obnayan genel eğitim
alanına kayması
nedeniyle sanayileşme
yolunda bulunan ülkenin
yüksek çıkarlan zarar
görecektir.
• Üniversitelerde okuyan
öğrenciler için sorun
olmakta devam eden
başörtüsü konusunun
çözüm yollan mevcut
iken çözümsüzlük
yöntemlerinin
İjenimsenip uygulanması
dikkat çekici
bulunmuştur.
• Başörtüsü, seçme
sınavı ve öğrenci affi gibi
konular nedeniyle
üniversiteler toplumda
tarüşılır hale gelmektedir.
•YÖK Başkanı,
üniversiteler üzerinde
Ankara Üniversitesi'nin 29 öğretim üyesi, arkadaşlarının 'suçuna' Imza koyarak katıldı
YOK mizahtan da anlamıyor
AYDINENGİN
Ankara Üniversitesi'nde traji-komik bir
olay yaşanıyor. Üniversitenin Sıyasal Bil-
giler Fakültesı öğretım görevlılerinden Dr.
Faruk Alpkaya nın "Atatürk'ün aziz hatt-
rasma alenen hakaret ettigı" gerekçesıyle
Fakülte Yöneüm Kurulu YÖK'e baş\Tirdu
ve Dr. Alpkaya'nın öğretim görevinden alı-
narak üniversiteden uzaklaştınlmasını iste-
di.
Oysa Dr. Alpkaya, Üniversitenin elekt-
ronik tartışma kulübünde. "Kafana toka-
dan başka birşey takma" öğütleri yayan bir
mesaja karşı, Mustafa Kemal'in işgal lstan-
bulu'ndaki tutumunu örnek gösterip, mizah
diliyle etkili bir yanıt vermişti. Ankara Üni-
versitesi'nden, aralannda çok sayıda pro-
fesörün bulunduğu 29 seçlan öğretim üye-
si, ortak bir açıklama yaparak arkadaşları
Dr. Alpkaya'yı savundular ve eğer ortada
bir suç varsa kendılerinin de bu suça aynen
katıldıklannı belırterek, YÖK yönetimin-
den bu traji-komık saçmalığa bir son ver-
mesini istediler.
Bir elektronlk mesaj
Ankara Üniversitesi çevrelerinde bir ya-
nıyla trajik, ama bir yanıyla da komik ola-
rak nıtelenen olay, Ankara Üniversitesi'nin
ANK-Chıp adlı elektronik tartışma sitesin-
de yayımlanan bir mesajla başladı. Mesaj
aynen şöyleydı:
"Haftanın kaç günü kafanıza tokadan
başka- hiçbir şey takımyor ve keyfînizce ya-
şıyorsunuz? / Hiç diyenler™ / Kaybetti! / İki
gün diyenler... / Vakİaşü! / Ama Cumartesi
ve Pazar" diyenJer_. / BUenıedi! / Gerçekten
böyle iki gün var! / Bir tanesinin adı: / Dün!
/Hatalar. acılar, yanhş anlamalar.-/Oysa on-
lar geçti gitti. geçmişte kakü, zamanı geriye
dÖDdürmeye imkân yok! / Dünyanın bütün
parasmı yan yana getirin, bir dalrîka önceye
dönemezsiniz. / Yapüğuuz hiçbir hareketi ay-
nen geri alamazsınız. / Ettiginiz hiçbir lafi si-
lemezsiniz. / Dün dündü, bitti! / Kafanıza
takmayacağmtz ikinci günün adı: / Yann! /
Yannı bugünden kontrol alona alamazsuuz.
/ Yann güneş doğacak eibette— / Ama pml
pırü mı doğar,/Bulutiann arasuıda mı cıkar.
bugünden bikme/siniz. / Geriye tek bir gün
kahyor. / Bugün! / Bu gün hayatla mücadele
edecek güç, hepimizde var. / Güç ne zaman
tûkeniyor? / Dünü ve yannı işin içine katta-
gınryHfl' / Günü yaşavin!_"
Dr. Alpkaya, üniversitenin elektronik tar-
tışma ortamı ANK-Clup listesinde sık sık
çıkan böylesi mesajlara karşı tepkısini, yu-
kanda aktanlan mesaja "parodi'' diye ni-
sahıp olduğu geniş
_ ^yetkılen bazı üniversite
rektörlerini istifaya
zoriayarak ve istifa
ettirerek idari özerkliği
zedeleyecek şekilde baskı
aracı olarak
kullanmaktadır.
VP TCnrnkftC nntf/fl * ^ jTİmdagözaltınaaluKİıktan sonra cesetieri birer gün arayla bulunan Ha-
VKt MX%
"
M W
r •«"««** sanOcakveRıdvan Karakoç,dün mezarlanbaşındaamldL GaziCemevi'nde
toplanan ve aralannda Ocak De Karakoç'un yakmlan, sendikacı Süleyman Yeter'in eşi Ayşe Yeter ve tHD İstanbul Şubesi
Başkanı Eren Keskin'in de bulunduğu yaklaşık 200 kişi, Gazi Mezarbğı'na yürüdü. GÖzalönda kaybotanlann resim ve fo-
toğraflarmı taşıyan toptuluk, önce Hasan Ocak, daha sonra Karakoç'un mezanna karanfüler bırakarak saygı dunışunda
buhındu. "Kaybedenler kaybedeeek". "Hasan Ocak ölümsüzdür", "Susma susnıkça sıra sana gelecek" sloganlannın aül-
dığı tören, olaysız bir şekilde sona erdi. (Fotoğraf: ÖZK.'VN GÜVEN)
DYP lideri Çiller, Demirel'i Güniz Sokağı'ndaki evinde ziyaret etti
6
Demirel talep bekliyor'ANKARA (Cum-
huriyet Bürosu) -
DYP Genel Başkanı
Tansu Çiller, eski
Cumhurbaşkanı Sü-
kyman Demirel'in
siyasete dönme ko-
nusunda "Şu aşama-
da bir kararun yok,
bakryorum,bir talep var mı" değerlen-
dirmesini yaptığmı bildirdi.
Tansu Çiller dün Demirel ile Güniz
Sokağı'ndaki evinde yaklaşık 1 saat
süren bir görüşme yaptı. Görüşme son-
rasında açıklama yapan Çiller, "Ben
ve partim olarak emrinde olduğumu
ifade ettim" dedi. Çiller, Demirel'in
Celal Bayar Köşkü'nde çalışma öneri-
lerine teşekkür ettiğini kaydetti. Çiller,
çalışmalannda Demirel'in de görüşü-
nü almak istediklerini vurguladı.
Demirel'in siyasete dönüp dönme-
yeceğıne ilişkın soru üzerine Çiller,
" Böyle bir şey şu aşamada yok. kendi
söylediğine göre, dinliyor. gözlemliyor.
Kendisinin 'Şu aşamada bir karanm
yok, bakıyorum, bir talep var mı' şek-
Knde değerlendirmea okhı" dedi.
Çiller, görüşmede Demirel'in dene-
yimleri çerçevesinde nüktelerini de ak-
tardığını kaydetti. Gazetecilerin ''Siya-
sete dönerse Demirel ile yanşa mı gire-
cekkri'' yönündekı soru üzenne Çiller,
DYP'nin Demireri "demokrasi abide-
si" olarak Çankaya'ya taşıdığını söyle-
di. a
Yanşdeğü,obaolsatamamlayıcıhk,
tecrübelerinden yararlanma ohîr" di-
yen Çiller, Demırel'i "Türidye'nin bü-
yük dantşmanı" diye niteledi.
Limter-Jsin açıklamasında direnişin süreceği belirtildi
Tuzla'daki gözaltılara kınamaİstanbul Haber Servisi -
Limter-Iş Sendikası, yöneti-
cilerinin ve sendikalı olduk-
-ten için işten çıkanhm Tuz-
"ia TersaneciJİ ve Türizm
işçileri can güvenliğinden
yoksun, ölüm pahasına ça-
îıştırdığı belırtilerek işve-
renlere yönelik yasal işleııı
yapılmaması kınandı.
alındıklan belirtildi.
Açıklamada, önceki gün
Sedef Tersanesi'nde çalışan
30yaşmdakı Salman Gözpı-
nar adlı tşçinin koruyucu
AŞ ile Türkler Tersane ve Açıklamada, Hasan Coş- tedbirler aluımadan çikaril-
yönelik hiçbiryasal işlem ya-
pdmazken sendikal haklan
için mücadele eden işçiler,
her gün baskı ve tehdiöere
uğnunalan yetmezmiş gibi
Deniz Işletmecıliği işçilen-
ain işten çıkarma karanna
karşı direnişteyken iki gün
önce gözaltına alınmalannı
protesto etti.
Açıklamada, işveren
Kahraman Sadıkoğhı'nun
kun, Ömer Sankaya, Kö-
roglu Sade adlı işçiler ile
sendika yöneticileri Zeynep
KOUdi ve Hakk; Demiral'ın
"haklannda şikâyet olduğu
gerekçesiyle" önceki gün di-
reniş yerinden gözaltına
dığı 20 metre yükseklikten
düşerek yaşammı yitirdiği-
ne de dikkat çekilerek "Her
gün yeni iş cinayederine sah-
ne olan tersanelerde, işçileri
iş güvenliğinden yoksun, kö-
le gibi çalıştıran işverenlere
bir de gözalbnda ruruldu-
lar" denildi.
Söz konusu uygulamalan
'hukuksuz' olarak nitelendı-
ren sendika ile tersane işçile-
ri, 6 Nisan'da başlattıklan
direnişlerini kararlıhkla sür-
düreceklerini ifade ettiler.
telenebüecek bir mizah türüyle yanıt ver-
di. Dr. Faruk Alpkaya, ANK-Clup elektro-
nik tartışma listesine şu mesajı koydu:
"Bundan 81 yd önce, 13 Kasun 1918 gü-
nü Haydarpaşa'da trenden inen Mustafa
Kemal bir motoria Avınpa y^kasma geçi-
yordu. Boğaz o gün Itilaf de\ letlerine aityüz
kadar savaş gemisi taranndan kapaülmış-
n. Yaveri, 'Paşam, ne yapacağız' diye sor-
du. Mustafa Kemal, gözlerini kapadı, geç-
nüşedakk Namık Kemal'in yasaldanmışşi-
irkrini gizüc* erberlediği lise yıfiaruu, Tev-
fik Fikrefin Sıs' şiirini çoğaltm arkadaş-
lanna verdiği Harfoiye yı&vnu. gizfi bir ga-
zete çıkardıklan kuıinay egitimi dönemini,
Şam'da Ok görevinde gidi bir örgnt kuru-
şunu, 1908 Devrimi'ni, Iibya'ya gölice gi-
dip gerila faaKyetkri örgütiemesini, sonra
o cepheden bu cepheye, o siperden bu sipe-
re koşmakla geçen savaş yıllaruu bir bir
anımsadı. Gözlerini açta, karşKUKİa böyö-
lü güzeüiğiyle tstanbul vanb.
'Kafana tokadan başka hiçbir şey tak-
mayacaksın çocuk' dedi.
Aradan bir hafta geçmişti. Bazı arkadaş-
iannıziyaret etti. Döndüğünü duyaniarevi-
maüCanbuht-
Onlara hep şunu söyledi:
'Yannı bugünden kontrol altına alamaz-
smız. Yann güneş doğacak eibette... Ama
pınl pınl mı doğar, bulutiann arasında mı
çıkar, bugünden bılemezsinız.'
Aradan bir süre geçti, Izmir'in işgaü ha-
beri gekti lstanbul'da büyük bir protesto
mitingi düzenknmiş, herkes oraya alamşü.
Haiide Edip Hanım, kürsüden, Izmir'in
geçnüşini anlatop, mücadele yeminleri etti-
riyordu binkrce insana. Mustafa Kemal bir
arfcadaşuun dediklerini habriadı:
'Hatalar, acılar, yanlış anlamalar... Onlar
geçti gıtti, geçmışte kaldı, zamanı geriye
döndürmeye imkân yok!.. Dün dündü, bitti!'
Arkadaşbuı birer birer AnadohTya geç-
miş, yeni bir mücadelenin temetterini aö-
yortairdL Mustafa Kemal'i son bir umutla
çağırdılar Anadolu'ya. Mustafa Kemal
genç bir Osmanh paşası idL Akşamlan Pe-
ra Palas'ta işgal ordusunun subaylan ile
sohbet ediyor, ttflaf ülkderinin büyükelçi-
iüderinde düzenlenen balolara kanhyordu.
Anadohı'ya geçmeyi reddettiği için ödül-
lendirilmiş ve kendisine bir konak itısan
edümtşti. Gündüzleri pınl pınl üniforma-
sını giyiyor, emrine tahsis edOen son roodel
makam arabası ile Harbiye Nezareti'ne gi-
diyordu... Bir avuç arkaidaşı Anadolu'da
umutsuzca direnıneye çahşıyordu akıp gi-
den zamanakarşLOtsebüyük çoğunlukgi-
bi lstanbul'da idi arük. Akknda ise hep ay-
nı düşünce vardı:
'Bugün hayatla mücadele edecek güç,
hepimizde var. Güç dünü ve yannı işin içi-
ne kattığuuzda! Günü yaşaym!'
Onde oturan yaverinin omuzuna vordu,
'Kafana tokadan başka bir şey takma ço-
cuk' dedi veekledi: 'Keyfınce yaşa'..."
Bir dayamşma
Alpkaya hak-k-ınrla AÜ Yönetim Kuru-
lu'nun görevden ıhraç istemiyle YÖK'e
başvurması üzerine öğretim üyeleri ortak
bir metne imza atarak Dr. Alpkaya'nın "so-
çuna" aynen katıldıklannı belirttiler. 29
öğretim uyesınin bu açıklamasında şöyle
dendi: "ÜnKersitemize saygımız varsa, bir
vanbş anlamaya dayandığını düşünmek is-
tediğnniz bu duruma son vermek üzere se-
ferber obnamızı dikr ve Alpkaya'nm ede-
bi bir nitefik taşıyan parodisini onayladığı-
ınrn vani jmz
mizi betirtir ve Ugüilere duynruruz."
Aıklamayı ımzalayan AÜ öğretim gö-
revüleri şu kişilerden oluşuyor: Prof. Dr.
MehmetAMAğaoğuHan, Prof. Dr. SinaAk-
şm, Prof. Dr. Korknt Boratav, Prof. Dr. Ca-
hh Can, Doc. Dr. Fıgen Çok, Prof. Dr. Ab-
met Demir, Doç. Dr. trfan Erdoğan, Prof.
Dr. Cem Eroğul, Prof. Dr. CevatGeray, Doç.
Dr. Hahık Geray, Doç. Dr. Murat Gnvenîr,
Doç. Dr. Eser Köker, Doç. Dr. AhmetMa-
kal, Doç. Dr. Rifat Miser, Prof. Dr. Baskm
Oran, Doç. Dr. Cüneyt Ozansoy, Doç. Dt
TofaÖngen,Prof. Dr.YavnzSabmıcıı, Doç.
Dr. Güven Sak, Prof. Dr. Coşkun San, Doç.
Dr. Mithat Sancar, Prof. Dr. Ömür Sezgin,
Prof. Dr. Arslan Sonat, Doç. Dr. Abaddin
Şcnd, Prof. Dr. Meral Tekin, Prof. Taner
Timur, Doç. Dr. Gülay Toksöz, Prof. Dr. Işd
Ünal - Doç. Dr. Serpfl Sancar Usur.
ARAYIŞ
TOKTAMŞ ATEŞ
Devrim Tarihi Nasıl
Okutulmalı?
Türkiye üniv^site ve yüksekokullan, "Türk dev-
rim tarihi" ya da resmi adıyla, "Atatürk ilkeleri ve
inkılap tarihi" dersinin nasıl okutulması gerekttği-
ne, bir türlü karar veremediler. Zaten böyle bir ka-
rar vermeleri de pek mümkün değil.
1980 öncesinde bu ders, pek çok kurum için bir
"angarya"dan başka bir şey değildi. Bizim fakül-
tede bu dersi, 1978 yılında devralmış ve işi çok sı-
kı tutmuştuk. Fakat öğrencilerimizi bu dersin "ar-
tık ciddi okutulacağına" inandırmamız (!) pek ko-
lay olmamıştı.
1980 sonrasında; sözde Atatürkçü bir dönem
başlayınca, YÖKfırtınasından önce, bu dersin na-
sıl okutulması gerektiğine dair tartışmalar başla-
dı. Sanıyorum 1982 yılında; o zamanki "General
Milli Eğitim Bakanı" Sayın Hasan Sağlam (uma-
nm adı doğru anımsıyorum), Türkiye üniversitete-
rinde bu dersi okutan öğretim üyelerinden bir bö-
lümünü, Boğaziçi Üniversitesi'ne davet ederek
önerilerimizi sordu.
Henüz "çiçeği bumunda" bir profesör olarak,
ben de kendi görüşlerimi dile getirdim. Zaten bu
program ve anlayışı günümüze dek değiştimniş
de değilim. Sayın Bakan, pek itiraz etmeden din-
ledi. Fakat o toplantıdan hiçbir sonuç çıkmadı.
Sadece dersin süresini arttıran bir "konsey kara-
nna " zemin oluşturdu ve yeni adıyla bu ders; tüm
kurumlann, tüm sınıflannda haftada 2 saat oku-
tulmaya başlandı. (Çocuklan bu dersten soğut-
mak için daha iyi bir yol bulunamazdı gibime ge-
liyor...)
önceleri bu ders, genellikle bu alanda akade-
mik eğitim almamış bazı tarih kökenli okutmanlar
tarafındanyürütülüyordu. Daha sonra, "tahsisen"
bu dersi okutacak personel yetiştirmek üzere, de-
ğişik üniversitelerdeki "Atatürk ilkeleri ve inkılap
tarihi enstitülerinde" yüksek lisans ve doktora
programlan açıkJı. Ve doçentlik düzeyinde; "Tür-
kiye Cumhuriyeti Tarihi" bilim dalında doçentlik sı-
navlannı veren akademisyenler de, bu dersi okut-
maya başladılar.
Fakat çok ilginç bir biçimde; bu "enstitülere" en
yoğun ilgi, Atatürk ilkeleri ve laik Cumhuriyete
pek de sıcak bakmayan, imam-hatip meslek lise-
si kökenli tarih, Türkoloji vb. gibi bilim dallanndan
mezun öğrencilerte, bir derece ya da kademe iler-
lemesi almak isteyen kamu görevlilerinden geldi.
Bu "kırya" birkaç yıl sürdükten sonra, birkaç
meslektaşımızın özel çabalanyla bir ölçüde en-
gellendi. Fakat "Atatürk ilkeleri ve inkılap tarihi"
dersini veren öğretim üyelerinin, edebiyat fakülte-
lerinden çıkışı pek engellenemedi. Zira doçentlik
sözlü sınavlannda (bilmem hangi akla hizmet) es-
ki Türkçe yazı barajı getirilince, sosyoloji, hukuk
vb. bilim dallanndan gelen adayların şanslan
önemli ölçüde azaldı. Kaldı ki, böyle birsınav yön-
temi hiçbir yönetmelikte de yoktu.
Derken, "ûzgûriükçü" ve "mftt^ demokrat", ki-
mi "süperzekafılar" bu dersi vermeye sıvandı. Bu
dersle ortaya koymaya çalıştıKJan şey, Atatürk'ün
bir diktatör olduğunu ve Cumhuriyetimizin, otori-
ter bir yönetimden başka bir şey olmadığını ispat
etmeyeçalışmaktı. Bunlardan birinin doçentlik jü-
risindeydim. Sunduğu "temel çalışma"; dediko-
dulara dayanarak Atatürk'ü karalamaya çalışan
ve "bilindiğigibi", "herkes kabul ederkı" gibi bir-
takım bılimsel (!) kanıtlara dayanan birkaç kitaptı.
Tabii başansız oldu. Daha sonra sağda-solda,
"Benim gibi düşünmedikleri için beni bıraktılar"
gibisinden dedikodular yapmış. Ve benim olma-
dtğım bir jüri, bu arkadaşı doçent yapmış. Sanı-
yorum şirndi profesör ve seçkin bir üniversitemiz-
de *'Atatürk ilkeleri" dersi dkutuyor...
• • •
Tüm bunlan anımsamamın nedeni; çok seçkin
bir tarih vakfında, Türk inkılap tarihi dersi nasıl
okutulmalı" sorusuna yanıt arayan birtakım çalış-
malann başlaması. "Ögretim Üyeleri Demeğrnin
bundan birkaç yıl önce aynı başlıkla düzenledlği
bir seminerde, ileri sürülen kimi görüşlere karşı çı-
karak, "Bu ders belli bir amacı olan ve Türk dev-
riminin benimsenilmesine katkısı olması için ko-
nulanbirderstir. Atatürk'e ve Türkdevrimineeleş-
tirel bir yaklaşımın benimsendiği bir devrim sos-
yolojisi dersi değildir", mealinde bir konuşma yap-
mıştım. Çok düzeyli bir toplantıydı.
Adını vermek istemediğim vakıfta bir meslekta-
şımız, konuyla ilgili "ön düşünceleri" kapsayan bir
taslak sunmuş. Diğer meslektaşlanmın ne dere-
cede "itibar edeceğini" bilemiyorum ama; bazı
bakımlardan benim açımdan da tatmin edici olan
bu taslakta çok yanlış bazı yaklaşımlar da var.
Bunlann en önemlisi; "Dersin içeriği, 'Biz bıze ben-
zerizci' yaklaşımdan kurtanlmalı. 'Modernleşme'
sürecinin dünya-tarihsel bir olgu olduğunun (ei-
bette özgünlûkler bir yana) üç aşağı beş yukan
benzer şeylerin başka uluslann da başına geldi-
ğinin altını çizen bir perspektifle yeniden ele alın-
malı", denmesi oluyor.
Buyrun bakalım... Kemalizmin, herhangi bir sı-
nıfa dayanmayan ve toplumdaki bağımsızlıktan
yana olan tüm güçlerin bir araya gelmesi ve önce
antiemperyalist bir bağımsızlık savaşı ve ardından
çağdaş ve modem bir devlet kurma biçiminde gö-
rünen ve "kendi türünün ilk ömeği" olan devrim
modeli ve bunun "evrenselliği" nerede? Kemalist
devrim; daha sonra ve özellikle, sömürgelerin
uluslaşması sürecinde, eski sömürge ülkeler ay-
dınlanna neden model oldu?
Türk devriminden önce; nerede ve ne zaman,
çokuluslu bir imparatoriuğun kalıntısından, çağ-
daş bir ulus-devlet kurulabildi?
Uzakdoğu'da 1950'li yıllardayaşama geçirilmek
istenen, "milli demokratik devrim" modeli, Türk
devrim modeiinin, 30 yıl gecikmiş bir uygulama-
sından başka bir şey mi?
"...Üç aşağı beş yukan benzer şeyler başka
uluslann da başına gelmiş..." Nerede ve ne za-
man?
Girişimin ve bu taslağı yazan meslektaşımın iyi
niyetinden kuşku duymuyorum. Ama biraz daha
dikkatli olmak gerek.
KALBİNÎZSİZİNİİNİÇÎN
Muayene, teşhis,
tedavi ve kontrol
19 Mayts Cd. No: 8 ŞişliflSTANBUL
Tel:f0212)2120707(pbx)
Faks:(0212)2126835