09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3MART2000CUMA CUMHURİYET SAYFA J. U x t . [email protected] 15 Yeşim Ustaoğlu'nun ödül rekortmeni filmi nihayet bugün kendi seyircisiyle buluşuyor 6 ReaKte'ye zorhı yolcuhık Sinemaseverlere müjde: Başta geçen yılın Berlin, Istanbul, Ankara'sı olmak üzere katıldığı uluslararası festivaller- den irili ufaklı, 20'yi aşkın ödül topla- yan 'Güneşe Yokuhık', Fransa'dan Ka- nada'ya, Hollanda'dan Japonya'ya kadar nice ûlkede gösterildikten sonra bugûn kendi seyircisiyle buluşuyor nihayet. Ülkemizin iİri ucundan büyük umut- laria, gelecek hayalleriyle lstanbul'a düş- müş ve bir milli maç sonrası azan, gözü dönmüş, zafersarhoşu, milliyetçi futbol fanatiklerinin çıkardığı korna arbede- sinden kaçarken tanışıp gitgide birbirle- rine baglanmış iki arkadaşın, batıdan ge- len, daha bıyıklan yeni terlemiş, gence- cik, toy, saf Tireli Mehmet'le (Nevnız Baz), doğudan gelen, daha yaşlı, daha de- neyimli, iki yüdır lstanbul'u mesken tut- muş, Zorduçlu Berzan'ın (Nazmi Kı- nk), büyük kentin kargaşasında boy atan dostluğunu eksen alarak kentten kırsa- la doğru uzanan bir çizgide gelişen 'Gü- neşe Yokuluk'. 199O'lı yıllann Türki- yesi'nden unutulmaz görüntüler ve gö- rünümler sunuyor iki saat boyunca, yer yer gözleri dolduran duyarlıklar, insan- cıl gözlemler sergileyerek. Istanbul'a geleli daha birkaç ay olmuş, kendi gibi- lerle birlikte, yoksul bekâr odalannda kalan, Sularldaresı'ne girmiş Mehmet'ın işı, flüt dediği, bir ucunu kulağına daya- dığı, uzun, sopa gibi aletiyle su borula- nnı dinleyıp kaçaldan saptamak. Ufak bir çamaşırhanede çalışan, Almanya do- ğumlu, Arzu (Mizgin Kapazan) adında- ki genç kızla da gayet masumane flört ediyor. Filmin başında, martı çığhklannın bomboş Eminönü meydanında yankı- landığı, sabahın köründe, yavuklusu Şir- van'ın adını verdiği seyyar kaset tezgâ- hını açarken tanıdığımız Berzan, kendi gibı doğulu zannettıği koyu tenli, siyah saçlı, genç, kavruk arkadaşı Mehmet'e kol kanat gerer, ağabeylik yapar. Meh- met'in 'davas' Arzu gibi, Berzan'ın da günün birinde döneceği, Irak sınınnda- ki köyünde bıraktığı, güvenilmez, şe- hirli kadınlara benzemeyen Şirvan'ı var. Berzan'ı aynca TV haberlenne yansıyan Şayrampaşa Cezaevi'ndeki açlık greyi nedeniyle gösteri yapan tutuklu yakıh- lan arasında da görüyoruz. Resmi tarihe seçenek bir film Ortaköy gezisinde Mehmet boğazdan geçen gemileri sayarken Berzan babası- nın, köyünden derdest edilip götürüldü- ğünü, bir daha da geri getirilmediğini anlatıyor. Polisin çevirmesini görüp ön- ceden minibüsten inen birinin bıraktığı bir tabancayüzünden, haksız yere gözal- tına alınıp terörist muamelesi görerek (malum sorgu-baskı-dayak-hakaret fas- lından geçerek) içeride bir hafta misafir edildikten sonra perişan bir halde, kan revan içinde serbest bırakılan ama po- lisçe artık mimlenen, Tireli olduguna kimseyi inandıramaz Mehmet, kapısı işaretlenen, kaldığı bekâr odasından ay- Mizgm Kapazan7 la Nevruz Baz 'Güneşe Yolculuk'un seyirdye scak gelen Arzu - Mehmet çdftinde unutulmaziaşıyorlar. nlmak zorunda kalıyor, ışine de son veriliyor ve hayat dibe vuruyor. Berzan'ın yardımıyla kalacağı yeni yer ve (çöplükte) iş bulan Mehmet'ın gittikçe ka- raran, geleceğe yönelik beklen- tilerini bir tek güzel Arzu'su ay- dınlatıyor. Uzun yol muavinli- ği yaptığı yolcu otobüsüne son anda yerişen, dağa çıkmaya ka- rarlı, Urfa yolcusu, suskun bir genç kızı da askeri kontroldan geçiren Berzan, açlık grevin- den ölen tutuklunun cenazesi- ni almak için toplanan itiş ka- kış bir protestocu kalabalığı. polisin şiddetle basnrması sı- rasında kim vurduya gidiyor derken. Darp ve beyin kanama- sından ölmüş Berzan'ın cesedinı tatü di- li, bilezik rüşvetiyle morgdan alıyor Ar- zu. , 4*tık eskısi gibı cüamayacağını fark eden Mehmet'in Berzan'a duyduğu sev- gi ve bağlılık, ne pahasına olursa olsun arkadaşının tabutunu güneydoğu sını- nndakı köyüne götüreceği, çalıntı kam- yonetle başlayıp minibüs ve trenle süre- rek kağnıyla sona eren ve batıdan doğu- ya, bütün ülkeyi kat eden, zorlu bir yol- culuğa sürükleyecektir onu. Mehmet, Berzan ve Arzu'nun gözünden, zorun- lu olarak yerinden yurdundan kopup göç ettikleri Istanbul'da verdikleri yaşam mücadelesinde ayakta kalmaya çabala- malannı, konuşmasız, akıp giden nefis sahnelerle, görüntülere göre bestelen- mış müzikler eşlığınde izlediğimiz 'Gû- neşe Yokuluk', yansından başlayarak son yanm saatıne yayılan ve güneşe doğ- ru uzanarak iz bırakan bir yolculuğa ve heyecan verici, kolay kolay akıldan çık- Yönetmen, senaryo: Yeşim Ustaoğlu / Kamera: Jacek Petrycki / Müzik: Vlatko Stefanovski / Montaj: Nicolas Gaster / Oyuncular: Nevruz Baz, Nazmi Kınk, Mizgin Kapazan, Ara Güler, Iskender Bağcılar, Erdinç Dinçer, Bercesten Akgün, Kazım Ekinci /1999 Türkiye (Istisnai Filmler) mayan bir yol filmine dönüşüyor gide- rek. Saçını sanya boyayarak çıktığı ve askerler, tanklar, panzerlerle çevrili, ıs- sız bölgeleri a$£iğı Zorduç yolculuğun- da, teğet geçtiği çeşitli belalardan hep sıy- nlan Mehmet'in değişimi, trende evine dönen hemşerisi, Tireli komando asteğ- meniyle yarenlikettıği sahnede tamam- lanryor. Saçını yıkayıp aslına dönen Meh- met artık Tireli olduğunu ifade etmek- ten vazgeçiyor umarsızca. 'Türidye'nin Ken Loach'u'~ Yörenın cografyasını değiştiren ba- rajın sulan altmda kalmış. Nusaybin ya- kmlanndaki (hayali bir köy olan) Zor- duç'a sonunda ulaşan Mehmet, Ber- zan'ın tabutunu sulara salıp sudan yük- selen bir cami minaresiyle tek tük dam- lannve elektrik direklerininüstünden ka- nat çırpan martılan saymaya koyuluyor filmin fuıalinde. Kıpkızıl kesilmiş, ko- caman batmaktaki güneşin önünde tel ör- gülerle çevrili, askeri birnöbet- çi kulübesinin çerçeveye girdi- ği, simgesel anlamlar içeren, bir klarnet çığlığırun boğazımı- za oturduğu bu final görüntü- sünün donmasıyla sona eren 'Güneşe Yokuluk', kalpten ge- len, gerçekçi, yahn, içtenlıkli, alçakgönüllü bir başyapıt özet- le. Zaman içinde değeri arta- cak, belki de 1990'lan en iyı yansıtan eleştirel fihn olarak belleklerde yer edecek, hatta Yıunaz Gûney'in 'Umırt' baş- yapıtı gibi, bir kilometre taşı olarak sinema tarihımızdeki ye- rini alacaktır sanınz 'Gûneşe Yokuluk.' Nedense bir türlü salon bu- lamayıp seyirciye gösterilemeyen, oysa mekin kullanımı, psikolojik atmosfer ve karakter yaratması, polisiye gerilimi ,ve zevkli, görsel düzeyjyje 1994 lstan- bul festivalinde en iyi Türk fiİmi seçi- len, ilk uzun fdmi 'fz'le dıkkatı ceken, kısa fılmden yetişme yönetmen Yeşim Ustaoğlu'nun ikinci filmi 'Güneşe Yol- cuhık' yönetmenin toplam üç yılını al- mış. Ustaoğlu'nun, fotoğrafb iki gaze- te haberinden yola çıkıp uzun uzun ha- zırlandıktan, araştırdıktan, gözlem yap- tıktan ve gecekondu bölgelennde yaşa- yan alt tabakayla ilişki kurduktan sonra yazdığı (doğaçlamalara da açık) senar- yosundan, Mezopotamya Kültür Mer- kezi nin de katkılanyla, dayanışma için- de ve bütünüyle amatör bir oyuncu kad- rosuyla çektıgı 'Güneşe Yokuluk', dog- rusu Yılmaz Güney geleneğine yakışan. baştan sona son derece ınsancıl boyut- larda gelişen, etkileyici, sarsıcı bir film. Istanbul'dan başlayıp olaylan güney- doğuya giderek kavramaya çalışan can ahcı konusunun aynntüarla, yan öykü- cüklerle çok iyi sanp sarmalandığı, bil- dik küşelere yüz vermeyen, gerçekçi an- laümı, sahici, kanlı canlı, hakiki karak- terleri ve profesyonel olmayan tüm kad- ronun o amatör şevkini, yürütme azmi- ni ömekleyen, doğal, içten oyunlan 'Gû- neşe Yokuluk'u sıradışı kılıyor. Make- don bestecı Ste&novskfnin Korna Amed, CK-an Haco şarkılanyla bezeli, Sultani- yegâh'h müziğinin, Polonyalı kameraman Petrycki'nin güzelim görüntülerinin ve Makedon Gaster'ın akıcı montajımn da başansına katkıda bulunduğu bu aynk- sı film, öncelikle müthiş inanduıcılığıy- la, mevsimin gişe patlaması yapan öte- ki yerli yapımlanndan aynlıyor ve özel- likle baş rollere cuk orurmuş, Nevruz Baz, Nazmi Kınk, Mizgin Kapazan ad- h pınl pınl üç genç oyuncusuyla seyir- ciyi ele geçiriyor. Sinematografik ifadesini kuru bir ger- çekçilikten kurtaran Ustaoğlu'nun, kur- macayla gerçekleri harmanlayıp kaynaş- örarak tutarlı, hüzünlü bır bütünlüğe ka- vuşturduğu, kentten kırsal kesime açım- lanarak savaş hali ertesindeki yıkık dö- kük Ora'dan zebir zemberek manzaralar sunduğu bu keskın fihnine, Mehmet- Arzu çifbnden ötürü 18 yaş dönemi, toz- pembe bir aşk hikâyesi boyuhı da eklen- miş. Kisacası, yediden yetmişe, aklı ba- şındakı herkesin perdedeki Mehmet'in değişimıni, doğuya-güneşe yönelik yol- culuğunda kendini bulmasını ta derinden hıssedeceği, amatör oyunculann doğal- hğından yayılan bir sıcaklığın da içimi- zi ısıttığı bu 'Güneşe Yokuluk'u gör- mekte bızım kadar geç kalmamalı. Res- mi tarihin altematıfı niteliğindeki hikâ- yesinden alabildiğine içtenlıkli, naif oyunculuğuna ve yalm gerçekçiliğine kadar bu mevsime damgasını vuracağa benzer ve politikacılara salık verilir 'Gü- neşe Yokuluk', Italyan neorealismo-ye- nigerçekçilık akımının da çağdaş bir uzantısı sayılabilir aslında. İz bırakan önemli bir başyapıt Basmakalıp kahramanlara sırt çevi- riphayann içinden seçilmiş, kimlik ara- yışında giderek yabancılaşan hakiki ka- rakterlerin hikâyesini görüntüleyerek günümüzün Türkiyesi 'nin net bir fotoğ- rafını önümüze koyan bu sıcak, yoğun duygusal filmin, sorgulama yapan poüs (Iskender Bağcılar) ya da, Mehmet'in Sular îdaresi 'ndeki amirleri fAra Gfiief,' Erdinç Dinçer) gibi, biri ikisi dışmda bütün oyuncuları, Upkı neorealist başya- pıtlardaki gibi, sapına kadar amatör bir kere. Doğal, yepyeni yüzlerle ışıl ışıl par- layan fılme, naif, amatörbir hava kazan- dınyor, profesyonel olmayan bu genç, ta- ze kadro. Yine yenigerçekçi klasiklerde- ki gibi, kamera stüdyodan sokağa, açık havaya çıkıyor, büyük kentten kırsal ke- sime yelken açıyor, dekor-kostüm, vb. gi- bi geleneksel kaygılardan elden geldığın- ce sıynhp kurtulan, senaryosunda doğaç- lamalara da yer veren 'Güneşe Yoku- luk' başyapıtıy layenigerçekçiliğe akra- ba çıkıyor Yeşim Ustaoğlu. Yılın filmi olduğu kesin 'Güneşe Yokuluk un. hat- ta belki de son on yılın en iyisi... Çokşey büen adanu..YENİ BASLAYANLAR... 'Ashes From Paradlse / Cennetln Kfllleri1 Arjantin: Yozlaşmannı ve şiddetin kol gezdiği sokaîdar, görünürde eğlence ve neşeyle dolu, an- cak zenginlik ve yoksulluğun bıçak gibi kesip iki- ye ayu"dığı bir toplum. Kentte iki yeni ceset bulunmuştur. Biri, adliye saraymın terasından düşüp öbnüş hâkim Costa Makantasts'in. ötekiyse defalarca bıçaklanmış ve bâkımın evinde bulunmuş genç, güzel bir kadın olan Ana Muro'nun cesedi. Bu karmaşık olayı çözmekle görevlendirilen kadın hâkim Teller, iki cinayet arasındaki garip ilişkiyı ortaya çıkanr. 1996 Sundance Film Festivalı'ndejüri özel ödü- lü kazanan "Wild Horses" filmiyle dıkkatı çeken Arjantınlı yönetmen Marcello Pineyro'nun son filmi olanve bugün gösterime giren "Cennetin Kül- leri"nde, Hector Alterio,Cecflia Roth, Daniel Kuz- nieka, Emflio Bardi gibi bızim tanımadığımız, ama aym dilı konuşan Arjantin ve Ispanyol sinemala- nnm tamnmış oyunculan başrollerde. 'Cennetin Külkri' bugün gösterime giriyor. Kötü niyetli sigara şirketlerine karşı çıkan bir film: The Insider Amerikalı kadnı gazeteci Marie Brenner'in 1996'da Vanity Fair der- gisinde yayımlanan 'Çok Şey Bflen Adam' başlıklı, Jeflrey Wigand'la yaptığı söyleşısi, tütün endüstrisin- de dönen dolaplan, bazı sigara tekel- lerince, bazı gerçeklerin halktan na- sıl gızlendığıni ayrmtılanyla açıklı- yordu. En son "Heat" adlı, Al Paci- no'lu, sıkı bir kara-fUmiyle anımsa- dığnruzyönetmen Mkhael Mann'in. bu söyleşiden yola çılap Iric Rothla senaryosunu yazarak imzaladığı ve en iyi film, en iyi erkek oyuncu (Rus- sell Crowe), en iyi yönetmen (M. Mann) dahil olmak üzere 7 dalda Oscar'a adaygösterilen yeni filmi bu- gün gösterime giriyor: "Thelnader -Köstebek" "Köstebek"te, uzun, docu- dra- ma cadında, belgeselimsi anlatmu- na, o>Tinculuk gösterisi niteliğinde- ki performanslanna kapılarak hikâ- yesini içimiz burularak seyrettiğı- mız 'sigara şirketkri aleyhine açılan davalann en önemlitamğı'Jefi¥ey Wi- gand'ın 1993'tenitibarenbaşınage- lenler, ABD'de çeşitli tartışmalara yol açmış, sigaranın zararlannın top- lumdan gizlenmesi ve basına, tele- vizyona yapılan baskılar gibi konu- lan medyanın gündemine oturtmuş- tu son yıllarda. Amerikan CBS televizyonunun deneyimli muhabiri Mike Walla- ce'm (Chritopher Phımmer) Lüb- nan'daki bir Hizbullah lideriyle yap- tığı, ürkütücü bir röportaj sekansıy- la başlayan "Köstebek", uzun yülar araşurma bölümünde çalışnğı Brown and \Villiamson adlı sigara şirketi- nin yöneticüerince, şirkeun halk sağ- lığını hiçe sayan, sadece kâr etmeyi The Insider / Yönetmen: Michael Mann / Senaryo: Eric Roth, M. Mann / Kamera: Dante Spinotti / Müzik: Lisa Gerrard, Pieter Bourke / Oyuncular Al Pacino, Russell Crovve, Christopher Plummer, Diane Venora, ündsay Crouse, Michael Gambon, Gina Greshon, Debi Mazar, Philip Baker Hall/ABD2000(UIP). YönetnıenMkhadMarın'Köst£bek'insetindeAIP^cmoveRusseUCrwv«'la. gözeten politikasını artık onaylama- dığı için kapı önüne konan kimya- ger Jeflrey Wigand'ın (Russell Cro- we) altüst olan gerçek yaşamını hi- kâye ediyor. Uzunluğuna karşrn il- gınç ve sürükleyici bir toplumsal dramanın albenisine sahip olan fılm- de, yeldeğırmenlerine saldıran Don Kişot gibi dev sigara tekellerini kar- şısma alan Wigand'ı, olaylann ge- lişmesinden ürküp korkan kansı (Di- ane Venora) da terk ediyor, iki kü- çük kızmı yanına alarak. Wigand, nikotinin beyni tahrip et- tiğini örtbas eden sigara şirketlenni kamuoyuna teşhir etmeyi kafasına ta- kıyor. CBS televizyonundaki '60 Da- kika' adh popüler bir programın, fe- leğin çemberinden geçmiş ve belir- li bir dünya görüşüne sahip yapım- cısı LoweD Bergman (Al Pacino) da, Wigand'la ve anlattıklanyla yakın- dan ilgilenerek kurt haberci Mike Wallace'in Wîgand'la söyleşisini ek- rana getirmeye karar veriyor. An- cak sigara şirketleri kıvırtmca bu gerçekleşmiyor. Doğru bildiğinden şaşmaz Wi- gand. Bergman'm programırun ya- ymılanması için çabalaması ve Wi- gand'a destek çıkması da kâr etmez. 2.5 saat süresince bu iki ana karak- tere ve çevrelerine yoğunlaştığımız "Köstebek" fınalindeki açıklama- lardan öğrendiğimize göre VVigand da Bergman da sağ salım hayattalar ABD'de bugün. çekildikleri köşele- rinde. "Köstebek"de "Heat"ten sonra yine yönetmen Mann'la işbirliği ya- pan Al Pacino her zamanki ustalığı- m sergilerken, Wigand rolü için ti- pini oldukça değişrirmiş Avustralya- İı aktör Russell Crowe, Oscar ada- yı, başanlı oyunuyla filmi sürüklü- yor. "Köstebek"in new âge'i çağnşh- ran, şaşırtıcı müziği de 5 yıl kadar önce grubu Dead Can Dance'le ls- tanbul Festivali'ne kanlmış, sesini bir çalgı gibi kullanan şarkıcı Lisa Ger- rard "la Avustralyah müzisyen Pi- eterBourke'a ait. Elektronikle akus- tiği kaynaştrran ve Balkan melodi- lerini anımsatıyor. Mahkeme atmosferinden polisi- ye birgerilime bürünen "Köstebek", kuşkusuz sinemaseverlerin ilgisiz kalmayacağı türden, yürekli, düşün- dürücü ve sürükleyici bir dram. KEDİ GOZU VECDİ SAYAR Bekleme Odası ve Meleklerin Morali Kedilerin sevgili dostu, cesur gazeteci Celal Başlan- gıç'ın "Işkenceci Cenneti" başlıklı son yazısı, ülkemizin içinde bulunduğu ıçler acısı durumu gözler önüne seri- yof. Başlangıç, Radikal'deki yazısında ülkemizde işken- ce ve kötü muamelenin, ülkeyi yönetenlerin söylediöi gi- bi "münferit" olaylar olup olmadığını sorgularken, Izmir Barosu Insan Haklan Hukuku ve Hukuk Araştrmalan Mer- kezi'nin bu konudaki son raporundan alıntılar yapıyor Raporda, "haklannda adli ve idari sonışturma açılan personel sayısının çokluğuna rağmen gerek hakkında 'men-i muhakeme' karan verilenler ve gerekse akıbeti belirsizişlem sayısının çokluğu, sorumlulann ûzerineye- terince gidilmediğıni gösiermekiedir. Işkence ve kötü muamelede bulunan kamu görevlileri adli ve idari so- mşturmalar sonucunda yargı önüne çıkmamakta, ce- za almamakta, alsalar da bu cezalar eylemleri ile oran- tılı olmamaktadır" deniyor. Raporda verilen çarpıcı örneklerden birkaçını sırala- yalım: Haklannda adli işlem yapılan polislerden ceza verilenlerin sayısı yüzde2'yi bulmuyor... Haklannda "kö- tü muame/e"den adli işlem yapılan 2.851 kişi hakkında Memurin Muhakemat Yasası uygulanmış ve yüzde 38.5 gibi çok büyük orandaki soruşturmalar adli yargıya in- tikalettjrilmemiş... Haklannda ceza verilen personel sa- yısının, toplam işlem sayısına oranı yüzde 3'ün altında... Izmir Barosu, söz konusu araştırma nedeni ile insan haklanndan soaımlu Devlet Bakanlığı'na, bakanlığın ku- rulmasından bu yana konusu polisler tarafından işlenen "kötü muamele", "ışkence" ve "gözaltında ölüm" olan olaylara ilişkin sorular içeren bir yazı göndermiş. Bu ta- lep, Içışlen Bakanlığı'nın 13 Ocak 2000 tarihli yazısı ile reddedilmış. Bakın, yazıda ne deniliyor "Bahse konu ta- leplerinizin tamamının karşılanması, talep edilen bilgi- l&in birkısmının teşkilatımızdışında başka kurumlan da ilgilendinvesi sebebiyle fiilen imkânsızdır. Aynca, men- suplanmızın can güvenliği, moral motivasyonlan ve ka- muoyunun hassasiyeti bakımından bu bilgilerin kamu- oyunayansıtılmasının uygun olmayacağı değeriendiril- mektedir." • • • Ülkemizde, insan haklan ile ilgılenen sanatçılar, her zaman devletin "yakın //g;"sine mazhar otmuştur. Bu yüzden, bu "tehlikeli" alana girmek yürek ister. Bir de- fa "Devlet Sanatçısı' olmamayı göze alacaksın. Ve baş- ka şeyleri de... En iyisi, "uslu sanatçı" olmak, 'gözleri- mizi kapayıp, vazifemizi yapma/c'tır. Işkence, insan haktan ihlalleri gibi meseleterte 'büyükle- rimiz ilgileniyor nasıl olsa... Bakın, ünlü bir müzisyeni- miz ne diyor televizyonda: "Türkiye'de çok şeyler dü- zeliyor. Bize biraz haksızlık ediliyor dünyada." Aferin.. işte böyte olmalı sanatçı dediğin... Gene de, bazı kedilere laf anlatamıyoaız. Yılmaz Gü- ney'in "Duvar", Zeki Ökten'in "Ses", Yusuf Kurçen- li'nın "Karartma Geceleri", Ismail Güneş'in "GülûnBit- tiği Yer" filmlerinden sonra AtrfYılmaz da işkenceye tak- mış kafayı "Eylül Fırtınası "nda. Tiyatrocular arasında da yaramaz kediler çıkıyor Ferhan Şensoy'un "Çok Ga- rip Bir Soıvşiurma"sından daha önce söz etmiştik bu. köşede. Şimdi de genç bir tiyatro grubu çıktı karşımı- za: Tiyatro Tl. "Bekleme Odası" adlı oyun, tam bir ta- kım çalışması ürünü. Ümit Kıvanç'm merjn tasanmı, öz- den Sözaten'ın dramaturji çalışması, Alper Maral'ın mü- zikleri ve Polonyalı yönetmen Andrzej Sadowski'nin re- ji, dekor-kostüm ve ışık tasanmı mükemmel bir bütün- lük oluşturuyor "Bekleme Odası "nda. Amaca hizmet et- meyen tek bir öge, tek bır an yok oyunda. Evren Du- yal, Hakan Pişkin, Mehmet Aslan, Sinan Çalışkanog- lu, Emine Şans Umar, Mürsel Yaylalı, Ozgür B. Kı- raç, Neşe Mengüloğlu ve Nazım Uğur Özüaydın'dan oluşan kadro dört dörtlük bır takım oyunculuğu çıkan- yor ve hiç kuşkusuz tiyatromuza yeni bir heyecan geti- riyor. Işkence konusunu, şiddet sömürüsü yapmadan, so- yutlamantn gücünden yararianarakgündeme getiren, duy- gulardan çok akla hitap etmeyi seçen bu oyundaen ya- lın, en saf ve en işlevsel haliyle "öyafro'yu bulacaksı- nız. Oyundaki "melekler" hiç yalnız bırakmıyor kahra- manlanmızı, yani sıradan bir ailenin fertlerini ve yakın çev- resini. Yaşanan olaylar da öytesıne sıradan. Hani şu, "me- leklerin morali bozulmasın" diye açıklanmak istenme- yen sıradan olaylar... "Baban kemiklerinikırar"diyen an- neler, sokaga düşmediği için "polise düşen"tazlar,"Saş- tan düşün, sonra düşünme" diyen "melekler", "küçü- lüşler, alçalışlar, eriyip gidişler", "morarmış bedenler", "deli gibi çırpınan ruhlar" ve "en fecisi: bekleme oda- sı", hani şu yandaki hücreden gelen çığlıklan dinlediği- niz oda... "Bedeninizin heryerine çığlıklann saplandı- ğı" bekleme odaa... Sahnede, oyunun başından sonuna kadar açık birte- levizyon var Ekranda 19.00 ana haber bülteni (evet, o gecenin haberleri, canlı canlı). Sahnede otup bitenlerin, yaşadığımız dünyanın bir parçası olduğunu anımsatan, "Bekleme Odas/"nın dehşetini en iyi biçimde duyum- samamıza neden olan, son derece yerinde bir "estetik" seçim bu. Her pazar 18.00'de Muammer Karaca Tiyatrosu'nda sahnelenen bu oyunu kaçırmayın derim. Tabii bir de Yeşim Ustaoğlu'nun Istanbul'da ve Diyarbakır'cla gös- terime giren "Güneşe Yolculuk"unu. Bekleme Oda- sı'nda "beklerken" yapabileceğiniz daha anlamlı bir iş düşünemiyorum. BUGUN • NAZCVI HÜCMET KÜLTÜR VE SANAT V\KFI'nda saat 18.30'da Ayfer Tunç, MA ma Urgan'la bir söyleşi gerçekleştiriyor. (252 63 14) • İSTANBUL KÜLTLTR ÜNİVERSİTESİ'nde saat 20.30'da keman virtüözü Suna Kan ile piyanist Cana Gürmen'in vereceği konser izlenebilir. (639 30 24) ULUSLARARAS11001 BELGESE RLM FESTIVALI BUGUN • AKM de saat 11 00'de Medflıa Sağak, Serap Öztürk, Yaşar Teriemez'ın yönettığı 'Biürsiniz'; saat 11.15 'te Ljupcho Tozija'nın 'Keramiğe Ozfem'; saat 11.40'da Semra Sander'in 'Tannçanm tzinde'; saat 12.4S'te Tevfikİsmaflov'un 'Prima42'; saat 14 OO'te John MarshaDın ' N!ai, Bir !Kung Kadmm Öyküsâ'; saat 15.15'te SJtnsakov-S. Azimov'un 'Kenardaki Ev'; saat 15.55'te Dan Katzir ın Aşk İçin Dışand^ini- Birazdan Dönerim; saat 17.00'de Enis Rızanın ' HalaO Bmkmak'; Bülent Annlı nin 'l nurulmuş Zamanlar'; saat 17.50'de Christopher KMnt ın 'Vaşamın, Aşkm ve Ölümün Türküsü"; saat 18.50'de P. Zalka, L Arnautafic, A. Kenovic, Mİdrovic'in İnsan, Tann, Canavar- Saravbosna adlı fılmleri gösteriliyor. (251 56 00) M GALATASARAY ÜNtVERSıTESt'nde saat 11. 30da V: Moszynski, Jean- Luc Cohen'in yönettiği Che'nin Arkadaşjan-BoUvya'>a Dönûş; saat 12.45'te Mezopotorma Kültür Merkezi Grup Çalışması'nın 'YapKuar': saat 13 20de Özkan Yılmaz'ın 'Genç Sinema' ve saat 15.OO'te festivale kanlan yönetmenlerin katılacağı bır toplu konuşma yer ahyor. (231 3931)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle