19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 NİSAN 2000 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Safai'den Son Kişotlar Yazar ve ressam Safai'nin izmir'de özel bir bankanın sanat galerisinde açacağı akrilik boyama sergisi, "Son Kişotlar Sonsuzdur" başlıklı sergi bildirgesi nedeniyle iptal edilmişti. Safai'den bir faks geldi... Banka yönetimi, tasarruf tedbirleri doğrultusunda bildirge basımını üstlenmemek koşuluyla sergi salonunu tahsis edebileceklerini duyurmuş. Safai de "Atılan bu geri adımdan ve Izmirti aydınlarla, sanatseverlerle buluşabilmeyi asal amaç saydığımdan dolayı, bu koşullarda sergi açmayı benimsediğimi kendilerine bildirdim. Serginin can daman bildirgeler, salonda yer alacak kuşkusuz" diyor. Sanatçı, "Son Kişotlar Sonsuzdur" sergisiyle 14 Nisan'da Cumhuriyet Bulvan 175/A Alsancak adresindeki galeride izmirli sanatseverlerle buluşuyor. Bankanın tasarruf tedbirleri nedeniyle açılışta bu kez de kokteyl yok! Efektrorek posta; som#posta.curnhuriyet.oorn.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Çankaya pazarlığı gerginlik yaratmış... "Kredikartryla taksit vapsınlar!" ürkiye'de bir "istikrar"dır gidiyor... Istikra- rın sacayağını oluşturan Bülent Ecevit, Devlet Bahçeli ve Mesut Yılmaz ia istik- rarın temeli sayılan Süleyman Demirel Çankaya'da sallanıyor; Tansu Çiller salıncağın ucun- dan tutmaya çalışıyor; Recai Kutan kendi istikran- nı sağlamanın planlarını yapıyor; öte yandan hükü- metin 12 aylık enflasyon hesabı üç ay içinde fos çı- kıyor; istikrar yine de bozulmuyor... Asla bozulmayan istikrar "özelleştirme"de kendi- ni gösteriyor... Prof. Dr. Aydın Aybay'ın belirttiği gibi TürkiyeCum- huriyeti Başbakanlık Özelleştirme Idaresi 2000 yılı özelleştirme programı çerçevesinde tüm yatırımcı- ları ve girişimcileri" çarşaf çarşaf ilanlarla yağmaya davet ediyor! Prof. Aybay, "devletin asli görevlerine dönmesi" gerekçesinden yola çıkıldığını anımsatıp "Devletin asli görevleri nelerı, hangi işleri kapsar? Bu kapsa- İstikrar mı belirlemek ödevi ve yetkisi kime aittir?" diye so- ruyor... Belli ki, sağlanan istikrar sayesinde bu gö- rev ve yetki, Özelleştirme Idaresi'ne devredilmiş du- rumda! Nedenini de Aydın Aybay anlatıyor: "Bu tür gerekçeler, Dünya Bankası'nın özelleştir- me reklamı yapılsın diye birkaç yıl önce bize lütfe- dip sağladığı ve faiziyle geri almak üzere verdiği kredinin sözleşme metninde ballandırılarak anlatı- lıyordu. Banka, T.C. Devleti'ne bir güzel akıl veriyor ve 'Her şeyi satarsan çok iyi edersin; kolun kana- dın kırılır, büyüklerine kafa tutmaya mecalin kalmaz. Biz de, sen de rahat ederiz' diyordu." llan edildiği gibi "devletin asli görevlerine dönme- si" konusunda samimi olduklarını varsayalım... Nedir devletin vatandaşa karşı asli görevleri? Sosyal güvenlik... Sağlık... Eğitim... Güvenlik... Adalet... Sosyal güvenlik kurumları çökertilmiş, özel sigor- ta şirketlerine devredilmesi için çok özel hesaplar yapılıyor... Kamu hastanelerinden insanca ve sağ- lıklı bir hizmet alabilmek deveye hendek atlatmak- la eşdeğer olmuş... Eğitimin her kademesi tarikat- ların eline bırakılmış; zorunlu temel eğitim bile kat- kı payları ile paralı hâle getirilmiş, eğitimde fırsat eşit- liği kalmamış. Güvenlik; mafya ve çetelerle kimse başa çıkamıyor; parası olan vatandaş can güvenli- ğini özel güvenlik şirketleriyle sağlıyor... Yargının en üst kademesinden bile cüzdanla vicdan arasında ka- lındığı sesleri yükseliyor... Bütün bunların adı istikrar oluyor! Aydın Aybay, uygulanan özelleştirme programını bir tümceyle özetliyor: "Ihanet eylemi!" Hem de istikrarlı bir şekilde... SESSİZ SEDASLZj!) NURİKURTCEBE Yüksek Yerilim Hattı Erdinç UTKU Ecevit, Hint felsefesınden etkilendiği için halkımızı "Hint Fakiri" gibi yaşatıyor! Tupizm Bakanlığı, muiıatap alırsa Turizm Eğitimi Genel Müdürü Halil Kaptan, Turizm Bakanı Erkan Mum- cu adına imzaladığı bir yönergeyi ıl tu- rizm müdürlüklerine gönderip şöyle diyor: "2000 yılı Ocak ayında baş- layacak vize işlemlerinin, Ba- kanlığımızın, turist rehberleri camiası temsilcisi olarak muhatap aldığı TU- REB mensubu rehber örgütleri kana- lıyla verilecek belgelerin işleme esas alınması hususunda bilgilerinizi ve ge- reğinizi rica ederim." TUREB yani Turizm Rehberleri Bir- liği, profesyonel turist rehberlerinin kurduğu dernek ve odalardan bazıla- rının kendi aralannda oluşturduğu bir birliktelik... TUREB, seyahatacentalannın özel bir yasayla kurulmuş meslek örgütü Türkiye Seyahat Acentalan Birliği TUR- SAB gibi değil. Yani TUREB'in yasal dayanağı bulunmuyor... Kaldı ki bu birlikteliğe katılmayan dernek ve odalar bulunuyor... Öte yandan tam 10 yıldır, "Turist Rehberleri Birliği Kanunu"nun çıkma- sı bekleniyor... Birlik kanunu çıksa gerçek ve ya- sal TUREB kurulacak... Ortada yasa yok fakat yasa olma- dan bakanlığın muhatap alma duru- mu var... Erkan Mumcu, düşündüğü gibi Tu- rizm Bakanlığf nın kapısına kilit vurma- dan önce turizmde önemli bir işlevi olan profesyonel rehberiere yasal ka- pıyı açacak hizmeti vermeli! Haiıı Keklik!•• SÖNMEZ TARGAIN Keklik, hemen hemen Tür- kiye'nin bütün coğrafsal böl- gelerinde yaşayan, eti lezzet- li birav kuşudur. Yurdumuzda değişik türleri olan ve bolca bulunan bu kuş halk türküle- rine, öykülerine bile konu ol- muştur. Bir zamanlar işçilerin evre- ninde sarı sendikacılığı vurgu- "îamâk için özellikle anlatılan Djr Keklik öykusunu anımsat- mak istiyorum. Anadolu'nun halk pazarlarında, eskiden, canlı olarak tutulup getirilmiş kuşlar tezgâhlarda öatılır, sa- tın alıcısı tarafından salıverile- rek özgürlüğüne kavuşturulur- du. Halk dilinde bunlara "azaf kuşlan" da denirdi. Böylesine pazarlardan birinde azat kuş- çusu keklik pazarlıyormuş. Bir alıcı tezgâha yaklaşarak, kafe- sin içinde bulunan keklikler- den birini alarak salıvermiş. Ederi olan beş kuruşu ödeye- rektezgâhtan uzaklaşırken bir şey ilgisini çekmiş. tezgâhın başka bir yerinde kafes içinde tek başına bir keklik bulunu- yormuş. Kuşçuya, "Bukuşne- den ayn dunıyor, bunu satmı- yor musunuz" diye sormuş. Kuşçu: "Satıyonız, ama onun ederi on kuruştur" yanıtını ver- miş. Nedeni sorulunca kuşçu: "Bizbu tezgâhta gördüğün bü- tün keklikleri onun sayesinde tuttuk, o marifetli bir kuştur", açıklamasında bulunmuş. Adam on kuruşu ödeyerek ka- festen çıkardıgı kekliği parça- layarak öldürmüş. Şaşkınlık içinde kalan kuşçu bunu ne- den yaptığını sorunca adam: "Bu smıfına ihanet eden hain bir kekliktir. Birdaha cinslerini tuzağa düşürmesin diye öldür- düm" yanıtını vermiş. Sosyalist dizgenin çökmesi- ne koşut olarak daha bir be- lirgmleşen yeni dünya düzeni ve küreselleşme politikaları- na, özellikle solda ve sendikal alanda yaşanan teslimiyeti kav- ramaya çalışırken hep bu kek- lik öyküsü gelir usuma. Küre- selteşmenin miman ufuslarara- sı fhans kuruluşları sömürüyü daha da derinleştirdikleri bu tarhsel evrede, işçi sınıfının ideolojik ve politik savaşımının artk geçersiz olduğunu, bi- limîel ve teknolojik devrimin in- sarlığa sağladığı kazanımla- nn joğal bir uzantısı olarak ar- tıkşçi sınıfının da "kaydede- ceii" şeylerin bulunduğunu sö'leyenlerin içinde, ne yazık ki 'eni dünya düzeninin ide- olcglanndan çok, kendi evre- ninizdeki "silahlara veda" di- ! solcularımız oldu. îatta bunlar içinde kimileri, tesimiyetçiliklerine kılıf hazır- leuıak için işi sınıf gerçeğini yalsıma boyutuna değin ge- tinişlerdir. Gerçekten içinde yaadığımız bu tarihsel süreç- t«geçmişte birbirinden derin çgilerfe ayrılan sınıfların var- I ı-€ve bunların çetin sınıf sa- waımları gerçeği bugün orta- d a kalkmış mıdır? Bu soruya vart ararkan öncelikle her sı- nıfın mülkiyetle olan ilişkileri- ni yeni baştan sorgulamamız gerekecek. Elbette içinde yaşadığımız son yüzyılın bilim ve teknolo- jik alanda insanlığa kazandır- dığı atılımları kaçınılmaz ola- rak işçi smıfına ve geniş emek- çi halk kitlelerine de sayışız olanaklar sunmuştur. Bugün Batı'da ve hatta bi- zim gibi gelişmekte olan ül- kelerde işçi ve emekçi olarak Rjtetendtrdiğimiz toplum ke- simlerınde çok sayıda insan artık ev, araba, birçok beya- zeşya sahibi olabilmektedir- ler. Başka bir anlatımla, bu ül- kelerin işçi ve emekçilerinin maddi yaşam koşulları, eski- sine göre şimdi daha iyi oldu- ğu söylenebilir. Ama mülkiyet açısından baktığımızda, sa- dece kullanım değeri olan bu nesnelere sahip olmak onla- rın sınıfsal niteliğinin de de- ğiştiği sonucuna mı götürme- li bizleri?.. Çünkü sözünü et- tiğimiz bu sınıf ve katmanla- rın hiçbiri-küçük üreticiler dı- şında- üretim araçlarının özel mülkiyetine sahip değillerdir ve sınıfsal konumlarını belirle- yen de bu nitelikleridir. Bugün içinde yaşadığımız sı- nıflı toplumlann hiçbirinde sınıf- ların varlığı gerçeği ortadan kalkmaz. Dolayısıyla bunların arasında süregelen sınıf sava- şımı da yok olmaz. Çünkü üre- tim etkinlikleri içindeki mülkiyet ilişkileridir bunu belirleyen te- mel neden. Kaldı ki, gezegenimizdeki insanlann birbölümünün mad- di yaşam koşulları iyileşirken geri kalan önemli birbölümün- de milyariarca insanın açlık sı- nınnda yaşadığı, bugün bili- nen bir gerçektir. Son yüzyılı- mızın başdöndürücü bir hızla ilerleyen bilimsel ve teknolojik ilerlemelerinin sunduğu yeni olanaklar insanlığın tümüne eşit ve dengeli bir biçimde de gitmemektedir. Ama bu alan- daki ilerlemeler, şüphesiz işçi ve emekçilerin sınıfsal niteliği- ni değiştirmemekle birlikte, ça- lışma koşullarına yeni özellik- ler kazandırmaktadır. Örneğin eskiden daha çok kas gücü- ne dayalı emek yoğunluklu üre- timden, şimdilerde düşün ağır- lıklı bir üretim sürecine geçil- mekte olduğunun altı çizilebi- lir. Buna kol emeğinden kafa emeğine geçiş süreci de de- nebilir, ama emek yine emek- tir. Kafa bulandırmaya hiç ge- rek yok. Toplumbilimiyle uzak- tan yakından tanışıklığı olan herkesin bileceği gibi, yeni dünya düzeni ve küreselleş- meyle ne sınıflar ne de bunla- rın arasındaki savaşım orta- dan kalkmıştır. Biten de bilim- sel anlamda sosyalizm değil, bunun kötü bir uygulaması olan Sovyet modelidir. Ama hemen eklemek gere- kirse, bu değişim rüzgârlarıy- la birlikte bizde ve dünyada sol içinde smıfına ihanet eden keklikler de türemiştir ve asıl tartışılması gereken sorunsal da bizce budur. HAYVANLAR ISMAİL GÜLGEÇ ÇtZGİLİK KÂMtL MASARACI < ( J_A . . t i; HARBİ SEMİH POROY semihporoy(â yahoo.com KEDİ LEVO APTüüKA TARİHTE BUGUN MVMTAZARIKAS N'Cok Anhruo 1152-1637 ANTONIO ZINGARELU.. 17Ş2 'DE 8U6ÜN, ITALYAN OPERA BESTECİ& AMVOHİO ZİHSAfZELÜ OOĞOU, SEUÇÜK. YIUAROJPA KBMAN ÇA- LA8AK MÜZIK ÇALtŞMAUUZtNA BAŞLAYAkl ZİUGAIIELLİ, £ISA SÛ&EDE IYI Bie yoeaMCa AUC/*K, ASIL ÛMÜMÜ OPE/SA B£STECIL/&ı YACAK !/£• TAM 3Tf OPEgAYA IMZASIN/ /ATACAKT7. CİDOÎ OPeeA(OPE/SA SEXlA)'DAAI KOMİK. (OPERA SUFFJ) 'YA ĞBÇİŞ OEVRİNDE MŞAyAN BES- rsd, özeüN MizAHtnA YENI TÜ£& /CATK/LAJSPA AMA, eA&prrg Ki, EN TAMNMTÇ OOVJ ROAAEO VE JULİET, CJPOİ A ZİNGARELU'NİN fi/« DlSER ÖNBMLİ YANI OA, MÜZİIC AU4UINPAKI YAP/TLARI AS 4 Nisan C») Opera Sufpa, başLcngıçfa, Opera Seria 'tarm per- de. aralannda k+a SİVAS 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1996,409-1999 319 K. Tûm aramalara rağmen adresı tespit edilemeyen davalılar Ehya Çürüklü'nün mirasçılan dahili davalılar Hahs Develi, Abdullah Çürûklü, Ca- hıde Çüriiklü (Koçer), Çemile ÇürükJü (Koçer), Turan Çürüklü, Nadıde Çürüklü (Emlak), Ismail Hakkı Çürüklü, Nurhan Çürûklü, Yusuf Ce- mal Çürüklü, Ayşe Çürüklü (Yavaşlar), Fatma SeMap Çürüklü, Mahmut Fıden'a ilan olmak üzere davanın kabulü ile dava konusu Sivas mer- kez Kadıburhanettın Mahallesı Paşaçayın mevkiinde kaın pafta 54, ada 370. parsel I39'da kayıtlı bulunan 16848.11 m2 yüzölçümünde tarla cınsindekı taşınmazın kamulaştırma planında görülen 860 m2'lik alanda daımı ırtifak hakkı tesisi ile 2942 sayılı yasanm 17. maddesi gereğin- ce TEDAŞ Genel Müdürlüğü adına (Ankara) tapuya tesciline dair karar ilan olunur. Basın: 11686 GÖRÜŞ Prof. Dr. TLRKKAYA ATAOV Ecevifin Hindistan'la İlgisi Ecevit 16 yaşmdayken Bengalli büyük ozan Rabindranath Tagore'un Gitanjali adlı yapıtı- nı yazarın ölüm yılı olan 1941'de Ingilizceden Türkçeye çevirmiş. Aile içinden bildiğime göre bu çevirinin ilk baskısında bir yönüyle de yayım- cı olan kapınpederim (Cemâl Hakkı Selek) yar- dımcı olmuş. Aynı çevirinin ikinci baskısı daha geçenlerde Ankara'da Hindistan Büyükelçiliği ve Kültür Bakanhğımızın işbirliğiyle yapıldı. (Bi- risi daha kapağında Tagore'un adının yanlış di- zilmiş olduğunu zamanında farkedıp düzeltsey- di, iyi olurdu.) Bu yazıyı Tagore eksenli olarak sürdürmeyi daha yararlı buluyorum. 1912 gibi erken birta- rihte, Hindistan'ın bağımsızlığına bile daha otuz beş yıl varken Nobel Edebiyat Ödülü'nü kaza- nan Tagore, 1861 'de doğduğunda, ülkesi en ka- ranlık dönemindeydi. Ama seksen yıl sonra öl- düğünde, Hindistan tanınmayacak ölçüde de- ğişmişti. Geçen sürede, halk ülkesini yeniden keş- fetti. Hindistan'ı yeni baştan yaratacak güçlerin oluşmasına katkıda bulunan bunca kişi içinde Ta- gore'un seçkin bir yeri var. Tagore önce ozandı ama, ozandan da öteydi, Gandhi'nin yalnız sıyasetçi olmayışı gibi. Ken- dine halkın taktığı (Bengal dilinde 'Rabi') Güneş lâkabını hak ederek, ana dilini yalnız bilge aydın- ların değil, sıradan kişinin de anlayacağı biçim- de, ama özenle zenginleştirip insanlara ışık tut- tu. Duygularını ifade eden âşıklar da, kodesi boylayan yurtseverler de dizelerini ağızlarından düşürmediler. Yazdıklan, kültür miraslarına ve kendilerine inanmalarını sağladı. Bir keresinde şöyle demışti: "Denizin dalgalarından değil, ken- di teknendeki deliklerden kork!" Hint dillerinde bir "yeniden doğuş" akımı onun ilham verici önderliğiyle gelişirken, yaşam felse- fesi de kişinin ve toplumun sınır tanımayan ge- lişmesi düşüncesinedayanıyordu. İnsan veTan- rısallık, madde ve ruh arasında uzlaşmaz bir çe- lişki de yoktu. Yaşama, gerçeğe ve güzele bağ- lılık birbiriyle bağlantılıydı, kendi halkını sevmek- le insanlığa âşık olmanın temel bütünlüğü gibi. "Ruhsal Doğu" ile "Maddesel Batı" kavramları bile birbirini tamamlıyordu. Halkların mirasına böylesine sahip çıkan Tagore adaletsizlik, eşit- sizlik ve hurafeye de karşıydı. Demokrasinin ga- rantisini yurttaşın ahlakında ve erdemınde gö- rüyordu. Hindistan'ı Batı'ya, yılan oynatanlarıy- la değil, gerçek sesiyle tanıtmıştı. Bu düşünce- lerini yaymak için Santiniketan'da birokul da kur- du. Başbakan Ecevit'e, yaptığı çeviri ve bu okul- la bağlantılı olarak fahri doktora da verilecek. Tagore'un Gitanjali adlı yapıtı yalnız önemli bir yazın ürünü değil, yüce Hint kültürünün de özüy- dü. 1910 yılında, yani dünya büyük bir savaşa hazırlanırken yayınlanışı da anlamlıydı. Yakla- şan çatışmadan ötürü endişelerini öne süren Ta- gore çok farklı bir mesaj veriyordu. İnsanlığın he- defi sevgi olmalıydı. Batı, yaşama olan inancını kaybetmişti. Gitanjali bu inancı diriltmeye çalış- tı. Şiir biçimindeydi ama.. içeriği bugün için de geçerli değil mi? Gitanjali'üen sonra Gitimalya ve Gitali başlık- lı iki cilt daha çıkarınca, bir Ingiliz sanatçısı olan VVilliam Rotherstein'ın çağrısıyla Londra'ya git- ti. Yola çıkmadan bazı yazdıklarını, kendisi Ingi- lizce'yeçevirmişti. Irlandalı ozan W. B. Yeats bu çevirileri, içlerinde Ezra Pound, Charles Tre- velyan, C. F. Andrevvs, Ernest Rhys ve benze- ri aydınlann bulunduğu kalabalık birtopluluğa oku- du. Bu çeviriler yayımlandıktan bir yıl sonra, Ta- gore'a Nobel Edebiyat Ödülü verildi. Yeats kita- ba eklediği önsözde "bu liriklerin, yaşam boyu düşünü gördüğü bir dünya"y\ ortaya koyduğu- nu yazdı. Ezra Pound onları "dünya şiirinde bir olay" diye tanımlıyor. Rhys ona "Yaşamımızı cte- ğiştirdin" dedi. Tagore'un yaptığı, Hint kültür mirasının şiir di- liyle yeni baştan keşfedilişidir. Ecevit'i de bu özellik delikanlılık çağında kendine çekmiş olma- lı. Çevirinin ikinci basılışı nedeniyle yapılan tö- rende Kültür Bakanı da konuşarak Tagore'u Ece- vit'ten öğrendiğini söyledi. Bir bakanın, kendi partisinden başbakanda bir çeşit hoca görme- si ne güzel diyelim! Öğrenmenin yaşı yoktur ama, Kültür Bakanlığı'na talip olan bir kişi bunları çok daha önce öğrenmiş olmalıydı. Öğrenmeyince de kültür kılavuzluğu ancak bu kadar olur... BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1 2 3 1/Anadolu'nun bazı yörelenn- de gelin alayına ve alayda bulu- nanlara verilen ad.2/Kemikle- rin yuvarlak ucu... Müslü- man ınancına göre kıyamet gûnü bütün ölü- 8 lenn dırilerek 9 toplanacağı ye- rin adı. 3/ Ayakkabı ka- lıbının çapı... Yapısma girdigi sözcüğe "kendi 2 kendine" anlamı katan 3 yabancı önek. 4/ Erme- 4 nistan'm para birımi... 5 Makine yagı. 5/ Dışa- g lım. 6/ Duvar içinde bu- lunanoyukbölüm... Vü- o cuttaki AIDS virüsünü Q saptamaya yarayan test. II Prensıp... "—'lan silkeledikçe/ Deniz gelecek eline pul pul" (Orhan Velıj. 8/ Sahip, malık... Bir uçak ya da geminin izlediği yol. 9/ Bir sanat yapıtını her yönü> le ın- celeyıp değerlendıren yazı türü. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Şirketler topluluğu. 2/ Piyangoda en küçük ikramıye... Vilayet. 3/ Dıvan edebıyatında, nesıb (gınş) bölümünde bir atın anlatıldığı vfe övüldüğü kasıdelere venlen ad. 4/ Bir çeşit döşemelik kumaş... Kokmuş hayvan ölüsü. 5/ Karakter... Arnavutluk'un para birimi. 6/ Bir nota... Ma- den ocaklannda açılan yeraltı yolu. II Bırbınnı tutar renk ve yapıda olan... "Cezmı — " : Atletimiz. 8/ Türlü ne- denlerle başanlı olamayan kimse... Kişiye ılişkm. özel. 9/ Kaplumbağa.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle