09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3MART2000CUMA LJİı. [email protected] Claudio Tomati'nin 'Alma Rose' adlı oyunu gerçek bir yaşam öyküsünü aktanyor Nazi kampında 'uçuşan' notalar -r. 1 -E -V •, YEŞİMAKYÜZ İtalyan Kültür Merkezi'nin desteğiy- le, Claudio Tomati'nin 1997 yılında en iyı oyun ödülünü alan 'Alma Rose'un Türkçe uyarlaması 'Alma Rose Notala- nn Kanatlannda" adıyla bugünden ıti- baren sahneleniyor. II. Dünya Savaşı sı- rasında Auschwitz"de bulanan Birke- nau Kadınlar Kampı Orkestrası'ndakı iki müzisyen kadının sanata bakışlanru an- latan oyun, gerçek bır yaşam öyküsün- den esinlenerek yazılmış. Auschwitz'in güç yaşam koşulları altında her gece Nazı subaylanna ve işlerine gidip-gelen kadm mâhkumlara klasik müzik konse- ri veren orkestranın şefı Gustav Mah- ler'in torunu AJma Rose ile Fransız şar- kıcı Fania Fenelon SS subaylarmın bas- kısı altında bile müzik tutkulanndan vazgeçmıyorlar. Sürekli klasik müziğin hâkim olduğu oyunda, Fania'run ölüm döşeğındeyken eski günleri ve Alma ile ilişkilenni arumsaması şiirsel bir üslup- la anlatılıyor. Esin Bakla tarafından di- ümıze çevrilen ve Istanbul Belediyesi Şe- hir Tiyatrolan oyunculanndan Mehmet Gürhan'nm sahneye koyduğu oyunda F\- Kz Kutlar ve Aytaç Oztuna rol alıyorlar. Geçen sezon 'Maria Stuart' oyunu ile izlediğimiz Filiz Kutlar ve ilk kez bir sah- neleme çalışması gerçekleştiren Mehmet Gürhan ile oyun üzerine konuştuk. - İlk sahneleme çahşmanızria bu oyu- nu seçmenizin nedeni nedir? MEHMET GÜRHAN- FUiz Kutlar o>aınu seçmış. Daha sonra birlikte ça- lışmamız için teklifte bulundu. Metni okuduktan sonra çok sevdim ve fazla dü- zelüne yapmadık. Sadece bazı kelime- lerin yerlerini değiştirdik. Çeviri iyi ya- pılmış olduğundan, metm üzerinde aşı- n bir zorlanmamız olmadı. Faşizmin gölgesindeki insanlar - Oyunun metninde iki kadının mü- ziğe farklı bakış açüarı ele alınıyor_. Sahnelemeyi yaparken -metin dtşmda- oyuna bas,ka nnlamlnr da yüklediniz mi? GÜRHAN -Oyunun adında da oldu- ğu gıbi 'uçuşan' notalardan yola çıka- rak bir tasanm yapök... Tekste konu çok iyi ışlenrruş. İki ölen kadının mü- zığı tekrar yaşaması, faşizm kaosunun ıçinde insanlann nasıl yok olduklan ve • "Bu oyunda bildik bir konu var, ama tekrar anlatılması da gerekli. Faşizmin ne kadar korkunç olabileceğini gözler önûne seriyor. Aynca, şu anda dünyadaki olaylarla da örtüşüyor..." müziğin de faşizan bir baskı ile yapür- tılmak istendiğinde anlamsızlaşması işleniyor. Böyle birbaskırıın ıçinde in- sanlann çok da sağhklı olabilmesi müm- kün değil. Bu konuda da oyuncular ken- di karekterlerini oruşturdular. Fania an- lancı rolünde, Alma ise daha hareket- li ve deli dolu... tkisini bu şekilde den- geledik. Aynı zamanda Fania kampta ya- sadığı gerçeklerin farkında ve üzülüyor. Alma ise her ne pahasına olursa olsun müziği düşünüyor, kendini bütünüyle sanatına veriyor. Oyunu sahnelerken, çok fazla parlak buluşlar koymak ıste- medik. Metinde zaten herşey var. Aa olaylar sade dffle anlanhyor - 'Alma Rose Notalann Kanaüann- da' gerçekçi bir oyun. Ancak sahne üze- rinde klasik müziğe eşKk eden enstrü- manlar gerçek değiL Neden bunu ter- cihettiniz? GÜRHAN- Çünkü burası çok geliş- miş ve imkânlan bol bir tiyatro değil. Arkada piyanomuz var, kullanabilir- dik. Fakat diğer enstrümanlan da sah- neye getirmemiz gerekiyordu. Her şey hayal olduğuna göre bu enstrümanlar da hayal olsun istedık. -'Ahna Rose Notalann Kanariann- da'yı birçok oyun arasından seçtiğmizi söyiediniz. O> un araşorması yaparken hangi özeOikleri göz önünde bulundur- dunuz? FÜİZ KUTLAR - Sahne küçük ol- duğu için, sahnelemesi daha az sorun- lu ve iki kişılik bir oyun olsun istedık. Bu oyunda bildik bir konu var, ama tekrar anlatılması da gerekli. Faşizmin ne kadar korkunç olabileceğini gözler önüne seriyor. Aynca, şu anda dünya- daki olaylarla da örtüşüyor... Üstelik, Al- manya'da sık sık Nazizm patlamasını görüyoruz. Her zaman hatırlanmasın- da yarar olduğunu düşünüyorum. Oyun- da ilgimi çeken yanlar ise çok acı olay- lann sade anlatılmış olması ve klasik müzik ile operanın yeri. JAfrika'nın tutku dolu öteki yüzü .Berlin'de açılan sergi Afrika kıtasının çağdaş kimliğini sorguluyor -V Bt -B .'JC NECMtSÖNMEZ BERLİN- Son on yıldan beri açılan büyük bo- yutlu sergilerde, bienallerde Afrikalı çağdaş sa- natçılann işleriyle karşılaşmak mümkün. "Po- ütikdoğruhık", "küreseHeşme" ve Avrupa ile Ku- zey Amerika ülkeleri dışında kalan kültürlerin uluslararası çağdaş sanat etkinliklerinde temsi- li gibi konuiar üzerine yapılan taruşmalar, özel- likle Afrikalı ve Uzakdoğulu sanatçılann daha önce görülmediği oranda gündeme gelmelerine yardımcı oldu. Berlin'de Haus der Kulturen der VVelt'te açılan "Portrat Afrika FotografischePb- sitionen eines Jahrhunderts" başlıklı kapsamlı sergı, yüz yılı geçen bır süre içinde fotoğraf tek- nigini kullanan Afrikalı sanatçılann çalışmala- nnı kronolojik olarak ele alıyor. Kuzey Afrika ülkelerinin yok sayıldığı sergi, Fransız sömürgecilerin 186O'da Senegarde aç- tıklan Daquerrotypie tekniğiyle çalışan stüdyo- lardan günümüze dek uzanan süreçte fotoğraf sanatçılannın taruklığmdan yola çıkarak, sürek- li olarak "kendisi" olmaya çahşmış bir kıtarun portresını çizmeye çalışıyor. Yansmdan fazlası siyah-beyaz tekniğiyle çalışılmış olan ürünlerin- den derlenen sergi, yeni isimleri gündeme ge- tirmese bile, Afrika sanatını tartışmaya açtığı gi- bi tahmın edilenın üstünde dinamik potansiye- Iiyle dikkati çekmekte. Koloniyal döneme ait bel- gesel fotoğraflarla başlayan sergilemenin ilk bö- Iümleri, Fransız ustalann yanında yetişen Afri- kah stüdyo fotoğrafçılannın işlerine ayrümış. Ma- ma Casset'ın Afrikalırun "kendini gösterme" tutkusunu ortaya koyan stüdyo çalışmalan, Da- kar'dakı orta srnıfuı geleneksel giysi ve takıla- nyla kendılenni nasıl tanımladıklanm gözler önüne seren bir potansıyele sahip. Seydou Keita, Joseph Moise Agbojetou, Cor- neihıs Yao, AzagloAuğust ve Abdourahmane Sa- Rotimi Feni - Kayode'nin çabşmalan, serginin 'Otobiyografı Olarak Vücut' bölümünde. kaly'nin çalışmalan, geleneksel ve belgeleyici karakterleriyle, yüzlerinden gülümseme eksik ol- masa da derin bir yoksulluğun içinde "tutunma- ya" çalışan insanlann ruh durumlannı su yüze- yine çıkanyor. îster tarlada ister kentte, ister iba- dette, isterse dans ederken olsun, Afrikalının nasıl enerji yüklü olduğunu duyumsatan bu si- yah-beyaz resünlerin dikkati çeken diğer özelh'ğide ''geleneksel'' olana karşı duyulan öz- lemi, tutkuyu betimlemeleri. Gerçi MalkkSdi- be'nin, PhilippeKoudjana'nın 1960'larda gece kulüplerinde tutkuyla dans edenleri gösteren fo- toğrâflan, Afrikalının günün modasmı yakından takip ettiğini ortaya koyuyor. Ama stüdyolarla uzun bir süre, en ufak detayına dek düşünüle- rek bir araya getinlmiş kompozisyonlarda bü- yük bir gururla geleneksel elbiselerin, başükla- nn, mücevherlerin ön plana çıkanldığrnı görü- yonız. Fotoğrafi çekilenlerden çok, fotoğraftn ku- lisi, stüdyosu, yazılmamış bir sosyal tarihi du- yumsaüyor. Samud Faso'nun müşterilerinden ar- da kalan negatiflere on >illarbpyunca sadece ken- disini çekerek oluşturduğu koleksiyon bu açıdan okunabilecek özelliklere sahip. 'Ötekiuçta' buhınan sanatçılar Renklı fotoğrafın, küçük kameralann Afri- ka'da da yaygınlaşmaya başlamasıyla stüdyo fo- toğrafçılığımn etkisini yıtirdığiru, sayılan gide- rek artan seyyar fotoğrafçılara poz veren kitle- nin farklı istekleri olduğu fark edilmekte. Yok- sulluğu örten boyalı kulislerde buzdolabı, tele- vizyon, telefon gibi araçlann, uçak maketlen önünde çekilen u ldtsch"lerin de sergiye eklem- lenmiş olması, nitelüdi öbür ışler açısmdan bir kayıp. Sergi yapuncılannın, ne olursa olsun, Af- rika'nın "kara" imajına karşı oluşturmak iste- dikleri "yapmaak" bir karşıt eğilimleri var. Ser- ginin kavramsal olarak "oturtulamamış, çarjsı- nı" ortaya çıkarsa da bir erdemi var bu tavnn: Heteroseksüel, ataerkil toplumlarda "öteki uç- t»" bulunan sanatçılannişlerine geniş bir yer ayır- ması. Serginin "Otobiyografî Olarak VScut" bölü- münde yer alan Stefla Faktyesi. tke Ude, Rotimi Fani-Kayode'nın çahşmalan, Batı Avrupa'da ya- şamayı tercih etseler de cinselliklerini kimlik- lerinin bir parçası olarak gören "öteki uçtakJ" sanatçüann "Afrika geleneğüü" nasıl farklı yo- rumladıklannı ortaya koyuyor. Yüzyıl başuıda çekilmiş fotoğraflardan sonra serginin en ilgınc bölümünü bu çalışmalar oluşturuyor. Mama Casset'in stüdyo çahşmalan Afrikalının giysi ve taküanyia 'kendini gösterme' tutkusunu ortaya koyuyor. Kültür Bakanlığı devlet sanatçılığı İçin yenl yönetmellk hazırladı Danıştay'ın karan yok sayıldı 1-25 Mart 2000 Yapı Kredi Kâzım Taşkent Sanat Galerisi İNCI EVÎNER h i ç b i r y e r - g ö v d e - b u r a s ı YAP!>CKREDI KÛLTOR SANAT YAYıNCıLIK YAPı XREDI KÜLTUK MERKEZI istikUI Caddtsi, No. 285 W050 Beyogiu Bu seıgı Yapı Kmü K«Mr Samt Yayınnlık A4. > M U H Yj BAHARTANRISEVER ANKARA - Devlet sanatçılığına ilişkin olarak çıkanlan yeni yönetme- likte, yürütmesi durdurulan eski dü- zenlemeye göre verilen unvanlann sü- receği hükme bağlanarak yargı kara- n yok sayıldı. Kültür Bakanı ıstemi- hanTalay devlet sanatçısı unvanı alan 89 kişiye gönderdiği mektupta, yeni yönetmelik ile yasal boşluğun gideril- diğini savundu. Resmi Gazete'de 18 Şubat'ta ya- yımlanarak yürürlüğe giren 'Devlet Sanatçısı Olacak ve Bu Haktan Ya- rarlanacaklar ile Bunlann Nitelikleri ve Seçimleri Hakkında Yöneüneliğe' ılışkın tartışmalar sürüyor. Yönetme- lık, devlet sanatçüanmn tiyatro, ope- ra, bale, halk danslan, çoksesli müzik, Türk müziği, resim, heykel, seramik, süsleme sanatlan, fotoğraf, karikatür, grafik, sinema, televizyon, edebiyat ve rnimarlık alanlannda faaliyet gösteren üstün nitehklere sahip, mesleğinin ör- nek temsilcileri arasından seçilebile- ceğini hükme bağlıyor. Seçid kurul yeniden konuldu 1998 yılında çıkartılan ve 89 kişi- ye devlet sanatçısı unvanı verilmesi- ne dayanak olan yasal değişiklikle ge- tirilen, uluslararası ünün yanı sıra *hıhı- sal düzeyde yeteneğini kanrtlamış" sa- natçılara da bu ünvanm venlmesi mad- desi bu yönetmelikte de korunuyor. • BakanTalay, yönetmeliğe konulan ek maddeyle sanatçılann haklarının devamını sağlayarak 'yasal boşluğu' giderdiklerini belirtti. 1998'deki yasal değişiklikle kaldı- nlan seçici kurul tekrar konulurken, kurulun üyeleri şöyle sualanıyor: "KultürBakanhğıMüsteşan,Mus- teşar Yardımasu Güzel Sanaüar Ge- nel Mödürü, sanat data ile ilgili genel müdür ya da herhangi bir genel mü- dürlük kapsamında olmayan dallar için bakanhkça seçflecek bir temsilci, Kültür Bakanı taraûndan ilgili sanat dahndan seçflecek 2 sanatçu Kültür Bakanhğı'nca beürienecek srvil top- hım kuruluşlan adma bir temsikn." Yönetmeliğe göre, devlet sanatçısı seçilen adaylara Kültür Bakanı'run önerisi ve cumhurbaşkanının onayı ile unvan verilecek. Devlet sanatçılı- ğı unvanı için kamu kurum ve kuru- luşlannda görevli olma koşulu aran- mayacak. Ancak kamuda görevli ol- mayan devlet sanatçılan yönetmeük- teki ve 657 sayılı Devlet Memurlan Yasası ile diğer mevzuattaki konuya ilişkin mali ve sosyal haklardan yarar- lanamayacak. Yönetmelik, Damştay'm şekil yö- nünden yasaya aykın bularak yürüt- mesiru durdurduğu 1998 tarihli yö- netmelik değişikliği ve daha önceki ya- sal düzenlemelere dayamlarak veri- len devlet sanatçısı unvan ve haklan- nın da süreceğini hükme bağlıyor. Gûleryûz dava açmışü Bakan Talay, gönderdiği mektup- ta. önce sanatçı Mehmet Gülerymün açtığı dava sonucunda devlet sanatçı- lığuıı düzenleyen yönetmeliğin Da- nıştay tarafından iptal edildiğini, böy- lece 1981 yıhndan beri buunvanı alan tüm sanatçılann bu hakkmın boşluk- ta kaldığını anımsattı. Danıştay'ın ka- ranrnn yönetmeliğin Bakanlar Kuru- lu'nca çıkanlması kuralına uyulmama- sı nedeniyle olduğunu belirten Talay, "Yoksa kamuoyuna yansrtılnıaya ça- uşüdığı gibi devlet sanatçılığı unvam- nmgeriahnması gibi bir hususaslasöz- konusu olmamtştır'' dedi. Bakanlar Kurulu'na sunulan yönet- meliğin yürürlüğe girdiğine işaret eden Talay, "YönetmeBğe koyduğumuz bir ek madde ile daha önce Devlet Sanat- çılığı umanını alan sanatçılann bu haklannın devanuna imkân sağlan- mışveböyiece yasal boşluk giderilmiş- tn-" savunmasını yaptı. Bu arada devlet sanatçılan Merih Çimencfler,Muammer Sun, AJSDoğan ve Prof. Koral Çalgan'ın, yönetmeli- ğe karşı Danıştay'da hâlâ süren dava- ya müdahil olmak için başvuruda bu- lunduklan bildirildi. YAZIODASI SELİM İLERİ Prousfa Hınzırca Bir Yaklaşım Yakup Kadri, Svvann'lann Semtinden'l çevirir- ken, asıl amacının, Proust'u Türk okuruna tanıtmak olduğunu belirtir. Uzunca bir önsöz yazmıştır. A La Recherce du Temps Perdu'ya Geçmiş Zaman Pe- şinde dedikten sonra yakınmaya koyulur: "(...) ve gene pek iyı hatıriıyorum ki, bazı kalem ar- kadaşlanm, en ön safta biredebîşahsiyet olarak /7e- risünvekistediğim Marcel Proust'a değehnden çok üstün birkıymet verdiğime hükmetmişler ve onu, bir- taktm hasta ruNu, hasta beyinli, acayip, aykın ve 'snob yazıcı taslaklan sırasına koymakla daha doğru bir iş yapmış olacağımı söylemişlerdi." (Ve'si bol olmakla birlikte, yansmdan sonrası bi- le böylesine uzun fakat düzgün bir tümceyi bugün kaçımız kıvırabiliriz?!) Marcel Proust'a sövgüler yağdıran yazarlanmız kimlerdi, hâlâ merak ederim. İHasta ruhlu: Herhalde eşcinselliği sıfatlandınlıyor. Hasta beyinli: Bir 'sapık' olduğuna göre{!) beyninin saglıklı olmasına imkân mı var? Acayip, aykın... Snop'luğuna gelince, Proust ana- dilinin yurdunda bile öyle sanılmış. Geçmiş Zaman Peşinde üstbaşlığı, sonraki yıllar- da Geçmiş Zaman Ardında oldu. Proust'un eserine büyük emek veren çevirmen Roza Hakmen ise Ka- yıp Zamanın Izinde demeyi yeğledi. Ben de yıllar yılı, için için, Geçmiş Ola dedim. Alain de Botton adlı bir yazar, Proust Yaşamını- zı Nasıl Değiştirebilir (Sel Yayıncılık) adlı nefis kita- bında, Proust'un geçip gitmiş zamanın ardında ya- zıklanıp durduğu savlannı yerle bir ediyor. Tam ter- sine, 1969 doğumlu genç yazar, Proust'un A La Rec- herce du Temps Perdu'yü "zamanı nasıl iyi" kulla- nabileceğimizi göstermek ereğiyle yazdığını ileri sü- rüyor. Elbette hınzırca bir yaklaşım. Proust Yaşamınızı Nasıl Değiştirebilir son sıralar- da okuduğum en sevimli kitap. Doris Lessing'in saptayımına katılmamak elde değil: "Okumanın ne işe yaradığını öğrenmemize yar- dımcı olan, zekice yazılmış, mükemmel bir kitap." Kitabı okurken hep Yakup Kadri'mizi düşündüm. Usta romancımız kimbilir ne kadar sinirlenirdi diye düşündüm. Çünkü Kiralık Konak yazan, Proust'un adeta bir trajedyen olduğu görüşündedir: Tıknefes Proust yataklardan kalkamamış, son nefesini verir- ken eserinin de son satırlannı yazmış... Alain de Botton bu soy yaşamöyküsel verilere ma- dalyonun öteki yüzünü de görerek yaklaşıyor. Her tra- jik olgu bir yandan da karşıtını içerdiğinden, ortaya, yaşamı sarakaya almış, bambaşka bir Marcel Pro- ust, bambaşka bir Kayıp Zamanın Izinde çıkıyor. Yakup Kadri'mizde Proust ve ailesi: "(...) Proust'ta çocukluğundan beri bütün yakın- lannın gözüne çarpan ve anasıyla babasını endişe- ye düşürüp kaygılandıran biriçlilik, biralınganlık, bir ince hislilik, birgönül coşkunluğu (...)" Hekimler 'hiper-sensibilit'& teşhisini koymakta ge- cikmemişler... AJain de Botton'da kanlı canlı cerrah bir baba; oğ- lunun cinsel yaşamını sekteye uğratmış, zekâ ve sezgisinden kuşkulanılacak bir anne; içliliğini, alın- ganlığını, yarattığı roman kişileriyle gırgır geçerken handiyse öç almaya dönüştüren bir Proust... Kitabın bazı bölümlerinin başlıklannı anmadan geçmeyeceğim: Bugünü Yaşamayı Nasıl Sevebiliriz (Geçmişi boş ver...) Kendimiz İçin Okumayı Nasıl öğrenebiliriz (Günü- müzün pek popüler yazariannı okumaya uğraşıp, "Hiçbir şey anlamadım" diye kafamı ütüleyen bazı dostlanmın mutlaka okuması gereken bölüm!) Nasıl Başanyla Acı Çekebiliriz (Acıdan kıvrandık- lannı söyleyip 'başkalan'mn acılannı hiç mi hiç his- sedemeyenler için akıl kılavuzu.) Aşkta Nasıl Mutlu Olabiliriz (Ancak romanlarda... Odabazan...) Banu Tellioğlu'nun akıcı dille çevirdiği Proust Ya- şamınızı Nasıl Değiştirebilir'i okuduktan sonra Geç- miş Ola adlandınşımdan cayar gibi oldum. A La Rec- herce du Temps Perdu'yüAsıl GelecekZamanlarlçin diye yeniden okumaya başlıyorum. Takvimde h Bırakan: "Günaydın tavuklar, horozlar I Artık memnunum yaşamaktan" Necati Cumalı. Prof. Ersfo Onay istifa effl • ANKARA (ANKA) - Kuruluşundan bu yana Bükent Üniversitesi Müzik Fakültesi Dekanlığı görevini sürdüren Prof. Ersin Onay, sanatsal çalışmalanna dönme isteğini gerekçe göstererek dekanlık görevinden istifa ettj. Hacettepe Üniversitesi Konservatuvan'nda göreve başlamasından bu yana pıyano çalışmalanna ara veren Onay, enstrümanındakı başanlı performansmı bilenlerin eleştirilenne maruz kalmıştı. Oniversitede bundan sonra sadece öğretim üyeliği görevini sürdüreceğini bildiren Onay, BASSO orkestrasmın kurulması, üniversitenin konser salonunda dünyaca ünlü sanatçılann konser vermesi, bu konserlerin canlı kayıtlannnı kaset ve CD'lerde toplanması gibi etkrnliklere öncülük etti. Dekanhk için yeni bir atama ise henüz yapılmadı. K Ü L T Ü R » Ç t Z İ K K Â M t L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle