09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3MART2000CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Nazilerle işbirliğine giren şirketlerin sahipleri savaş sonunda birçok belgeyiyok etti İşadamlanrunörtbas çabasıHÜSEYİNBAŞ Nazizmin güç kazanmasında sanayinin rolûnün çözümlenmesi faşist partinin küçük, orta ve büyük firmalar tarafından finansmanı sorusunun yanıtlanmasını da gerektinnektedir. Burjuva parlamenter demokrasisinin mali açıdan desteklenmeden işleyemediği bilinmektedir. Seçimler büyük çapta harcamalara ihü'yaç göstermektedir. Partilerin salt üyelerinin aidatlanyla varlıklannı sürdürmeleri hemen olanaksızdu. tktidara gelmek isteyenlenn, bu amaçlanna sanayıcı ve bankacılann "sadakası'" olmaksızın ulaşabilmeleri ise mümkün değildir. Savaştan sonra Alman sanayiinın krallanndan bin olan FHedrick FBck'e Nazilere ne miktarda para verdiğı sorulduğunda bu ünlü para babası onlara öbür partilere oranla daha az para verdiğini kanıtlamak amacıyla 1932 yılına ait şu bilgileri aktarmıştı: Seçim masraflan ıçin Hindenburg'a 950.000 mark, Brünin'e ve öbür merkez partilerine 150.000, General Schfcfcher'e 120.000, Hogenberg'e (Alman Ulusal Partisi) 30.000, Von Papen'e 100.000, demokratlara ve diğer "sol grupçuklara" 100.000, HMer'e 50.000 (Flick bu mıktan hafızasına dayanarak söylemişti. Genel Müdürü Steinbrink'e göre gerçek rakam 80.000 marktı.) Nazllere verllen haraç Bütün bunlardan çıkan önemli sonuç şuydu: Paranın her şeyı yapmaya muktedir olduğu bir dünyada Nazı partısının büyük paralar olmaksızın yaşamını sürdürmesı olanak dışıydı. Sermaye dünyası ıle Nazizm arasındaki ilışkıler konusunda Renanya-Westfalya Kömür Sendıkalan Başkanı Emil Kirdorf la ılgili olaylar da apayn bir yer tutmaktadır. Kirdorf Nazilerle, faşist partinin emekleme döneminden ıtibaren ilişki kurmuştu. tmparatorluk döneminde fetih tutkulannı körüldeyen "Pangermanik Birtiğin" aktif üyeleri arasındaydı. Bu kömür kralı, Weimar Almanyası döneminde, Ludendorff'un daha sonra da Hugenberg'ın destekçisi olmuştu. 1926 yılında, bir raslantı sonucu onun Adolf Hitler'le tanışmasına yol açmıştı. Kirdorf o andan ıtibaren Hitler'm düşüncelerinin coşkulu bir propagandacısı olmuş, bununla da yetinmeyerek Renanya-Westfarya Kömür Birliği'ne bağlı firmalan, Nazilere her ton kömür başına 5 fenik haraç vermeye razı etmişti. Savaştan sonra bu pısliğın örtbas edılmesi için çok çaba harcandı. A lman tekellerini bu konuda temize çıkarma görevini, Aııgust Heinrichsbauer adında ne idüğü belirsiz biri yüklenmişti. Heinrichsbauer, Essen'de bastınlan "Ağır Sanayi ve PDfitika" adını taşıyan bir kitapta ış dünyası ile "pdfitika arasındaki içli-dışlı ilişkilere ışık tutmaya çalışıyordu. Üzerinde "kişiye özeT ibaresi bulunan bu kitap, nasılsa, piyasaya çıktığından itibaren bulunmaz olmuştu. Yeni baskı yapması ise yasaklanmıştı. Nedeni son derece basitti. Heinrichsbauer, Nazüerin kasalarma "ton başma" akıtılan "5 femk"ler gerçeğini yadsımaya gayret ederken söylenmesi gerekenden çok şeyi açıklayarak. kaş yapayun derken göz çıkarmıştı. Birincisi, Ruhrlu sanayicilerin ton başına 5 fenik yatırdıklan bir özel fonun varhğuu Heinrichsbauer de doğruluyordu. Ancak Nazilerle büyük fırmalar arasındaki bu karanlık ilişkiyi temize çıkarmakla yükümlü yazara göre "Burada söz konusu olan kömür değü, . ()Odncisi, 1930 ile 1933 arası kömür sanayii, Nazi mtısine 500.000 ila 600.000 mark sağlamışt. Jçüncü, Kirdorf, 1927'de Hitler'e 100.000 mark sağlamıştı. Dördüncüsü, 1932 ükbaharmda, ise Nazi partisi kömür havzası patronlanndan 100.000 mark sızdırmıştı. Bu para, "Ekonomik Bülten"i yayunlamak için patronlann her birinden "binlerce mark" sağlayan \Vakher Funk'a verilmişti. En az kötü Nazizm Beşincisi, Hitler'in iktıdara gelmesınden hemen sonra, "Madenler Merkez Bürosu"nun Alman Sanayii, seçim fonuna yaürdığı 3 milyon mark (2) tutanndaki "pay", Naziler tarafından yönetilen "koafisyonun'' desteklenmesinde kullanılacaktı. Sonuç olarak, August Henrichscbauer, Ruhr havzası para babalannın konuyla ilgili düşüncelerini sergilerken bunlann "Nazizmi en az kötü" olarak gördüklerini en açık ve seçik biçimiyle teslim ediyordu. Heinrichsbauer'm kitabı, Nazilerle tekeller arasındaki ilişkinin kapsamım ortaya koyması açısından da ilginç ipuçlan vermektedir. Gerçekten de büyük sanayi ile Nazi partisi arasındaki içli dışlı UişküeT gözlerden sakmmak, buna karşılık, bu ilişkiyi en etkin düzeyde tutmak için özel aracı örgütler kunıhnuş, toplanan paralar bu özel örgütler tarafindan Nazilerin kasalanna aktanlmıştı Söz konusu özel örgütlerin başında Walther Funk'un "Ekonomik BüJtefl"ı, Wilhelm Keppler'in "Dostlar MerkezP, "Hjalmar Schacht"ın "tş Bürosu"yer abyordu. Hltlerin 5. tdtabı *. -„ Belli bir ana değin Adolf Hitler'in sadece Mein Kampf 'ı yazdığı sanıüyordu. 1925'te yayımlanan "Kavgam" Nazilerin "Incfl'i sayüıyordu. Savaştan sonra Hitler'in bir başka kitap daha yazdığı ortaya çıkanlmıştı. Amerikalı tarihçi Henry A. lurner ise Hitler'in bir üçüncü kitabinın daha olduğunu keşfetmişti. Bu kitap, 1927'de yukanda sözü edilen Emil Kirdorf'un "özel siparişi" üzerine kaleme alınmıştı. Emil Kirdorf, Hitler'den bu kitapta, iş dünyası için programmı sergilemesini istemişti. Führer, bu "siparişm" Önemini amnda kavramıştı. Hitler'in siyasal yaşamının ilk günlerinden itibaren hayram olan yayınevi sahibi Bnıckmann tarafından, dâr bir işadamlan çevresi için " Yeniden Yaratüışın Youan" adı altında Yayımlanan bu eseri, işte böylece gerçekleşmişti. Üçüncü kitap, Mein Kampf'a oranla çok daha kısaydı. Daha çok bir broşür olarak adlandınlması gereken bu kitapta führer, H Hitlenzmın hedeflerim kısa, kesin ve dobra bir biçimde sergiliyordu. Nazizmin lideri, sözü geçen broşürde faşist propagandacılann "antikapitahsf lafazanlıklannı bir yana bırakarak "hayat sahası" kuramıyla doğrudan bağlantılı olarak Almanya'mn ekonomik gelişmesi için geniş bir programdan söz ediyordu. Federal Almanyalı Profesör Heinrich Winkler şöyle yazıyor: "Nazi partisinin linaiKmanı sanayi ile faşist parti arasındaki flişkilerin sadece bir bölümünü kapsamaktadu: Afanan sanavünin sağ kanadınm 1929'dan itibaren, sosyal pon'tika ve daha geneide \Veimar sistemine karşı giriştiği savaşlar, ilk .Alman Cumhuriyeti'ıün >ıkıhp gitmesindcki dola>1ı desteği, en az, çeşitii sanayicikrin Nazi partisine yaptıklan direkt maddi vardımlar kadar önemfidir. Brünlng'ln anıları Gerçekten de Weımar Almanyasrnm almyazısı üzerinde söz sahibi olabilecek tek sosyal grup fınans kapital ve sanayıcılerdi. tktidann anahtannı ellerinde tutanlar bunlardı. Ve bu iktidar Nazilere teslim edilmişti. Gene bir süre önce Batı Almanya'da Heinrich Brüning'in anılan yayımlandı. Weimar döneminin önde gelen siyasal kişiliklerinden biri olan Brüning, 1930'la 1932 arasında Reich'in başbakamydı. Günümüze kadar yaşayan Brüning'in anılaruıı yazdığı uzun zamandan bu yana biliniyordu. Ne var ki Reich'in bu eski başbakanı anılannın sağlığuıda yayımlanmasına ınatla karşı çıkıyordu. Anılann "bomba" etkisi yaratacak bölümleri olduğundan kimsenin kuşkusu yoktu. Yayımcuun Lev Mezymenski'ye • Belli bir ana değin Adolf Hitler'in sadece Mein Kampf ı yazdığı sanılıyordu. Savaştan sonra Hitler'in bir başka kitap daha yazdığı ortaya çıkanlmıştı. Bu kitap, 1927'de Hitler'in siyasal yaşamının ilk günlerinden itibaren hayranı olan yayınevi sahibi Bruckmann tarafından, dar bir işadamlan çevresi için "Yeniden Yaratılışın Yollan" adı altında yayımlanmıştı. Ruhr krallannın mutemet adamlan politikacılar hakkında çok sayıda acı söze rastlamak mümkündü. Brüning Ruhr havzasının aralannda Flick, Vögler, Wolf'un ve diğerlerinin bulunduğu önde gelen para babalanyla yaptıği çeşitii görüşmelerden de söz ediyordu. Bunlann "değişiklik zamanının geldigmi" bu yüzden iktidan "sağ partilere" bırakmak gerektiğini ileri sürüyorlardı. Brüning tarafından 1947'de yayımlanan bir mektupta, Nazizmle tekeller arasındaki ilişkiyle ilgili son derecede ilginç bir cümle yer alıyordu: "HitJer'in iktidara tumanışında rol oynayan önemli unsurfaurdan birini de, Nazi liderinin yabancı ülkekrde büyük miktarlarda para yardımı alması oluşturmaktadır. Sterlln ve dolar el ele Eski Reich Şansölyesi'nin bu saptaması ABD Dışişleri Bakanlığı'na mensup bir diplomatın 23 Eylül 1930'da yaptıği şu açıklama ile de çakışmaktaydı. Amerikalı diplomat şöyle dıyordu: "HirJer'in baa büyük sanaykflerden önemli para yardımlan aldığından kimsenin kuşkusu yoktu. Son günlerde etkin finans çevrelerinin şansölyeye yeni bir denemeye ghişmesi ve Nazilerin hükümete dahil edilmesi yönünde baskı yapbklan izlenimi her gün biraz daha güç kazanıyordu. Bugün inanılır kaynaklardan aldığun habeıiere göre çeşitii Amerikan finans çevrelerinin Bertin'deki temsilcileri de hemen aynı yönde yoğun çaba içinde görünmektedirler. T ' Amenkalı diplomatın bu gözlemi, tekellerin uluslararası planda "gtdi anlaşma" içinde olduklanm göstermesi açısından son derecede Schröder oldu. ITT ile Naziler arasındaki ilişki amaçsız değildi. ITT'nin Almanya şubesi, Lorenz, Foche-VVulf uçak fabrikasına yüzde 28 hisseyle ortak olmuştu. Focke-Wulf 'un ürettiği uçaklar daha sonra tngiliz ve Amerikan kuvvetlerini ve tngiliz kentlerini bombalayacaktı. ABD tekeli ITT ile (bu tekelin Şili'de ADende'nin demokrarik rejirninin yıkılmasındakı karanlık rolü henüz belleklerdedir). Naziler arasındaki sıkı işbirliği 2. Dünya Savaşı'nm başlangicına değin sürmüştü. fşin ilginç yam, ABD Dışişleri Bakanlığrnın bu ilişkiden bütünüyle haberli olmasıydı. Bakanlıklararası iletişim komitesinde 1943'te düzenlenen bir resmi rapor, ITT'nin giriştiği karanlık işlerin yam sıra bu kuruluşun, "fttifak" ülkelerindeki "şube"lerinden sağladığı büyük "kârlardan" da söz ediyordu. Hitler'i ziyaret eden tek ABD'li işadamı Behn ohnamıştı. Faşist lider, ABD'nin büyük petrol ve otomobil sanayıcılennın temsilcilenni de Berlın'de kabul etmişti. Bu takıma göre Hitler'in kurduğu Nazi rejimi, muazzam kârlar elde edebilecek bir "yemfikti." Böylece Batılı para babalan Nazilerin kendilerine sağlayacaklan tatlı kârlann düşünde ellerini ovuştururken, Hitler ve takımı büyük bir rahatlık ve güven içinde, Batılılar da dahil, tüm dünyamn başını belaya sokacak büyük maceraya hazırlanıyordı. Kaçınılmaz son Lev Bezymenski'nin bu derlemede kaynak olarak yararlandığımız yazılan 1933 yılına kadar olan olaylan aktarmaktadır. Yazaıın, araştırmasını Hitler'in iktidan ele geçirdiği 1933'le sınırlamasının nedeni, bizzat kendi ifadesiyle u Alman v« yabancı tekeUerin .Nazilerle olan ilişldlerinin özelükle bu dönemde gözlerden sakianmasını istemeteri) di" Ama bu çevrelerin Hitler'in iktidara gelişinden sonra da Nazilere yaptıklan cömert yardımlan sürdürdüİderi göriUmektedrr. Gerçekten de Hitler iktidara gelir gelmez Ahnan sanayici ve bankacılanmn Nazilere yaptıklan para yardımlan "resmriesmiş. giderek "müesseselesnıiştir. Gerçekten de Hitler iktidara geldıkten sonra Krupp'un önensıyle tüm ış dünyasımn kârlannın bu- bölümünü aktardıklan bir "Adolf Hitler Fonu" kurumıuştu (3). F on'un yönetimi ise aynca Hitler'in şahsi servetini de yöneten Martin Bonnan üstlenmışti. Her yıl iş dünyasından gelen milyonlarca mark bu fonun kasalanna akıyordu. Sadece IG Farben'm fona yardunı yılda 1 ila 1.6 milyon markı buluyordu. IG Farben Nazilere, faşist iktidar süresince, toplam 61 milyon altın marklık yardım yapmıştı. Kuşkusuz, iş dünyasmm, Hitler'e yardımlan karşılıksız değildi. Büyflk sermaye, ülkede dilediğinde at oynatıyor, işgal edilen ülkelen Burjuva partileri Hitler'in ne mal olduğunu pekâlâ biliyorlardı. Bununla biıiikte işbirliği yapmayı da ihmal etmiyorlardı. anlattığma göre, kimi gizli eller bir kasada korunan "anı"lan ortadan kaldırmaya bile çalışmışlardı. Sonunda, anılar yayunlandığinda, gerçekliği konusunda kuşku uyandu-mak için bir de dava açılmıştı. Brüning'in anılan. gerçketen de, o dönemin Weimar demokrasisi ve iş dünyasını ilginç bir açıdan betünliyordu. "Saj-gıdeğer" burjuva partileri Hitler'in ne mal olduğunu pekâlâ biliyorlardı. Bununla birlikte gizlıce işbirliği yapmayı da ihmal etmiyorlardı. Brüning 1930 Martı'nda iktidara geldiğinde. ekim ayının daha başmda, büyük bir gizlilik içinde Hitler'i kabul etmiş, onunla izlenecek ortak taktiği enine boyuna görüşmüştü. Brüning Hitler'e aynca, "Daha sonraki işbirtiğinin doğal habereisi nitefiğinde ohnası gereken muhalefet biçimi üzerinde bir anlaşma" da önermişti. Brüning-Hitler arasındaki ikincı gizli görüşme 10 Ekim 1931'de, ünlü "Harzburg Cephea" gösterilerinden bir gün önce gerçekleşmişti. (Harzburg Cephesi, Hitler'in partisi de dahil olmak üzere tüm sağ partiler, Reichwehr-ordu-ve sanayi blokuydu). S öz konusu toplantıda oynanacak roller yeniden ve aynntılanyla gözden geçirilmişti. Brüning "komünizme karşı denge oluşrurması" için Hitler'in "muhakfette" kalmasmı gerekli görüyordu. Brüning için, kendisini iktidara getiren aym Alman sanayicilerinin, bu kez başka ata oynama karan aldıklan su* değildi. Eski Reich Şansölyesi bu konuda şunlan yazıyordu: "Ağır endüstri kendisi için ücretfcri durmaksızın düşünnek ya da Nazi partisine mali destekte bulunarak enflasyona doğru gidişten başka kurtuluş şansı görmüyordu." Enflasyona doğru gıdış ilk önce Prusya'da Von Papen (20 Temmuz 1932) daha sonra da tüm Almanya'da Hitler ve Von Papen tarafindan gerçekleştirilecektı. (30 Ocak 1933). Brüning'in anılannda, Weimar sistemine ölümcül darbeleri vurarak Hitler diktatörlüğune yol açan ilginçti. 1920'lerden itibaren Hitler hareketine mali destekte bulunanlann salt Almanlar olmadığı biliniyordu. Bu konuda antikomünist örgütlere sempatisiyle tanınan Amerikalı ünlü petrol kralı Henry Deterding ilk sırada yer alan isimler arasındaydı. L. Lx>chner'nin konuyla ilgili araştırmasına göre, Hitler'in Deterding'den aldığı paralar 10 milyon marka ulaşıyordu. Lochner, aynca, Nazi propagandasma yardım elini uzatanlar arasında Ingiltere'nin basın kralı Lord Rothermere'ın de adı bulunduğunu söylüyordu. Daha önce de sözü edilen August Heinrichsbaur'ın konuyla ilgili açıklamalan da, en az Lochner'inki kadar ilginçti: ABP büyüfcelçlslne baskı Antikomünist hareketleri ve Hitler'in iktidara gelişini destekleyen Ruhr havzası patronlan, Ingiİtere'deki "Ekonomik Birfik" adını taşıyan, gerçekten ise iş dünyasımn antikomümst örgütü olan bu kuruluşla sıkı ilişkiler içüıdeydi. Ruhrlu patronlar, aym zamanda, başta Fransa ve Belçika olmak üzere, diğer ülkelerdeki antikomünist patron kuruluşlan ile de içli dışlı ilişkiler sürdürüyorlardı. Brüning'in şu itirafı. aynca ilgi çekiyordu: "1930'da Hitler'm iktidara getirflmesi projesi olgunlaşOğrnda çok sayıda bü>ük patron (Brüning burada isim vermiyor) bu konuda salt Hindenburg'a baskı yapmakla yetmmemişler, o dönemdeki ABD Büyükelcisi Frederkk M Sackeö'ı ziyaret ederek ondan "hükümete karşı bir davraıuş içine girmesi ve Hitler lehine baskı yapmasvnı" ıstemişlerdı. 1933 Ağustosu'nda başkanlan Albay Sosthenes Behn yönetiminde ünlü ABD tekeli ITT'yi temsil eden bir heyet Berlin'e geldi. Sosthenes salt Hitler'le görüşmekle kalmadı, Wilhem Keppler aracılığiyla, ITT'nin Almanya şubesi için temsilciler tayin edilmesini önerdi. Almanlann bu konuda öne sürdükleri isim Baron von kıyasıya talan ederek verdiklerinden çok daha fazlasını alıyordu. Baron Kıırt Schröder'in o tarihlerde Alman bankalannı "Aunanya'nm ikinci hükümeti" diye adlandırması boşuna değildi. Savaştan sonra, Nümberg Mahkemesı Alman büyük sanayiinin Wehrmacht'm fetih hareketlerindeki sorumluluğu yadsımaz bir biçimde ortaya koymuştur. Weimar ve Nazizm döneminin karanlık olaylan üzerinden yıllar geçri. Ama bugün Hitlerizmin sosyal kökenlen konusundakı gerçeklenn, Hitler'in iktidan ele geçirmesinde kimlerin rolü olduğunun tüm geTçekliğiyle kavranması, günümüzde yeniden ortaya çıkma eğiliminde olduğu anlaşılan kara tehlikenin önlenmesinde yaşamsal önem taşımaktadır. BİTTİ (2) Hitler'in miman ve Silahlanma Bakanı Albert Speer Almanya 'da 1969 'da yayımlanan anılannda, 200-250 milyon marh, 1969'lardah markla karşılaştırdığı 1 milyar mark olarak değerlendiriyor. Sözü geçen miktarlann da, kuşkusuz, günümüz koşullanna göre değerlendirilmesi gerehyor. (Derleyenin notu). Livre de Poche, ' 'Au Coeur du Troisime Reich'', sayfa 95. (3) Hitler'in mimari ve Silahlanma Bakanı Albert Speer ' 'III Reich 'in Yüreğinde'' adını taşıyan anılannda ' 'Adolf Hitler Fonu' 'ndan söz ederken çevredehlerin Hitler 'e kişisel gelir sağlamak için nasıl birbirleriyle yanşhklanm da anlatmaktadır. Bunlar arasında en ilgi çekici olanı Bormann ın ' 'dâhivane" buluşudur. Borman, Posta Bakanı 'nın ve Hitler 'infotoğrafçısının da yardımıyla juhrerin, pullardata fotoğraflanndan her pul için küçükbır miktar ' telifhakkı'' almasmı sağlamıştır. Bormann 'ın bu ilginç buluşuyla Hitler 'in kişisel kasasına, satılan milyonlarca puldan, ' 'telifhakkı'' olarak milyonlarca mark girmiştır. H.B. Albert Speer ' Au Coeur du III. Reich'' Livre de Poche. Sayfa 120. BTRBAKIMA SERVER TANİLLİ Hasan Âli Yücel'i Anarken••• Cumhuriyetin sıksık andığım insanlan vardır; Ha- san Âli Yücel onlardan biridir. Cumhuriyet eğitimi- ne yaptıği katkılann yanı sıra, belki yetiştiğim yıHa- ra onun damgasını vurmuş olmasının büyük rolü var bunda. 1950 öncesinde, liselerin lise olduğu bir dö- nemde Haydarpaşa'yı bitirdim; SO'li yıllann başla- nnda da, özerkliğini kazanmış üniversitenin saygın birfakültesinde.îstanbul Hukuk Fakültesi'nde oku- dum. Bütün bu kurumlann çağdaş bir düzey kazan- malannda, Hasan Âli Yücel'in büyük payı vardır. Bu paydan hissesine düşeni çokça alan şanslı bir ku- şağındanım Cumhuriyet'in. Geçtiğimiz 26 Şubat, onun aramızdan aynldığı gündü. Mustafa Gazalcı'nın o gün gazetemizde çıkan Aydınlanmacı MilliEğitim Bakanı: Hasan Âli Yücel başlıklı güzel yazısını okumuş olsanız gerek. Ora- da, ünlü eğitimci Rauf Inan'ın deyimiyle "Destan- sal MillîEğitim Bakanı"n\n destansal eylemini an- latıyordu yazar: 500'ü aşkın dünya klasiğini dilimi- ze kazandırmasını, büyük ansiklopedi ve sözlük ha- reketini, eğitim şûralannı başlatmasını, üniversite özerkliğinin temellerini atmasını; hele hele büyük eğitimci Ismail Hakkı Tonguç'la birlikte, Köy Ens- titüleri'ni açarak üretici, demokratik eğitim ilkeleriy- le köy çocuklanna okuma olanağı sağlamasını ve başka hizmetlerini sıralıyordu. âsnra da onlann birer birer yıkılmasını... Bu bir öyküdür ki, başlan sizi büyük bir düş ülke- sine götürür, ama sonunu dinlediğinizde korkulu bir rüyadan uyanmış gibi olursunuz. Başıyla sonu bir- birine zrttır, kahrolursunuz. Gazalcı'nın yazısını bitirdiğimde ben de öyle ol- dum. İşte buralardan geliyoruz... Hep tekrartanm ve hep tekrartayacağım: 1950'lerden başlayarak, bütün bir Cumhuriyet mi- rasını çarçurettik. Ekonomi politikasıyla, planlama- cılığıyla, demiryolculuğuyla, bağımsız dış politika- sıyla, kültürel atılımıyla, bir "Aydınlanma" mirasının altından girip üstünden çıktık. Şimdi de, bir şeyleri kurtarmak için çırpınıyoruz. Ama "Ba'de harabûl Basra"... Üstelik, toplumun yıkıcı ve yağmacı güçleri, yel- kenlerini günümüz dünyasımn muhalif rüzgârtany- la da doldurarak, yürüyüşünü sürdürüyor. Bir örnek: Birkaç gün önce 28 Şubat'ın üçüncü yılıydı. O ta- rihte, hiçbir şey yapılamasa, eğitimle ilgili birkaç yerinde önleme gidilmiştir. Öyle zorla da değil, im- zalı tasdikli. Şeriatçı basının söz konusu tarihi anar- ken kullandığı deyim: "Kara Darbe!" Liberalinden farklı bir tavır beklersiniz değil mi? Hayır, o da bir başka hayıflanış içinde. Çünkü liberali de yobaz! Türkiye, yeni biryüzyıla işte böyte bir ortamda gır- miştir. Kendisini kurtuluşa götürecek yollan da, is- ter istemez bu nankör koşullarda arayıp bulacak. Ama bulacak: Yeter ki ilerici, demokrat ve devrim- ci güçler, kararlılıklannı elden bırakmasınlaıi • Hasan Âli Yücel'i anarken, üzerinde durmak is- tediğim bir önemli konu da şuydu: Okurlanmhatır- layacaMar, geçen yıl Türkiye'ye geldığimder^rka- ra'ya da ugramış ve bu arada büyük eğitimcinin kı- zı Sayın Canan Yücel Eronat'ın evinde dosttar bir- likte olmuştuk. O vesileyle öğrendim: Hasan Âli Yücel'in kitaplı- ğı, tüm evrakı ve anılan, fotoğraflardan tablolara kadar kızının elinde. Hepsi bir arada bütün bir eği- tim tarihimizin en canlı dönemini temsil ediyor; ve geleceğin araştırmacılan için de eşsiz bir hazine. O zarif kız da, kol-kanat genmış bir halde o hazineye. Ama hep ölümlü değil miyiz? Şimdiden önlem almazsak, ne olacak ilerde bu kalanlar? İlerici bütün sivil örgütlerin, ama daha çok da devletin önayak olmasıyla, onlann bir müzede, bir enstitüde ya da vakıfta toplanması, yalnız ziyaret- çilere değil araştırmacılara da açılması ne kadar iyi olurdu. Herhalde bir şeyler yapmak gerek! Amerika'ya haber salsanız, hiç kuşku yok, para- lar da saçarak gelir alır götürür, adına bir müze ku- rarak gözü gibi bakar. Ama ne siz, ne ben rahat ede- riz, aynca Hasan Âli Yücel'in anısını incitmiş oluruz. Bu, bizim zenginliğimiz, burada, gözümüzün önün- de durmalı. Üsteşinden gelirsek, gelecek kuşakla- ra karşı da görevimizi yapmış olacağız. Başarabilecek miyiz? Atatürk ilkeleri paneli 'Aydınlanmaya sahip çıkılmalı' tstanbulHaber Servisi- Kemalist Aydınlanma Devrimi'nin, başta dev- nmcılık olmak üzere tüm ılkelenne ödünsüz biçim- de sahip çıkılması gerek- tiği belirtüerek, Kemaliz- min tam bağımsızlık ve ulusal egemenlik eksenin- de anlaşılması gerektiği vurgulandı. tstanbul Üniversitesi (1Ü) Atatürkçü Düşünce Kulübü'nce düzenlenen "Atatürk fJketerT konulu panelde konuşan tÜ Rek- törü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu. bazı kişile- rin, Atatürkçülük maskesi arkasına sığmarak, 2. cumhuriyetçi çıkarcılarla işbirliği yaptıklannı, böy- lece de, Atatürk ılke ve devrimlerini, demokrasi- nin seçeneği olarak gös- termek isteyen şeriat öz- lemcilerinın işinı kolay- laştırdıklaruu söyledi. "Laik devleti zortalıkla suçlayanlann gerçek yü- zünii, 55 ilde toprak altın- dan çıkan cesetier gösteri- yıor. Fethullah Gübn adh gariban din adamnm söz- leri medyada yer akyor a- ma yasal anlamda gereği yapumıyor- diyen Alem- daroğlu, 50 yıl önceki IÜ Rektörü Prof. Dr. Ismail Hakkı Baltaaoğiu'nun, 1951 'de Yeni Adam dergi- sinin ocak ayı sayısında çı- kan "Softa Baskaldırnuş" adlı yazısun okudu. CHP PM üyesi Hasan Fehmi Gûneş de, altı okun, Ke- malist Aydınlanma Devri- mi'nin ideolojik özünün simgesi olduğunu vurgu- layarak, "KemaUzm top- yekûn kalkmma modeîi- dir, halk ayaldanmasıdır. Ata okda a>dmlanma dev- riminin programıdır. bir- birini tamamla\ an ve güç- lendiren ilkekr bürünü- dür. Bunlan azaltmak ya da birbirinden koparmak düşüncesi Kemalist devri- me ihanetir" dıye konuş- tu. ÎÜ Rektör Yarduncısı Prof. Dr. Nur Serter ise 2. cumhuriyetçüeı, bölücüler ve şeriatçılann Atatürkçü- lüğe karşı ittifak oluştur- duklannı söyledi. Hizbul- lah"ın 1980'de kurulması- na karşın, ancak 2000 yı- hnda, cinayetleri ortaya çı- kmca gündeme geldiğinin altım çizen Serter, Gülen'e de hoşgörüyle bakılama- yacağım belirtti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle