Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3MART2000CUMA CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Nazilerle işbirliğine giren şirketlerin sahipleri savaş sonunda birçok belgeyiyok etti
İşadamlanrunörtbas çabasıHÜSEYİNBAŞ
Nazizmin güç kazanmasında sanayinin
rolûnün çözümlenmesi faşist partinin
küçük, orta ve büyük firmalar tarafından
finansmanı sorusunun yanıtlanmasını da
gerektinnektedir. Burjuva parlamenter
demokrasisinin mali açıdan desteklenmeden
işleyemediği bilinmektedir. Seçimler büyük çapta
harcamalara ihü'yaç göstermektedir. Partilerin
salt üyelerinin aidatlanyla varlıklannı
sürdürmeleri hemen olanaksızdu. tktidara
gelmek isteyenlenn, bu amaçlanna sanayıcı ve
bankacılann "sadakası'" olmaksızın
ulaşabilmeleri ise mümkün değildir. Savaştan
sonra Alman sanayiinın krallanndan bin olan
FHedrick FBck'e Nazilere ne miktarda para
verdiğı sorulduğunda bu ünlü para babası onlara
öbür partilere oranla daha az para verdiğini
kanıtlamak amacıyla 1932 yılına ait şu bilgileri
aktarmıştı: Seçim masraflan ıçin Hindenburg'a
950.000 mark, Brünin'e ve öbür merkez
partilerine 150.000, General Schfcfcher'e
120.000, Hogenberg'e (Alman Ulusal Partisi)
30.000, Von Papen'e 100.000, demokratlara ve
diğer "sol grupçuklara" 100.000, HMer'e 50.000
(Flick bu mıktan hafızasına dayanarak
söylemişti. Genel Müdürü Steinbrink'e göre
gerçek rakam 80.000 marktı.)
Nazllere verllen haraç
Bütün bunlardan çıkan önemli sonuç şuydu:
Paranın her şeyı yapmaya muktedir olduğu bir
dünyada Nazı partısının büyük paralar
olmaksızın yaşamını sürdürmesı olanak dışıydı.
Sermaye dünyası ıle Nazizm arasındaki ilışkıler
konusunda Renanya-Westfalya Kömür
Sendıkalan Başkanı Emil Kirdorf la ılgili olaylar
da apayn bir yer tutmaktadır. Kirdorf Nazilerle,
faşist partinin emekleme döneminden ıtibaren
ilişki kurmuştu. tmparatorluk döneminde fetih
tutkulannı körüldeyen "Pangermanik Birtiğin"
aktif üyeleri arasındaydı. Bu kömür kralı, Weimar
Almanyası döneminde, Ludendorff'un daha
sonra da Hugenberg'ın destekçisi olmuştu. 1926
yılında, bir raslantı sonucu onun Adolf Hitler'le
tanışmasına yol açmıştı. Kirdorf o andan ıtibaren
Hitler'm düşüncelerinin coşkulu bir
propagandacısı olmuş, bununla da yetinmeyerek
Renanya-Westfarya Kömür Birliği'ne bağlı
firmalan, Nazilere her ton kömür başına 5 fenik
haraç vermeye razı etmişti. Savaştan sonra bu
pısliğın örtbas edılmesi için çok çaba harcandı.
A
lman tekellerini bu konuda temize
çıkarma görevini, Aııgust Heinrichsbauer
adında ne idüğü belirsiz biri yüklenmişti.
Heinrichsbauer, Essen'de bastınlan "Ağır Sanayi
ve PDfitika" adını taşıyan bir kitapta ış dünyası ile
"pdfitika arasındaki içli-dışlı ilişkilere ışık tutmaya
çalışıyordu. Üzerinde "kişiye özeT ibaresi
bulunan bu kitap, nasılsa, piyasaya çıktığından
itibaren bulunmaz olmuştu. Yeni baskı yapması
ise yasaklanmıştı. Nedeni son derece basitti.
Heinrichsbauer, Nazüerin kasalarma "ton
başma" akıtılan "5 femk"ler gerçeğini yadsımaya
gayret ederken söylenmesi gerekenden çok şeyi
açıklayarak. kaş yapayun derken göz çıkarmıştı.
Birincisi, Ruhrlu sanayicilerin ton başına 5 fenik
yatırdıklan bir özel fonun varhğuu
Heinrichsbauer de doğruluyordu. Ancak
Nazilerle büyük fırmalar arasındaki bu karanlık
ilişkiyi temize çıkarmakla yükümlü yazara göre
"Burada söz konusu olan kömür değü, .
()Odncisi, 1930 ile 1933 arası kömür sanayii, Nazi
mtısine 500.000 ila 600.000 mark sağlamışt.
Jçüncü, Kirdorf, 1927'de Hitler'e 100.000 mark
sağlamıştı. Dördüncüsü, 1932 ükbaharmda, ise
Nazi partisi kömür havzası patronlanndan
100.000 mark sızdırmıştı. Bu para, "Ekonomik
Bülten"i yayunlamak için patronlann her
birinden "binlerce mark" sağlayan \Vakher
Funk'a verilmişti.
En az kötü Nazizm
Beşincisi, Hitler'in iktıdara gelmesınden hemen
sonra, "Madenler Merkez Bürosu"nun Alman
Sanayii, seçim fonuna yaürdığı 3 milyon mark
(2) tutanndaki "pay", Naziler tarafından
yönetilen "koafisyonun'' desteklenmesinde
kullanılacaktı.
Sonuç olarak, August Henrichscbauer, Ruhr
havzası para babalannın konuyla ilgili
düşüncelerini sergilerken bunlann "Nazizmi en
az kötü" olarak gördüklerini en açık ve seçik
biçimiyle teslim ediyordu.
Heinrichsbauer'm kitabı, Nazilerle tekeller
arasındaki ilişkinin kapsamım ortaya koyması
açısından da ilginç ipuçlan vermektedir.
Gerçekten de büyük sanayi ile Nazi partisi
arasındaki içli dışlı UişküeT gözlerden sakmmak,
buna karşılık, bu ilişkiyi en etkin düzeyde tutmak
için özel aracı örgütler kunıhnuş, toplanan
paralar bu özel örgütler tarafindan Nazilerin
kasalanna aktanlmıştı Söz konusu özel
örgütlerin başında Walther Funk'un "Ekonomik
BüJtefl"ı, Wilhelm Keppler'in "Dostlar
MerkezP, "Hjalmar Schacht"ın "tş Bürosu"yer
abyordu.
Hltlerin 5. tdtabı *. -„
Belli bir ana değin Adolf Hitler'in sadece Mein
Kampf 'ı yazdığı sanıüyordu. 1925'te yayımlanan
"Kavgam" Nazilerin "Incfl'i sayüıyordu.
Savaştan sonra Hitler'in bir başka kitap daha
yazdığı ortaya çıkanlmıştı. Amerikalı tarihçi
Henry A. lurner ise Hitler'in bir üçüncü
kitabinın daha olduğunu keşfetmişti. Bu kitap,
1927'de yukanda sözü edilen Emil Kirdorf'un
"özel siparişi" üzerine kaleme alınmıştı. Emil
Kirdorf, Hitler'den bu kitapta, iş dünyası için
programmı sergilemesini istemişti. Führer, bu
"siparişm" Önemini amnda kavramıştı. Hitler'in
siyasal yaşamının ilk günlerinden itibaren
hayram olan yayınevi sahibi Bnıckmann
tarafından, dâr bir işadamlan çevresi için
" Yeniden Yaratüışın Youan" adı altında
Yayımlanan bu eseri, işte böylece gerçekleşmişti.
Üçüncü kitap, Mein Kampf'a oranla çok daha
kısaydı. Daha çok bir broşür olarak
adlandınlması gereken bu kitapta führer,
H
Hitlenzmın hedeflerim kısa, kesin ve dobra bir
biçimde sergiliyordu. Nazizmin lideri, sözü
geçen broşürde faşist propagandacılann
"antikapitahsf lafazanlıklannı bir yana
bırakarak "hayat sahası" kuramıyla doğrudan
bağlantılı olarak Almanya'mn ekonomik
gelişmesi için geniş bir programdan söz
ediyordu. Federal Almanyalı Profesör Heinrich
Winkler şöyle yazıyor: "Nazi partisinin
linaiKmanı sanayi ile faşist parti arasındaki
flişkilerin sadece bir bölümünü kapsamaktadu:
Afanan sanavünin sağ kanadınm 1929'dan
itibaren, sosyal pon'tika ve daha geneide \Veimar
sistemine karşı giriştiği savaşlar, ilk .Alman
Cumhuriyeti'ıün >ıkıhp gitmesindcki dola>1ı
desteği, en az, çeşitii sanayicikrin Nazi partisine
yaptıklan direkt maddi vardımlar kadar
önemfidir.
Brünlng'ln anıları
Gerçekten de Weımar Almanyasrnm almyazısı
üzerinde söz sahibi olabilecek tek sosyal grup
fınans kapital ve sanayıcılerdi. tktidann
anahtannı ellerinde tutanlar bunlardı. Ve bu
iktidar Nazilere teslim edilmişti.
Gene bir süre önce Batı Almanya'da Heinrich
Brüning'in anılan yayımlandı. Weimar
döneminin önde gelen siyasal kişiliklerinden biri
olan Brüning, 1930'la 1932 arasında Reich'in
başbakamydı. Günümüze kadar yaşayan
Brüning'in anılaruıı yazdığı uzun zamandan bu
yana biliniyordu. Ne var ki Reich'in bu eski
başbakanı anılannın sağlığuıda yayımlanmasına
ınatla karşı çıkıyordu. Anılann "bomba" etkisi
yaratacak bölümleri olduğundan kimsenin
kuşkusu yoktu. Yayımcuun Lev Mezymenski'ye
• Belli bir ana değin
Adolf Hitler'in sadece
Mein Kampf ı yazdığı
sanılıyordu. Savaştan
sonra Hitler'in bir başka
kitap daha yazdığı
ortaya çıkanlmıştı. Bu
kitap, 1927'de Hitler'in
siyasal yaşamının ilk
günlerinden itibaren
hayranı olan yayınevi
sahibi Bruckmann
tarafından, dar bir
işadamlan çevresi için
"Yeniden Yaratılışın
Yollan" adı altında
yayımlanmıştı.
Ruhr krallannın mutemet adamlan politikacılar
hakkında çok sayıda acı söze rastlamak
mümkündü. Brüning Ruhr havzasının aralannda
Flick, Vögler, Wolf'un ve diğerlerinin bulunduğu
önde gelen para babalanyla yaptıği çeşitii
görüşmelerden de söz ediyordu. Bunlann
"değişiklik zamanının geldigmi" bu yüzden
iktidan "sağ partilere" bırakmak gerektiğini ileri
sürüyorlardı. Brüning tarafından 1947'de
yayımlanan bir mektupta, Nazizmle tekeller
arasındaki ilişkiyle ilgili son derecede ilginç bir
cümle yer alıyordu: "HitJer'in iktidara
tumanışında rol oynayan önemli unsurfaurdan
birini de, Nazi liderinin yabancı ülkekrde büyük
miktarlarda para yardımı alması
oluşturmaktadır.
Sterlln ve dolar el ele
Eski Reich Şansölyesi'nin bu saptaması ABD
Dışişleri Bakanlığı'na mensup bir diplomatın 23
Eylül 1930'da yaptıği şu açıklama ile de
çakışmaktaydı. Amerikalı diplomat şöyle
dıyordu: "HirJer'in baa büyük sanaykflerden
önemli para yardımlan aldığından kimsenin
kuşkusu yoktu. Son günlerde etkin finans
çevrelerinin şansölyeye yeni bir denemeye
ghişmesi ve Nazilerin hükümete dahil edilmesi
yönünde baskı yapbklan izlenimi her gün biraz
daha güç kazanıyordu. Bugün inanılır
kaynaklardan aldığun habeıiere göre çeşitii
Amerikan finans çevrelerinin Bertin'deki
temsilcileri de hemen aynı yönde yoğun çaba
içinde görünmektedirler.
T
'
Amenkalı diplomatın bu gözlemi, tekellerin
uluslararası planda "gtdi anlaşma" içinde
olduklanm göstermesi açısından son derecede
Schröder oldu. ITT ile Naziler arasındaki ilişki
amaçsız değildi. ITT'nin Almanya şubesi,
Lorenz, Foche-VVulf uçak fabrikasına yüzde 28
hisseyle ortak olmuştu. Focke-Wulf 'un ürettiği
uçaklar daha sonra tngiliz ve Amerikan
kuvvetlerini ve tngiliz kentlerini bombalayacaktı.
ABD tekeli ITT ile (bu tekelin Şili'de
ADende'nin demokrarik rejirninin yıkılmasındakı
karanlık rolü henüz belleklerdedir). Naziler
arasındaki sıkı işbirliği 2. Dünya Savaşı'nm
başlangicına değin sürmüştü. fşin ilginç yam,
ABD Dışişleri Bakanlığrnın bu ilişkiden
bütünüyle haberli olmasıydı. Bakanlıklararası
iletişim komitesinde 1943'te düzenlenen bir
resmi rapor, ITT'nin giriştiği karanlık işlerin yam
sıra bu kuruluşun, "fttifak" ülkelerindeki
"şube"lerinden sağladığı büyük "kârlardan" da
söz ediyordu. Hitler'i ziyaret eden tek ABD'li
işadamı Behn ohnamıştı. Faşist lider, ABD'nin
büyük petrol ve otomobil sanayıcılennın
temsilcilenni de Berlın'de kabul etmişti. Bu
takıma göre Hitler'in kurduğu Nazi rejimi,
muazzam kârlar elde edebilecek bir "yemfikti."
Böylece Batılı para babalan Nazilerin
kendilerine sağlayacaklan tatlı kârlann düşünde
ellerini ovuştururken, Hitler ve takımı büyük bir
rahatlık ve güven içinde, Batılılar da dahil, tüm
dünyamn başını belaya sokacak büyük maceraya
hazırlanıyordı.
Kaçınılmaz son
Lev Bezymenski'nin bu derlemede kaynak olarak
yararlandığımız yazılan 1933 yılına kadar olan
olaylan aktarmaktadır.
Yazaıın, araştırmasını Hitler'in iktidan ele
geçirdiği 1933'le sınırlamasının nedeni, bizzat
kendi ifadesiyle
u
Alman v« yabancı tekeUerin
.Nazilerle olan ilişldlerinin özelükle bu dönemde
gözlerden sakianmasını istemeteri) di" Ama bu
çevrelerin Hitler'in iktidara gelişinden sonra da
Nazilere yaptıklan cömert yardımlan
sürdürdüİderi göriUmektedrr. Gerçekten de Hitler
iktidara gelir gelmez Ahnan sanayici ve
bankacılanmn Nazilere yaptıklan para yardımlan
"resmriesmiş. giderek "müesseselesnıiştir.
Gerçekten de Hitler iktidara geldıkten sonra
Krupp'un önensıyle tüm ış dünyasımn kârlannın
bu- bölümünü aktardıklan bir "Adolf Hitler Fonu"
kurumıuştu (3).
F
on'un yönetimi ise aynca Hitler'in şahsi
servetini de yöneten Martin Bonnan
üstlenmışti. Her yıl iş dünyasından gelen
milyonlarca mark bu fonun kasalanna akıyordu.
Sadece IG Farben'm fona yardunı yılda 1 ila 1.6
milyon markı buluyordu. IG Farben Nazilere,
faşist iktidar süresince, toplam 61 milyon altın
marklık yardım yapmıştı.
Kuşkusuz, iş dünyasmm, Hitler'e yardımlan
karşılıksız değildi. Büyflk sermaye, ülkede
dilediğinde at oynatıyor, işgal edilen ülkelen
Burjuva partileri Hitler'in ne mal olduğunu pekâlâ biliyorlardı. Bununla biıiikte işbirliği yapmayı da ihmal etmiyorlardı.
anlattığma göre, kimi gizli eller bir kasada
korunan "anı"lan ortadan kaldırmaya bile
çalışmışlardı. Sonunda, anılar yayunlandığinda,
gerçekliği konusunda kuşku uyandu-mak için bir
de dava açılmıştı. Brüning'in anılan. gerçketen
de, o dönemin Weimar demokrasisi ve iş
dünyasını ilginç bir açıdan betünliyordu.
"Saj-gıdeğer" burjuva partileri Hitler'in ne mal
olduğunu pekâlâ biliyorlardı. Bununla birlikte
gizlıce işbirliği yapmayı da ihmal etmiyorlardı.
Brüning 1930 Martı'nda iktidara geldiğinde.
ekim ayının daha başmda, büyük bir gizlilik
içinde Hitler'i kabul etmiş, onunla izlenecek
ortak taktiği enine boyuna görüşmüştü. Brüning
Hitler'e aynca, "Daha sonraki işbirtiğinin doğal
habereisi nitefiğinde ohnası gereken muhalefet
biçimi üzerinde bir anlaşma" da önermişti.
Brüning-Hitler arasındaki ikincı gizli görüşme 10
Ekim 1931'de, ünlü "Harzburg Cephea"
gösterilerinden bir gün önce gerçekleşmişti.
(Harzburg Cephesi, Hitler'in partisi de dahil
olmak üzere tüm sağ partiler, Reichwehr-ordu-ve
sanayi blokuydu).
S
öz konusu toplantıda oynanacak roller
yeniden ve aynntılanyla gözden
geçirilmişti. Brüning "komünizme karşı
denge oluşrurması" için Hitler'in "muhakfette"
kalmasmı gerekli görüyordu.
Brüning için, kendisini iktidara getiren aym
Alman sanayicilerinin, bu kez başka ata oynama
karan aldıklan su* değildi. Eski Reich Şansölyesi
bu konuda şunlan yazıyordu: "Ağır endüstri
kendisi için ücretfcri durmaksızın düşünnek ya
da Nazi partisine mali destekte bulunarak
enflasyona doğru gidişten başka kurtuluş şansı
görmüyordu." Enflasyona doğru gıdış ilk önce
Prusya'da Von Papen (20 Temmuz 1932) daha
sonra da tüm Almanya'da Hitler ve Von Papen
tarafindan gerçekleştirilecektı. (30 Ocak 1933).
Brüning'in anılannda, Weimar sistemine ölümcül
darbeleri vurarak Hitler diktatörlüğune yol açan
ilginçti. 1920'lerden itibaren Hitler hareketine
mali destekte bulunanlann salt Almanlar
olmadığı biliniyordu. Bu konuda antikomünist
örgütlere sempatisiyle tanınan Amerikalı ünlü
petrol kralı Henry Deterding ilk sırada yer alan
isimler arasındaydı. L. Lx>chner'nin konuyla ilgili
araştırmasına göre, Hitler'in Deterding'den aldığı
paralar 10 milyon marka ulaşıyordu. Lochner,
aynca, Nazi propagandasma yardım elini
uzatanlar arasında Ingiltere'nin basın kralı Lord
Rothermere'ın de adı bulunduğunu söylüyordu.
Daha önce de sözü edilen August
Heinrichsbaur'ın konuyla ilgili açıklamalan da,
en az Lochner'inki kadar ilginçti:
ABP büyüfcelçlslne baskı
Antikomünist hareketleri ve Hitler'in iktidara
gelişini destekleyen Ruhr havzası patronlan,
Ingiİtere'deki "Ekonomik Birfik" adını taşıyan,
gerçekten ise iş dünyasımn antikomümst örgütü
olan bu kuruluşla sıkı ilişkiler içüıdeydi. Ruhrlu
patronlar, aym zamanda, başta Fransa ve Belçika
olmak üzere, diğer ülkelerdeki antikomünist
patron kuruluşlan ile de içli dışlı ilişkiler
sürdürüyorlardı. Brüning'in şu itirafı. aynca ilgi
çekiyordu: "1930'da Hitler'm iktidara getirflmesi
projesi olgunlaşOğrnda çok sayıda bü>ük patron
(Brüning burada isim vermiyor) bu konuda salt
Hindenburg'a baskı yapmakla yetmmemişler, o
dönemdeki ABD Büyükelcisi Frederkk M
Sackeö'ı ziyaret ederek ondan "hükümete karşı
bir davraıuş içine girmesi ve Hitler lehine baskı
yapmasvnı" ıstemişlerdı.
1933 Ağustosu'nda başkanlan Albay Sosthenes
Behn yönetiminde ünlü ABD tekeli ITT'yi temsil
eden bir heyet Berlin'e geldi. Sosthenes salt
Hitler'le görüşmekle kalmadı, Wilhem Keppler
aracılığiyla, ITT'nin Almanya şubesi için
temsilciler tayin edilmesini önerdi. Almanlann
bu konuda öne sürdükleri isim Baron von
kıyasıya talan ederek verdiklerinden çok daha
fazlasını alıyordu. Baron Kıırt Schröder'in o
tarihlerde Alman bankalannı "Aunanya'nm ikinci
hükümeti" diye adlandırması boşuna değildi.
Savaştan sonra, Nümberg Mahkemesı Alman
büyük sanayiinin Wehrmacht'm fetih
hareketlerindeki sorumluluğu yadsımaz bir
biçimde ortaya koymuştur.
Weimar ve Nazizm döneminin karanlık olaylan
üzerinden yıllar geçri. Ama bugün Hitlerizmin
sosyal kökenlen konusundakı gerçeklenn,
Hitler'in iktidan ele geçirmesinde kimlerin rolü
olduğunun tüm geTçekliğiyle kavranması,
günümüzde yeniden ortaya çıkma eğiliminde
olduğu anlaşılan kara tehlikenin önlenmesinde
yaşamsal önem taşımaktadır.
BİTTİ
(2) Hitler'in miman ve Silahlanma Bakanı Albert
Speer Almanya 'da 1969 'da yayımlanan anılannda,
200-250 milyon marh, 1969'lardah markla
karşılaştırdığı 1 milyar mark olarak değerlendiriyor.
Sözü geçen miktarlann da, kuşkusuz, günümüz
koşullanna göre değerlendirilmesi gerehyor.
(Derleyenin notu).
Livre de Poche, ' 'Au Coeur du Troisime Reich'', sayfa
95.
(3) Hitler'in mimari ve Silahlanma Bakanı Albert
Speer ' 'III Reich 'in Yüreğinde'' adını taşıyan
anılannda ' 'Adolf Hitler Fonu' 'ndan söz ederken
çevredehlerin Hitler 'e kişisel gelir sağlamak için
nasıl birbirleriyle yanşhklanm da anlatmaktadır.
Bunlar arasında en ilgi çekici olanı Bormann ın
' 'dâhivane" buluşudur. Borman, Posta Bakanı 'nın ve
Hitler 'infotoğrafçısının da yardımıyla juhrerin,
pullardata fotoğraflanndan her pul için küçükbır
miktar ' telifhakkı'' almasmı sağlamıştır. Bormann 'ın
bu ilginç buluşuyla Hitler 'in kişisel kasasına, satılan
milyonlarca puldan, ' 'telifhakkı'' olarak milyonlarca
mark girmiştır. H.B.
Albert Speer ' Au Coeur du III. Reich''
Livre de Poche. Sayfa 120.
BTRBAKIMA
SERVER TANİLLİ
Hasan Âli Yücel'i
Anarken•••
Cumhuriyetin sıksık andığım insanlan vardır; Ha-
san Âli Yücel onlardan biridir. Cumhuriyet eğitimi-
ne yaptıği katkılann yanı sıra, belki yetiştiğim yıHa-
ra onun damgasını vurmuş olmasının büyük rolü var
bunda. 1950 öncesinde, liselerin lise olduğu bir dö-
nemde Haydarpaşa'yı bitirdim; SO'li yıllann başla-
nnda da, özerkliğini kazanmış üniversitenin saygın
birfakültesinde.îstanbul Hukuk Fakültesi'nde oku-
dum. Bütün bu kurumlann çağdaş bir düzey kazan-
malannda, Hasan Âli Yücel'in büyük payı vardır. Bu
paydan hissesine düşeni çokça alan şanslı bir ku-
şağındanım Cumhuriyet'in.
Geçtiğimiz 26 Şubat, onun aramızdan aynldığı
gündü.
Mustafa Gazalcı'nın o gün gazetemizde çıkan
Aydınlanmacı MilliEğitim Bakanı: Hasan Âli Yücel
başlıklı güzel yazısını okumuş olsanız gerek. Ora-
da, ünlü eğitimci Rauf Inan'ın deyimiyle "Destan-
sal MillîEğitim Bakanı"n\n destansal eylemini an-
latıyordu yazar: 500'ü aşkın dünya klasiğini dilimi-
ze kazandırmasını, büyük ansiklopedi ve sözlük ha-
reketini, eğitim şûralannı başlatmasını, üniversite
özerkliğinin temellerini atmasını; hele hele büyük
eğitimci Ismail Hakkı Tonguç'la birlikte, Köy Ens-
titüleri'ni açarak üretici, demokratik eğitim ilkeleriy-
le köy çocuklanna okuma olanağı sağlamasını ve
başka hizmetlerini sıralıyordu.
âsnra da onlann birer birer yıkılmasını...
Bu bir öyküdür ki, başlan sizi büyük bir düş ülke-
sine götürür, ama sonunu dinlediğinizde korkulu bir
rüyadan uyanmış gibi olursunuz. Başıyla sonu bir-
birine zrttır, kahrolursunuz.
Gazalcı'nın yazısını bitirdiğimde ben de öyle ol-
dum.
İşte buralardan geliyoruz...
Hep tekrartanm ve hep tekrartayacağım:
1950'lerden başlayarak, bütün bir Cumhuriyet mi-
rasını çarçurettik. Ekonomi politikasıyla, planlama-
cılığıyla, demiryolculuğuyla, bağımsız dış politika-
sıyla, kültürel atılımıyla, bir "Aydınlanma" mirasının
altından girip üstünden çıktık. Şimdi de, bir şeyleri
kurtarmak için çırpınıyoruz.
Ama "Ba'de harabûl Basra"...
Üstelik, toplumun yıkıcı ve yağmacı güçleri, yel-
kenlerini günümüz dünyasımn muhalif rüzgârtany-
la da doldurarak, yürüyüşünü sürdürüyor. Bir örnek:
Birkaç gün önce 28 Şubat'ın üçüncü yılıydı. O ta-
rihte, hiçbir şey yapılamasa, eğitimle ilgili birkaç
yerinde önleme gidilmiştir. Öyle zorla da değil, im-
zalı tasdikli. Şeriatçı basının söz konusu tarihi anar-
ken kullandığı deyim: "Kara Darbe!" Liberalinden
farklı bir tavır beklersiniz değil mi? Hayır, o da bir
başka hayıflanış içinde. Çünkü liberali de yobaz!
Türkiye, yeni biryüzyıla işte böyte bir ortamda gır-
miştir. Kendisini kurtuluşa götürecek yollan da, is-
ter istemez bu nankör koşullarda arayıp bulacak.
Ama bulacak: Yeter ki ilerici, demokrat ve devrim-
ci güçler, kararlılıklannı elden bırakmasınlaıi
•
Hasan Âli Yücel'i anarken, üzerinde durmak is-
tediğim bir önemli konu da şuydu: Okurlanmhatır-
layacaMar, geçen yıl Türkiye'ye geldığimder^rka-
ra'ya da ugramış ve bu arada büyük eğitimcinin kı-
zı Sayın Canan Yücel Eronat'ın evinde dosttar bir-
likte olmuştuk.
O vesileyle öğrendim: Hasan Âli Yücel'in kitaplı-
ğı, tüm evrakı ve anılan, fotoğraflardan tablolara
kadar kızının elinde. Hepsi bir arada bütün bir eği-
tim tarihimizin en canlı dönemini temsil ediyor; ve
geleceğin araştırmacılan için de eşsiz bir hazine. O
zarif kız da, kol-kanat genmış bir halde o hazineye.
Ama hep ölümlü değil miyiz?
Şimdiden önlem almazsak, ne olacak ilerde bu
kalanlar?
İlerici bütün sivil örgütlerin, ama daha çok da
devletin önayak olmasıyla, onlann bir müzede, bir
enstitüde ya da vakıfta toplanması, yalnız ziyaret-
çilere değil araştırmacılara da açılması ne kadar iyi
olurdu.
Herhalde bir şeyler yapmak gerek!
Amerika'ya haber salsanız, hiç kuşku yok, para-
lar da saçarak gelir alır götürür, adına bir müze ku-
rarak gözü gibi bakar. Ama ne siz, ne ben rahat ede-
riz, aynca Hasan Âli Yücel'in anısını incitmiş oluruz.
Bu, bizim zenginliğimiz, burada, gözümüzün önün-
de durmalı. Üsteşinden gelirsek, gelecek kuşakla-
ra karşı da görevimizi yapmış olacağız.
Başarabilecek miyiz?
Atatürk ilkeleri paneli
'Aydınlanmaya
sahip çıkılmalı'
tstanbulHaber Servisi-
Kemalist Aydınlanma
Devrimi'nin, başta dev-
nmcılık olmak üzere tüm
ılkelenne ödünsüz biçim-
de sahip çıkılması gerek-
tiği belirtüerek, Kemaliz-
min tam bağımsızlık ve
ulusal egemenlik eksenin-
de anlaşılması gerektiği
vurgulandı.
tstanbul Üniversitesi
(1Ü) Atatürkçü Düşünce
Kulübü'nce düzenlenen
"Atatürk fJketerT konulu
panelde konuşan tÜ Rek-
törü Prof. Dr. Kemal
Alemdaroğlu. bazı kişile-
rin, Atatürkçülük maskesi
arkasına sığmarak, 2.
cumhuriyetçi çıkarcılarla
işbirliği yaptıklannı, böy-
lece de, Atatürk ılke ve
devrimlerini, demokrasi-
nin seçeneği olarak gös-
termek isteyen şeriat öz-
lemcilerinın işinı kolay-
laştırdıklaruu söyledi.
"Laik devleti zortalıkla
suçlayanlann gerçek yü-
zünii, 55 ilde toprak altın-
dan çıkan cesetier gösteri-
yıor. Fethullah Gübn adh
gariban din adamnm söz-
leri medyada yer akyor a-
ma yasal anlamda gereği
yapumıyor- diyen Alem-
daroğlu, 50 yıl önceki IÜ
Rektörü Prof. Dr. Ismail
Hakkı Baltaaoğiu'nun,
1951 'de Yeni Adam dergi-
sinin ocak ayı sayısında çı-
kan "Softa Baskaldırnuş"
adlı yazısun okudu. CHP
PM üyesi Hasan Fehmi
Gûneş de, altı okun, Ke-
malist Aydınlanma Devri-
mi'nin ideolojik özünün
simgesi olduğunu vurgu-
layarak, "KemaUzm top-
yekûn kalkmma modeîi-
dir, halk ayaldanmasıdır.
Ata okda a>dmlanma dev-
riminin programıdır. bir-
birini tamamla\ an ve güç-
lendiren ilkekr bürünü-
dür. Bunlan azaltmak ya
da birbirinden koparmak
düşüncesi Kemalist devri-
me ihanetir" dıye konuş-
tu.
ÎÜ Rektör Yarduncısı
Prof. Dr. Nur Serter ise 2.
cumhuriyetçüeı, bölücüler
ve şeriatçılann Atatürkçü-
lüğe karşı ittifak oluştur-
duklannı söyledi. Hizbul-
lah"ın 1980'de kurulması-
na karşın, ancak 2000 yı-
hnda, cinayetleri ortaya çı-
kmca gündeme geldiğinin
altım çizen Serter, Gülen'e
de hoşgörüyle bakılama-
yacağım belirtti.