25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 ŞUBAT 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DIZI ParasıoJan doktora uzmantt • ANKARA(ANKA)- Sağhk Bakanı Osman Durmuş, Tıpta Uzmanlık Smavı'nda istemediği branşı kazanan hekimlerin, istedikJeri branşta, paralı eğıtım almalannın yolunu açacak. Durmuş'un öngördüğü düzenlemeye göre, TUS'a girip de ıstedığı bölüme giremeyen hekımler. kadro koşulu aranmaksızın parayla uzmanlık eğitimi veren kurumlarda eğitim alabilecek. Yurtdışında para ile alınan uzmanlık egıtiminin Türkiye'de kabul edilmediğine işaret eden Durmus, bu uygulama ile bunun önüne geçmeyi hedeflediklerini söyledi. Frsat eşitfigi sagtanamadı • ANKARA(ANKA)- Sınav sonuçlan, eğitimde firsat eşitliğinin sağlanamadığını, başta Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki iller olamak üzere geri kalrruş yörelerin kaderini değiştıremediğini ortaya koyuyor. Son 3 yılda düzenlenen Anadolu ve fen liselen ile üniversite giriş sınavlannda Hakkâri, Muş, Şımak. Ardahan, Bingöl, Artvin ve Gümüşhane gibi iller "en basansız" iller olmaktan kurtulamadı. KarenFoog Türk-İf'te |lAl>!¥ARJV(Cumhuriyet jmfttfa}- Avrupa Komisyonu Türkiye *" Temsilcisi Karen Foog, Türk-Iş Genel Merkezi'ni ziyaret etti. Tûrk-lş yöneticileriyle çok yararlı bir görûşme yaptıklannı anlatan Foog, Türkiye'nin AB'ye aday üyeliği çerçevesinde, Avrupa Işçi Sendikalan Konfederasyonu (ETUK) ile Türk-Iş, Hak-îş, DİSK ve KESK arasındaki işbirlığinin daha da gelıştirileceğini ve sendikacılann eğitimine yardımcı olunacağını kaydetti. Türk-lş Genel Başkanı Bayram Meral de "Ülkemizin AB'ye tam aday olabilmesi için ûzerimize düşeni yapacağız" diye konuştu. BOIAfıı açddaması • ttırtHaberieri Servisi - BOTAŞ Genel Müdür Yardımcısı H. Nadir Bıyıkoğlu ve Genel Müdür Gökhan Yardım, gazetemizde 22 Ocak'ta yayımlanan "Susurluktaki Hizbullah" başhklı haberimizle ilgili birer açıklama yaynnladılar. Bıyıkoğlu, "Hiçbir tarikat, şeyh, vs. ile uzaktan veya yakından hiçbir alakam olmadığının, aynca devletin bir bürokratı olarak tüm siyasi partilere kanunlanmızın belirlediği mesafe ve çizgide bulunduğumun bilinmesini isterim" dedi. Yardım ise "BOTAŞ'ın da, yazıda adı geçen şu andaki personelimizin de mevzubahis yazıdaki Hizbullah ile ilgili kişı ve topluluklarla uzaktan yakmdan, ne geçmişte ne de günümüzde alakası olmuştur" açıklamasını yapn. Hak-İş'm açMaması • Yurt Haberteri Servisi - Hak-tşten yapılan açıklamada, gazetemizde geçen pazartesi günü yayımlanan "Hizbullah-RP veHak-lş bağlantısı" bajlıklı haberimizin gerçeği yansıtmadığı belirtildi. Açıklamada, haberde adı geçen Hizbullah üyesi ICemal Toprak'ın 2 Temmuz 1993 ve 24 Aralık 1993 tadüeri arasında şube başkanlığı yaptığı kabul edldı, ancak bunun 'Hak-tş ve Hizbullah bağlantısı' aiflmına gelmeyeceği ileri süüldü. Hem tecavüz edilip hem de haksız yere yargılanmak genç kadını intihara sürükledi Yıldız, değeryanalannayenildi A. ıldız, haksızlığa ve tecavüze uğradığıru ispat edemiyordu. Kocası başta olmak üzere ailesi, arkadaşları ve komşulan kapılannı kaptfmıştı. Üç çocuğu bile büyük bir suç işlemiş gibi kendisine yaklaşmıyordu. Yüzündeki her çizgi, çekmek zorunda bırakıldığı hüzünle derinleşmişti. Pınarlannda donup kalan gözyaşlan bakışlannı camlaştırmış, titreyen vücudu sessiz isyanını ve çareskliğini dile getiriyordu. i3inir hastası olan genç kadına, doktorlar gerçeği anlatmadığı için sakinleştirici vermekten başka bir şey yapamıyordu. Evirden uzaklaştırılan Yıldız, haftalarca eşine ulaşmak, ona gerçeği anlatmak için uğraştı, ancak kocası değil onu dinlemek yüzüne bile bakmıyordu. Türkiye'deki ailesi tarafindan dareddedilen genç kadının uğradığı haksızlığa • . karşı savaşacak gicü kalmamıştı. BİR YILDIZ KAYDI Bir sabah tiryakisi olduğum gazetemdeki bir haberle dondum. Gözlerim haberin ûzerindekı genç bir kadının resmıne takılıp kalmış, dizlerim gevşemıştı. Haber, üç çocuk annesi, sinir hastası genç kadının köprüden nehre atlayarak ıntıhar ettiğini yazıyordu. Üst üste defalarca okuduktan sonra doğruluğuna inanmak zorunda kaldığım acı gerçekle bırlikte kendimi suçlamaya başladım. Onu geçen gün doktorda tanımış ve yardım etmeye söz vermışüm. Anlaşüan, adı Yıldız olan bu genç Anadolu kadını tüm umudunu yitirerek, toplumun değer yargılannın tımsahın keskin disleri gibi onu parçalayıp yutmasuıa izin vermistı. Oysa onunla böyle anlaşmamıştık. Güçlü olacak ve ona yapılan haksızlığa karşı savaşacakn. Çocuklan için! Ona çocuklan ile birükte yaşayabileceği bir ortanun hazırlıklanrun başındaydım. ., Doktor yardım edemedi Boğazıma takılan üzüntüyü yutkunarak hafifletmeye çalışırken, doktorunun bekleme odasında yaptığımız uzun konuşma tüm detaylan ile belleğımde canlandı. Tedavi eden doktor yardım istemiş, ben de kabul etmıştım. Daha önce hiç tanımadığım genç kadınla bekleme odasında bir şekilde konuşma ortamı yaratarak, taşıyamaz hale geldiği sorunlannı paylaşmayı başarmıştım. Koyu kestane rcngı gözlerinın tüm pınltısuu yitiren genç kadının irikâyesinin, onun dile getırdıgi biçimde asla kabul görmeyeceğinin tedirginliğini yaşadığımı hissetmesini engellemeye çalıştığımı anladığı andaki bakışı beni korkuttu. Benim kentli, onun kırsal bölgeden gelmiş olmamız, onun içinde bulunduğu çaresızliği görmemem anlamına gehniyordu. Bir suçlu gibi ezik ve mahcup, titrek bir sesle anlatmaya başladı. Belki de yaşadığı olaylardan sonra ilk kez içini döküyor, ben ise dinledikçe kahroluyordum. Çocuklan ve kocasından söz ederken onlara duyduğu sevgi ile sesi titriyordu. Kocası aynı köydendi. Yddız on beş, kocası on yedi yaşuıdayken sözlenmişler, henüz askere bile gıtmemış bir delikanh iken, yaz tatılinde izne geünce de evlenmişler. Bir ay sonra da Almanya'ya gelmıştı. Kaynana ve kayınpederinin evlerinde verüen bir odaya yerleşen genç çiftın arka arkaya üç çocuğu obnuş vt sonunda vatan borcu gelip kapıya dayanmıştı. Tazminatla işten çıkan, çevresind; inançlı sayılaa kayınpeder, oğlı askerde iken gelin ve torunlanna iyi bıkacağına söz vermişti. Alt tarafı sekiz laftaydı, çabuk geçerdi. Kaymvalide de cğlu askerde olduğu sürede köye gitmeye karar verince Yıldız, üç küçük çocuğu ve kayınpederi ile birlikte onlan ydcu etmişti. Birkaç gün sonn gecenin bir vaktınde, çok sevdiği koosı ile paylaşüğı yatakta kayınpederini gcrünce şoke oldu. Güçlü kuvvetli olan adunın amacına ulaşmasına adam, ona imaaı bütün, saygın, yaşlı bir adamın asla böyle bir şey yapacağına başta oğlu olmak üzere kimsenin ınanmayacağını söylemiş, çocuklarını ahp onu babasuıın evine göndermekle tehdıt etmişti. Askerden dönen kocası evde aniden değişen atmosferin nedenini araştınnca anne ve babasının anlattıklan ile şaşkına dönmüş, ne kadar gayret etse de Yıldız'a inanamamış. Onu her "yazgı kurbanınm' akıbetıne mahkûm ederek baba evine postalamaya karar vermiş. Köydeki akrabalanna telefon ederek durumu kansının ailesine bildirmelerini engel olamamışt. O geceden iübaren Yıldız sinir krizkri geçirmeye başlarruş, ne doktorlara nede bır başkasına olayı anlatabilmişti. Sûrekli çocuklannı ve eşıni bu vicdansız yalana kayınbabasının baskı yaparak ınmdırdığını, ama kayınvalidesinin gerçeği bildiğini vurguluyordu. Neden böyle düşündüğünü sorduğumda çok ilginç bir yanıt verdi: Hangı kadın kırk yıllık kocasının eğilimini bilmezdi? Yıldız'ın gerçeğ: anlatnıasından korkan istemiş. Ailesinden destek göreceğını umarken onlann tepkisi ile karşılasan Yıldız'a baba evinin de kapılan kapanmış. Klmseyl Inandıramadı Hem tecavüz edilip hem de haksız yere yargılanan genç kadın birkaç kez intihara teşebbüs edince bir süre ruh ve sinir hastahklan hastanesinde tedavi görmeye başlarruş. Intihar girişiminin nedenini doktorlara anlatmadığı için çirkin gerçeğin üzerine gıdecek bir yardım eli uzanamamıştı. Çocuklan, çevresi onun sinir hastası olduğuna inanıyor, kocası ve kayınvalidesi ona yapmadık hakaret bırakmıyordu. Sinir haplan almadan yaşayamaz hale gelen Yildız'ın o gün kontrol günüydü. Bunu firsat bilen doktoru da bizden yardun istemişti. Sanıyorum o Yıldız'ın başuıa gelen olayı tahmin ediyor, ama Yıldız bu konuda somut bir yanıt vermediği için sakinleştirici vermenin dışında bir şey yapamıyordu. Yıldız, haftalarca eşine ulaşmak, ona gerçeği anlatmak için uğraşmıştı. Kocası değil dinlemek, yüzüne bile bakmıyordu. Kapılar yüzüne lcapandı Yatak odalanndan atılan genç kadın, mutfakta yere serdiğı bir yatakta sabaha kadar üzüntü ile kıvranıyor, çocuklanna yaklaştınlmıyordu. Minikler annelennın affi mümkün olmayan çok kötü bir şey yaptığını düşünüyor, evdeki diğer büyüklerden korktuklan için annelerine yaklaşamıyorlardı. Yemeden içmeden kesilen, mutlu günlerinde güzel bir genç kadın olan Yıldız'ın çökük omuzlan, gözlehnin altındaki mor halkalar, bükük boynu, titreyen dizleri, onun yaşamını bir anda cehenneme çeviren bu olayı göğüslemedeki yalnızlığını vurguluyordu. Başta ailesi, arkadaşlan, komşular, herkes onu yargısız mahkûm etmişti. Bu işlev içinde adalet ve yasalar da pasıftı. Evde yapılan psikolojik baskı ona artık orada yeri olmadıgını anlatıyoc ve tek bir seçenek bırakıyordu. ÖBJİmk • paylaştığı bu sım hıç kimseye anlatmayacağıma dair yerrun ettiren genç kadın, eminim ölmek için karannı çoktan vermişti. Çünkü, değer verdiği her şeyi ve en yakınlannı inanılma7 bir suçlama ile kaybetmişti. Hem de hiç hak etmediği bir biçimde. Haksızhğa ve tecavüze uğradığını ispat etmesi mümkün değildi. Yüzündeki her çizgi, çekmek zorunda bırakıldığı hüzünle derinleşmişti. Pınarlannda donup kalan gözyaşlan bakışlannı camlaştırmış, titreyen vücudu sessiz isyanını ve çaresizliğini dile getiriyordu. Vedalaşırken ısrarla kendisine yardım edeceğımı söyledığım zaman, bana uzun uzun bakıp 'lasmetse!' demişti. Değılmış! Gökte yıldız dünyaya doğru kayar. Benim tanıdıgım Yıldız ise dünyadan cennete doğru kaydı. Işık içinde yat. Sürecek > v IJENÎZ KÎRLİLİĞİNİN ÖNLENMESİ İÇİN YASA TASARISI HAZIRLANIYOR BoğazLar kirlilik tehdidi altındaIstanbul Haber Servisi- Istanbul Baro- su Insan Haklan Merkezi, boğazlann çev- re kirliliği ve çevre felaketi tehdidi altında olduğunu belirterek, "Deniz Kirliliğinin Onknmesi ve A d Dununlara Müdabale Esasbuı HakkmdaKanunTasansı"nın be- lirtilen amaçlar doğrultusunda sonuçlandı- nhnası istedi. Istanbul Barosu Insan Haklan Merkezi tarafindan düzenlenen, Baro Başkam Doç. Dr. Yücd Sayman, Prof. Orhan Yenigun, Doç. Dr. Turğut Tarhanh, Avukat Gündüz Aybay, Doç Dr Ferit Hakan Baykal ve Greenpeace'ten Tolga Temuge'nin konuş- macı olarak katLdığı "Çevre hakkı ve Bo- ğadar sonuıu" konulu toplantımn sonuç bildirgesi açıklandı. Çevre kirliliğinin ve boğazlardaki kazalann en az zararla atla- tılması için bir dızi öneriye yer verilen bil- dirgede, Montrö Sözleşmesi'nin Türki- ye'nin boğazlarlaki geçişleri denetleme konusunda önlem alma yetkilerini kullan- masma engel ohnadığı vurgulandı. Bildir- gede, "Denizhukukundakigeiişmelerkar- ştsında yorum yoluyla zararsız geçiş rejimi uygulanabiHr. Bo çerçevede Türkiye, idari koDuk.yargısalw cezaiyefldlerini kuflana- bBir" denildi. Bildirgede, Türkiye'nin çev- re hakkmı güvencelemek hedefınde hazır- lanmasına katkıda bulunduğu Aarhus Söz- leşmesi'nin onaylanması ve Karadeniz'm Kirlenmeye Karşı Korunmasma Dair Söz- leşmesi'nin uygulaması için etkin çaba göstermesi istendi. Meydana gelen acil du- rumlar için eylem planlannın hazırlanma- sı gerektiği yönünde öneride bulunulan bildirgede, bu konuda sivil toplum örgüt- lerinin dışlanmaması ve Gemi Trafik Hiz- metleri (BTS) kurulması gerektiğine işa- ret edildi. Bildirgede, "Deniz Kirliliğinin Önlenmesi ve Acil Durumlara Müdahale Esaslan Hakkmda Kanun Tasansı"nın şu amaçlar doğrultusunda sonuçlandınhnası istendi: • Gemilerin üçüncü kişilere verecekle- ri zarara karşı mecburi olarak sigortalan- malan konusunda uluslararası alandaki ge- lişmelere Türkiye aktif olarak katümahdır. • Çevre korumasına bütüncü bakış açı- sıyla yaklaşılarak kirlilik meydana geldik- ten sonra uygulanacak politikalar yerine, kırliliğın meydana gelmesini önleyici po- litikalara ağırlık verümelidir. • Çevreye ilışkın yargı kararlanna uyul- malı ve yargı kararlannı uygulamaktan ka- çınma, yaptırma bağlanmalıdır. Bingöl, Muş, Aydın, Bursa'da hafif sarsıntılar Artçı depremler sürüyor Mimarlar Odası'ndan KIZ Kulesi onarımına tepki 'Tahsis belgesi iptal edilsin' Istanbul Haber Servisi - Kocaeii ve Düzce depremlerinin artçı sarsıntılan devam ederken Bingöl-Karhova, Muş- Varto, Söke-Aydın, Bursa ve Ege Deni- zi'nde hafif şiddeüi depremler meyda- na geldi. Boğaziçi Oniversitesi Kandillı Rasat- hanesi ve Deprem Araştırma Enstitü- sü'nden yapılan açıklamaya göre, önce- ki gün sırasıyla Ege Denızi'nde saat 18.53'te 3.1, Bingöl-Kariıova'da saat 21.46'da 4.2 ile Muş-Varto'da saat 22.12'de 3.1 büyüklüğünde depremler kaydedıldi. Önceki gün meydana gelen depremler şunlar: Adapazan-Sapanca'da saat 12.16'da 2.9, Bursa'da saat 17.17'de 2.4, Bursa- Mudanya"dasaatl8.05'te2.6,fstanbul- Adakr'da saat 1927'de 2.5, Yalova- Çı- narcık'ta saat 21.Û2'de 2.5, Bingöl-Kaf- lıova'da saat 21.4(j'da4.2, Muş Varto'da 22.12'de 3.1 büyüklüklerinde sarsıntılar meydana geldi. Deprem ve artçı dep- remler dün de sürdü. Dün saat 01.18'de merkez üssü Boluolan3.1 büyüklüğün- de bir sarsıntırun ardından saat 06.48'de merkez üssü Söke-Aydın olan 3.3 bü- yüklüğünde deprem kaydedıldi. Kandilli Rasathanesi uzmanlanndan Doç. Dr. AB Pmar. önceki gün ve dün meydana gelen depremlerin Türki- ye'nin her yerinde her zaman olusan normal yer sarsıntılan olduğunu belirt- ti. Istanbul Haber Servisi - Mimarlar Odası, tarihi Kız Kulesi'nin restoras- yonunda çok büyük hatalar olduğunu belirterek tahsis anlaşmasına uyma- yan Hamoğlu Insaat Şirketi'nin tah- sis belgesinin iptal edilmesini istedi. Mimarlar Odası Istanbul Büyük- kent Şubesi'nden yapılan yazılı açık- lamada, restore edilen Kız Kulesi 'nin doğal yapısının ortadan kaldınldığı, ada alanınm 500 metrekare büyütül- düğü ve tümünün beton bir platforma dönüştürüldüğü kaydedildi. Açıkla- mada, "Kühür varfağı konımacıhğı- na fesat kanşnnlmıstır. Tüm bunlar, 3 No'hı Koruma Kurulu"nun durdur- ma karanna rağmen jine oldubitti şeküode fifli durum yaratarak yurü- tülmektedir. Koruma kurulunun ka- ran bloke edilmiş, vahşi bir kültürd saidffi, kûhür dünyaana zoria dayatd- mı^ır'' denildi. Kız Kulesi'nin şimdiki durumu- nun, özelleştiırmenin getirdiği bir so- nuç olarak değerlendirildiği açıkla- mada, Cumhurbaşkanı Sükyman De- mireTin kulenin açılış konuşmasında "başan" sözcüğünü kullanmasının saldinyı katmerlendıreceğı savunul- du. Açıklamada, tTÜ Mimarlık Fa- kültesi'nin de, Kız Kulesi'nin "Yan- hşbir restorasjonla halka açdmaa bö- yflk bir ayıp olacakür" görüşünde ol- duğu iddia edildi PERŞEMBE ORHAN BURSALI Yılmaz Güney ve Ortalama Dışı İnsanın Dramı Türkiye, başını kaldıranın budandığı veya kesil- diği bir toplum özlemi içinde mi? Toplumsal pratiğimiz ne yazık ki ortalama in- sanlann, ortalama bir yaşam sürdüğü, ortalama- nın ötesine taşanların da bir şekilde dışlandığı ve- ya yok edilmeye çalışıldığı bir toplumsal ihşkiler da- yatıyor. Yılmaz Güney üzerine tartışma, aslında Türki- ye'de hem ortalama insanın hem de ortalama dı- şı insanın biraz acıklı öyküsüdür. Insanımız Yılmaz Güney'i niçin yerii yerine otur- tamıyor? Bir yanını görüp, Yılmaz Güney'i Yılmaz Güney yapan asıl yanını, evrensel yanını, sanatçı ve yaratıcı yanını dışlıyor? "Umuf'u, "Yol"u, "Ağıt"ı, "Acı"yı silip atıyor? Dünya sinemasının onu özel bir köşeye oturttuğunu bilmek istemi- yor? Ortalamanın ötesinde "işler" yaratan insanlarla toplum bir yere ancak gelebilir. Toplumlann bu te- mel gerçeğini, niçin yok sayanz da, zaten verimli olmayan bu toplumsal yapı içinden zar zor çiçek açanlan, Azrail gibi biçmeyi yeğleriz? Bugüne kadar sanırdık ki hep deviet bu değer- leri biçer durur. Yo hayır, devletten daha hızlı olanlanmız oldu- ğunu görüyoruz. Yıne bir büyük gazetede, ekonomi konulannda aklı başında gözüken yazılar yazan, şirket yöne- tim kurullan üyesi bir yazar da örneğin arada sıra- da Nâzım Hikmet'e takar. Bu "işeyaramaz", "ül- kesinden kaçmış" adamın, ikide bir Türkiye'de gündeme getirilmesini de "komûnistlerin saplan- tısı" olarak görür ve Nâzım'ı bahane ederek sol- culara küfreder. Neden? Çünkü Nâzım da ortalamanın dışında bir insan- dı. Bir kez ortalamanın çok çok üzerinde bir şair- di. Üstelik, şairliğini, şirket değil, ülke ve toplum sevgisi ile bütünleştirmişti. Üstelik solcuydu. Üs- telik hapisler yatmıştı. Üstelik -Rusya'da bile- hiç boyun eğmemişti. Ama, bu özelliklerin birinden bile nasiplenme- miş, ancak para, mevkii sahibi olmuş ortalama in- sana, Nâzım Hikmet batmaktadır. Nâzım Hikmet'tn şiirlerinden keyif almayı ve yüreğine duygu yükle- meyi beceremeyince ne yapsın? Bir ara da Yaşar Kemal'i yemeye kalkışmadı mı bu ortalama toplumun ortalama insanları? Yaza- nmız Isveç'e kaçtı da ruhunu yamyamların elinden kurtardı. Niye Yılmaz Güney'in yaratıcı sinemasından ke- yif almaya bakmazlar? Niye pencereleri açıp Nâ- zım'ın şiirlerini bağıra bağıra okuma duygusunu iç- lerinde hissetmezler? Niye Yaşar Kemal'in insanı, börtü böceği o müthiş betimlemelerini içlerine sin- diremezler? ••• Sadece, biryönleriyle bize batan sanatçılan yok etmeye çahşmayız toplum olarak. Devlette fadMı işler yaparak, farklı üreterek, farklı yörtöt6föÇ^|H- ze batan insanlan da yeriz... ' ^ Bunun tipik örneği eski Erzincan Valisi Recep Yazıcıoğlu'ydu. Devlet içindeki tekdüze sesli ortalama insanlar da Yazıcıoğlu'na tahammül edememişlerdi. ••• ^ Ortalama insan bir tiptir. Bu tip devlette ve top- lumda etkilidir, sık sık da ortalamanın dışındaki in- sanlan kendine kurban seçer. . ' Türkiye, ne yazık ki ortalamanıp'hâlâ zafer kazandığı bir ülke! Öncü Yayınevi 76da kundaklandı Kitap katlhunuım faîlleıi 24ydchr meçhııl % ANKARA (Cumhuri- yet Bfirosu) - 2 Şubat 1976 tarihinde kundakla- narak yakılan Öncü Ya- yınlan konusunda başla- tılan hukuk mücadelesi 24 yıldrr sürüyor. Devlet, olaym üzerinden geçen 24 yda karşın faillerin yakalanması için hiçbir somut adım atmadı. Ya- ymevi sahibi Zeki Öz- türk'ün zararımn karşı- lanması için yargıya yap- üğı tümbaşvurular da so- nuçsuz kaldı. Yaymevinin kundakla- narak yakıldığınm bilir- kişi raporlannca doğru- landığım, faillerin kim- Uklerinin de ortaya çıktı- ğmı belirten Öncü Yayı- nevi'nin sahibi Öztürk, yargınm ve devlet görev- lılennin kitap katlıamı- nın üzerim örtmeye ça- lışOklannı öne sürdü. 24 yıl boyunca kun- daklama olaymm hesabı- m sormak ve devletten hakkı olan tazminatı al- mak için çabaladığmı an- latan Öztürk, büirkişi ra- porlannı da içeren dos- yanın "mahkemede kay- bobnasmdan" sonra elinde haklılığını kamt- layacak herhangi bir bel- genin kalmadığmı belirt- ti. Içişleri Bakanlığı'na bir dilekçe vererek zara- nmn karşılanmasmı iste- diğini bildiren Öztürk, aradan üç ay geçmesine karşın dilekçesine her- hangi bir yanıt gehnedi- ğini söyledi. Öztürk şöy- le devam etti: "Bu güne kadar açb- ğım darvalardan bir sonuç alamadını. Üstelik dava dosyalan mahkemede ka> boldu. 24 yıl içinde gö- rev yapan bütün kültâr ve adalet bakanlanna derdimi anlattını, birço- ğundan yanıt gelmedî. Kundaklama olayınm üzerinden 15 yıl geçtikten sonra hiç tanımadığım birisi gelip bana yayıne- vimi kundaklayanlann isünlerini verdi. Bu isiffl- leri basına açıkladığım için bıçaklandım. Artık bu işin burada çözümle- nenıe\eceğini anladım ve olayı AİHM'ye götürece- ğim. Ama İçişleri Bakaır- uğı dilekçeme cevap ver- mediği için iç hukuk yol- lannı tüketmiş sayılmıyo- rum. Bu da olayı AEHM'ye taşımamı en- gelüyor." i 1970'li yıllann tanıi- mış yayınevlerindan SJ- risi olan Öncü Yayınç- vi'nin kundaklanmaşi, dönemin aydınları tara- findan şiddetle kınan- mıştı. Olayın ardından, aralannda Aziz Nesm, Can Yücel, Turgut Uyar, Edip Cansever. Hasan Kryafet, Orhan Apa> dın, Ümit Kaftancıoğlu. Er- dal Öz gibi isımlenn de bulunduğu birçok yazat ve şair yay ınevine destek vermek için imza günlc- ri düzenlemişlerdi. Tür- kiye'deki büyük "kitap katliamından birisi" ola- rak tarihe geçen olayda 200 bine yakın kitap y ok edildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle