Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3MART2000CUMA
LJİı. [email protected]
Claudio Tomati'nin 'Alma Rose' adlı oyunu gerçek bir yaşam öyküsünü aktanyor
Nazi kampında 'uçuşan' notalar
-r.
1
-E
-V
•,
YEŞİMAKYÜZ
İtalyan Kültür Merkezi'nin desteğiy-
le, Claudio Tomati'nin 1997 yılında en
iyı oyun ödülünü alan 'Alma Rose'un
Türkçe uyarlaması 'Alma Rose Notala-
nn Kanatlannda" adıyla bugünden ıti-
baren sahneleniyor. II. Dünya Savaşı sı-
rasında Auschwitz"de bulanan Birke-
nau Kadınlar Kampı Orkestrası'ndakı iki
müzisyen kadının sanata bakışlanru an-
latan oyun, gerçek bır yaşam öyküsün-
den esinlenerek yazılmış. Auschwitz'in
güç yaşam koşulları altında her gece
Nazı subaylanna ve işlerine gidip-gelen
kadm mâhkumlara klasik müzik konse-
ri veren orkestranın şefı Gustav Mah-
ler'in torunu AJma Rose ile Fransız şar-
kıcı Fania Fenelon SS subaylarmın bas-
kısı altında bile müzik tutkulanndan
vazgeçmıyorlar. Sürekli klasik müziğin
hâkim olduğu oyunda, Fania'run ölüm
döşeğındeyken eski günleri ve Alma ile
ilişkilenni arumsaması şiirsel bir üslup-
la anlatılıyor. Esin Bakla tarafından di-
ümıze çevrilen ve Istanbul Belediyesi Şe-
hir Tiyatrolan oyunculanndan Mehmet
Gürhan'nm sahneye koyduğu oyunda F\-
Kz Kutlar ve Aytaç Oztuna rol alıyorlar.
Geçen sezon 'Maria Stuart' oyunu ile
izlediğimiz Filiz Kutlar ve ilk kez bir sah-
neleme çalışması gerçekleştiren Mehmet
Gürhan ile oyun üzerine konuştuk.
- İlk sahneleme çahşmanızria bu oyu-
nu seçmenizin nedeni nedir?
MEHMET GÜRHAN- FUiz Kutlar
o>aınu seçmış. Daha sonra birlikte ça-
lışmamız için teklifte bulundu. Metni
okuduktan sonra çok sevdim ve fazla dü-
zelüne yapmadık. Sadece bazı kelime-
lerin yerlerini değiştirdik. Çeviri iyi ya-
pılmış olduğundan, metm üzerinde aşı-
n bir zorlanmamız olmadı.
Faşizmin gölgesindeki insanlar
- Oyunun metninde iki kadının mü-
ziğe farklı bakış açüarı ele alınıyor_.
Sahnelemeyi yaparken -metin dtşmda-
oyuna bas,ka nnlamlnr da yüklediniz
mi?
GÜRHAN -Oyunun adında da oldu-
ğu gıbi 'uçuşan' notalardan yola çıka-
rak bir tasanm yapök... Tekste konu
çok iyi ışlenrruş. İki ölen kadının mü-
zığı tekrar yaşaması, faşizm kaosunun
ıçinde insanlann nasıl yok olduklan ve
• "Bu oyunda
bildik bir konu var,
ama tekrar
anlatılması da
gerekli. Faşizmin
ne kadar korkunç
olabileceğini
gözler önûne
seriyor. Aynca, şu
anda dünyadaki
olaylarla da
örtüşüyor..."
müziğin de faşizan bir baskı ile yapür-
tılmak istendiğinde anlamsızlaşması
işleniyor. Böyle birbaskırıın ıçinde in-
sanlann çok da sağhklı olabilmesi müm-
kün değil. Bu konuda da oyuncular ken-
di karekterlerini oruşturdular. Fania an-
lancı rolünde, Alma ise daha hareket-
li ve deli dolu... tkisini bu şekilde den-
geledik. Aynı zamanda Fania kampta ya-
sadığı gerçeklerin farkında ve üzülüyor.
Alma ise her ne pahasına olursa olsun
müziği düşünüyor, kendini bütünüyle
sanatına veriyor. Oyunu sahnelerken,
çok fazla parlak buluşlar koymak ıste-
medik. Metinde zaten herşey var.
Aa olaylar sade dffle anlanhyor
- 'Alma Rose Notalann Kanaüann-
da' gerçekçi bir oyun. Ancak sahne üze-
rinde klasik müziğe eşKk eden enstrü-
manlar gerçek değiL Neden bunu ter-
cihettiniz?
GÜRHAN- Çünkü burası çok geliş-
miş ve imkânlan bol bir tiyatro değil.
Arkada piyanomuz var, kullanabilir-
dik. Fakat diğer enstrümanlan da sah-
neye getirmemiz gerekiyordu. Her şey
hayal olduğuna göre bu enstrümanlar
da hayal olsun istedık.
-'Ahna Rose Notalann Kanariann-
da'yı birçok oyun arasından seçtiğmizi
söyiediniz. O> un araşorması yaparken
hangi özeOikleri göz önünde bulundur-
dunuz?
FÜİZ KUTLAR - Sahne küçük ol-
duğu için, sahnelemesi daha az sorun-
lu ve iki kişılik bir oyun olsun istedık.
Bu oyunda bildik bir konu var, ama
tekrar anlatılması da gerekli. Faşizmin
ne kadar korkunç olabileceğini gözler
önüne seriyor. Aynca, şu anda dünya-
daki olaylarla da örtüşüyor... Üstelik, Al-
manya'da sık sık Nazizm patlamasını
görüyoruz. Her zaman hatırlanmasın-
da yarar olduğunu düşünüyorum. Oyun-
da ilgimi çeken yanlar ise çok acı olay-
lann sade anlatılmış olması ve klasik
müzik ile operanın yeri.
JAfrika'nın tutku dolu öteki yüzü
.Berlin'de açılan sergi Afrika kıtasının çağdaş kimliğini sorguluyor
-V
Bt
-B
.'JC
NECMtSÖNMEZ
BERLİN- Son on yıldan beri açılan büyük bo-
yutlu sergilerde, bienallerde Afrikalı çağdaş sa-
natçılann işleriyle karşılaşmak mümkün. "Po-
ütikdoğruhık", "küreseHeşme" ve Avrupa ile Ku-
zey Amerika ülkeleri dışında kalan kültürlerin
uluslararası çağdaş sanat etkinliklerinde temsi-
li gibi konuiar üzerine yapılan taruşmalar, özel-
likle Afrikalı ve Uzakdoğulu sanatçılann daha
önce görülmediği oranda gündeme gelmelerine
yardımcı oldu. Berlin'de Haus der Kulturen der
VVelt'te açılan "Portrat Afrika FotografischePb-
sitionen eines Jahrhunderts" başlıklı kapsamlı
sergı, yüz yılı geçen bır süre içinde fotoğraf tek-
nigini kullanan Afrikalı sanatçılann çalışmala-
nnı kronolojik olarak ele alıyor.
Kuzey Afrika ülkelerinin yok sayıldığı sergi,
Fransız sömürgecilerin 186O'da Senegarde aç-
tıklan Daquerrotypie tekniğiyle çalışan stüdyo-
lardan günümüze dek uzanan süreçte fotoğraf
sanatçılannın taruklığmdan yola çıkarak, sürek-
li olarak "kendisi" olmaya çahşmış bir kıtarun
portresını çizmeye çalışıyor. Yansmdan fazlası
siyah-beyaz tekniğiyle çalışılmış olan ürünlerin-
den derlenen sergi, yeni isimleri gündeme ge-
tirmese bile, Afrika sanatını tartışmaya açtığı gi-
bi tahmın edilenın üstünde dinamik potansiye-
Iiyle dikkati çekmekte. Koloniyal döneme ait bel-
gesel fotoğraflarla başlayan sergilemenin ilk bö-
Iümleri, Fransız ustalann yanında yetişen Afri-
kah stüdyo fotoğrafçılannın işlerine ayrümış. Ma-
ma Casset'ın Afrikalırun "kendini gösterme"
tutkusunu ortaya koyan stüdyo çalışmalan, Da-
kar'dakı orta srnıfuı geleneksel giysi ve takıla-
nyla kendılenni nasıl tanımladıklanm gözler
önüne seren bir potansıyele sahip.
Seydou Keita, Joseph Moise Agbojetou, Cor-
neihıs Yao, AzagloAuğust ve Abdourahmane Sa-
Rotimi Feni - Kayode'nin çabşmalan, serginin
'Otobiyografı Olarak Vücut' bölümünde.
kaly'nin çalışmalan, geleneksel ve belgeleyici
karakterleriyle, yüzlerinden gülümseme eksik ol-
masa da derin bir yoksulluğun içinde "tutunma-
ya" çalışan insanlann ruh durumlannı su yüze-
yine çıkanyor. îster tarlada ister kentte, ister iba-
dette, isterse dans ederken olsun, Afrikalının
nasıl enerji yüklü olduğunu duyumsatan bu si-
yah-beyaz resünlerin dikkati çeken diğer
özelh'ğide ''geleneksel'' olana karşı duyulan öz-
lemi, tutkuyu betimlemeleri. Gerçi MalkkSdi-
be'nin, PhilippeKoudjana'nın 1960'larda gece
kulüplerinde tutkuyla dans edenleri gösteren fo-
toğrâflan, Afrikalının günün modasmı yakından
takip ettiğini ortaya koyuyor. Ama stüdyolarla
uzun bir süre, en ufak detayına dek düşünüle-
rek bir araya getinlmiş kompozisyonlarda bü-
yük bir gururla geleneksel elbiselerin, başükla-
nn, mücevherlerin ön plana çıkanldığrnı görü-
yonız. Fotoğrafi çekilenlerden çok, fotoğraftn ku-
lisi, stüdyosu, yazılmamış bir sosyal tarihi du-
yumsaüyor. Samud Faso'nun müşterilerinden ar-
da kalan negatiflere on >illarbpyunca sadece ken-
disini çekerek oluşturduğu koleksiyon bu açıdan
okunabilecek özelliklere sahip.
'Ötekiuçta' buhınan sanatçılar
Renklı fotoğrafın, küçük kameralann Afri-
ka'da da yaygınlaşmaya başlamasıyla stüdyo fo-
toğrafçılığımn etkisini yıtirdığiru, sayılan gide-
rek artan seyyar fotoğrafçılara poz veren kitle-
nin farklı istekleri olduğu fark edilmekte. Yok-
sulluğu örten boyalı kulislerde buzdolabı, tele-
vizyon, telefon gibi araçlann, uçak maketlen
önünde çekilen
u
ldtsch"lerin de sergiye eklem-
lenmiş olması, nitelüdi öbür ışler açısmdan bir
kayıp. Sergi yapuncılannın, ne olursa olsun, Af-
rika'nın "kara" imajına karşı oluşturmak iste-
dikleri "yapmaak" bir karşıt eğilimleri var. Ser-
ginin kavramsal olarak "oturtulamamış, çarjsı-
nı" ortaya çıkarsa da bir erdemi var bu tavnn:
Heteroseksüel, ataerkil toplumlarda "öteki uç-
t»" bulunan sanatçılannişlerine geniş bir yer ayır-
ması.
Serginin "Otobiyografî Olarak VScut" bölü-
münde yer alan Stefla Faktyesi. tke Ude, Rotimi
Fani-Kayode'nın çahşmalan, Batı Avrupa'da ya-
şamayı tercih etseler de cinselliklerini kimlik-
lerinin bir parçası olarak gören "öteki uçtakJ"
sanatçüann "Afrika geleneğüü" nasıl farklı yo-
rumladıklannı ortaya koyuyor. Yüzyıl başuıda
çekilmiş fotoğraflardan sonra serginin en ilgınc
bölümünü bu çalışmalar oluşturuyor.
Mama Casset'in stüdyo çahşmalan Afrikalının giysi ve
taküanyia 'kendini gösterme' tutkusunu ortaya koyuyor.
Kültür Bakanlığı devlet sanatçılığı İçin yenl yönetmellk hazırladı
Danıştay'ın karan yok sayıldı
1-25 Mart 2000
Yapı Kredi Kâzım Taşkent Sanat Galerisi
İNCI EVÎNER
h i ç b i r y e r - g ö v d e - b u r a s ı
YAP!>CKREDI
KÛLTOR SANAT
YAYıNCıLIK
YAPı XREDI KÜLTUK MERKEZI
istikUI Caddtsi, No. 285 W050 Beyogiu
Bu seıgı Yapı Kmü K«Mr Samt Yayınnlık A4. > M U H Yj
BAHARTANRISEVER
ANKARA - Devlet sanatçılığına
ilişkin olarak çıkanlan yeni yönetme-
likte, yürütmesi durdurulan eski dü-
zenlemeye göre verilen unvanlann sü-
receği hükme bağlanarak yargı kara-
n yok sayıldı. Kültür Bakanı ıstemi-
hanTalay devlet sanatçısı unvanı alan
89 kişiye gönderdiği mektupta, yeni
yönetmelik ile yasal boşluğun gideril-
diğini savundu.
Resmi Gazete'de 18 Şubat'ta ya-
yımlanarak yürürlüğe giren 'Devlet
Sanatçısı Olacak ve Bu Haktan Ya-
rarlanacaklar ile Bunlann Nitelikleri
ve Seçimleri Hakkında Yöneüneliğe'
ılışkın tartışmalar sürüyor. Yönetme-
lık, devlet sanatçüanmn tiyatro, ope-
ra, bale, halk danslan, çoksesli müzik,
Türk müziği, resim, heykel, seramik,
süsleme sanatlan, fotoğraf, karikatür,
grafik, sinema, televizyon, edebiyat ve
rnimarlık alanlannda faaliyet gösteren
üstün nitehklere sahip, mesleğinin ör-
nek temsilcileri arasından seçilebile-
ceğini hükme bağlıyor.
Seçid kurul yeniden konuldu
1998 yılında çıkartılan ve 89 kişi-
ye devlet sanatçısı unvanı verilmesi-
ne dayanak olan yasal değişiklikle ge-
tirilen, uluslararası ünün yanı sıra *hıhı-
sal düzeyde yeteneğini kanrtlamış" sa-
natçılara da bu ünvanm venlmesi mad-
desi bu yönetmelikte de korunuyor.
• BakanTalay,
yönetmeliğe konulan ek
maddeyle sanatçılann
haklarının devamını
sağlayarak 'yasal boşluğu'
giderdiklerini belirtti.
1998'deki yasal değişiklikle kaldı-
nlan seçici kurul tekrar konulurken,
kurulun üyeleri şöyle sualanıyor:
"KultürBakanhğıMüsteşan,Mus-
teşar Yardımasu Güzel Sanaüar Ge-
nel Mödürü, sanat data ile ilgili genel
müdür ya da herhangi bir genel mü-
dürlük kapsamında olmayan dallar
için bakanhkça seçflecek bir temsilci,
Kültür Bakanı taraûndan ilgili sanat
dahndan seçflecek 2 sanatçu Kültür
Bakanhğı'nca beürienecek srvil top-
hım kuruluşlan adma bir temsikn."
Yönetmeliğe göre, devlet sanatçısı
seçilen adaylara Kültür Bakanı'run
önerisi ve cumhurbaşkanının onayı
ile unvan verilecek. Devlet sanatçılı-
ğı unvanı için kamu kurum ve kuru-
luşlannda görevli olma koşulu aran-
mayacak. Ancak kamuda görevli ol-
mayan devlet sanatçılan yönetmeük-
teki ve 657 sayılı Devlet Memurlan
Yasası ile diğer mevzuattaki konuya
ilişkin mali ve sosyal haklardan yarar-
lanamayacak.
Yönetmelik, Damştay'm şekil yö-
nünden yasaya aykın bularak yürüt-
mesiru durdurduğu 1998 tarihli yö-
netmelik değişikliği ve daha önceki ya-
sal düzenlemelere dayamlarak veri-
len devlet sanatçısı unvan ve haklan-
nın da süreceğini hükme bağlıyor.
Gûleryûz dava açmışü
Bakan Talay, gönderdiği mektup-
ta. önce sanatçı Mehmet Gülerymün
açtığı dava sonucunda devlet sanatçı-
lığuıı düzenleyen yönetmeliğin Da-
nıştay tarafından iptal edildiğini, böy-
lece 1981 yıhndan beri buunvanı alan
tüm sanatçılann bu hakkmın boşluk-
ta kaldığını anımsattı. Danıştay'ın ka-
ranrnn yönetmeliğin Bakanlar Kuru-
lu'nca çıkanlması kuralına uyulmama-
sı nedeniyle olduğunu belirten Talay,
"Yoksa kamuoyuna yansrtılnıaya ça-
uşüdığı gibi devlet sanatçılığı unvam-
nmgeriahnması gibi bir hususaslasöz-
konusu olmamtştır'' dedi.
Bakanlar Kurulu'na sunulan yönet-
meliğin yürürlüğe girdiğine işaret eden
Talay, "YönetmeBğe koyduğumuz bir
ek madde ile daha önce Devlet Sanat-
çılığı umanını alan sanatçılann bu
haklannın devanuna imkân sağlan-
mışveböyiece yasal boşluk giderilmiş-
tn-" savunmasını yaptı.
Bu arada devlet sanatçılan Merih
Çimencfler,Muammer Sun, AJSDoğan
ve Prof. Koral Çalgan'ın, yönetmeli-
ğe karşı Danıştay'da hâlâ süren dava-
ya müdahil olmak için başvuruda bu-
lunduklan bildirildi.
YAZIODASI
SELİM İLERİ
Prousfa Hınzırca Bir
Yaklaşım
Yakup Kadri, Svvann'lann Semtinden'l çevirir-
ken, asıl amacının, Proust'u Türk okuruna tanıtmak
olduğunu belirtir. Uzunca bir önsöz yazmıştır. A La
Recherce du Temps Perdu'ya Geçmiş Zaman Pe-
şinde dedikten sonra yakınmaya koyulur:
"(...) ve gene pek iyı hatıriıyorum ki, bazı kalem ar-
kadaşlanm, en ön safta biredebîşahsiyet olarak /7e-
risünvekistediğim Marcel Proust'a değehnden çok
üstün birkıymet verdiğime hükmetmişler ve onu, bir-
taktm hasta ruNu, hasta beyinli, acayip, aykın ve 'snob
yazıcı taslaklan sırasına koymakla daha doğru bir iş
yapmış olacağımı söylemişlerdi."
(Ve'si bol olmakla birlikte, yansmdan sonrası bi-
le böylesine uzun fakat düzgün bir tümceyi bugün
kaçımız kıvırabiliriz?!)
Marcel Proust'a sövgüler yağdıran yazarlanmız
kimlerdi, hâlâ merak ederim. İHasta ruhlu: Herhalde
eşcinselliği sıfatlandınlıyor. Hasta beyinli: Bir 'sapık'
olduğuna göre{!) beyninin saglıklı olmasına imkân mı
var? Acayip, aykın... Snop'luğuna gelince, Proust ana-
dilinin yurdunda bile öyle sanılmış.
Geçmiş Zaman Peşinde üstbaşlığı, sonraki yıllar-
da Geçmiş Zaman Ardında oldu. Proust'un eserine
büyük emek veren çevirmen Roza Hakmen ise Ka-
yıp Zamanın Izinde demeyi yeğledi.
Ben de yıllar yılı, için için, Geçmiş Ola dedim.
Alain de Botton adlı bir yazar, Proust Yaşamını-
zı Nasıl Değiştirebilir (Sel Yayıncılık) adlı nefis kita-
bında, Proust'un geçip gitmiş zamanın ardında ya-
zıklanıp durduğu savlannı yerle bir ediyor. Tam ter-
sine, 1969 doğumlu genç yazar, Proust'un A La Rec-
herce du Temps Perdu'yü "zamanı nasıl iyi" kulla-
nabileceğimizi göstermek ereğiyle yazdığını ileri sü-
rüyor. Elbette hınzırca bir yaklaşım.
Proust Yaşamınızı Nasıl Değiştirebilir son sıralar-
da okuduğum en sevimli kitap. Doris Lessing'in
saptayımına katılmamak elde değil:
"Okumanın ne işe yaradığını öğrenmemize yar-
dımcı olan, zekice yazılmış, mükemmel bir kitap."
Kitabı okurken hep Yakup Kadri'mizi düşündüm.
Usta romancımız kimbilir ne kadar sinirlenirdi diye
düşündüm. Çünkü Kiralık Konak yazan, Proust'un
adeta bir trajedyen olduğu görüşündedir: Tıknefes
Proust yataklardan kalkamamış, son nefesini verir-
ken eserinin de son satırlannı yazmış...
Alain de Botton bu soy yaşamöyküsel verilere ma-
dalyonun öteki yüzünü de görerek yaklaşıyor. Her tra-
jik olgu bir yandan da karşıtını içerdiğinden, ortaya,
yaşamı sarakaya almış, bambaşka bir Marcel Pro-
ust, bambaşka bir Kayıp Zamanın Izinde çıkıyor.
Yakup Kadri'mizde Proust ve ailesi:
"(...) Proust'ta çocukluğundan beri bütün yakın-
lannın gözüne çarpan ve anasıyla babasını endişe-
ye düşürüp kaygılandıran biriçlilik, biralınganlık, bir
ince hislilik, birgönül coşkunluğu (...)"
Hekimler 'hiper-sensibilit'& teşhisini koymakta ge-
cikmemişler...
AJain de Botton'da kanlı canlı cerrah bir baba; oğ-
lunun cinsel yaşamını sekteye uğratmış, zekâ ve
sezgisinden kuşkulanılacak bir anne; içliliğini, alın-
ganlığını, yarattığı roman kişileriyle gırgır geçerken
handiyse öç almaya dönüştüren bir Proust...
Kitabın bazı bölümlerinin başlıklannı anmadan
geçmeyeceğim:
Bugünü Yaşamayı Nasıl Sevebiliriz (Geçmişi boş
ver...)
Kendimiz İçin Okumayı Nasıl öğrenebiliriz (Günü-
müzün pek popüler yazariannı okumaya uğraşıp,
"Hiçbir şey anlamadım" diye kafamı ütüleyen bazı
dostlanmın mutlaka okuması gereken bölüm!)
Nasıl Başanyla Acı Çekebiliriz (Acıdan kıvrandık-
lannı söyleyip 'başkalan'mn acılannı hiç mi hiç his-
sedemeyenler için akıl kılavuzu.)
Aşkta Nasıl Mutlu Olabiliriz (Ancak romanlarda...
Odabazan...)
Banu Tellioğlu'nun akıcı dille çevirdiği Proust Ya-
şamınızı Nasıl Değiştirebilir'i okuduktan sonra Geç-
miş Ola adlandınşımdan cayar gibi oldum. A La Rec-
herce du Temps Perdu'yüAsıl GelecekZamanlarlçin
diye yeniden okumaya başlıyorum.
Takvimde h Bırakan:
"Günaydın tavuklar, horozlar I Artık memnunum
yaşamaktan" Necati Cumalı.
Prof. Ersfo Onay istifa effl
• ANKARA (ANKA) - Kuruluşundan bu yana
Bükent Üniversitesi Müzik Fakültesi Dekanlığı
görevini sürdüren Prof. Ersin Onay, sanatsal
çalışmalanna dönme isteğini gerekçe göstererek
dekanlık görevinden istifa ettj. Hacettepe
Üniversitesi Konservatuvan'nda göreve
başlamasından bu yana pıyano çalışmalanna ara
veren Onay, enstrümanındakı başanlı performansmı
bilenlerin eleştirilenne maruz kalmıştı. Oniversitede
bundan sonra sadece öğretim üyeliği görevini
sürdüreceğini bildiren Onay, BASSO orkestrasmın
kurulması, üniversitenin konser salonunda dünyaca
ünlü sanatçılann konser vermesi, bu konserlerin
canlı kayıtlannnı kaset ve CD'lerde toplanması gibi
etkrnliklere öncülük etti. Dekanhk için yeni bir
atama ise henüz yapılmadı.
K Ü L T Ü R » Ç t Z İ K
K Â M t L M A S A R A C I