09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 MART 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Bilim Edirne'deki Trakya Üniversitesi'nin Fen Edebiyat Fakültesi'nde bir profesör, derste Türk dili ve edebiyatıyla ne ilgisi varsa Hazreti Süleyman'ı ve onun mucizelerini anlattıktan sonra hızını alamayıp, "Bu Amerikalı kafirler şimdi de Mars'a gideceklermiş. Gitsinler bakalım, Hazreti Süleyman daha o devirde ışınlanıyordu" diyor. Oğrenciler kendi kendi aralannda gülüşünce profesör: "Siz gülün bakalım. Ama unutmayın ki, bunlara inanmayan idinden çıkar kafir olur." Yine aynı fakültede bu kez "divan edebiyatfnda Iskender-i Zülkarneyn işlenirken söz Büyük Iskender'e getirilip: "İçki içen, ırk aynmı güden, adam öldürmekten zevk alan, adalet duygusundan yoksun, Mısır'a bir tann olarak giren, çok tanrılı Grek dinine mensup bir homoseksüeldir." Fakültede sıra Türk Dili Bibliografyası dersine gelince: "Atatürk harf inkılabı yaparak Türk dünyasına en büyük kötülüğü yapmıştır." Eiektror& posta: [email protected] T«i: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Avnıpa Birliği, tanmda ödün istemiş... "Dimyat'a gitmeden evdeki bulaurdan olduk\" ürkiye'nin demokratikleşmesi lazım... Türkiye'nin demokratikleşmesi için ne yapılması gerekiyorsa eksiksiz ya- pılması lazım... Örneğin herkesin 1 'den Demokpatikleşiyonuz 500'e kadar sayması gerekiyorsa, herkes oturup 1 'den 500'e kadar saymalıdır. Neden 500, 500 de nereden çıktı demeyin. 500, Türk demokrasisinde önemli bir rakamdır. Bir dönüm rakamıdır. Hafızanızı yoklayın... Ülke sorunlarının çözümü için 500 gün vaadedilmişti, unuttunuz mu? Ne günlerdi değil mi! Ama vadesi gelmeden bırakıp gitmişti... Başka şeyler vadeden birinin bu dünyadaki va- desi dolmuştu da onun yerini doldurmuştu hani! Neyse biz şimdi yeni 500'e bakalım. Evet, 1 'den 500'e kadar sayarak demokratikleş- meyi sağlayacağız ama memlekette halen bir de- mokrasi varolduğu için aynı zamanda gereken hoş- görüyü de göstermeliyiz. Bu konuda bazı önerilervar... • •- 69'un değiştirilmesi isteniyor. 1 'den 500'e kadar sayarken 69'u uzatarak söyle- meliyiz... Aaaaaltmışşşşşşşdoooookuzzzzzzz gibi. Bir zararı var mı? Hiç bir zararı yok... Üstelik, tekdüze giden sayıma bir renk katıyor. 69'u uzatmakta anlaştığımıza göre şimdi bıraka- lım herkes uzatmayı kendi sevdiği makamdan söy- lesin. Çeşitlilik olsun. Demokrasi işte bu renklerle daha güzel olacak. Bir de 312'inin kaldırılması isteniyor. Madem demokratikleşiyoruz, haklı bir istek... 500 tane sayı var... 312'yi kaldırsak ne olur ki... Kim fark eder? Ne fark eder? Zaten kurallan biz koymuyor muyuz? llla 500 tane farklı sayı olması gerekiyorsa -ki bu önemli bir husus sayılmalıdır- o zaman 312'yi çıkar- tınca 501'e kadar sayarız. / ^ . . . İşte demokrasi bu... ' '"" * Demokrasilerdeçaretükenmez... ,..' ^, Ömür biter çare bitmez... Evet, Türkiye'nin demokratikleşmesi için başlıyo- ruz saymaya: 1, 2, 3, 4, 5... 69'a gelince uzatıyoruz... 312'yi kaldırıp atıyoruz... 311 313 314 315 Ha gayre't: 490, 491, 492, 493, 494, 495, 496, 497, 498, 499, 500. Veee501! İşte bu kadar... * • SESSÎZ SEDASIZ (t) NVRİKURTCEBE Yüksek Yerilim Hattı Erdinç UTKU Ne kadar dönersen dön, sonunda kendine gelirsin! Methiye öyle olmaz, işte böyle olur Geçen ay, Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölüm Başkanı Profesör Doktor Talat Halman, elinden ödül aldığı Dışışlerı Bakanı Ismail Cem'e Türkçe'ye çevirisı yapılamayacak düzeyde bir Ingilizce ile methiye manzumesi yazarak edebiyat tarihine maloldu... Hal böyle olunca Gündüz Aybay'ın bir süre önce gönderdiği "So- Side"yi kamuoyuna duyurmakta geç kalmış sayılmayız... Sone'nin So'su ile Kaside'nin Side'sinden oluşan So-Side'nin yazarı ise Yal-Oz... Yal-Oz'u açmak gerekirse; Yalaka'nın Yal'sı ile Ozan'ın Oz'u! Bayrama denk gelmiş bir pazar tatilinde işte Yal-Oz'dan "So-Side" ile farklı bir keyif: Ironiden habersiz ham ervaha aldırman!/ Yolunuzda yürüyün, yürü ya Talat Halman. • Helal olsun bu yollar, hem fılozof hem yazar,/ Hemi sanat adamı, mütebessim kahraman. Cem'in yağı tamamdır, sırada Ecevit var,/ Yağdanlıkta yağ kalsın, beklemede Süleyman. Şekispiri tanımaz, sone'den çakmaz hanzo,/ Sen Nazım'da, koşma'da kalmışsın, halın duman. Ne de başarılıymış Hariciye Hazırı,/ Tahtalara tıklayın, nazar degmesin, aman! Bay Cem'in erdemi çok, bu so-side çok uzar,/ Nehar kısa kes sözü, 'par-ra' demektir zaman. ÇED KÖŞESt OKTAY EKİNCİ 'Mimarlık kültürü'... Çarşatnba akşamlan NTV kana- lında artık "mimarlık" var. Tepe Grubu'nca kurulan "Tepe Mimar- lık Kültür Merkezi" (TMKM), Türkıye'dekı ve dünyadaki çagdaş mimarlık ürünlerini ve gelişmelen "Mj|P#rfjk ve Yaşam" adJı prog- ramında tanıtıyor. TMKM'nin buna paralel diğer bir etkinlıği de. XXI adlı dergı. "Mimarük Kültürü Kendi Dergi- sini Yarattı" sloganıyla ilk sayısı "seçkin kitapçılarda"... Açıklandığına göre TMKM, Te- pe Grubu'nun 30. yılı nedeniyle Te- pe tnşaat' ın bir gırişimi olarak ku- rulmuş. İlk. kapsamlı projesi olarak tanıtılan "Mimarlık Kültürünü Yayma Projesi" ıse NTVdekı prog- ram ve XXI'in yanı sıra ulusal ve uluslararası "sergileri", "konfe- ransları", "mimari inceleme ge- zilerinT, "yayınlan", "kitapbk" ve "Internet sitesini" ve bu pro- jeye mimarlann katılımı için "Mi- mariık Kültürü Kulübü" şeklin- de bir "örgütlenmeyi" de içeri- yor... Bir süre önce. "TarihtenGünü- müze Anadolu'da Konut ve Yer- leşme" adlı kıtabı da yayımlayan TMKM, 6 Mart 2000 Pazartesı ak- ması öngörülen "kuzey ormanla- rı içinde" ınşa edıldı. Gerçi. aynı davranışı sergıleyen diğer şirketle- nn villalarına göre çok daha özen- lı bir mimanye de sahıpler, ama yer seçımlennde "İstanbuPa ve plan- lama ilkelerinc saygUı" olduklann- dan söz etmek pek mümkün değil... Benzer şekılde, Gaziantep'teki, vaktiyle "mimari yarışma" ile planlanmış 100. Yıl Parkı'ndakı spor ve rekreasyon alanının, imar planı değışıklığıyle "ticaret alanı- na" dönüştürülüp üzerinde dev bir "auşveriş merkezi" kurulması da Tepe Grubu'nun imzasını taşıyor. Üstelik, Mimarlar Odası'nın ken- te duyarlı "mimarlık kültürünü savunma" adına açtığı dava bıle beklenmeden başlanan bir ınşaatla... Yaklaşık ikı yıldır Eskişehir'de duyarlı çevrelerı çıleden çıkartan ve Porsuk Çayı kıyısında bırbölü- mü de SlT ıçınde kalacak şekilde ya- pılmak istenen "Porsuk Şebir" ad- lı proje de vıne Tepe Grubu'nun "mimari etikle" de taban tabana çe- hşen diğer bir gınşimi. Şımdı aynı "gerilim", son ay- larda Trabzon'da da yaşanıyor. Çün- kü Tepe Grubu'nun bu kentte de kurmak ıstedıği büyük "eğlence- Ormanın içindeki Beykoz Konaklan neyin kültürü? şamı tstanbul'daki Lütfü Kırdar Kongre Sarayf nda parlak bir "ta- mtım gecesi" düzenledi. Çok sayı- da tanınmış mimanmızın, "koyu - renk elbise" koşuluyla davet edı- lıp ağırlandığı gecede (benim ışim çıktığı için gidemedim) yine TMKJvTnın düzenlediğı "Mimar- lıkta Yeni Arayışlar" yanşması- nın ödül töreni de yapıldı. ••• Mimarlık alanındaki bu hızlı ve görkemlı çıkışmdanötürü Tepe Gru- bu'nu kutlamak ve başanlar dilemek elbette ki boynumuzun borcu... Bu ülkede bınlerce yıllık geçmişı olan mimarhğı. ancak "depremden son- ra" (ve onu da sadece sağlam yapı özlemıyle) anımsayabilen bir top- luma "mimarlık kültürünü yay- mak" ıçın buncaçabayıve "mas- rafı" göze alan her kım olursa ol- sun, öncelıkle "teşekkür" etmek ge- rekıyor. Ne var ki, aynı grubun, yine "mi- marlıkla" doğrudan ılgıli olarak ızledığı ımar polıtıkalanna ve yatı- nmlanndaki "yerseçimi kültürie- rine" bakıldığında, bütün bu güzel görünen çabalan "gölgeleyen" tu- tumlar ıster ıstemez "soru işaret- lerine" de neden oluyor... Örneğin Tepe Grubu'nun "göz- bebeği" kabul edilen "Beykoz Ko- naldan", nâzım planlarda "tstan- bul'un akciğerleri" olarak korun- alışveriş ve rurizm kompleksi" için seçılen yer, kıyı kuşağındakı "fuar ve park alanının" tam or- tasında kalıyor. Koruma Kurulu bu kıyı alanını "SİT'e bağlı koruma bölgesi" ilan ettiği için de Tepe'nin yatınmmı bekleyen çevreler, Trab- zon'da yıllardır "mimaıiığın onu- nınu" savunan Oda Başkanı Bekir Gerçek'e ve Kurul üyelenne acıma- sızca saldınyorlar... ' ••• XXI'in sunuş yazısında, dergi- nın edıtörü Prof. Dr. Haluk Pamir haklı olarak diyor ki: "Şehirierimi- zin büyük parçalannı, rasgele ya- püan yapılarla tahrip ettik..." Ay- nı yazıda, derginin içeriğine "ka- nşmama" karan alan Tepe A.Ş.'ye de tesekkür eden Pamir, mimarlık kültürünü paylaşacak herkesten de "katkı beklediklerini" duyııruyor. Bu durumda, bizim de iki geliş- meyi beklememiz, "hakkunız" olu- yor. Birincisı, "Mimarlık kültü- rünün yarattığı" XXI'ın "rasge- le yer seçimleriyie yaratılan kent- sel tahribat" konusunda yukanda- ki türden örnekleri de açıkça sorgu- laması. Ikincisı ıse Tepe Grubu'nun, bundan böyle yme "mimarlık kül- türü" gereği. yer seçiminde "mi- marlık eriği yoksun olan" proje- lerden artık vazgeçeceğini de açık- ça ılan etmesi... Beklıyoruz... KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK [email protected] s ,î.^ . 13İ ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACI / -V' HARBI SEMÎH POROY [email protected] •*•* •*»•': .;.',» ''X.r . * . ; • • • • ' • . ' KEDİ LEVO APTÜÜKA TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 19 Mart TARZAN'IN İ9SO'O£ 8ueÜN,AMERİKALI gOMANCI ED6AR RICE 8URROUGHS (RURROZ), 75 yAÇlNDA IOS AUGELES'TE Ğt-DU. KISA BİR ÖĞRENİMOEN SOA1SA, YILLARCA Ç.OK ÇEŞÎTLİ İŞLE&E Gİ- RİP ÇIKAN VE HlÇ BİSÜNOE 8AÇAKILI OLA- MAYAN BUO20U6HS, İUC KEZ 36 YAÇlAJPA DÜŞSEL ÖYKÜLBR. »42MAyi OEMEMİŞTİ. ÖNCE, KONUSU MA&S'TA 6EÇEN SEJSÛ- VENLER yiAZCH. BUNLAR TVnjlMHCA, İ9i4'm, "7ARZAN,MAYMüN ADAM"l YA- Y/MLA7T7. 6Ö&DÜĞU BÜVÜK İLG( NEDENİY- LE PE, BU KONUDA OTUZ0AN ÇOK POPÛ- LEJ? ROMAM YA2OI. "ORMANLAR fOSALl" NIN SEflÜVENL££tAF&KÂDA GfÇfYOGDU , BUBKOUGHS OI&YA HİÇ 6İTMEM?Çri!. PANO DENIZ KAVUKÇUOGLU 2000 TÜPkiyesi'nden Kurbanlık Görüntüler Birçok Türkiye Müslümanının ileride, geriye dö- nüp baktığında belleğinde canlanacak anıların- dan biri de bu yılın Kurban Bayramı günlerinde te- levizyon ekranlarında hep birlikte izlediğimiz "öo- ğa avlan" ve kendılerini kesen "amatör kasaplar" olacaktı hiç kuşkusuz... Gerçekten de hiçbiryıl bu yıl olduğu kadar çok sayıda boğa kaçışına, boğa kovalamacasınatanık olmamıştık... Kentlerimızde, köylerimizde binlerce Müslüman ellerinde tüfek- ler, satırlar, baltalar, bıçaklar, ipler ve kementlerle ellerinden kaçan boğalann peşine düşmüş, yurt ge- nelinde kitlesel bir "boğaavı" başlamıştı. Kimi za- man saatler süren kovalamacalardan sonra yor- gun düşen hayvan "biryer"de kıstınlıyor ve hemen oracıkta bıçak altına yatırılıyordu. Bu yer, "heryer" olabıliyordu karatiı boğa avcısı Müslümanlar için... Bir tarla, bir okul bahçesi, bir park ya da bir yol kavşağı, hiç fark etmiyordu. En dramatik sahneler Kayseri'de yaşanmıştı... Kaçan bir boğa uzun süren kitlesel uğraşlardan sonra bir okulun bahçesinde kıstırılmış, alnının ortasına önce bir satır darbesi yemişti. Yüzü gözü kan içinde kalmış hayvan hâlâ direniyordu. Bu kez üzerine iplerle, kementlerle saldırılmış, bahçe duvarının dibindeki birağaca bağlanan kurbanlık boğa" artık kaçamayacak duruma getirilmişti. Ekranlarda "avc//ar"ın bastırılmayan öfkelerine tanık oluyorduk. Biri duvarın üzerine çıkmış, hayvanın kafasını tekmelerken, bir başkası elindeki kasap bıçağını hayvanın böğrüne saplamaya çalışıyordu. Boğa, arkasından yaklaşan bir "avc;"nın elindeki satııia önce iki ayağını kırması, sonra da kınlan ayaklannı kesmesiyte çökertilebilmişti ancak... Televizyon habercısı, hayvanın gözlerinden yaşlar geldiğini söylüyordu. Biz de görüyorduk ağladıgını boğanın... Ayakları kınlmış, kesilmiş, tekmelenen, bıçaklanan zavallı hayvan inlıyor, gözyaşı döküyor, "insan" denen yaratığa direnmenın bedelinı acılarla ödüyordu. Orada kesmişlerdi hayvanı. Oysa "kurbanlık" da olsa, bir canlıya "reva" görülen bu "zulmün" hiçbir dinde yeri yoktu. Müslümanlık, "yürüyemeyecek kadar sakat olan hayvanlann" kurtoan edilemeyeceğini, bu kurbanın "nafile" sayılacağını söylüyordu. Kurbanlık hayvanların kesim öncesi yaralanması, sakatlanması, ayakta duramayacak duruma getirilmesi "günah" sayılıyordu. Sokaklarda, alanlarda boğa kovalayan Müslümanlar "günah" ışlediklerıni bılmiyorlardı herhalde... Daha birçok şeyi bılmedikleri gibi... Kurban, kitaplı dinlerde de, daha öncesinde de bir Tann'ya ya da başka doğaüstü variıklara sunulan "can"dı. Bir yükümlülük olarak Islamiyete Hicret'in ikinci yılında, 623'te girmışti. Kökü Hz. ibrahim'e dayanan bir gelenekti. Kitab-ı Mukaddes'te ilk adı Abram olarak geçen ve "zürrlyetsiz" olan Hz. Ibrahim, "Eskı Ahif'e göre Tanrı tarafından gönderildiği Kenan diyanna vardığında, Tann'dan bu diyarın "zürriyeti"r\e kalacağı sözünü almıştı. Kansının carıyesi Hacer'den doğan oğlu ismail'in djşında, 100 yaşında iken karısı Sara'dan ishak adında bir oğlu daha olmuştu. Bundan bir yıl önce de 99 yaşında iken, adının artık "Ibrahim" olacağı bildirilmişti kendisıne. Inancını sınamak isteyen Tanrı'nın buyruğu doğrultusunda Ishak'ı kurban etmeye hazırlanırken, Tanrı tarafından oğlunun yerine kurban edilmek üzere bir koç göndenlmiştir kendisine. Hz. İbrahim'e, oğlunu kurban etmek üzereyken bir "kurbanlık" gönderilmesi olayına yer veren Kuran da bunu Hz. Ibrahim'i sınamaya yönelik bir olay olarak değerlendirir. Ne var ki Kuran, Tekvin Kıtabı'nın aksine, Islamdaki kurban geleneğinin yanı sıra ilk kez sünnet olan peygamber olarak "sünnet geleneği"n\n de başlatıcısı sayılan Hz. Ibrahim'in oğlu İshak yerine diğer oğlu Ismail'i kurban etmek üzere olduğunu belırtir. Islamiyete göre oğlu Ismail ile birlikte "Kâöe"yi inşa ettiğine inanılan Hz. Ibrahim 175 yaşında ölmüş, Makpela Mağarası'na, kansı Sara'nın yanına gömülmüştür. Musevilik ve Hıristiyanlıkta olmayan "kurban", Islamiyette vardır ve kabul edildiği 623 yılından bu yana 1377 yıldır sürdürülmekte olan birgelenektir. ınanca bağlı bir Vec/be "dir. Bu nedenletartışılacak bir yanı yoktur. Ama bu "dini vecibe" kimseye, yılda üç gün de sokaklarda boğa kovalamak, okul bahçelerini, yol kavşaklarını kan gölüne çevirmek hakkı vermemelidir. Insanın kendine saygısı, "kurbanlık" da olsa, önce başka canlılara saygı göstermesiyle başlar. Türkiye hiç kimse için elde satırlarla, bıçaklarla, kementlerle hayvan kovalanacak bir "av/a/c"değildir. Olmamalıdırda... Faks: 0 212 723 84 97 BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7SOLDAN S4ĞA: 1/ Üzerınden geçtiği insanla- ra mutluluk ve zenginlik geti- receğine inanı- lan mitolojik kuş... Kınkke- mikleribirara- da tutmak için kullanılan tah- ta gibi düz nes- ne. 2/ Bir ilı- miz... "Fethi - —": Yazanmız. 3/ Bir harita, fotoğraf ya da karika- türün gösterdiği ya da temsil ettığı şeyı belir- ten yazı... Küçük ma- ğara. 4/"— Hanım So- kağı": Halide Edip Adıvar'ın romanı... Kü- çük sukanalı 5/Tarla- yı sürerek dınlenmeye bırakma. 6/ Yunan ra- kısı... Banndırma. II Birsorueki... Nışasta- yı parçalayarak şekere çevirenbirenzim. 8/Hastalıklı,sakat... Birtanmara- cı. 9/ Bir ilimiz... "tnsan bir — misali / Seni eken bi- çer bir gün" (Karacaoğlan). YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Geleneksel Hawaii dansı... Çıkar yol, çare. 2/ Va- şak denilen hayvanın ufak bir türü... Kilime ben- zer, renkli ve motifli uzun yolluk. 3/ 1927-1936 yıl- lan arasında Fransa'nın kuzeydoğu sınınna yapılan ün- lü savunma hattı... Belirti. 4/ Bir pamuk türü... lngil- tere'de çok sevilen bir cıns bira. 5/ " — Gürsel": Ya- zanmız. 6/ Güney Amerika'daki dağ sırası... Şık, lüks ve gösterişli giyim tarzı. II Uzaklık işareti... Başka- lannın sırtmdan geçinen kimse. 8/ Sevap... Bağımlı. 9/.Atın eşkin yürüyüşü... Namazçağnsı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle