Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
»YFA CUMHURİYET 1 NİSAN 2000 CUMARTESİ
2 O L A Y L A K Vfc C J O K U Î ^ L J C J K olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
Meclis İradesine Saygı...
Dr. ALEV COŞKUN
Ğğretim Üyesi
O ktidan elinde bulunduranlar,
I
bir süre sonra bu iktidan kötü-
ye kullanmaya eğilim gösterir-
ler. 0nun için üç büyük güç
(Yasama, Yûrütme, Yargı) bir-
birinden ayn olmalıdır, bu erk-
Ierbirbirini denetlemelidir. Montesqu-
ieu 252 yıl önce bunlan söylemişti.
1748'de yayımlanan Kanunlann
Ruhu (De L'esprit des lois) adlı yapı-
tıylâ siyaset biliminin ve çağdaş ana-
yasa hukukunun öncüsü sayılan Mon-
tesquieu (Monteskiyö), güçler aynlı-
ğı kuramını ortaya atarak demokratik
sistemin oluşmasında ve kişi hak ve
özgürlüklerinin güvence altına alınma-
sında önemli rol oynamıştı.
Bu ûnlü yapıtının yayımlanmasın-
dan 252 yıl sonra, Montesquieu'nün
söyledikleri ûlkemizde aynen geçer-
lidir. Tûrkiye'de ne yazık ki sağlıklı,
kurallann işlediği demokrasi yerine,
kişilere dayalı demokrasi için gayret
gösteriliyor.
Iktidan ellerine geçirenler, oradan
aynlmayı içlerine sindiremedikleri
için kişilere dayalı anayasa değişiklik-
leri yapılmaya çalışılıyor. DemireTi
yeniden Cumhurbaşkanlığı koltuğuna
oturtmak için uğraş veren başbakan ve
koalisyon ortaklan, demokratik reji-
min, anayasa hukukunun, anayasal
geleneğin ve TBMM'nin neler yitir-
diğini göremiyorlar mı?
Üçlfipaket
Demirel birkaç yıl daha Çankaya'da
otursun diye üçlü paket oluşturuldu.
Bu pakete, anayasanın üç maddesi,
(101, 69 ve 86. maddeler) konuldu.
Böylece cumhurbaşkanının görev sü-
Milletvekili, Bakan, Kamu Yönetimi
resi uzatılırken 86. madde değişikli-
ğiyle milletvekillerinin cebine daha
fazla para gırmesi amaçlanıyor ve 69.
madde değişikliğiyle siyasal partıle-
rin kapatılmasının zorlaştınlması sağ-
lanıyor.
Birbirinden tamamen bağımsız üç
ayn konu bir paketin içine sıkıştınla-
rak siyasal yaşamımızda çok garip şa-
ibeli (kara lekeli) bir pazarlık yaratıl-
maktadır. Sanki 1982 Anayasası'nda
değiştirilecek başka maddeler yok-
muş gibi konu bu üç maddeye indir-
geniyor ve birbirinden bağımsız bu
konular birleştırilerek paketleniyor.
Yeniden cumhurbaşkanı seçilsin di-
ye, anayasa kişiler için değiştirilme-
ye kalkılırsa, bunu başarmak için mil-
letvekillerinin özlük işlerine ilişkin
madde "parasal ulûfe"(*)olarak bu pa-
ketin içine sokulursa, bu yetmiyor-
muş gibi, laiklik karşıtı partılerin ka-
patılmasını önleyici anayasa değişik-
liği "ayasal ulûfe" olarak pakete da-
hil edilirse bunun adına ne denir?
tşte bu yüzden komuoyunda, basın-
da bu yöntemi destekleyen kişi çok az.
Hemen yok gibi... Yazarlar, düşünür-
ler, siyaset bilimı ve anayasa hukuku
öğretim üyeleri bu pazarlık paketine,
kural olarak ve etik olarak karşı çıkı-
yorlar.
Bu nedenle tUıan SeJçuk, konuyu
"SakıncaJı Gidişat" olarak yorumla-
dı. Bunun için milletvekili Yıhmaz Ka-
rakoyunhı, sütununda konuya "Ana-
yasal Ulufe" adını verdi. Bunun için
Güngör MengL başyazısmda bu hare-
ketı rejim için "Çok Pahalı" bir fatu-
ra olarak gördü. Bunun için Necati
Doğru, yazısına "Son Demirel: Tûr-
Idye'nin Önünû Tıkavan Adam!" baş-
lığını koydu. Hasan Pulur, bunun için
Demirel'i "Dün dündiir. bugün bu-
gündür" deyişiyle tekrar ele aldı.
Bunun için Izmir Milletvekili Meb-
met Ozcan "kişiye özeP anayasa de-
ğişiklığine gıtmek sadece padışahlık
rejimlerinde olur. Cumhurbaşkanlığı
ile 69. madde değişikliğini bir araya
getirmek aynca çok vahimdir" diye-
rek bu önermelere karşı çıktı.
Bunun için siyaset bilimcileri, ana-
yasa hukuku hocalan, bu Öneritere
karşı çıkıyorlar. Bunun ıçın Prof. Öz-
budun, "Anayasadaki sistemi bozmak
yanhşür" diyor. Bunun için siyaset bı-
limci Prof. Kalaycıoğlu, bu değişikli-
ğin sakıncalar doğuracağını "Cıun-
hurbaşkanlannın yeniden seçilmek
için başbakanlar gibi icraat yapmaya
kalkacağını, seçimlerde tarafolacağı-
m, başbakanarakipolacağuu anlaü-
yor". Bunun için bu değişiklik nede-
niyle ilende "Türtdye'nin pişman ola-
cağuu" söylüyor.
Bu acayip paketle, bir yandan
TBMM'nin manevi kişiliği zedeleni-
yor; laiklik ilkesinin güvencelerinden
olan anayasa maddesi dinamitleniyor.
DemireFin Çankaya'da birkaç yıl da-
ha oturmasının sağlanması için ana-
yasanın temel kuralı çiğnenerek kişi-
ye dönük anayasa değişimi gerçek-
leştiriliyor.
Temel ilkelere ters
Yapılan iş, siyaset bilimi ve anaya-
sa hukukunun temel ilkelerine de ters-
rir._
Öncelikle anayasamızı değiştirmek
için kişi yararlan noktasından değil,
ilkelerden hareket edilmelidir. lkincı
olarak kişilere dayalı siyasal durul-
gunluk (istikrar) aramak, demokrasi-
nin zayıflığını kabul etmek demektir.
Üçüncü olarak 5 artı 5 formülü, par-
lamenter sistem açısından sakıncalı-
dır.
Batı ülkelerinde devlet baskanlan-
nın iki kez seçildiği öne sürülüyor.
Örneğin Amerika'da başkan iki kez se-
çilebilir, ama orada başkanlık sistemi
geçerlidir ve başkan halk tarafından se-
çilmektedir.
Devlet başkanlığının yanında hü-
kümet başkanlığı ve silahlı kuvvetler
başkomutanlığını da üstlenmış olan
başkan, meclis ve senatoya karşı so-
rumlu değildir. Ama kendisinin atadı-
ğı hükümet için yasama organının ona-
yını almak zorundadır. Böylece katı
bir kuvvetler aynlığı ılkesı uygulan-
maktadır. Yürütme, yasama ve yargı
üç ayn erk olarak birbirinden tamamen
bağımsız ve birbirlerini denetlemek-
tedirler. (Kuvvetler aynmı, denge ve
denetim ilkesi.)
Bizde ise ilke olarak, kıta Avrupa-
sı ve Ingiliz sisteminden model alınan
parlamenter sistem geçerlidir. Kesin
çizgileriyle birbirinden aynlmış erk-
ler söz konusu değildir. Bu nedenle
Meclis'e bağlı ve Meclis'ten yeniden
seçilmek zorunda olan bir cumhur-
başkanı Meclis'e ödün vermek zorun-
da kalacaktır.
Cumhurbaşkanının 7 yıl için seçi-
mi Meclis'in her yasama döneminde
bir cumhurbaşkanı seçmesini önle-
mek ve cumhurbaskanlannın taraf-
sızlığının korunmasını sağlamak için
anayasaya konmuştur.
5 artı 5 formülü ile belki bir kişiye
3 yıl ya da 5 yıl daha Çankaya'da otur-
ma olanağı tanıyabilırsiniz. Ama cum-
hurbaşkanlığmın yansızlığını yitirme-
sıne neden olunmaktadır.
7 yıllık süre, o yüce makamı halkın
ve devletin çıkarlannı gözeten bir ko-
numa getirmişti. Ama, 5 artı 5 for-
mülünü getirerek bir kişiyi iki kez se-
çime sokarak o makamın bu nitelik-
lerinı yok etmektesıniz. Bunu gerçek-
leştirmek için büyük gayret sarf eden-
ler ileride siyaset bilimi ve anayasa hu-
kuku kitaplanna, ilkesiz politikacılar,
kendi siyasal çıkarlan için Cumhur-
başkanlığı seçımlerini pazarlığa yatı-
ran politikacılar olarak geçecektir.
Demirel, bu konuyu bizzat kendisı
bir kez daha, ama esenlikli bir kafay-
la düşünmelidir. Tüm siyasal yaşamı
boyunca bu kadar kısa sürede sağdan
ve soldan bu derece ağır eleştın alma-
mıştır.
Oysa, o Demirel demokrasi havari-
si değil miydi? 6 defa gıdip 7 defa
gelmekle övünen, o Demirel değil
mıydi? llkeler zorlanarak cumhurbaş-
kanı olmakla, demokrasi mücadelesı
veren liderkonumunu yitireceğini De-
mirel göremıyor mu?
Ama, ulûfe usulü seçim taktıklen ne-
deniyle Demirel (yeniden), Çanka-
ya'da otursa bile kamuoyu karşısına,
ne yazık ki kamu duyuncunda (vicda-
nında) eski gücünü yitirmiş, zedelen-
miş, yara bere almış bir cumhurbaş-
kanı olarak çıkacaktır. Bu zorlamayı
yapan liderler ne kendılerine ne De-
mirel'e ne TBMM'ye ne de Türki-
ye'nin demokrasisine yardımcı olu-
yorlar.
Nitekim lıderlere karşın Meclis, ön-
ceki gün birinci oylamada iradesini
açık seçik göstermiştir. Bu oylama-
nın sonuçlanna saygı duymak gereği
ortadadır.
(*) Ulûfe. Osmanlı lmparatorlu-
ğu 'nda kapıkulu askerlerine, saray-
daki görevlilere üç ayda bir verilen
ücret.
Bir Duruş ve İki Sözcük
Dr. MUSTAFA BAŞOĞLU
Y
üzyıllar boyu line dayalı, bağımsız ve
bir monarkın özgür bireylerden oluşan
kulları olmuş
insanlanmızın,
ulus kavramının ve özgür
bir birey olmanın bilincin-
de olmadığı bir ortamda
Mustafa Kemal tarihin en
büyük anti-emperyalist sa-
vaşmı vererek toprak teme-
bir ulus ve halk egemen-
liğine dayalı bir devlet ya-
ratıyor. Ve 77 yıl önce Tür-
kiye Cumhuriyeti kurulu-
yordu.
Cumhuriyetin ilk doğan-
lan, bugün yetmişli yaşla-
n sürdürüyor. Toplumu-
muzu oluşturan bireylerin
büyük çoğunluğu, Cum-
huriyet'ten sonra özgür bi-
reyler olarak yaşamla ta-
nıştılar.
tnsanın aklına sorular
geliyor.
Cumhuriyet çocukları
birey olmayı özümseye-
bildi mi?
Toplumumuz bireyleri-
ne, özgür bireyler olduk-
lannı özümsetebildi mi?
Bu sorulann yanıtlan-
nı ararken, güncel yaşam-
da sık karşılaştığımız dav-
ranışlar ile dilimizde çok
kullanılan sözcüklerin (ke-
limelerin) sözlükanlamla-
nnı ve kullanılış biçimle-
rini de gözden geçirmek
gerektiğini düşünüyorum.
BİRT10
HİKÂYESİ...
ÇIKAN KISMIN ÛZETI
Barda bir yabancıyla
karşılaşan ıkı k\z.
adamın sıyah T10
çıkaracağını zanneüer.
Oysa
...adam pembe
T10 çıkarır.
Kızlar yanılmıştır
Yeniden açılan kapı,
içerı gıren bir başka
merak kaynağı..
Elınde bir kıtap var,
fikır sahıbı
Doğrusu çok hoş;
sinemadan çıkmış gibi,
belkı de spordan
Asıl meseleye gelince..
-Sıyah T10!
-Kesın'
Sızce bü sefer kızların
tahmını doğru mu?
(Cevabı bu akşam
teievızyonda.)
İPUCÜ: Erıcsson T10; Dual Band GSM 900/1800, guçlu anren, cıtreşım özclhğı, üç satır ftıll grafik ekran,
kuçuk boyut, Şeker Pembesı, Turkuvaz, Menekşe Moru, Okyanus Mavısı, Hardai Sarısı, Sıyah renklerde.
ErİCSSOIl T 1 0 . Herkesın gözü onda.
ERICSSON ^
Bire bir ilişkilerde kişi-
lerin duruş biçimleri var-
dır. Bunlann algılanışı ki-
şiden kişiye farklılıklar
gösterse de genellikle
birbirine yakındır. Başı
öne eğik ve ellerini önünde
birleştiriyorsa çekinik ve
saygılı bir davranış olarak
benimsenir. Insanımız,
amir, işveren veiş isteye-
ceği kişi gibi çekince duy-
duğu otorite karşısında ge-
nellikle başı öne eğik ve el-
leri önünde bırleşmış ola-
rak durur. Bu duruş aslın-
da saygı anlamında ele
ahnmamalıdır. Saygı, sev-
giye dayalı bir kavramdır.
Oysa kişi, sevgi duyduğu
insan karşısında daha gü-
venli davranır.
O halde bu duruş saygı-
yı değil, korkuya dayalı
çekinikliği anlatır. Eğer
ortada otoriteye karşı kor-
ku varsa, o zaman otorite
demokratik bir toplumda,
demokratik olmayan bir
davranış göstermektedir.
Kendi konumunu baskı
öğesi olarak kullanmak-
tadır. Eğer toplum, otori-
tenin kendi konumunu bas-
kı öğesi olarak kullanma-
sına izin veriyorsa demok-
ratikleşmeyi; bireyler ise,
özgür birey olmayı özüm-
seyememiştir.
TDK sözlüğünde Hoca:
Müslümanlıkta din görev-
lisi, öğretmen, medresede
eğitim gören sanklı cüb-
beli din adamı, mecazi ola-
rak akıl öğreten, öğüt ve-
ren kımse olarak tanım-
lanmıştır. Toplumumuzda
sözlük karşılığı dışında.
güncel ilişkilerde de "ho-
ca" çok kullanılan bir ke-
limedir.
Pek çok kişi "Bey de-
meyi çok resmi, yalnızca
adıiu söylemcNİ fazlaca sa-
mimi bularak. biraz vaşça
büyükvesa\gıdu>ulan ki-
şilere hoca dediklerini"
söylemişlerdir.
Çocukluğumda, hoca
imamdı. Ortaokulabaşla-
dığım zaman, öğretmenle-
re de hoca dendiğini ögren-
dim. llkokul öğretmenle-
ri hoca bile olamamışlar di-
ye düşündüğümü; hocala-
nn, korku saygı arası bir
duyguya neden olduğunu
anımsıyor, çocuk dünyam-
da ilkokul öğretmenlerinı
küçümsediğimi ve o seve-
cen insanlara ne büyük
haksızlık ettiğimi düşünü-
yorum. Lise ve üniversite
öğrenimim boyunca, tüm
öğretmenlerim ve öğretim
üyelerim hocalanm oldu.
1972 yılında Hacettepe
Hastanesi'nde uzmanlık
eğitimine başladığım sı-
rada kendisine Hocam di-
ye hitap ettiğim bir öğre-
tim üyesi "dinöğretmedi-
ği için kendisine hoca de-
memem" anlamında bir
söz söyledı. O gün putlar
devrilmiş ve o öğretim
üyesi saygın bir yere otur-
muştu. Demek ki kullan-
dığı sözcükler de, kişinin
birey olmakla ilişkisini
yansıtıyordu. Son yıllar-
da sokakta, görsel yayın-
da ve basında hoca sözcü-
ğü o kadar çok duyulur ol-
du ki, bu durum bende,
sanki şeriatın yükselişi ile
özdeş bir durum aldığını
düşündürmeye başladı.
TDK kurumu sözlüğün-
de, efendi: Buyruğu yü-
rüyen, sözü geçen insan,
koca, terbiyelı kibar ve
ağırbaşh insan olarak;
Efendim ise: Bir sesleniş
karşısında buradayım an-
lamında anlasılmayan bir
sözü yineletmek amacıy-
la kullanılır, nezaket ve
saygı için söze katılır şek-
linde tanımlanmıştır.
Güncel konuşmada
efendi sözcüğü, kırsal kö-
kenli kapıcı, odacı gibi alt
basamak görevlileri için
çok kullanılır. Sanınm bu
kullanılış biçımı Ata-
türk'ün "Köylü milletin
efendiskür" sözünden kal-
madır. Sanınm Atatürk bu
sözü "köytünün toplumda
sözü geçen ve terbiyeli in-
sanlar olduğu" anlamına
dönüştü: Efendi,bey keli-
mesinin sonuna eklendiği
zaman, buyruğu yürüyen
anlamı taşır. Kölecı top-
luluklarla ilgili yazılarda
da köle sahibi gibi bir an-
lamda kullanılır.
Esnaf müşterisıni kar-
şılarken, konuşma sırasm-
da kişi karşısındakinin ya-
nıtını sorarken, telefonu
açınca, amirle, ışverenle
konuşurken sıklıkla "bu-
yunın efendim" diye ya-
mt verir. Bu sahıphk kav-
ramı ile eşdeğer ve sanki
kulluktan kalma izlenimi
vermektedir. Hocalar,
efendiler, hazretler artık
güncel yaşamın parçası ol-
du.
Dilimizde, üzerinde du-
rulması gereken daha pek
çok sözcüğün olduğunu
sanıyorum. Böyle kelime-
lerin günlük kullanımdan
anndınlması, yerinde kul-
lanılması veya öğretmen,
bey ve hanım gibi kelime-
lerin yaygınlaştınlması,
özgür birey olma bilinci-
nin oluşmasında etkili ola-
bilir. Öte yandan, on bin
yıllık bir süreç içınde Ana-
dolu'ya yerleşmış insan
topluluklannın kaynaşma-
sı ile oluşan ortak Anado-
lukültürü, Amerikancı bir
kültür bombardımanına
tutulurken, özellikle Ingi-
lizce, Türkçe üzerinden
giderek egemenlik kurma-
ya başladı. Artık sokakta-
ki insan bile, sanki Türk-
çe karşılığını bilmıyormuş
gibi Ingilizce sözcükler
kullanıyor.
Küreselleşme adına em-
peryalist kültür ve dilin,
ulusal bilincin öğeleri olan
dil ve kültürümüz üzerin-
de egemenlik kurmaya ve
bunlan yok etmeye başla-
dığı bir süreç yaşıyoruz.
Yurttaşlık bilinci, bir
yandan dilimizdeki geç-
mişten kulluk düşüncesi-
ni anımsatan sözcüklerin
anndınlması ya da uygun
bir biçimde kullanılması
ve emperyalist baskıya
karşı, dil ve kültürümüzün
geliştirilmesi içinçaba gös-
termeyi gerektirir.
ÜSKÜDAR ASIİYE 3. HUKUK HÂKtMLİĞİ'NDEN
Esas No 1999'229 Karar No 2000 209
Davacı Mehmet Işık vekılı tarafından davalı Dılber lşık aleyhıne açılan şıddetlı geçımsızlık se-
bebıyle boşanma davasının duruşması sonunda; 13 03 2000 tanh ve E 1999 229 - K. 2000 209 sa-
yılı karar ile, subut bulan davanın kabulû ile. Üsküdar, Tavaşı Hasan ağa Mah cılt 0042, kütuk sı-
ra no 0096'da nüfusa kayıtlı. Mustafa oğlu, Gülüzar'dan olma 1337 doğumlu Mehmet lşık ile,
Mehmet kızı Zülffi'den olma 1936 doğumlu Dılber Işık'ın M K 'nun 134 maddesine göre boşan-
malanna, karann kesınleşmesıne kadar ayda 25.000.000 - TL. tedbır nafakasımn davacıdan tahsı-
lı ile davalıya venlmesıne. masraf ve ücretı vekâletm davahdan iahsılme karar venlmış ve davalı-
nın adresının meçhul bulunması sebebıyle, evvelce kendisine teblıgatlan ılanen teblığ edılmış ve
mahkeme ılamınında ılanen teblığıne karar venlmış bulunmakla, davalı Dılber lşık'a mahkeme ıla-
mı teblığı yenne kaım olmak üzere ılan olunur 24 03 2000 Basın: 15585
İZMİR 4. ASIİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
1998/952 Esas
Davacı Orman Genel Müdürlügû'ne ızafeten tzmır Bölge Mudürlugu tarafından davalılar Hüsnü
Buzluk, Çetmer Yalçın, Ahmet Baykaloğlu, Cuma Kara. ftrahım Aysu vs aleyhıne açılan tazmmat
davasında, Davalılardan Ahmet Baykaloğlu"nun Emır Mahallesı, Bayındır Cuma Kara'nın. Yıldızlar
Mah Kaynaklar Koyü Buca-lzmır, tbrahım Aysu'nun Turmen Koyiı Torbalı-tzmır adreslenne yapı-
lan teblıgatlar bıla teblığ ıade edılmış ve yaptınlan zabıta ara^tırmalanna rağmen teblıgata elvenşlı ad-
reslen tespıt edılmemış olmakla dava dılekçesımn ılanen teblığıne karar venlmış olup. yukanda adı ve
adresı yazılı davalılann dunışma gunü 7 6 2000 gûnü saat 9 OO'da mahkememızde hazır bulunmalan
veya kendılennı bir vekılle temsıl ettırmelen aksı halde dnruşmalara gıyaplannda devam edılıp yok-
luklannda karar venleceğı hususu dava dılekçesı teblığ yenne geçmek üzere ılan olunur. 23 3.2000
Basın 15576
PENCERE
Laf Kıtlığında
Asmalar Budamak...
Suavi Süalp'ı şu günlerde çok anyorum; yaşa-
saydı, tam zamanıydı.
Suavi mızah dünyamızın eşi menendi bulun-
maz bir yazanydı, kendine özgü bir tuhaf mantık
dünyası vardı, "saçmalık" üzerine kuruluydu.
Bir gün Suavi ve iki arkadaşı Beyoğlu'nda vol-
ta atarlarken, karşıdan birbirinden güzel üç kızın
geldiğini görüyorlar.
Arkadaşlan Suavi'yi öne sürüyor
- Belki iş çıkannz; şu kızlara lafat!..
Kızlar yaklaşınca Suavi sesleniyor
- Laf... -,
•
Suavi en güzel yazılannı 1950'li yıllarda çıkan 'Dol-
muş" dergisinde yayımladı; bunlar "saçmalığın
mizahr diye tanımlanabılir: Sualp'ın "SeçmeSöz-
ler" başlıklı köşesı her hafta sabırsızlıkla beklenir-
di.
Ne vardı bu köşede?..
Gelişigüzel birkaç örnek:
"Hakikat bibere benzer.
Realist Hakkı
Saç sakal 150 kunıştur.
Sevil Berberi
Evde olan çarşıda da bulunabılir.
Henry Mayer
Herhangibirkonuda konuşurken o konunun d\-
şında da konuşursanız...
Yanm Cümle Hamdi
Nerede kalmıştık?..
Otelde
Arayan belayı da helayı da bulur..
ŞehirRehberi
Gözünü aç efendi!..
Damlalık
Muhabbetiniz yumurtalı olsun!..
Piyaz
Eski camlar bardak oldu.
Paşabahçe Cam Fabrikası
Venlmış sadakanız varmış..
Dilenci
•
Laf üç harfli bir sözcük..
Türkiye yıne lafa boğuldu.
Şu cumhurbaşkanı seçımine bakın!..Şirazesi da-
ğıldı, zıvanasından çıktı; ama, bir köşe yazan bu-
gün ne yazabilir?.. Ankara'da olan btenlen değil
mi?.. Ecevit ne yapmalı?.. Süleyman Bey ne du-
şünüyor?.. Milletvekıllen genel başkanlanna attı-
lar mı kazığı?.. Parti liderlen eşekten düşmüş kar-
puza mı döndüler?.. Türkiye knzegirermi, gırmez
mi?..
Laf.. laf.. laf..
Gazetelerde çıkan her yazı, politikacılann söy-
leyeceği her şey laf...
Hem de laf ola..
Beri gele..
Neresinden tutarsan tut, her söyleyeceğin söz
yüzeysel siyaset bulamacına macun olmaktan
ötede bir içerik taşımayacak...
Lakırdıya dönüşecek...
•k
öyleyse birkaç laf daha edelim:
Toplumsal yapı bir kez bozuldu mu siyasette is-
tikrar kalmaz.
Müstakar
Allah kimseyi düşürmesın!..
Buz
Düşmek istemiyorsan muz kabuğuta basma!..
Çikita
Çanlar kimin için çalıyor?..
Çankaya
* • : , |
GAZETECI-YAZAR
MAY YAYIMARI
KURUCUSU VE IDİTÖRÜ
BABAMIZ
MEHMETALI TALCIN'ı
ÖLÜMÜNÜN 20. «TLINDA 1
SAYGIYLA ANTVORUZ. 1
J u E Î B I S a YALCIN YAYNLARI^
GUNDEMDEKI KITABIN 3. B/SIMI
CÜNEYT ARCAYJREK
Demokrasi
Dönemecinde
Üç Adam
"Cüneyt
Arcayurek
Anlatıyor:
Büvuklere
Masallar.
Kuçuklere
Gerçekler"
dizisinin ilkinde;
demokrasinin
1982'den sonrakı
evriminı, Evren-
Özal-Demirel
arasındaki
çatışmalan 'ozel
not, belge ve
goruşmeler'de
bulacaksınız.
Demokrasi ^
YAYINEVl
SÎNCAN ASLİYE HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
2000 7
Sıncan Aslıye Hukuk Mahkemesı'nm 10 2 2000 tanh 2000/7
Es. 2000/76 sayılı ılamı ile Iğdır ılı. merkez ılçesı, Soğütlü mahal-
lesı cılt 0003, kutük sıra no 0260da nufusa kajıtlı Alı ve Ta-
marya'dan olma 10 7 961 doğumlu Asker Yazar'ın ısmı Asker
Turan olarak duzeltılmıştır Ilan olunur 24 3 2000 Basın 1
<
>632