Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
inWMART2000CUMA CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Hprasan'da
trafik kazası:
flfciORASAN(AA)-
gjZUJum'un Horasan ilçesi
ygkuJinda meydana gelen
zjjicirleme trafik
jjazasında ilk belirlemelere
lOkişiöldû, 6kişi
. Yaralanan 6 kışi
j p n , Pasinler ve
£j2urum'daki hastanelerde
teJa-vı altına aluıdı.
znrunlu
tjsamıflar
47 katrilyon
|AJNKARA(ANKA)-
Çılışanlann Tasarrufiı
•pşvık Hesabı'ndaki para,
4<atrilyon 747 trüyon
Uaya ulastı. Hazine
HÖsteşarbğı'nın yaptığı
aiklamaya göre hesaba
qbat 2000 sonu itıbanyla
^en 4 katrilyon 747
ttyon liranın, 1 katrilyon
28.4 trilyonunu anapara,
xatrifyon 508.7
tlyoounu nema
<uşturuyor.
Rkû-Gaytan
fBAKÛ(AA)-
zerbaycan Başbakanı
rthur Rasızade, Bakû-
;yhan bonı hatü
ojesinin hayata
ıcirilmesi sürecinde
ürcistan ile yaşanan
JaşmazlıkJan ortadan
ddırmak amacıyla
ıümüzdeki günlerde
ürcistan'm başkenti
ilis'e gidecek.
ısizade'nin, iki ülke
dışma gruplan arasında
ıziim bulamayan transıt
rife ücretleri konusunu
rsonuca ulaştırmaya
! ılışacağı bildirildi.
teydani
iridye'de
l|tSTANBUL(AA)-
1
navutluk Devlet
. gjkanı Recep Meydani,
10. Antalya Güvenlık ve
tnrliğı Konferansı"na
Kümak üzere dûn akşam
ürfciye'ye geldi.
feydani, Atatürk . _ _,.
jvalimanı Devlet - *:«?;'r?
aıukevi'nde, Ehşişleri
akanlığı lstanbul ll
snsikisi Acer Germen
Î öteki yetkililer
ınfindan karşılandı.
jnavutluk Devlet
jşkanı Meydani, saat
100'de, Türk Hava
oüan'na ait bir uçakla
jtolya'ya gidecek.
taşbakan
cevfTiı kabdü
İANKARA
junhuriyet Bûrosu) -
aşbakan Bülent Ecevit,
akistan'ın Ankara
ûyükelçisı Karamatullah
lan-Ghori'yi kabu]
ierek Hindistan'a
ıpacağı zıyaret
çsamında Pakıstan'a
ıdememesinin nedeninin
politikadakı yoğun
ündem olduğunu bildirdi.
cevit, cumhurbaşkanlığı
jçimi ve diğer iç
slişmelerin açıklığa
ıvuşmasının ardından, en
akın tarihte Pakistan'ı
yaret edeceği sözünü
sdi.
farrupa Konseyf
legazetecUk
|STRASBOURG(AA)-
vrupa Konseyi Bakanlar
kmütesi, gazetecilerin
Öynaklannı gizli tutma
hkkını destekleyen bir
tvsıye karar tasansını
(oayladı. Avrupa Konseyi
tffafindan yapılan yazüı
ajıklamada, bu tavsiye
lsarannın, Avrupa tnsan
I-aklan Sözleşmesi'nin
i&de özgürlüğüne ilişkin
İD. maddesinin üye
ülkeler tarafindan
uygulanmasına rehber
oiuşturabileceği belirtildi.
Özel poMcJînfkter
1 ANKARA (AA)-
Ayakta teşhis ve tedavi
yapılan özel sağlık
kuruluşlannın açılması,
Çalışması ve denetimi
yönetmelikle kontrol
altına aluıdı. Resmı
Oazete'de dün yayunlanan
yönetmelik uyannca özel
s^ğlık kuruluşlannın
bekleme salonunda, tüm
s^ğlık personelinin
Uimlerinin yazılı olduğu
bır tabela, hasta haklan
t^belası ve şıkâyetlerin
yapılabileceği yerlerin
tfclefon nınnaralannın
bulunduğu listenin
bulunması gerekiyor.
Prof.Necla Arat, şeriatçılann kendine güveni olmayan kadınlan kullandığını söyledi
'Kachn kimlik anyor'HATİCETUNCER
lstanbul ÜniveTsitesi Kadın So-
runlan Araştırma ve Uygulama
Merkezi Müdürü ve lstanbul Ka-
dın Kuruluşlan Birliği Koordina-
törii Prof. Dr. Neda Arat, şeriatçı
akımlann, bilgisizlik ve yoksul-
luk ortamlannda yeşerdiğine dik-
kat çekti. Prof. Dr. Arat, 2OOO'lı
yıllann genç kadınlannın örgüt-
lenme konusunda çok daha başa-
nlı olabileceklerini belirtti.
Arat, şeriat ve kadın konusun-
daki sorulanmızı şöyle yanıtladı:
-Dmdvadaşeriatçıakunlarka-
dunar üzerinde nasıl etküi oldu?
- Yoksul kesimden gelen kadın-
lar, kentte ekonomık zorluklar
içindeler. Kimlik bunalımlan var,
ama tankatlar ve akımlar kadına
kendi içlerinde kendı sınırlarını
aşmadıklan takdirde bir kimlik
görev, hatta mücahide olmak gibi
• Prof. Arat, yoksul kesimden gelen kadınlann kentte
ekonomik zorluk içinde olduklannı belirterek "Kimlik
bunalımlan var, ama tankatlar ve akımlar kadına kendi
içlerinde kendi sınırlannı aşmadıklan takdirde bir
kimlik görev, hatta mücahide olmak gibi yüce bir görev
yüklüyor. Tabii bu kadınlar için kendine güvenirlik
açısından önemli bir dayanak oluyor" diye konuştu.
yüce bir görev yüklüyor. Tabii bu
kadınlar için kendine güvenirlik
açısından önemli bir dayanak olu-
yor. Etraflartnı da etkileyebıliyor-
lar. başka kadınlara da yine etki-
ledikleri bu kadınlar aracılığıyla
ulaşıyorlar. Örneğin, 9O'lı yıllar-
da cuma namazı sonrası büyük
meydanlanmızda tesettür lehıne
yapılan göstenlerde her yaştan
genç ve yaşlı kadınlann bir arada
olduğunu ama bütün bu gruplan
küçük erkek gruplannın yönlen-
dirdiğini gözlemledik. Gösteriler-
de polısın inanılmaz bir hoşgörü
ıçensınde olduğunu gördük. Bu
hoşgörü ortamı demokratik tepkı
mekanizmalan içerisinde yararlı-
dır bunu eleştirmiyonım, ama çif-
te standart uygulanmamalıdır. Öte
yandan başka öğrencı gruplannın
başka vesılelerle yaptıîdan göste-
nlerde kız öğrencilerin saçlann-
dan sürüklendiklerini, coplandık-
lannı hepımız ekranlardan büyük
bir üzüntüyle izledik. Bu da gali-
ba polisin içerisinde de 0 dönem-
de sızmalann ve bazı kadrolaşma-
lann olduğunun bir ışaretıydi.
- Şeriatçı akunlarm kadma ba-
kış «çts nedir?
- Bunu tabii yalnızcateorik cer-
çevede görmemek lazım. Afga-
nistan çok yakrn bir örnek. Afga-
nistan'ın başkenti Kâbil'in son za-
manlardakı tanımlanması, "Yer-
vüzünün en büyük kadınlar ha-
ptshanesi". Taleban grubu ege-
men ohır olmaz şeriat düzenini en
katı kurallanyla uyguladı. Yaptık-
lan ilk iş kız okullannın hepsini
kapatmak oldu. Kadınlann görün-
AKM'deki panelin ardındao, şef Tuncay Özcan yönetiminde İL Do let Kunscnatu\an Nefesli Çalgılar Orkestraa tarafindan
verilen konserde, Onuncu Yü Marşı ve Gençlik Marşı, salondaki kadınlann da a>akta alkışlayarak kaülmasıyla söykndL
Yazar Faik Bulut, Başbakan Bülent Ecevit'in tutumunu eleştirdi
Istanboi Haber Servisi - Ga-
zeteci-yazar FaikBulut Fethul-
lah Gülen ın takma adla yazdı-
ğı kitabında kadınlan aşağılayı-
cı ifadeler kullandığına dikkat
çekerek "Işte bizim başbakanı-
mız bu kişke gösterdiği tavır-
larla bir fikri gerOeme içinde-
dir" dedi. lstanbul Üniversite-
si Rektör Yardımcısı Prof. Dr.
Nur Serter de siyasal tslamcı-
lığın üniversitelerde çok ciddi
bir biçimde yükseldiğine dik-
kat çekerek "Benim yöneticisi olduğum üni-
versitenin koridorUnnda bir zamarüar na-
maz kıhnıyordu" dedi.
tÜ Kadın Sorunlan Araştırma ve Uygula-
ma Merkezi ve Kadın Araştırmalan Derneği,
8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü, lstanbul
Kadın Kuruluslan Birliği etkinlikleri çerçe-
vesinde AKM'de düzenlenen "Kadma Yöne-
tiklrtica" konulu panel ve ardından gerçek-
leştırilen şenlikle kutladı.
Panele katılan gazeteci-yazar Faik Bulut,
Fethullah Gülen'in takma adla yazdığı kita-
bında kadınlan aşağılayıcı ifadeler kullandı-
ğına dikkat çekerek "İste bizim başbakanımız
bu kişiye gösterdiği tavırlarla bir fikri gerile-
me icindedir'" dedi. Bulut sözlerinı şöyle sür-
dürdü. "Sayın Başbakanımız Fethullah Gü-
len'i şahsi olarak istediği kadar sevebflir, an-
cak bir başbakan olarak DGM'ce aranan \v
Ü Kadın Sorunlan Araştınna ve Uygulama Merkezi ve Kadm Araştırmalan Derneği'nin dûzenle-
diği panele Faik Bulut, Nur Serter, Ruşen Çakır ve Necla Arat kaûldL (Fotoğraflar: tPEK YEZDANÎ)
lstanbul Kadın Kuruluslan Birliği Koordi-
natörü Prof. Dr. Neda Arat da dünyanın her
yerinde erkeklerin kadınlan ezdiğini, sömür-
düğünü ve dışladığını anlattı. Prof. Dr. Arat
beş kıtada toplam 450 milyon lcadının Islam
ülkelen ya da tslam toplumlansda yaşadığı-
na dikkat çekerek bu kadınlann çoğunun da
Gazeteci Ruşen Çakır ise lslamcı ideoloji- "Tann'nın buyTuktan" varsayılan yasalann
lerin kadını aşağıladığını ve ikinci sınıf vatan- boyunduruğu altmda olduğunu söyledi.
daş olarak gördüğünü belirterek "Ama bu, IÜ Rektör Yarduncısı Prof. Dr. Nnr Serter,
Türkiye'ye getemeven bir şahıs için onu ynrt-
dışmda ziyareteden Gazetecive Yazariar V&-
n Başkanı'na 'Hocaefendının sağlığı nasıl'
diyerek hokuka aykın bir şey yapmışûr. Ken-
disi bir gün bfleişkencegören Manisafaçocuk-
lan ziyaret edq> 'Sağlığmız nasıl' dememiştir
Tnrkiye'de diğer hareketferin de, sol hareket-
lerin de kadınlara birinci sınıfmuameksiyap-
nğı anlamma gelmez" dedi. Çakır, kadınlan
ezen siyasal tslama karşı mücadelenin "Er-
kek egemen zihniyete karşı mücaddevie aynı
kotvarda" yürütülmesi gerektiğıni beluierek
"Müslüman toplumlardaki kadın mücadde-
sL ancak feminizmle banşoğı takdirde başa-
nya ulaşabilir" dıye konuştu.
Türkiye'de 1997 yılı itıbanyla 609 imam ha-
tıp lisesı bulunduğunu belirterek bu liselerden
mezun bir buçuk milyondan fazla öğrenci ha-
tniattı. Serter, ımam hatip liseleri arasında ya-
pılan bir ankette, mezunlardan yüzde 85 'inin
Türkiye 'de bir şeriat devletı kurulması gerek-
tığını, yüzde 80'inin kadınlar için tercih edi-
len gıysı olarak çarşafi uygun gördüğünü vur-
guladı.
Kadınlar sendikal mücadelede yer alıyorlar ama yönetlme gelmede ürkekler
'Erkek gibi davranmak zorundakaldık'
Gûlperi Çatak
tstanbul
Haber Servisi
Kamu
Emekçileri
Sendikalan
Konfederas-
yonu (KESK)
Yönetim Ku-
rulu üyesi Bü-
ro Emekçile-
ri Sendikası
(BES) tstan-
bul 2 No'lu
Şube Başkanı
Gulperi Ça-
tak ve
DtSK'e bağlı
Genel-lş Ko-
nut Işçıleri
Şube Başkanı
Nebfle Çetin Nebfle Irmak
Çetin sendikal mücadelede kadı-
nın durumunu değerlendirdiler.
Çatak, kadınlann mücadelede ön-
de yer almasına karşın yönetime
gelme konusunda ürkeİc davran-
dığını ve kaduılann sorunlannı
örgütlenme ile aşacağını söyledi.
Çatak, 1990'lıyıllannbaşında,
kamu çalışanlannın grevli, toplu-
sözleşmeli sendikal hak taleple-
riyle birlikte mücadele içinde bul-
muş kendini.
Ancak kadın kimliğiyle müca-
delenin ve hak talebini sendikal
alanda da zor olduğunu beürte-
rek "Önünüz kesürvw. Kendmıi-
zi ifade edemiyorduk. Süreç içeri-
sinde aşüm. Erkek gibi da>rana-
rak kendimi anlatabfldhn. Ancak
sonradan erkek gibi davranma-
nın insanı kendi öz benüğinden
ozaldaştınhğuu Eark ettfan. Arbk
karlm khnügimlp şgnriikaaMc ya-
ptyorum'' dedi.
Kadını sendikal mücadeleye
katmak gerektiğıni vurgulayan
Çatak, kadın sorunlanna duyarsız
kalındığını ıfade ederek sözlerinı
şöyle sürdürdü: "Erkekarkadaş-
lanmız shasi konulan uzun uzun
tarbşırken kadın sorunlanna ay-
nı dıryarhhkla yaklaşrmjorlar. Eş-
lerinisendikalmücadelenindışın-
da tutuyorlar. Örneğin kreş soru-
nu. 11 bin mali>e çaltşanının 6 bt-
ni kadın. tstanbul'da iki kreş var.
Çahşan kadınlar bu sorunu çok
>akıa yaşıyor. Bazen çocuklannı
bırakacak birini bulamaymca so-
kakta dahi bırakıyorlar. Kadın
komisyonu otuşturma çabalan-
mrz dahi bazı arkadaşlar tarafin-
dan umursamazhkla karşılanı-
>w."
Kendi işkolunda kadınlann ür-
kekliğinden söz eden Çatak şun-
lan söyledi: "Kadmlarda şöyle
bir yapı var: Kendini siyasaflaş-
nrmnor, aül kabyor. Sadece gö-
revveriMrse yerine getirhor. Örne-
ğin KESK'e bağh sendikalarda
genel merkez yönetimlerinde gö-
rev alan kadınlann oranı yflzde
18. BES'in 61 üde temsiki Ve şu-
besi var. Sadece 2 kadın şube baş-
kanı var. Bu kadmlarm sendikal
mücadeleye faynamamaaııııı
göstergesi"
Çatak, kendi yaşadığı ikili du-
ruma da özelükle değindi. Çah-
şan ve sendikal mücadelede ön
planda yer alan bir kadın olması-
na karşın ev yaşanüsının ötekı ka-
dınlardan faridı olmadığını vur-
guladı ve evde temizlik, mutfak
işleri gibi toplumun kadınlara
yüklediği görevleri de yapmak
durumunda kaldığuıı anımsattı.
DlSK'e bağh Genel-lş Sendi-
kası'nm Konut tşçileri Şube Baş-
kanı Nebile Irmak Çetin, kapıcı
olarak adlandınlan konut işçileri-
ni "çağm köksi" olarak nıtelıyor.
Irmak'ın konut ışçıleriyle ilgili
tespıti şöyle: -Konut-tş'in 1800
ûyesinden yüzde onanu kadmlar
oJuşturmor. Kadmkonutişcismm
eşi olarak işi paylaşryor, yüldeni-
yor. Kadm, eşinin işini kâ>i>etme
ka> gısnla onun açıklannı kapab-
yor. Aynca kadm dairelere gün-
delik temizliğe gkJerek ağır bir iş
vapvorvezorkoşullardayaşıyoı?
Konut işçisinin çalıştığı semt-
lere göre eşlerle ilişkisinin farkh-
laşbğını anlatan Irmak, köylü Uiş-
kilerin sürdüğü semtlerdeki çah-
şan konut işçisinin eşinin daha
çok baskı gördüğünü ve sömürül-
düğûnü gözlemlemiş. Irmak "Öz-
gürohnayan bir erkeğin özgürka-
dmdan söz edebttmesi mümkön
değfldn"" dedi. Irmak da kadımn
sendikal mücadelede var olabil-
mek için kadın kimliğinden taviz
vennek durumunda kaldığuıı an-
lattı ve "Erkekler gibi yaşamak
zorunda kaknk. Onlar gibi konu-
şup onlar gibi davrandık dedi
n
mez hale gelmelerini ıstedıler. Bü-
tün meslekler kadınlar için yasak-
landı. Şeriann ve şeriatçılann boy
atıp yaygınlaşabilecekleri ortam-
lar, genellikle bilgisizlik ve yok-
sulluk ortamlan oluyor. Onun için
0 ortamın hazırlığuıı da yapıyor-
lar.
Önceçocuklarve
kadmlar
Öncelıkle çocuklan ve kadınla-
n ele geçirmek istiyorlar. Sudan,
başlangıçta kadm haklan bakı-
mından oldukça üeriye gitmiş sa-
yılabilirdi. Ne yazık ki şeriatın
egemenliği ile birlikte daha önce-
ki bütün kazanımlardan orada
vazgeçüdi. Cezayir ömeğini çok
yakından izledik. Özellikle örtün-
me konusunda, üniversitelerde ve
sokaklarda büyük baskılar söz ko-
nusu oldu. Başörtüsüz kadınlann
silahlann hedefi olması gerekriğı
söylemini duvarlara astılar. Her
şey türban ya da tesettür dediği-
miz örtünmenin simgeleştirihne-
si ile başladı. Bizde de üniversite-
lerde 80'li yıllann başlannda bel-
ki birkaç taneyle başlayan bu olay
9O'lı yıllann sonuna geldığımızde
kitlesel bir harekete dönüştü.
- Örtünme üniversitderde hiJâ
çok tarûşıbyor-
- Vaazlarla, kasetlerle küçücük
kız çocuklan, erkek çocuklan Ku-
ran kurslannda resmı ya da gayri
resmı aldıklan derslerde birtakım
okul öncesi yuvalarda, ılahıler eş-
lığınde bu önyargılarla bir yerde
koşullandrnlıyorlar. 17-18 yaşına
geldıklerınde ünıversite kapısına
dayandıklannda artık 0 ahruş ol-
duklan biçuni, formasyonlan de-
ğıştırmelen o kadar kolay değıl.
Destek mekanizmalan
Üniversıtede ilk yıllarda suufta
çok modern giysilerle başı açık
olarak gelen kız öğrencilerin son
sınıflarda bırdenbıre tanınmaz bir
kıyafete büründüğünü görüyorsu-
nuz. Bu gruptan bir erkekle yaşa-
nan bir aşk ılişkısi kadının zaman
zaman bütün özgürlüklerinden
vazgeçecek bir durumagehnesıne
neden olabiliyor. Bu konuda bir-
takım destek mekanizmalan da
çalıştınlıyor. Florya'da, Fatih'te,
Istanbul'un çeşitli yerlerinde tari-
kat evleri yurt olarak hizmet veri-
yor, burs veriliyor. Onlar da bu ra-
hatlıktan yararlanmak istiyor. ls-
lamcı kesimin arasında ünıversite
öğretimi gönnüş olan kadınlar da
doktor, öğretmen ya da hukukçu
olarak kitlelen daha iyi etkileye-
bileceklerini ve böylece misyon-
lanm yerine getirebileceklerini,
yani mücahide olarak tebliğ go-
rcvlerini çok daha etkili ve verim-
li bir şekilde yapabileceklerini
söylüyorlar.
- Bu gruptarda kadm kendBİne
nasıl bir yer buluyor?
- Çok sıkı bir disiplin, boyun
eğme ve yalnızca bir dınsel göre-
vi yerine getirme söz konusu. Si-
yasal süreçlere katılma gösterme-
lık olarak yapüıyor. Fazılet Partı-
si örneğinde de bunu gördük. Ka-
dın örgütlenmelerinin dısiplınlı
olarak görünmelerine rağmen biç-
bir demokratik anlam taşımıyor,
sadece araç olarak kullanıhyorlar.
- Kadm, örgütienmede nasıl bir
yerahnah?
Demokratik bir ortamda kadın-
lann hıçbir şekilde özgürlükleri-
nin kısıtlanmadan özerk kimlik-
leriyle yer ahnalannı istiyoruz.
Gnnhuriyetin kadın imajı da bu i-
di. Yani bir birey ve yurttaş olarak
kadm. Yani özgür, sınırlamalara
haksız birtakım engellemelere
tepki koyabilen bir kaduı anlamın-
da bir kadm imajı söz konusuydu.
- Kadm örgûnerinin dağmıkk-
ğmdan söz edebiHr nûyiz?
Laik kesimden kaduı örgütlen-
melerini, tslamcı kaduı örgütlen-
meleriyle karşılaştırdığımızda bir
dagınıklık var. Bu dağınıkhk, işin
doğasından geliyor.
'Kolektif çahşma eksik'
Özerklik ve özgürlük dediği-
mızde her bağunsız örgüt kendi
başına ve kendine özgü işleri yap-
mayı istiyor. Henüz kolektifçalış-
ma bilinci, çok fazla yerleşmiş de-
ğil. Kadınlar hâlâ yeni "ben" ol-
duklan için benlik duygusunu ye-
ni yeni ele geçirmiş olduklan için
"biz" olayuıda kolay kolay yer al-
mak istemiyorlar. O yüzden çeşit-
li yerlerde bölük pörçük çahşma-
lar yapılıyor. Ancak çok büyük
tepki çeken olaylarda mobilize
olabiliyorlar. lstanbul'da biz bunu
düşünerek 1995 yılında tstanbul
Kadm Kuruluslan Birliği adı al-
tmda yaklaşık 35-40 kuruluşu bir
araya getiren bir şemsiye örgüt
oluşturduk. Hiç olmazsa belli
günlerde bir araya gelelım, belli
günlerin etkinüklerini birlikte ger-
çekleştirelim diye düşündük. Sa-
nıyorum 2000'li yıllann genç ka-
dınlan örgütlenme ışınde biraz da-
ha başanlı olacaklar.
DUZYAZI
ORHAN BtRGİT
Gîîl mü, Yoksa Diken mi?
Mayıan, özellikle iç politikamız açısından hayli sı-
cak geçeceğınin bir belirtisi, 14 Mayıs tarihinin 10.
cumhurbaşkanını belirlemek için son tarih olması ise
ikincisi de Fazilet Partisi'nin 15 Mayıs günü toplana-
cak olan Büyük Kongresi'yle, daha bugünden ciddi
bir ilgi odağı haline gelmesidir.
FP'nin ilk kongresinin öyle bir ilgi odağı olması-
nın nedeni, elbette var olan genel başkanın karşısı-
na bir başka partilinin de aday olarak çıkacağını açık-
lamasına bağlanmamalı.
Recai Kutan'ın karşısına bir başka genel başkan
adayının daha çıkmış olması, salt bir hizmet yanşı ola-
rak görülebilir. Nitekim Bülent Annç ve AbdüUatif
Şener gibi FP'nın iki ağır topu, genel başkanlık için
adaylıklannı açıkladıklan zaman, FP'nin durumu ile
ilgilenenlerin merak ettiği konu, seçimi statükocula-
nn mı, yoksa yenilikçilerin mi kazanacağı noktasın-
da düğümlenmişti.
Oysa önceki gün bir dördüncü aday olarak Ab-
dullah Gül de ringe adımını atarken eylemini fark et-
tirecek kimi belirtiler sergiledi.
önce kendisinden önceki öteki iki yaşdaşı aday
olan Annç ve Şener, adaylıktan vazgeçtiklerini söy-
lemekle yetinmeyerek Gül'ün basın açıklaması sıra-
sında iki yanına oturdular. Hemen ardından R. Tay-
yip Erdoğan gibi adı Fazilet lidertıği için konuşulan,
ama politika yasağı bulunduğu için 0 türlü niyetlerin
bugün eyieme dönüştürülmesı mümkün olmayan bir
isim, Gül'e tam destek verdiğini söyledi.
Gerçi, Abdullah Gül adaylığını açıklarken yaptığı
basın toplantısında "Biz partimiz için yeni bir kimlik
koymak durumundayız, yeni bir parti kurmuyoruz"
şeklindeki cümlelerie, kendisini genel başkanlık ya-
nşına sokan nedenleri olabildiğince sakin bir ortam
içinde değerlendirmek istedi. Ama bu genel açıkla-
madaki yuvarlak sözlerin dışında, özellikle Milliyet
Ankara temsilcisi Fikret Bila ile yaptığı söyleşi de
söyiedikleri 14 Mayıs hareketinin asıl nedenini orta-
ya koymaya yerti.
O açıklamasında Gül, genel başkanlık yanşına gir-
me nedeni için şunlan söylüyor: ',
"FP'yi ülkeyi yönetebilir bir noktaya getirmek ve ik-
tidanndan kimsenin tedirgin olmayacağı bir yapıyâ
kavuşturmak... FP'nin geçmişi ile çelişmeyecek ye-
ni bir vizyon tesprti ve buna uygun üslup tanzimi. ^'
REFAHYOL hükümetinde devlet bakanı olarak gö-
rev yapan Abdullah Gül, bu görevi sırasında aslında
Başbakan Erbakan'ın özel dış politika stratejisinin de
uygulayıcısıydı. Bu yüzden de Erbakan'la birlikte git-
tiği libya'da Kaddafi'nin çadınnda o günkü Türkiye
Cumhuriyetı Hükümeti'nin başbakanının kişiliğinde
karşılaşılan istiskalı, uğranılan ağır hakareti içine çek-
mek zorunda kaldı.
Genç politikacının bu gezı ile başlayan bir dizj
olaydan ders alması gerekiyordu. Öyle görülüyor ki
önceki gün genel başkanlık yanşmasına katılma ka-
rannı verirken 0 dersleri özümseyerek yola çıkmak-
ta olduğunu kamuoyuna deklare etmek istiyor.
Gül, öteki bazı partili arkadaşlan gibi sandıktan en
güçlü parti olarak çıkmayı çözümset bir amaç olarak
görmediğini, "partiyi ülkeyiyönetebilirbir noktaya ge-
tirmemn hemen yani sıra iMidanndan kimsenin te-
dirgin olmayacağı bir yapıya kavuşturmak" olarak
tarif ediyor.
Bu tanımın içine isterseniz bizim kendi koşullan-
mızaözgü güç odaklannı yerleştirin, dilerseniz bütün
•AB ülkelerinin Avusturya seçimlerinden sonra bu ül-
kedekı faşıst parti destekli koaTısyona yönelen dire-'
nişlerini koyun. Her ikisınde de iki binli yıllann evren-
sel milli irade tanımlamasının yan yana bulunduğu-
nu görürsünüz.
"Ben bir defa sandıktan çıkar ve her istediğimi ya-
panm" tanımında ısrar eden Erbakan zihniyeti, Re-
fah Partisi parlamentonun birinci partisi olduğu hal-
de iktidannı ayakta tutamadı.
Ya Haider? önce Avusturya yurttaşlan, hemen
onlaıia birlikte Avrupa Biriiği'ne üye ülkelerin hükü-
metleri, "sandıktan çıktı" diye ırkçı Özgürlükçü Par-
ti'nin iktidanna göz yummadılar.
28 Şubat 2000 günü, Jörg Haider, ÖP'den istrfa
etmek zorunda kaldı. Ama bu takıyyesinin bile AB'nin
hiddetini gidermeye yetmediği, Avusturya'ya yönel-
tilen ambargonun sürdürülmesiyle görülüyor.
Abdullah Gül ve arkadaşlan partilerine yeni bir viz-
yon tesprti ve buna uygun bir üslup tanzimini istedik-
lerini söylerken hem ülke, hem de dünya gerçekle-
rinden aldıklan yeni derslerle yola çıktıklannı ortaya
koyuyorlar.
Sadece bu kadarcık bir çıkışın bile FP'nin "doğal
merkezi"r\de -ki bu deyim bir islamcı yazara aittir- ne
türlü fırtınalar yarattığını görmeye yetiyor. Önceki gün,
Gül'ün adayiığını doğal bir demokratik yanş olarak
nrteleyen Recai Kutan, dün herhalde Erbakan'dan
gelen direktif sonunda Annç ile Şener*in grup baş-
kanvekilliklerinden istifa etmelerini istemek zorunda
bırakılıyor. FP'nin Genel Sekreteri Turhan Alçelik de
Gül'ün adaylığını değeriendirirken "parti ıçı demok-
rasinin hiyerarşiyezarar verebilecek başı bozukluk o/-
madığını herkesin bilmesı gerektiğin'r ilan ediyor.
Cümle âlem biliyor ki, FP de hiyerarşinin en üst
noktasında Erbakan Hoca oturuyor.
Yani sırasıyla Nizam, Milli Nizam ve Refah partile-
rinin sonunu hazıriayan kişi.
Amaçlannı, FP'yi kimsenin tedirgin olmayacağı bir
yapıya kavuşturmak olarak açıklayan Abdullah Gül
ve arkadaşlannın, işte bu türden bir hiyerarşiye za-
rar yermesinden korkuyor olmalı bugünkü FP yöne-
timi.
Fazilet tabanı, mayıs kongresinde son sözü söy-
lemek için, ya Gül'e ya da dikene sahip çıkacak.
Faks:0212 677 07 62
E-Mail:orhan.birgrt(« do.net.tr.
Cazeteci Filiz Kocali
'Feminizm evlere girdi'
tstanbulHaber
Servisi - Kadm
hareketi ve örgüt-
lenmesi, dünyada
ve Türkiye'de en
çok tartışılan ko-
nulardan birisi.
Gazeteci FiBz Ko-
cali, beş yıldır ya-
ym yapan feminist "Pa-
zartesi" dergisinde yazı-
işleri müdürlüğü yaptı ve
dergiden "Şubat2000" sa-
yısından itibaren "Hoşça
kahn" yazısıyla aynlan
kadınlar arasında yer aldı.
Koçali, kadm hareketiyle
ilgili sorulanmızı yanıt-
laıken "Feminizm kadının
p7İltnişltğini fark etmekle
başhyor" dedi. Koçali, fe-
minist hareketin Türki-
ye'de 1982'de Somut der-
gisinden başlayan düşün-
ce birikiminin 1987'de
"dayağa karşı kampan-
yayla" kitleselleştiğini ve
sokak eylemleri-
ne dönüştüğünü
anlattı. Koçali,
1990'dan sonra
kadınlann daha
sistemli çahştığı-
m ve kadınlann
uzmanlık alanlan
doğrultusunda Mor Çatı
Vakfı Sığmağı, Kadın
Eserleri Kütüphanesi gibi
çalışmalar yaptıklann^
söyledi. *&
Ancak bu çalışmalannı
birlikte hareket etmeyî
zorlaştırdığmı belirtetf
Koçali, bunu da "çıkmaz"
olarak değerlendirdi. Ko-
çali. "Olumlu yani femi-
nizm arük evleregirdL Ev-
lerdeki hayatlan kısmen
de değiştirdiğini düşünü-
yorum. Örneğin basit gibi
görünse de 15 yü önce bu-
laşık tantanası yapuan ev-
lerde arük erkekfcr bula-
şık \ikryor" dedi.