Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7 ŞUBAT 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
J İ / J V U l ı U1VJJL / ekonomi(n cumhuriyet.com.tr 13
Herhangi bir tespit yapma gereği duymaksızın yasalara aykın biçimde ceza yağdınyor
Aktaş'tan hukuk dışı uygulamalar
• Aktaş, abonelere keyfi
cezalar yağdınyor. TEAŞ'a
trilyonlarca liralık borçlannı
ödemeyen ve yıllardır
aboneleri hukuk dışı
uygulamalarla mağdur eden
Aktaş, son olarak
Sultanbeyli'de Mehmet Akif
Ersoy Mahallesi'ni neredeyse
"haraca bağladı". EMO,
mağdurlann hukuki
mücadelesini, Danıştay'da
süren dağıtım sözleşmesinin
iptaliyle ilgili davada kanıt
olarak kullanacak.
FATMAKOŞAR
Yaklaşık 10 yıldır hukuki dayanak ol-
madan lstanbul'un Anadolu yakasında
elektrik dağıtımını yapan Aktaş, abone-
lere keyfi cezalar yağdırıyor. TEAŞ'a
trilyonlan bulan borçlannı ödemeyen ve
yıllardır elektrik abonelerini çeşitli hak-
sız uygulamalarla magdur eden Aktaş, şinv
di de "ayıplı hizmet" verdiği Sultanbey-
li'nin Mehmet Akif Ersoy Mahallesi sa-
kinlerine, dayanagı olmayan cezalar ke-
serek bir anlamda haraca bağladı.
Aktaş, Istanbul Sultanbeyli"nin çok sa-
yıda mahallesinde elekmği. ev aletleri-
İstanbuTun Anadolu yakasında elektrik dağıtım işierinin devredildigi Aktaş hakkında yurttaşlann şikâvetleri bitmivor.
ni çalıştıramayacak oranda düşük vol-
tajlı verirken Mehmet Akif Ersoy Ma-
hallesi sakinlerinden kimisine "yüksel-
ticikullandığr. kimisine de "güneşener-
jisinden yararlandtğT gerekçesiyle ce-
za kesti. Aktaş'ın mahallede en yaygın
kullandığı ceza kesme gerekçesi ise "ka-
çak elektrik kullanunı" oldu. Ancak.
şirketin bu cezalan keserken kaçak elekt-
rik kullanıldığını tespit etme gereği bı-
le duymadığı kaydedildı. Üstelik kesi-
len cezalann miktannı da gelişigüzel
belirleyerek Elektrik Tarifeleri Yönet-
meliği'ni dikkate almadı.
Bugüne kadar Aktaş'ayaklaşık 1 mil-
yar lira tutannda cezalar ödediğini ve
faturalarla bunu belgeleyebileceğini be-
lirten mahalle sakinlerinden Enver Bav-
CHP, hükümetin sosyal devletigeriletmeyi bir hedefhaline dönüştürdüğünü belirtti
'Ekonomidekaratablo yamtıldı'Ekonomi Servisi -
Cumhuriyet Halk Partisi
(CHP), ekonomide son
durumu değerlendirdi.
Neoliberalizm
güdümündeki hükümetin
sosyal devleti geriletmeyi
bir hedefhaline
dönüştürdükleri belirtilen
çahşmada, Türkiye'de
ekonomideki çarpıkhklar
şöyle özetlendi:
Enflasyon azdı
• Cumhuriyet Halk Partisi, ekonomideki son durumu
değerlendirdiği açıklamasında,' neoliberalizm güdümündeki
hükümetin' sağhk hizmetleri girdi fiyatlanna yaptığı zamlara
ve çiftçilerin enflasyona yenik düşürüldüğüne dikkat çekti.
Hükümet ytllık y
Toptan Eşya Fiyatlap
Endeksi'ne göre(TEFh>
yüzde 25 öngördü. Ocak
aymda yüzde 5.8 oldu.
Hedefın tutması için geri
kalan 11 ay süresince
Toptan Eşya Fiyatlan
Endeksi'ne göre toplam
enflasyonun yüzde 18.1
olması gerekiyor.
Tüketici Fiyatlan
Endeksi'ne göre (TÜFE)
yüzde 20 öngördü. Ocak
ayında yüzde 4.9 oldu.
Hedefin tutması için geri
kalan 11 ay süresince
Tüfe'ye göre, toplam
enflasyonun yüzde 14.4
olması gerekiyor. TEFE'ye
yüzde 5.8 olarak yansıtılan
enflasyonun, yüzde ü.9'u
majlaöp" yüzde 4.9'u.
... ^zel sektör mallan toptan
fiyat artışlanndan
kaynaklanıyor. TEFE'nin
yüksek çıkması önümüzdeki
aylarda TÜFE'yi artttncı etki
gösterecek.
Sağhk hizmeti pahalı
2000 yılının ilk ayında
sağhk hizmetleri ve
girdiierinde yüksek fiyat
artışları yaşandı. Doğum
muayene ücreti yüzde 19.5,
doğum ücreti yüzde 13.0,
ilaç fiyatlan yüzde 17.0
arttı. Uaçta KDV ise yüzde
2 arttmlarak yüzde 17'ye
çıkanldı.
Tanmda yoksullaşma
Avrupa Birlıği ülkelerinde
ilaç üzerinden alman K.DV
yüzde 1 ile yüzde 3
arasında oldugu halde,
hükümet yüzde 17'ye
çıkararak sağhk hakkına
duyarh olmadığım ortaya
koydu. 1999 yıîmda tanm
kesimi üreticileri
enflasyona yenik düşerek
yüzde 32.9 oranında
yoksuflaştı. Hükümetin,
ürün bedellerini ödemekte
gecikmesi, tanm kesimine
yönelik kredilere yüksek
faiz uygulaması, çiftçinin,
tanm üreticilerinin
yaşamlannı kararttı.
Kalorifer yakıtı yüzde 2.2,
elektrik yüzde 2.1,
alüminyum ürünleri yüzde
3.3. tjip gaz (mutfak tipi)
yüzde 2 arttı. tlaç fiyatlan
yüzde 17, simit yüzde 50.
pamuk yüzde 22.1
oramnda artış gösterdi.
Netna hesabına çözflm
Çahşanlan Tasarrufa Teşvik
Fonu nema hesabının
yeniden yapılması
gerekiyor. Konuya ilişkin
olarak çalışanlann da
görüşünün alnunası
gerekiyor. Bu kaynak için
uzun vadeli mevduat faizi
düzeyinde nema oranı
uygulamasma geçilmeli.
Cep telefonu vurgunu
Cep telefonu kullanmayan
aboneler bile ocak ayında
10 milyon lira vergi ve
sabit ücret ödedi. Telsim
ve Turkcell çok kârlı bir
alanda tekel rantlanndan
yararlandıklan halde,
hükümet bu firmalardan
ek para tahsi! etmedi.
Hatta, sözleşmelerin
KDV'sini dahi kendi
ödedi. Bu şirketierin sabit
ücret almaya devam
etmesi, en basit tanımiyla
yargı kararlanna
saygısızhk anlamına
geliyor. Sabit ücret
bedelinin kaldınlması için
gerekli adımlann atılması
zorunludur.
raktar. son olarak "yükseitici kuliandı-
ğı gerekçesiyle 100 milyon lira" ceza
kestiklerini anlatıyor. Mağdurlardan
Abdulbaki Akarsu da çok sayıda yurt-
taş gibi düşük voltaj nedeniyle televiz-
yondan buzdolabına çok sayıda eşyası-
nın bozulduğunu belirtirken Aktaş'a
dava açma hazırlığındaki Bedirhan
Şen'in maruz kaldığı uygulamalar ma-
hallede yaşananlan özetliyor.
Aktaş tarafından elektrik verilmeye-
rek de mağdur edilen Şen, yüzlerce abo-
ne gibi kaçak elektrik kullanımı gerek-
çesiyle cezalandınlanlardan. 24 Şubat
1999 tarihli tutanakla Şen'e 100 milyon
liralık "kaçak kullanım cezası" kesildi
ve bu miktar. kurulu gücün 5 bin vatlık
oldugu iddiasıyla ve 3 aylık kullanım be-
deli oranında belirlendi. Oysa Şen 'in avu-
katı Gokhan Candoğan m yaptırdığı bi-
lirkişi tespitine göre kurulu güç 3 bin vat.
Aktaş'ın, söz konusu cezayı, kurulu gü-
cü ölçmeden, üstelik "kaçak kullanım
ohıp olmadıgr yönünde tespit yaptırmak
için eve bile girmeden belirlediğini an-
latan avukat Candoğan, mahalle sakinle-
rinden gelen diğer şikâyetlerin de bu du-
rumun yalnızca müvekkiline özel olma-
dığını ortaya koyduğunu söyledi.
Elektrik Tarifeleri Yönetmeliğf nin ka-
çak elektrik kullanımıyla ilgili maddele-
rine göre; tespit yapılmasının zorunlu ol-
duğunu ve son fatura kesım tarihiyle tes-
pitin yapıldığı tarih arasında kalan kul-
lanım bedelinin ceza olarak kesilmesi ge-
rektiğini dile getiren Gökhan Candoğan,
şunlan söyledi:
"Kaçak kullanıma ilişkin kanıt \ok.
Olduğunu varsa\sak bile ceza kesilirken
tüketimin ka> dedildiği sa\ aç değeıieri ve
fatura miktan dikkate alınmaü. Aktaş ise
cezalan gelişigüzel ve çok yüksek tutar-
Iarda ktsmiş. Ayıplı hizmetveren Aktaş'ın
bu u\gulamalan çok sayıda insanı her
açıdan mağdur ediyor."
Tespitlerin tamamlanmasıyla birlikte açı-
lacak davada, bozulan eşyalardan dolayı
da uğranılan zaran isteyeceklerini kayde-
den Candoğan. "Avnca herkes kullan-
makzorunda bırakıklığı yükseltieinin be-
delini talep edebilir. Davanın kazamlma-
sıyla bütün mahkeme masraflan da Ak-
taş'tan talep edilebüir" diye konuştu.
Bu arada mağdurlardan Bedirhan Şen'in
daha önce savcılığa suç duyurusunda bu-
lunmak üzere verdiği dileİcçenin de işle-
me konmadığı anlaşıldı. Şen. aynca Sul-
tanbeyli Kaymakamlığı'na ilettiği şikâ-
yetlerden de bir sonuç elde edemedi.
Dava kanıt olacak
Aynı zamanda TMMOB Elektrik Mü-
hendisleri Odası'nın (EMO) avukatı olan
Candoğan, Şen'in hukuki mücadelesinin
başta olmak üzere mahalle sakinlerinin
mağduriyetlerinin, Danıştay'da süren ve
"Aktaş'ın dağram sözleşmesinin iptaliy-
le" ilgili davada kanıt olarak kullanılaca-
ğını kaydetti. Candoğan, davanın, Ak-
taş'ın hizmet verdiği bölgede hukuk dı-
şı uygulamalannındelili olarak sayılabi-
leceğini dile getirdi.
D Ü N \ A E K O N O M İ S t N E BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLUZOAm4 ergin<«ergin.demon.co.uk
Şu soru ilk anda gereksiz görünebilir: "Jög Ha-
iderAvrupa politikası açısından neyi temsil edi-
yor da bu kadar tepkiye neden oluyor?" Ne de
olsa, Avusturya'da Özgürlükçü Parti'nin iktida-
ra ortak olması ve aşın sağcı, "göçmen düşma-
nı", "Nazi sempatizanı" Haider üzerine çok ya-
zıldı. Ama, dün, Avrupa Birliği'nin geleceği ve je-
opolitiğı açısından çok daha önemli sayılabile-
cek Italya'da, kendini post-faşist olarak nite-
leyen, Mussolini'nin mirasına sahip çıkan Ku-
zey Üga'sının, hükümete ortak olmasına sesi-
ni çıkaramayan Avrupa lidertertopluluğunun bu-
gün birdenbire ayaklanmasının arkasında ya-
tanlar üzerinde biraz daha düşünmek faydalı
olabilir.
Bence, Haider'in yükselişi aslında Av-
rupa ülkelerindeki liderlerin ve demok-
rasilerin bir süredir içine düştükleri bir çık-
mazın ürünü. Haidef bu çıkmazı dışa vu-
ran bir semptom oldugu için bir taraf-
tan bu liderlerden bu kadar tepki çeki-
yor. Diğer taraftan da, Haider bu tepki-
leri göstermelerine olanak sağlayarak, Av-
rupa Birliği liderlerinin bir "yarasına" {top-
lum içinde saygınlıklannın erimesine) an-
lık da olsa merhem oluyor.
Boşalan merkez
Bir süredir, Avrupa Birliği ülkelerinde,
iktidarda hangi parti olursa olsun (ki ço-
ğunluğu sosyal demokrat), Haider'in
yükselmesiyle de yakından ilgili, has-
talıklı birsiyasi-ideolojik ortam oluşmuş
durumda. Demokrasinin sağlıklı işleye-
bilmesi, siyasi iktidarların haikın gözün-
deki meşruiyetlerini korumaya devam
edebilmesi için temsil ilişkilerini taşıyan,
hükümetleri oluşturan siyasi partilerin
ve muhalefetlerinin sürekli olarak seçe-
nek üretmesi, geleceğe ilişkin umut-
lu hedefler sunması gerekir. Ne ki, geçen 10-
15 yıl içinde, Avrupa ülkelerinde iktidar ve mu-
halefet partileri arasındaki siyasi ideolojik aynm,
halklanna sunduklan projeler açısından, gide-
rek ortadan kalktı.
Muhalefet ve hükümet bu kadar birbirine ben-
zemeye başlayınca, "muhalefet" yok oldu, bu-
na bağlı olarak da "vatandaş" kendinin. tek bir
türpolitikaya mahkûm edilmiş, seçenekleri elin-
den alınmış, dolayısıyla demokratik haklarını
kullanamaz bir durumda olduğunu düşünme-
ye/görmeye başladı. Ek olarak, yakın zamana ka-
dar, geleceğe yönelik bir proje, ütopya sunan sos-
yalist/sosyal demokrat partilerin (devrimci ya da
reformist olması burada hiç önemli değil) bu
kimliklerini terk ederek muhafazakâr partilere
benzemesi, en belirgin şekilde "sağ"ve "so/"un
"sınıflara dayalı politikanın" aşıldığını ileri sürme-
ye başlaması, toplumda ileriye yönelik gelişme
beklentisinin vektörünü kırdı. İleri doğru değiş-
Haiden'in 'Hakikati'me olasılığının ortadan kalktığına ilişkin bir inan-
cın yayıldığı bir noktada, toplum, içinde belirgin
bir değişme olmadan sürekli dönüp durulan,
adeta kanserii hücreler gibi büyümeye ve çürü-
meye devam eden bir organizma olarak algıla-
nır. ileriye değil geriye doğru, nostaljik eğilimler
su yüzüneçıkmaya, toplumsal hoşnutsuzluklar-
la ilgili olarak, toplum dışından kaynaklanan açık-
lamalar ilgi çekmeye başlar. Bu koşullan temsil
eden partilerin sunduklan seçenekler toplumun
ilgi alanı içine girmeye başlar. Nitekim bu yeni "sı-
nrflar üstü" politika iddiası, toplumda, hem
emekçi kesimlere hem de büyük sermayeye tep-
kili, son derecede muhafazakâr bir orta sınifın ide-
olojik reflekslerinin, tüm Avrupa ülkelerinde si-
yasi reçetelerin başına geçmesine neden olmuş-
tur.
Tam bu noktada, Avaıpa'nın en zengin ikinci
ülkesiAvusturya'yadönersek, buradaki istikrar-
lı bir büyüme, düşük bir işsizlik altında yaşayan
9 milyonluk bir toplumun, bugünkü Avrupalı li-
derierin adeta "idealini" oluşturduğunu görebi-
liriz. Avusturya, bu ülkelerin ekonomik sorunlar-
la boğuşan liderlerinin, seçmenlerine vaat ede-
bildiklerinin adeta bir üst sınınnı (belki biraz da-
ha zengin ve "high tech"olabilir) oluşturuyor. Ama,
Avusturya halkı sistemden mutlu olmayan, mu-
hafazakâr ve sosyal demokrat yönetıci tabaka-
dan hızla bıkmaya ve yeni seçenekler aramaya
başlayan ve ararken de, geriye dönük, yaban-
cı düşmanı, demagojik, var olan kurallara uy-
mamakla övünen Haider'i bulan bir ülke. Üste-
lik, tüm Avrupa ülkeleri "pusuda" bekleyen Ha-
ider'lerle dolu!
Ve yeni 'radikal merkez'
Sanınm Haider'in, Avrupa liderlerinin "ortak
bilinçaltında" kendini hissettiren ilgınç birözel-
liği daha var; Haider'in, bu kadar tepki çeken po-
litik önerileri, aslında Avrupa ülkelerinin liderle-
rinin, Blair ve Jospin de dahil, bir süredir siste-
matik olarak uyguladıklan, savunduklan politika-
Avusturya'da
Özgürlükçü
Parti'nin iktidara
ortak olması gerek
Avrupa Biriiği'nde
gerekse Avusturya'da
ırkçı sağa yönelik
tepkileri arttırdı.
AB'de demokrasinin
işleyişine yönelik
kaygılar
şiddetlenirken,
Haider'in partisinin
yükselişi Nazi
iktidannı yaşamış
halk kitleleri arasında
da muhalefete yol
açıyor.
lann adeta "yüksek oktanlı" bir bileşkesi.
Haider'in kitabında dile getirdiği, "sağ ve so-
lun ötesinde yeni ve özgür bir politika" yarat-
ma iddiası, demokratik haklar yerine, onur, ça-
lışma, sorumluluk üzerine yaptığı vurgu, "yeni bir
sınrfsız cemaat" yaratma merakı, Blair ve Schrö-
der'in ortak manifestolarından alınmış gibi. Bu-
na karşılık, bürokrasiye, "devleüen beslenme-
ye" karşı nefreti (bizdeki eski solcu, yeni liberal-
lerin kulakları çınlasın), girişimci ruhuna, bu yol-
la elde edilen servete saygısı, refah devletine
karşı, özelleştirmeci eğilimi, Avrupa Birliği'ne
tepkisi, belirgin bir şekilde Thatcher'cı. Haider
ile diğerAvrupalı liderlerin politikalan arasında da-
ha doğrudan benzeriikler de var, özellikle "an-
ti-göçmen" tutumlar söz konusu olduğunda.
Avrupa Birliği'nin tüm hükümetleri yıllardır, göç-
men girişini sınırlayan, "sıfır göçmenlik" he-
defleyen, siyasi sığınmacılığı adeta olanaksız ha-
le getiren, sığınanlann haklannı ortadan kaldırıp,
onlan adeta "dilenci" konumuna iten politikala-
n birbiri ardına uygulamaya sokuyortar. Daha so-
mut olarak, Haider'in "mevsimlik/geçici statülü
yabancı işçi" önerisi halen Isviçre'de uygulanı-
yor. Suç işleyip tutuklanan yabancılann tutuke-
vinden çıkar çıkmaz sınır dışı edilmesi önerisi-
nin kaynağı ise Almanya'daki uygulama; genç-
lerin yaşamlannın denetlenmesine yönelik, özel-
likle yoksul azınlıklardan gençleri etkileyen poli-
siye önlemler önerisinin kaynağı ise Ingiltere.
Haider'in önerdiği politikalarla, ABD'de gide-
rek gelişen siyasi atmosfer arasında da belirgin
benzeriikler var. Haider'in yabancılara, küresel-
leşmeye ilişkin tepkilerinin "Soykınma" ilişkin
şüphelerinin hemen hepsini ABD Cumhuriyetçi
Parti'nin toplumsal omurgasını oluştu-
ran, Hıristiyan Ittifakı, silah lobileri gibi
çevrelerde, üstelik de çok daha aşın doz-
da bulmak mümkün. Bu bağlamda, ge-
çen birkaç yıl içinde Clinton hükümeti-
nin uygulamaya soktuğu, gümrük kapı-
lanndaki görevlilerin yetkilerini olağanüs-
tü arttıran yasalan da hatıriayabiliriz.
Özetle Haider, bugün Avrupa'da, orta-
dan kalktığı ileri sürülen sağ ve sol ayrı-
mına karşı, liderlerin aradıklan yeni bir
merkezin, Tony Blair'in renkli deyişiyle
"radikal bir merkez"in, "yeni politika-
nın" tam merkezinde yatan (G)erçegi
ortaya koyan bir semptom. Diğertaraf-
tan, Avrupa liderleri, Haider'in önerileri-
nin, bir süredir izledikleri ekonomik ve
toplumsal politikalann mantıki sonuçla-
nna doğru, çok değil, biraz daha ftilmiş
bir bileşkesi olduğunu da görüyorlar. Böy-
lece Haider'e sert tepki göstererek, ken-
di ülkelerinde hem bu gerçeğin üzerini ört-
meye hem de "demokrat liderler ola-
rak" meşruiyetlerini pekiştirmeye çalışı-
yoriar.
Ne ki bu, birgeleceğe dönük olmayan, savun-
maya dayalı bir demokratlık iddiası ve meşruiyet
talebi. Diğer birdeyişle umut değil umutsuzluk,
bezginlik kaynağı.
Tam bu noktada faşizmin doğasını ve yükse-
liş dinamiklerini herkesten daha iyi çözümlemiş
bir düşünür olarak Troçki'nin geleceğe ilişkin
toplumsal umutsuzJuk, faşizm için çok verim-
li bir toprak oluşturur uyansını hatııiamakta
büyük fayda olabilir. Bu bağlamda, Haider'e kar-
şı tepkiler söz konusu olduğunda, bunlarda ge-
leceğe ilişkin bir umut ve güven arıyorsak, Av-
rupa liderlerinin içeriksiz tepkilerine değil, esas
olarak sokaklara dökülen enerjiye bakmak
gerekir sanınm. Çünkü, Avrupalı liderlerin ba-
sıncı ile Haider'in alelacele imzaladığı belgenin,
Chamberlain'in Münih dönüşü uçaktan inerken
elinde salladığı, Hitler'in Çektopraklannı almak-
la tatmin olacağını söyleyen anlaşma metni ka-
dar bile değeri olmadığım düşünüyorum.
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Tekel Melekleri
Ekonomi ders krtaplan. piyasalarda tam rekabet
olmasını ister; onu över, göklere çıkarır. Buna karşı-
lık tekeller çok olumsuz bulunur. Çünkü tekel demek
aşın kâr demektir. Tam rekabette ise aynı türde ürü-
nün çok sayıda alıcı ve satıcısı vardır. Bu iki uç ara-
sında da birkaç satıcının yer aldığı yan tekelci piya-
salar yer alır. Piyasalarda genellikle tekelci ve yan te-
kelcı yapılar egemendir. Tam rekabet, ünlü bir iktisat-
çının dediği gibi, kitaplarda kalan bir masaldır.
Tekelci piyasanın sömürü süreci sayılması boşu-
na değildir. Tekel, fiyatlan maliyetin çok üstünde tu-
tabilir; daha doğrusu tutar Alıcının ise seçeneği yok-
tur; almak zorundadır. Bu nedenle de halk adına ve
devlet tarafından tekellerin denetlenmesi, pıya-
sadüzeninin en temel kuralıdır. Başta ABD olmak
üzere, kapitalist yoldan gelişen ülkelerin tamamın-
da tekellerin denetimi konuşundayasal ve kurum-
sal düzenlemeler vardır. Örneğin, tekellerin alım-
satım hesaplarının saydam olması istenir ki mali-
yet-fiyat makasını aşın açmalan önlenebilsin, vb.
Tekellere karşı savaşım, özellikle, ulaştırma, ha-
berleşme ve enerji gibi, toplumun tamamını doğ-
rudan ılgılendiren konularda, daha da önem kaza-
nır. Çünkü bu alanlarda doğal ya da teknolojik te-
kel söz konusu olur. İki kent arasında ekonomik ola-
rak birden çok demiryolu ya da karayolu yapılamaz;
kent içi ulaşım, telli haberleşme de böyledir. Doğal
ve teknolojik tekel alanları, çoğu ülkede oldugu gi-
bi kamu (devlet ve belediyeler) eliyie işletilir. Kimi du-
rumlarda da maliyet ve fiyat saptama yöntemlerin-
den kullanılacak tekniğe ve malzemeye uzanan her
konuyu içeren yetki sözleşmelerine bağlanarak
özel kesime verilir. Yetki sözleşmelerine tam olarak
uyulmasını sağlamak devletin temel görevidir. Dü-
zenin temel kuralı budur.
•••
Türkiye ekonomisi, geçmişte, doğal tekel alanla-
nnı esas olarak kamu eliyle yürüttü. Ancak beyaz ev
eşyası da denilen dayanıklı tüketim sanayii ve kimi
hizmet ürünlerinde, yapsın da kim yaparsa yap-
sın ya da yapılsın da nasıl yapılırsa yapılsın anlayı-
şıyla davranıldı. Bu oluşum kendi çapında tekeller
ve yan tekeller yarattı. Bunlann üzerinde fiyat ve ka-
lite denetimi kurulmadı.
1980 sonrasında ise hızlı piyasa savunuculan her
tarafı sardı; bunlara karşı çıkmak, hele hele piyasa
yapılarını sorgulamak büyük suç, 1990'lara değin
komünistlik, bu tanhten sonra da dinozorluk sa-
yıldı. Hızlı piyasacılar o kadar ileri gittiler ki kapita-
lizmi açıklayan ders kitaplanndaki rekabetçi, tekel-
ci, yan tekelci aynmını bile yapmadılar; varsa yok-
sa piyasa diye yeri göğü inlettiler.
Işte bu ortamda, aynmsız piyasacılığın egemen ol-
dugu, hertarafın piyasacı kesildiği bir ortamda, Tür-
kiye ekonomisi uluslararası tekellere tam boy açılı-
yor. Başbakan'ın Davos'a götürdüğü yatınm arayı-
şı listesi bunun küçük bir kanıtıdır. îtetişim ve enerji
başta olmak üzere, uluslararası ortaklıklann ülkede
yatınm yapması isteniyor; ülke, uluslararası ortak-
lıklann oyun alanına dönüştürülüyor. Türkiye yepye-
ni bir sürece giriyor. Bu tekeller bildiğiniz, içki ve si-
gara üreten ve satan ve hükümetlerin oyuncağı gi-
bi kullanılan Tekel değil. Bunların, iş yöntemleri, yö-
netim biçimleri, kullandıkları teknikler değişik. Tür-
kiye'nin kamu yönetimi birimleri için de tümüyle ye-
ni bir döneme giriliyor.
Tekelci uygulamalar karşısında neler yapılacağı
bilinmiyor. Pek çok konuda üst kurullar daha yeni
oluşturuluyor. Amacımız bu kurullarda görev ala-
caklan suçlamak değil; ancak deneyimsiz ve biri-
kimsiz kurullann denetim ve düzenleme yapması da
olanaklı görünmüyor. Aslında tahkim ömeğinde ol-
duğu gibi, yapılan yasal düzenlemeler de uyuşmaz-
lığı, Türkiye'nin elinden büyük ölçüde alıyor; ulusla-
rarası hakemlere veriyor.
Kuşkusuz, ülkeye yatınm yapılmasını, üretimin ve
iş bulmanın artmasını ve ekonominin gelişmesini
aklı başında her yurttaş ister. Ancak yatınm bek-
lentisi ile tekelci piyasalan düzenleyecek önlemle-
rin alınmaması; denetleme kurullannın oluşurulma-
ması, kısaca bu alanlara da hazırlıksız çok büyük
bir aymazlık ve de sorumsuzluktur.
Kapitalist düzenin en aşın savunuculan tarafından
bile kaynak kullanımı süreçlerini bozduğu, öbür
üretici ve özellikle de tüketicilerin zaranna işledi-
ği vurgulanan tekelci piyasa yapılan Türkiye'de ege-
men kılınıyor. Devlet, tekelci piyasa yapılannın de-
netimi konusunda hemen hiçbir ön hazırlık yapmı-
yor. Böyle bir ortamda, ülkenin gelişmesini ger-
çekten isteyenlere düşen bir büyük görev var. O da
ülkemizde iş yapacak uluslararası tekellerin, en az
öbürülkelerdeki, örneğin Avrupa Birliği ülkelerinde-
ki kadar, denetimlerinin sağlanmasıdır. Tekellerin de-
netimi, uzun dönemde, gerçekten üretici özel ser-
mayenin de çıkannadır. Sendikalara, tüketici dernek-
lerine, öbür örgütlere ve özellikle de CHP başta ol-
mak üzere emekçilerin çıkannı savunan partilere dü-
şen ana işlevlerden biri de budur.
Tekellerle düşüp kalkmak hiç de kolay değildir; Tür-
kiye bunu bilmiyor ve öğrenmek de istemiyor. Ulke-
yi yönetenler, uluslararası tekelleri melek sanıyor
ve kendilerinı teslim ediyor. Bu gidişin zarariannın
en aza indirilmesi için toplumsal duyariılığı olan tüm
kesimlere büyük görev düşüyor.
e-posta: yakupto metu.edu.tr
3 kişiden 2si düşeceğine inanmıyor
'Enflasyon hâlâ sorun'
ANKARA (ANKA) -
Hükümetin 1MF ve Dünya
Bankası gibi uluslararası
finans kuruluşlannın des-
teğiyle uygulamaya koy-
duğu ekonomik program
çerçevesinde enflasyonu
bu yıl yüzde 20'li rakam-
lara indireceğini açıklama-
sına karşm her üç yurttaş-
tan ikisinin enflasyonun
düşeceğine inanmadığı be-
lirlendi.
Polar Araştırma AŞ tara-
fından 19 ilde 1200 denek-
le gerçekleştirilen kamu-
oyu gündem araştırmasın-
da, "Enflasyonun düşece-
ğine inanıyormusunuz" so-
rusuna yüzde 63.6'lık bö-
lüm "hayır" yanıtı verdi.
En büyük sorun
Ankette. >-üzde 48.1 ora-
nıyla Türkiye'nin en bü-
yük sorununun ekonomi
olduğuna işaret edildi.
Hükümetin uygulama-
ya koyduğu son ekonomik
kararlan destekleyenlerin
oranı yüzde 52.2, aksi yön-
de görüş bildirenler yüzde
45.2 olarak saptandı.
Kira yasası
Ankete katılanlann yüz-
de 67.9'luk bölümünün ki-
ra yasasını onayladığı belir-
lendi. Yasayı destekleyen-
lerin oranı ev sahiplerinde
yüzde 62.8'e, kiracılarda
ise yüzde 81.5"e ulaştı.
Tasarruflar
gayrimenkule
Ankete katılanlann yüz-
de 26.9'utasarruflannı gay-
rimenkule, yüzde 19.1'i
dövıze, yüzde 16.6'sı bor-
saya, yüzde 8.7'si yatınm
fonlanna, yüzde 8'ı ban-
kaya yatırarak değerlendir-
meyi düşünürken yüzde
20.8 'lik bölümü diğer tasar-
rufaraçlannı bildirenler ile
herhangi bir yatınm planı
olmayanlar oluşturdu.