27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 MAYIS 2000 SALI CUMHURİYET SAYFA JvLJLil U r i . kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Erol Eti'nin 'Camaltı ve Sırüstü Resimler' sergisi 16 Mayıs'a dek Artisan Sanat Galerisi'nde Toprağa ve kültüresaygıBARIŞ BEHRAMOĞLU Değışik tekniklerde duvar re- simleri yapan ve açık alanlarda çalışma olanaklannın daha ge- niş olduğunu söyleyen sanatçı ve öğretim görevlisi Erol Eti, 'vaz- geçemediğinr söylediği camaltı tekni|inı kullanarak yapöğı resim- lerinden yeni sergi açtı. "Bir şey üretmek için insanın kiiltürel biriküni yoğun bir top- hımıın üyesi olması gerektiğine inanıyorum. BirUdmin nasıl kıü- lamkbğı önemüdir. Bu tartısma- mn iki odağı var. Biri geleneği ay- nen tekrariamak ve diğeri de be- nim kabul ettiğim gelenekten bir bal ansı gibi faydalanmak.." dı- yerek çalışmalannı anlatan Eti'nin, 'Camaln ve Sırüstû Re- simler' sergisi 16 Mayıs'a dek Artisan Sanat Galerisi'nde izle- nelebüir. - Birhalksanan olan camaln re- simler yapmava nasıl başladınız? EROL ETI - Yağlı boya tek- niğiyle resim yaparken gerek do- ku gerekse ışıkta bir derinlik ara- yışına girdim. Bunun üzerine al- tın varak kullandım. Ancak bu da yetmedi. Bu arada Anadolu gezilerinde camaltı eserlere rast- ladım. Çoğu kınldığından bugü- ne resimlerden çok az örnek kal- mıştı. Yapılanlara derinlik katan zengin bir teknik kullaruldığını fark ettim ve bu- nun ûzerine gitme karan verdim. - Esld ustalarla sizin kullandığınız teknikler arasında ne gibi farklıhklar bulunuyor? ETİ-Eskı cam ustalan tamamen cam arkasın- da şeffaf boyalar, yaldızlı kâğıtlar kullanarak çahşıyor ve bunlan resmin tadına göre kullanı- yorlar. Bugün, herkes yağlı boya resim yapıyor • "Bir şey üretmek için insanın kiiltürel birikimi yoğun bir toplumun üyesi olması gerektiğine inanıyorum. Birikimin nasıl kullanıldığı önemlidir. Bu tartışmanın iki odağı var. Biri geleneği aynen tekrariamak ve diğeri de benim kabul ettiğim gelenekten bir bal ansı gibi faydalanmak." ama ayn ayn teknikleri seçiyorlar. Ben de camal- tı çalışmalanmda farklı bir dil oluşturdum. Hem ayna hem de sınn üstünde boyamave kazımayön- temini uyguluyorum. - Resimleriniz de tuğra, mezar taşı ve bunun gibi motifler kuüanıyorsunuz. Bundan söz ede- biür misiniz? ETt - Tam bir Anadolu sentezi içerisinde ya- şıyoruz. Üç büyük kültürün tam göbeğındeyiz. Her sokaktan geçtiğiniz de bu kültürel değerle- re ait işaretler gözünüze çarpıyor. Bu birikime bir teşekkûr etmem gerekiyordu. Ama Osman- lfdan mı Selçuklu'dan mı, Bizans'tan mı yoksa Roma'dan mı kullanmam gerektığine karar ve- remedim ve çalışmalanma hepsinden biraz ser- piştirdim. - Çoğunhıkla toprak renkleri- ni kuilanmışsınız. Bunun beihii bir nedeni var mı? ETİ - En sabırh, en büyük us- ta doğa. tşini çok akılhca yapı- yor. Tüm dış etkenlere karşın çi- çegi açıyor, rüzgâra karşı yönü- nü alıyor. Insanı motive etmek için nasıl bir ortam kurmak gerekiyor- sa, doğadaki bütün canlılan da iş- lemek için kendi mekânlannda ele almak gerekiyor. O ustanın, yani doğanın disiplini ve sabn teşekkûr edilecek öğelerdir. Top- rak hiçbir şeyi inkâr etmez, nan- kör değildir, tam tersine verim- lidir. Bu sergi bir bakıma, doğa ve kültürel değerlerimıze bir say- gı sergisidir. - Bireğjnmti obrak, gdenek us- talanndan bugüne kadar bize ulaşan değerleri ve özeüikle kul- landıgınız bu resim tekniklerini öğrencilerinize aktanyor musu- nuz? ETt - Elbette. Ancak bunu bu- yurgan olmadan gerçekleştirme- liyiz. Kendi işini, yolunu bulan insanlar yetiştirmek gerekiyor. Öğretmek ve yaratmak, ikisi bir arada çok zor. Birisinde veriyor- sunuz ve öyle olunca üretiminiz kısıtlanıyor. - Gençlerin geieneğe bakışmı nasıl değerfendiriyorsunuz? ETt- Bazı kesimlerde geiene- ğe son derece katı bakılıyor. Belkide aykın ol- mak moda olduğu için. Bizim gençleri şaşırtma- mamız lazun. Geleneği yadsımamak gerekiyor. Öyle yaparsak ustalanru, o çok renklilıği tayin edemiyorlar. Bir mesaj vermek istiyorsanız or- taya yeni bir şeyler koymak zorundasınız. Bu- günü ve yannı kullanarak yapılan ıslerde gele- nek ustası bana göre daima olacak. Ayfer Tunç'un 'Aziz Bey Hadisesi' adlı kitabı yayımlandı 'Gözlerim sürekli ğeçmişe dönûl? BtRHANKESKİN Geceleri kendi kahramanlannı yazıp gündüzleri ise tekrar bu yeni dünyaya bakmak durumunda olduğunu söyleyen yazar Ayfer Tunç'la son kitabı "Aziz Bey Hadisesi" üzenne görüştük. - Herkes büun-kurguva ve fütürist yak- laşunlara soyunuyor, siz neden klasikkal- ma yolunu seçiyorsunuz? Bu bir inat mı, inatsa neyin inadı? AYFER TUNÇ: Bılim-kurgu sevmem, fütürist yaklaşımlar da bana göre değil. Bunun inatla bir ilgisi yok, başka türlü- sü elimden gelmiyor. Bilmiyorum ne- den; geleceği düşlemekten, gelecekte üı- san olmanın yeni bir dil gerektireceği muhakkak olan trajedisi üzerine düşün- mekten hiç zevk almadım. Geçmışe dö- nük, gözleri sürekli geçmişte olan biri- aşadığımız bugünkü dünya; şiiri zehirleyen, masumiyeti gülünçleştiren, zalimliği legalleştiren, mega olanın itibar gördüğü bir dünya!' yim. Hayatımızı yapan "şeyler" geçmiş- ten geliyor. Ya sürüyor, ya dönüşerek sü- rüyor, ya da yok oluyor, ama bir iz bıra- kıyor. Bu izlen sürmek beni heyecanlan- dınyor. Heyecanlanmak için yazıyorum. Oysa geleceğe bakmak "tûmevanma" bir zihinsel yapı gerektiriyor sanki. Ben de yazma dürtüsü uyandıran şeylerin tü- mû geçmişte duruyor. - Oyküterinizin karakterieri de bura- dan bakıldığında eskbniş, eprimiş fotoğ- rafiann, sanki en az yirmi-otuz yıl önce- sinin insanlanymış gibi duruyoriar. Geç- mişe yönelik bir tavnnızvar dryebiür mi- yiz? Geçmiş sizin için nerede duruyor? TUNÇ: Yaşadığımız bugünkü dünya; şiiri zehirleyen, masumiyeti gülünçleşti- ren, zalimliği legalleştiren, mega ve hi- per olanın itibar gördüğü bir dünya! Yer- kabuğunun üstünde, insan elinin ürettik- leri birbirine benziyor artık. Farklı ve mütevazı olan hor görülüyor. Yalnız şe- hirler, kavramlar, yükselen veya alçalan değerler, binalar, yemekler değil birbiri- ne benzeyen.. duygular da benziyor, ben- zetiliyor. Kitleyi bir makine gibi kulla- nan piyasalar, duygulan tanımlıyor, sınıf- landınyor, isterse yaratıyor, isterse yok ediyor. Oysa yerkabuğunun altmda mil- yarlarca yıldır değişmeyen dengesiyle dünya, üstünde olup bitene aldırmadan yaşıyor. Bu türdeş, benzeş, sığ ve kitle- sel olana "küreseT diyorlar. Bu malze- meden şizofrenik bir hikâye çıkabilir, o da benim gücümü aşar. Ben basit bir ya- zanm sadece.. tuhaf, kınk hikâyeleri se- ven. Bu tuhaf hikâyelerinin izlerini geç- miş yıllarda sürmeye çalıştığım; yeni dünyanın ciddiye bile almadığı, kaderiy- le sıra dışına itilmiş ama sıradan insan- lan yazmayı seven, mütevazı bir yazar. - Ayfer Tunç öykülerinin pek çoğunda şebrin göbeğinin biraz dışına taşan, iddi- asız, sıradan insanlann mekânlan ve at- mosfeıieri var; siz bunlan oldukça ba- şarüı kuruyorsunuz. Bir öykücü, mekâ- nı ve atmosferi yaraörken nereye bakar? Siz nereye balâyorsunuz ? Psikoloji Ue aramz nasıl? TUNÇ: Ben içime bakıyorum. Aidi- yet duygusu ile yabancılık hali arasında- ki katmanlarbeni şiddetle ilgilendiriyor. Bir kere şehrin insanıyım, şehir demek insan demek. Ama çok ve benzeşmez in- sanlar demek. Kendine ait bir kişiliği olan ve bu kişiliğin çizgilerini alçakgö- nüllü bir duruşla yansıtan mekânlar ile, ait olduğu dünyanın dışına itilmiş, ken- di aidiyetlerine yabancılaşmış, suskun insanlann birleşiminden oluşan bir at- mosfer benimki. Mekânlann suskunlu- ğu, iddiasızlığı, gözden düşmüşlüğü hat- ta yeni zamanlarla birlikte küçümsenir oluşlan bende, bir yaşıyor olma duygu- su yaratıyor. Sokaklar, şehirler, meyha- neler, parklar, trenler ve özellikle apart- manlarsanki canhlar, yeni hayann itip kak- ması yüzünden üzülüyorlar, kahırlanı- yorlar. Mekânının kişiliği olmayan bir öykü yanm kalmış bir öyküdürbenim için. Mekânın kişisi, öyküyü yaşıyor kılmaya yetmez. "Hikâyeemıeyi'' seviyorum, ha- yattan kesit almayı değil - Aziz Bey Hadjsesi'nde öykülerintü- mü de kederle örülmüş hayatian anlaO- yor. Ha> aün en temel iki duygusundan bi- ri bu, ama diğeri, yani neseyeyer yok mu? TUNÇ: "Dertierizevkedindim, bende neş'e ne arar?" Yazdıklanm kederli şey- ler olabilir, ama ben aslında neşeli biri- yim. Şöyle de denebilir belki, neşeyi ya- şamayı, kederi yazmayı tercih ediyorum. Benim hayatımda da herkesin hayahnda olduğu gibi kederli anlar/anılar var, ama tuhaftır, hemen hiçbirini hatırlamıyorum. Zihnimbanaait kederleri şaşüacak bir hız- la siliyor. 2000'denMuhsin Ertuğrul'abaJaş ÖZDEMtRNUTKU ceki kendine karşı çıkarak sonraki kendini bulan Muhsin Ertuğrul, günümüze dek örnek bir yol gös- Bir toplumun öncüsü, uyancısı ve kültür savaşçı- terici oiarak aramızda yaşamaktadır. Onun bu eski- sı olan her sanatçı, önce kişiliğiyle varolur. Bu öyle m e yen ve duraksız gelişim gösteren sanatçı özelliği, bir kişiliktir ki, kendinden önce, yaptığı işi, ürettiği sanatı düşünen, küçük hesaplarla uğraşmayan, ken- di çıkarlannı değil, toplumun gelişmesine katkıda bulunmayı düşünen, haksızhk karşısmda eğilmeyen, bedeli ne olursa olsun düşündüğünü söyleyen ve söy- lediğini eyleme sokan niteliklerle donanmıştır. Sanat- çı yaptığı işten ödün vermediği ölçüde büyür ve top- hıma yararlı olur. _ ^ ^ _ ^ ^ ^ Yirmi biryıl önce yitirdiğimiz us- tamız MuhsinErtuğrulişte böyle bir kişiliği olan bir sanatçıydı. Gerçekbir tiyatro adamıydı. Ctopik değil ide- alistri, oportünist değil özveriliydi. Kendi için değil tiyatro için kav- gacıydı. Öfkeli değil, ciddiydi. Ter- sine, çekingen ve alçakgönüllü kişi- liği onu bırçok kişınin yanlış anla- masınaneden olmuştur. Onu içine ka- panık, soğuk bulanlar olduğu kadar, saldırgan ve öfkeli sananlar da çık- mışür. Oysa onun öfkesi yalmzca ti- yatro sanatını bilmeyenlere, tiyatro- ya duyarsız kalanlara ve ona karşı haksız yere hakarette bulunanlara karşı alevlenmiştir. O en sert yazıla- nnı, tiyatroya karşı kişisel düşmanlıklara dayanan haksız ve seviyesiz eleştirilere karşı yazmıştır. Uzun sanat yaşamı içinde O, ne her dönem başka türlü esen yellere boyun eğmiş, ne de onu ezmek is- teyenlere kendini ezdirmiştir. Sanat yaşamı süresin- ce bilgisini, görgüsünü, inancını büyük engellere kar- şınyürütmüş ve bugünün tiyatrosunun oluşumuna yol açrmşfar. Hiçbir zaman ve hiçbir ycrde günlük poh- tikanm baskısı önünde eğilmemiş, gerektiğinde bu- lunduğu makamı duraksamadan, şapkasuu ahp terk etmiştir. Böylece yitirdiği sadece koltuklar ohnuş, ama buna karşılık örnek sanatçı kışiliğini ölümüne dek dimdik ayakta tutmuştur. Yaptığı işe olan inancı ve çahşması, onunla birlikte başka bir yerde yeniden yeşermıştir. Onun için de, yetmiş yıllık sanat yaşamı içinde, kendini ve sanatını sürekli yenileyen, hep ön- JL ürk tiyatro tarihinde, Muhsin Ertuğrul'un yazgısı da diğer sanatçılar gibi dramatiktir. 20O0'li yıllann başında ustayı anarken şunun bilincindeyiz: Her şeye karşın çabası ve emeği ülkenin tiyatrosu adına olmuştur. sanatçı nitelığıni kartvizit oiarak para cüzdanında ta- şıyan kimselerden çok ayndır. Bugünkü tiyatromuzun varohış nedeni, bu büyük tiyatro adamıdır. Çünkü bugünün oyunculan olan bizler onun bu uzun, zor sanat yıllannın birer uzan- tısıyız. Ve çok iyi bilinmelidir ki, daha önce böyle bir ustadan yoksun olsaydık bizler de olamazdık, bizden ^ ^ ^ ^ _ _ _ sonrakiler de. Onun sanat anlayışının karşısına çıkacak bir antitezde bile yine onun kendi kişiliği ve yaptıklan vardır. Sanatçının kendi dÖneminin güç ko- şullan içinde büyüttüğü ve bizlere emanet ettiği tiyatro bugün artık çe- şitli noktalarda yeterli değilse, çağ- daş Türk tiyatrosunun gelişmesi açı- sından onu yadsımakla değil, onu yansılamakla başanya ulaşabiliriz. Gelecek kuşaklara devTedeceğimiz çağdaş Türk tiyatrosunu yaşatmak istiyorsak onun ağırhğmda ve değe- rinde tiyatro adamlanna gereksini- mimiz olduğunu hatırdan çıkarma- yahm. MuhsinErtuğrul doğru sözlülüğü, eğihneyişi, rüzgâr horozu gibi dönmeyişi ile tiyatro tarihimiz içinde her zaman anılacak ömek bir kişi- liktir. Ama bu toplum ona ne verdi diye araştıracak olursakdüş kmklığuıa uğranz. Onu tanıyanlarve se- venler dışında, toplumbu büyük sanatçıya çok az şey venniştir. Yetkililer ona ne manevi huzur vermiş ne de maddi rahatlık sağlamıştır. Türktiyatro tarihi içinde tüm •varetöklerine karşm, Muhsin Ertuğrul'un yazgısı da tiyatronun diğer öz- verili sanatçılan gibi dramatiktir. 20O0'ii yıllann ba- şında bu büyük tiyatrocuyu anarken şunun bilincin- deyiz: Her şeye karşın zamanaşımına yenik düşme- yen bu üstün insannı her çabası ve emeği bu ülkenin tiyatrosu adına olmuştur. Muhsin Ertuğrul Bildirisi 2000 Leyla Gantsa retrospektif sergisi Antik Sanat Galenisi'nde • Kültür Servisi - Türk resim sanatında özgün bir yeri olan Leyla Gamsız'ın retrospektif sergisi Antık Sanat Galerisi'nde 5 Mayıs'a dek izlenebilecek. Resim tanhimızdeki Onlar Grubu'nun kurucu üyelerinden, yıllarca Akademi'de Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun ve Paris'te Fernand Leger ile Andre Lhote'un öğretilerinden beslenen Gamsız, kendi yeteneğinı ve sanat anlayışını özümseyerek özgün bir resim dili oluşturdu. Son büyük sergisinde 196O'lı yıllardan bu yana altmış dört parça eseriyle izleyici karşısına çıkan sanatçı, lirik soyutlamalan, yöresel zenginlikli manzaralan ve nülenyle tanınıyor. (224 7417) 4. Nüzhet Erman Şiir Ödüflem sahiplerini buldu • Kültür Servisi - 1996'da aramızdan aynlan şair-valı Nüzhet Erman anısına ailesi tarafından düzenlenen şiir yanşmasında 'Süreyya' şiiriyle Elbistan Anadolu Lisesi öğretmenlerinden Celalettin Kurt ve 'Ağn Dağına Sesleniş' şiiriyle MEB müfettişi Dr. Rıfat Araz birincilik ödülü kazandılar. Prof. Sadık Tural, Prof. Talat Halman, Prof. Bilge Ersilacun, Dr. Hidayet Özcan, Yavuz Bülent Bakiler ve Filiz Erman Örekli'den oluşan seçici kurul, 'Sensiz Bu Şehir'le Arzu Bayer'i, 'Masal'la Mazlum Cihangır'i, 'Bırakmadı Aşk Beni' şiiriyle de Yunus Kara'yı teşvik ödülüne değer gördüler. Bİtfde mayıs fflmieri • Kühür Servisi - îstanbul Bılgı Üniversitesi'nde (BlLGl), sezona veda niteliğindeki mayıs programında usta yönetmen Robert Bresson'un fılmleri de yer alıyor: Ayın 3'ünde saat 19.30'da ve 6'sında 19. OO'da 'Para', 5'inde saat 19.00'da ve 7'sinde 17.00'de 'Yankesici'. 8 Mayıs saat 19.00'da 1928 doğumlu Ingiliz yönetmen Nicolas Roeg'in 'Dünyaya Düşen Adam', 9 Mayıs 19.00'da 'Walkabout', 16 Mayıs 19.00'da 'Bad Timing', 23 Mayıs saat 19.00'da 'Don't Look Now' adlı filmleri; 24 Mayıs Çarşamba ve 27 Mayıs Cumartesi 19.00'da Derek Jarman'ın yönettiği 'Caravaggio'; 13 Mayıs Cumartesi 17.00'de Mehmet Mestçi'nin yönettiği 'Iskenderiye Tütünü' ve Umut Aral-Inanç Ayar'ın yönettiği 'Otuzdört' adlı kısa filmler; 18.00'de Reha Erdem'in yönettiği 'Kaç Para Kaç' izlenebilir. Roxy'de Jazzanova gecesi • Kühür Servisi -J&B sponsorluğunda Roxy'de eğlenceli bir gece yaşatmak için ülkemize gelen ünlü Dj'ler, 'Jazzanova' 3 Mayıs Çarşamba saat 23.00'te müzikseverlerle buluşacak. Dj Steffen Berkhahn'ın da yer aldığı Jazzanova, Brazil, Latin ve vurmalı çalgı/perküsyon temalannı soul ve fölk müzıkle birleştirerek bu kombinasyonlan drum&bass, house ve trip-hop gibi modern ses yapılanyla kaynaştırarak geniş bir dinleyici kitlesi oluşturdu. Çevre senaryo ve yapım ödülleri • Kültür Servisi - Kültürlerarası Medya ve Sanat Çalışmalannı Destekleme Derneği'nin 1998'den bu yana Fiat ve Vehbi Koç Vakfı'nın destekleriyle düzenledıği çevre konulu senaryo yapım ödüllerinin 2000 yılı konusu 'deprem' oiarak belirlendi. Derneİc, çevre ile ilgili tüketim değil sosyal amaçlı reklam formatında üretilen görsel ürünlerle verilen zarann azaltıbnasına yönelik çalışmalara imza atıyor. (0216 33828 28) YAPI KREDI YAYINLARI ANKARA KÜLTÜR ETKİNLİKLERİ 2000 İMZA GÜNÜ 14:00-16:00 Inıge Kitabevi Ferit Edgü Bilim Sanat Kitabevi Kaya Ozsezgın PANEL 14:00-17:00 ' " kitap-hk "Geçen yüzyıl edebiyatta ne oldu?" 1 Katılmrlar llhan Berk. AIi Cengızkan, Ahmet Oktay, Ayfer Tunç, Güven Turan Editör: Pelin Ozer Savh Ankara İlniversitesi, Dil ve Tarıh-Coğrafja Fakültesî, Mmaffer Cdker Salonu 2 Mii\ı> Siih
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle