Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 3 ŞUBAT 2000 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
17
Kil
Istanbul
Bağcılar'da Hoca
Ahmet Yesevi
llköğretim Okulu'nda...
77C sınrfında... Tüm
derslerinden tam not
alarak geçen dönem
okul birincisi olan bir
öğrenci, Türkçe
dersinde öğretmenin
ders dışı bir sorusuyla
lcarşılaşıyor
INerelisin sen?"
Öğrenci Urfalı
olduğunu söyteyince,
kendisinin Konyalı
olduğunu anlatan
öğretmenin yanıtı:
"Otur yerine...
Kıl oldum sana!"
Elektronik posta: som@po9taxumhuriyeLcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Milli Inek Meclis'e gelmiş..
"Başımıza
bu da mı aelecekti!"
Kaş'ta
Antalya'nın Kaş
ilçesinde... Kimi
Diyanet Işleri
Başkanlığı'na, kimi
Sağlık Bakanlığı'na,
kimi Milli Eğitim
Bakanlığı'na bağlı
kurumlarda devlet
memuru olarak
çalışan kişiler
mesaiden sonra
toplandıklan "nur"lu
tarikat evinde
konuşuyor...
Toplantıdakilerden
biri, "yukarT'dan gelen
talimat doğrultusunda
ilçedeki ilköğretim
okullannın 6. ve 7.
sınrf öğrenci
mevcutlannın
çıkartılmasını istiyor.
Öğrenci sayısı yeteıii
bulunursa tarikatın
dersanesi
açılacakmış! ' '
ükümet ortağı Anavatan Partisi'nin Genel
Başkanı Mesut Yılmaz, Hizbullah eylem-
lerinden halka dini öğretmeyen Diyanet Iş-
leri Başkanlığı'nın sorumlu olduğunu bu-
yurunca Ankara'daki dostumuz Veli Yıldınm, almış
kalemi eline:
"Mesut Bey yerden göğe kadar haklıdır.
Mesut Yılmaz haklıdır, çünkü Iran'a, Irak'a giriş çı-
kışları denetleme ve Hizbullah'ın eğitim çalışmala-
nna ilişkin istihbaratları toplama yetkisi ve sorum-
luluğu başbakanlarda değil Diyanet'tedir ve Türki-
ye'de federasyon sjstemini gündeme getiren genel
başkanlan Turgut Özal'ı da başbakan ve cumhur-
başkanı yapan Diyanet'tir.
Mesut Yılmaz haklıdır çünkü, şeyhleri güvenlikten
birinci derecede sorumlu makam olan Içişleri Ba-
kanlığı'na oturtan da Diyanet'tir..
Haklıdır çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yı-
kılmasıyla kurulacak Kürt Islam Devleti'nin ve Orta-
Diyanet
doğu'da eyaletlerden oluşacak sistemin altyapısını
Osmanlı Devleti palavrasına oturtan da Diyanet'tir...
Mesut Yılmaz haklıdır, çünkü dini cemaatlerin eko-
nomik yönden beslenmesini ve vergi bağışıklığı ka-
zanmasını sağlayan yasayı çıkartan, şeriatçı vakıf-
lann parasal kaynaklannın denetimini sağlayacak ya-
sayı engelleyen de Diyanet'tir.
Mesut Yılmaz haklıdır, çünkü, eğitimi özelleştiri-
yoruz şiarıyla cemaatlerin yurtlar, dersaneler, okul-
lar, üniversiteler kurmalarına olanak sağlayan yasa
değişikliğini yapan da Diyanet'tir.
Haklıdır, çünkü şeyhleri ve şeyhlerle bağlantılı ki-
şileri partinin kanatlan altına alarak Meclis'e sokan
Diyanet'tir.
Mesut Yılmaz hakltdır çünkü, Körfez Savaşı'ndan
bir koyup üç almak isteyen Diyanet'tir; Tansu Çil-
ler'i sonjşturmalardan kurtaran oyların arkasında
Diyanet vardır; devlet kesesinden Turgut Özal'a glo-
bal bir anıt mezar yaptıran da Diyanet'tir...
Mesut Yılmaz haklıdır, çünkü, Hizbullah'ın filiz-
lendiği ve daha sonra serpilip geliştiği dönemlerde
ülkeyi Turgut Özal, Yıldınm Akbulut, Mesut Yılmaz
yönetmemiş, Süteyman Demirel, Tansu Çiller, Nec-
mettin Erbakan, Bülent Ecevrt, başbakanhk yap-
mamış, Diyanet Işleri Bakanlığı koltuğuna oturanlar
bir yandan yasamayı bir yandan da yürütmeyi bir-
likte götürmüştür.
Mesut Yılmaz haklıdır, çünkü açılan resmi, gayri
resmi ve hemen hepsi kaçak camileri yeterli görme-
yip 'iyi tarikatçılar'la işbirliğini Diyanet kendi başına
çizdiği politikalarla yürütmüş, 'imam' kılığında ca-
milere sızan yabancı militanları da Diyanet görmez-
den gelmiştir."
Bu bakımdan Diyanet özelleştirilmelidir!
SESSÎZSEDASŞ,(!) NVRİKURTCEBE Oğpetmenlertparasızbrakankaymakanı
Bir öğretmen, televizyon başında
anılannı tazeliyor...
Yıl 1976...
Süleyman Demirel'in başbakanlı-
ğındaki Ikinci Milliyetçi Cephe Hükü-
meti iktidarda...
Konya'nın Ermenek ilçesindeki de-
mokrat ilkokul öğretmenlen iktidar-
daki ülkücülerin baskısından ve on-
lara *yardıma" olan kaymakamdan bu-
nalmış durumda...
Demokrat öğretmenler her türlü
baskıya direnirken o yıl, ilçe merke-
zindeki bir arkadaşlannı maaşlannı
almak için mutemet seçiyor. Mute-
met seçilen öğretmen TOB-DER'li...
Ermenek Kaymakamı, TÖB-DER'Iİ bir
öğretmenin mutemet olmasını kabul
etmiyorveMHP'yeyakınlığıilebilinen
bir öğretmenin mutemet seçilmesini
istiyor.
130 kadar öğretmen seçtikleri mu-
temette ısrar ediyor. Kaymakam da ita
amiri olarak TÖB-DER'li öğretmenin
maaşlan almasını sağlayacak yazıyı im-
zalamıyor. öğretmenler dört ay ma-
aş alamıyor. Kaymakam, öğretmen-
lerin pes etmesini beklerken esnaf
alacağını istemediği gibi öğretmenle-
re borç da veriyor... Kaymakamın he-
sabı tutmuyor. Bu arada öğretmenler
kaymakamı mahkemeye venyon kay-
makam davayı kaybediyor.
Yıllar öncesi yaşanan bu olayı
öğretmene anımsatan kişi, silah
ithal ederek silahlı özel birlikler
kurarak televizyonlara çıkan Bat-
man'ın eski valisi Salih Şar-
man'dan başkası değil...
öğretmen, "Keşke" diyor, "1976 yı-
lında biz öğretmenler mutemet da-
vasından sonra birer birer tazminat
davası açıp, kaymakamdan SaJih Şar-
man'dan tazminat isteseydik."
İOKİJR MEKTUPLARI
lletişim: Zeynep Eşiyok Faks: 0.212. 513 85 95
Türkocağı Cad. 39/41 Cağaloğlu 34334 Istanbul
Bağ-Kur'dan 11.
basamaktan emekliyim
Sayın Cumhurbaşkanımız, sa-
yın Meclis başkanımız, sayın Baş-
bakanımız ve sayın Başbakan yar-
,4u9eunız Devlet Bahçeli, sayın
partı lıden Mesut Yılmaz ve dığer
parti liderleri... Laık Türkiye Cum-
huriyeti devletımizin bu sıkıntılı
mali durumunda yardımcı olmak
ıçin başta sizler ve tûm milletvekil-
lerimizin maaşlannın bir milyar li-
rada dondurulması ve yükseltilme-
mesı ıçın karar alınması, emekli-
lerin de nonnal vatandaşlardan
farklı almaması sağlanmalıdıı.
Ben Bağ-Kur'dan 11. basamak-
tan emekliyim. Ayda 75 mılyon li-
ra maaş alıyorum. Ben bir milyar
lırayı ancak 14 ayda alabihyorum.
Bızun Bağ-Kur emeldi arkadaşla-
nmızın çoğu ayda 40-50 milyar li-
ra aylık aimakladırlar Hükümeti-
mizın son aldığı kararlarla doğal-
gazdan telefona, elektnğe, suya,
şekere, çaya her türlü maddeye yağ-
mur gibi zamlar geliyor. Katma de-
ğer vergısi bile arttı.
Bu önerilerimin gerçekleşmesi
dileğıyle...
Hüseyin Şavü /
Bağ-Kur emeklisi
Ankara'da belediye var mı?
Bir Ankaralı olarak bu yazıyı
yazmam gerekliydi. Ankara bu
ülkenin başkentidir. Üstelik üni-
versitelerin büyük bir kısmının
ve kamu binalarının bu şehirde
olması, şehir nüfiısunun büyük
bir bölümünün öğrenci ve me-
murdan oluşmasuıı sağlamakta-
dır. Yanı Ankara ayduı kent gö-
rünümündedir. Böyle olunca, be-
lediye hizmetlerinin de bu şehi-
re yakışması gerekmektedir. Ne
yazık ki, Ankara Büyükşehir Be-
lediye Başkanlığı asli görevleri-
ni yerine getırememektedir. Bu
şehirde belediyenin en asli göre-
vi, en basit anlamda ana bulvar,
cadde ve sokaklannm temız tu-
tulmasını sağlamaktır. Anka-
ra'nın en merkezi yeri Kızılay'a
giderseniz belediyenin en asli
görevini yerine getinnediğini gö-
rürsünüz.
Kızılay'm ana bulvar, cadde
ve sokaklan bir yana, Güvenpark
karşısında yer alan ve kapısın-
da 'Büyükşehir Belediye Baş-
kanlığı' levhası yer alan bina-
nın önü dahi pislik, çamur ve
tozdan geçilmemektedir. Bu bi-
nanın karşısında cadde kenan-
na konulmuş eski bir belediye
otobüsünden bozma araç ise ma-
nav hizmetı görmektedır. Asli
görevini yapmayan belediyenin
işletmeciliğe kanşmasını anla-
mak ise mümkün değildir. Ma-
nav aracı da bulunduğu sokak-
ta bir çirkinlık abidesi gibi dur-
maktadır. Bu belediye başkanı
öncesinde çimle kaplı olan Gü-
venpark da, yeşile yatınm yap-
tığını söyleyen bu belediye baş-
kanı tarafından betona dönüş-
türülmüştür. Belediyenin olmaz-
sa olmaz bazı asli görevleri var-
dır. Bu görevlerini yerine geti-
remeyen Belediye başkanlan-
nın görevlerine el konulması ge-
reklidir. Liberalizmin ve detnok-
rasinin merkezi olarak halkımı-
za empoze edilen Amerike Bir-
leşik Devletlerinde görevlerini
yerine getiremeyen belediye baş-
kanınm en önemli ve en asli gö-
revlen elınden alınır ve Federal
Hükümetın tayin ettığı bir korrus-
yon tarafından bu göevler yen-
ne getirilir. Ben nasıl olsa se-
çimlegeldim, yaptun oldu bit-
ti anlayışı en demokrat ve libe-
ral olduğu söylenen ABD'de bı-
le mümkün değildır.
Şehrin en merkezi yerleri da-
hi pislik, çamurdan geçilmezken
(Kızılay'm merkezı, Meşrutiyet
Cad.), Eskişehır yolunun bir kıs-
mı (Ümitköy'e kadar olan kı-
sım) defalarca daraltılıp genişle-
tilirken, kalmış birkaç yeşil park
betonlaştmna yöntemi ile katle-
dilirken, aym belediye başkanı
dönemmde defalarca kaldınm
yaptınlırken, yol genışletme ve
yapma adı altmdaki işler yaz ay-
lannda yaptırılmayıp kış aylan-
na bırakılırken ve bu ışlerin pis-
lik ve çamura katkısı ortada iken,
belediye başkanınm görevlerini
yerine getirdiğini söylemek
mümkün değildir.
Bu nedenlerle hukümet, her-
şeyini örnek aldığımız ABD ör-
neğinde olduğu gıbı belediye
başkanınm yerine getirmediği
görevlere el koymalı. oluşturaca-
ğı bir komisyon marifeti ile bu
işleri yapmalıdır. Varoşlardaya-
şayanlann verdiğı tepki oylar ile
şehirlilerin belediye hızmetle-
nnden en kötü şekilde yararlan-
malan önlenmelidir.
Erdoğan Kılıç / Ankara
HAYVANLAR ISMAIL GÜLCEÇ
KtM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicak@turk.net
ÇİZGtLlK KÂMtL MASARACI
• •-
HARBt SEMÎH POROY semihporoy (dyahoo.com
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 23 Şubat
SAHİBİNDEN
Saros Körfezi - Bolayır'da
SATILIK DUBLEKS YAZLIK
Tel: 0216 336 42 05 0216 336 89 20
ŞİŞLİ 3. SULH HUKUK HÂKİMLİĞl'NDEN
2000/46 Esas 2000.127 Karar
Davacı Hatıce SevıJ Togay vekılı Av. N. Sun Tolga tarafmdaji mahkeme-
mıze açılan vası tayını davasında: Mecidıyeköy - Ortaklar Cad. Gül Apt
45 4'te ıkâmet ettığı bılduılen mahcur Alı Refik Togay'a kızı Haüce Sevü To-
gay'ın mahkememızın 14.2.2000 tarih 2000/46 Esas, 2000/127 karar sayüı Ua-
mı ile vası tayın edılmış olduğu ılan olunur 14 2 2000 Basui'8976
KAPTAN2AOE ALI R/Z4 BEY..
f9S4'7E 8U6UH. ÜMLÛ BESTECİ KAPTANZADe AÜ BB* 8£Y, KOM-
££g tÇİN Ğ/rnS/ £DREMİr'7E KALP SSKTESINPSN ĞI-DU. MECİ-
OİYB KRUVAZÖRUAJUU SÜVmBISİ MSHMET BEY'İN OStM OUHI-
SUNOAN "KAPTAUZAOB ' LAKABIYLA ANILMIŞTI- OHOÖKT
LARINDA KAHUN Ö6&EUEREK. A4ÜZİ6E BAŞtAYAN ALI
ZA 8£Y'E BU HeDeNLE "KAHUHİ " D£ DSNMİŞTİ. BİR ARA
ICARA6ÖZ. orMArARAK BAfARl KAZAMMIÇ, 8UNU,
SAHUBl-eRtN&E ROL ALMASl İZLEMİŞTİ. TİyATBD ıt£
YAKIUUĞI, KAPTANZAPB AU RIZA BEY'ıM SEŞ E
OPEfZA BESTELEMESıHOE ÖNEMLİ ETK£U OL-
MttŞTU. BUNIAR ABASlMDA, "İS7AH8UL EFENPİ-
Sj'vE'MACUN HOKKASl"SAYILABİUH. YÜZ KA
OAR BESTESı OLAN SANA7ÇININ 'sirAH GĞZ-
LÜ KAOIU", "HASm KALBlMPE VANAN0EBPİ
ANLAMADIN*6IBİ UNIM ŞABtULAIİI VAepifZ
PANO
DENİZ KAVUKÇUOGLU
Neydi Sorun?
"Sizin dönerle, kebapla ne alıp veremediğiniz
var" diye sormuştu telefondaki genç erkek sesi,
"söyler misiniz, allahaşkına, ne alıp veremediğiniz
var?.." Hiçbiralıp veremediğım yoktu! "Yalnızca bi-
rer simgeydi onlar.." dıye yanıtladım uykulu bir
sesle, "yalnızcabirersimge..."Yağmurlu birpazar
sabanı, daha kargalar bile kahvaltıya oturmamış-
ken uyandınlıp sorguya çekilmek canımı sıkmıştı
doğrusu... Telefonu kapattıktan sonra düşünme-
ye başlamıştım... Sahi, olumsuz örneklemelerde
niçin bu kadar sık "döner"e, "kebap"a başvuru-
yordum ben? Yoksa farkında olmadığım, bilinçal-
tımda gızlı bir takıntım, bir "alıp veremediğim" mi
vardı kebapla, kebapçılarla benim?
Önüme konulduklarında üzerlerine atılmasam
bile, "Hayır, istemem" de demediğim kebaplarla,
-bir iki bağırsak bozukluğu dışında-, kayda değer
bir "sorun" yaşamamıştım bugüne kadar. Kebap-
çılarla da keza... Genelde cana yakın, sıcak kan-
lı, sevimli insanlar oluyordu kebapçılar... O halde
ortada bir sorun varsa, bu sorun, ne kebaplardan
ne de kebapçılardan kaynaklanıyordu... Sorun
"i>en"dım! Eğer Istanbul'da her gün yüz binlerce
insan yüzlerce ton kebap yiyorsa, "fındık lahma-
cun"dan "bolacılı Adana"ya kadar geniş bir çeşit
yelpazesi, bu kentte yaşayan nüfus çoğunluğunun
"orta^c damak tercihi" olmuşsa, -ve ben bunu bi-
le bile hâlâ akıntıya kürek çekiyorsam-, sorunu
kendi dışımda aramaya hakkım olamazdı!.. Evet,
sorun "ben"imgibilerdi!.. "S;z"dik!..
Beyoğlu'nda, birzamanlann "Atlantik 6üfes/"nde
"patates köftelı"s\nden "Rus salatalı"s\na, "dil-
//"sinden "c/gerezme//"sıne tam tamına 29 -evet,
yirmi dokuz-olan sandviç çeşidi nasıl olmuştu da
koca kentte topu topu 4'e -evet, dörde-düşmüş-
tü? Herhalde bunun "günah"\ kebaplarda, kebap-
çılarda değildi? "Sey/nfava"yı, "radikasalatası"n\,
"uskumnı dolması"n\ da yitirmiştık hiç ses çıkar-
madan, hiç direnmeden. Yalnızca Boğaz'da değil,
Kumkapı'nın, Kalamış'ın, Moda'nın, Adalar'ın "sa-
hil lokantalan "nda üzennde sızma zeytinyağı gez-
dirilmiş "feva"nınyerini "acılı ezme", "tarama"n\n
yerinı "haydan" alırken de suskun kalmıştık... Ne
tür bir "kültür mozaiki" idi ise bu, kınlıp dökülen-
ler hep "bizim taşlar" olmuştu.
Eski, "güzel hayatlar"a özlem miydi sorun? Ha-
yır! Yıtip giden ile gelip yükselen arasındaki "sıkış-
mışlık" duygusuydu herhalde "sorun" olan... Yi-
tip giden, yerini "gelip yükselene" bırakan yalnız-
ca "damak" değildi kuşkusuz. "Damak" bir sim-
ge, bir tarif kolaylığı ıdi. Belki de en kolay, en ça-
buk değışebılen, en çabuk yozlaşan duyu olduğu
için... Ama damakla bırlıkte gözler, gözlerle birlik-
te bakışlar, bakışlarla bıriikte hayatlar da değışmiş-
ti bu kentte. Yoksa bu kent, bu deniz, bu insanlar
böyle kirletilebilir, böyle kirlenebilir miydi? Kirlene-
bilir miydik?
Ülkenin tek metropolünü, Istanbul'u nasıl ol-
muştu da bebeklıklerı, çocuklukları kaldırımsız
köylerde, yollan toprak kasabalarda geçmiş kırlı,
dağlı yöneticilere teslim etmiştik, edebilmıştik?
Boğaz'a kazıklar çakılırken, yamaçlar yapılaşır-
ken, kıyılarbetonlaşırken, Tepebaşı'nda, Taksim'tJe?
Dolmabahçe'de gökyüzüne çirkinlikler yükselir-
ken, binlerce yıllık tarih beşiği yağmalanırken, ney-
di bizi böylesine suskun, böylesıne dirençsiz kı-
lan? Bu kentı ele geçiren "yeni egemenler"\n, "ağa
kırması komprador burjuvazı "nin karşısında teslim
oluş değil miydi bu? O "yöneticiler"\r\, bu "yeniege-
menler"\n siyasal kollan, yerel iktidar tetikçileri ol-
duğunu bilmıyor muyduk? Herhalde gökten zem-
bille inmemişlerdi bunlar...
Kime güvenecektik? Kime dayayacaktık sırtı-
mızı? Ucundan ucundan toprak yağmasına ortak
edilen "kır kökenli kent emekçileri"ne mi? Sosyal-
kültürel mekânlarıyla ekonomık mekânlan henüz
örtüşmeyen, her gelen göç dalgasıyla yeniden
köylüleşen; "kendiliğinden" bir sınıf olmaktan,
"kendisi için" bir sınıf olmaya giden yolda "ön-
cü"sünü yitırmiş işçilere mi? Bu gerçeğin "telaf-
fuz"u bile bunaltıyordu bizi... Ama bu gerçeği "fe-
laffuz" etmezsek, dile getirmezsek nasıl anlayacak-
tık tanık olduğumuz dönekliklerin, saf değıştırme-
lerin, saldırganlıklann ardında yatan o "ruh halle-
ri"ni? Ya da "aslolan hayat"sa gerçekten ve ger-
çekten başka hayatlan özlüyorsak biz, bunları dil-
lendirmeden nasıl başlayacaktık her şeye yeni-
den?
"Damak", yalnızca bir simgeydi... Belki yeni baş-
langıçlarda da...
(Faks:0212-723 84 97)
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8SOLDANSAĞA:
1/ Dıvan edebı-
yatmda ağıt. 2/
Bir kışının ya
da toplumun
yaşammdaki
yüce bir olayı 4
anmak üzere
yazüan lirik şi-
ir türü... Daha
çok sap yükle-
me ve harman
aktarma işinde 8
kullandan uzun g
saplı tanm ara-
cı. 3/ Btrakma... Hoşa
giden duygulanım. 4/
Kalay oksıt katılarak „
donuklaştınlmış ya da
kemık tozu katılarak *
yan donuk hale getiril- 4
mış cam... Ilkel brr si- 5
lah. 5/ 1867-1922 yıl- 6
lan arasında Mısır va-
lilerine verilen ad. 6/
Eski Mısır'da güneş
tannsı... tlgi ekı... Is-
panya'da Bask bölgesının bağımsızlığı ıçm savaşun ve-
ren gızlı örgüt. II "Göğsüme bir Istanbul çiziyorum /
Beş parmağımla — biçimınde" (Ataol Behramoğlu).
8/ Hafıf makineli tüfek... Kısa bacaklı bir köpek cin-
si. 9/ Sıva ya da boyadan önce vurulan kat... Türki-
ye'nin plaka işareti.
YUKARTOAN AŞAĞIYA:
1/ Açık ve engebeü bir arazide yapılan motosiklet ya-
nşı. 2/ Toplum töresine uygun davranma... Uzaklık işa-
reti. 3/ Eski dilde yol... Genellıkle yakmak içmkulla-
mlan in saman. 4/ Fethıye yakınlannda, doğal güzel-
liğmden dolayı ulusal park kapsamına alınmış bir yö-
re. 5/ Küçük mağara... " — Biret": Pıyanistimiz. 6/ Bir
çeşit et yemeği... Eski dilde bulut. II Tavır, davraruş...
Albert Camus'nün bir romanı. 8/ Yunan rakısı... Bir
smav şekli. 9/ Satrançta bir taş... Küçük tuzlu bısküvi.