Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 NİSAN 2000 SALI CUMHURİYET SAYFA
17
Safai'den
Son Kişotlar
Yazar ve ressam
Safai'nin izmir'de özel
bir bankanın sanat
galerisinde açacağı
akrilik boyama
sergisi, "Son Kişotlar
Sonsuzdur" başlıklı
sergi bildirgesi
nedeniyle iptal
edilmişti.
Safai'den bir
faks geldi...
Banka
yönetimi,
tasarruf
tedbirleri
doğrultusunda
bildirge basımını
üstlenmemek
koşuluyla sergi
salonunu tahsis
edebileceklerini
duyurmuş. Safai de
"Atılan bu geri
adımdan ve Izmirti
aydınlarla,
sanatseverlerle
buluşabilmeyi asal
amaç saydığımdan
dolayı, bu koşullarda
sergi açmayı
benimsediğimi
kendilerine bildirdim.
Serginin can daman
bildirgeler, salonda
yer alacak kuşkusuz"
diyor. Sanatçı, "Son
Kişotlar Sonsuzdur"
sergisiyle 14 Nisan'da
Cumhuriyet Bulvan
175/A Alsancak
adresindeki galeride
izmirli sanatseverlerle
buluşuyor. Bankanın
tasarruf tedbirleri
nedeniyle açılışta bu
kez de kokteyl yok!
Efektrorek posta; som#posta.curnhuriyet.oorn.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Çankaya pazarlığı
gerginlik yaratmış...
"Kredikartryla
taksit vapsınlar!"
ürkiye'de bir "istikrar"dır gidiyor... Istikra-
rın sacayağını oluşturan Bülent Ecevit,
Devlet Bahçeli ve Mesut Yılmaz ia istik-
rarın temeli sayılan Süleyman Demirel
Çankaya'da sallanıyor; Tansu Çiller salıncağın ucun-
dan tutmaya çalışıyor; Recai Kutan kendi istikran-
nı sağlamanın planlarını yapıyor; öte yandan hükü-
metin 12 aylık enflasyon hesabı üç ay içinde fos çı-
kıyor; istikrar yine de bozulmuyor...
Asla bozulmayan istikrar "özelleştirme"de kendi-
ni gösteriyor...
Prof. Dr. Aydın Aybay'ın belirttiği gibi TürkiyeCum-
huriyeti Başbakanlık Özelleştirme Idaresi 2000 yılı
özelleştirme programı çerçevesinde tüm yatırımcı-
ları ve girişimcileri" çarşaf çarşaf ilanlarla yağmaya
davet ediyor!
Prof. Aybay, "devletin asli görevlerine dönmesi"
gerekçesinden yola çıkıldığını anımsatıp "Devletin
asli görevleri nelerı, hangi işleri kapsar? Bu kapsa-
İstikrar
mı belirlemek ödevi ve yetkisi kime aittir?" diye so-
ruyor... Belli ki, sağlanan istikrar sayesinde bu gö-
rev ve yetki, Özelleştirme Idaresi'ne devredilmiş du-
rumda!
Nedenini de Aydın Aybay anlatıyor:
"Bu tür gerekçeler, Dünya Bankası'nın özelleştir-
me reklamı yapılsın diye birkaç yıl önce bize lütfe-
dip sağladığı ve faiziyle geri almak üzere verdiği
kredinin sözleşme metninde ballandırılarak anlatı-
lıyordu. Banka, T.C. Devleti'ne bir güzel akıl veriyor
ve 'Her şeyi satarsan çok iyi edersin; kolun kana-
dın kırılır, büyüklerine kafa tutmaya mecalin kalmaz.
Biz de, sen de rahat ederiz' diyordu."
llan edildiği gibi "devletin asli görevlerine dönme-
si" konusunda samimi olduklarını varsayalım...
Nedir devletin vatandaşa karşı asli görevleri?
Sosyal güvenlik... Sağlık... Eğitim... Güvenlik...
Adalet...
Sosyal güvenlik kurumları çökertilmiş, özel sigor-
ta şirketlerine devredilmesi için çok özel hesaplar
yapılıyor... Kamu hastanelerinden insanca ve sağ-
lıklı bir hizmet alabilmek deveye hendek atlatmak-
la eşdeğer olmuş... Eğitimin her kademesi tarikat-
ların eline bırakılmış; zorunlu temel eğitim bile kat-
kı payları ile paralı hâle getirilmiş, eğitimde fırsat eşit-
liği kalmamış. Güvenlik; mafya ve çetelerle kimse
başa çıkamıyor; parası olan vatandaş can güvenli-
ğini özel güvenlik şirketleriyle sağlıyor... Yargının en
üst kademesinden bile cüzdanla vicdan arasında ka-
lındığı sesleri yükseliyor...
Bütün bunların adı istikrar oluyor!
Aydın Aybay, uygulanan özelleştirme programını
bir tümceyle özetliyor: "Ihanet eylemi!"
Hem de istikrarlı bir şekilde...
SESSİZ SEDASLZj!) NURİKURTCEBE
Yüksek Yerilim Hattı
Erdinç UTKU
Ecevit, Hint felsefesınden etkilendiği için halkımızı
"Hint Fakiri" gibi yaşatıyor!
Tupizm Bakanlığı, muiıatap alırsa
Turizm Eğitimi Genel Müdürü Halil
Kaptan, Turizm Bakanı Erkan Mum-
cu adına imzaladığı bir yönergeyi ıl tu-
rizm müdürlüklerine gönderip
şöyle diyor:
"2000 yılı Ocak ayında baş-
layacak vize işlemlerinin, Ba-
kanlığımızın, turist rehberleri camiası
temsilcisi olarak muhatap aldığı TU-
REB mensubu rehber örgütleri kana-
lıyla verilecek belgelerin işleme esas
alınması hususunda bilgilerinizi ve ge-
reğinizi rica ederim."
TUREB yani Turizm Rehberleri Bir-
liği, profesyonel turist rehberlerinin
kurduğu dernek ve odalardan bazıla-
rının kendi aralannda oluşturduğu bir
birliktelik...
TUREB, seyahatacentalannın özel
bir yasayla kurulmuş meslek örgütü
Türkiye Seyahat Acentalan Birliği TUR-
SAB gibi değil. Yani TUREB'in yasal
dayanağı bulunmuyor...
Kaldı ki bu birlikteliğe katılmayan
dernek ve odalar bulunuyor...
Öte yandan tam 10 yıldır, "Turist
Rehberleri Birliği Kanunu"nun çıkma-
sı bekleniyor...
Birlik kanunu çıksa gerçek ve ya-
sal TUREB kurulacak...
Ortada yasa yok fakat yasa olma-
dan bakanlığın muhatap alma duru-
mu var...
Erkan Mumcu, düşündüğü gibi Tu-
rizm Bakanlığf nın kapısına kilit vurma-
dan önce turizmde önemli bir işlevi
olan profesyonel rehberiere yasal ka-
pıyı açacak hizmeti vermeli!
Haiıı Keklik!••
SÖNMEZ TARGAIN
Keklik, hemen hemen Tür-
kiye'nin bütün coğrafsal böl-
gelerinde yaşayan, eti lezzet-
li birav kuşudur. Yurdumuzda
değişik türleri olan ve bolca
bulunan bu kuş halk türküle-
rine, öykülerine bile konu ol-
muştur.
Bir zamanlar işçilerin evre-
ninde sarı sendikacılığı vurgu-
"îamâk için özellikle anlatılan
Djr Keklik öykusunu anımsat-
mak istiyorum. Anadolu'nun
halk pazarlarında, eskiden,
canlı olarak tutulup getirilmiş
kuşlar tezgâhlarda öatılır, sa-
tın alıcısı tarafından salıverile-
rek özgürlüğüne kavuşturulur-
du. Halk dilinde bunlara "azaf
kuşlan" da denirdi. Böylesine
pazarlardan birinde azat kuş-
çusu keklik pazarlıyormuş. Bir
alıcı tezgâha yaklaşarak, kafe-
sin içinde bulunan keklikler-
den birini alarak salıvermiş.
Ederi olan beş kuruşu ödeye-
rektezgâhtan uzaklaşırken bir
şey ilgisini çekmiş. tezgâhın
başka bir yerinde kafes içinde
tek başına bir keklik bulunu-
yormuş. Kuşçuya, "Bukuşne-
den ayn dunıyor, bunu satmı-
yor musunuz" diye sormuş.
Kuşçu: "Satıyonız, ama onun
ederi on kuruştur" yanıtını ver-
miş. Nedeni sorulunca kuşçu:
"Bizbu tezgâhta gördüğün bü-
tün keklikleri onun sayesinde
tuttuk, o marifetli bir kuştur",
açıklamasında bulunmuş.
Adam on kuruşu ödeyerek ka-
festen çıkardıgı kekliği parça-
layarak öldürmüş. Şaşkınlık
içinde kalan kuşçu bunu ne-
den yaptığını sorunca adam:
"Bu smıfına ihanet eden hain
bir kekliktir. Birdaha cinslerini
tuzağa düşürmesin diye öldür-
düm" yanıtını vermiş.
Sosyalist dizgenin çökmesi-
ne koşut olarak daha bir be-
lirgmleşen yeni dünya düzeni
ve küreselleşme politikaları-
na, özellikle solda ve sendikal
alanda yaşanan teslimiyeti kav-
ramaya çalışırken hep bu kek-
lik öyküsü gelir usuma. Küre-
selteşmenin miman ufuslarara-
sı fhans kuruluşları sömürüyü
daha da derinleştirdikleri bu
tarhsel evrede, işçi sınıfının
ideolojik ve politik savaşımının
artk geçersiz olduğunu, bi-
limîel ve teknolojik devrimin in-
sarlığa sağladığı kazanımla-
nn joğal bir uzantısı olarak ar-
tıkşçi sınıfının da "kaydede-
ceii" şeylerin bulunduğunu
sö'leyenlerin içinde, ne yazık
ki 'eni dünya düzeninin ide-
olcglanndan çok, kendi evre-
ninizdeki "silahlara veda" di-
! solcularımız oldu.
îatta bunlar içinde kimileri,
tesimiyetçiliklerine kılıf hazır-
leuıak için işi sınıf gerçeğini
yalsıma boyutuna değin ge-
tinişlerdir. Gerçekten içinde
yaadığımız bu tarihsel süreç-
t«geçmişte birbirinden derin
çgilerfe ayrılan sınıfların var-
I ı-€ve bunların çetin sınıf sa-
waımları gerçeği bugün orta-
d a kalkmış mıdır? Bu soruya
vart ararkan öncelikle her sı-
nıfın mülkiyetle olan ilişkileri-
ni yeni baştan sorgulamamız
gerekecek.
Elbette içinde yaşadığımız
son yüzyılın bilim ve teknolo-
jik alanda insanlığa kazandır-
dığı atılımları kaçınılmaz ola-
rak işçi smıfına ve geniş emek-
çi halk kitlelerine de sayışız
olanaklar sunmuştur.
Bugün Batı'da ve hatta bi-
zim gibi gelişmekte olan ül-
kelerde işçi ve emekçi olarak
Rjtetendtrdiğimiz toplum ke-
simlerınde çok sayıda insan
artık ev, araba, birçok beya-
zeşya sahibi olabilmektedir-
ler. Başka bir anlatımla, bu ül-
kelerin işçi ve emekçilerinin
maddi yaşam koşulları, eski-
sine göre şimdi daha iyi oldu-
ğu söylenebilir. Ama mülkiyet
açısından baktığımızda, sa-
dece kullanım değeri olan bu
nesnelere sahip olmak onla-
rın sınıfsal niteliğinin de de-
ğiştiği sonucuna mı götürme-
li bizleri?.. Çünkü sözünü et-
tiğimiz bu sınıf ve katmanla-
rın hiçbiri-küçük üreticiler dı-
şında- üretim araçlarının özel
mülkiyetine sahip değillerdir
ve sınıfsal konumlarını belirle-
yen de bu nitelikleridir.
Bugün içinde yaşadığımız sı-
nıflı toplumlann hiçbirinde sınıf-
ların varlığı gerçeği ortadan
kalkmaz. Dolayısıyla bunların
arasında süregelen sınıf sava-
şımı da yok olmaz. Çünkü üre-
tim etkinlikleri içindeki mülkiyet
ilişkileridir bunu belirleyen te-
mel neden.
Kaldı ki, gezegenimizdeki
insanlann birbölümünün mad-
di yaşam koşulları iyileşirken
geri kalan önemli birbölümün-
de milyariarca insanın açlık sı-
nınnda yaşadığı, bugün bili-
nen bir gerçektir. Son yüzyılı-
mızın başdöndürücü bir hızla
ilerleyen bilimsel ve teknolojik
ilerlemelerinin sunduğu yeni
olanaklar insanlığın tümüne
eşit ve dengeli bir biçimde de
gitmemektedir. Ama bu alan-
daki ilerlemeler, şüphesiz işçi
ve emekçilerin sınıfsal niteliği-
ni değiştirmemekle birlikte, ça-
lışma koşullarına yeni özellik-
ler kazandırmaktadır. Örneğin
eskiden daha çok kas gücü-
ne dayalı emek yoğunluklu üre-
timden, şimdilerde düşün ağır-
lıklı bir üretim sürecine geçil-
mekte olduğunun altı çizilebi-
lir. Buna kol emeğinden kafa
emeğine geçiş süreci de de-
nebilir, ama emek yine emek-
tir.
Kafa bulandırmaya hiç ge-
rek yok. Toplumbilimiyle uzak-
tan yakından tanışıklığı olan
herkesin bileceği gibi, yeni
dünya düzeni ve küreselleş-
meyle ne sınıflar ne de bunla-
rın arasındaki savaşım orta-
dan kalkmıştır. Biten de bilim-
sel anlamda sosyalizm değil,
bunun kötü bir uygulaması
olan Sovyet modelidir.
Ama hemen eklemek gere-
kirse, bu değişim rüzgârlarıy-
la birlikte bizde ve dünyada
sol içinde smıfına ihanet eden
keklikler de türemiştir ve asıl
tartışılması gereken sorunsal
da bizce budur.
HAYVANLAR ISMAİL GÜLGEÇ
ÇtZGİLİK KÂMtL MASARACI < (
J_A . . t i;
HARBİ SEMİH POROY semihporoy(â yahoo.com
KEDİ LEVO APTüüKA
TARİHTE BUGUN MVMTAZARIKAS
N'Cok Anhruo
1152-1637
ANTONIO ZINGARELU..
17Ş2 'DE 8U6ÜN, ITALYAN OPERA BESTECİ& AMVOHİO
ZİHSAfZELÜ OOĞOU, SEUÇÜK. YIUAROJPA KBMAN ÇA-
LA8AK MÜZIK ÇALtŞMAUUZtNA BAŞLAYAkl ZİUGAIIELLİ,
£ISA SÛ&EDE IYI Bie yoeaMCa
AUC/*K, ASIL ÛMÜMÜ OPE/SA B£STECIL/&ı
YACAK !/£• TAM 3Tf OPEgAYA IMZASIN/ /ATACAKT7.
CİDOÎ OPeeA(OPE/SA SEXlA)'DAAI KOMİK.
(OPERA SUFFJ) 'YA ĞBÇİŞ OEVRİNDE MŞAyAN BES-
rsd, özeüN MizAHtnA YENI TÜ£& /CATK/LAJSPA
AMA, eA&prrg Ki, EN TAMNMTÇ
OOVJ ROAAEO VE JULİET, CJPOİ A
ZİNGARELU'NİN fi/« DlSER ÖNBMLİ YANI OA,
MÜZİIC AU4UINPAKI YAP/TLARI AS
4 Nisan
C») Opera Sufpa, başLcngıçfa, Opera Seria 'tarm per-
de. aralannda k+a
SİVAS 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
1996,409-1999 319 K.
Tûm aramalara rağmen adresı tespit edilemeyen davalılar Ehya Çürüklü'nün mirasçılan dahili davalılar Hahs Develi, Abdullah Çürûklü, Ca-
hıde Çüriiklü (Koçer), Çemile ÇürükJü (Koçer), Turan Çürüklü, Nadıde Çürüklü (Emlak), Ismail Hakkı Çürüklü, Nurhan Çürûklü, Yusuf Ce-
mal Çürüklü, Ayşe Çürüklü (Yavaşlar), Fatma SeMap Çürüklü, Mahmut Fıden'a ilan olmak üzere davanın kabulü ile dava konusu Sivas mer-
kez Kadıburhanettın Mahallesı Paşaçayın mevkiinde kaın pafta 54, ada 370. parsel I39'da kayıtlı bulunan 16848.11 m2 yüzölçümünde tarla
cınsindekı taşınmazın kamulaştırma planında görülen 860 m2'lik alanda daımı ırtifak hakkı tesisi ile 2942 sayılı yasanm 17. maddesi gereğin-
ce TEDAŞ Genel Müdürlüğü adına (Ankara) tapuya tesciline dair karar ilan olunur. Basın: 11686
GÖRÜŞ
Prof. Dr. TLRKKAYA ATAOV
Ecevifin
Hindistan'la İlgisi
Ecevit 16 yaşmdayken Bengalli büyük ozan
Rabindranath Tagore'un Gitanjali adlı yapıtı-
nı yazarın ölüm yılı olan 1941'de Ingilizceden
Türkçeye çevirmiş. Aile içinden bildiğime göre
bu çevirinin ilk baskısında bir yönüyle de yayım-
cı olan kapınpederim (Cemâl Hakkı Selek) yar-
dımcı olmuş. Aynı çevirinin ikinci baskısı daha
geçenlerde Ankara'da Hindistan Büyükelçiliği
ve Kültür Bakanhğımızın işbirliğiyle yapıldı. (Bi-
risi daha kapağında Tagore'un adının yanlış di-
zilmiş olduğunu zamanında farkedıp düzeltsey-
di, iyi olurdu.)
Bu yazıyı Tagore eksenli olarak sürdürmeyi
daha yararlı buluyorum. 1912 gibi erken birta-
rihte, Hindistan'ın bağımsızlığına bile daha otuz
beş yıl varken Nobel Edebiyat Ödülü'nü kaza-
nan Tagore, 1861 'de doğduğunda, ülkesi en ka-
ranlık dönemindeydi. Ama seksen yıl sonra öl-
düğünde, Hindistan tanınmayacak ölçüde de-
ğişmişti. Geçen sürede, halk ülkesini yeniden keş-
fetti. Hindistan'ı yeni baştan yaratacak güçlerin
oluşmasına katkıda bulunan bunca kişi içinde Ta-
gore'un seçkin bir yeri var.
Tagore önce ozandı ama, ozandan da öteydi,
Gandhi'nin yalnız sıyasetçi olmayışı gibi. Ken-
dine halkın taktığı (Bengal dilinde 'Rabi') Güneş
lâkabını hak ederek, ana dilini yalnız bilge aydın-
ların değil, sıradan kişinin de anlayacağı biçim-
de, ama özenle zenginleştirip insanlara ışık tut-
tu. Duygularını ifade eden âşıklar da, kodesi
boylayan yurtseverler de dizelerini ağızlarından
düşürmediler. Yazdıklan, kültür miraslarına ve
kendilerine inanmalarını sağladı. Bir keresinde
şöyle demışti: "Denizin dalgalarından değil, ken-
di teknendeki deliklerden kork!"
Hint dillerinde bir "yeniden doğuş" akımı onun
ilham verici önderliğiyle gelişirken, yaşam felse-
fesi de kişinin ve toplumun sınır tanımayan ge-
lişmesi düşüncesinedayanıyordu. İnsan veTan-
rısallık, madde ve ruh arasında uzlaşmaz bir çe-
lişki de yoktu. Yaşama, gerçeğe ve güzele bağ-
lılık birbiriyle bağlantılıydı, kendi halkını sevmek-
le insanlığa âşık olmanın temel bütünlüğü gibi.
"Ruhsal Doğu" ile "Maddesel Batı" kavramları
bile birbirini tamamlıyordu. Halkların mirasına
böylesine sahip çıkan Tagore adaletsizlik, eşit-
sizlik ve hurafeye de karşıydı. Demokrasinin ga-
rantisini yurttaşın ahlakında ve erdemınde gö-
rüyordu. Hindistan'ı Batı'ya, yılan oynatanlarıy-
la değil, gerçek sesiyle tanıtmıştı. Bu düşünce-
lerini yaymak için Santiniketan'da birokul da kur-
du. Başbakan Ecevit'e, yaptığı çeviri ve bu okul-
la bağlantılı olarak fahri doktora da verilecek.
Tagore'un Gitanjali adlı yapıtı yalnız önemli bir
yazın ürünü değil, yüce Hint kültürünün de özüy-
dü. 1910 yılında, yani dünya büyük bir savaşa
hazırlanırken yayınlanışı da anlamlıydı. Yakla-
şan çatışmadan ötürü endişelerini öne süren Ta-
gore çok farklı bir mesaj veriyordu. İnsanlığın he-
defi sevgi olmalıydı. Batı, yaşama olan inancını
kaybetmişti. Gitanjali bu inancı diriltmeye çalış-
tı. Şiir biçimindeydi ama.. içeriği bugün için de
geçerli değil mi?
Gitanjali'üen sonra Gitimalya ve Gitali başlık-
lı iki cilt daha çıkarınca, bir Ingiliz sanatçısı olan
VVilliam Rotherstein'ın çağrısıyla Londra'ya git-
ti. Yola çıkmadan bazı yazdıklarını, kendisi Ingi-
lizce'yeçevirmişti. Irlandalı ozan W. B. Yeats bu
çevirileri, içlerinde Ezra Pound, Charles Tre-
velyan, C. F. Andrevvs, Ernest Rhys ve benze-
ri aydınlann bulunduğu kalabalık birtopluluğa oku-
du. Bu çeviriler yayımlandıktan bir yıl sonra, Ta-
gore'a Nobel Edebiyat Ödülü verildi. Yeats kita-
ba eklediği önsözde "bu liriklerin, yaşam boyu
düşünü gördüğü bir dünya"y\ ortaya koyduğu-
nu yazdı. Ezra Pound onları "dünya şiirinde bir
olay" diye tanımlıyor. Rhys ona "Yaşamımızı cte-
ğiştirdin" dedi.
Tagore'un yaptığı, Hint kültür mirasının şiir di-
liyle yeni baştan keşfedilişidir. Ecevit'i de bu
özellik delikanlılık çağında kendine çekmiş olma-
lı. Çevirinin ikinci basılışı nedeniyle yapılan tö-
rende Kültür Bakanı da konuşarak Tagore'u Ece-
vit'ten öğrendiğini söyledi. Bir bakanın, kendi
partisinden başbakanda bir çeşit hoca görme-
si ne güzel diyelim! Öğrenmenin yaşı yoktur ama,
Kültür Bakanlığı'na talip olan bir kişi bunları çok
daha önce öğrenmiş olmalıydı. Öğrenmeyince
de kültür kılavuzluğu ancak bu kadar olur...
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDANSAĞA: 1 2 3
1/Anadolu'nun
bazı yörelenn-
de gelin alayına
ve alayda bulu-
nanlara verilen
ad.2/Kemikle-
rin yuvarlak
ucu... Müslü-
man ınancına
göre kıyamet
gûnü bütün ölü- 8
lenn dırilerek 9
toplanacağı ye-
rin adı. 3/ Ayakkabı ka-
lıbının çapı... Yapısma
girdigi sözcüğe "kendi 2
kendine" anlamı katan 3
yabancı önek. 4/ Erme- 4
nistan'm para birımi... 5
Makine yagı. 5/ Dışa- g
lım. 6/ Duvar içinde bu-
lunanoyukbölüm... Vü- o
cuttaki AIDS virüsünü Q
saptamaya yarayan test.
II Prensıp... "—'lan silkeledikçe/ Deniz gelecek eline
pul pul" (Orhan Velıj. 8/ Sahip, malık... Bir uçak ya da
geminin izlediği yol. 9/ Bir sanat yapıtını her yönü> le ın-
celeyıp değerlendıren yazı türü.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Şirketler topluluğu. 2/ Piyangoda en küçük ikramıye...
Vilayet. 3/ Dıvan edebıyatında, nesıb (gınş) bölümünde
bir atın anlatıldığı vfe övüldüğü kasıdelere venlen ad. 4/
Bir çeşit döşemelik kumaş... Kokmuş hayvan ölüsü. 5/
Karakter... Arnavutluk'un para birimi. 6/ Bir nota... Ma-
den ocaklannda açılan yeraltı yolu. II Bırbınnı tutar renk
ve yapıda olan... "Cezmı — " : Atletimiz. 8/ Türlü ne-
denlerle başanlı olamayan kimse... Kişiye ılişkm. özel.
9/ Kaplumbağa.