27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19MART2000PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr 15 GecedemüstakbelmeslektaşlanMengüErteliçin ellinin üzerindeyelektasarlanuşlardı sonu yok'SADIK KARAMUSTAFA Onun ölümüyle ilgili bir şeyler söy- lemek bana zor geliyor. 20 Nisan 1995 'te Istanbul Devlet Tiyatrosu, Mengü Ertel için bir gece düzenle- miş ve benden bir konuşma yapmam istenmişti. Konuşmayı bugün yap- saydım herhalde yine aynı şeyleri söylerdim. Toplantıyı düzenleyenler bu akşam burada Mengü Ertel'le ilgili konuş- mamı isteyince önce paniğe kapıl- dım. Yüzlerce insanın önünde, be- nim gibi, derdini görsel yöntemlerle anlatmaya alışmış biri için konuşma yapmak hiç de kolay değildi. Ostelik herkesin çok iyi tanıdığı biri için, kim- senin bilmediği ilginç şeyleri nöreden bulup söyleyebilirdim. Bu yüzden Mengü Ertel'le ilgili konuşmaktansa onun için kendi yöntemlerimizle bir şeyler yapmamız gerektiğini düşün- düm. Konuyu Emre Senan a açtım. Mimar Sinan Üniversitesi Grafîk Bö- lümü'nde Emre Senan dördüncü sı- nıflara, ben üçüncü sınıflara aynı der- si veriyoruz. Pazartesi öğleden son- ra saat 13.30'da konuyu anlatıyoruz. Üç buçuk saat boyunca, karşılıklı ko- nuşmalann da yer aldığı yoğun bir çalışma yapılıyor, akşam beşte yapı- lan işler toplanıp değerlendiriliyor. Böylece öğrencileri, profesyonel ya- şamda karşılaşacaklan hıza alıştır- mayı amaçlıyoruz. En iyi yelekle anlatılabüir O günyaratıcı fıkir Emre Senan'dan geldi: "Oğrencilerden, Mengü Ertel için biryeJektasartamalarmı isteyetim. Çünkü yelek, Mengü'nün en çok giy- diği, neredeyse üniforma haline getir- diği bir eşya. Mengü Ertel en iyi bir yelekle anlanlabilir." Konuyu hemen öğrencilere aktardık. Çok zevkli bir çalışma oldu. Sonunda Mengü Ertel için müstakbel meslektaşlan tarafın- dan tasarlanmış ellinin üzerinde ye- lek ortaya çıktı. Az sonra bu yelekle- ri izleyeceksiniz. Yelek projesinin • Bizden önceki kuşaktan bazı tasanmcılara, gençler hakkında ne düşündükleri sorulduğunda Mengü Ertel 'in yanıtı şöyle olmuştu: "Genoi, yaşlısı, amatörü, profesyoneli, az veya çok yeteneklisi, hepimiz aynı yönde koşuyoruz. Bu yanşın sonu yok, terk edenler veya katılanlar olacak, ama yanş hiç sonuçlanmayacak." dosyasını bu gecenin anısı olarak, projeye katılan öğrencilerden Tolga Karabulut, Mengü Ertel'e sunacak. Sevgili konuklar, Mengü Ertel'le ilgili çok hoş anılannı anlatıılar. Be- nim ne yazık ki Ertel'le birlikte ya- şanmış böyle anılarım yok; sadece içinde Mengü Ertel olan anılanm var. 196O'lı yıllann ikinci yansında Is- tanbul Güzel Sanatlar Akademisi'nde öğrenciyken grafik dünyasına gözü- mü üç önemli isimle açtım. Bunlar- dan ilk ikısı, kitap kapaklannda im- zasını gördüğüm Sait Maden ve Aka- demi'de açılan bir sergide afişlerini iz- ledigim YurdaerAltıntaş'tı. Ertel, iş- yerim olan Cağaloğlu'ndaki Arkm Kitabevi binasında, yayın hazırlıkla- n süren Cumhuriyet Ansiklopedi- si'nin yayın yönetmeni Rekin Tek- soy'u ziyarete gelmişti. Selam sabah konuşmalanndan sonra koltuğunun altındaki siyah portfolyoyu açh, için- dekileri Teksoy'a göstermeye ve an- latmaya başladı. Konuşmalardan, zi- yaretçinin Mengü Ertel oldugunu an- lamakta gecikmedim. Gösterdiği dos- yada afiş taslaklan vardı. Olay, yanım- daki masada geçtiği için her şeyi gör- düm, ama Mengü Ertel beni fark et- medi. Mengü Ertel 1969'da Istanbul Alman Kültür Merkezi'nde taslakla- nnı gözucuyla gördüğüm afîşlerin orijinallerini sergiledi. Ben sergiyi gezerken Mengü Ertel oradaydı, bi- rileriyle konuşuyordu. Sergiyi uzun uzun dolaştım. Cumhuriyet Ansiklo- pedisi'ndeki göz aşinalığından beni belki tanır ve konuşur diye düşünü- yordum; yine farkıma varmadı. 1971 yılının kanlı canlı, heyecanlı günleri; 12 Mart sonrası. Genç, yaş- h bir sürü öğrenci ve aydınla birlikte Maltepe Askeri Cezaevi'nin konuk- lan arasındayım. Sabaharfin Eyüboğ- lu, Magdelene Boratav, Şadi Alkuıç anımsayabildiğım ünlü isimler. Baş- langıçta her şey şaka gibi; bizi içe- ri attıktan sonra cezaevinin çevre- sine duvar inşa etmeye başlıyor- lar. Eyüboglu ve ekibi şişelerden ve renkli camlardan riizgâr- gülleri yaparak koğuş- lannı renklendiriyor- lar. Erdöl Boratav, tel örgüler arkasından eşini öptü diye, tu- tuklu ile ziyaretçi arasında büyük ka- lastan ikinci bir en- gel yerleştiriyorlar. Fsyan çıkıyor. Yö- netim giderek sert- leşiyor. Pencerele- rin önüne ışık geçi- ren renkli paneller monte ediyorlar. Yine de panel- le duvar arasındaki boşluktan aşağı- ya baktığımızda gelen ziyaretçileri görebiliyoruz. Gençlerden biri Men- gü Ertel'i tanıyor ve bağırarak ondan afiş istiyor. Ben de yanmdayım, ama doğal olarak Ertel beni yine fark et- miyor. Mengü'nün ertesi hafta getir- diği afîşler ve kartpostallar aylarca Maltepe Askeri Cezaevi'nin soğuk duvarlannı renklendiriyor. 'Biz sizden vazgeçemeyiz' 1975 yılında Alman Kültür Merke- zi'nin düzenlediği "Güzel Kftaplar" afiş yanşmasında birinci oldum. Jü- ride Mengü Ertel de vardı ve ilk de- fa beni fark erti. Bundan sonra çeşit- Mengfi Ertel için 1995'te tstanbul Devlet Tiyatrosu bir gece düzerdemişti. li yanşmajürilerinde, sergilerde, Gra- fikerler Meslek Kuruluşu etkinlikle- rinde, pek çok yerde beraber olduk, sohbet etrik, tartıştık, birlikte pek çok anımız oldu. Bir gün bir şeye kızdı, GMK üyeliğinden istifa etmek iste- di. Yönetim kurulu olarak kabul et- medik. Yeni bir istifa mektubu yolla- dı, şöyle cevap verdik; "Sayın Men- gü Ertel, siz bizi bırakabilirsiniz, ama biz sizden vazgeçemeyiz. Bu >üzden is- tifanızı yine kabul etmiyoruz." Sevgili Mengü Ağabey, Milliyet Sanat dergisinin 1 Eylül 1981 sayısın- da, "Grafikte Gençler" başhklı bir özel bölüm yayımlamıştı. İçinde be- nim de bulunduğum on genç grafik tasanmcısının kısa özgeçmişlerine ve işlerine yer veriliyor, bizden önceki kuşaktan bazı tasanmcılara da, genç- ler hakkında ne düşündükleri sorulu- yotfdu. Siz verdiğiniz yanıtta şöyle diyordunuz: "Genci, yaşbsı, amatö- rü, profes>oneli, az veya çok yetenek- lisi, hepimiz aynı yönde koşuyoruz. Bu yanşın sonu yok, terk edenler ve- ya katılanlarolacak, ama yanş hiç so- nuçlanmayacak.'' Yanş bitmedi ve hiç bitmeyecek Mengü Ağabey. Kafanıza, elinize, yüreğinize kuvvet, koşmaya devam edin. in Büyültmeler'i Grafik üretim serüveninde başta gelen özelliği, tasanm sınırlan içinde kalmaya direnmedir AYKUT KÖKSAL Mengü Ertel'in kırk yıla ulaşan grafik üretim serüveninde başta gelen özelliğin, tasanm disip- lininin sınırlan içinde kalmaya direnme oldugu- nu söyleyebiliriz. Türkiye'nin çağdaş grafik ta- sanm tarihinin başlangıç dönemini oluşturan 6O'lı yıllarda gerçekleştirdiği tiyatro afişlerinde bu di- renmenin de ipuçlan ortaya çıkar Bu afişlerin önemli bir bölümü, tasanm disiplininin olmazsa olmaz bir öğesi olan "sipariş"i dışanda bı- rakan çalışmalardır. 20. yüzyıl grafik tasanmında belirleyici bir rol oy- nayan "yazT da bu afişlerde ikincil konumda yer alır ve Er- tel, tt resimleme''ye yaslanan anlatım dilini yapıtının ayı- ncı özelliği kılar. Bu ilk ti- .vatro afişlerinin ardından, Mengü Ertel'in üretimi- nin ağırlık noktası tasa- nm disiplininin daha da dışına kayacaktır. Ak- törlük Hakkında Aykın Çizgiler (1969), Do- ğurgan Döngü(1979), ve Oyuncular(1988) tiyat- ro bağlamında kalan, ancak programuıı Ertel'in belirlediği serbest çalışmalardır. Bu çalışmalarda, Mengü Ertel'in ilkafişlerinden ben metaforlar üze- rinden yürüyen anlanmı maske izleğiyle buluşur. Hibni Yavuz,oyuncular için yazdığı "Mengünün Yüzleri'' başlıklı yazıda şöyle diyor: "Maskefi baJoda maskenin arkasıdır, gösterilendir, önemli olan, tiyatroda ise maskenin kendisL. Mengü, iş- te bu maskevi, oyuncunun oyun yüzünü sıradan bir gösteren ohnaktan çıkanp bir eğretflemeye dö- nüştürüyor." Zamanla ve mekânla beürlenmiş Gerek tasanm disiplininin dışına kayma iste- ğinin, gerekse de tiyatro bağlamının belirleyici- liğimn yalnızca Mengü Ertel'de değil, YurdaerAJ- bntaş ve Bülent Erkmen'in üretiminde de öne çıktığını biliyoruz. Altıntaş'm da tiyatro afişleri- nin ardından Karagöz dizisiyle kendi programı- na yöneldiği, bu çalışmalarda geliştirdiği kendi söz- lüğünü yine ağırlıklı olarak serbest çalışmalarla var ettiği görülüyor. Erkmen ise bir yandan tiyat- ro afişlerini programdan özerkleşme alanı olarak seçiyor, öte yandan çağdaş sanat bağlamına gire- cek kavramsal işler üretiyor. Işte Mengü Ertel'in Dolmabahçe Kültür Mer- kezi'nde yer alan Büyültmeler'ini de bu çerçeve- de değerlendirmek gerekiyor. Ertel'in çalışması iki aşamadan oluşan bir süreci içeriyor: "Kor- kunç tvan", "Hacivat", "Karagöz", "Neptün", "Pan", "Don Juan" gibi tiplemeleri ya da kûş, bö- cek gibi temalan soyutlamalarla işaretlere dönüş- türen bir dizi "grafik" gerçekleştiriyor Ertel. Yön- lendiriciliği kalemin kendisine bırakan, eski hat- lann doğal akışını anımsatan çizimler çıkıyor or- taya. Ardından Ertel, bu çizimlerden birbölümü- nü büyültmeye karar veriyor. Boyutlan ise işle- rin sergileneceği mekân belirliyor. Büyültme iş- lemi çağdaş teknolojinin olanaİdanyla ve tek de- falık üretim olanağı tanıyan dijital baskı yönte- miyle gerçekleştiriliyor. Burada içinde yer aldığı bağlamın tanımladığı zaman ve mekânla belirlenmiş bir çağdaş sanat çalışmasıyla karşı karşıyayız. İşler bir yandan bo- • Mengü Ertel ne hattan yola çıkıyor, ne de hat geleneğini kendisine bir anlam bağlamı olarak seçiyor. Çizimlere kaynak olan temalann kendi dünyasından ya da tiyatrodan kaynaklandığını biliyoruz. Ne var ki kalemin sürükleyiciliğinde hat geleneğiyle, özellikle meşklerle aynı kanala giren çizimler çıkıyor ortaya. kendiliğinden- IvŞr ff yutlany- 1 r la o mekâ- nın duvarlanyla iliş- ki içinde oldugunu söylüyor, öte yandan o duvarlardan koparak geçiciliğini (sergi süresiyle tanımlanmış zaman dilimini) gösteriyor. Çağdaş sanatın ana sorunsallanndan biri olan geçicilik, baskılann yer aldığı malzemenin hafifliğinde, ne- redeyse yalnızca baskı yüzeyinin (ya da çizim yüzeyinin) kendisine indirgenmişliğinde ve minimale ulaşan sergileme düzeninde öne çıkıyor. Çizimler, kaplanmayı ça- ğrran çıplak duvaryüzeyine yapışma- ya hazır, ama yapışmamış, hem ona ait hem değil. Baskı yöntemi ve mal- zemesi iletişim sektörünün kullandığı araç- lardan seçilmiş. tletişimciler ise bu araçlan "geçici" olan mesajlannı iletmede kullanıyorlar. Ertel, çalışmasını çağdaş sanat üretiminin kulva- nna sokarken grafik çalışmalanna eklemlenen bir dil kullanmakla yetinmiyor, araç seçimini de yine kendi alanıyla hesaplaşma üzerine ku- ruyor ve aynı mekânda yer alan In Medias Res sergisinden iki yıl sonra yine çağdaş sanatın medium çoğulluğunu işaret eden bir çalışma ger- çekleştiriyor. Hat sanatının iki farklı yorumu var Mengü Ertel'in Büyültmeler'i genellikle de iliş- ki içinde. Birbirini tamamlayan iki ayn düzeyden oluşan bu ilişki, geleneğe dogrudan atıflarla da or- taya çıkmıyor. Bu düzeylerden ilki, çizimlerin bir nekselhatsana- tıyla akraba so- nuçlara ulaşması oluyor. Cumhuri- yetin sanat üretimin- de hat sanatının iki farklı yorumu var. Bun- | a r d a n ı l k ı n i E m i n B a - nn'ınçalışmalanndagörü- yoruz. Bann bir yandan modern yazı düzenlemele- rinde hat geleneğinden ya- T rarlanıyor, bir yandan da hat- tan yola çıkarak soyuta yakla- şan düzenlemelet gerçekleştiriyor. ticinci yorum ise Klee'nin de işaret et- mek istediği gibi hat geleneğini yalnızca biçime indirgeyen iç bağlam üzerinden gelişiyor. Modernizmin, anlamı biçimin iç ilişkilerdüzenin- de gören yaklaşımıyla bütünleşen bu yorum, es- ki hatlann taşıdığı biçim bağlamını yazının anla- mından soyutlayarak kullanmak oluyor. Mengü Er- tel'in çizimleri ise bu iki yorumun da dışında ko- numlanıyor. Ertel ne hattan yola çıkıyor, ne de hat geleneğini kendisine bir anlam bağlamı olarak seçiyor. Çizimlere kaynak olan temalann kendi dünya- sından ya da sinema ve tiyatrodan kaynaklandı- ğını biliyoruz. Ne var ki kalemin sürükle- yiciliğinde, hat geleneğiyle, özellikle de meşklerle aynı kanala giren çizimler çıkıyor or- taya. Bu çizimlerin gelenekle anlam bağını, yani ikinci düzeyi oluşturan ise büyültme edimi ve bü- yültmelerin bağlamla girdiği ilişki oluyor. Bu noktada anımsanması gereken iki ömek var: Edir- ne Eski Cami 'deki duvar yazılan ve Ayasofya'da- ki "çıhar yârn güzuı" levhalan. Dev boyutlannı konumlandığı mekândan ve duvar yüzeylerinden alan Eski Cami'deki yazılaraynı zamanda mekâ- nın anlam bağlamını taşıyan, işaretleyen öğeler. Kazasker Mustafa tzzet Efendi'nin yazdığı, Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali'nin ad- lannı taşıyan 7.5 m çapındaki "çıhar yâr-tgüzm" levhalan ise mekâna 19. yüzyılın ortalannda yer- leştiribniş olmalanna karşın, Ayasofya'daki anlam dönüşümünü aktaran öğelerin başında geliyor. Eski Cami'de anlamın kalıcılığı duvar yüzeyinin üzerinde yer alan yazıda. yani öğenin bağlamın fiziksel bir parçasına dönüşmesinde somutlaşıyor (doğal dil dönemi üretiminin zorunlu bir özelli- ği bu), Ayasofya'da ise bütüne sonradan eklenen yeni anlam, öğenin (yazı levhasınm) sonradan eklenmişliğinde ortaya çıkıyor. Ama her iki du- rumda da öğe bağlamla birlikte anlamlanıyor ve bağlamı anlamlandınyor. Yapıt sözünü gerilimin içindcn söylüyor Mengü Ertel'in çizimleri de bir yandan Eski Ca- mi 'deki duvar yazılan gibi tek başına bir enute ta- nımlamaktan uzak duruyor (a grafik''leri taşıyan malzemenin yalnızca çizim yüzeyine indirgen- mişliğini belirtmiştik) ve duvann fiziksel olarak bir parcası olmamalanna karşın boyutlanyla ve sergilenme düzenleriyle duvara ait olduklannı söylüyor, bir yandan da Ayasofya'daki yazı lev- halan gibi bütüne sonradan eklendiğini, ama ge- çici bir sergi söz konusu olduğu için de bir süre sonra bütünden kopacağını söylüyor. Çizim pa- nolannın varla yok arasında duran maddi gerçek- liği ve uçuculuğu, gelip geçiciliği daha da belir- gin kılıyor. Tarihiyle ve çıplak taş örgü duvarla- nyla kalıcı ağırlıgını anlatan sergi, mekânının bu hafif ve geçici öğelerle buluşması ise tüm bağla- mı tanımlayan şiddetli bir gerilim yaratıyor. Işte Ertel'in yapıtı da sözünü bu gerilimin içinden söylüyor. Sonuç olarak bağlamsal bütünlüğün pe- şindeki çağdaş sanatın, bu bütünlüğe sa- hip geleneksel structure'ler- le ilişkisinin, Türkiye'nin çağdaş sanatçı- lanna önemli bir hesaplaşma alanı yarathğmı yeniden anımsarsa, Mengü ErteFin Büyültmeler'inin de hangı açılımlara olanak sağladı- ğını görebiliriz. * Aykut Köksal'ın 1999 yılının Nisan ayında Dolmabahçe Kültür Merkezi 'nde yer alan, küratörlüğünü üstlendiği Mengü Ertel 'in 'Büyültmeler' başlıklı son sergisi için yazdığı yazı. KUŞBAKIŞI MEMET BAYDUR İki Kalas, Bir Heves Kimi tiyatrocu dostlanmın birzamanlar pek sev- diği, eski tiyatro yazan, şimdiki Çek Cumhuriye- ti Cumhurbaşkanı Vaclav Havel bir açıklama yapmış. Havel kendisinden sonra Çek Cumhuri- yeti'nin başkanlığına Madeleine Albright'ın se- çilmesini istiyor. Amerika Birleşık Devletleri'nin dtşişleri bakanı Albright, sağci oyun yazar Havel'in cumhurbaşkanı adayı. Bu hanım Çek asıllı oldu- ğu için yasal açıdan önünde bir engel yok. Ame- rikan vatandaşı olması da bir engel değilmiş. Yi- ne de bu teklifın bir zamanlar yazarlık yapmış bir politikacıdan gelmesi üzücü. Çek halkını küçük düşüren bu teklif o ülkenin en yüksek makamın- dan geliyor üstelik. Bir Dario Fo oyunu gibi! Tiyatrodan açılmışken bu Kuşbakışı, isterseniz oradan devam edelim söze. Devlet Tiyatrolan'nın eski genel müdürleri bir araya gelip bir basın bil- dirisi imzalamışlar. Bozkurt Kuruç, Lemi Bilgin, Turgut Özakman, Yücel Erten, Ergin Orbey, Mehmet Ege ve Raik Ainıaçık. Birbirine benze- meyen yedi tiyatro adamı. Söylediklerini okuyun- ca bu girişimi alkışlamak gerekiyor diye düşün- düm. Oldum bittim söylerim, ödenekli tiyatrolar tümüyle özerk bir yapıya kavuşturulmalı; devlet cömertçe yardım etmeli ve tiyatroculann işine hiçbir zaman, hiçbir şekilde kanşmamalıdır. Tryat- ro sanatı da, devlet tiyatrosunun işleri de üç beş bürokratın fikriyatına, bakanlığın paşa keyfine bı- rakılmamalıdır. Ama bunu söylediniz mi kötü adam oluyorsunuz. Oysa işte, birbirine hiç mi hiç ben- zemeyen yedi eski genel müdür de bunu istiyor- lar. Bu dayanışmayı biraz ihtiyatla ama son dere- ce sağlıklı bir adım olarak görüyorum. Şimdiki yönetimi birçok bakımdan geçmiş yönetimler- den çok da farklı bulmasam da, bildiride söyle- nen her şeye katılıyorum. Hele bir bölüm var ki benim de çok canımı sıkıyor dogrusu. İki yüz ka- dar sanatçı hakkında soruşturma açılmış Devlet Tıyatrosu'nda. Türkiye'nin 2000'li yıllann başın- daki durumunu yansrtan bir kararlar zincirinin kü- çük bir halkası mı bu? Diyaloğu yadsıyan, dedi- ğim dediktir diyen, devletin dışında gül koklama- yan, kafa kopartan, adamın anasını ağlatan akın- cı bir düşünce birliigiyle mi karşı karşıyayız? Ay- kın, muhalif, başkaldıran, çizgi dışı hiçbir düşün- ceyi kabul etmeyen hot-zotçu bir tavır mı sergi- leniyor? ••" "-- "• .'•' • • • ' - Devlet Tiyatrosu hepimizindir. Bu bildiriyi imza- layan tiyatro insanlannı dinlemeye, ciddiye alma- ya ve söyledikteri üzerinde düşünmeye mecbu- ruz. Devlet Tiyatrolan Edebi Kurulu Başkanı ve ay- nı zamanda yönetim kurulu üyesi Sayın Refik Er- duran, aynı zamanda bilirsiniz oyun yazandır. Bu kuruma gönderilen oyunlann oynanıp oynana- mayacağına karar veren kurulun başındadır ve ken- di oyunları Devlet Tiyatrolan'nda oynanır. Kendi oyunu için degertendirme yapıp "oynanması uy- gundur" karannın altına imza atar konumundan dolayîT Böyle bir durum, uygar ülkeleT! ÖSr yana bırakın, Uganda'da bile görülmüş şey değildir. Bu da yetmez, aynı kişi aynı zamanda Kültür Ba- kanlığı'nın özel tiyatrolara devletin parasal yardı- mının ne kadar olacağına karar veren kurulun da üyesidir. Hangi tiyatroya kaç milyar verilecegi, orada kapalı kapılann ardında karara bağlanır ve o tiyatrolarda yazanmızın oyunlan oynanır. Şim- di bırıleri çıkıp, "Biz Memet Baydur'un Sevgi Ayaklan adlı oyununu repertuvara almadık, bun- lan ondan ötürû yazıyor" diyebilir. Bense şunu ek- lemek istiyorum: Hiç kimse ile iyi geçinmeden ti- yatro yazan olduysam, burada Devlet Tryatro- su'nun da büyük payı vardır. Devlet Tiyatrosu he- pimizindir dememin bir nedeni de budur. Insan- lan, emek verdikleri kurumlan eleştiriyordiye Pa- ris'ten Hakkâri'ye süren düşünce yöntemleri ar- tık işlevlerini yitirmelidir. Kültür, kültürlü insanla- ra, tiyatro, tiyatro yapan insanlara btrakılmalıdır, özerklik görece bir kavram olmaktan çıkıp TRT, üniversiteler, Devlet Tiyatrosu gibi yaşamsal öne- mi olan kurumlar için olmazsa olmaz bir düstur haline gelmelidir. Bunlann şimdilik birer ütopya olduğunu biliyo- rum sevgili okur. Oyunlan Devlet Tıyatrosu'nda ne- redeyse yirmi yıldır oynayan bir yazar olarak ya- zıyorum bunlan. Sayın Erduran geçen pazar Mil- liyet gazetesinde yayımlanan ivedi röportajında çok doğru iki şey söylüyor. "Kamuoyunun pek dik- katine sunulmayan problemler var Devlet Tiyat- rosu 'nda" demiş. Yerden göge haklı. Bu problem- lerden bazılannı bu yazıda yazdım. Oyunlanm iyi- ce oynanmaz hale gelince, "Devlet Tiyatrosu, Türktiyatrosunu geliştirmeli, oysa Tûrk malzeme- sine burun kıvırma huyu sürüp gidiyoreskiden be- ri. Ivedilikle Devlet Tiyatrosu için reform gerekli" diyen sayın görevli için bir yazı daha yazabilirim. Ustamız Haldun Taner kadar seviyorum çünkü tiyatroyu. Sahi sevgili Taner'in tiyatro tarifi neydi? "Tiyatro dediğin nedir ki? İki kalas bir heves!" İyi oyunlara! . . 6. lHuslararası Ankara Kapikatüp Festivali mayısta • ANKARA (AA) - 6. Uluslararası Ankara Karikatür Festivali. dünyaca ünlü birçok karikatüristi Türkiye'de buluşturacak. Karikatür Vakfı tarafından düzenlenen festival bu yıl 5-9 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Festivalde ulusal, uluslararası 12 karikatür sergisi, '20. Yüzyılın Karikatürü' konulu uluslararası sempozyum, yerli, yabancı karikatürcülerin katılacağı ödüllü work- shop, çizgi film gösterileri, imza günleri ve müzik dinletileri yer alacak. Festival kapsamında aynca, '20. Yüzyılın Karikatürü', 'tkibinli Yıllann Eşiğinde Inançlar', 'Türkçe Konuşulan Olkeler Karma Karikatür Sergisi' de karikatürseverlerin beğenisine sunulacak. Festival sırasında karikatürist Ferit Öngören'e 'yılın karikatürcüsü' armağanı, Cafer Zorlu ve Mustafa Eremektar'a da 'onur armağanı' verilecek. Alman Kültür Merkezi'nde Bach Konferansı • Kültür Servisi - Johan Sebastian Bach'ın ölümünün 250. yılı nedeniyle Ankara Alman Kültür Merkezi'nde Bach Konferansı düzenlenecek. Dr. Ümit Gültekin'in sunacağı ve saydam gösterisiyle renklendirilecek olan etkinlik, bestecinin doğum günü olan 21 Mart günü gerçekleşecek. Barok çağın en önemli bestecilerinden biri olarak anılan Bach'ın yapıtlan her dönemde gündemde olmuştur.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle