27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 ŞUBAT 2000 CUMARTESİ HABERLER DUNYADA BUGUN ALİ StRMEN Anlayan Varsa... Süleyman Demirel'in ikinci kez seçilmesini sağlamak üzere yapılmak istenen anayasa de- ğişikliği gerçekleşecek mi, Süleyman Bey bir dört yıl daha Çankaya Köşkü'nde kalacak mı? Ankara'nın nabzını tutmaya çalışan meslek- taşlanmız bu soruya yanıt bulmaya çalışıyor, si- yaset kulislerinin her gün değişen havasını en doğru biçimde yansrtmaya çabalıyortar. Acaba Bülent Bey'in girişimleri sonuç vere- cek de Süleyman Bey Çankaya'da kalabilecek mi? Süleyman Bey "Kendim için bir şey istersem namerdim" havasında kamuoyu önünde, hiç- bir talebi olmadığını söyleyip dunjyor. Politikacının açıklamalannın nasıl okunması gerektiğini bilenler, Demirel'in mesajını doğru alıp, gerektiği gibi okuyor ve anlıyoriar ki Süley- man Bey can atıyor süresinin uzaması için. Cumhurbaşkanı'nın yedi yıl süreyle yalnızca birdönem için seçilmesi, tümüne karşı olduğu- muz 1982 Anayasası'nın getirdiği ender yerin- de çözümlerden biriydi. Gırtlağına kadar "clientelisme " batağına bat- mış demokrasimizde, yetkileri sınıriı da olsa, zaman zaman hakem rolü oynaması olasılığı bulunan cumhurbaşkanını oy hesabı kaygılan- nın dışında tutmak ve böylelikle yansızlığı ko- ruyabilmek için getirilmiş bir çözümdü tek dö- nemden fazla seçilememek. • • • Burada bir tek olay ortaya çıkıyor. Anayasa- . lar ve yasalar çokönemli, oralarda demokrasi- yi konjyacak hükümlerin bulunması ülke yara- nna. Tabii ki bunlann 12 Eylül anayasasında ol- duğu gibi yasaklaria korunuyor görünmesi, de- mokrasiye hizmet etmiyor. Ama gerçekten de- mokrasiye yönelik de olsalar, bir demokrasinin yaşaması salt, anayasal ve yasal önlemlerie sağlanamıyor. Hangi çözümü getirirseniz getirin, hangi ya- sal ve anayasal önlemi alırsanız alın, o ülkenin demokrasisi, o ülkedeki demokrasi kültürünün düzeyini aşamıyor. Türkiye, 1961 Anayasası'nın getirdiği özgür- lükleri salt politikacılarının cambazlığı yüzün- , den kaybetmedi. Ama aynı zamanda kamuoyu, 1961 Anayasası'nın getirdiği özgüriükleresahip çıkamadığı, onu savunanlann arkasında yer ala- madığı, o Anayasa'yı lüks olarak nitelendiren veya onunla ülkenin yönetilemediğini söyleyen- ler ardında saf tuttuğu için de, 1961 rejimini ko- ruyamadı. Toplumun demokrasi kültürü, siyasi kurum- lann oluşmasında baş etkeni oluşturuyor. Ama bizde toplumun demokrasi kültürü "ne?" ve "nastf?"<üzerine oeğil de "kim?" sorusu üzeri- ne bina edildiği için, Demirel için yapılacak de- ğişikliğin kuaımsal sonuçlan değil de Demirel'in kendisi tartışıhyor. • • • Süleyman Demırel otuz yılı aşkın süredirTür- kiye'nin yazgısında önemli roller oynamış bir kişi. Onu "aile fotoğraflan"ndan "Bana sağcı- lar suç işliyor dedirtemezsiniz" sözlerine, Sa- idi Nursi'yi öven mesajlanna kadar her şeyiy- le tanıyor kamuoyu. "Verdimse ben verdim n 'olmuş" zihniyetinin sahibi Süleyman Bey, bugün rejimin istikrannın şartı olarak göstenliyor, tıpkı kendisi gibi siyasi harekât alanını, Sam Amca'nın doğrultusu ve tarikat temeli üstüne oturtmuş olan Bülent Bey tarafından. Süleyman Bey tek türnceyle bugünkü "de- mokrasimiz!"\r\ simgesidir. Acaba, istikran tek kişinin vazgeçilmezliğine bağlı bir sistem ne kadar başarılıdır veya ne ka- dar demokratik sıfatına layıktır? Süleyman Bey'n ikinci dönemi olayının ge- rekçesinin özünü anlayan varsa beri gelsin. Cazi Davası Savcı iki mahkûmiyet 18 beraat istedi AHMETŞEFİK TRABZON-GazıMa- hallesı olaylan davaanda müdahıi avukatlar vc sa\ - cı esasa ılışkin s o n göruj- leriniaçıkladılar. Sankla- nn bilerek ve isteyerdc sa- vunmasız insanlan ö dür- düklennı. bu nedene 1- <hm" cezasıyla cezılan- dınlmalan gerektiğııi be- lirten müdahil avukıtlar. dönemın başbakanı Ta* sa Çflkr. Içişleri Bıkanı Nıhit Menteşe. tstaıbul Valısı Hayri Kozakçoğta ve tstanbul Emniyet Mû- dörüNtcdet Menzirin ce olaylardaki rollemden dolayı yargılanmaamı istediler. Sava Süleyman Attş de esas hakkındakı iöri- şmde sanıklar Aden AJ- bıyrakın dört ve Mefc- metGöndoğan'ın iktaş- yı "sanınma sırurtanıı afarakökrürmek" sıcıu- dan en az 1 0 ' a r yı! ağır hîpis cezası ile cealaa- ânlmâlanıu, diğersanıi- lann dî beraatine canr vîrikresini istedi. tstaribul'da Gazi Mı- hülesınde 12-13 Mart l?95'de meydajıa îelaı oayla-sırasında 9 kşııuı ö.ümütıe, 5 kişirurıce yı- nlanrasına y o l açtklaı gerekcesıyle 2 O p»lısjı yargılandığı davayaTrab- zon Ağır Ceza Mahkeme- sı'nde devamedildi. Dur- sun Kaya Güleç başkanlı- ğındaki 29'uncu oturumu Fransa Alevi Birlikleri Federasyonu (ABF) Ge- nel Başkanı ServetDemir, Almanya Alevi Bırlikleri Federasyonu Genel Baş- kanı Turgut Öker, Avus- turya Alevi Birlikleri Fe- derasyonu Genel Başkan Yardımcısı İzzet Şahin, Alevi-Bektaşi Temsüciler Meclisı Delegasyonu'nu temsilen Şafak Dmçer, Pir Sultan Abdal \ e Hacıbek- taş Kültür Demeği, İHD ve ÖDP temsilcileri de iz- ledi. Savcı Süleyman Ateş de esas hakkındaki görü- şünde, tutuklu yargılanan Adem AlbayTak ile tutuk- suz yargılanan sanık polis Mehmet Gündoğan'uı "failin kim olduğu belli ol- madan adatn öklürmek" suçundan en az 10'ar yıl ağır hapis cezası ile ceza- landınlmalannı istedi. Savcı Ateş, 18 sanık polis hakkında da beraat karan venlmesinı istedi. Tutuklu Adem Albay- rak'ın tahliye istemını red- eden mahkeme, sanık avu- katlannın savunma yapa- bılmeleri için duruşmayı 3 Mart'a erteledi. TBMM gündeminde altı aydır bekleyen tasarı, Tanm Bakanı Gökalp'in 'çekincderi' nedeniyle görüşülemiyor MHP hayvan yasasmı engeüiyorTUREYKOSE ANKARA - TBMM gün- deminde 6 aydır bekleyen Hayvanlan Konıma Yasa Ta- sansı, MHP'lı Tanm ve Kö- yişlen Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in "hayvancıhğa za- rar vereceğT ıddıasıyla orta- ya koyduğu itırazlar nedeniy- le görüşülemiyor. TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Ediz Hun, "Besi hayvanlannı hariç tuttuk Bu konu hükü- met protokolünde var. Biz bu kanunu çıkaracağız" dedi. Çevre Bakanhğı tarafından hazırlanan Hayvanlan Konı- ma Yasa Tasansı, 1999 yılı temmuz ayında içişleri ve çevre komisyonlanndan ge- çerek genel kurul gündemine indi, ancak bugüne dek MHP'nin direnişi nedeniyle görüşülemedi. Gökalp, tasannın Tanm Orman ve Köyişleri Komis- yonu'nda görüşülmemesine tepkı gösterirken, besi hayvancılığına da zarar vereceğinı öne sürdü. Çevre Baka- nı Feyzi Aytekin. tasannın göriişülmesi girişimlerinden bugüne dek sonuç ala- Tartışmayaratan tasannın getirdikleri Tartışma yaratan tasanda öngörülen temel düzenlemeler şöyle: • Bir hayvanı sahiplenen veya ona bakan ki- şi, ananın ve yavrulannın ihtiyaçlannı karşıla- mak, sağlıklanru tehlikeye atmamak için ge- rekli önlemleri almakla yükümlüdür. Evcil hay- vanlar terk edilemez, dışan atılamaz. • Sahipsiz ya da güçten düşmüş hayvanlann belli durûmlar dışında öldürülmeleri yasaktır. Sahipsiz hayvanlann çevreye ve çe\Te sağhğı- na zarar verici boyutlara ulaşmaian halinde alı- nacak önlemler Çevre Bakanlığı tarafından çı- kanlacak yönetmelikle belirlenecek. • Bir hayvanı uyuşturmadan ona acı vererek müdahale yapılması yasaklanacak. Salgın has- talığa yakalanan hayvanlara uyuşturma başta olmak üzere en az acı veren yöntemle veteriner tarafından müdahale edilecek. • Bir hayvan türünün belli bir bölgede ya da tûm ûlkede soyunu yok edecek müdahaleler ya- saklanacak. Hayvanlar, ölümle sonuçlanacağı bilınen ya da sakat kalmalanna, yaralanmalan- na yol açacak bilimsel olmayan tedavilerde ve deneylerde kullanılamayacak. Hayvan deneyi yapabilecek kuruluşlar, ÇevTe Bakanlığı'nca çıkanlacak bir yönetmelikle belirlenecek. • Hayvanlann tıcari amaçla sergilenmesi, doğada özgürce yaşayan türden bir hayvanuı satılması izne tabi olacak. Hayvanlar acı, ısû- rap ve zarar görecek film çekimi, gösteri, rek- lam ve benzeri işler için kullanılamayacak. • Hayvanlar, yaralanmalanna, acı çekme, kötü alışkanlıklara özendinne veya bunalıma girmelerine neden olacak yöntemlerle eğitile- meyecek. • Bilimsel amaç taşımayan dunımlarda, hay- vanlan mumyalamak amacıyla, ana karmnda- ki yavrulan astragan kürk yapımı için, gıda amacından başka sadece kürk. deri, boynuz, tıı- nak, tüy gibi yan ürünlen için, insan hayatına yönelen önlenemez tehditler bulunan acil du- rumlar dışında yavrulama, gebelik ve süt ana- lığı dönemlerinde hayvanlar öldürülemeyecek. • Ticari su ürünleri dışındaki hayvanlann haşlayarak ve yakılarak öldürülmesı, suda bo- ğulması, haşere ve zararlı kemirgenlerle olan mücadele dışında her türlü zehirli madde ve i- laç kullanımı, elektrik vererek öldürme, boyun ve diğer organlannı kırarak öldürme yasaİda- nacak. • Hayvanlarla cinsel ilişkıde bulunmak, iş- kence yapmak yasaklanacak. • HerUde valinin başkanlığında il hayvan ko- ruma kurulu oluşturulacak. • Türkiye Hayvanlan Konıma Vakfi kuru- lacak. • Hayvana kasıth olarak çarpan sürücü, hay- vana vereceği zaran gidcrmek üzere onu en ya- kın veterinere götürmek ve tedavi giderlerini karşılamakla yükümlü olacak. madı. TBMM Çevre Komisyonu Başka- nı Ediz Hun, "Tanın Bakanlığı bazı mad- dderde çekince koymuş olabilir. Ama biz, besi hayvanlannı -ki aslında onlaruı da dahil edilmesi gerekir. hayvanlar arasın- da aynm olmasın dh e- hariç tuttuk. Be- sin olarak rükettiğimiz hayvanlan eksik tuttuk. Tasamı bakanlık yetkilileri tetkik etmemiş olabilir. Doğru bügi verOmemiş olabiBr" dedı. Hükümet protokolünde de bu tasannın yer aldığına dikkat çeken Hun, sözlerini şöyle sürdürdü: "Protokok uygun hareketetmek lazım. Aynca. bütün tasanlar Bakanlar Kuru- hı'ndan geçip komis\onlara geliyor. Ko- misyonlarda konscnsus sağ- landığı takdirde. Meclis'e in- diriliyor. Bu kanun temmuz ayında Meclis'e indirildi. O günden bu güne geçen süreç- te, Tanm Bakanhğı'ndan hiç- bir şeldlde "şu maddeye itira- zımız var1 di\e yan almadık. Kanun çıkmasına iki gün ka- la bu çekinceler ortaya çıkü. Biz bu kanunu çıkaracağız. Çağdaş bir ülkenin çıkart- makla mukeUefolduğu bir ka- nundur. Bırakın Avrupa Bir- liği'ne girmeyi, tünı canhlann buiikte uyunı içinde yaşadık- lan bir dunya için bu yasa çı- kanlmalı. Esasgayemiz sokâk hayvanlan. sahipsizha>"vanla- n ve kısmen de e\cil hayvan- lan koruma altuıa aunaknr. BLanı 25 kişilik komisyonu- muzda hiçbir şekilde rahatsız- lık, tedirginlik ohnamışnr. Ge- lecek hafta uzlaşım haftası <A- sun. Çevre ve Tanm Bakanlı- ğı yetldleri uzlaşmaya gitsin." Tasanda öngörülen hayvan bannakla- nnm getıreceği masraflann büyütühne- mesi gerektiğini vurgulayan Hun. "Mas- raflar abartılmasın. Yeter ld vkdanumzm sesini dinle\elim" dedi Çeçenistan MHP'li bakan Rusya'ya savaşaçü • MHP'li Devlet Bakanı Çay, Çeçenistan konusunda hükümeti eleştirdi. Çay, Çeçen savaşının bağımsızlık sağlanana kadar süreceğini söyleyerek "Türk ve Müslüman milletler Rusya'ya karşı savaşmah" dedi. ANKARA (Cumhuriyet BÜIDSU) - Türkiye, Çeçenis- tan konusunda uyguladığı resmi polıtikasında Rus- ya'ya karşı temkinli bir po- litika izlerken, hükümetin MHP kanadı Çeçenistan'da- kı savaşuı bağımsızlık sağla- nana kadar süreceğini kay- dediyor. MHP'li Devlet Ba- kanı Abdulhaluk Çay, "Grozni'nin duşmeshie Çe- çenisten savaşı yeni başlryor. Hürri\et âşığı bir nıiDeti riür- riyetten yoksun bırakmak mümkün otmayacaknr. Bu- nu Punn'in de, Rus\-a'nın da bütün dünyanın da anlama- sı gerekmektedir" dedi. MHP mılletvekili Ahmet Çakar da, bölgedeki riim Türk ve Müslüman milletle- rin Rusya'ya karşı savaşmak zorunda olduğunu söyledi. Kafkas Çeçen Dayamşma Komitesi'nin Ankara Tem- silciliği dün yapılan bir tö- renle açıldı. Törene, Devlet Bakanı Çay, MHP milletve- kıh Ahmet Çakar. FP millet- vekili AbdüDatif Şener. DYP milletv r ekili Mümtaz Yavuz. BBP Genel Başkanı Muhsin Yancıoğlu. Çeçenistan"ın Türkiye ve Ortadoğu Tem- silcisi tsa Abzotov katıldı. Bakan Çay, Ruslar'ın Çeçe- nistan'da soykınm gerçek- leştirdiklennı söyledi. DYP Milletvekili MümtazYavuz, dünyanın katliamlara kayıt- sız kaldığmı belirtirken, "Yüce Türk Devieti olarak bider de dünyaya uymuş ve bu vahşeti, 'Ruslar'm ıç me- selesidır' diye sessiz sedasız sevretmekteviz" dedı İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN Siyasallaşmaya ağırlık veriliyor PKK Avrupa'ya yerleşme yolunda FERİT DEMtR TUNCELİ - PKK'nin 7. kongresınde aldığı kararlann bir bölümü açıklanırken bazı kararlann da gizlendiği beürlendi. Orgütün kongresinde. silahlı mücadeleye son verdiği ve siyasallaşmaya gideceği yolunda açıklamalar yapmasınm ardından, önümüzdeki günlerde Cemil Bayık başkanlığındaki bir grubun Avrupa'ya gideceği öğrenildı. Bu grubun Hollanda ve Fransa'ya ıltica ederek siyasallaşma çalışması başlatacağı bildinldı. Fransa ve Hollanda'da PKK adına faaliyet gösteren dernek ve kunıluşlann, Avrupa'ya gidecek gruplann ıltica istemlerinin kabul edilmesi yönünde gınşimlerde bulunduklan ve bazı garantiler aldıklan belirtildi. PKK'nin Avrupa'daki üst düzey bir yöneticisi bu ginşimleri şöyle açıkladı: "7. kongrede önümüzdeki dönemde siyasi faaüyetlere ağırhk verilmesi karan alındı. Siyasi , , faaUyetterin yürütüunesi için PKK Başkanük konseji, üyefcrinin bir bölümünün Fransa ve Hoüanda'ya geierek iltka etmeleri konusunda da kararlar alındL Bu kararlar açıklanmadı. 7. Kongre öncesi Murat Karayılan HoOanda'ya gönderilerek ön çahşmalar yapıldı ve ohunlu sonuçjar aîmdL PKK bu konuda açıklamalar yapacakor. n 'Teşkilat İçi Eğitim Programı'nm açılışı dün Bilkent Otel'de gerçekleştirildi ANAP'ta 6 iradi miDiyetçîlik' taıtışıııası ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - ANAP'ın "Teşkilat İçi Eğitim Progra- mı"nda "iradi milKyetcüik" \ e -gelişimci muhafazakâruk"" tartışması yaşandı. Öncülüğünü CHP'nin yaptığı "partiiçi eğitim'' konusu ANAP'ın da gündemine girdi. ANAP'ın "Teşkilat İçi Eğitim Prog- ramı"mn açılışı dün Bilkent Otel'de ger- çekleştirildi. ANAP Genel Başkanı Me- sut Yılmaz açılışta yaptığı konuşmada, ahlakın ve dürüstlüğün geleceğin de de- ğerlerı olduğunu kaydederek "Dinimize mutlaka sahip çıkacağız. Yüce riinimmn değeıierini asîa siyasi Lstismar konusu yap- mavacağımız gibi, böyle bir niyete ve fiüe müsaade de etme\eceğiz n dedi. Toplantımn ılk bölümünde "mifliyetçi- lik.muhafazakâruk.demokrathk" ve "de- mokrasj-hukuk" kavramlan ele alındı. ANAP Genel Başkan Yardımcısı AH Do- ğan ile Istanbul Milletvekili Yılmaz Ka- rakoyunlu, ANAP Araştırma ve Eğitim Başkanlığı'nın hazu-ladığı "Yeni Yüzyü- da Yeni PoBtikalar" başlıklı raporda yera- lan "iradi milliyetçüık r ' ile "geüşimci mu- hafazakârhk" kavTarmna karşı çıktıklan- m vurguladılar. Daha sonra konuşan Di- yarbakır Milletvekih Abdülbaki Erdoğ- muş, iradi milliyetçilik kavramma karşı çıkıhnasını anlayamadığuu söyledi. Er- doğmuş, bu kavramın karşısmda olan "zo- rakimiIhŞetçiliğin** ANAP'auzakbirkav- ram olduğu görüşünü dile getirirken "Bir Çin ziyaretini tamamlayan içişleri Bakanı Sadettin Tantan yurda döndü 'Karataş yakalandı iddialan asılsız' İstanbul Haber Servisi - İçişleri Bakanı Sadettin Tantan ve beraberindeki heyet, Çin Halk Cumhuriyeti'ne yaptığı resmi ziyareti tamamlayarak yurda döndü. Tantan, "Terör örgütü DHKP-C üderi Dursun Karataş'ınyakalandığma yönelik" so- ruya "Nerden çıkanyorsunuz. Bilmiyorumn yanıtmı verdi. THY'mn tarifeli uçağıyla dün sabah Atatürk Havalüna- m'na inen Tantan, kendisıni bekleyen gazetecilere açıklama yapü, sonüanm yanıtladı. Çin Halk Cumhuriyeti'ne, Kamu Güvenlik Bakanı*nm da- vetlisi olarak gittiğini belirten Tantan, burada iki ülkenin ba- kanlıklan arasında güvenlik işbirliği anlaşması imzalandığı- m söyledi. Tantan, bu anlaşma gereğince organize suçlardan uyuştu- rucu kaçakçılığına, kara para aklamadan insan kaçakçıhğına kadar çeşitli suçlan ihtiva eden konularda işbirliği yapılaca- ğım ifade etti. Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkam'mn, ni- san aymda Türkiye"ye resmi bir ziy aret yapacağmı kaydeden Tantan, "Güvenlikişbirhgi anlaşmasıilegüvenM ortamlann ya- ratılması yoloyla ekonomik ilîşkflerm daha da gelişmesi bek- lenmektedir" diye konuştu. halka bir de> let tezi ne kadar yanlışsa, mil- liyetçiliğin etnik kinüiğe da\ alı olarak sür- dürülmesi de yanlısür. Bu iki aniayış bir- birini besler ve ülkenin gdeceğini kurta- n r " dedi. ANAP Genel Başkan Yardımcısı Mus- tafa Taşar ise raporda yeralan u^di milli- yetçilik tezinın partirun görüşünü yansıt- madığını belirterek, bu konunun "tarttş- ma" kapsamı içinde ele ahnmasını iste- di. Programı organize eden ANAP Genel Başkan Yardımcısı Işın Çelebi, Turgut Özal'dan sonra gelen yöneticilerin 1983'teki felsefemn gerisme düştüğünü savunurken "Kendimizi kandırmayahm arkadaşlar. Niyeyüzde 13 oy aldık, bu yüz- den aldık. Eğitim seminerierini de parti fa- aliyetlerini de bu yüzden düzenledik** di- ye konuştu. Susurluk'a ve Abdullah Çat- h'ya karşı çıktıklan için oy yitirdikleri gö- rüşüne katılmadığıru belirten Çelebi, "Abdullah ÇatlTnın miUiyetçilik anlayışı- m ve Susuriuk'un ortaya çıkanlığı milli- yetçüiği kabul etmiyonız" dedi. Oturumu yöneten ANAP Genel Sekre- ten Abdülkadir Baş ise, Işın Çelebi'nin bu konuyu gereksiz yere gündeme getir- diğini savundu. SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com Kemal Alemdaroğlu'nu şahsen tanımam. Bülent Tanör'ü ise 30 yıl- dan bu yana tanınm. Kemal Alemda- roğlu'nu şahsen tanımam ama icra- atlannı biliyorum. Önümde bir genel- gesi duruyor. Genelegenin bazı bölümlerinde şunlar yazılı: "Kadınlar: Elbiseler te- miz, düzgün, ütülü, sade.ayakkabı- larve/veya çizmeler sade ve normal topuklu, boyalı; görev mahallinde baş daima açık, saçlar düzgün ta- ranmış veya toplanmış, tımaklar nor- mal kesilmiş olup(...) Pantolon, kol- suz ve açıkyakalı gömlek, bluz veya elbise giyilmez. Etek boyu dizden yukan ve yırtmaçlı olamaz. "Erkekler, Elbiseler temiz, düzgün, ütülü ve sade, ayakkabılar temiz ve boyalı giyilir.(...) Bina içinde ve gö- rev mahallinde baş daima açık bu- lundurulur. Kulak ortasından aşağı favori bırakılamaz. Saçlar, kulağıka- patmayacak şekilde uzatılabilir, te- miz, bakımlı ve taranmış olur. Her gün sakal traşı olunur ve sakal bıra- Bülent Tanör ve Kemal Alemdaroğlu kılmaz. Bıyık tabii olarak bırakılır, uzunluğu üst dudak boyunu geçe- mez, üstten alınmaz, yanlar üst du- dak hizasında olur. Alt uçlan dudak hizasında kesilir. Kravat takılır, krava- tı örtecek şekilde balıkçı yaka veya benzeri süveteher giyilmez." Alemdaroğlu, bu genelgesini Dev- let Memurlan Kanunu'naeklenen bir yönetmeliğe dayandınyor. O, öğre- tim üyelerini, bilim üreten insanlan bir devlet dairesinin sabah 9'da işe gelip 5'te çıkan bir memuru olarak kabul ediyor. Etmekte de haklı, çün- kü 12 Eylül YÖK'ü, üniversiteleri tam anlamıyla devlet daireleri statüsü içi- ne soktu. O yüzden de, bıyık boyla- rı ve favori uzunluklannı denetleyen yenirektörlertüredi. Dünyanın ortagelişmişlikteki ülke- leri dahil hiçbir üniversitesinde, ka- dın öğretim üyelerinin etek boylan, tırnak boylan üzerine genelge yayım- layan bir rektöre rastlamayazsınız. Bunlar, 12 Eylül askeri darbesinin ül- kemize armağanıdır. 12 Eylül'ün YÖK yasasına sığınan Alemdaroğlu, üniversiteyi de bir askeri darbenin kültürü ve alışkanlıklan içinde yönet- meye kalkıyor. Alemdaroğlu'nun örnek olarak gösterdiği Atatürk'ün bilime ve üni- versiteye yaklaşımıyla YÖK sistemi- nin bir ilgisi olabilir mi? YÖK sistemi- nin şeriatçılığı engelleyen bir sistem olduğunu öne sürmek de bir kandır- macadan ibaret. Bilimi bastıran, yaratıcı düşünceyi düşman gören, favori ve etek boyu peşinde koşan bir aniayış irticaya nasıl karşı koyabilır? Bu kafa ancak irtica üretebilir. Zaten manzara da bu yöndedir. 12 Eylül sistemi irticayı geliştirdi mi, önledi mi? 12 Eylül öncesi üni- versitelerinde irticanın bugünden daha güçlü olduğu söylenebilir mi? Atatürkçülüğü bir heykel ve yasak- Çilık olarak anlayan mantık, bugün içinde bulunduğumuz durumun te- mel sorumlusudur. ••• Işte burada Bülent Tanör farkı or- taya çıkar. Bülent Tanör, demokrasi- ye inanmış, cumhuriyet devriminin kazançlannı sıkı sıkıya savunan, dev- rimci bir bilim adamıdır. Bu nedenle askeri darbeler döneminde, yasak- lar döneminde başı hep derde girer. Çünkü o, bilimin özgürce yaratılma- sını engelleyen anlayışa boyun eğ- mez. Bilimsel birikimini iktidar kol- tuklannın emrine değil, yaratıcı dü- şüncenin emrine verir. Kemal Alemdaroğlu'nun Bülent Tanör hakkında açtırdığı soruştur- manın, yasal bir soruşturma olduğu söylenebilir mi? Açıkça bu siyasi bir soruşturmadır. Çünkü Tanör, Alem- daroğlu'nun temsil ettiği YÖK'çü sis- temin değiştirilmesinden yanadır. Üniversitenin bir özgürtük ve yaratı- cılık alanı haline gelmesini istemek- tedir. Alemdaroğlu'nun rahatsızlığı da budur. Alemdaroğlu, Tanör'ün TÜSİAD için hazıriadığı raporun içeriğiyle so- runu olduğunu Cumhuriyet'e yaptı- ğı açıklamada dile getiriyor. "Onlar, her düşüncenin ülke anayasasına karşı da olsa her şeyi uluorta, her platformda tartışılması şeklinde bir demokrasi anlayışına sahipler." Alemdaroğlu, Tanör gibi düşün- meyebilir. Düşünmediğini de söylü- yor. Ama bu aynlığı, bazı yönetme- liklerin arkasına sığınarak bir saldın konusu haline dönüştürmeye kalkar- sa, üniversitede bilim ölür, araştırma ölür, yaratıcı düşünce kendini ıfade edemez hale gelir. Alemdaroğlu'nun Bülent Tanör'e yönelik girişimleri 12 Eylül'ün hâlâ devam ettiğinı kanıtlıyor. Eh öyle ol- sun bakalım...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle