Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 MART 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
17
Bilim
Edirne'deki Trakya
Üniversitesi'nin Fen
Edebiyat
Fakültesi'nde bir
profesör, derste Türk
dili ve edebiyatıyla ne
ilgisi varsa Hazreti
Süleyman'ı ve onun
mucizelerini
anlattıktan sonra
hızını alamayıp, "Bu
Amerikalı kafirler
şimdi de Mars'a
gideceklermiş.
Gitsinler bakalım,
Hazreti Süleyman
daha o devirde
ışınlanıyordu" diyor.
Oğrenciler kendi
kendi aralannda
gülüşünce profesör:
"Siz gülün bakalım.
Ama unutmayın ki,
bunlara
inanmayan
idinden çıkar
kafir olur."
Yine aynı
fakültede bu kez
"divan edebiyatfnda
Iskender-i Zülkarneyn
işlenirken söz Büyük
Iskender'e getirilip:
"İçki içen, ırk aynmı
güden, adam
öldürmekten zevk
alan, adalet
duygusundan yoksun,
Mısır'a bir tann olarak
giren, çok tanrılı Grek
dinine mensup bir
homoseksüeldir."
Fakültede sıra Türk
Dili Bibliografyası
dersine gelince:
"Atatürk harf inkılabı
yaparak Türk
dünyasına en büyük
kötülüğü yapmıştır."
Eiektror& posta: som@posta.cumhiBiyetcom.tr T«i: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Avnıpa Birliği,
tanmda ödün istemiş...
"Dimyat'a gitmeden
evdeki bulaurdan olduk\"
ürkiye'nin demokratikleşmesi lazım...
Türkiye'nin demokratikleşmesi için
ne yapılması gerekiyorsa eksiksiz ya-
pılması lazım... Örneğin herkesin 1 'den
Demokpatikleşiyonuz
500'e kadar sayması gerekiyorsa, herkes oturup
1 'den 500'e kadar saymalıdır.
Neden 500, 500 de nereden çıktı demeyin.
500, Türk demokrasisinde önemli bir rakamdır.
Bir dönüm rakamıdır.
Hafızanızı yoklayın... Ülke sorunlarının çözümü
için 500 gün vaadedilmişti, unuttunuz mu?
Ne günlerdi değil mi!
Ama vadesi gelmeden bırakıp gitmişti...
Başka şeyler vadeden birinin bu dünyadaki va-
desi dolmuştu da onun yerini doldurmuştu hani!
Neyse biz şimdi yeni 500'e bakalım.
Evet, 1 'den 500'e kadar sayarak demokratikleş-
meyi sağlayacağız ama memlekette halen bir de-
mokrasi varolduğu için aynı zamanda gereken hoş-
görüyü de göstermeliyiz.
Bu konuda bazı önerilervar... • •-
69'un değiştirilmesi isteniyor.
1 'den 500'e kadar sayarken 69'u uzatarak söyle-
meliyiz... Aaaaaltmışşşşşşşdoooookuzzzzzzz gibi.
Bir zararı var mı?
Hiç bir zararı yok...
Üstelik, tekdüze giden sayıma bir renk katıyor.
69'u uzatmakta anlaştığımıza göre şimdi bıraka-
lım herkes uzatmayı kendi sevdiği makamdan söy-
lesin. Çeşitlilik olsun.
Demokrasi işte bu renklerle daha güzel olacak.
Bir de 312'inin kaldırılması isteniyor.
Madem demokratikleşiyoruz, haklı bir istek...
500 tane sayı var...
312'yi kaldırsak ne olur ki...
Kim fark eder?
Ne fark eder?
Zaten kurallan biz koymuyor muyuz?
llla 500 tane farklı sayı olması gerekiyorsa -ki bu
önemli bir husus sayılmalıdır- o zaman 312'yi çıkar-
tınca 501'e kadar sayarız. / ^ . . .
İşte demokrasi bu... ' '"" *
Demokrasilerdeçaretükenmez... ,..' ^,
Ömür biter çare bitmez...
Evet, Türkiye'nin demokratikleşmesi için başlıyo-
ruz saymaya: 1, 2, 3, 4, 5...
69'a gelince uzatıyoruz...
312'yi kaldırıp atıyoruz...
311 313 314 315
Ha gayre't: 490, 491, 492, 493, 494, 495, 496,
497, 498, 499, 500.
Veee501!
İşte bu kadar... * •
SESSÎZ SEDASIZ (t) NVRİKURTCEBE
Yüksek Yerilim Hattı
Erdinç UTKU
Ne kadar dönersen dön,
sonunda kendine gelirsin!
Methiye öyle olmaz, işte böyle olur
Geçen ay, Bilkent Üniversitesi Türk
Edebiyatı Bölüm Başkanı Profesör
Doktor Talat Halman, elinden ödül
aldığı Dışışlerı Bakanı Ismail Cem'e
Türkçe'ye çevirisı yapılamayacak
düzeyde bir Ingilizce ile methiye
manzumesi yazarak edebiyat
tarihine maloldu...
Hal böyle olunca Gündüz Aybay'ın
bir süre önce gönderdiği "So-
Side"yi kamuoyuna duyurmakta
geç kalmış sayılmayız...
Sone'nin So'su ile Kaside'nin
Side'sinden oluşan So-Side'nin
yazarı ise Yal-Oz...
Yal-Oz'u açmak gerekirse;
Yalaka'nın Yal'sı ile Ozan'ın Oz'u!
Bayrama denk gelmiş bir pazar
tatilinde işte Yal-Oz'dan "So-Side"
ile farklı bir keyif:
Ironiden habersiz ham ervaha
aldırman!/ Yolunuzda yürüyün,
yürü ya Talat Halman. •
Helal olsun bu yollar, hem
fılozof hem yazar,/ Hemi sanat
adamı, mütebessim kahraman.
Cem'in yağı tamamdır, sırada
Ecevit var,/ Yağdanlıkta yağ kalsın,
beklemede Süleyman.
Şekispiri tanımaz, sone'den
çakmaz hanzo,/ Sen Nazım'da,
koşma'da kalmışsın, halın duman.
Ne de başarılıymış Hariciye Hazırı,/
Tahtalara tıklayın, nazar
degmesin, aman!
Bay Cem'in erdemi çok, bu so-side
çok uzar,/ Nehar kısa kes sözü,
'par-ra' demektir zaman.
ÇED KÖŞESt
OKTAY EKİNCİ
'Mimarlık kültürü'...
Çarşatnba akşamlan NTV kana-
lında artık "mimarlık" var. Tepe
Grubu'nca kurulan "Tepe Mimar-
lık Kültür Merkezi" (TMKM),
Türkıye'dekı ve dünyadaki çagdaş
mimarlık ürünlerini ve gelişmelen
"Mj|P#rfjk ve Yaşam" adJı prog-
ramında tanıtıyor.
TMKM'nin buna paralel diğer
bir etkinlıği de. XXI adlı dergı.
"Mimarük Kültürü Kendi Dergi-
sini Yarattı" sloganıyla ilk sayısı
"seçkin kitapçılarda"...
Açıklandığına göre TMKM, Te-
pe Grubu'nun 30. yılı nedeniyle Te-
pe tnşaat' ın bir gırişimi olarak ku-
rulmuş. İlk. kapsamlı projesi olarak
tanıtılan "Mimarlık Kültürünü
Yayma Projesi" ıse NTVdekı prog-
ram ve XXI'in yanı sıra ulusal ve
uluslararası "sergileri", "konfe-
ransları", "mimari inceleme ge-
zilerinT, "yayınlan", "kitapbk"
ve "Internet sitesini" ve bu pro-
jeye mimarlann katılımı için "Mi-
mariık Kültürü Kulübü" şeklin-
de bir "örgütlenmeyi" de içeri-
yor...
Bir süre önce. "TarihtenGünü-
müze Anadolu'da Konut ve Yer-
leşme" adlı kıtabı da yayımlayan
TMKM, 6 Mart 2000 Pazartesı ak-
ması öngörülen "kuzey ormanla-
rı içinde" ınşa edıldı. Gerçi. aynı
davranışı sergıleyen diğer şirketle-
nn villalarına göre çok daha özen-
lı bir mimanye de sahıpler, ama yer
seçımlennde "İstanbuPa ve plan-
lama ilkelerinc saygUı" olduklann-
dan söz etmek pek mümkün değil...
Benzer şekılde, Gaziantep'teki,
vaktiyle "mimari yarışma" ile
planlanmış 100. Yıl Parkı'ndakı
spor ve rekreasyon alanının, imar
planı değışıklığıyle "ticaret alanı-
na" dönüştürülüp üzerinde dev bir
"auşveriş merkezi" kurulması da
Tepe Grubu'nun imzasını taşıyor.
Üstelik, Mimarlar Odası'nın ken-
te duyarlı "mimarlık kültürünü
savunma" adına açtığı dava bıle
beklenmeden başlanan bir ınşaatla...
Yaklaşık ikı yıldır Eskişehir'de
duyarlı çevrelerı çıleden çıkartan
ve Porsuk Çayı kıyısında bırbölü-
mü de SlT ıçınde kalacak şekilde ya-
pılmak istenen "Porsuk Şebir" ad-
lı proje de vıne Tepe Grubu'nun
"mimari etikle" de taban tabana çe-
hşen diğer bir gınşimi.
Şımdı aynı "gerilim", son ay-
larda Trabzon'da da yaşanıyor. Çün-
kü Tepe Grubu'nun bu kentte de
kurmak ıstedıği büyük "eğlence-
Ormanın içindeki Beykoz Konaklan neyin kültürü?
şamı tstanbul'daki Lütfü Kırdar
Kongre Sarayf nda parlak bir "ta-
mtım gecesi" düzenledi. Çok sayı-
da tanınmış mimanmızın, "koyu
- renk elbise" koşuluyla davet edı-
lıp ağırlandığı gecede (benim ışim
çıktığı için gidemedim) yine
TMKJvTnın düzenlediğı "Mimar-
lıkta Yeni Arayışlar" yanşması-
nın ödül töreni de yapıldı.
•••
Mimarlık alanındaki bu hızlı ve
görkemlı çıkışmdanötürü Tepe Gru-
bu'nu kutlamak ve başanlar dilemek
elbette ki boynumuzun borcu... Bu
ülkede bınlerce yıllık geçmişı olan
mimarhğı. ancak "depremden son-
ra" (ve onu da sadece sağlam yapı
özlemıyle) anımsayabilen bir top-
luma "mimarlık kültürünü yay-
mak" ıçın buncaçabayıve "mas-
rafı" göze alan her kım olursa ol-
sun, öncelıkle "teşekkür" etmek ge-
rekıyor.
Ne var ki, aynı grubun, yine "mi-
marlıkla" doğrudan ılgıli olarak
ızledığı ımar polıtıkalanna ve yatı-
nmlanndaki "yerseçimi kültürie-
rine" bakıldığında, bütün bu güzel
görünen çabalan "gölgeleyen" tu-
tumlar ıster ıstemez "soru işaret-
lerine" de neden oluyor...
Örneğin Tepe Grubu'nun "göz-
bebeği" kabul edilen "Beykoz Ko-
naldan", nâzım planlarda "tstan-
bul'un akciğerleri" olarak korun-
alışveriş ve rurizm kompleksi"
için seçılen yer, kıyı kuşağındakı
"fuar ve park alanının" tam or-
tasında kalıyor. Koruma Kurulu bu
kıyı alanını "SİT'e bağlı koruma
bölgesi" ilan ettiği için de Tepe'nin
yatınmmı bekleyen çevreler, Trab-
zon'da yıllardır "mimaıiığın onu-
nınu" savunan Oda Başkanı Bekir
Gerçek'e ve Kurul üyelenne acıma-
sızca saldınyorlar...
' •••
XXI'in sunuş yazısında, dergi-
nın edıtörü Prof. Dr. Haluk Pamir
haklı olarak diyor ki: "Şehirierimi-
zin büyük parçalannı, rasgele ya-
püan yapılarla tahrip ettik..." Ay-
nı yazıda, derginin içeriğine "ka-
nşmama" karan alan Tepe A.Ş.'ye
de tesekkür eden Pamir, mimarlık
kültürünü paylaşacak herkesten de
"katkı beklediklerini" duyııruyor.
Bu durumda, bizim de iki geliş-
meyi beklememiz, "hakkunız" olu-
yor. Birincisı, "Mimarlık kültü-
rünün yarattığı" XXI'ın "rasge-
le yer seçimleriyie yaratılan kent-
sel tahribat" konusunda yukanda-
ki türden örnekleri de açıkça sorgu-
laması. Ikincisı ıse Tepe Grubu'nun,
bundan böyle yme "mimarlık kül-
türü" gereği. yer seçiminde "mi-
marlık eriği yoksun olan" proje-
lerden artık vazgeçeceğini de açık-
ça ılan etmesi...
Beklıyoruz...
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@turk.net
s ,î.^ .
13İ
ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACI
/ -V'
HARBI SEMÎH POROY semihporoy@yahoo.com
•*•* •*»•': .;.',» ''X.r
. * . ; • • • • ' • . '
KEDİ LEVO APTÜÜKA
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 19 Mart
TARZAN'IN
İ9SO'O£ 8ueÜN,AMERİKALI gOMANCI ED6AR
RICE 8URROUGHS (RURROZ), 75 yAÇlNDA IOS
AUGELES'TE Ğt-DU. KISA BİR ÖĞRENİMOEN
SOA1SA, YILLARCA Ç.OK ÇEŞÎTLİ İŞLE&E Gİ-
RİP ÇIKAN VE HlÇ BİSÜNOE 8AÇAKILI OLA-
MAYAN BUO20U6HS, İUC KEZ 36 YAÇlAJPA
DÜŞSEL ÖYKÜLBR. »42MAyi OEMEMİŞTİ.
ÖNCE, KONUSU MA&S'TA 6EÇEN SEJSÛ-
VENLER yiAZCH. BUNLAR TVnjlMHCA,
İ9i4'm, "7ARZAN,MAYMüN ADAM"l YA-
Y/MLA7T7. 6Ö&DÜĞU BÜVÜK İLG( NEDENİY-
LE PE, BU KONUDA OTUZ0AN ÇOK POPÛ-
LEJ? ROMAM YA2OI. "ORMANLAR fOSALl"
NIN SEflÜVENL££tAF&KÂDA GfÇfYOGDU
, BUBKOUGHS OI&YA HİÇ 6İTMEM?Çri!.
PANO
DENIZ KAVUKÇUOGLU
2000 TÜPkiyesi'nden
Kurbanlık Görüntüler
Birçok Türkiye Müslümanının ileride, geriye dö-
nüp baktığında belleğinde canlanacak anıların-
dan biri de bu yılın Kurban Bayramı günlerinde te-
levizyon ekranlarında hep birlikte izlediğimiz "öo-
ğa avlan" ve kendılerini kesen "amatör kasaplar"
olacaktı hiç kuşkusuz... Gerçekten de hiçbiryıl bu
yıl olduğu kadar çok sayıda boğa kaçışına, boğa
kovalamacasınatanık olmamıştık... Kentlerimızde,
köylerimizde binlerce Müslüman ellerinde tüfek-
ler, satırlar, baltalar, bıçaklar, ipler ve kementlerle
ellerinden kaçan boğalann peşine düşmüş, yurt ge-
nelinde kitlesel bir "boğaavı" başlamıştı. Kimi za-
man saatler süren kovalamacalardan sonra yor-
gun düşen hayvan "biryer"de kıstınlıyor ve hemen
oracıkta bıçak altına yatırılıyordu. Bu yer, "heryer"
olabıliyordu karatiı boğa avcısı Müslümanlar için...
Bir tarla, bir okul bahçesi, bir park ya da bir yol
kavşağı, hiç fark etmiyordu.
En dramatik sahneler Kayseri'de yaşanmıştı...
Kaçan bir boğa uzun süren kitlesel uğraşlardan
sonra bir okulun bahçesinde kıstırılmış, alnının
ortasına önce bir satır darbesi yemişti. Yüzü gözü
kan içinde kalmış hayvan hâlâ direniyordu. Bu kez
üzerine iplerle, kementlerle saldırılmış, bahçe
duvarının dibindeki birağaca bağlanan kurbanlık
boğa" artık kaçamayacak duruma getirilmişti.
Ekranlarda "avc//ar"ın bastırılmayan öfkelerine
tanık oluyorduk. Biri duvarın üzerine çıkmış,
hayvanın kafasını tekmelerken, bir başkası elindeki
kasap bıçağını hayvanın böğrüne saplamaya
çalışıyordu. Boğa, arkasından yaklaşan bir "avc;"nın
elindeki satııia önce iki ayağını kırması, sonra da
kınlan ayaklannı kesmesiyte çökertilebilmişti ancak...
Televizyon habercısı, hayvanın gözlerinden yaşlar
geldiğini söylüyordu. Biz de görüyorduk ağladıgını
boğanın... Ayakları kınlmış, kesilmiş, tekmelenen,
bıçaklanan zavallı hayvan inlıyor, gözyaşı döküyor,
"insan" denen yaratığa direnmenın bedelinı acılarla
ödüyordu. Orada kesmişlerdi hayvanı.
Oysa "kurbanlık" da olsa, bir canlıya "reva"
görülen bu "zulmün" hiçbir dinde yeri yoktu.
Müslümanlık, "yürüyemeyecek kadar sakat olan
hayvanlann" kurtoan edilemeyeceğini, bu kurbanın
"nafile" sayılacağını söylüyordu. Kurbanlık
hayvanların kesim öncesi yaralanması,
sakatlanması, ayakta duramayacak duruma
getirilmesi "günah" sayılıyordu. Sokaklarda,
alanlarda boğa kovalayan Müslümanlar "günah"
ışlediklerıni bılmiyorlardı herhalde... Daha birçok
şeyi bılmedikleri gibi...
Kurban, kitaplı dinlerde de, daha öncesinde de
bir Tann'ya ya da başka doğaüstü variıklara sunulan
"can"dı. Bir yükümlülük olarak Islamiyete Hicret'in
ikinci yılında, 623'te girmışti. Kökü Hz. ibrahim'e
dayanan bir gelenekti. Kitab-ı Mukaddes'te ilk adı
Abram olarak geçen ve "zürrlyetsiz" olan Hz.
Ibrahim, "Eskı Ahif'e göre Tanrı tarafından
gönderildiği Kenan diyanna vardığında, Tann'dan
bu diyarın "zürriyeti"r\e kalacağı sözünü almıştı.
Kansının carıyesi Hacer'den doğan oğlu ismail'in
djşında, 100 yaşında iken karısı Sara'dan ishak
adında bir oğlu daha olmuştu. Bundan bir yıl önce
de 99 yaşında iken, adının artık "Ibrahim" olacağı
bildirilmişti kendisıne. Inancını sınamak isteyen
Tanrı'nın buyruğu doğrultusunda Ishak'ı kurban
etmeye hazırlanırken, Tanrı tarafından oğlunun
yerine kurban edilmek üzere bir koç göndenlmiştir
kendisine.
Hz. İbrahim'e, oğlunu kurban etmek üzereyken
bir "kurbanlık" gönderilmesi olayına yer veren
Kuran da bunu Hz. Ibrahim'i sınamaya yönelik bir
olay olarak değerlendirir. Ne var ki Kuran, Tekvin
Kıtabı'nın aksine, Islamdaki kurban geleneğinin
yanı sıra ilk kez sünnet olan peygamber olarak
"sünnet geleneği"n\n de başlatıcısı sayılan Hz.
Ibrahim'in oğlu İshak yerine diğer oğlu Ismail'i
kurban etmek üzere olduğunu belırtir. Islamiyete
göre oğlu Ismail ile birlikte "Kâöe"yi inşa ettiğine
inanılan Hz. Ibrahim 175 yaşında ölmüş, Makpela
Mağarası'na, kansı Sara'nın yanına gömülmüştür.
Musevilik ve Hıristiyanlıkta olmayan "kurban",
Islamiyette vardır ve kabul edildiği 623 yılından bu
yana 1377 yıldır sürdürülmekte olan birgelenektir.
ınanca bağlı bir Vec/be "dir. Bu nedenletartışılacak
bir yanı yoktur. Ama bu "dini vecibe" kimseye,
yılda üç gün de sokaklarda boğa kovalamak, okul
bahçelerini, yol kavşaklarını kan gölüne çevirmek
hakkı vermemelidir. Insanın kendine saygısı,
"kurbanlık" da olsa, önce başka canlılara saygı
göstermesiyle başlar. Türkiye hiç kimse için elde
satırlarla, bıçaklarla, kementlerle hayvan
kovalanacak bir "av/a/c"değildir. Olmamalıdırda...
Faks: 0 212 723 84 97
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7SOLDAN S4ĞA:
1/ Üzerınden
geçtiği insanla-
ra mutluluk ve
zenginlik geti-
receğine inanı-
lan mitolojik
kuş... Kınkke-
mikleribirara-
da tutmak için
kullanılan tah-
ta gibi düz nes-
ne. 2/ Bir ilı-
miz... "Fethi -
—": Yazanmız.
3/ Bir harita,
fotoğraf ya da karika-
türün gösterdiği ya da
temsil ettığı şeyı belir-
ten yazı... Küçük ma-
ğara. 4/"— Hanım So-
kağı": Halide Edip
Adıvar'ın romanı... Kü-
çük sukanalı 5/Tarla-
yı sürerek dınlenmeye
bırakma. 6/ Yunan ra-
kısı... Banndırma. II
Birsorueki... Nışasta-
yı parçalayarak şekere
çevirenbirenzim. 8/Hastalıklı,sakat... Birtanmara-
cı. 9/ Bir ilimiz... "tnsan bir — misali / Seni eken bi-
çer bir gün" (Karacaoğlan).
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Geleneksel Hawaii dansı... Çıkar yol, çare. 2/ Va-
şak denilen hayvanın ufak bir türü... Kilime ben-
zer, renkli ve motifli uzun yolluk. 3/ 1927-1936 yıl-
lan arasında Fransa'nın kuzeydoğu sınınna yapılan ün-
lü savunma hattı... Belirti. 4/ Bir pamuk türü... lngil-
tere'de çok sevilen bir cıns bira. 5/ " — Gürsel": Ya-
zanmız. 6/ Güney Amerika'daki dağ sırası... Şık, lüks
ve gösterişli giyim tarzı. II Uzaklık işareti... Başka-
lannın sırtmdan geçinen kimse. 8/ Sevap... Bağımlı.
9/.Atın eşkin yürüyüşü... Namazçağnsı.