09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10MART2000CUMA O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R [email protected] T V kanallannda devlet me- muru olmak için yapılan sı- nava binlerce kişinin baş- vurduğunu gördük ve sına- va katılanlardan birisinin "açım, çocuğum aç, işim yok" dediğini büyük bir üzüntüyle izledik. Işsizlik bugün ülkemizın en büyük soru- nudur ve Türkiye'nin pek çok yeri, çocu- ğu ve kendisi. aç insanlarla doludur. Ak- şam eve geldiğinde aç çocuklannın yüzü- ne bakamayan, gururu kınlmış işsiz baba, anasının-babasının bir avuç aşına ortak olan gururu kınlmış işsiz genç, doğal ola- rak bir süre sonra televizyon ekranlannda gördûkien toklann grubuna ait olmadığı- nı dûşünmeye başlamaktadır. Soyunu sürdürmek çabası canlı yaşamı- nıntemelinioluşturmaktadır. Soyunu, ku- şağını sürdürmekten emin olduğu bir top- luluğa aıt olmak, bütün canlılann içgüdü- sel bir dürtüsüdür. Insanoğlu için buna bir de kattlmaktan övünç duyduklan toplulu- ğa ait olma ısteğıni katabiliriz ki bunun da arkasında, soyunu sürdürme içgüdüsü yat- maktadır. Balıklann, zebralann sürü ha- linde dolaşmalannda etkili olan bu ait ol- ma duygusu kabilelerin, tarikatlann, der- neklerin ve devletlenn oluşmasında da et- kili olmaktadır. Insanın kendisıni birdev- letin bireyi olarak kabul etmesi için, her şeyden önce bu devletin bir üyesi olma- nın, yukanda içgüdüleri ve tatminde öbür dev letlerden ya da topluluklardan daha et- kili olması gerekir. Kişi devletin bu etkin- liğini göremiyorsa, daha küçûk bir toplu- luğa ait olmakla bu içgüdüsünü tatmin edecektir. Kişilerin ait olduklan hissettik- leri topluluklar küçüldükçe, gruplar ayn mozaik taşlan gibi gıttikçe daha belirgin olarak ortaya çıkar. Bu mozaik parçalan, onlan bir arada tutan bağlar zay ı fladıkça. başka bir deyişle mozaiktekıler bir bütü- ne ait olduklan duygusunu yitirdikçe, bir- birinden aynlacaktır. Türkiye'de tankatlar, Ulus Olmak... PlDf. Dr. Nİhat KINIKOĞLU Yıldız Tebıik Üniversitesi kendilerinden farklı olanlara tahammül edemeyen, hatta onlan yok eden gruplar, zayıflayan mozaik parçaİannm belirginleş- mesinin belirtileridir. Bunun ilginç bir ömeğini birAfrikaül- kesmden. Somali'den verebiliriz. Somali'de gençleri askere almak için yılda bir kere aniden şehrin sokaklanna askeri kamyon- lar girer, sokakta, kahvede, hatta işyerin- de bulduklan gençleri kamyonlara doldu- rur, kışlalara götürûrler. Gençlerin çoğu farklı kabilelerin mensuplandir ve kendi- lerini Somali devletinden çok kabileleri- ne aithissetmektedirler. Bu nedenle, dev- letin askeri olmak, ait olmadıklan bir top- luluğa kaülmak gibidir onlariçin. Bu genç- ler ilk fırsatta askerden kaçarak bir sonra- ki asker toplamaya kadar kabilelerine dö- nerler ve sonunda bildiğiniz gibi Somali, kabilelerin birbirleriyle savaştığı, insanla- nn birbirini öldürdüğü bir ülke durumu- na gelır. Bizdeki gibi davulla, zumayla as- kere gitmek bir Somalıli genç için anla- şılması zor bir olaydır. Amerika Birleşik Devletleri'nde Çinli, Meksikalı, Yahudi, Budist, Hınstıyan mo- zaik parçalannı bir arada bu kadar güçlü olarak tutan ABD'nın sağladıgı soy sür- dürme güvencesi ve bireylerin ait olmak- tan övünç duyacaklan bir üst topluluğun varolmasıdır. Uzayagidenheraraç,olim- piyatlarda alınan her madalya, devlet baş- kanını (Nixon) suçlu bularak yerinden in- diren adalet kavramı, ABD mozaiklerini bir arada tutan çimentodur. Batı dünyasında ışçilenn kendilerini soylulann (asillerin) ve genellıkle bu soy- hılann ohışturduğu zengınlenn grubuna ait hissetmemeleri, soylanm sürdürmek için dayanışmaya, bir grup oluşturmaya ge- reksinım duymalan sendikalaşma hare- ketının iücı gücünü oluşturmuştur. "Kom- şusu açken kendisi tok yatan bizden değ3- dir" sözü aslında bir bütünü oluşturmanın yollanndan bırisini tanımlamaktadır. Aç ve gururu kınlmış, adaletsızlığe gücenmış gençleri, kınlan gururlanm onarmakken- dilerini yeni birgruba aithıssetürmek için ikna etmek çok kolaydır ve din, komü- nizm vs. gibi inaruşlarla desteklenirse ik- na çok daha kolay olmaktadır. Işte bu koz, bu ülkeyi parçalamaya göz dikrnis devlet- lere, her yü triryonlar harcayarak baş et- meye çalışbğımız gücü vermektedir. Köyümüzden ya da şehrimizden ya da ülkemiz sınırlannın ötesinden pek haber- dar olmadığımız günlerde kitleleri yalan- la heyecanlandırmak, gururlandırmak ola- sıdır. Bugün dünyanın her köşesınde ne ol- duğunu, olduğu dakikada biliyoruz. Arük ulus (millet) kavramı söylevle, oluşma- sında ve ait olma duygusunun güçlenme- sinde son derecede etkili olan büyük ba- şanlar, yabnia oluşturulamamaktadır. Bu koşullarda biz neyimizle övünece- ğiz? Çocuklanmız, devletin en üst basa- maklanna çıkmış kimleri örnek alacak ve alkışlayacaktır? Aile fotoğrafındakileri mi? Televizyon başında hangi bilim, sanat, spor başanmız, bizim ve çocuklanmızın gögsünü kabartmakta, Turkiye diye ba- ğırmamjza neden olmaktadır? Şu anda içinde bulunduğumuz ekono- mik bunalım, hızla büyüyen nüfus ve an- cak yetişmiş iş gücüne işyeri sağlayan gü- nûmüzünteknok^yoğunışdünyasıhergün binlerce kişinin işsizler arasına kaülması- na yol açmaktadır. Değil çagımızda iş bu- labilecek bir eğitimi vermek, neden insa- nımıza 70 yıldır mozaiğin en güçlü çi- mentosu olan dilünizin okuyup yazması- nı bile öğretemedik? Çağımız, sorunlann istihareye yatarak değil biüm yolu ile çözüldüğü çağdır. Bu düsüncelerim belki de yanlış ve mutlaka eksiktir. Ulus olmamızda etkin olan, aşa- ğıda bir kısmını saydığım bunun gibi bir- çok konu, bugüne kadar, yüzlerce dokto- ra düzeyindeki araştırmanın konusu ol- malıydı. Sosyal yaşantımızı dennden et- kileyen, hızlı kentleşme, gecekondulaşma ve bilime ulaşmanın ait üst ettiği sosyal yapımız. Sosyal yapunızı bu kadar güçlü etkileyen din geçen yüzyıllardaki işlevi ve gelecekteki işlevi? tslam neden başör- tüsüne bu kadar önem verdi de peygam- berinin "Bcn aMakıtamamlamak için gd- dta" demesine karşın bir ahlak normu haline gelemedı? Halkı tarikatlara iten ne- dir, tarikatlann ve yasadışı örgütlerin olu- şumunda din, ekonomi, ait olma duygu- su, vb. ne derecede etkili olmaktadır? Ve en önemlisi, bütün bu koşullar alttn- da, ulus olarak var olabilmek için gerekli yeni sosyal yapımız nasıl olmalı, bu yapı- da hangi etkinlikler yer almalı, hangi ku- ruhjşlar hangi rolü oynamalıdır? Bütün bu konularyüzlerce doktora araşnrmasının ko- nusu oldu mu, olacak mı? Politikacılan- mızmbu araştırmalardan haberi varmı, ya da bu araştırma sonuçlan çağdaş toplum- larda olduğu gibi onlann da kararlannı et- kileyecek mi? Sorulann yamtı, bilimsel araştırma ya- pılmıyor, polıtıkacılanmız kararlannı bi- limsel araştırmalara dayandırmıyor ise o zaman geleceğın dünyasında nasıl bir ulus olarak var olacağız? Sanat, Sanatçı ve Devlet Sanatçılığı HİKMET ÖZ Muğla 11 Kültür Müdürü Sanat nedir, sanatçı kimdır konusunda ülkemizde son günlerde bir dizi tarüşma ve yorumlar yapdmaya başla- dı. Geçen yıllarda birçok kişiye devlet sanatçılığı unvanı verildi. Gerçekten sanatçı olan birçok kişinin de bu unva- nı kabul etmemesı. bu unvanın sanatçı ohnayanlara veril- mesme bir tepkı olarak düşünüldü. Sanatçı ohna özelliği taşımayan ve insanımızın sorumsuz bir hoşgörü ile beğen- diği, taklit etmekten başka bir şey yapmayan, eğlence ge- celehnde allanıp pullanıp boy ve bacak gösteren, kalça sal- layan, insanımızın kösnül coşkusunu sömüren; üredlen adı- na yerel değerleri bile taşımayan kimi şarkıcılar, türkücü- ler (eski deyimle hanendeler) devlet sanatçılığı unvanını REKLAM OLMASAYDL KURUM YERINE İŞ VE ÎŞÇİ BULMA KURUMU'NDA "OLURDUNUZ! Reklam, sadece bilgilendirmez, saöşlan da canlandınr. İşlerin açılmasını sağlar. Reklam, tüketicinin ilgisini satışa dönüştürür. Böylelikle şirketier büyür ve güçlenir. Çalışan insanlar için iş güvencesi sağlanır. Yeni iş olanaklan yaratilır. Kısacası, reklamın olduğu yerde, istediğiniz işte çalışma özgürlüğünüz de var. Reklam, size seçme özgürlüğü verir. ULUSIARARASI REKLAMCIUK DERNEĞİ hak edip etmediklerini düsünmeden bu unvanın üstüne at- ladılar Reha Muhtar'm sanatçı kardeşim diye ekrana getırdi- ği Ciguli'nın bile sanatçı olup olmadığını kimse açık yü- reklilikle söyleyemedi. Zamanımızdaki bir bölük duyarlı ünrversıte gençlıgı. kalça saliayan sözüm ona sanatçının yüzüne sanatçı olmadığını söyleyebüme cesaretinı göste- rebildj. Avrupa Birliği'ne girmek için çaba verdığimiz 21. yüzyılın başında, halkımızın büyük bir çoğunluğu sanatın ne olduğunu, sanatçının kim olduğunu bilmemekite, bu ko- nuda tepki gösterememekte- dir. Görsel yayın ve basmın en çok izlenenleri, ülkemiz ınsa- nına sanatın ne olduğunu, sa- natçının kim olduğunu hâlâ anlatamamaktadır. Sanaü, (O. Hançerlioğlu nun Felsefe Söz- lüğü'nde anlatıldığı gibi) kı- saca iki sözcükle insansal ya- ratma olarak tanımlayabili- riz. Bu tanımı biraz daha aça- rak; sanat,insanüenesnd ger- çetdik arasındaki estetik fliş- Iddir dıyebihnz. Sanatta öz ve biçim, ulusallık ve evren- sellik, soyut ile somut, dü- şünce ve duygusallık birbi- rinden aynlmaz bir şekilde iç içedir. Sanatçı, estetik kaygı- lar taşıyarak, duygu ve dü- şünceiçinde yogunlaşan, ulu- . saldeğerJennmayırdındaolan ve uhısal değerlerinde varolan evrenselliği ortaya çıkarma- ya çalışan, kendıne özgü bir biçim ve biçem ortaya koyar- ken üreten insan dır İnsan. ürettığı zaman insan olduğu- nun ayırdına varmıştır. Insa- ru insan eden en büyük özel- liği, üreten bir canlı olması- dır. Oretmeyen insana sanat- çı diyenleri bu yanılgıdan en kısa zamanda kurtarmalıyız ki, gerçekten üreterek sanat ile uğraşan insanlanmızı gücen- dirmeyelim, onlan hak ettik- leri değer ile onurlandıralım. Sanatçı, sanat eseri üreten insandır. Mozart, Beetboven öhlmsüzbesteler üreterek ev- renselliği yakalayan sanatçı- lardır. Mozart ve Beethoven'in bestelenni seslendirmek için çeşıtlı sazlan çalanlar ise yo- rumlayan kışılerdir, sanatçı değildir. Türk sanat müziğı- ne besteler sunan Dede Efen- di,MünirNureainSeJçuk,Se- laluttin Pınar, gibi niceleri bestelenyle üretim yaptıkla- n için sanatçı; o besteleri oku- yan ve çalan kişiler sanatçı değildir. Tambur çalan kişi tamburi, ut çalan kişi udi, ka- nun çalan kışı kanunı, piya- no çalan kişi pıyanist. şarkı- yı okuyan kişi de şarkıcıdır; ustahklanyla sanatı ortaya çı- karan sanat adamlandır. Bir tiyatro eserini yazan kişi sa- natçı, eseri oynayanlar ise oyuncudur, sanatçı değildir, ama sanata gönül vermiş ki- şidir. Şiiri yazan kişi sanatçı, ama o şiiri kendine özgü bir biçemle okuyan kişi sanatçı değildir. Resim yapan her in- san da sanatçı değildir. Sa- natçı olabilmenin getirdiği belirgin koşullan taşıyan, tak- Iitçi olmayıp özgün olan, ken- dine özgü bır coşku ve kişi- ük içerisinde estetiğin çekici- liğini ortaya koyabilen, yerel değerierden evrenselliği yaka- layabilen insanlar sanat ese- ri üretebilmektedirler. Devlet sanatçısmı kim, han- gi ölçülere göre, nasıl bir de- ğerlendirmeyaparak seçmek- tedir? Devlet sanatçısmı seçen kişi ya da kurumlar bu konu- da gerçekten duyarlı, yansız ve hatır ilişkılerinden kendi- lerini anndırmış mıdır? Dev- let sanatçısmı seçen kişi ya da kurum, sanatın ne olması, sanatçının hangi özelliklen tasıması gerektiğini şimdiye dek karnuoyuna neden açık- lama gereğini duymamakta- dır. Taklit eden, oynayan, no- talan okuyan kışileri doğru unvanlan ile anarken, gerçek- ten üreten sanat ınsanlannı yadsımayalım. Devletıne, in- sanına ve toplumuna küskün sanatçılar yaratmayahm. PENCERE Neyzen'den Bugüne Başkentten Payitaht'a (Istanbul) dek insan man- zaralan öylesine kirtendi ki Neyzen Tevffk'e baş- vurmak ihtiyacını duydum. Hazret aşağtdaki bey- ti sanki günümüzün kimi politikacısı için söyle- miş: Şu boka bok deme; boklar duyarak âr eyter Boka birzerresi konsa, boku murdar eyîer Ankara'da politikanın pisliğiyle yunmuş olanlar mide bulandınyorlar. Yalan, dolan.. Ikiyüzlülük.. Yüzsüzlük.. Geçmişte adam sandığımtz kimilerine şaşkın- lıkla bakarak kendi kendime sonjyorum: - Bu adam benim bildiğim o kişi mi?.. Kimliğini silmiş, insanlığından istrfa etmiş, onu- runu rafa kaldırmış!.. Bunlara ancak Eşrefin ya da Neyzen'in küfürlü hicviyle seslenilir. • Neyzen Tevfik, hiciv sanatımızın Eşreften son- ra ikinci doruğu; yaşamıyla da çarpıcı; tüm zaman- lann belki de en bohem kişiliği... Kendisini nasıl tanıtıyor. Mey'deBektaşigöründûm, ney'deokJumMev- levi, Meşrebim Molla-yı Rumi, mezhebim Bektaşi- dir. Sınırsız kişisel özgürlüğünü sapına kadar ya- şamış bir 'rind' Neyzen.. Yobazlan sevmeyen, dinciliğin üstüne tükünen ilginç bir şair; aşağıdaki dörtlük bugün için yazıl- mış gibi değil mi: Hayliden hayli kalınlaştı yobazlık yeniden, Softalık zoriu anırtı ile aldı yürüdü.. Kara bir kinle taassup pusudan çıktt yine, Yurdu şahane cehaletyeni baştan bürûdûL Neyzen Tevfik bu dörtlüğü çok partili rejimegeç- tikten sonra yeniden azan irtica için dile getirmiş- ti. Bugünü görse ne derdi?.. "Dinci" için de bir dörtlüğü var Neyzen'in: Bir çürük kürsü ile etmiştir, Dincilik sanatı ibraz-ı dehâ. ' " ' Kisve-i zûhd-ü fesad altında l_"ı Gözlerinden işer erbab-ı riya (ibraz = gösterme, kisve = giysi, zühd = ham so- fuluk, riya = ikiyüzlüKik) • Birtoplumda irtica azgınlaştı mı, ahlaksehk, rüş- vet, yalan, dolan da öte yandan fışkınr; Türtöye'de bugün bir yandan çıplak kadın pazartanıyor; sö- züm ona 'özgüryaşam' adına fuhuş piyasası med- yada körükteniyor, öte yandan türban savaşıyia ka- ra çarşaf modası tezgâhlanıyor. Neyzen, kadın özgürlüğü adına sergilenen çarpıklığı da hicvet- miş, bir sözcüğünü değiştirerek aktanyorum: öyle hüniyete âşık ki kadınlar hatta Hiçbir erkek olamaz onlara yol arkadaşı.. ... Çıkar, at çarşafı; teklifine karşı nrtekim Donu fırlattı kıçından, açacak yerde başt. "•;. Ülkede geçerti çürümenin yanı sıra bir de 'A rupa Birliği' modası var; demokrasiyi AB için bir maymuncuk gibi yorumlayan Osmanlı mukatlite- ri de insanın midesini bulandınyorlar. ; j Neyzen onlan da düşünmüş: Kim demiş bizde bir demokrat idare yoktur.. Ne demek, olmasa elbet dışardan alınz. Sırredip karne usulüyle o gümrük malını, ...j Karaborsaya verir, biz bize benzer kaiınz. '".; Üstün Akmen KÖR BAKKALIN GÖZLERİ "Senfonik Bir Öykü" ..Yer yer mosal, yer yer deneme bavosırtda yaalmş meani ankrtm, eğradtmt, ironi, alıntı ve göndermelerle zenginiejtirilmiş, dl katmanda öykü omokasm yarattığı mûzikle bir gül gibi kat kat ocılon iyküfer... ı h m ...Senfoni orkestrosındoki tüm sazlann. öykünûn bir ktsmım ankrttığı, yazarın deyimiyle 'senfonik öykü" sonsuzdan baskyş sonsuzo giden olayiar ve insanlarla örülü... AYİC MENGİ Joşam birikiminin uç verm arpmmakn... okmaytı vol araytm i... "Homlef'in çözümsözlüğönü irdeleme, "Havva" oJoym ...Yason gerimlerip - , « - - - -7 — « " kurcalamo ve yazann gözlemlerini objektif kılma gibi yazısal girisimltr, tstı bu duygu ırmoârmn aroyıslonnı olusturuyor. ADNAN tiNYAZAR "Cumhurıyet Kitap Kulübü " Sergı Salonlan ve Temsılcüiklerinde CD armağanlt... • •• AfcoyYayınaU(Son.vtTic.Jl$. A K S O T Ayte Cad. F. Ebdojkı Sok. WHVm) \. Tt(02!2) 284 M 362M 9041 42Ffc(0 y j W H ) ü m V M Y A Y ı N c ı L ı K Tet(02!2) 284 M 36,2M 9041 42Fafc:(0îl2)2WM37 ERGİN ABÎ Seni hep özlüyoruz... Hasan Aytekin, Abuzer Çoiak, Gürei Derrrird, Cengiz Türksoy, Perran Varol, Fecire Yazan, AN Yazan, Mehmet AN Yılmaz, Hakkı Zabct Nüfus cüzdanımı, lETT pasomu ve Açıköğretim Fakültesi öğrenci kimliğimi kaybettim. Hükûmsüzdûr. TAHSİNAKSOY
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle