Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
-«0MART2OOOCUMA CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
A 1 1 . Anadolu, hem inançlara hem de "düşünce
veyaratıcılığa" binkrceyü beşiklik etti
hünerinbereketli yurduS~\ zelliklel980'lerdensonra H H H H I ^ H ^ ^ ^ I • MlSir'dakİ piramitlerin onlarbuldular.
IJ N tJ S l J f ^ 3
^kP.az
^da
f p a y
^ " T İ ^ ^ M yapımından yaklaşık 7 bin yıl *****(l ö. 7000'den) halja da keçi,
u n
^ y V_y kapmakıçınbuyukdevlet ^ 1 Ü ^ H H £_A_ A__J«I..M_ . ^ koyun ve buyükbaş hayvanlarla
Ortak
uygarlık
mirasımız
Daha önce kendısıni Marsilya'daki
- "Utusiararası Akdeniz ve Mimarnk
Konferansı"nda tarudığım Le
Monde gazetesi kültiir yazarlanndan
Paul Balta, 1995 yılı Eylül ayında
MuğJa Kültür Şenliğj'nin konuğu
olarak yaptığı konuşmasına şöyle
başlamıştı: "Baü Akdeniz halkuun,
Doğu'ya olan büyûk borcunu da
unutmaması gerekir. Vahiy edilen üç
büyük tek tannh dinler Doğu'da
doğmııştur. Avnı zamanda,
bilgimİ7İn ilk elemanlarmı ve yine
btzlere vaztyı aktaran yine Doğu
uygarüğıdır™**
Paul Balta'nın "Doğu Akdeniz"
olarak sıırguladığı coğrafyanın
"Anadolu" olduğunu belirtmeye
sanınm gerek yok. Nitekim aynı
konuşmasında, bu büyûk uygarlığın
"beşiğini" betimlerken de; "Böylesi
dar bir alanda arkeolojik kahnfılann
birikimi, zamana meydan okuyan
antik yapılar, taritasel ve doğal SÎT
alanlan dünyamn başka hiçbir
yerinde bulunmamaktadır" diyen
Akdeniz kültürleri uzmanı Paul
Balta, bugünkü "Bati
geKşmtşhğinin" kökenini ise şöyle
özetlemişti: "Avnıpa'nın
üstünlüğunü sağlaması, 18.
ynzyüdan itibaren ve avdınlanma
çağıflebiıükte gerçekkşebilmiştir-"
'Batılı müyterller'
Şimdi 2000 yılı ile birlikte, Isa'nm
doğumunun 2000. yılını
Hıristiyanlığın ilk dönemlerine
tanıklık eden tarihsel topraklardaki
kültürel mirasla buluşarâk kutlamak
isteyen "Battfüar", Türkiye'deki
turizm bunakmına "kurtancr"
gözüyle bakılan inanç turizminin de
"müşteriâ"
1
durumundalar.
Batıdan doğuya, kuzeyden güneye
dek, Anadolu'nun neredeyse tüm
yörelennde tarihtekı farklı dinlerden
tnsanlann ınançlannı sımgeleyen ne
kadar yapıt varsa, o kentin ya da
yörenin ınanç turizmınden
"nemalanması" için birdenbire
taymete binmiş görünüyorlar.
O kadar ki en "mahafazakâr*
çevreler bile örneğin yülardır
yıkıma ve yok oluşa terk ettiklen
kilise, şapel, havra, siaagog vb. gibi
eskiden kalrna ibadet mekânlannı
en azından temizleyip bakmaya
başladılar. Başta "Diyanet Işleri
BaşkanhğT olmak üzere kımi
ûniversiteler ve kültür müdürlükleri
de 2000 yılı boyunca Anadolu'daki
farklı dinlerin tarih içindeki
konumlannın ele alınacağı yoğun
etkinlikler düzenlediler...
Sözün kısası, Türkiye'de özellikle
aydınlann, mimarlık ve sanat tarihi
çevrelerinin ve tarihsel mirastn
topluma kazandırdığı uygarlık
bilincini ülkede geliştinnek için
çırpınan "fconunaa" çevrelerin
yıllardır istedikleri bir kültür
davranışı, şimdi inanç turizmi adına
ülke gündeminde yerini abyor.
Ancak bu davranışın gerçekten bir
"kfiltürel dıryarhhk" temelinde
değil de sadece 2000 yıltnın
özelliğinden yararlanılması amacma
bağlı bir "ekonomik faaflyet" olarak
yaygınlaşma eğilimi taşıması ise
inanç turizmini "halklar arasında
bartş, dosthık ve yakrnlaşma" olarak
özetlenen iyi niyetli hedeflerinden
sanki uzaklaştınyor.
Fanatlk yaklaşımlar
Bu dizide, yukanda özetlenen
gözlemlere neden olan kimi
gelişmeleri aktaracağımız gibi,
inanç turizmine karşı kimi
"fanatik" yaklaşımlann da sadece
bizim muhafazakârlanrnızdan değil,
"Baûlı muhafazakâriardan" da
kaynaklandığını sergilemeye
çahşacağız. Amacımız ise
Türkiye'ye bir bakıma "insanhğın
emaneti" olan tarihsel
değerlenmızın öncelıkle inançlara
ya da turizm ekonomisine bağlı
amaçlarla değil, UNESCO'nun da
temel ilkesi olan "bütün kültürierin
eş saygmhkta göriildüğü" bir
aydınlanma ve çağdaşhk bilinci
içinde "ortak uygartak mirasımız"
olarak konmması bilincini, inanç
turizminde de savunabilmenin
kamuoyunu oluşturmak...
Ö
zellikle 1980'lerden sonra
dünya turizm pazanndan pay
kapmak için büyük devlet
desteğiyle yanşa kalkan turizm
sektörümüz, 1990'lardabeklediği
"pauamayı" yaşamasa bile çok önemli
bir "kazanım" elde etti.
Ülkenin en değerli tarihsel, doğal ve
kentsel koruma alanlannı "yatak
savtsmı artnnna" adına sürdürülen
duyarsız imar polirikalanyla "tahrip
etme" pahasına elde edilen bu
kazanım, turizmin en güçlü
sermayesinin "kültürel zenginlik"
olduğunu artık "fark etmiş" olmaktır.
Daha doğrusu, kültür ve çevre
değerlenne adeta saldınrcasına
gerçekleştirilen "kimliksiz ve Idşüiksiz
lüks tesislerin" bir gün artık
"çekkiliğüü de yitireceği" gerçeğini
yaşayarak görmek ve bu acı deneyden
"ders ahnış" olmaktır...
Betonlaşmanın iflası
S
on 15 yıl içinde hızla
betonlaştınlan turizm
merkezlerimizdeki çok yıldızlı
oteUerin ve tatil köylerinin yöneticileri
dıyorlar ki: "Bizler sadece kendi
tesislerimizin üstün niteliklerini
pazariasak bile, içinde bulunduğumuz
çevrenin kaiitesizliği baskın çıkıyor.
Çünkû turist, tesisten çıkıp çe\re\i ve
kenti gezerken de bir kaüte ve bir
çekkilik anyor_"
Gerçeği böylesine açıkça dile getirerek
kentsel ve çevresel bozulmadan
yakınmaya başlayan tesis yöneticileri,
kendi dev binalannuı da aynı bozulan
dokunun bir "parçası" olduğunu hâlâ
görmeseler bile artık şunun
bilincindeler:
r"IH ürkiye'ye gelecek olan turist,
I "diğer bütün ülkelerde hiç
X obnayan bir zenghuikle"
tamşmak istıyor. O da diğer bütün
ülkelerde benzerleri çok daha lüks
olarak inşa edilmiş tesisler değil, bu
tesislerle de hızla yok edilen tarihsel ve
doğaî zenginlüder... Yani Türkiye'nin
"uygarük ve kültür" değerleri...
Işte bu "evrensei zengmliğe" arkasını
dönen, büyük anıtsal yapılar dışında
kentlerimızin geçmişten gelen insancıl
ve özgün geleneksel dokulannın da
"külrorel kiınliğm" çok önemli öğeleri
olduğunu ka\Tayamayan, yeşil alana
gökdelen otel dikmek yerine o yeşili
-kent halkı>ia tanışacak turistJere de
açmanm" çekicıhğıru göremeyen; antık
kentin ortasına tatil köyü yapmak
yerine o antik peyzajın olduğu gibi
korunduğu bir yer seçimini planlamayı
"korumaaların bûrokratik ve gerici
engefi" olarak görüp Koruma
Kurullanna saldıran; eski evleri
pansiyon turizmiyle yaşatmak yerine
onlan yıkıp yerine paket tunzmınin
kültür yoksunu ''yatak depoiannı" inşa
eden ve aynı anlayışa bağlı olarak
doğal çevreye de korunacak alanlar
olarak değil, "rçine bina yapılacak
turizm arsabn" gözüyle bakan 1980
sonrası yaünm ve "teşvik" politikalan,
bütün bu davranışlann yarattığı
kişüiksiz ve itıcı ortamlara tatil için
gelebilecek "kûltüre ve çevreye ügi
duyan" paralı ve bılinçlı tunst sa>isı
hızla azalınca, ıçine düşülen bunahmı
önce "siyasal nedenlere" bağlamayı
denedıler.
Ancak o "nedenler" etkinliklerini
yitirip de aynı bunalım devam edince,
kültür ister istemez artık akla geldi ve
tam da bu aşamada 2000 yılının
yaratabileceği "inanç turizmi" eşi
bulunmaz bir "can simidi" olarak
turizm gündemindeki umut verici
yerini almış oldu...
Anadolu'da "aklın" tarlhl
D
ilerseniz önce Anadolu'yu
sadece uygarlıklann değil, aynı
zamanda inançlarla birlikte
"düşüncenin ve bilimin" de
yeryüzündeki beşiği yapan tarihsel
değerlenne kısaca bir göz atalım:
Bilindığı gibi yazının bulunuşundan
O K T A Y E K l N C f
• Mısır'daki piramitlerin
yapımından yaklaşık 7 bin yıl
önce Anadolu'da yaşayan
insanın, taşı ve toprağı duvar
haline getirip evini inşa etmesi,
avladığı yabani hayvanın postu
yerine de aynı posttaki yünü
dokuyarak giyinmeye başlaması
acaba ne anlama geliyor?
Bütün bu kalıntılar, yine
Anadolu'da yaşayan insanın
"düşünmeye, tasarlamaya ve
yaratmaya" neredeyse "12 bin
yıl önceden" başladığını
gösteriyor.
Başka ülkelerde ancak müzede görülebflecek antik yapı parçabn Anadolu'da
bir köyevine
a
basamak" yapdacak kadar bol ve korumasız. (ÖZGEN AC AR)
önceki dönemlere "tarih öncesi çağlar"
deniyor. Arkeolojinin "prehistorya"
dalı, bu büyük zaman dennhğı ıçınden
insanoğlunun uygarlaşma serüvenini
araştınyor... Yazı ise ilk kez Sümer'de
ortaya çıkıyor. Bılinebilen en eski
Sümer yerleşmeleri Orta
Mezopotamya'da l.S. 5 bin yıllanna
uzanıyorsa da yazının bulunuşu ve
böylece "tarihm başlaması" IÖ. 3
büilerde gerçekleşebiliyor. Yani
günümüzden yaklaşık 5000 yıl önce...
Anadolu, işte o tarihlerden çok daha
eskilere aıt "insan >erteşimlerini"
banndıran bir coğrafya. Üstehk bu
yerleşmelerde "yapı" var. Yani
insanoğlunun doğadaki konınma
mekânlanndan (mağara, ağaç kovuğu
vb) kurtulup -yaraöcı akfanı ve hünerti
eUerini" kulianarak, kendi tasarla>ıp
kendi inşa ettiği "mimarük ürünleri"
var... Son yıllardaki tanh öncesıni
araştıran kazılar, Anadolu'daki bu ilk
mimarlık ürünlerinin günümüzden "11
bin yd" önce yaratıldığuu ortaya
çıkardı. Şanfaorfiı ili sınırlan içindeki
GöbekBtepe'de I.Ö. 10 binlerde
yerleşik bir yaşam kuran Anadolu
insanının, I.Ö. 9 binlerde yekpare taş
kullanıp kerpiç üreterek kendine
"konut" yaptığı anlaşıldı. Yine aynı
çağlarda bugünkü Çayönû'nde yaşayan
ve henüz hayTancılığı bzle bilmeyen
insanlann ise en eski "dokumajı"
başardıklan, prehistoryanın kanıtladığı
gerçekler arasında...
M
ısır'daki piramitlerin
yapımından yaklaşık 7 bin yıl
önce Anadolu'da yaşayan
insanın, taşı ve toprağı duvar haline
getirip evini inşa etmesi, avladığı
yabani hayvanın postu yerine de aynı
posttaki yünü dokuyarak giyinmeye
başlaması acaba ne anlama geliyor?
Bütün bu kalıntılar, yine Anadolu'da
yaşayan insanın "düşünmeye,
tasariamaya ve yaratmaya" neredeyse
"12 bin yıl önceden" başladığını
gösteriyor. Yani "avdmlanmanm"
insanlık tarihi içindeki ilk ve en uzun
yürüyüşü de t.Ö. 10 binlerden sonra
Anadolu'da gerçekleşiyor ve binlerce
yılda bugünlere iz bırakan uygarhklara
dönüşüyor.
"Ortak ya$amın" anayurdu
Dünyanın en eski üç köyü, yani
Diyarbakır-Ergani'deki Çayönü,
Burdur'daki Hacuar ve Konya'daki
Çatalhövük. I.Ö. 8000 Ue 5500 yıllan
arasındaki kültürel gelişimin
ajTialandır.
Çayönü (Î.Ö. 8000'den) halkı en eski
çiftçilerdi. ilk evcil hayvanlar arasına
köpeği bile onlar kattılar. Bir köy
meydanının etrafmdakı altı taş, üstü
kerpiç evleriyle sanki "planhunayı" da
Anadolu'da Antik Çağ Bölgeler Haritası ./*
^ \
SUPERIOR>
" -—-.
MOESIA
\
f THRAKIK
} MAKEDONIA
^RUS y ^
1
o
V , _gW"-ESBOS
<C «=^S&V CHK
• " - . \
^^feyzantıumi?/-^ -^~^-
r'TROAS B ' ^ J I
(—, MYSIA ^
XCHERSONESSİ3
\ / ^< /
PONTOS EUXEİNOS
KARADENİZ
^Sinope
JjCkyra^''
" O S J
c J ^ ^ KAPPAC
$P\ ASIA PYRYGIA " İ V ««*Z?.\./
AK oe N iz —^düi:
° S KARIA
{? RHOOOS
^CV LYKAONIA
WBRIS_f- Y^ S
\
'^ ^ ^ —
— - ^
°KIA
"3^
\ _
SYRIA
^ ^ - ^ KOLCHIS
\
onlar buldular.
Hacüar (I.Ö. 7000'den) halkı da keçi,
koyun ve büyükbaş hayvanlarla
başetrikleri gibi, "tahıl depolayarak"
geleceğini düşünen insanoğlunun
öncüleri oldular.
f \ atalhöyük ise kazıldıkça ve yetıi
I buluntulara ulaşıldıkça arkeoloji
\^S ve prehistorya dünyasını
durmadan hayretler içinde bırakıyor.
Yaklaşık "10.000 kişüik" bir
yerleşmenin 8000 yıl önce
gerçekleşmiş olması bir yana, bu "tarflı
öncesi metropotün" binlerce yıl da
varlığuu sürdürmesi, Anadolu'nun
uygarlık tarihindeki yerini daha da
önemh' kıhyor...
Çatalhöyük için birkaç anımsatma daha
yaparsak; 1960'lara kadar ilk kentlerin
4000 yıl kadar önce Mezopotamya'da
kurulduğu sanılıyordu. Konya'ya bağlı
Çumra yakınlanndaki bu höyüğün
kazılmasıyla hem bu tarihsel geçnüş
tam ikiye katlandı, hem de
insanoğlunun en önemh "devrimi"
olan yiyeceklerini tannüa elde etmesi
ve yerleşik düzene geçmesinin, (yani
"neoütik" dönemin) Anadolu'da
başanldığı ortaya çıktı...
Çatalhöyük evlerinin duvarlanm
kaplayan "fresklerdeki" desenlere
bugün Anadolu'dakı "kilimlerde'' bile
rastlanabüiyor. Yine Çatalhöyük'te
bulunan yontular, Anadolu'da binlerce
yıl süren "bereket tannçası dminin" de
başlangıcı olarak yorumlanıyor...
Kürtür ve dflşflnce birlfclml
/ ^ imdı asıl konumuz olan "inanç
^ ^ turizmi" kaynaklanna dönecek
k—/olursak, özellikle Hırisrjyanhğın
ilk^dımlannın da neden Anadolu'da
aölmıs olduğu, işte bu binlerce yıllık
uygarlık geçmişine bakılarak rahatlıkla
•anlaşılabilir. Benzer şekilde
günümüzün diğer tek tannh dinlerinin
de Mezopotamya ve Anadolu
,, kültürleriyle yoğrulmuş Doğu •"*-,
Âkdeaiz'd&iasanbilincineçıkarak '••
halklan etkilemeye başlamasuun
temelinde de bu coğrafyanın engin
"kültür ve düşünce tarihi" yatıyor.
O halde Türkiye, 2000 yıh ile birlikte
inanç turizmini önemsemeye ve buna
bağlı yatınmlar ile "restorâsyon ve
tambm" programlan gelıştırmeye
başlarken, insanoğlunun bu topraklarda
12 binyıldır"dönyayıveyaşamı
sorguladığını" da dünyaya anımsatarak
hareket etmeli.
H
z. tsa doğduğunda, birçok
kıtada henüz insan yasamt bile
yokken Anadolu insanı sayısız
yerleşik uygarlığı geride bırakmış,
bugünlere bile yansımalan uzanan
inanç zenginhğiyle sanat ve felsefeyi
geliştirmis, hatta Hilit'lerde olduğu gibi
(I.Ö. 1700-1050) "insan haklan"
konusunda bile yerleşik kurallara bağlı
bir "hukuk" yaratabümişti.
Yine bugünlerde inanç turizmi
projelerinin odağında yer alan Efes
kentının yetiştirdiği Herakkitos (I.Ö.
55O480), diyalektığın ilk büviik
düşünürü olarak "doğanm sürekli ve
her an değiştiğini" dile getirirken
düşünce tarihinde aldığı büyük yerin
elbette ki farkında değildı.
Felsefe bilimini Anadolu'dan Atina'ya
götüren "Urlalı" filozof Hesiboulos'un
oğlu Anaksagoras (I.Ö. 496-428) da
sahip olduğu düşünce zengınliğını
anayurdundaki binlerce yJhk kültür
birikimine borçluydu.
B
ir başka Anadolu kenti Miet'te
yetişen Tales de hemşerisi
Anaksimandros'la birlikte,
depremin "tanruarm gazabT yüzünden
değil, yeryüzünün su üstünde yüzen
kara parçalanndaki o>iıamalarla
oluştuğunu tarüşırken "inanç yerine
akla" dayalı düsünceyi insanhğa
armağan ediyorlardı.
Kökeni tstanköyiü olan Hipokrates ise
(I.Ö. 460-370) hastahklann cinlerden
ve perilerden dolayı olmadığını, insan
yapısındaki "hücrekrde" meydana
gelen bozulmalan ıncelemek
gerektiğini düşünerek, bugünkü
modern tıbbın ilk adımlanm Isa
doğmadan 400 yıl önce atmış oldu.
Benzer şekilde "Karvah" tarihçi
Herodotos da (I.Ö. 484^24) geçmişi
"kebanede" değil, gezerek gördüğü
Anadolu'daki eski kahntılan ve
söylentileri "alafcı" bir düşünceyle
yorumlayarak betimleyen "fflder"
arasında yerini aldı...
tşte bütün bu örnekleri daha da
çoğaltuğımızda, Anadolu'nun tarihsel
sahibi olan Türkiye'nin, l.S. 2000
yıhnda "inanç turizmi" gibi bir sürece
adımım atarken, binlerce yılhk
"düsÜDce tarihmin" de beşiği olduğunu
gözardı etmeyecek bir kültür
politikasını ızlemesi "fanatik
dayatmalara" karşı da en büyük
uygarlık güvencesi olarak önem
kazanıyor...
SÜRECEK
BİR BAKIMA
SERVER TANİLLİ
Yüzyılın Başında
Kadınlar...
önceki gün, 8 Mart "Dünya Kadınlar Günü" idi.
Kadınlar, sorunlannı yılın her günü yaşasalar da,
yılda bir gün toplaşıp nereden nereye geldiklerini
gözden geçirmelerinde yarar var. 8 Mart, işte£u
fırsatı veriyor onlara. Yalnız onlara değil, erkekle-
re de. Çünkü, kadınlann kadınlıklanndan ileri ge-
len sorunlan varsa, erkeklerin de kadın söz konu-
su oldukta sorunlan var. Kadınlann önüne yüzyıl-
lar yığınla engeli getirip yığmışsa, erkeklerin gö-
züne de koskoca bir merteği sokmuştur. Kadınla-
nn egitilmeye ihtiyaçlan varsa, bir o kadar -belki
daha da fazla- erkeklerin...
Yo kızma efendi, işin gerçeği bu!
•
Yirminci yüzyılın hakkını yemeyelim: Demokra-
styi genelleştirip yayarken, insan haklarının da al-
tını özenle çizdi; ve bu arada, kadınlara sadece si-
yasal ve beledî haklar tanımakla yetinmedi, onla-
ra ilişkin yığınla sorunun da çözümü için çalıştı. Tar-
tışmalaraçtı, uluslararası konferanslar düzenledi,
önlemler aldı, yasalar çıkardı.
Yüzyılın ikinci yansı, hele hele 70'li yıllar, bu ba-
kımdan özel bir önem taşır: Örneğin Fransa'da,
1946 Anayasası, Başlangıç'ında, erkeklerle ka-
dınlar arasında haklarda eşitlik ilkesini koyuyordu.
öyle de olsa, evlilikte mal rejiminde reform yap-
mak için 1965'e kadar beklemek gerekti; ve ka-
dınlara, kocalannın olası muhalefetine karşı bir
mesleksel etkinlikte bulunma hakkı tanındı. Gebe-
liği önleme izni veren Neuwirt Kanunu (1967) ile,
çocuk aldırmaya izin veren Veil Kanunu (197Ş),
kadınlann bağımsızlığını güçlendiren bir dizi yasa-
yı da beraberinde getirdi. 19 Ekim 1995 günlü bir
kanun da, erkeklerle kadınlar arasındaki eşitsizli^-
lerin gözlemini bir komisyona verdi. Pek kısa ^jr
süre önce çıkanlan bir kanun da, pariamentoya gi-
rişte kadın-erkek eşitliğini sağlayacak önlemler a<-
mış durumda. Her iki cins arasında mesleğe giriş-
te eşitlik sağlayacak yeni bir tasan da yolda... :z
Aslında, bu bağımsızlık hareketi, aralarındaki az
çokgecikmelerle, bütün "gelişmiş" ülkelerdegö-
rülen bir olguydu. Olan bitenin simgesi de, kadıB-
lann başta siyaset olmak üzere, en yüksek mş-
kamlara çıkmalan olmuştur: örnek olarak, Israil'de
Golda Meir, Pakistan'da Benazir Butto, HindM-
tan'da Indira Gandhi ve Irianda'da da Mary Rp-
binson başbakan oldular. Pek çiçeği burnunda bir
olgudur: Finlandiya'nın şimdi bir kadın Cumhü»-
başkanı var. H
Hiç kuşkusuz, bir yanıyla politik, ama 20. yüz-
yılın ikinci yansına damgasını vuran sosyal olgtı-
lardan birinin karşısındayız. "Erkekegemenliği"njt\
kalıntılan, şu alabildiğine derin değişikliği gizleya-
mez: Demokratik toplumlar, cinsler arasındaki
eşitliği de gerçekleştirme noktasına varmışlardır.
Bugün de, bu yolda yoğun bir uğraşın içindedfr-
ler.
J
Kadınlar, bu kavganın ön saflanndadır... ^
Ya biz? Ya Türkiye'de olup bitenler? '
1923 Devrimi'nin, siyasal alanda,i^ecfgfifri
sa'yla da aile ve toplum yasamında kadınlara satj-
ladıklannı sayıp dökmenin anlamı yok. Ama onla-
nn dışında yüzyılın ikinci yarısında, sivil yaşamda-
ki hareketlenişin getirdiklerini bir yana bırakırsanız.
siyaset kadrolan derin bir uykunun içindedirler. Is-
lamcı gericiliğin, başta partisi, aklını türbanataka-
rak, haremlik-selamlık deyip ayırarak, "kadınlar
evlerine!" diye haykırarak, böylece ters yolda bir
bilinçlenmeye yol açıp gözlere bir duman perde-
si çekerek yaptığı "tahribat" korkunçtur. Onlara,
vitrini süslesin diye ortaya çıkanlan -çağından ve
tarihinden habersiz, şımarık ve şirret- tiplerin yol
açtklan yıkıntılan ve uyandırdıklan tiksintiyi de kat-
malı.
"Kadın, işte bu!" dedirtmişlerdir düzeysizlikle-
riyle...
Ama iyi biliyoruz: Kadın, onlar demek değil! Is-
tanbul'un gece klüplerinde ve eğlence yerlerinde,
umursamazlık örnekleri sergileyenler de değil!
Bilinçli kadınlanmız vardır Çağlarının anlamının
farkında; karşılanndaki güçlükleri bilen ve onlan al-
tetmenin gücünü de kendisinde gören kadınlar.
Onlar çoğaldıkça, sorunun çözümü de kolaylaşa-
cak. Yolları açacak olanlar da onlardır. Erkeklere
düşen, onlara engel olmak değil yardımcı olmak-
tır. Yeni bir yüzyıl, kadın-erkek eşitliğinin sağlan-
masında daha ileri adımlann atılacağı bir yüzyıl
olacak.
Bu onuru, kadınlarla beraber niçin paylaşmaya-
cak mışız?
Cumhuriyet
kitap kulübü I
VE IMZA CUNLf ^ ı
TAKSIM SERGİ SALOAIU'NDA
? ? Mart Cumarîesiifarml
Anadolu Tarihi konusunda söyleşecek, kitaplarını
imzalayacak
I Cad. (Fransız Konsolosiuöu vanıiTaksim Tel:252 38 8
Kalbinizi koruyunuz.
TÜRKKALPVAKFI
Muayene ve kontrol için
19 Mayıs Cd. No: 8 Şişli/İSTANBUL
Tel: (0 212) 212 07 07 fpbx) Faks: (0 212) 212 68 35