17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 ARALIK 2000 PAZAR 12 PAZAR KONUGU Iktisat teorisi uzmanı Prof. Dr. MühatMelen, piyasa ekonomisine altyapı gerçekleşmeden girildiğini söyledi 'Kadrolanndeğişmesi gerek' 'Uygulamada yanlışlık bulunuyor' - Medya patronlarının, banka ve holdingpatronu da olmalart istikrarsızlığı nasü etkiliyor? -Hep ABD'yi örnek veriyoruz, ama orada "insider trading" denen olay yasak. Örneğin borsada hem alıcı, hem sattcı olamazsınız. Hem medya patronu, hem banka sahibi olamazsımz. Hem medya patronu, hem otomobil satıcısı, hem banka sahibi, hem politikacı olursanız bütün bunlar kanşıkhk getirir. Buniar ekonomik teoriye aykın davranışlar. Bütün uygar Batılı ülkelerde bunlar yasayla yasaklanmıştır. Kaldı ki bizim yasalanmızda da bunlan kapsayan maddeler var. RTÜK Kanunu'nda var. Sermaye Piyasası'nın hazırladığı yol haritasında da bu var. Ama önemli olan uygulama. Burada serbest rekabetten söz edemezsiniz. Serbest rekabet, serbest piyasa ekonomisi olabilmesi için piyasalann çok iyi düzenlenmesi devletin de denetim rolünü çok iyi oynaması ve güçlü olması lazım. Bu konuda Keynes ve Hayek gibi iki aykırı görüşlü kişi anlaşıyorlar. Bu kışiler sanki 50-60 yıl önce bunlan söylememişler gibi biz gittik, tersini yaptık. O nedenle 10 yıldır bu noktaya geldik. - Biz acaba birilerine yaranabÜmek için mi bu kadar istikrarsızlığa oynadık? -Ben komplo teorilerine inanmak istemem. Ama her şey bu kadar mı rastlantı? AB'nin katıhm ortakhğı belgesi ve tavn, sözde Ermeni soykınmı tasanları, af yasası dayatmacıhğı, polislerin yürüyüşü, cezaevlerindeki olaylar... Bir şeyler oluyor. Ülkenin istikrarsız olmasını biz kendimiz mi istiyoruz, yoksa başkaları mı? Anlayamıyorum. Belki, Türkiye'yi gereğinden de kötû adamlara yönettirmek büe bu komplo teonleri ıçinde vardır düşüncesi akla geliyor. Aynca Türk halkının, meselelerine sahip olmaması da beni üzüyor. Demdkratik tepkilerini çok geç gösteren bir halk. Belki sivil toplum kuruluşlannın güçlenmesi, halkın sesinin daha çok duyurulmasını sağlayabilir. Özellikle ekonomide halkın sesinin yüksek çıkması lazım. Çağdaş, Batılı ülkelerde alınacak en ufak kararlar için bile halka daruşılırken biz halka sormadan en önemli ekonomik kararlan alryonız. Halk da ödediği vergilerin nerelere harcandığının hesabını sormuyor. 'Önce hukuk devleti' - Babanızın kuşağı siyasetçi ve maliyecilerie. bugünkü kıışak siyasetçi ve maliyecüeri kıyasladığınızda ortaya na.su bir tablo çıkıyor? - Diyalektiğe göre ben bugünkü kuşağı methetmeliydim. Ama ne yazık ki aksini söyleyeceğim. Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran pınl pınl, namuslu. ahlaklı, iilkesi için çalışan, devletin bir kuruşunun hesabını soran bir maliyeci, sonra da politikacı olmuş bir kuşak var. Yeniler, yani siyasetçiler, maliyeciler, hemen hemen hepsi kanşık. Ortada bir şey olmuş. Eskilere, çok devletçi, kabız, demişiz. Ama bugünküler de ishal. Bakın, 1924'ten 1950'ye kadar Türkiye bütçesi açık vermiyor, ödemeler dengesi de sadece bir kere açık veriyor. Ne kadar serbest piyasa ekonomisi uygularsanız uygulayın bunu önce ahlaklı, namuslu, düzgün insanlara yönettirmek, hukuk devleti olmak lazım. TFYJ A TÂVSÂNOĞl II Ekonomi dibe vurdu... Hortumlanan bankalaryeniden devletleştirildi... Hiçbir hortumcudan hesap sorulmuyor. * Nasıl sorulsun ki? Zamanında birileri onlarla çıkar paylaşmışlar. Hortumlanan bankaları yeniden yüzdürebilmek, Merkez Bankası 'nın elinden kaçırılan dövizlerin açıklarını kapatmak için IMF'ye döviz teminatı verilmiş. Nerede kaldı o zaman ekonomik bağımsızhk? Açıkça girilmiş vesayet altına... Bir de bu marifetleri becerenlerin hepsi 20yıldır "ekonominin gül bahçesini" oluşturan aynı kadrolar... Bir hükümet ki yatalak hale gelmiş... Ağızdan çıkan sözleri kulaklar duymuyor. Ülke hem dış, hem iç politikada sıkışmış... Vizyonsuz, yerellikten kurtulamayacak bir siyasi kadro... O arada muhalefet uğruna, iktidardayken işleri yüzüne gözüne bulaştırmış bir hanım kalkmış, hesap sormaktan söz ediyor. Kim kimden hesap sormaktan söz ediyor. Kim kimden hesap sorsun? Türkiye'nin içine düşürüldüğü bu rezil, kepaze, utanç verici durumu ekonomi teorisi uzmanı Prof. Dr. Mithat Melen 'le konuştuk. PORTRE / Prof. Dr. MJTHAT MELEN 1947Ankara doğumlu. OrtaöğreniminiAnkara Koleji'nde tamamladı. Londra'daki West London Coüege 'da biryd Ingilizce öğrenimi gördü. Yükseköğrenimini Ankara tktisadi ve Jlcari İlimler Akademisi tşletme-Muhasebe Böliimü 'nde tamamladu Helsinki'dekiPostipankki'de uluslararast bankacdık stajıyaptt. SATO uluslararası sekretaryastnda mali asistanlıkyaparken Brüksel Cniversitesi'nde de AET'nin ekonomik yaptsı konusunda lisans iistü çalışması oldu. Daha sonra Maliye Bakanlığı Hazine Genel Müdürlüğü 'nde AET Şube Müdürü oldu. Bir süre Brüksel BüyükelçUiği Mali Müşavirliği görevinde bulundu. Hazine Kambiyo Grup Baskanlığı yaparken Hazine adına uluslararası ikili ekonomik ilişkileri yürüttü. OECD nezdinde Türkiye Delegasyonu Ekonomik ve Ticari Müşavirliği görevinde bulundu. 1989 'da Hazine Dış Tıcaret Müsteşarlığı Çokuluslu Kuruluşlar Daire Başkanlığı 'na getirüdL 199Vde ANAP listesinden milletvekili adayı oldu, ancak seçilemedL Seçimlerin ardından İC tktisat Fakültesi İktisat Teorisi Kürsüsü 'ne doçent olarak atandu 1996 'da profesör oldu. Dünya Bankası 'nın bazı projelerine danışmanhğın yanı sıra Dünya gazetesinde de köşe yazariığı yapıyor. • Ülkemizde ekonomi dibe vurdu. Ama onlarca yıldır aynı ekono- mi kadrolan döne dörte işbaşına getirüiyoriar. Sizce bunun nedeni nedir? - Bu, benim de sıklıkla kullandığım bir söylem. Ekonomi kadrola- nnın ydlardır değişmemesi bence Türkiye'nin kaderi değil. Ama Tür- kiye'de ekonomi o kadar dar bu çevrenin elinde ki kadrolar da zaten değıştirilmiyor; değıştınlmek istenmiyor. Yirmi yıl içinde olanlara dikkatle bir bakalım: Adam önce Hazine'de bir görevde, sonra bir bankanın yönetim kurulunda, sonra milletvekili, sonra Maliye Hazi- ne müsteşan, üst kurul üyesi, sonra bakan... Bu hep aynı dar çevre için- de dönüyor. Borsa, politika, ekonomi dolaşıp duruyor. O zaman bu- rada çok iyi niyetli olabilmek mümkün mü acaba. Mutlaka değil. Bu- rada, Türk ekonomisinin bir dar çevre tarafindan ele alındığı bu dar çevre tarafindan ydlardır üretim ekonomisinden reel ekonomıden rant ekonomisine çevrildiği bir gerçektir. Bu çalışanlar da bence sıstemın çok belırlı ortaklan, ajanlandır. - Ekonomi tam dibe vurmuşken halktn üzerine bir deyeni vergi- ler bindiriliyor. Siz bir iktisat teorisi uzmanı olarak, küçülen ekono- milerde vergilerin artunlmasuu,yeni vergüergetuümesini doğru bu- luyor musunuz? - Ekonominin, özellikle reel kesimden şiddetle faize ve üretmeyen parasal kesime kayması, parasal politikalann uygulanmasıyla ilgili. Tüıkiye yıllardan ben bu parasal polıtıkalar çemberi içinde bu işı gö- türüyor. Friedmancı polıtıkalar. Ikincı Dünya Savaşf ndan sonra ve 1970'li yıllara kadar Baü'nın Keynesçi politikalannm başansızlıkla- n üzerine inşa edilmıştir, ama tüm bunlar Türkiye gibi ekonomik alt- yapısı tamam olmayan, gerçek kapıtalızme geçemeyen, gerçek üre- tim cemberine giremeyen ve her şeyden önemlisi de bir burjuva sını- fi olmayan bir ülke için yanlış, erken ve önce ışler. Onun ıçın sadece parasal polıtıkalar yeterü değil. Tüıkıye'de mali polıtikalann. daha doğ- rusu bu polıtikalann tümü ve bızun çok klasık anlamda -yaptsal uyum" ya da "yapısal değişün" dedığimız ekonominin ve halkın yapısını de- ğiştirecek önlemlenn beraber gelmesi lazımdn-. Tüm piyasalann ku- rulması için, çok iigınçtır ki, Hayek gibi bir liberal ve Keynes gibi devleti daha işin ıçine sokan bir ekonomi bilgını anlaşırlar. Onlar için piyasalann tümü seıbestleşse bile güç- lenmesi gereken devlettir. Piyasalann altya- pısını kuran, denetleyen devlettir. Işte biz, bütün bunlan yapmadan birdenbire parasal bir ekonomi içine girdık. Bu, sözüm ona pi- yasa ekonomisiydi. Ama bu işi piyasa eko- nomisinin gereklerini yerine getinneden, alt- yapılannı gerçekleştirmeden yaptık. Tanzl etMsi 1 - Siz sıklıkla "Tanv etktsi" kavramından söz edersiniz. Bunu bize açar mısınız? -Tanzi ilginç bir ltalyan ekonomist. 60 yıl kadar önce. özellikle sıkışık dönemlerde ve bizim "durgunluk" dedığimız dönemlerde vergi önlemı getırmenm vergi gelirlenni art- tınnayacağını, tam tersıne vergiyı, ekonomı- yi kayıt dışına çıkaracağını, vergi geurlerinin azalacağını, ülkenin ıhracat ve üretim potan- siyelinin düşeceğını, ortaya attığı teonsiyle ispat etmiş. Gerçekten 60 yıl sonra bile Tan- zi'nin teonsinin doğru olduğunu bizzat ya- şıyoruz. Geçen yıl Türkiye'de "MaH Mflat" denilen bir şey ortaya atümıştı. Ben, böyle önlemlerin vergi gelirien- ni arttırmayacağını, aksine azaltacağııu, veıginin kayıt dışına kacaca- ğını söylemiştım. Bu dediğım oldu. Oyle olduğu için de bugün ek ver- güer ahnması zonmluluğu doğdu. Bugünkü vergıler o gunkü hesap- sızlığın sonucudur. Geçen yıl vergilerin artmış gibi görünmesinin nedeni asünda birön- ceki büançolar yüzündendır. Mali Mılat ortaya atüdığı sırada 1998 bi- lançolan iyi olduğu için 1999'daki vergi gelırien yükseldı gibi görün- dü. Ama doğal olarak veıgi gelırien 2000'de düştü. Dolasıyla da ek vergüergetirilmesi zonmluluğu doğdu. Ülkenin gerçek problemı, ka- mu gelınyle gıden arasındakı dengesızliktir. Siz yeteri kadar kamu ge- liri toplayamıyorsunuz, toplamak için altyapı önlemlerini almıyorsu- nuz, çok olan giderlennizı de düzgün biçimde denetleyemıyorsunuz. Harcama kalitesini yükseltmiyorsunuz! Kesin Hesap Kanunu şu an- da TBMM'de görüşülüyor; kimse faıkında değil. Bütçe kanunu gün- demde bile değil. Oysa bütçe bir ülkenin ekonomisi açısından en önemli gösteıgesidır. - 24 Ocak \an beri arahklaria istikrar tedbirieri alımr, ama sonuç- ta hiçbiryere vanlmaz. Bu istikrar tedbirieri ne oluyor? Buhariaşı- yormu? •Bakın, piyasa ekonomisi zaten istikrarsız bir ekonomidir. Yeni kla- siklerin ve eski klasiklerin söylemlerinin aksine, Keynes, yukardan bir Tannsal elin müdahalesiyle bu işin düzelmeyeceğini söyler. Haklıdır. Piyasalar ıstikrarsLzken siz bir de parasal katkılan onun üzerine ekle- yerek daha da istikrarsızlaştınyorsunuz. Para bir yerde ciddi bir şınn- ga, bir doping. Ama o dopingi çok iyi kullanmak lazım. Sizin ciddi müdahalelerde bulunmanız lazım ki piyasalar süreklı dengede dursun. Özellikle bizimki gibi gelişen ekonomilerde bu böyledir. Kaldı kı Uzakdoğu'da bunu gördük. ABD bile ciddi sıkıntüar geçirdi. O ne- denle piyasalan o kadarboş bırakmaya, ilgisiz davranmaya gerek yok. Işte, devlet onun için var; devlet onun için önemli. Eskiyle kıyaslar- sanız, yeni klasiklerde devlet ve para unsuru o kadar fazla yoktu. - Türkiye'de GayriSafiMilliHasda'nm (GSMH) yüzde 80'inü- Jusunyüzde 20si arasındapaylaşnnlıyor. Bütün resmikaytdarda bu- nu görüyoruz. Bu nasü iş? - Iktısatta ideal gelir dağılımı diye bir şey yok. Aynca bunun hesa- bı da çok zor. Ülkenin istatıstık kayıt sistemı, kanunlan, piyasalan. ge- lenekleri, görenekleri önemli unsurlar. Türkiye'de gelirin ne kadar doğnı dağıtıldığmı hesaplayamaz dunimdayız. Aynca bu, Türkiye'de gelinn adil dağıtıldığı demek değil. Tam aksine, görülüyor ışte. So- kakta çocuklar dilenirken, insanlar açlık sınınnda yaşarken öbür yan- da koca cıpleriyle ortada gezen, gece kulüplennde eğlenen, Papenno- on gıbı yerlerde yiyip içen bir suııf var. Ben insanlann eğlenmesine karşı değilim. Ama ülkede sosyal adaletı yerleştirmemek, hukuk dev- letini ortaya koymamak, özellikle gelirin dagüunuu çok acmamaya özen göstermemek, sonuçta bu istıkrarsızlıklara yol açar. Gini katsa- yısı dedığimız teorik bir veri var. O veride gelirin bire bir dağılması ya da sıfira yakm ornıası lazım. Oysa bu katsayı Türkiye'de yanm. Ya- ni Türkiye'de gelir, yan yanya adil dağıtüıyor. Sizin sorunuzda söy- ledığiniz yüzde 80, yüzde 20 oranlan ne yazık ki doğru. Bugün yaşa- dığımız bütün sorunlar, çekişmeler, sürtüşmeler aslında bundan ileri geliyor. Burada tanhsel maddeciliğe atfta bulunmak istiyonım. Her şeyi ekonomiye mi bağlamak lazım? Siyasetin bunda payı yok mu? Tür- kiye belki iyi yönetilmemiş, ama bir numaralı sorunu; kalkınmamış- lık, gelişmemişlik, ekonomik sınırlann aJtında olmak. Biz o noktada siyaseti suçluyonız. Çünkü bızimle aynı durumda olup bizim önümü- ze geçen Güney Kore gibi, lspanya gıbı, Italya gıbı ömekler var. "Se- >ir sürati" dediğimiz bir kavram var. Uçagm kalkıştan sonra yüksek- te en güvenlı seyir süratim tutturması, koltuk başına, mıl başına birim maliyetınin düşmesi; ekonominin, ülkenin istikranyla ilgili. Işte Tür- kiye'yi yönetenler bugüne kadar bunu yapamamış. Türkiye'nin eko- nomik seyir süratı çok istikrarsız. Bankaların durumu - ÖzeUeştirilen devlet bankalan, sahipleri tarafindan hortumUm- dıktan sonra yeniden kamulaştınldüar. Böyle bir düzen nerede gö- rülmüştür. Bu bankalan kurtarmak içinyeniden vatandasın cebi mi boşaltüacak? - Bugün söz edılen 10 milyar dolar herhalde hepımizın cebmden çı- kacak. Kamu bankalan için bir 20 milyar dolardan daha söz edilıyor. Toplam 30 milyar dolar. Neredeyse 200 mılyar dolar olan GSMH'nin yüzde 15'i. Inanımıaz bir rakam. Istanbul Metrosu'nun 661 milyon dolara mal olduğunu düşünürseniz bu parayla kaç tane metro yapıla- bileceğini hesaplayabüirsiniz. Bu kadar beceriksizlıkle, göz göre gö- re bir sınıfi zengin etmekle, bir takımı, bir dar çevreyi tutmakla işler bu hale getınlemez. Bu bankalar ışin başından beri bu durumdaydı, bugün bu dununa gelmiş değüler. Yüzde 140 faiz vermek ya da yüz- de 140'la borç vermek ekonominin yapısma aykın. Enflasyondan ann- dınhnış faizin yüzde 25 olduğu bir ülke yok. Olduğu ülkeler de zaten ıflasın eşıgine geldi Tarihte Arjannn, Brezüya, Meksika, Rusya'yı gör- dük... Hepsi aynı nedenle çöktü. IMF formüHerl - Peki, IMF neden döne döne aynıformülleri veriyor? - IMF'nin de elinde başka formül yok. Ekonomide bilgi bu kadar. Elektronik gelişmeyle teorideki gelişme birbirmı tutmadı. Ama Tür- kiye'yi yönetenler göz göre göre, bunlan büe bile son 20 yıldır bu ha- talan yaptılar. Ama özellikle de son 10 yıldır... Şimdi birtakım üst ku- rumlara merak sardık. Bir de Bankacılık Üst Kurulu var. Bu üst ku- rul kurulmadan önce de Bankacılık Yasası'nda bu bankalann baştan açımıaması, açüırsa da bunlann çok ciddi denetim altında tutulması- m kayda bağlayan maddelerin getirümesi gerektiği defalarca yazüdı, söylendi. Ama oradabütün meseleyönetimle ilgili. Bankacılık bir fur- yaydı. Buna ek olarak devlet bankalannın kredilerini 35 grup paylaş- tı. Maliye Bakanlığı'nm geçen yılki rakamlanna göre 1999'daki ver- gi geurlerinin tamamı, 25 milyann üzerinde mevduatı olan 25 bin ki- şiye ödendi. Böyle bir aksaklık, dünyanm neresinde var? Bunun adı ekonomi yönetimi mi? Aynca bu adamlar 20 yıldır aynı arlamlar - Yani bu 25 bin kişi, 70 milyon kisinin sıründanpek çok şeyipay- laşıp köşeyi mi dönûyorlar? - Bu gerçek çok net. - Peki, bu tür hortumlamamn hiç miyapünmı yok? - Var, tabıi. Ama bütün bunlan yapanlann yanlanna, yaptıklan kâr kalıyor. Biliyorsunuz, son yıllarda Tüık ekonomisinin pek çok jönü vardı. Tıpkı Türk fılmlerinın jönleri gibi.. Bir de kötü adamı oynayan AhmetTank Tekçegibi aktörler vardı. Ben son dokuz yıldu" Türk eko- nomisinin Ahmet Tank Tekçeiiğini oynadım. Bugün bu dunıma gel- dik. Herkes bana "Ahmet Tank Tekçe hakh" diyor. Haklı da, bu du- nıma gelmek marifet mi? Ekonomi duvara toslatıldı, dövıze de garan- tı verilerek tarihte ilk defa utanılacak bir iş yapıldı. Dövize garanti ve- riyorsunuz, o zaman açıkça üzerinizde vesayet var demektir. - Bu son karariaria Türkiye 'nin ekonomik bağunsızuğı tümden git- tt'mi? - Ekonomik bağımsızlığı gıtmıştır. Devlet olarak şimdıye kadar mevduata, Türk Lirası'na garanti verildi. Ama şimdi kalkmış dövize garanti veriyorsunuz. O zaman IMF tarafindan verilen 10 milyar do- lar bize değil, borçlu olduğumuz bankalara bizim ödememiz için ve- rilen bir çeşit kurtarma parası. Ekonomik bağımsızhğımız gitti. Çu"- pınmamızın nedeni bu. O nedenle bu kadrolann en kısa zamanda ye- nilenmesi gereğinin birileri tarafindan duyulup hemen harekete geçil- mesini görmek istiyonım. - Türkiye'ye kdavuzluk eden Dünya Bankası "Türkiye doğruyol- da " diye ilan ediyor. Yoksa Türkiye 'nin küavuzu karga mı? - Dünya Bankası nın haklı olduğu yerler de var, ama elinde başka formül de yok. Ekonomi -büıminde başka araç yok, bunlan düzelte- cek... Aynı hatalara aynı formüller veriliyor. Ama aynı hatalan aynı formüller tutmuyor. Onun için Dünya Bankası, IMF, G-7 yeni yapı- lanma ıstedı. Bizim gibi ekonomilen kınlgan olan ülkelenn, arük IMF ve Dünya Bankası fonlanna başvurmamalan ıstendi. Bu da önemli bir gelişme. Ama onlar da yeni çözümler bulabılmış değiller. Demin de söyledığim gibi, ekonomik teknolojide önemli boşluklar var. Eskıden dünyada ticaretle büyük sennaye hareketı bire birken bugün bire yüz altmışa çıktı. Mevcut sistemler bunu yakalayabilmış değil. Orada da teoriye geri dönelim. Kari Mari da dahil olmak üzere, klasiklerin at- ladıklan çok önemli bir nokta var. Yeni iktisatçılar biraz görmüş. Ser- maye kaynaklan da dahil olmak üzere kaynaklar eskıden mobıl değil, statikti. Yani ınsan, toprak, sermaye statiktı. Ama bugün sadece top- rak statık. Diğer bütün üretim faktörlen hareketlı. Sennaye de sınır- lar arası gıdıp geliyor. Sennaye de, emek de, hızmet de küreselleşiyor. Dolayısıyla toprak hariç, üretim faktörlerinin uluslararası olması ye—) ni bir dünya ekonomisi, yeni bir uluslararasılaşma ve yeni ekonomi tiplen ortaya çıkardı. Örneğin şimdi "yeniekonomi" dedığimız "e-eco- nomy" denilen bır kavram var. ABD bunda şu anda önde. Ama bunun da temeli tam oturtulmuş değil. Türkiye'nin payı - Clkderin, dünyanın GSMH'sini paylaş- ması konusu var. Türkiye'nin bundakipayı nedir? -Bir ekonomik ağırlık formülü var. Bu for- mül uluslararası kuruluşlarda sermayelerdeki kotayı belli ettiği gibi birde ekonomidekı ağır- Uğı ortaya koyuyor. Bu formüle göre Türki- ye'nin dünya GSMH'sinde yüzde 0.5 kadarbır ağırlığı var. ABD'ninkı yüzde 18. Bütün me- sele, esas milliyetçılik, Türkiye'nin dünya GSMH'sindeki payını yüzde l'e çıkarabil- mek. Yani bu, Türkıye'nin ekonomisıni bır misli arttırmak anlamına gelir. Bugün Türki- ye'nin GSMH'si 200 milyar dolarsa hedefbu- nu400 milyar dolara çıkarmak otmahdır. Eko- nomi kayıt dışı diye övünmeye de gerek yok. Böyle bir marifet olamaz. Son günlerde krizi kara para kurtardı, gibi söylemler nerede du- yulmuştur? Esas milliyetçilık, bu ülkeyi sev- mek, bu ülkemn dünya GSMH'sındeki yüzde 0.5 olan paymı yüzde 1 'e çıkannaktır. Siz, şimdıye kadar, ekonomik bakımdan güçlü olan ülkelenn politik açıdan güçsüz oldukla- nnı hiç gördünüz mü? Bu olabilir mi? Ben, " Politika yoktur. Politika ve sosyal hayat bunun içinde değfldir" demi- yorum. Ben konuya tarihsel maddecilık açısından bakıyorum. Hatta birileri beni Marksıst olmakla da suçlayabilirler, ama değilim! - Peki, Türkiye'nin esas sorunu ekonomik mi, yoksa siyasi mi? -Hep düşünüyorum. Acaba Türkiye ekonomik istikrara kavuştuğu dönemlerde mi siyasi istikrara kavuştu, yoksa siyasi istikrara kavuş- tuğu dönemlerde mi ekonomik istikran yakaladı. Tarihe baküğımız zaman ikisimn de bir arada olduğunu görüyoruz. TürgutÖzaL "Tûr- kjye'nin dövizi bitince ihtüal ohır" demışti. Çok da yanlış değil. Bu- gün döviz sıkıntısı oldu, hemen antidemokratik bir şeyler konuşuüna- ya başlandı. Bunlar birbiriyle iç içe geçmış şeyler. Ekonomik denge- sizlikler sosyal dengesizlikleri, sosyal dengesizlikler de siyasi denge- sizliğı getiriyor. Siyasi dengesizlik de yeniden ekonomik dengesizlik doğuruyor. Bu noktalan Keynes bile bazen görememiştir. Ülkelerde ıstihdam olursa her sorunun halledileceğini düşünmüştür. Eksik istih- dam bile olsa yeterlidir, demıştir. Marx bunu hiç görememiştır. Dcti- sadi teoriler modeldir. Modelcilik de çokyeni gelişmiş bir kavram. A- m^ model her zaman gerçek hayata uymuyor. Size bir örnek vereyim. Ben geUrini armnrsam "X" kişi otomobüıni değiştirir, diye bir model yapıyorsunuz. Ama o "X* kişi otomobil değil de uçak alıyor. Ya da "X" kişi tasarruf etmeye başhyor. Işte bu da modelinize uymuyor. O nedenle bütün o modeller kuramlara uymamışür. Ekonomıyi tamm- larken, ınsanın refahını arttırmak, diye tanınüıyoruz. lnsanı tarumlar- ken de beklenen davranışlarda bulunacağını düşünüyoruz. İnsanlann kahplaşmış davramşlan yok. Bu, belirli gelir düzeyinin altındaki in- sanlar ıçın çok daha farklı boyutlar alıyor. Sosyal patlamalar, kınlgan- uklar, aşuı uçlara sığınmalar görülüyor. ABD'li Younggıbi sosyolog- lar bunu izah ediyorlar. Dünyada yaşama sının insan için günde bir dolar. Bir dolann altında yaşayan insanlann etnikkökenlerine, dim kö- kenlerine döndüklerini söylüyorlar. Bu çok tehlikeli bır gelişme. Yıl- hk geürleri 800 ile 1000 dolar arasında olan insanlann nasü davrana- cakkm bellı olmuyor. Genç nüiusu ve ekonomik sıkıntılan olan bü- tün bölgelerde sürtüşmeler var. 2000 ve 2015 yülan Tüıkiye 'nın np- kı uçağuı pistte yürüyüp havalanması dönemi. Türkiye'ye eskiden ya- kın ekonomüeri olan Italya, lspanya gibi ülkelerbu dönemi aştüar. Tür- kiye'nin ise onlan yakalayabümek için bu 15 yıl içinde yüzde 7-10 kalkınması lazım. Ûstelik Türidye dinamik, nüfusu genç bir ülke. O kalkınma akımmı yakalarsa uçak kalkabilir. Yoksa uçağı yere çakabi- liriz. O nedenle de ülkenin çok iyi yönetilmesi gerekiyor. Türk politi- kacısının da dünyaya açık, bügiyi ön planda tutan bir yapıya sahip ol- ması lazım.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle