Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3 ŞUBAT 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
DIZI
ParasıoJan
doktora uzmantt
• ANKARA(ANKA)-
Sağhk Bakanı Osman
Durmuş, Tıpta Uzmanlık
Smavı'nda istemediği branşı
kazanan hekimlerin,
istedikJeri branşta, paralı
eğıtım almalannın yolunu
açacak. Durmuş'un
öngördüğü düzenlemeye
göre, TUS'a girip de ıstedığı
bölüme giremeyen
hekımler. kadro koşulu
aranmaksızın parayla
uzmanlık eğitimi veren
kurumlarda eğitim
alabilecek. Yurtdışında para
ile alınan uzmanlık
egıtiminin Türkiye'de kabul
edilmediğine işaret eden
Durmus, bu uygulama ile
bunun önüne geçmeyi
hedeflediklerini söyledi.
Frsat eşitfigi
sagtanamadı
• ANKARA(ANKA)-
Sınav sonuçlan, eğitimde
firsat eşitliğinin
sağlanamadığını, başta
Doğu ve Güneydoğu
Anadolu bölgesindeki iller
olamak üzere geri kalrruş
yörelerin kaderini
değiştıremediğini ortaya
koyuyor. Son 3 yılda
düzenlenen Anadolu ve fen
liselen ile üniversite giriş
sınavlannda Hakkâri, Muş,
Şımak. Ardahan, Bingöl,
Artvin ve Gümüşhane gibi
iller "en basansız" iller
olmaktan kurtulamadı.
KarenFoog
Türk-İf'te
|lAl>!¥ARJV(Cumhuriyet
jmfttfa}- Avrupa
Komisyonu Türkiye *"
Temsilcisi Karen Foog,
Türk-Iş Genel Merkezi'ni
ziyaret etti. Tûrk-lş
yöneticileriyle çok yararlı
bir görûşme yaptıklannı
anlatan Foog, Türkiye'nin
AB'ye aday üyeliği
çerçevesinde, Avrupa Işçi
Sendikalan Konfederasyonu
(ETUK) ile Türk-Iş, Hak-îş,
DİSK ve KESK arasındaki
işbirlığinin daha da
gelıştirileceğini ve
sendikacılann eğitimine
yardımcı olunacağını
kaydetti. Türk-lş Genel
Başkanı Bayram Meral de
"Ülkemizin AB'ye tam
aday olabilmesi için
ûzerimize düşeni
yapacağız" diye konuştu.
BOIAfıı
açddaması
• ttırtHaberieri Servisi -
BOTAŞ Genel Müdür
Yardımcısı H. Nadir
Bıyıkoğlu ve Genel Müdür
Gökhan Yardım,
gazetemizde 22 Ocak'ta
yayımlanan "Susurluktaki
Hizbullah" başhklı
haberimizle ilgili birer
açıklama yaynnladılar.
Bıyıkoğlu, "Hiçbir tarikat,
şeyh, vs. ile uzaktan veya
yakından hiçbir alakam
olmadığının, aynca devletin
bir bürokratı olarak tüm
siyasi partilere
kanunlanmızın belirlediği
mesafe ve çizgide
bulunduğumun bilinmesini
isterim" dedi. Yardım ise
"BOTAŞ'ın da, yazıda adı
geçen şu andaki
personelimizin de
mevzubahis yazıdaki
Hizbullah ile ilgili kişı ve
topluluklarla uzaktan
yakmdan, ne geçmişte ne de
günümüzde alakası
olmuştur" açıklamasını
yapn.
Hak-İş'm
açMaması
• Yurt Haberteri Servisi -
Hak-tşten yapılan
açıklamada, gazetemizde
geçen pazartesi günü
yayımlanan "Hizbullah-RP
veHak-lş bağlantısı"
bajlıklı haberimizin gerçeği
yansıtmadığı belirtildi.
Açıklamada, haberde adı
geçen Hizbullah üyesi
ICemal Toprak'ın 2 Temmuz
1993 ve 24 Aralık 1993
tadüeri arasında şube
başkanlığı yaptığı kabul
edldı, ancak bunun 'Hak-tş
ve Hizbullah bağlantısı'
aiflmına gelmeyeceği ileri
süüldü.
Hem tecavüz edilip hem de haksız yere yargılanmak genç kadını intihara sürükledi
Yıldız, değeryanalannayenildi
A. ıldız, haksızlığa ve tecavüze uğradığıru ispat edemiyordu. Kocası başta olmak üzere
ailesi, arkadaşları ve komşulan kapılannı kaptfmıştı. Üç çocuğu bile büyük bir suç işlemiş
gibi kendisine yaklaşmıyordu. Yüzündeki her çizgi, çekmek zorunda bırakıldığı hüzünle
derinleşmişti. Pınarlannda donup kalan gözyaşlan bakışlannı camlaştırmış, titreyen vücudu
sessiz isyanını ve çareskliğini dile getiriyordu.
i3inir hastası olan genç kadına, doktorlar gerçeği anlatmadığı için sakinleştirici
vermekten başka bir şey yapamıyordu. Evirden uzaklaştırılan Yıldız, haftalarca eşine
ulaşmak, ona gerçeği anlatmak için uğraştı, ancak kocası değil onu dinlemek yüzüne bile
bakmıyordu. Türkiye'deki ailesi tarafindan dareddedilen genç kadının uğradığı haksızlığa
• . karşı savaşacak gicü kalmamıştı.
BİR YILDIZ KAYDI
Bir sabah tiryakisi olduğum gazetemdeki
bir haberle dondum. Gözlerim haberin
ûzerindekı genç bir kadının resmıne
takılıp kalmış, dizlerim gevşemıştı.
Haber, üç çocuk annesi, sinir hastası genç
kadının köprüden nehre atlayarak ıntıhar
ettiğini yazıyordu. Üst üste defalarca
okuduktan sonra doğruluğuna inanmak
zorunda kaldığım acı gerçekle bırlikte
kendimi suçlamaya başladım. Onu geçen
gün doktorda tanımış ve yardım etmeye
söz vermışüm. Anlaşüan, adı Yıldız olan
bu genç Anadolu kadını tüm
umudunu yitirerek, toplumun
değer yargılannın tımsahın
keskin disleri gibi onu parçalayıp
yutmasuıa izin vermistı. Oysa
onunla böyle anlaşmamıştık.
Güçlü olacak ve ona yapılan
haksızlığa karşı savaşacakn.
Çocuklan için! Ona çocuklan ile
birükte yaşayabileceği bir
ortanun hazırlıklanrun
başındaydım. .,
Doktor yardım edemedi
Boğazıma takılan üzüntüyü
yutkunarak hafifletmeye
çalışırken, doktorunun bekleme
odasında yaptığımız uzun
konuşma tüm detaylan ile
belleğımde canlandı. Tedavi eden
doktor yardım istemiş, ben de
kabul etmıştım. Daha önce hiç
tanımadığım genç kadınla
bekleme odasında bir şekilde
konuşma ortamı yaratarak,
taşıyamaz hale geldiği sorunlannı
paylaşmayı başarmıştım. Koyu
kestane rcngı gözlerinın tüm
pınltısuu yitiren genç kadının
irikâyesinin, onun dile getırdıgi
biçimde asla kabul
görmeyeceğinin tedirginliğini
yaşadığımı hissetmesini
engellemeye çalıştığımı anladığı
andaki bakışı beni korkuttu.
Benim kentli, onun kırsal
bölgeden gelmiş olmamız, onun
içinde bulunduğu çaresızliği
görmemem anlamına
gehniyordu. Bir suçlu gibi ezik
ve mahcup, titrek bir sesle
anlatmaya başladı. Belki de
yaşadığı olaylardan sonra ilk kez
içini döküyor, ben ise dinledikçe
kahroluyordum. Çocuklan ve kocasından
söz ederken onlara duyduğu sevgi ile sesi
titriyordu. Kocası aynı köydendi. Yddız
on beş, kocası on yedi yaşuıdayken
sözlenmişler, henüz askere bile gıtmemış
bir delikanh iken, yaz tatılinde izne
geünce de evlenmişler. Bir ay sonra da
Almanya'ya gelmıştı. Kaynana ve
kayınpederinin evlerinde verüen bir
odaya yerleşen genç çiftın arka arkaya üç
çocuğu obnuş vt sonunda vatan borcu
gelip kapıya dayanmıştı. Tazminatla işten
çıkan, çevresind; inançlı sayılaa
kayınpeder, oğlı askerde iken gelin ve
torunlanna iyi bıkacağına söz vermişti.
Alt tarafı sekiz laftaydı, çabuk geçerdi.
Kaymvalide de cğlu askerde olduğu
sürede köye gitmeye karar verince Yıldız,
üç küçük çocuğu ve kayınpederi ile
birlikte onlan ydcu etmişti.
Birkaç gün sonn gecenin bir vaktınde,
çok sevdiği koosı ile paylaşüğı yatakta
kayınpederini gcrünce şoke oldu. Güçlü
kuvvetli olan adunın amacına ulaşmasına
adam, ona imaaı bütün, saygın, yaşlı bir
adamın asla böyle bir şey yapacağına
başta oğlu olmak üzere kimsenin
ınanmayacağını söylemiş, çocuklarını
ahp onu babasuıın evine göndermekle
tehdıt etmişti. Askerden dönen kocası
evde aniden değişen atmosferin nedenini
araştınnca anne ve babasının anlattıklan
ile şaşkına dönmüş, ne kadar gayret etse
de Yıldız'a inanamamış. Onu her "yazgı
kurbanınm' akıbetıne mahkûm ederek
baba evine postalamaya karar vermiş.
Köydeki akrabalanna telefon ederek
durumu kansının ailesine bildirmelerini
engel olamamışt. O geceden iübaren
Yıldız sinir krizkri geçirmeye başlarruş,
ne doktorlara nede bır başkasına olayı
anlatabilmişti. Sûrekli çocuklannı ve
eşıni bu vicdansız yalana kayınbabasının
baskı yaparak ınmdırdığını, ama
kayınvalidesinin gerçeği bildiğini
vurguluyordu. Neden böyle düşündüğünü
sorduğumda çok ilginç bir yanıt verdi:
Hangı kadın kırk yıllık kocasının
eğilimini bilmezdi?
Yıldız'ın gerçeğ: anlatnıasından korkan
istemiş. Ailesinden destek göreceğını
umarken onlann tepkisi ile karşılasan
Yıldız'a baba evinin de kapılan
kapanmış.
Klmseyl Inandıramadı
Hem tecavüz edilip hem de haksız yere
yargılanan genç kadın birkaç kez intihara
teşebbüs edince bir süre ruh ve sinir
hastahklan hastanesinde tedavi görmeye
başlarruş. Intihar girişiminin nedenini
doktorlara anlatmadığı için çirkin
gerçeğin üzerine gıdecek bir yardım eli
uzanamamıştı. Çocuklan, çevresi onun
sinir hastası olduğuna inanıyor, kocası ve
kayınvalidesi ona yapmadık hakaret
bırakmıyordu. Sinir haplan almadan
yaşayamaz hale gelen Yildız'ın o gün
kontrol günüydü. Bunu firsat bilen
doktoru da bizden yardun istemişti.
Sanıyorum o Yıldız'ın başuıa gelen olayı
tahmin ediyor, ama Yıldız bu konuda
somut bir yanıt vermediği için
sakinleştirici vermenin dışında bir şey
yapamıyordu. Yıldız, haftalarca eşine
ulaşmak, ona gerçeği anlatmak
için uğraşmıştı. Kocası değil
dinlemek, yüzüne bile
bakmıyordu.
Kapılar yüzüne lcapandı
Yatak odalanndan atılan genç
kadın, mutfakta yere serdiğı bir
yatakta sabaha kadar üzüntü ile
kıvranıyor, çocuklanna
yaklaştınlmıyordu. Minikler
annelennın affi mümkün olmayan
çok kötü bir şey yaptığını
düşünüyor, evdeki diğer
büyüklerden korktuklan için
annelerine yaklaşamıyorlardı.
Yemeden içmeden kesilen, mutlu
günlerinde güzel bir genç kadın
olan Yıldız'ın çökük omuzlan,
gözlehnin altındaki mor halkalar,
bükük boynu, titreyen dizleri, onun
yaşamını bir anda cehenneme
çeviren bu olayı göğüslemedeki
yalnızlığını vurguluyordu. Başta
ailesi, arkadaşlan, komşular,
herkes onu yargısız mahkûm
etmişti. Bu işlev içinde adalet ve
yasalar da pasıftı. Evde yapılan
psikolojik baskı ona artık orada
yeri olmadıgını anlatıyoc ve tek bir
seçenek bırakıyordu. ÖBJİmk •
paylaştığı bu sım hıç kimseye
anlatmayacağıma dair yerrun
ettiren genç kadın, eminim ölmek
için karannı çoktan vermişti.
Çünkü, değer verdiği her şeyi ve en
yakınlannı inanılma7 bir suçlama
ile kaybetmişti. Hem de hiç hak
etmediği bir biçimde. Haksızhğa
ve tecavüze uğradığını ispat etmesi
mümkün değildi. Yüzündeki her
çizgi, çekmek zorunda bırakıldığı
hüzünle derinleşmişti. Pınarlannda
donup kalan gözyaşlan bakışlannı
camlaştırmış, titreyen vücudu sessiz
isyanını ve çaresizliğini dile getiriyordu.
Vedalaşırken ısrarla kendisine yardım
edeceğımı söyledığım zaman, bana uzun
uzun bakıp 'lasmetse!' demişti. Değılmış!
Gökte yıldız dünyaya doğru kayar. Benim
tanıdıgım Yıldız ise dünyadan cennete
doğru kaydı. Işık içinde yat.
Sürecek > v
IJENÎZ KÎRLİLİĞİNİN ÖNLENMESİ İÇİN YASA TASARISI HAZIRLANIYOR
BoğazLar kirlilik tehdidi altındaIstanbul Haber Servisi- Istanbul Baro-
su Insan Haklan Merkezi, boğazlann çev-
re kirliliği ve çevre felaketi tehdidi altında
olduğunu belirterek, "Deniz Kirliliğinin
Onknmesi ve A d Dununlara Müdabale
Esasbuı HakkmdaKanunTasansı"nın be-
lirtilen amaçlar doğrultusunda sonuçlandı-
nhnası istedi.
Istanbul Barosu Insan Haklan Merkezi
tarafindan düzenlenen, Baro Başkam Doç.
Dr. Yücd Sayman, Prof. Orhan Yenigun,
Doç. Dr. Turğut Tarhanh, Avukat Gündüz
Aybay, Doç Dr Ferit Hakan Baykal ve
Greenpeace'ten Tolga Temuge'nin konuş-
macı olarak katLdığı "Çevre hakkı ve Bo-
ğadar sonuıu" konulu toplantımn sonuç
bildirgesi açıklandı. Çevre kirliliğinin ve
boğazlardaki kazalann en az zararla atla-
tılması için bir dızi öneriye yer verilen bil-
dirgede, Montrö Sözleşmesi'nin Türki-
ye'nin boğazlarlaki geçişleri denetleme
konusunda önlem alma yetkilerini kullan-
masma engel ohnadığı vurgulandı. Bildir-
gede, "Denizhukukundakigeiişmelerkar-
ştsında yorum yoluyla zararsız geçiş rejimi
uygulanabiHr. Bo çerçevede Türkiye, idari
koDuk.yargısalw cezaiyefldlerini kuflana-
bBir" denildi. Bildirgede, Türkiye'nin çev-
re hakkmı güvencelemek hedefınde hazır-
lanmasına katkıda bulunduğu Aarhus Söz-
leşmesi'nin onaylanması ve Karadeniz'm
Kirlenmeye Karşı Korunmasma Dair Söz-
leşmesi'nin uygulaması için etkin çaba
göstermesi istendi. Meydana gelen acil du-
rumlar için eylem planlannın hazırlanma-
sı gerektiği yönünde öneride bulunulan
bildirgede, bu konuda sivil toplum örgüt-
lerinin dışlanmaması ve Gemi Trafik Hiz-
metleri (BTS) kurulması gerektiğine işa-
ret edildi. Bildirgede, "Deniz Kirliliğinin
Önlenmesi ve Acil Durumlara Müdahale
Esaslan Hakkmda Kanun Tasansı"nın şu
amaçlar doğrultusunda sonuçlandınhnası
istendi:
• Gemilerin üçüncü kişilere verecekle-
ri zarara karşı mecburi olarak sigortalan-
malan konusunda uluslararası alandaki ge-
lişmelere Türkiye aktif olarak katümahdır.
• Çevre korumasına bütüncü bakış açı-
sıyla yaklaşılarak kirlilik meydana geldik-
ten sonra uygulanacak politikalar yerine,
kırliliğın meydana gelmesini önleyici po-
litikalara ağırlık verümelidir.
• Çevreye ilışkın yargı kararlanna uyul-
malı ve yargı kararlannı uygulamaktan ka-
çınma, yaptırma bağlanmalıdır.
Bingöl, Muş, Aydın, Bursa'da hafif sarsıntılar
Artçı depremler sürüyor
Mimarlar Odası'ndan KIZ Kulesi onarımına tepki
'Tahsis belgesi iptal edilsin'
Istanbul Haber Servisi - Kocaeii ve
Düzce depremlerinin artçı sarsıntılan
devam ederken Bingöl-Karhova, Muş-
Varto, Söke-Aydın, Bursa ve Ege Deni-
zi'nde hafif şiddeüi depremler meyda-
na geldi.
Boğaziçi Oniversitesi Kandillı Rasat-
hanesi ve Deprem Araştırma Enstitü-
sü'nden yapılan açıklamaya göre, önce-
ki gün sırasıyla Ege Denızi'nde saat
18.53'te 3.1, Bingöl-Kariıova'da saat
21.46'da 4.2 ile Muş-Varto'da saat
22.12'de 3.1 büyüklüğünde depremler
kaydedıldi. Önceki gün meydana gelen
depremler şunlar:
Adapazan-Sapanca'da saat 12.16'da
2.9, Bursa'da saat 17.17'de 2.4, Bursa-
Mudanya"dasaatl8.05'te2.6,fstanbul-
Adakr'da saat 1927'de 2.5, Yalova- Çı-
narcık'ta saat 21.Û2'de 2.5, Bingöl-Kaf-
lıova'da saat 21.4(j'da4.2, Muş Varto'da
22.12'de 3.1 büyüklüklerinde sarsıntılar
meydana geldi. Deprem ve artçı dep-
remler dün de sürdü. Dün saat 01.18'de
merkez üssü Boluolan3.1 büyüklüğün-
de bir sarsıntırun ardından saat 06.48'de
merkez üssü Söke-Aydın olan 3.3 bü-
yüklüğünde deprem kaydedıldi.
Kandilli Rasathanesi uzmanlanndan
Doç. Dr. AB Pmar. önceki gün ve dün
meydana gelen depremlerin Türki-
ye'nin her yerinde her zaman olusan
normal yer sarsıntılan olduğunu belirt-
ti.
Istanbul Haber Servisi - Mimarlar
Odası, tarihi Kız Kulesi'nin restoras-
yonunda çok büyük hatalar olduğunu
belirterek tahsis anlaşmasına uyma-
yan Hamoğlu Insaat Şirketi'nin tah-
sis belgesinin iptal edilmesini istedi.
Mimarlar Odası Istanbul Büyük-
kent Şubesi'nden yapılan yazılı açık-
lamada, restore edilen Kız Kulesi 'nin
doğal yapısının ortadan kaldınldığı,
ada alanınm 500 metrekare büyütül-
düğü ve tümünün beton bir platforma
dönüştürüldüğü kaydedildi. Açıkla-
mada, "Kühür varfağı konımacıhğı-
na fesat kanşnnlmıstır. Tüm bunlar,
3 No'hı Koruma Kurulu"nun durdur-
ma karanna rağmen jine oldubitti
şeküode fifli durum yaratarak yurü-
tülmektedir. Koruma kurulunun ka-
ran bloke edilmiş, vahşi bir kültürd
saidffi, kûhür dünyaana zoria dayatd-
mı^ır'' denildi.
Kız Kulesi'nin şimdiki durumu-
nun, özelleştiırmenin getirdiği bir so-
nuç olarak değerlendirildiği açıkla-
mada, Cumhurbaşkanı Sükyman De-
mireTin kulenin açılış konuşmasında
"başan" sözcüğünü kullanmasının
saldinyı katmerlendıreceğı savunul-
du. Açıklamada, tTÜ Mimarlık Fa-
kültesi'nin de, Kız Kulesi'nin "Yan-
hşbir restorasjonla halka açdmaa bö-
yflk bir ayıp olacakür" görüşünde ol-
duğu iddia edildi
PERŞEMBE
ORHAN BURSALI
Yılmaz Güney ve Ortalama
Dışı İnsanın Dramı
Türkiye, başını kaldıranın budandığı veya kesil-
diği bir toplum özlemi içinde mi?
Toplumsal pratiğimiz ne yazık ki ortalama in-
sanlann, ortalama bir yaşam sürdüğü, ortalama-
nın ötesine taşanların da bir şekilde dışlandığı ve-
ya yok edilmeye çalışıldığı bir toplumsal ihşkiler da-
yatıyor.
Yılmaz Güney üzerine tartışma, aslında Türki-
ye'de hem ortalama insanın hem de ortalama dı-
şı insanın biraz acıklı öyküsüdür.
Insanımız Yılmaz Güney'i niçin yerii yerine otur-
tamıyor? Bir yanını görüp, Yılmaz Güney'i Yılmaz
Güney yapan asıl yanını, evrensel yanını, sanatçı
ve yaratıcı yanını dışlıyor? "Umuf'u, "Yol"u,
"Ağıt"ı, "Acı"yı silip atıyor? Dünya sinemasının
onu özel bir köşeye oturttuğunu bilmek istemi-
yor?
Ortalamanın ötesinde "işler" yaratan insanlarla
toplum bir yere ancak gelebilir. Toplumlann bu te-
mel gerçeğini, niçin yok sayanz da, zaten verimli
olmayan bu toplumsal yapı içinden zar zor çiçek
açanlan, Azrail gibi biçmeyi yeğleriz?
Bugüne kadar sanırdık ki hep deviet bu değer-
leri biçer durur.
Yo hayır, devletten daha hızlı olanlanmız oldu-
ğunu görüyoruz.
Yıne bir büyük gazetede, ekonomi konulannda
aklı başında gözüken yazılar yazan, şirket yöne-
tim kurullan üyesi bir yazar da örneğin arada sıra-
da Nâzım Hikmet'e takar. Bu "işeyaramaz", "ül-
kesinden kaçmış" adamın, ikide bir Türkiye'de
gündeme getirilmesini de "komûnistlerin saplan-
tısı" olarak görür ve Nâzım'ı bahane ederek sol-
culara küfreder.
Neden?
Çünkü Nâzım da ortalamanın dışında bir insan-
dı. Bir kez ortalamanın çok çok üzerinde bir şair-
di. Üstelik, şairliğini, şirket değil, ülke ve toplum
sevgisi ile bütünleştirmişti. Üstelik solcuydu. Üs-
telik hapisler yatmıştı. Üstelik -Rusya'da bile- hiç
boyun eğmemişti.
Ama, bu özelliklerin birinden bile nasiplenme-
miş, ancak para, mevkii sahibi olmuş ortalama in-
sana, Nâzım Hikmet batmaktadır. Nâzım Hikmet'tn
şiirlerinden keyif almayı ve yüreğine duygu yükle-
meyi beceremeyince ne yapsın?
Bir ara da Yaşar Kemal'i yemeye kalkışmadı mı
bu ortalama toplumun ortalama insanları? Yaza-
nmız Isveç'e kaçtı da ruhunu yamyamların elinden
kurtardı.
Niye Yılmaz Güney'in yaratıcı sinemasından ke-
yif almaya bakmazlar? Niye pencereleri açıp Nâ-
zım'ın şiirlerini bağıra bağıra okuma duygusunu iç-
lerinde hissetmezler? Niye Yaşar Kemal'in insanı,
börtü böceği o müthiş betimlemelerini içlerine sin-
diremezler?
•••
Sadece, biryönleriyle bize batan sanatçılan yok
etmeye çahşmayız toplum olarak. Devlette fadMı
işler yaparak, farklı üreterek, farklı yörtöt6föÇ^|H-
ze batan insanlan da yeriz... ' ^
Bunun tipik örneği eski Erzincan Valisi Recep
Yazıcıoğlu'ydu.
Devlet içindeki tekdüze sesli ortalama insanlar
da Yazıcıoğlu'na tahammül edememişlerdi.
••• ^
Ortalama insan bir tiptir. Bu tip devlette ve top-
lumda etkilidir, sık sık da ortalamanın dışındaki in-
sanlan kendine kurban seçer. . '
Türkiye, ne yazık ki ortalamanıp'hâlâ zafer
kazandığı bir ülke!
Öncü Yayınevi 76da kundaklandı
Kitap katlhunuım
faîlleıi 24ydchr
meçhııl %
ANKARA (Cumhuri-
yet Bfirosu) - 2 Şubat
1976 tarihinde kundakla-
narak yakılan Öncü Ya-
yınlan konusunda başla-
tılan hukuk mücadelesi
24 yıldrr sürüyor. Devlet,
olaym üzerinden geçen
24 yda karşın faillerin
yakalanması için hiçbir
somut adım atmadı. Ya-
ymevi sahibi Zeki Öz-
türk'ün zararımn karşı-
lanması için yargıya yap-
üğı tümbaşvurular da so-
nuçsuz kaldı.
Yaymevinin kundakla-
narak yakıldığınm bilir-
kişi raporlannca doğru-
landığım, faillerin kim-
Uklerinin de ortaya çıktı-
ğmı belirten Öncü Yayı-
nevi'nin sahibi Öztürk,
yargınm ve devlet görev-
lılennin kitap katlıamı-
nın üzerim örtmeye ça-
lışOklannı öne sürdü.
24 yıl boyunca kun-
daklama olaymm hesabı-
m sormak ve devletten
hakkı olan tazminatı al-
mak için çabaladığmı an-
latan Öztürk, büirkişi ra-
porlannı da içeren dos-
yanın "mahkemede kay-
bobnasmdan" sonra
elinde haklılığını kamt-
layacak herhangi bir bel-
genin kalmadığmı belirt-
ti.
Içişleri Bakanlığı'na
bir dilekçe vererek zara-
nmn karşılanmasmı iste-
diğini bildiren Öztürk,
aradan üç ay geçmesine
karşın dilekçesine her-
hangi bir yanıt gehnedi-
ğini söyledi. Öztürk şöy-
le devam etti:
"Bu güne kadar açb-
ğım darvalardan bir sonuç
alamadını. Üstelik dava
dosyalan mahkemede
ka> boldu. 24 yıl içinde gö-
rev yapan bütün kültâr
ve adalet bakanlanna
derdimi anlattını, birço-
ğundan yanıt gelmedî.
Kundaklama olayınm
üzerinden 15 yıl geçtikten
sonra hiç tanımadığım
birisi gelip bana yayıne-
vimi kundaklayanlann
isünlerini verdi. Bu isiffl-
leri basına açıkladığım
için bıçaklandım. Artık
bu işin burada çözümle-
nenıe\eceğini anladım ve
olayı AİHM'ye götürece-
ğim. Ama İçişleri Bakaır-
uğı dilekçeme cevap ver-
mediği için iç hukuk yol-
lannı tüketmiş sayılmıyo-
rum. Bu da olayı
AEHM'ye taşımamı en-
gelüyor." i
1970'li yıllann tanıi-
mış yayınevlerindan SJ-
risi olan Öncü Yayınç-
vi'nin kundaklanmaşi,
dönemin aydınları tara-
findan şiddetle kınan-
mıştı. Olayın ardından,
aralannda Aziz Nesm,
Can Yücel, Turgut Uyar,
Edip Cansever. Hasan
Kryafet, Orhan Apa> dın,
Ümit Kaftancıoğlu. Er-
dal Öz gibi isımlenn de
bulunduğu birçok yazat
ve şair yay ınevine destek
vermek için imza günlc-
ri düzenlemişlerdi. Tür-
kiye'deki büyük "kitap
katliamından birisi" ola-
rak tarihe geçen olayda
200 bine yakın kitap y ok
edildi.