09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1O MART2000CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR [email protected] 15 Y^ılmaz Güney'in sinemasının doruklanndan, Zeki Ökten'in yönettiği 'Sürü' gösterimde Ytlhınımeydan okuyan başyaptt Geçen yıl gösterilen "YoPdan sonra bu- gün gösterime giren, 1978 yapımı "Sü- rü". kuşkusuz son haftalarda basındaki YılmazGüney'e yönelık saldınlara, yer- li yersiz, ısterıkçe açılan o putlan yıka- lım kampanyalanna karşı verilecek en iyi yanıt 20 yıl önce sınemamızın Baü 'da geniş ölçüde tamnmasını sağlayan ve ka- tıldığı Berlin, Locamo, Londra gibı ulus- lararası festivallerden ödüllerle dönen "Sürü''nün yıllar sonra yeniden seyir- ciyle buluşması, bu haftanın olayı bizce! Baştan belirtmeli: Türk sinemasının en önemli yaratıcısı Yılmaz Güney'in se- naryosunu yazdığı, Zeki Ökten'in yönet- tiği "Sürü", belleğimizden kolay kolay silınmeyecek sahnelerle bezeli, sarsıcı, etkileyici, trajik bir destan, üstünden ge- çen 22 yıla meydan okuyan bir başyapıt. Güneydoğu'nun yaylalannda başlayıp başkentte sona eren, ezilen, tükenen kah- ramanlannın çatışmalannı, çırpınışlan- nı hikâye eden, unutulmaz bir epik. Olanca gerçeğiyle kanlı canlı kıldığı, yoksul Güneydoğu Anadolu'yu perdeye taşıyarak "bir yok oluşun, tükenişin des- tanı"ru yazan bir Güney - Ökten klasiği. Ülkemizin geri bırakılmış, feodal Gü- neydoğu yöresindeki yaygın ekonomik, toplumsal insan ilışkılennin hiç de yaban- cısı sayılmayacak Yılmaz Güney, hay- vancılıkla geçınmeye uğraşan Veysikan aşiretindyen Hamo Ağa ıle oğlu Şırvan'm tragedya boyutlanna ulaşan serüvenini anlatıyor "Sürû"de, yönetmen Zeki Ök- ten de renkli ve çarpıcı bir anlatımla bu serüveni görüntülemenin üstesinden ge- liyor. Suriye smınna yakın Suruç'ta, olduk- ça zor koşullarda, tam bir ekip dayanış- masıyla çekılen "Sürü", makinenın her yere girdığı, meralan öldürdüğü, kaçak- çılık, mayın temizleyiciliğı ya da kıt ka- naat hayvancılıktan başka bir uğraşa el- vermeyen bu kıraç topraklarda tam bir Ser- gio Leone \vestemi gibi başlıyor. Bizim 'kovboylanmız'., Güneydoğu'ya özgü renkler içinde, yoksul ve zorlu bir yaşamı göğüsleyen, koyun güden bizim "kovboylanmız" gö- çerlerle rastlaşıyoruz çok geçmeden. Iş- te, hâlâ haksız da olsa büyüğe el kaldı- n^çayan geJcnek görcnekierıi], bîlgjşız- • hğın ve günden güne güçleşen yaşama ko- şullannın altında belı bükülmüş anlı şan- lı Veysikan aşıretı/aılesı. Ve fılmın gele- ceğe dönük, kıstınldığı çemberleri zor- layarak çabalayıp duran olumlu kahra- manı temsil eden Veysikanoğlu Şırvan (Ta- nk Akan). Yörenin çilekeş halkından or- tak çizgiler tasıyan yüzündeki ezıklık an- cak sevgili kansı Berivan'ın (Mefike De- mirağ) sağlığına kavuşması ve kan dava- sının yer almadığı yeni bir yaşam kapı- sının açılmasıyla giderilecektir. Art arda üç çocuk yıtirdıkten sonra acısından dı- li tutulmuş Berivan, tüm füm boyunca hiç konuşmuyor, kınalı kekliklerle uğraşı- yor. Gözleriyle anlaüyor meramını, Ha- mo'nun kıncı hareketlerine de boyun eği- yor. "Sürû"nün dramatik yapısını oluştu- ran aileler çaüşması, fılmın ılk bölümün- de yer alıyor. Şırvan'la Berivan'ın aile- leri, Halilan'lann alttan alarak Veysi- kan'lara kız vermeleriyle bile önü alina- mamış bir kan davasını sürdürüyorlar kı- yasıya. Daha doğrusu, Şırvan'm babası Hamo Ağa (Tuncel Kurtiz). katır gibı inatçüık edıyor banş çağnlan karşısında. Hamo Ağa'nın biricik kaygısı, soyuna sopuna bir kış daha geçirtmek. Veysi- kan'lan düzlüğe çıkarrnak için, 370 ko- yunluk aşıret sürüsünü Ankara'ya götü- rüp sağ salım satmak. Dramatik yapının ikinci çaüşmasmı aile bireylerinin kendi aralannda birbirleriyle sürtüşmeleri oluş- turuyor. Yeşflçam'ın ktişeleri lonlıyor Fihrun kalabalık oyuncu kadrosuna, kargaşaya yol açmadan yöneülen 370 ko- yunu da eklemeli ve çevrenin doğal ola- naklannı değerlendirenkoyunlu - insan- h kalabahk sahnelerin oldukça başany- la çekıldığjni de belirtmeh. Dağ, tepe, bayır, koyunlanna çobanük ederek, çadır- larda dıdınıp duran göçerlerin ürettikle- ri mallan ya da Hamo Ağa'nın küçük oğ- lu Silo'nun bulduğu arkeolojik kahnüla- n gizhce, ucuzuna kapatan uyanık bir ka- sabah, Veysikan çocuklanna şeker, lo- kum dağıtırken, bir kez daha Halilan'la- nn banş çağnsını yineleyecek, "Kanda- vasının sonunu getirmeli" diyecek olu- yor Hamo Ağa'ya. "Elçiye zeval ohnaz" ama bir köpürüyor, bir köpürüyor Hamo Ağa. Araya kan girmiştir artık, banş fi- lan hakgeüre. Babasıyla çauşan Şırvan alrp kansmı kasabaya, YSE'de çalışmaya gö- çecekken, büyük aile töresinı bozamıyor, babası ve kardeşleriyle birlikte sürüyü trenle Ankara'ya son bir kez götürmeyi kabul ediyor koşullu olarak. Ikı saatten fazla süren "Sürü"nün -ka- ba bir aynmla- birinci bölümü, çatışma halındeki baba-oğulun koşullu uzlaşma- lanyla sonuçlaruyor. tkinci bölüm: Tren yolculuğu. Gerilimin patlatıldığı fınal; Ankara ıse üçüncü bölüm. Başta Şırvan, Berivan ve Hamo Ağa olmak üzere, Şır- van'ın kardeşleri. Mirzo, ikide bir 'sa- ra'sı tutan Abuzer ve delikanlı Silo, Be- rivan'ın kardeşleri. Ankara'da inşaat bek- çilıgi yapan Sıddık, ailesi ve dığerleri, Yeşilçam'a özgü klişeleri kıran, yaşayan, gerçek karakterler olarak beliriyor. "Sü- Yönetmen: Zeki Okten / Senaryo: Yılmaz Güney / Kamera: Izzet Akay / Müzik Zülfü Livaneli / Oyuncular: Tarık Akan, Tuncel Kurtiz, Melike Demirağ, Şener Gökkaya, Savaş Yurttaş, LeventYalman/1979 Türkiye (Güney Film). *Sürü", beüeğimizden kolay kolay silinmeyecek sahnelerte bezeli, sarsıcı, etkileyicL, trajik bir destan, üstünden geçen 22 yüa meydan okuyan bir başyapıt rû"nün Yeşilçam'uıalışılmış, kalıplaşmış lügat parçalamalan yerine seyircıyi dü- şünseî ve duygusal yönlere çekıp götü- ren bir yazann kalemmden çıkmış, akı- cı konuşmalarla, ölçülü kullanılmış yö- resel bir H ağEJa" örülmüş senaryosu, baş- tan sona duyarlı öğelerle, gözlem ve ay- nntılarla zenginleştirilmış. Yönetmen Zeki Ökten, bu sağlam ve tutarh senaryonun hakkını veren bir si- nemasal atmosfer kuruyor. Zaman zaman buruk ve hüzünlü ton- lardan çalan sinema anlatımını. canlı bel- gesel böUBnlerle (göçerierin çadırtarda- ki kamp yaşantısı, sürüden süt sağılma- sı, tren sahnelen, Ankara caddelen, vb. gibi) renklendinyor. Sınırdan geçirilıp kaçakçılık amacıy- la kullanılmıyor sürü "Sürû"de; bu kez yaşamını en güç ve geri koşullarda hay- vancılık yaparak sağlamaya çalışan yok- sul ama zorlu Güneydoğulu insanlanmı- zın, klasik bir tragedya gibi gelişen füm- de sürüyü Ankara'ya götürme serüvenı- nin yanı sıra, düzenin çarklannda ufala- nan Veysikan aşiret/'ailesinin öyküsü ve aile bireylerinin ilişkileri ele alınıyor. 'tnsan insanın kurdudur' Filmin ikıncı bölümünde Hamo Ağa'yla oğullan Abuzer, Mırzo, Silo ve *hığur- suz" kansıyla ailesi arasmda kalakalmış Şırvan, hep birlikte sürüyü Ankara'da sat- mak içın yola düzülüyorlar. Gehnın "uğıır- suz"luğu daha trenebınmeden tutuyor, ka- sabada ansLZin patlak veren bir şamata- da yaralanan Mirzo, aşırete gen gönde- rilıyor. Trende Hamo Ağa'nın çevresini rüşvetçiler sanyor."tnsan insanın kurdu- dur" sözünü dogrulayan örnekler ızliyo- ruz peşpeşe. Sarası tutan Abuzer' ın neden olduğu hırsızlıklara kurban gıderek telef olan ko- yunlar... Kurtalan - Batman - Antep derken su- çu şarkı söylemekten ibaret mahpusane- ye postalanmış bir halk ozanından Zffl- fü Livaneti şarkılan dmlıyoruz, loş tren çekimlerinde. Gelinini zehir gibi bakış- larla süzen Hamo Ağa, ölen koyunlann vebalini de Berivan'a yüklüyor. Ailenin en küçük bireyi deneysiz Silo da koyunlann arasında "kadın" gereksi- nimini giderirken biriktirdiği parasından oluyor, işini bilen kurtlar tarafindan sö- ğüşlenerek. Fihnin gitgide çıkmaza sap- lanan kahramanlan, insanın iflahmı ke- sen birtren yolculuğunun ardından bir kıs- mı telef olan koyunlanyla bırükte başken- te ulaşıyorlar sonunda. Tek kare tek kare kurgulanmış değişık Ankara çekimleri. Üçüncü bölüm ya da fınal: Sürü Ankara caddelennde! Sanş için Hamo Ağa bir hafta celep hazretlennin keyfinı beklerken, Şu-van, sırtında taşı- dığı, olası bir kadın hastalığından gıttık- çe kötüleyen kansıyla babasından ayn- larak inşaat bekçisi memleketlisi Sıd- dık'ın (Şener Kökkaya) ayarladığı y anm kalmış bir apartman daıresıne yerleşiyor. "Ankara, Ankara güzel .\nkara, seni gör- mek ister her bahtj kaıuT Şırvan umut- lannı ve geleceğmı kısa sürede başken- te gömüyor. Berivan'ın doktora götürülüşü bir so- nuç sağlamadığı gibi ezbere verilen ilaç- larla durum ıyiden ıyiye kötüye gidiyor. Doğudakı ınsancıl doktonın tersine gö- beklı kent doktorunun Ugisizliği ve baş- tan savmacdığı vurgulamyor. Başkentin terör ve şiddetine tanık olan, gözünün önünde insan kurşunlanan Şırvan, baba- sı Hamo Ağa'yla ipleri kopanyor. Sıddık, kansı ve devrimci çocuklanrun ilgi ve yakınlığından hoşnut Şuran, Ankara vit- rinleriyle, çeşitü tüketim maddeleriyle ve kentyasamıyla da tanışıyor. Şırvan/Be- rivan çıfti, aile gazınosuna bile gidiyor- lar "Sûrû"nün finalınde. Berivan ölüyor bir gece yatıp uyanmayarak. Kaçınılmaz 'son'u sezen ama eli kolu çaresiz Şu-van, yüreğinden kopup gelen bir ağıt tutturuyor kansuını başucunda, sonra da ölü kansının ardından gene atıp tutan babasına yönelik hmcıyla da ilgı- siz birini boğuvenyor. Kansuun ölüsüne bile sahıp çıkamayan Şırvan'ı pohs ya- kapaça götürürken kan davalısı Halilanla- ra kızlannı gelip almalannı bıtdiren bir telgraf gönderiyor Hamo Ağa. Berivan'ın cesedı ortalıkta sahıpsız kalırken Anka- ra caddelerinde bir bâşına koşuşturup du- ran, bağınp çağıran Hamo Ağa görüntü- sü perdeyi dolduruyor, "Sûrü"nün fına- linde. Gözabcı sinemasal bütünlük Zeki Ökten'uı yönettiği "Sürû" sine- mamızuı en coşkulu yaraucısının damga- sını taştyor sonuçta. ; • r %.-,, GörkemJi, göz alıcı bir sinemasal bü- tünlüğe enşen "Sûrû", evrensel boyutlar- da da derin bir etkileme gücüne sahip, unu- tulmaz güzellıkte bazı sahnelenyle anım- sanan bir klasik. Yerlı yermde kullanıl- mış yerel-folklorik özelliklerin renk kat- tığı filmde, bir belgeselci gibi doğal çev- reden yararlanış beUrgin baştan sona.*Sû- rû", yapmacıksız ve sıcak esprisiyle öz- gün ve tutarh bu bileşime kavuşuyor so- nuçta. Kameraman Izzet Akay'ın fıhne zengin görsellikler sağlayan görüntüleri ve Livaneh'nm müziği, Zeki Ökten'in coşkulu ve duyarlı anlatımını bütünlü- yor. Bir de kusursuza yaknı oynayan Me- like Demirağ, Tuncel Kurtiz ve Tank Akan üçlusünün sözünü etmeh. Özellik- le Tuncel Kurtiz'in. YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR. The Talented Mr. Ripley / Yetenekll Bay Rlpley Berlin Festivali'yle birlikte her yıl olduğu gibi yine, ilkba- hara özgü geleneksel Avrupa çı- karmasına soyunan Hollywood sinemasının son dönemde adın- dan en çok söz ettiren fılmlenn- den, 5 dalda Oscar'a aday "The TalentedMr. Ripley"," Yetenek- MBay Ripley" adıyla bugün gös- terimde. Bu yıl Hollywood \ıt- rininin en gözalıcı ürünlerini- denbiri olan "YetenekHBay Rç- ley", en son "The English Pati- ent - tngüiz Hasta"yla Oscar alan yönetmen Anthony Ming- heDa'nın, ünlü polisıye- mace- ra romanlan yazan Patricia Highsmith'den sinemaya aktar- dığı yeni filmi. 1950'li yülann sonunda, gü- neş, deniz, tatıl ülkesi Itarya'da geçen filmde, bu ülkenın gü- zellıklen arasında gününü gün ederek tam bir zevk-sefa haya- tı süren, zengin, maceraperest Amerikalı Dickıe Greenleaf'le, varhklı babası tarafından Dic- kie'yi ABD'ye dönmeye ikna etmekle görevlendirilen fırsat- çı arkadaşı Tom Ripley'in ve Dickie'nin güzel sevgilisi Mar- ge SheTwood'un kahramanlan- nı oluşturduğu, entrika ve heye- can dolu bir gerilim serüveni anlatıhyor "Bir hiç olarak yaşamaktan- sa önemli birinin hayaonı çala- rak yaşamayı" hayat felsefesı haline getirmiş, hep özendiği Dickie'nin zengin yaşamına im- renmiş, yoksul smıf kökenlı, hrrslı, uyanık ve akıllı Tom Rip- ley'i, giderek yalanlarla cina- yetlerle dolu bir girdabın için- de, sürekli kaçarken izleyece- ğimiz fihn, zengin bir oyuncu kadrosuna da sahip. Tom'u Hollywood'un yeni yeteneklerinden Matt Da- mon'un, Dickie'yi JudeLaw'm, Marge'i daGwynethPaltnıw'un oynadığı filmde Cate Blancnett, Jack Davenport, Philip Baker HalLPhiçSeyTnourHonrrıanın da önemli rolleri var. 2.5 saate yakın bir uzunluk- taki "Yetenekli Bay Ripley'', as- lmda tanınmış Fransız yönet- men ReneCJement'ın 1960'da, Patricia Highsmith'in aynı roma- nından uyarladığı ve yıllar ön- ce ülkemizde "Kızguı Gûneş" adıyla göstenlmış ünlü filmı "Plein Soleil''in, Amerikan yak- laşımıyla gerçekleştiribniş ye- ni çevrimi. Alain Delon, Mauri- ce Ronet, Marie Laforet'nin rol aldığı, unutulmaz "Kızgın Gü- neş" fılmi, döneminde özel hay- ranlar edinmış, sınemalarda haf- talarca afışte kalmış bir Rene Clement klasıgiydi. Son yıllarda Amerikan sine- masmın âdet haline getirdiğı, o parayı bastınp haklan satın alı- nan eski Fransız filmlerini ye- niden çekme modasmın son uzanüsı olan "YeteneküBayRip- ky"in "Kı^mGüneş"ınbirebır Arnerikan versıyonu olup olma- dığını ancak sevredınce anlaya- cağız. Stuart Llttle / Küçük Kardeşlm Bu fikn kocaman bir yüre- ğe sahip küçücük fare Stu- art' m başından geçenleri ko- nu ediniyor. Little ailesi tarafından ev- lat edinilen küçük fare kah- ramanrmız Stuart, can düşma- nı olan evin kedisiyle sürege- len, maceralarla dolu, garip beraberhğı boyunca, aile, ar- kadaşhk, sadakat, vb. gibi kavramlann gerçek anlam- larmı öğrenecekür... Walt Disney'm tanınmış çizgi kahramanı Mickey Mo- use'dan farkJı, bir başka mı- nik, canayakın, sevimli bir farenın, bütün zorluklara kar- şın, her zaman doğrunun ve ıdeal olamn peşine takıhnış küçük Stuart'm, "içimizdeki ruhu ve cesareti" temsil etti- ğı -StuartUöle-KüçükKar- deşûn", son aylarda ABD'de beklenmedik bır ilgıyle kar- şdanıp çok sayıda seyircı top- layan, şirin bir film. Bilgısa- yarlı animasyon- kukla fil- miyle normal çekimi harman- layan bir tarzda çekimıış ve en iyi görsel efekt dalında Oscar'a aday gösterümiş, ço- luk çocuk bütün ailenın ke- yifle seyredeceği "StuartLitt- le-KüçükKardeşnn"i, "As- lan Kral''ıyla hatırladığımız Rob Minkoffyönetmiş. KEDİ GOZU VECDİ SAYAR Ah Geceler... Mahallemizin meraklı kedilerinden biri geçenlerde bir anket yapmış: "Geceleriniz nasılgeçiyor" diye sor- muş gelip geçenlere. Tabii, sonuçlar hiç de şaşırtıcı değil. Çoğunluk televizyon ekranlannın başında ge- çiriyor gecelerini... En çok izlenen programlar arasın- da ana haber bültenleri ön sıralarda. "Pazar Keyfi", "Tele Vole" cinsinden programlann hemen ardın- dan... Zaten televi2yonunuzu açtığınızda karşınıza çı- kan programın "Tele Vole" mi, yoksa "haberbülte- ni" mi olduğunu kavramanız da pek kolay değil. Ama çocuklann haklannı yemeyelim. Gece kulüplerinde- ki "peçete" savaşlanndan başka_türlü nasıl haberi- miz olabilirdi? (Bilhassa Semra Özal hanımefendi- nin, yanJannda Yılmaz Morgül beyefendi olmak üze- re, peçeteler arasındaki çehresini unutamıyorum!) Kendi payıma, ana haber bültenlerinin çok ciddi bir toplumsal işlevi yerine getirdiğinden hiç kuşkum yok. Büyüklerimiz ne yer, ne içer, nerede eglenirler, hepsini en ince aynntısına kadar öğrenme olanağı- na kavuşuruz bu bültenler aracılığı ıle. Örneğin gü- zel şarkıcı feşmekan hanıma, hangi ünlü zenginimiz villa hediye etmiş, bilmek istemez misiniz? Sonra, bir gece ansızın "Ebnı mu daha güzel, yok- sa Deniz mi" gibi çok can alıcı bir sorunla karşılaşa- bilirsiniz. Ve bütün geceniz berbat olabilir, uykunuz kaçabilir (kararsız kalmaktan elbette)... Ama şikâ- yetçı okJugunuzu hiç sanmıyoaım. Bakın bakalım, han- gı kanaldasınız şu anda? Gecelerinize kanşmak gibi bir niyetimiz yok elbet- te, ama ben gene de bir anımsatayım dedim: Ne za- man bir kedi, televizyoncu arkadaşlanndan birine hesap sormaya kalkışsa, "Popûleryayıncılık, düze- yi bu kadardüşürmeden deyapılamazmı?"diye so- racak olsa, "Ne yapalım, seyirci bunu istiyor" vanı- tını alıveriyor. Tabii, gerisi size kalmış bir şey. fster- seniz, "yumurta-tavuk* hikâyesini bir kez daha an-, latıp, "Siz bunlan vermeye devam ettikçe, biz de bunlan istemeye devam edeceğiz" diye savunabi-, lirsiniz kendinizi! Bu durumda televizyoncu kardeş- lerimiz, manken kızlanmızın ince aynntılan ıle ilgilen- menin yasal hak ve görevlen olduguna bir kez daha yürekten inanacaklardır kuşkusuz. Yapacak başka ne kalıyor ki? Herhalde şöyle bir haber yapmayı düşünmeyeceklerdir "YazarYılmaz Odabaşı, Ankara 5. Asliye Ceza Mahkemesi'nce hakkında verilmiş kesinleşmiş 7 aylık hapis cezası-' nı yatmak üzere bugün Saray Cezaevi'ne giriyor.' Odabaşı, 1998 yılında 'Düş ve Yaşam' adlı kitabın- dan dotayı Teröne Mücadele Kanunu'nun 8. mad- desi uyannca 1 yıl 6 ay hapis ve 933 milyon lira pa- ra cezasına mahkûm edildiğinı açıklayan Ankara 1 No'lu DGM heyetine, 'Sizinle aynı çağda ve aynı ül- kede yaşamaktan utanç duyuyorum' dediği için 7ay hapis cezasına çarptmlmıştı. Şimdi Saray Ceza- evi'nin kapısındakiarkadaşımıza bağlanıyonız..." de- meyeceklerdir. Ya da şöyle bir haber: "Flaş... Flaş... Flaş... Nobel ödüllü Italyan yazar Dario Fo ile Fran- ca Rame'n/n yazdığı 'Kadın Oyunlan' Pendik Kay- makamı tarafından yasaklandı. 8 Mart Dünya Kadın- lar Günü nedeniyle ÖDP Pendik örgütünün düzen- lediği gecede sergılenecek oyunun metni, kayma- kam tarafından Pendik llçe Milli Eğitim Müdüriü- ğü'ne havale edildı; orada kurulan komisyon, oyun- da 'ahlaka aykırt sözler' saptandığından oyunun ser- gilenmesiengellendi. Şimdi, stüdyo konuğum, oyu- nu Italyancadan dilimize kazandıran değerii sanatçı Füsun Demirel'/e Fo-Rame ikilisinin oyunu üzerin- de konuşacağız. Ardından da oyundan bölümleriz- leyeceğiz..." Ya da "Sevgili izleyiciler, şimdi sıra önemli bir sa- nat etkinliğinde. 6-10 Mart tarihleri arasında Istan- bul Goethe Enstitüsü'nde, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Bölümü ve DFFB Berlin Film ve Televizyon Akademisi işbirliği ile dü- zenlenen 'Günümüzde ve Gelecekte Sinema Eğiti- mi 1 konulu bu etkinlik, paneller ve film gösterilerin- den oluşuyor. Bu akşamın stüdyo konuğu, Marma- ra Üniversitesi G.S.F. Sinema Bölümü Başkanı Doç. Dr. Selahattin Yıtdız'/a Türkiye'de sinema eğitimi- nin sorunlannı konuşacağız." Şimdi diyeceksiniz ki "En Güzel Avrupa Türkleri" yanşmasını izlemek du- rurken, bize reva mı bu eziyet. Hiç merak etmeyin, yakın gelecekte böyle bir tehlike göremiyorum... "Münferit" vakalar dışında sanat olaylanna yer ve- rilmesi televizyoncular arasında hoş karşılanmaz. Bu arada aklıma gelmişken sorayım; Samanyolu televızyonundaki Fethullah Gülen'in himayesinde Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın "Çeyrek Asırlık Sa- natçılar" ödül törenini izleyebildiniz mi? Kültür Ba- kanımızın da kaçırmadığı bu törende ödül alanlar arasında kimler yoktu ki... Sıralamaya kalksam, ye- rim yetmez. Ama esas kimlerin "katılmadığınr me- rak ediyorsunuz herhalde. Ben birkaçını biliyorum: Tank Akan, Macide Tanır, Edip Akbayram, Aytaç Arman, Sevda Ferdağ... Mutlak başkalan da var- dır. Ama medyamız onlan önemsemez. Neden? Göz- de "sanatçı "lanmız gibi masalann üstünde göbek at- mayi, gazinolarda ceket yakmayı bilmediklerinden elbet... (Not: Koyun kardeşlerimizin halleri hakkında ne düşündüğümü biliyorsunuz. Gene de Kurban Bay- ramınız kutlu olsun diyemiyorum.) Gütalürür şiH* aşk, empati söyleşilert • Kültür Servisi - Bugün, TÜYAP Lala Mustafa Paşa Spor Sarayı-Konferans Salonu'nda gün boyu düzenlenen etkrnlüder kapsamında saat 10.30'daki 'Güldürü ve Güldürü Edebiyatı Üstüne' adlı panelde Muzaffer Izgü, Yalvaç Ural, Cıhan Demırci ve Aydm Boysan konuşacaklar. 13.00'teki 'Süleyman Uluçamgıl' başhklı söyleşıde M. Kansu, Orbay Deliceırmak ve Ali Nesımoğlu; saat 16.30'daki '20. Yüzyılda Türk Şiin' söyleşısuıde ise Alpay Kabacah ve Şükran Kurdakul söz alacaklar. Lala Mustafa Paşa Spor Sarayı-Söyleşı Salonu'nda saat 12.00'de Üstün ' Dökmen. 'Empatik lletışün ve Farkına Varma' adlı konferansta; saat 14.00'te Demirtaş Ceyhun, 'Bız Türkler ve Laısızm' adlı söyleşıde; saat 15.15'te Sevgi Özel, Cihan Demirci ve Aysen Dağlı 'Aşkın Dili Olur mu?' başlıklı söyleşide konuşacaklar. Doğu Akdenız Kültür Merkezi'nde saat 18.30'da Ataol Behramoğlu ve Haluk Çetin bir şıir dinletisi gerçekleştirecekler. Büy VVaıtep'a onur ödülü • BERLİN (AFP) - 93 yaşuıdakı Amerikalı sinemacı Billy Wilder Alman Liyakat Nişanına değer görüldü. Altı Oscarlı WildeT, bugün Los Angeles'ta düzenlenecek törenle ödülünü Ahnan büyükelçısınden alacak. Viyana'da doğan Wilder Berlin'de füm çalışmalanna başlamış ve Hitler'in 1933'te başa geçmesiyle Hollyvvood'a geunişti. Savaşuı ardından Almanya'ya dönen Wilder, 1948'de 'Yabancı llışkıler' adlı fUıni çekmiştı. Wilder"ın dığer çalışmalan arasında 'Sunset Bulvan'(1959) ve Marilyn Monroe'yu üne kavuşturan 'Bazılan Sıcak Sever'(1959) adlı filmler yer alıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle