23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 ARALIK 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA DİZÎ mesleki eğtöm • ANKARA(AA)- Tüıkiye Iş Kurumu'ndan işsizlik ödeneği almaya hak kazanan işsizlerin enkısa sürede yeniden istihdam edilmelerini sağlamaya yönelik olarak gerçeldeştirilecek meslek geliştinne ve edindirme eğitimlerine ilişkin usul ve esaslar belli oldu. Resmi Gazete'de yaynnlanan Çahşma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yönetmeliğine göre, işsizlerin katılacaklan mesleki eğitimlerine ilişkin hızmet satın alınmasında ve kurum tarafından organize edılecek kurslann belirlenmesinde, kurum il müdürleri ile şube müdürlükleri görevli, yetkili ve sorumlu olacaklar. îşsizlere verilecek eğıtim ve meslek edindirme gıderlerinin finansmanı "İşsizlik Sigortası Fonu"ndan karşılanacak, eğitimlerde görev alan üniversite öğretim üyelerine ödenecek ücretler ise üniversitenin ilgili mevzuatına göre lespit edilecek. Yardım eklpleri kuputocak • ANKARA(ANKA)- Türkiye Kızılay Demeği ' Tüzûğû'nde yapılan değışıklıkle. Marmara depreminde yeterli hizmeti sunamayan Kızılay, kurtanct, ilkyardım, acil bakım ile ıhtiyaç bulunan branşlarda sağlık meslek elemam yetiştirecek ve gerekli kadrolardan oluşan ilkyardım ekipleri olusturacak. Kızılay yönetiminde tıp doktoru bulunması zorunluluğu kaldınlırken Genel Merkez Kurulu'nun 30 üyesinden 10'u her yıl değişecek. Şubelenn yılhk gelirlennden Kızılay Genel Merkezi'ne göndereceği pay yüzde 40'tan yüzde 20'ye indirilirken genç yöneticilerin de önü açıldı. (smetkıönü anbyop • Haber Merkezi - tsmet lnönü, ölümünün 27. yıldönümünde anılıyor. Atatürkçü Düşünce Derneği ve lnönü Vakfı, yann saat 15.30'da ADD Genel Merkezi'nde ortak etkinlik düzenleyecek. Sıvas Valiliği, Ismet tnönü'nün kaldığı ve halen müze olarak kullanılan konağı restore edecek. tlgisizlik ve bakımsızlık yüzünden çürümeye terk edilen lnönü Müzesi'nin fotoğraflan çekilerek Kayseri'de bulunan Anıtlar Yüksek Kurulu'na gönderilecek. Müze, kuruldan çıkacak karar doğrultusunda restorasyonu gerçekleştirecek. Işkazalan • ANKARA(AA)- Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası'nın(MESS) yapöğı araşnrmaya göre, iş kazalan en çok haftanın ilk çahşma günü olan pazartesi günü (yüzde 21) meydana gelirken, bunu sırasıyla perşembe (yüzde 16.9), çarşamba (yüzde 16.4), salı (yüzde 16.1), cuma (yüzde 15.7), cumartesi (yüzde 9.7) ve pazar (yüzde 4.2) günleri izliyor. Araştırmaya göre, iş kazalanna en çok 26-35 yaş grubundaki işçiler (yüzde 53) uğrarken. bunu 18-25 yaş grubu (yüzde 25.2), 36- 45 yaş grubu (yüzde 19.8), 46-55 yaş grubu (yüzde 19) ve 55 yaş ve üstü grubundaki işçiler (yüzde C1) takip ediyor. Insanlan riske atmayınBaz istasyonlarının elektromanyetik alanlarının ölümcül etkilerine ilişkin bilimsel delillerin sigaranınkilerden çok dahafazla olduğu belirtiliyor PAZAR nceki birçok araştırmayia sonu şimdiden belli olan bir deneyin tekrannda kobay olmak ve mahvolmak istemiyorsak, bağımsız bilimsel araştırmalara ve kurumlara inanmahyız. Endüstri, halkın sağlığını hiçe sayarak politikalan yönlendiriyor. ilim adamlan, mikrodalga- lardankaynaklanankanse- nn5, lOveya 15seneson- ra çıkacagını söylüyorlar. Bazı ra- hatsızlıklann çok daha erken çık- hğına ıse halihazırda (Türkiye'de ve dünyada) çok sayıdaki yakın- malarla tanık ohnaktayız. Bazı bi- lim adamlan (ve hukiık), tam bi- limsel kanıt olarak yüzde yüz her- kesin hemen ölmesini bekliyor herhalde; o zaman bilime, hukuka ne gerek var? Sıgaranın sağlığa zararlannın da tam olarak kabul edilmesi 50 yıl aldı ve üstelık hem hâlâ elekt- romanyetik alanlar ıçın talep edi- len türden bir bilimsel kanıt yok hem de elektromanyetik alanlann ölümcül etkilerine ilişkin bilimsel deliller sigaranınkilerden çok da- ha fazla. Endüstrinin "bffimsd ka- Drt" hilesine bir cevap da Mihva- ukee Journal Sentineİ'in 21 Tem- muz tanhli şu haberinde var: "Uz- manlar Aroerikan Kongresi'ne, cep teiefonlan ve diğer elektronik cihazlann uçaklarda emniyet ba- kımından bir tehlike oluşturduğu- •a dair bir kanıt ohnadığı halde, çok uzak bir ihtimaK bertaraf et- mek için, ihtiyatk davranmak adt- na, Inılhmnı yasağmm devam et- mesi gerektigini sö>1edfler. L'zman- lara göre, bu potansivel tehlike ka- builenilemeyecek bir risk. Endüst- ri temsucileri ve pilouar bu karan destekkdikJerini bdirttüer." Bu haber tek başına, endüstrinin itirafı; tırnak içıne aldığun yerle- re dıkkat edın "kanrt otoıadığı", "çok uzak bir ihtimaT olduğu hal- de, "potansiyel bir tehlike" olarak gördüklen halde uçaklanriskeat- mıyorlar ama, bunca bilimsel ka- nıt varken onlan kabul etmeyıp in- sanlan riske atıyorlar. Hayvanlara yapılan deneyterln blllmselllfll Endüstri yandaşlannın yine araştırmalar konusundaki bir baş- ka hileli cümlesi: "Hayvan deney- leri güvenflir değfl, çünkü insan, meseia, fare değfl." Ne kadar ko- mık; demek gelmiş geçmiş bütün hayvan deneyleri için kullamlan mityarlarca dolar, onca emek ve onca hayvan boş yere harcannuş, boş yere telef olmuş? Demek, in- sanların kobay olduğu deneyler gerekiyormuş tedbir almak için. Zaten şimdi yaptıklan da bu: He- pimızı uzun ve ıstıraplı bir dene- yin kobayı yapıyorlar. Bu hileli cümleye verilecek ıkinci cevap da şu: Evet farelerle insanlar arasında, meseia boy ba- kımından fark var ama, burada söz konusu olan biyolojik mekaniz- malar bakımından, meseia DNA bakımından fark sadece yüzde 1 veya 2; zaten bu nedenle bu hay- vaiüar seçiliyor ve bu deneyler ya- pılıyor. Araştırmaların tefcrarı Endüstri yandaşlannın çıkar- dıklan bir başka engel de, bu se- fer, araşürmalann tekran. Halbu- ki, Prof. Nefl CheiTy'ye göre: Ev- velden, her çahşma delildi, sade- ce biyolojik mekanızmayı tesıs için tekrar gerekiyordu. Diğer yandan bu çalışmalann çoğu ba- ğımsız bılım adamlannın kişisel fedakârlıklan sonucu yapıhyor ve parasızhk ile endüstri yandaşlan- nın blokajı sonucu tekran imkân- sızlaşıyor. Dikkat çekici olan, böy- lesi önemli sonuçlar çıkaran araş- tırmalan hükümetler neden tek- rarlatmıyor? Kaldı ki, ölümcül et- kilerin çoğu araşnrmalarda tekrar tekrar ortaya çıkıyor. Aynca, bir- çok önemli bilim adamına göre: Araştırmalann hepsi bir bütün ha- linde ele almıyor ve böyle olunca birbirlerini destekliyorlar. Bu ko- nuda Prof. Hybnd de şu uyanda bulunuyor: "—araştınnalann tek- rannda aynı sonuçlann etde edB- meside, her seferinde mümkün ol- mayabflir_" Hepsi bir yana, araş- tırmalan tekrarlamayan, bunlann yüzde 80'ini finanse eden endüst- rinin ta kendisidir. Hemen yukanda, bilimsel kanıt konusunda cevap verdim ama, yi- ne de, diyelün ki, her şeye rağmen hâlâ endüstri taraftarlarının mı yoksa mağdurlann ve dürüstlerin Cep tetefonlan ve baz istasyonlan konusunda karar verroek zorundasnıız. Siz hangi taraftasuuz? mi haklı olduğuna karar veremı- yorsunuz; kime inanacağınızı bil- miyorsunuz. Yanı, ya binncisi haklı ya da ikıncisi. Bu durumda emın olamıyoruz. Böyle bakıp her iki tarafa da eşit uzaklıkta dursak ve şüpheyle karşılasak bile ortada göze alınamayacak bir tehlike ol- duğunu inkâr etmek imkânsız. Tedbir de zaten tehlike olduğunda, yanı ıhtimal olduğunda alınır; her şey olup bittikten sonra tedbir ala- mazsınız; sadece mahvolursunuz, kahrolursunuz veya ölmüş ohırsu- nuz. uyancı broşür Önceki birçok araştırmayla so- nu şımdiden belli olan bır deneyin tekrannda kobay olmak ve mah- volmak istemiyorsak, bağımsız bi- limsel araştırmalara ve kurumlara me nsklenne karşı endüstriyi si- gorta etmeyi reddetti. Düzenbazdırntayanlann mücadelelerl Birleşmiş Milletler Genel Sek- reteri Kofi Annan'a gönderilen mektuptan yazının başlannda söz etmiştim. Bır başka toplu dilekçe de Amenkan vatandaşlannca ım- zalanıp Bırleşik Devletler Yüksek Mahkemesı'ne göndenldı. Talep, kamu sağhğının korunması ve baz istasyonlarının konumlandınlma- sınm yeniden yerel birimlerin kontrolüne bırakilması. Çünkü şu anda, olması gerekenin aksine, Kongre, eyalet ve yerel hükümet- lerin, yöre halkuun sağlığını ılgi- lendiren böyle bu- konuda kendi kararlannı almasını yasaklıyor - aynen Türkiye'de Ulaşunna Ba- önermiştı. Bu rapor (Beyaz Saray ve Hava Kuvvetlen'nin, halk pa- niğe kapılır ve mılli güvenlik ge- rekçeleriyle müdahalesi sonucu) polink baskı nedenıyle yayımlan- mamış ve EPA'nın bu konudakı araştırma fonu Kongre tarafından 1996'da kesihniştı (bu konu bir- çok gazete haberine ve kıtaba mal- zemeoldu). ( ABD'deki dilekçe Endüstrinin Kongre üzerindeki lobi faaliyetlerinin 39 miryon do- lan aştığına işaret eden dılekçede şöyle deniliyor: "Vatandaştann, kendiseçtikleri Kongre delegeleri- nin bu pasifliklerinin geniş kam- panya bağışian veyoğun lobi faafr- yederine bağh olup ofanadığı ko- nusundakarar vermeterine izinve- rBmetktiıf Dilekçenindevamında 1 irçok başka ûlkede olduğu gibi Türkiye'de de Ulaştırma Bakanlığı, baz istasyonian konusunda yerel yönetimleri etkisiz kılarak hayatımızı ilgilendiren böyle bir sorun karşısında karar mekanizmasına katılmamızı engellemeye çalışıyor. inanmahyız. Bunun için ılle de in- sanlann, çocuklann ölmelen mi gerekıyor? Nitekım, John Green- vraJd' ın 1 Ekim tarihh Time Cana- da haberine göre: Artık Amenkan Metrocall'un 120 satış noktasın- dan birine cep telefonu almak için girenlere cıhazın muhtemel zarar- lan hakkında uyancı nıtelikte bir broşür veriliyor. Broşür, özellikle çocuklanna cep telefonu almak is- teyen ebeveynleri uyanyor. Yakın- da Motorela, Nokia ve diğer cep telefonu üreticileri de Metro- call'un yolundan yürüyecek. Slgorta şlrketlerl Artık, en son modellere ekle- nen broşürlerde telefonlann insan dokusuna neşredecekleri enerji miktarlan Specifıc Absorptıon Rates (SAR) de yazılacak. Ama bu değerler tek başlanna yeterli değil, meseia Motorola Star Tac düşük SAR değeri verdiği halde birçok kullamcı baş ağnlan ve di- ğer semptomlardan şikâyetçi. Ya- zının başlannda değindiğim gibi, bağımsız olmayan Bağımsız Uz- man Grup Raporu'nda bile aynı uyanlara yer verildiğini hatırlatı- nm. Bir başka gelışme: Uçaklardan futbolculann bacaklanna kadar her şeyi sigortalayan meşhur Ingi- liz sigorta şırketı Lloyds, cep tele- fonlannın uzun vadede doğabıle- cek zararlan nedeniyle dava edıl- kanlığı'nın ve Ingiltere'nin (yine geleneğin aksine) yaptığı gibi.- Herhalde küreselleşmenin azizhk- lerinden bin: Dını, imanı, ahlakı, vicdanı, cinsiyeti, milhyeti ouna- yan endüstri, halkın ve üzerinde yaşadığnnız gezegenin sağhğuu hiçe sayarak politikalan yönlen- diriyor dünyada. Kamu hlzmetl ml? Burada. endüstri güdümündeki polıtıkalann ve polıtikacılann kul- landıklan bir başka cümleye değı- nelım: Baz istasyonlarının bir ka- mu hizmeti olduğunu savunmaya çalışıyorlar. Öyleyse hizmet et- mek istedikleri kamuya bir sor- sunlar bakalım; yerel yönetimlere işi bıraksınlar. Bunlan yapmazlar, çünkü öyle değil. Buradakı kamu yaran, kablolu telefon ve elektrik hizmeti gibi bütün halkın değil sa- dece bir azınlığın yararlanacağı bir hizmet; hatta gerçek bir hiz- met de değil, kablolu iletışım hiz- metınin bk lüks uzantısı. Azınlı- ğın lüksü için kamu sağlığı hiçe sayılıyor. Kamu hizmeti veren bir sistem, daha da önemlisi hiç zara- n ohnayan bir sistem için neden 100 binlerce dolar kira veriliyor? Tekrar Birleşik Deyletler Yük- sek Mahkemesı'ne gönderilen toplu dilekçeye dönelim: EPA (Çevre Koruma Ajansı), 1990'da elektromanyetik alanlann "nnıh- temel kanserojen" ılan edılmesını da, mikrodalgalann ölümcül etkı- lerinden söz ediliyor ve baz istas- yonlarının yerleşım alanlanndan uzağa konulması gerektiğine dik- kat çeküiyor. Birleşik Devletler Yüksek Mah- kemesi'ne gönderilen birbaşka di- lekçe de, bu konuda mücadele ve- ren kuruluş Cellular Phone Task- force imzasmı taşıyor. Bu dilekçe- de de Kongre ve Amerika'da ü- mitlen belirleyen FCC (Federal Komünikasyon Komisyonu) Yük- sek Mahkeme'ye şikâyet ediliyor. Bunlar, dilekçe ve mektup savaş- lanndan birkaç örnek; aynca bir- çok yerde davalar açılıyor, müca- dele veriliyor. Almanya'da slvll kuruluşlann çabası Almanya'da 200 baz istasyonu- nun dıkılmesını önlediklerini be- lirten Buergenvelle gibi srvil ku- ruluşlar lngıltere, Isviçre ve Italya gibi ülkelerde mücadele veriyor- lar. Hatta bazı gruplar, bazlann kendilerini imha etmesinden ko- runmak, yam nefsi müdafaa ama- cıyla bu tesisatlan imha etmek için şiddete bile başvuruyorlar. Dava etmeye hazırlanan grup- lardan bin de IERVN (Irlanda Elektromanyetik Radyasyon Kur- banlan Birliği). Bu organizasyon, dünyadaki elektrohassas insanlar- dan haber bekliyor. Elektroman- yetik alanlara, yanı onlan yaratan cıhazlara karşı bir alerjiniz varsa (zihin bulanıklığı, baş dönmesi, baş ağnsı, hanza kaybı, konsant- rasyon zorlugu, tedirginlik, solu- num rahatsızhklan, bitkinlik, za- yıflık, göğüs ağnsı, eklem ağnla- n, vb. gibi) şikâyetlerinizle birlik- te bu durumu organızasyonun sek- reten Imdda O'Connor'a (imel- daoconner(&hotmaıl.com) veya lngilizce yazamıyorsanız, bana (aburakd@veezy.com) yazuı. Cdsteıiler Bunlardan başka, 13 Ekım'de Salzburg'da ve 15 Eknn'de San Francisco'da baz istasyonlanna karşı birer gösteri yapıldı. Yakuı- da da Indiana'da yapüacak. San Francisco'daki göstennin basın bülteninde gösteriye açık destek veren organizasyonlar yanında şu yabancı ülkelerden gelen bireysel destekler göstenliyor: "Amerika, tspanya, BreziK'a, tsveç, Kanada, tsviçre, Avusturya, Tfiridye, Çia ve İrianda." Gurur duyulacak ve üstünde durulacak bir şey olduğu için vurguladım. Uetişim teknolo- jisinden daha fazla araştırmaya konu olmuş çok düşük frekanslı elektromanyetik radyasyon konu- sunda, üstünde durulması, vurgu- lanması ve desteklenmesi gereken bu başka önemli gelışme daha var Türkiye'de ve bu, 16 Kasım 2000 tanhli Cumhuriyet gazetesıne yansıdı: "Antarya'nmNebtterKö- yü'ndeo geçirilmesi düşünülen Varsaklar Serbest BöJge Yüksek Geriüm Enerji Naki Haöı, köyte- krintepldSDMyolaçtLNebflerKö- yü sakjrieti TEDAŞ'm köy yerie- şinı alanının 10 metre yaknundan geçirme>i planladığı \iiksek geri- linı enerji nakil hattmm, insan sağ- bğmı tehdit ettiğmî öne sürerek ey- lem >aptıiar. Kö>1üier, Bölge 1da- reMahkemesi'ne başvuracaldan- mbiktirdDer.'' Slz hanpl taraftasınız? Bazlarla ilgili olarak da aynı bı- lincin ve tepkının göstenlmesı şart Hukuki önlemlerin dışuıda da yapdacak şeyler var. En basit, en önce ve en makul olanı bu tek- nolojiyı terk etmek, cep telefonla- nnı bırakmak. Cep telefonlanyla kendinize zarar veriyorsunuz, ya- kınlanmza zarar veriyorsunuz, çünkü kapalı olmadığı her zaman etrafi mikrodalga bombardımanı- na tutmaya devam ediyor ve cep telefonu kullanarak baz istasyon- larının bombardımanını armnyor- sunuz. Bu arada, kulaklık vs. kul- lanarak cep telefonunun zararla- nndan kendinızi koruyacağuııza da inanmaym: Ingilız Tüketiciler Birlıgı'nın dergisi Which'de yer alan bazı araştırmalar, bu tıp ek- lentilerin zaran azaltmak şöyle dursun, iki üç katma çıkardığuu gösteriyor. "Biz geçinıderdindejTZ. Çocuk- bumuzın ekmek parasnu kazan- maya çahşıyonız kardeşim. Ekkf- romametik aianbrb bbn uğraşa- majTz" dıyorsanız hâlâ, çocukla- nnızın ekmek parasını boşuna ka- zanıyorsunuz. Çünkü siz ekmek parasını kazanmaya çalışırken, onlan hayata iyi hazırlamaya ça- hşırken baz istasyonlanndan yayı- lan ve sizin ve çocuklannızın vü- cutlanna girmeyi sürdüren mikro- dalgalar orada ölümcül tahribat- lannı yapmaya devam ediyorlar. Kader deflll Bazüan da "Aman boş ver ya!" diyordur. Çürük zemınde çürük ev yaparken, orada otururken de öy- le demiştuuz. Depremde sizi Al- lah veya kader öldürmedi. Üçkâ- ğıtçılar, hırsızlar, caniler ve katil- ler öldürdü -kendi çıkarlan için.- Şimdi de aynı şey oluyor. Siz Al- lah'a veya kadere boyun eğmiyor- sunuz, para VmsmmnV için çocuk- lannızı katleden cehennem zeba- nilerine ve bu katliama boyun eği- yorsunuz. Kendi vurdumduymaz- hğınıza boyun eğiyorsunuz. Üçüncu dunya savagt "Ya işte, hayat böyle; hep böyle şeyler oluyor; bunlann içjnde ya- şıyonız zaten" diyenler varsa hâ- lâ, böyle demekle gerçekçi ohnu- yor; bu rezil gerçeği, daha doğru- su yalanı tescil etmiş, yalanın ka- zanmasına göz yummuş oluyor- lar. Hayn-, hayat böyle değil. Ha- yat cehennem değil. Onu cehen- neme çevirdiler. O herkesin kay- bedeceği söyienen üçüncü dünya savaşı çoktan başladı; aslında ka- 7anmalt bıze bağlı, ama aynı dere- cede önemh olan şu: Siz hangi ta- raftasınız? Cehennemden yana mi, hayattan yana mı? Taammü- den çocuklannızı katleden cehen- nem zebanilerinden yana mı, ço- cuklannızdan yana mı? BİTTÎ ~ ORHAN BURSALI Bler Yukarı! Gazetemizin dünkü manşeti "Teslimiyet mektu- bu", yaşadığımızı anlatmakta abartma değil, eksik bile. Olayın adı, tam teslimiyettir. Gerçi 1950'lerden sonra siyasetçi takımının IMF ile giriştikleri anlaşma- lann ve bu anlaşmalar çerçevesinde yerine getirdik- leri yükümlülüklerin neler olduğunu aynntılanyla bil- miyorum. Ancak sanıyorum Türkiye'nin boynuna bugünkü gibi en kalitrye Ingiliz siciminden ekonomik (ve yansımalan itibanyla da oldukça siyası1 ) bir ilmik geçirilmemiştj. • • • Burada bazı noktalann artını çizmekte yarar var. 1) IMF ile ilişkilerde bizi sinirtendirmesi gereken en önemli nokta, neyin Türkiye'nin yaranna olduğuna ve olacağına, bizlerin, siyasetçilerin, bu malın mül- kün esas sahibi olan bu milletin karar verememesi, verecek duruma gelememesidir. 2) IMF'ye sinirlenmeli miyiz? Hayır, niye sinirlene- lim? IMF'ye sinirienmek, ancak eski çağ solculuğunun gereğidir. Türkiye'nin karşılaştığı her -burada eko- nomik- belayı "emperyalist kapitalizmin" sonucu / oyunu olarak gören, böylece Türkiye'de reel siyasal ekonomi politikalann tasarlanıp uygulanma şansını veya olasılığını sıfırlayan görüştür. Sağcı veya libe- rallerin yanı sıra, solculanmızın da "Türkıye nasıl kal- kınır?"\ sorgulayan bir gerçek ekonomi-politik çer- çevesi / programı olmamıştır. IMF, sosyal bir yardım kuruluşu, Kızılhaç, Kızılay değil. Tamamen girdilere, çıktılara bakan, bu anlam- da da çok rasyonel bir kurum. "Aman bana para" diye gidip kapısını çalıyorsun. Istediğin öyle üç beş kuruş değil. Öyle olsa, kapının aralığından eline di- lenci parası tutuşturup savacak! Istediğin, batan koskoca bir ülkenin ekonomisinin kurtanlması. Bu kurtarma parası, 10 milyar dolardan başlıyor, 20 mil- yar dolara kadar tıımanıyor. Bu parayı isteyen ülke- nin de üstelik 110 milyar dolardan fazla dış borcu var! 3) IMF, oyunun kurallannı koyanlann örgütü. Ve- receği paranın karşılığını hesap edip istemesi çok dogal. Türkiye'nin nesi var nesi yoksa, bu 10 milyar dolan en tez zamanda nasıl yaratıra bakıyor. Aynca, bu karşılığı da parayı verenlenn adına istiyor. Karşı- lığı olmayan bir parayı kim kime verir? 10 milyar do- lar edecek neyiniz varsa, haraç mezat satacaksınız... Telekom'unuz, maden işletmeleriniz, MKE'niz... Ma- denleriniz.. ne varsa! Vatanseveriikte tozu dumana katan, milliyetçilik adına en büyük rezillikleri gözünü kırpmadan ya- panlar, Türkiye'yi rnüflis bir şirket durumuna getir- mişlerdir. 4) Ekonomik hayatı Türkiye'nin koşullanna ve ya- ranna göre nasıl, ne zaman ve hangi koşullarda ras- yonelleştireceğinizin, verimli hale getireceğinizin araçlan elinizden alınmaktadır. Her şey, şu an ve şimdiye programlanmıştır. Burada önceliklerin ulus- lararası piyasalann yaranna olması çok doğaldır. 5) Bir kötü sonuç da IMF'nin koyduğu kurallan ye- rine getirdiğimiz takdirde, Türkiye'nin ekonomik ola- rak düzeleceği ve düzlüğe çıkacağı konusunda ya- yılan ham hayallerdir, savunulan yalanlardır. 6) IMF Türkiye'ye bir kalkınma programı sunmu- yor. Nryet mektubuna bakın. Hepsi mali piyasa vb düzenlemeleri ve verilen borç paranın nasıl karşıla- nacağına ilişkin ulusal ve uluslararası piyasaya dev- redilecek malın mülkün dökümüdür. IMF'nin zaten Türkiye'yi kalkjndırma savı da yoktur. 7) Bu nedenle IMF kendi programının sosyal so- nuçlannı da düşünmemektedir. Bu sonuçlar, ülke yönetiminin sorunudur. Bunu IMF'den istemek, IMF keşke bir ülkenin sosyal ve ekonomik kalkınmasını gerçekleştirecek bütün araç ve gereçlere, ana poli- tikalara, erklere vb sahip olan bir kurum olsa, diye hayal kurmaktır. Acaba "Ülkeleri Sosyal, Ekonomik, Kültürel ve Siyasal Kalkındırma Uluslararası Örgûtü "nün kurul- masını mı istemek gerekir?! Niye olmasın? Az geliş- miş ülkelerin durumlanna bakacak olursak, büyük çoğunluğu için şanslan yok diyebiliriz! 8) Hiç gocunmadan, IMF'nin dayattıklanndan bir kısmının ise iyi olduğunu görmeliyiz. Özellikle, siya- setçilerin devfet bankalannı, mali piyasalan, devlet şirketlerini, özetle ekonomik yaşamı kendi siyasal yaşamlanna endeksleyen, siyasal varoluşlanna, ik- tidar tırmanışlanna yemlik yapan araçlar ve yetkiler yer yer budanmaktadır. 9) Niye acaba hep Türkiye ve benzer ülkeler IMF'nin kapısını çahyor ve eline düşüyor da, öme- ğin Yunanistan, Portekiz, Ispanya gibi kendimizle kryaslama hakkı görebileceğimiz ülkelerin IMF'yte bir ilişkileri olmuyor? Bu konuda neden kafa yoımuyor bu millet? • • • Kendi kurallannı koyamayanlar, başkalannın ku- rallanna göre oynamak zorundadır. Bir toplantıda bir konuşmacının söylediği gibi: Kendi gerçekleşti- recek düşleri olmayanlar, başkalannın gerçekleştir- diği düşleri yaşayacaklardır. obursali@bilimmerkezi.org.tr Şebeke lideri aranıyor Otomobil kampanyası operasyonu: 7 gözaltı tstanbul Haber Servi- si - Düzenledikleri oto- mobil kampanyasıyla 2fX) kişiyi yaklaşık 4 trilyon lira dolandıran şebekenin 7 üyesi yaka- landı. "Bafina Operas- yonu'' kapsamında da aranan ve şebekenin li- deri olduğu belirlenen Abdurrahman Yakup Reisoğlu'nun ise yaka- lanmasına çalışılıyor. tstanbul Mali Şube Müdürlüğü ekiplerince Kadıköy'de bulunan Vatan Otomotiv adlı fir- maya düzenlenen ope- rasyon sonucu, aralann- da firma yöneticilerinin de bulunduğu 7 kişi gö- zaltına alındı. Bu kişi- lerin sorgulanması so- nucu, firmanın, Balina Operasyonu çerçeve- sinde de aranan ve Tür- kiye'nin en büyük ha- yali ihracatçılanndan biri olduğu ileri sürülen Abdurrahman Yakup Reisoğlu tarafından sahte kimlik düzenlene- rek kuruldugu saptandı. Firma çalışanlannın sorgulan sonucu gözal- tma alınan 7 kişinin, pa- ravan olarak kurulan fir- ma aracılığıyla otomobil kampanyası düzenledik- leri ve 200 kişiden yak- laşık 4 trilyon lira aldık- lan, ancak otomobüleri kazananlara teslım etme- dikleri, kampanyayı da Reisoğlu'nun talimatıyla yürüttükleri belirtildi. Yakalananların sor- gularına Mali Şube Müdürlüğü'nde devam ediliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle