Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7 ŞUBAT 2000 PAZARTESİ
HABERLERIN DEVAMI
TURKİYE
istanbul A 10 Sinop 6 Adana A 10
Edirne A 10 Samsun PB
Kocaelı 9 Trabzon
Çanakkale A 12 Giresun
Izmir  12" Ankara
Manisa A 10 Eskişehir
Aydın A 13 Konya
Denizli 9 Sıvas
Zonguldak A 6 Antalya A 13 Kars
< / "
v
* ^ Parçalı bulutlu
Mersin
Diyarbakır
Sanlıurfa
Mardin
Siirt
Hakkâri
Van
A
A
A
A
A
PB
PB
12
2
6
5
2
-4
0
PB -7
Yurdun kuzeydoğu
kesimleri çok bulutlu
Doğu Karadenız kar- gslo
la kanşık yağmur ve H . . . .
kar yağışlı diğer yer- M e l s l n K I
DIS MERKEZLER
K 3 Berlin
K -2
ler az bulutlu ve açık Stockholrn K 1
geçecek. Marmara Londra Y 8 Viyana
ile yurdun iç kesim- Amsterdam Y 10 Belgrad
lennde yer yer yoğun ğrüküi —
Budapeşte PB 8
Madrid PB 14
ojmak üzere sıs gö- " .
Y 12 Sofya 6
g
rülecek. Hava sıcak-
lığı batıda artacak, Bonn
doğuda azalacak. Münih
Y 12 Roma A 12
Y 12 Atina A 12
8 Zürih A 10 Şam
Moskova
Aşkabat
Astana
Taşkent
Bakû
Bişkek
Tiflis
Kahire
A
A
A
A
Y
A
K
A
2
18
-6
12
6
8
3
22
A 18
<Z 6 ° .
\ > Taşkent
0Aç,k Bulutlu k
Çok bukrttu ı Yağmurtu Sulukar
Verimli araziler
lıeba oldu
Yurt Haberieri Servisi-
Marmara depreminin ar-
dından Yalova'da prefab-
rike konutlann Atatürk
Tanm tşleünesi'ne ait 1.
sınıf tanm arazisine inşa
edildiği ve bu arazinin bir
daha kullanılamaz hale
geldiği belirtildi. Yalova
ValiliğTnce hazırlanan
"lhtiyaç Fazlası Prefabri-
ke Konut Yönergesi" n-
den yararianmak amacıy-
la başvuranlann kendile-
rine verilen konutiara yer-
leşmemeleri veya sürekJi
olarak kullanmamalan
durumunda konutlann el-
lerinden alınacağı bildi-
nldi. Deprem bölgesinde
32 bin adet kalıcı konu-
tun yapım ihalesi mart
' ayındagerçekleştirilecek.
Yalova'da Tanm Işlet-
meleri Genel Müdürlü-
ğü'ne (TlGEM) ait birin-
ci, ikinci, üçüncü ve dör-
düncü smıfta 3 bin dekar
arazi bulunduğunu, 3. ve
4. sınıf topraklar durur-
ken 600 dekar 1. sınıf ta-
nm arazisinin üzerine
prefabrike konutlar ku-
rulmasına anlam vereme-
diklerini söyJeyen Tl-
GEM yetkilileri, "Birind
sınıf tanm alanı bulmak
çok zor. Bu arazi, üzerine
dökük'n binlerce ton yapı
matzemesi yüzünden kııj-
ianılamaz hale geldL Pre-
fabrike konutlar oradan
söküise bile arbk kullaıu-
Jamaz"' diye konuştular.
Açılan iştahlar
Yetkililer, söz konusu
araziyi, Atatürk'ün öz
mah iken ömek çiftlik ya-
pılması amacıyla milleti-
ne bağışladığını anımsa-
tarak tanm alanlannın, il
sınırlan içinde olması ne-
deniyle "arsa değeri" ka-
zandığını belirttiler. Bun-
dan dolayı uzun süredir
"iştah kabartüğını" savu-
nan bir yetkili şöyle ko-
nuştu:
u
Bu araziler baa
fırsatçılann iştahını ka-
bartıyurdu. Atatürk'ün
mirası olan bu topraklar
her şeye rağmen bugünJe-
re kadar geiebildL Ancak,
deprem sonrası bir oMu-
bittiye getirilerek burası
parçalandı. En verimli
topraklar, yani birinci sı-
nıf tanm topraklan ma-
alesef betonlaşmış du-
nıtnda. En kiymetli arazi-
lerin üstünde şimdi pre-
fabrike konutlar var."
Bu topraklann, gelecek
nesillere bırakılabilecek
değerli miraslardan biri
olduğunu, bunun bilin-
cinde olan hiçbir insanın
bu manzara karşısında
sessiz kalmaması gerek-
tiğini dile getiren TIGEM
yetkilisi. *Şimdi buarazi-
leri öneren ve onaylayan-
lara sonıyoruz; prefabri-
ke konutiar için son çare
işletme ararisi ise yamaç
araziler dunırken neden
birinci sınıf arazilere ko-
nut yapımına izin verdi-
niz. Orada görevli çiftlik
müdürii yetkilileri neden
uyarmadi. Bu araziler ve
işletme artık bitmiştir"
dedi.
Bayındırlık ve tskân
Bakanlığı Müsteşan AB
Helvacı, Marmara ve
Düzce depremlerinin ar-
dından yapımı planlanan
32 bin adet kalıcı konutla
ilgili çalışmaları hızla
sürdürdükkrini bildirdi.
Helvacı, kalıcı konut iha-
lesinin mart ayında yapı-
lacağını söyledi.
Konutlann depreme
dayanıklı inşa edileceğini
vurgulayan Helvacı, "Dış
kredilerlc finanse edilecek
kalıcı konutlann temeli
mayıs ayuıdan önce atüa-
cak" dedi. Yapım için ge-
rekli kredilerin Dünya
Bankası, Avrupa lskân
Fonu ile diğer uluslarara-
sı kredi kuruluşlanndan
sağlanacağını ifade eden
Helvacı, krediler konu-
sunda Hazine Mûstesar-
lığı ile görüşmelerin sür-
dürüldüğünü bildirdi.
Yaklaşık 12 bin dolara
mal olması planlanan ko-
nutlar, 4'erkatlı olarak in-
şa edilecek. 32 bin konut
ile yaklaşık 5 bin işyerin-
den oluşacak proje için
gerekli 500 milyon dolar-
lık finansman, dış kredi-
lerle karşılanacak. Konut-
lar 40 ila 50 firmaya iha-
le edilerek, belirlenen sü-
re içerisinde inşa edilme-
leri sağlanacak. Deprem-
zedelere dönük 10 bin
adetlik bir başka konut
projesi ise daha önce alı-
nan karar gereği, Başba-
kanlıga bağlı Toplu Ko-
nut Idaresi Başkanhğı ta-
rafindan, Dünya Bankası
kredisi kullanılarak ger-
çekleştirilecek.
Yönetmeiik
uygulanmıyor
tnşaat Mühendisleri
Odası Izmir Şubesi Baş-
kanı Mehmet Karcı, inşa-
atlann çoğunda Afet Yö-
netmeliği'ne uygun hare-
ket edilmediğini belirte-
rek "Yeni Afet Yönetme-
ligi'nin tam olarak uygu-
landığını kimse iddia ede-
mez" dedi. Türkiye'nin
yüzde 96'sının deprem
riski altında bulunduğu-
nu vurgulayan Karcı, "In-
şaatlarda mevcut yönet-
meiik ve standartlaria de-
netimitam olarak uygula-
mamız gerekmektedir.
Aksi halde Marmara Böt-
gesi ve Düzce depremleri-
nin sonuçlanyla karşılaş-
mak her zaman müm-
kündür" diye konuştu.
Karcı, Marmara ve Düz-
ce depremlerindeki yı-
kımlann en önemli ne-
denlerinden birinin proje
ve yapı denetiminin ya-
pılmaması oldugunu be-
lirtti.
m
Her taştan Iran
• Baştarafi 1. Sayfada
ni Türkiye'ye ihraç etme-
ye çalışan îran'ın örgüte
verdiği destek bir kez da-
ha ortaya çıkıyor.
tstihbarat kaynaklann-
dan alman bilgiye göre
Hizbullah teröristleri,
özellikle örgütûn güçlü
olduğu kent ve ilçeler ile
diğer bazi yerleşim birim-
lerinde tüm semtlerin,
mahallelerin. sokaldann
hatta bina ve evlerin teker
teker tesp.tini yapıp rapor
halıne getirdi.
Hizbullah bu yöntemle
topladıgı ıstihbaratı de-
ğerlendircrek hangi evde
kimin yaşadığını. kimin
ne iş yapogııu, kendisine
sempati duyanlar ile kar-
şı görüşteolanlan belirle-
meçalışmasıyaptı.
Böylecs serıat için "ci-
hat" ilan edıleceği sırada
örgüt kime silah verece-
ğini, kira e\ınde kıskıv-
rakyakal»\ıp öldüreceği-
ni önceden belirlemiş
olacaktı. Istihbarat kay-
naklan. Hizbullah tara-
ı findan kıilanılan bu yön-
*" temin Iraı'da Şah rejimi-
ne karşı ja=.latılan Islam
devrimi öncesinde molla-
lar tarafindan kullanıldı-
ğını belirterek, bu yönte-
min Iran'da rejimin yıkı-
lıp şeriat devleti kurulma-
sında oldukça etkili oldu-
ğuna dikkat çektiler.
Sokak kroküeri
Bazı kentlerin semt ve
sokak krokilerini çıkaran
Hizbullah'ın aynca kimi
askeri ve kamu binalan-
nın şemalannı da ayrıntı-
lı olarak çıkardığmı bil-
diren istihbarat kaynakla-
n, bu tip bir organizasyo-
nun ancak Iran'da eğitilen
profesyoneller tarafindan
yûrütülebileceğini bildi-
rerek "Hizbullah operas-
yonunun her adunında
karşımıza bu ülke çıkı-
yor" görüşlerini aktardı-
lar. Hizbullah militanlan-
nın sorgulannda örgût ta-
limatıyla sık sık Tebriz,
Urumiye, Tahran gibi
kentlere gönderildikleri-
ni ve eğitim aldıklannı
itiraf ertiklerini anımsa-
tan kaynaklar, örgüt or-
ganizasyonlannın İran
kaynaklı olduğunun altı-
nı çiziyorlar.
'KKTC'nin egementtğiherşeyden önemli9
• Baştarafi 1. Sayfada
laylı görüşmelerin ilk gününde gö-
rüştüğü bu iki diplomat, taraflann
arasında gayri resmi bir mekik dip-
lomasisi sürdürmeye devam edi-
yorlar. Taraflarla genellikle yemek-
lerde buluşmayı tercih eden temsil-
cilerin de kesin bir öneriyle gelme-
dikleri, daha çok 'prmimiry talks'
çerçevesinde kaldıklan ve "Bu çok
zor oiur, karşı tarafa kabul etüre-
meyiz" gibi ikna yöntemleri kul-
landıklan belirtiliyor.
BM, görüşmelerin içeriğinin ke-
sinlikle gizli turulmasını istiyor; or-
taya çıkacak spekülasyonlann süre-
ci olumsuz etkilemesmden endişe
ediyor. Ancak bazı sorunlann da ya-
nıtlanması gerekiyor: Cenevre'deki
dolaylı görüşmeler nasıl gidiyor? Ya-
kınlaşma görüşmelerinin ardından i-
ki liderin anlaşma masasına oturma
ihtimalleri var mı? Eskiden Kıbns
için federasyon çözüm denirdi, şim-
di Rum kesimi federasyona olurder-
ken neden Türk tarafi konfederasyon
istiyor? tki sistemin farkı ne? Iki li-
der aynı otelde kalsa ne oiurdu? Dep-
remle başlayan Yunanistan-Türkiye
yakınlaşması, Kıbns sorununun çö-
zümüne katkıda bulunur mu?
KKTC lideri Denktaş'ın danışma-
nı MümtazSoysaJ. Birleşmiş Millet-
ler'in uyguladığı 'aynnnlar üzerine
bilgi verme \asagı'na bağlı kalmak
koşuluyla Cumhuriyet'in sorulannı
yanıtladı.
• • •
-Görüşmelerin içeriğine ilişkin bil-
gi verümemesi konusunda BM \asa-
ğı var. Buna rağmen taraflar. neden
birbirterine mesaj niteligi taşıyan
açıklama geregini duyuyorlar?
SOVSAL- Bu haftakı turda, bu ba-
kımdan kuralı, görüşmelenn 2. günü
Associated Press muhabirine verdi-
ği bir demeçte ılk karşı taraf bozmuş
oldu. Denktaş ılk gün konfederasyo-
nu savunduğumuzu söyledi. Bunu
söylemek karartmayı bozmak değil.
Biz Ne\v York'ta ortaya koyduğumuz
ve herkesin bildiğı konfederasyon te-
zini burada da tekrarlıyoruz. Fakat
bu tekrarlama iyi bir karşılık görû-
yor, en azından ilgi buluyor, not alı-
nıyor, sonılar soruluyor.
-Kıbns'ta önerdiğiniz konfederas-
yon modelinin federas\ondan farkı
ne?
SOYSAL - Federasyonda egemen
devletler bir araya gelip bir üçüncü,
'kendilerinin üzerinde bir egemen-
Hk' yarattıklan halde, konfederas-
yonda iki 'egemen devtet' bir araya
geliyor. Kurduklan devletin bazı ba-
kımlardan egemenliği var, ama bazı
bakımlardan da egemenlik doğrudan
doğruya devletlere ait. Tabii konfe-
derasyon demek bu anlama geleceği
için, yani bizim egemenliğimizin fe-
derasyondan daha da çok tanınması
anlamına geleceği için karşı tarafta
reaksiyon uyandınyor.
Ortaya koyduğumuz konfederas-
yon çözümü, bugünkü koşullarda an-
cak gerçekleşebilecek olan çözüm-
dür. Devletin egemenligini muhafa-
za etmek, ama aynı zamanda da bir
birlik kurmak ancak konfederatif bir
çözümle mümkün olur. O bakımdan
da biz sonuna kadar bunda ısrar et-
mek niyetindeyiz. Başka türlü de bir
çözüm olmaz diyoruz. Yani bizim bu
ısranmız dolayısıyla değil, başka tür-
lüsü düşünülemeyeceği için artık ol-
maz diyoruz.
Bir üniter devlet ya da güçlü biror-
tak otoritesi olan devlet kunılamaz
artık.
- Klerides önceki gün yapnğı açık-
lamada kesin bir dille, KKTC'nin ta-
nınmasuıda ısrarlı olunursa görüş-
melerden bir şey çıkmaz di\or_
SOYSAL - Biz de aynı şeyi söylü-
yoruz. Buna yanaşmamakta ısrarlı
olunursa görüşmelerden bir şey çık-
maz diyoruz. Zaten sorunun bütün
güçlüğü de orada. Her iki taraf da
tezlerinden kolay kolay vazgeçmek
istemiyor.
- Yapılan görûşmelerde iki taraf,
birbirine nt tezlerini bu kadar açık-
tan ortaya ko> muşkea. BM nasıl bir
yöntem uvguluyor ki iki taraf da or-
tak bir zeminde buluşabilsinier?
SOYSAL - Tahmınımiz, iyi gidi-
yor gözüken konularda dinleyip so-
rular soruyorlar. Yani ileri sürdüğü-
nüz tezin güçlükleri, karanlık nokta-
lan nelerse onlan soruyorlar ve not
ediyorlar.
Yani, "hayır bö\1e olmaz, öbür tez
şudur" diye BM ile birmüzakere ol-
muyor şu anda. Zaten 'dolayb görüş-
meİer' denen budur. Dolaylı görûş-
melerde taraflan dınlerler, ama ta-
raflann görüşlerini birbirine naklet-
mezler. Yani biz öbür tarafın ne de-
mekte oldugunu bilmiyoruz.
- Cenevre'deki görûşmelerde ba-
şındanberibirçelişkivanNevt Y-
ork'taki görûşmelerde masada 4 ana
konu olduğu söylenmiştL Sayın Kle-
rides de ajııı şeyi söylüyor. Ancak
Denktaş, kendifcri için 7 temel konu
oldugunu, ilk turda ve Cenevre'de de
bu koDUİann görüşülmekte oldugu-
nu söyledi. Nedir bu 7 konu?
SOYSAL- Bizi tereddüte düşüren,
Genel Sekreter de 4 konu var demiş
geçen gün. Sonra düzeltti onu. Biz
Ismail Cem ve Yunanistan Dışişleri Bakanı Papandreu, iki ülkenin yakınlaşması için yoğun çaba harcıyoriar.
de, bizim için 4 konu değil 7 konu var
dedik. Onlann dile getirdikleri ko-
nulara ilaveten (güvenlik, güçlerin
dağılımı, tazminatlar, toprak bütün-
lüğü-Cumhuriyet'in notu) bizim için
konfederasyon konusu var, mal-
mülk meselesinin toptan halli mese-
lesi, ki Rumlar onu farklı biçimde
görüyorlar. Bizim için egemenlik ko-
nusu var, buna onlar pek aldınş etmi-
yorlar. Bizim için aynı zamanda am-
bargonun kaldınlması var. Konfede-
rasyon ve egemenlik ile ambargonun
kaldınlması bizim için hayati konu-
lar. Dolayısıyla bunlann da ilave
edilmesi gerekir.
Egemenlik konusu halledilmeden
biz karşılıklı görüşmeye oturmak is-
temiyoruz. Karşılıklı görüşmede biz-
den ne isteyecekler? Diyelim ki top-
rak istediler. Ben egemen olmadığım
toprağı nasıl vereceğim? Benden ni-
çin istiyor? Ben diyeceğim ki, "Ma-
dem sen o toprağın egemenisin, ben-
den niye istiyorsun? Ben egemen ol-
mabyım ki toprakvereyim". Mantık-
lı değil mi?
- Adadaki toprak dağüunı konusu
gûndeme gekli mi?
SOV SAL - Hiç bunlar söz konusu
olmadı şimdiye kadar. Ne New Y-
ork'ta oldu ne de burada oldu. Bu ko-
nuşulduğu zaman bizim cevabımızı
biliyorlar. Egemenlik kabul edilme-
den biz toprak konuşmayız.
- Ama daha önce Denktaş yüzde
28.5'i kabul etmedL >üzde 29 istedi
vs_ O zamandan ben ne değjşo?
SO\'SAL - O zaman biz konfede-
rasyon demedik, federasyondan söz
ediyorduk. Şimdi egemenlik konusu
büyük önem kazandı.
- Bugüne kadar, çözüm konusun-
dald bazı düşünce değişikliklerinin
çözüm sürecini olumsuz etkilediğJ
sö> lenebüir mi?
SOYSAL - Düşünce değişikliğin-
den çok... Bakın biz federasyon için
25 yıl uğraştık, hayır dediler. Bazı
çözümlere hayır dediler. Bu yakla-
şımlann sonucunda anladık ki onla-
nn kastettikleri federasyon. aslında
federasyon değil. Onlar federasyon
bile istemiyor. Öyleyse ben ne diye
hâlâ devletimi askıda tutayım. Be-
nim devletim zaten bağımsızlık ilan
etmiş, onu da tanımıyorsunuz.
Ama ben bu kadar yaşamış olan
devlerim, ancak konfederatif bir çö-
zümle sizinle bir araya gelirim. Da-
ha önce razı olsaydınız federasyona,
öyle oiurdu.
Herkes kendini haklı göstermek
için birtakım sebepler buluyor. On-
lar da diyecekler ki biz, federasyonu
samimi olarak istiyorduk. Federas-
yon ancak şöyle oiurdu, siz de onu
kabul etmediniz diyecekler. Ne yapa-
lım, demek kigörüşler bukadar fark-
h.
Görüşleri bu kadar farklı olan iki
devleti bir araya getirmek istiyorlar-
sa dış çevreler. CHnton'ı, Avrupa-
sı'yla, o zaman bu kadar farklı olan
yaİclaşımlan ancak konfederasyon
biçiminde bir araya getirirsiniz.
Birbirine yapışmıyor işte. Birbiri-
ne yapışmıyorsa, yapışabildiği yer-
den yapıştınrsınız. Yoksa birbirine
yapışmayan şeyi ille, böyle zorla
mengene altında birbirine yapışık,
yoksa tutmuyor.
-Klerides dün, Clinton, ABve BM,
federas\onu destekliyor demiş. Bu
konuda açıktan bir mesaj ahndı mı?
SOYSAL-Şu anda açıktan bunlar
konuşuluyordeğil. Ama şimdiye ka-
dar bilinen, buraya gelinceye kadar
da bilinen, resmi görüş de o. Güven-
lik Konseyi kararlannda da federas-
yondan söz ediliyor. Ingilizler de,
Amerikalılarda bunu söylüyor. Ama
zaten federasyon dendiği zaman da
bize yapılan itham, "Siz aslında fede-
rasyondan değiL konfederasyondan
sözediyorsunuz" ıthamıydı. Önerdı-
ğimiz federasyon biçimi, aslında kla-
sik bir federasyon biçimi değil, çün-
kü çok zayıfbir merkezi sistem öne-
riyoruz. Onun için 'önerdiğiniz fede-
rasyona girmez' diyorlardı. Öbürle-
ri de federasyondan yana olduklan-
nı söylüyorlardı, ama onlann önerdi-
ği sistemde merkezi otorite o kadar
kuvvetli ki, bu aslında federatif dev-
lete kayıyordu. Yani iki taraf da de-
ğişik biçimde suçlanıyorlardı.
Biz şimdi, madem öyle suçlanıyo-
ruz ve bizim istedığimızın gerçek ni-
teligi federasyonsa biz de açıkça fe-
derasyon diyoruz. Yani tezimizi da-
ha açık biçimde ortaya koyuyoruz.
Öbürleri buna bu kadar reaksiyon
göstermekle aslında kendi tezlerinin
nasıl oldugunu ifşa etmiş oluyorlar.
Biz de karşı tarafla görüşelim, ara-
mızda devletler arası bir anlaşma ya-
palım. bazı yetkilerimizi devrederiz.
Çifte vatandaşlık olur, yani insanlar
hern konfederasyonun, hem kendi
devletlerinin vatandaşı olurlar vs...
- Türkiye'nin AB'ye ûyeiik adayb-
ğımn açıklanması Kıbns'ta çözüm
sürecini nasıl etkiliyor?
SOYSAL - Bizim bu tezimiz Tür-
kiye'nin AB'ye adaylığından önce
ortaya konulmuştur. 31 Ağustos
1998'de Türkiye aday olsun olmasın,
doğru olan tez budur. Türkiye girin-
ce, bazı devletler hâlâ onu söylüyor-
lar. Avrupa'da bir görüş aynlığı var.
Çözüm olsun, öyle girsin deniyor
Kıbns için. Bazılan çözüme ulaşıl-
madan da alınz diyorlar. Sorunu çöz-
mek için Batı'dan bazı kişiler "Bizbu
işi hemen çözeriz" diyorlar. Ama gö-
rünce anlıyorlar ki çok da basit bir
konu değil. lyice çalışıp gelmeleri
gerekiyor. Onlar konuyu öğrenene
kadar görev süreleri doluyor. 30 se-
nedir çözülemeyen konu, öyle bir i-
ki ayda nasıl çözülsün? Bizim dedi-
gimiz gibi çözülürse hemen çözülür.
Biz buraya gelirken koşulsuz herko-
nuyu konuşmak üzere geldik.
- Annan. bir iki ay içerisinde ma-
saya oturulabüeceğinden ve bir yıl
içinde de anlaşma sağlanabileceğin-
den umutlu oldugunu söyledi?-
SOYSAL - Biz buraya gelirken,
koşulsuz her konuyu konuşmak üze-
re geldik. Yakınlaştırma görüşmele-
rine, egemenliğimizin kabul edilme-
si halinde katılacağımızı belirttik.
Görüşmeler de öngörülen biçimde
sürüyor. Öngörülen biçim burada,
karşılıklı müzakere olması ya da
BM'nin önümüze bir öneri koyması
4 kilo 250 gram eroin ele geçirildi
Türk ve Yunan polisinden *
ortak uyuşturucu operasyonu
İstanbul Haber Servisi - Türk ve Yunan pohsince uluslararasi
uyuşturucu kaçakçılanna yönelik gerçekleştirüen ilk ortak
operasyonda, tstanbuFda piyasa değeri 40 milyar, Yunanîstan'daki
değeri ise 120 milyar lira olan 4 kilo 250 gram eroin ele geçirildi.
tstanbul Narkotık Şube Müdürlüğü'nden yapılan açıklamada,
Yunanisfan narkotik polisi ile yapılan işbirlıgi sonucu düzenlenen
operasyonda. 1 Avusturyah ile 6 Nijeryalı kuryenin yakalandığı
belirtildi. Narkotik Şube Müdürîügü'ne Yunanistan polisinden
gelen faks mesajtnda, Atina'da faaliyet gösteren Nijeryalı
uyuşturucu şebekesinin, Avusturyalı bir kuryeyi îstanbul'a
gjönderecegi ve bu kuryenin Atina'ya dönüşöade yamnda eroin
getirecegi bildirildi. Bunun üzerine turye>'i havafimanından itibaren
takibe alan narkotik polis, bu kuryenin irtibat kurduğu NijeryaJı
tüm kişüeri de kontrol altmda tuttu. Operasyonun Türkiye"deki
bötümünde gözalüna aunan Nijeryah kurye, Türk polisi eşliğinde
Yunanistan'a götürüldü. Nijeryah kuryenin verdiği bilgiler
doğnılrusuHda, uyuşturucu şebekesinin patronian olduğu beîirlenea
3 Nijeryalr da Yunanistan'da yakalandı.
değildi. Öneri koysaydı koyabilirler-
di, sürpriz oiurdu. Burada amaç. ko-
nulan biraz derinleştirmek. Mesela
onlar bir konuyu "Gelin bu konuyu
yann biraz daha derinleştireum" di-
yorlar, bazen biz yann şu konulan
konuşmak istiyoruz diyoruz.
- ABD Bmükelçisi Alfred Mosesve
tngiltere'nin Kıbns Özel Temsikisi
Da\id Hanney. ilk gün toplanülan-
nın ardından Annan tarafindan ka-
bul edikliier. Onlann bu süreçteki rol-
leri ne?
SOYSAL - Bu, BM'nin gerçeği. I-
rak ambargosu için, Kosova'ya mü-
dahale için BM karan var mı? Yok.
ABD karar veriyor, BM bazen uygu-
luyor, bazen uygulaması zor olduğu
için, Ruslar veto ettiği için uygulaya-
mıyor. Bunlar dünyahâkimiyetini el-
lerinde rutan devletler.
- Eğer öyleyse, son zamanda ABD
ile Türkiye arasındaki yakmlaşma,
çözümü etkileyebilir mi?
SOYSAL - Rumlar bundan tedir-
gin oluyorlar tabii. Artık bu yakınlaş-
ma niçin var, karşılığında ne isteni-
yor?.. Eğer Kıbns konusunda endişe
ediliyorsa Türkiye için endişe edil-
melidir. "Kıbns'ı verelim kurtula-
tan" diye düşünenlerdenseniz endi-
şe etmeyin, zaten onun için çalışılı-
yor. Amerika pek o kadar, Kıbns
Türkiye'den kopsun fılan değil de
Rumlan da memnun edecek biçim-
de çözülsün istiyor olabilir. Ingiltere
kendi üsleri orada kalsın diye çalışı-
yor olabilir. BM gücü olmasın, biz
olalım diyenler olabilir. Herkes ken-
di çıkannın peşinde. Kimse Kıbnsh
insanlar şöyle yaşasın diye yapmı-
yor.
- Görüşmelerin sonunda anlaşma
için masay a oturacak bir aşamaya ge-
üneceğini düşünüyor musunuz?
SO\ SAL - Şımdılık öyle bir şey
gözükmüyor. Taraflann temel görüş-
lerinde hiçbir farkhlaşma yok. Eğer
ille de çözülsün diyorsanız, zayıf bir
birleşme olur, çözüldü dersiniz, için-
den çıkarsınız. Vanlacak olan çö-
züm, en az çatışma tehlikesi olan bir
çözüm olmahdır. Temas noktalan az
olmalı ki çatışma olmasın. Zorla bir
şey olur mu? Iki tarafi adaya hapse-
dip müşterek devlet kurun derseniz
üç günde kavga ederler.
-Görüşmeleri. Türldye'den, Yuna-
nistan'dan ve Kıbns'ın iki kesimin-
den de gelen yaklaşık 25 gazeteri izü-
yor ve sanki uzlaşmaa bir tutum gö-
rülmek isteniywr_
SOYSAL-Gazeteler bir mitos ya-
ratıyor, sonra bir şeyler bekleniyor.
Cem'le Papandreu'nun sanlması so-
runlan çözüyor. Denktaş ile Kleri-
des'in aynı otelde kalmalan da, bir
yakınlaşma sağlamak için düşünül-
müşolabilir. Anlasılan bunu ABD'li-
ler yaptılar. Biz çok önceden rezer-
vasyon yaptırdık.
Diyelim beraber çay içeceğiz, bir
araya gelince Kıbns konusundan ko-
nuşmadan olmaz. Daha önce denen-
di, ama bunlardan bir şey çıkmıyor.
Meseleyi ciddi koymak lazım. Ege-
menliğımiz tanınmadan görüşmeyiz
dedik biz baştan. Bütün olanlar plan-
lı oluyor. Depremde Yunan kurtarma
timlerinin kendiliğinden mi kalkıp
geldiğini sanıyorsunuz? Hepsi bir
stratejınınparçası: "Türklerin Avru-
paaşkından varananaum." Çocukça
yapılmak istenen şeyler var. Benim
asıl söylemek istediğim, Türk bası-
nı bunlara kendini çok kolay kaptın-
yor. Amerika adına konuşanlar bile
var. Basm biraz daha ciddi tahlil et-
sin durumlan. Bu kadar büyük konu-
lara duygusal yaklaşılmamalı. Kıb-
ns, Ege sorunu şaka bir konu degil-
dır Türkıye için. Ege sorunu, Türki-
ye ileride denizci bir devlet olacak mı
olmayacak mı sorunudur. Sız dostluk
adına sürekli ödün üstüne ödün ve-
rirseniz olmaz.
- Görüşmelerin gidişaündan
umutlu musunuz?
SOYSAL - Görüşmeler eğlenceli.
Öncesinde hazırlık, sonrasında de-
ğerlendirme faslı. Birlikte yenen ye-
mekler değerlendiriliyor vs. Ama do-
laylı görüşmeler laf olsun diye yapı-
lan bir şey. Ama laf olsun diye yapı-
lırken böyle sürtüşmeler ortaya çıkı-
yor. Burada böyle tehlikeler var, iş
parlayabilir, bütün süreç bozulabilir.
G U N D E M MUSTAFA BALBAY
• Baştarafi 1. Sayfada
"Yumuşak tutarsak Hoca bozulur, sert tutarsak
ordu bozulur..."
- O zaman yumuşak sert tutalım...
Önce gelinen noktayı özetleyelim. Hizbullah
operasyonunda en çok telaşlanan parti FP oldu.
Art arda açıklamalar yaptılar, olaylann bir an önce
açıklığa kavuşmasını istediler. Güzel. Herkes bu-
nu istiyor. Operasyon çerçevesinde gözaltılarbaş-
ladı. Bunlann arasında bir-iki FP kökenli de bulu-
nuyordu. Bunun üzerine FP'liler hedeflerini daha
da netleştirdiler, "Madem olaybu kadar büyük, 28
Şubat'ta neden üzerine gitmediler" deyip orduya
yöneldiler. Ordudan buna karşı sert açıklama ge-
lince, hemen bu tür durumlarda verilecek hazjr de-
meci sundular:
"Ordu siyasete kanşmasın."
Gelişmeler partinin içini de etkilemeye başlayın-
ca, Genel Başkan Recai Kutan bu tür durumiar-
daki ikinci paketi açıp servis yaptı: • •• •
"Suni gündem yaratıyoriar."
Bu da ters tepince hemen bunun yanındaki pa-
ket açıldı:
"Beniyanlış anladıtar. Olaylar medya çarpıtma-
sı."
iş iyice içinden çıkılmaz hale gelince bir sonraki
paketin ucunu gösterdiler:
"Meclis zemininde siyaset yapamayacağımızı
düşünürsek, çekiliriz. Sine-i millete döneriz."
Bu da tutmayınca, yeni bir arayışa girdiler. Geli-
nen noktanın özeti şu:
FP, nasıl mağdur duruma düşmüş kişi görünü-
müne bürünebilirim, sorusunun yanrtını anyor.
Bunun arkasında da şu politikanın yattığını söy-
leyebiliriz:
FP, devam etmekte olan Hizbullah operasyonu-
nun ucunun kendisine dokunacağını biliyor. FP,
parti olarak bu olaylann arkasındadır, demiyoaız.
Aynı iklimde yetişiyoriar, diyoruz. FP saflannda si-
yaset yapıp, Hizbullah'ın propagandasını yapan-
ların sayısının az olmadığım biliyoruz. FP'liler, ope-
rasyonun ucunun kendilerine daha fazla dokunma-
ması için ortamı gerip çekme politikası uyguluyor-
lar!
Gidiş gösteriyor ki, önümüzdeki dönemde bu-
nun değişik örnekleriyle karşılaşacağız.
Hakkında tutuklama karan bulunan, bir zaman-
lar göğsünü gere gere "Ben Hizbullahım" diyen
Şevki Yılmaz, saçmalamaya devam ediyor. Bir
yandan Hizbullah vahşetini yaratanlann arkasında
Israil oldugunu söylüyor, bir yandan da "Ben Hiz-
builahım dedim. Bunu, Allah'tan yanayım mana'-
anda kuHandım" diyor! '
Kutan, Hizbullah için kullandığı "suni gündem"
tanımlamasının yanlış anlaşıldığını defalarca yine-
lemişti. FP'nin yan resmi yayın organı Milli Gaze-
te'dedün partinin Çankayatoplantısı duyurulurken
şu başlık seçilmişti:
"Suni gündemler Fazilet'i yıpratamaz."
Bütün bu olup bitene hile-i siyaset denmez de
ne denir?
Tokat olayı
Dün Cumhuriyet'in manşetinde yer alan To-
kat'taki olay, geldiğimiz noktayı özetlemeye yeti-
yor. Polis bir tarikat dergâhına baskın düzenliyor,
içerdeki 73 kişiden 38'i kamu çalışanı çıkıyor. Bir
komiseryardımcısı da şeriatçı yayın organlannı sa-
tarken yakalanıyor!
Yeri geldikçe vurguluyoruz. Asıl olan, devletin
temizlenmesidir. Türkiye, arada kaşını gözünü ya-
rarak da olsa, demokratik işleyişini rayında götür-
meye çalışıyor. Devlet organlannı işletmekten so-
rumlu olanlar, demokratik rejime inanmış kişiler ol-
sa... Irkçı, dinci hiçbir aynmı kabul etmeyen bir
egitimden geçirilmiş ve bunu benimsemiş olsa...
Irtica, devleti tehdit edecek boyutlara ulaşamaz.
Irticayla mücadele edecek kurumun içinde irti-
canın militanlan çıkıyor!
Hizbullah operasyonu kim tarafindan yürütülür-
se yürütülsün, sonuçta siyasi karariılığı gerektirir.
Siyasi iktidan elinde bulunduranlar, FP'nin teh-
ditlerine boyun eğmeden, ödün vermeden hare-
ket edebilecek mi?
Operasyonun başarısını bu soruya verilecek
yanıt belirleyecek.
GAP'm tanıtımı
înternet'le yapılıyor
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Cumhuriyet
tarihinin en büyük
yatınmı Güneydoğu
Anadolu Projesi (GAP),
Internet'te açılan siteyle
dünyaya tanıtılıyor. GAP
kapsammda yatınm ve
ticaret olanaklannın
sergilendiği "www.
guneydoguanadolu.net"te
Güneydoğu Anadolu
Bölgesi'ne ilişkin
aynntılı bilgiler ve
linkler de yer alıyor.
Yakm gelecekte site
üzerinden elektronik
ticarete (e-commerce)
başlanması planlanıyor.
Güneydoğu Anadolu
üzerine oluşturulmakta
olan en kapsamlı înternet
sitesi, ekonomik ve
sosyal yönden uzun
yıllar ihmal edilmiş
bölge için yarattığı
tanıtım ve sanal ticaret
olanaklan ile yeni bir
açılım sağlıyor.
www.guneydoguanadolu.
net adlı site, 6 ait
sayfadan oluşuyor.
Bölgesel projeler
sayfasında kamu ve özel
sektöre ait kurum ve
kuruluşlann kendilerini
ve bölge ile ilgili
projelerini anlatmalanna
olanak tanınıyor. Arşiv
sayfasında, înternet
kullanıcılan,
araştırmacılar ve
işadamlan bölgeye
ilişkin kitap, fotoğraf,
akademik çahşmalar,
tezler ve süreli yayınlara
ulaşabilecek. Iller
bölümünde Güneydoğu
Anadolu Bölgesi'nin tüm
illeri hakkında aynntılı
bilgiler bulunuyor.
Fihrist sayfasında
bölgede gerekli tüm
adresler, telefon ve faks
numaralan ve e-mail
adreslerini bulmak
olanaklı. Sohbet ve
forum sayfasında da
siteyi ziyaret edenler
sohbet etme olanağı
bulacaklar. Güneydoğu
Anadolu'ya ait tüm
bilgileri içermek üzere
oluşturulan sitede, bölge
haberlerinin
yayımlanacağı bir de
elektronik gazete
bulunuyor.