23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 ARALIK 2000 PAZAR OLAYLAR V 1J olay.gorus@cumhuriyet.com.tr Af\etkisi ya Verilmelidir M.İskcndcr ÖZTURANLI A dalete, anayasaya, ka- mu vıcdanına aykın bi- çimde çıkanlan af ya- sasının Çankaya tara- findan geri çevrilmesi büyük bir kamuoyun- ca sevinçle karşılandı. Bilindiği gibı Adalet, insanoğlunun yüzyıllar boyunca benimsediği birerdem- dir. Tüm büyük clüşünürler adaleti erdem- lenn en güzeli olarak nitelemişlerdir. Sokrates, Piaton ve Aristotetes adaletin önemıni büyük bır beceriyle gündeme getirmişler, adaletsiz bir toplumun mut- lu olamayacağıru İsa'dan beş yüz yıl ön- ce söylemişlerdir. Adalet, o günden bu- güne değennı hiçbir zaman yitirmemiş- tir. Her yerde ve her dönemde "Tan- n'aın en sevdiği evladı" olarak nitelen- mış, adaletten aynlmanın insanlıktan aynlmak olduğu düşünülmûştür. Eski Yunan bilgelerinden Krator'un güzel bir masalı vardır. Bu masalda zen- ginlik, zevk, sağlık ve erdem ohmpiyat oyunlanna çıkanlır. Birincı gelene ödül olarak altın elma verilecektir. Hepsi de altın elmayı isterler. Zenginlik, "enyük- sek iyinin kendisi oiduğunu, iyi olan her şeyinzenginlikksatınalmdığını" söyler. Zevk, elma benımdır der, "çünkü zen- gjnfikyahuzbeıüeldeetınektçinisteniıf Sağlık, onsuz hiçbir şeyın olamayaca- ğını, zenginliğin de yararsız olduğunu belirtir. En sonunda erdem, ötekilerin üçünden de üstün olduğunu anlatır, doğ- Hukukçu ' ruluk ve a«aleften?ay«lan bir kişinın. yalnız zengnKk, zevk ve sağlıkla mut- luluğa ulaşamayacağını kanıtlar ve al- tın elmayı kazanır. Kuşkusuz bu bir ma- saldır. Masaldır, ama her şeyin erdem ve adalete dayandığım gözler Önüne seren bir masaldır. Konuyu hukuk ve adalet açısından ele alırsak yığın yığın olumsuzluklar çı- kar karşımıza. Once, adalet örgütünün durumu yürekler acısıdır. Adalet duy- gusu sarsılmıştır. Yargı organının ceza- landırdığı bir kişiyi parlamento, koşul- lan oluşmadan, zarara uğrayanlann duy- gulannı düşünmeden sahvermektedir. Atatürk'ün en büyük eserim dediği Mec- lis, yürekleri sızlatan, adalete ve top- lumsal gerçeklere aykın yasalar çıkar- maktadır. Siyasal ıktıdar, hak ve adalet duygusunun bilincine varamadığı için, bu duyguya aykın af yasalannı yürür- lüğe koymaktadır. Anayasada değişik- lik yapmadan doğru dürüst bir af yasa- sı çıkaramayacağı için de getirdiği ya- sanın adına bir aldatmacayla "şarth sa- bvenne" demektedir. Bilindiği gibi adalet, "bir utusun ya- şayan hak anlayışıdır''. Yasalar çıkanlır- ken bu nokta üzerinde durmak gerekir. Çünkü ulusun hak anlayışına aykın bir yasa, yasa değildır. Cezaevlerindeki hü- kümlüleri yanya ındirmek amacıyla, içeride kaldıklan takdirde kargaşa ya- ratacaklan endişesiyle çıkanlan bir ya- saya, yasa denebilir mi Jıiç? Türlü siya- sal pazarlıklar sonucunda çıkanlan bir yasa, yasa sayılır mı? Son şartlı salıver- me yasası da, işte böyle bir yasadır. Ki- mi hükümlülerin cezası kaldınlmış, ki- mi cezalar ertelenmiş ve indirilmiştir. El- lerinde nesnel bir ölçek yoktur, esen rüzgârlara göre karar verilmiştir. "Sen şunlan bağışlarsan ben de bunlann ba- ğıştanmasına ooay veririm" düşüncesi egemen olmuştur. Her parti kendi ada- mını çıkarmaya çalışmıştır. Nesnel öl- çülerle değil, kişisel ve partisel hesap- larla hareket edilmiştir. Bilindiği gibi geçen yıl çıkanlan böy- le bir yasa "Anayasaya, hukuka, adale- te ve kamu vkdanına aykmhğT nede- niyle Cumhurbaşkanlığı'nca veto edil- mişti. Gerçekten de söz konusu yasa hem adalete hem de kamu vicdanına aykınydı. Toplumun tepkisini çeken çe- teler ve mafyalar yasadan yararlandı- nlmış, düşün suçlulanndan çoğu bağış- lama dışında bırakılmıştı. Siyasal suç- lulan aftan yararlandırmayan bir yasa- nın adaletli olması olanaksızdı. Çağdaş dünyada adi suçlulann değil, yalnız si- yasal suçlulann bağışlandığı göz ardı edilmıştı. Oteden beri kader kurbanı adı verilen adi suçlular bağışlanmakta, dü- şünce suçlulan ile siyasal suçlular kap- sam dışı bırakdmaktaydı. Oysa asıl ba- ğışlanması gerekenkr düşünsel ve siya- sal suçlulardı. Ne varki Anayasa'nın 14 ve 87. mad- deleri bu gibi suçlulann bağışlanması- na izin vermemektedir. 1982 Anayasa- sı'nın 14. maddesi düşünceyi suç say- mıştır. 87. maddeye göre de düşünen insanın bağışlanması olanaksızdır. Bu ne- denle doğru dürüst bir af yasası çıkan- lamadığı için, erteleme, şartlı salıverme gibi adlar yaratılmaktadır. Şimdiki ya- sa da aynı sakatlığı taşımaktadır. Düşün- ce suçlulannın bir kısmı salıverilmek- te, bir kısmı içeride kalmaktadır. Yapı- lacak şey, bu maddeleri değiştirdikten sonra, toplumsal yarar varsa, koşullar da elverişliyse, bir af yasası çıkarmaktır. Bu çağdışı maddelerin bulunduğu bir Tür- kiye'de, adını ne koyarsanız koyun, ada- letli ve kamu vicdanını yaralamayacak olan bir af yasası çıkarmak olanaksız- dır. îste bunun içindir ki, geçen yü çı- kanlan af yasası da, bu yıl gerçekleşti- rilen şartlı salıverme de toplumda çal- kantılar yaratmıştır. Çünkü hırsızı, uğur- suzu, adam öldüreni, trafik canavarla- nnı bağışlayan yasa, düşünen insanı ba- ğışlamamıştır. Bu anlaşılır şey değıldir. Bilmeliyizki af yasalan, ertelemeler, şartlı salıvermeler kesin çözüm değildir. Ülkemizın köklü bir hukuk ve adalet reformuna gereksinimi vardır. Ama kırk yüdan beri böyle bir reformdan söz edil- mekteyse de bir türlü sonuç aknamamak- tadır. Başbakan SuatHayri Ürgüplü, 26 Şubat 1965 tarihinde Meclis'te okudu- ğu hükümet programında "sosyal ha- vatta rahartıgın, adalette süratve verimin sağtanmasT amacıyla önemli yasalar- da değişiklik yapılacağını söylemiş, "ça- ğını yitirmiş Türk Ceza Vasası'nın yeni anayasanın esprisioe getirüeceğini'" be- lirtmiştir. Aradan 35 yıl geçtiği halde te- mel yasalardan hiçbiri değiştirilmemiş- tir. Yurttaşlar Yasası, Borçlar Yasası ve Ceza Yasası olduğu gibi durmaktadır. Bu konuda tasanlar hazırlanmış, ama Mec- lis'ten geçirilerek yasalaştınlamamış- tır. Bilindiği gibi 1965'lerde dünyanın en çağdaş bir anayasasına sahip bulunu- yorduk. Ne yazık ki daha sonraki dönem- lerde bu anayasa yerle bir edildi. Ceza Yasası anayasanın esprisine uydurulaca- ğına anayasa Ceza Yasası'nın esprisine dönüştürüldü. Şimdi yapılacak şey, öncelikle kapsam- h bir anayasa değişikliğidir. Çünkü 1982 Anayasası Türk insanına yakışmayan, Türk toplumuna yaraşmay an bir anaya- sadır. Sonra da adalet örgütünü yeni baş- tan düzenlemek, köklü bir adalet refor- muyla temel yasalan değiştirerek çağ- daş normlara uydurmaktır. En önemli- si de, vakit geçirmeden af yetkisini par- lamentonun elinden almaktır. Çünkü af siyasal bir sorun değil, daha çok hukuk- sal bir sorundur. Sıyasetın işi değil, hu- kukun işidir. Cezanın amacı insanı dört duvar ara- sına kapatmak değil, aynı zamanda top- luma kazandırmaktır. Suçlu, topluma kazandınldığı zaman salıverilmelidir. Hükümlülerin tümünü serbest bırakmak sakıncahdır. Hangi aşamada salıverilme- si gerektiğini somut biçimde saptayacak organ da yargı organıdır. O nedenle şart- lı salıverme ya da af yetkisi parlamen- todan ahnarak mahkemelere verilmehdir. Adaleti, adalet örgütüne bırakmaktan başka çıkar yol yoktur. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Masum Bir Dosya!1 Bağışlanabilecek suçlar vardır, hiçbir zaman ba- ğışlanamayacak olanlar da!.. Bir insanı öldürmek böyle bir suçtur. Bir kişiyi ya da birçok kişiyi bile bi- le, isteyerek, hesaplayarak öldürmek idamlık bir suç- tur... Idam cezası kaldınlsa da suçun ağıriığı değiş- mez, yaşam boyu hapistir en azından verilecek ce- za... Hele o "katiller" işledikleri suçlar kesinleşmiş olan- lar ya da mahkûm edildikleri halde şu ya da bu ha- frfletici nedenleıieyakayı kurtaranlar... Öyleleri de vari Kaç kez idama mahkûm olmuş, ama yine de suçu kanıtlanamadığı için serbest bırakılmış!.. Aylar önce bu sütunda Ankara'da çıkan "Edebi- yat ve Eleştiri" dergisinde yayımlanan ilginç bir lis- teden söz etmiştim. TBMM'ye seçilmiş bazı kişile- rin listesi... Adalet önünde hesap vermeye çağnlmış cinayet sanıklan... Kimi mahkûm olmuş, sonra ge- nel afla özgurkjg&tavuşmuş.-kjmtnin tşledtği suç ka- nıtlanamamış, ama kamunun gözünde "cani" sayıl- maktan kurtulamamış... Koskoca bir liste! Adlar, partiler, işlenen suçlar bir bir yaalıydı. Okurlanma der- ginin adresini de vermiştim. Geçen gün MHP'Iİ birmilletvekili çıktı kürsüye, de- mediğini bırakmadı. Ecevit'ın "vafan haınlerinikur- tarmakgibı alışkanlığını" açıkça dile getirdi. Bir baş- bakana böytesine ağır bir söz söyleyen kişi elbet par- tisinden atılmalıydı. Ne oldu? Hiç ses seda yok!.. MHP Genel Başkanı'nın gençlik arkadaşıymış! "Edebiyat ve Eleştiri" dergisinin Temmuz-Ağustos 1999 sayı- sında yer alan "Masum Bir Dosya" başlıklı bölüm- de Ali Güngör için şu bilgi verilmişti: '13Nisan 1'970tesolgörvşlü Dr. Ast. NecdetGüç- lü'yü ibrahim Doğan adlı ülkûcüyle birlikte öldür- düğü ileri sörüldü. Olayda kullanılan 6815296 seri numaralı silah, Jandarma Teğmen Mustafa lleri- soy'a aitti. Altınbilek ve llerisoy MHP Genel Mer- kezi'nde ülkücûlere özel harp eğitimi veren subay- lardandı." Yıne aynı dergide son seçimde TBMM'ye giren ba- zı MHR FP, ANAP, DYP milletvekillerinin adı ve kün- yeleri yer almıştı. Bu kişiler dergide çıkan yazıya hiçbir tepki gös- termediler. Benim yazıma da Hayır o dergide ya- zılanlar yanlıştır" diye oir düzeltme bile gönderme- diler. Ali Güngör'ün Meclis kürsüsünden yaptığı o ko- nuşma, konuyu gündeme getiımeseydi bu kişilerin ağır suçlar işledikleri, fakat şu ya da bu yoldan öz- gürlüğe kavuşup milletvekili seçildikleri akla bile gel- meyecekti. insan düşünüyor, milletvekilliğine aday olmaya kalkan bir yurttaş savcılıkça incelenir, seçil- meyi hak edip etmediği araştınlır, öyle "temiz" kâ- ğıdı alır. Ben adı geçen kişilerden gerekli biraçıklamayap- malannı beklerim. "Edebiyat ve Eleştiri" dergisinin Temmuz-Ağustos 1999 sayısındaki bilgiler doğru mu, yanlış mı? Gerçekler ortaya çıkmalı ki, Türk seç- meni kimleri seçip seçmediğini anlasın! Sesleniş Prof. Dr. Cengiz ERTEM Genç öğretmen unutma! Seni önemsemeyen bir düzen anlayışı içinde, güç koşullarda görev yapıyorsun. Toplumu me- talaştıran, insan beynini parçalayan, bireyi hor- layıp aşağılayan, parayı, maddi çıkarlan insan- cı değerlerin önünde tutan, dahası bu değerleri yok sayan bir ortamdasın. Ama yılma. tnsanımı- zın ateşli alnına konan bir çift dudaksın sen, unutma! însanımızvn yüreğini besleyen damar- lan açacak olan sensın "Çöfleri güzel kılan şev; bir yerinde gjzfi btr kaynağm var oiduğu dfişfin- cesjdir." Bu düsünceyı sarsma. Çünkü o kaynak sensin. Korkma! Korkulann en tehlikelisı insa- nın kendinden korkmasıdır. unutma. Nânm Hik- met ne diyordu. anımsa: "Tavşan korktuğu için kaçmaz,kaç&ğıiçiDkor)uuf Gerçek fatıhlerken- dılennı fethedebılenlerdir, unutma... Kendini, öğrencilerinin saoa kolayca ulasabi- lecekleri düzeyde tut. Çevrene bak. Bu güç işi . çok az kişinin haşarahildiğini göreceksin. Sen ba- şardığında, keodiııegûvenen kuşaldar yetiştirmiş olacağını unutma. Öğretimin dört duvar, bir kara tahta ve tebe- şirle sınırlı olmadığını unutma: Her yerde ve her koşulda öğretmensin, unutma. Toplumdaki acılan unutma. Yılkı atlannı düşün... Uçaklardanbalyabarya aülan hayvan yemlerini alabilmek uğruna birbir- lenni öldüren insanlan anımsa... Tren raylannın ortasına düşen simit parçalannı kapabilmek için, ağır ağır dönen demir tekerlekler arasına uzanan minik elleri anımsa. Kimilerinin sadaka olarak bile vermeyecekleri üç beş kuruşu, yavnısunun bir yıl daha uzayan eğitimi için biriktiremeyen ve kapına gelip ağlayan babayı anımsa. Karan- lık, umutsuz dünyasının tek ışığı olan okuluna, arkadaşlanna ulaşabilmek için kışın dondurucu soğuğunda karlara bata çıka yürüyen, dağlarda, tepelerde kilometrelerce yürüyen çocuklann las- tık ayakkabılar içindeki çıplak ayaklannı anım- sa. Analann yüreği tükenmez mi, dağlann etek- lerindeki kar gibi ıçten ıçe erunez mi, sor ken- dine. Bir de dönüşü var bu işin. Çetin kış günle- rinde, okul çıkışlannda, ayncalıklı öğrencileri al- maya gelen kocaman lastik tekerlekli araçlann o çocuk ellerle nasıl taşlandığını anımsa. Yine de yaşamından daha değerli bir şeyin olmadığı- nı düşünüyorsan yaşamının da bir değeri kal- mayacağını unutma. Sen tüm çocuklan sevgiyle kucakla, insanlı- ğı öğret, bir türkü söyle onlara "ağrtsE". Öyle birtürkü ki Abdullah Akay'ın dediği gibı, "Ba- npuüatsm.'' Başkalannmsanakarşı obnalanna aldınna. Ovi- <fiushaklı. "OnlaryahıızkeDdüerindenv^ııadır- İçindeki donmuş kalıplan parçalamayı unut- ma. Konfiçyus ve Kafka. kullanacağın en kes- kin baltalan gösteriyorlar sana: kitaplar ve çiçek- ler. Ve sevgi... Unutma! Yabantopraklann ortasın- da açan narin bir çıçegı, şu acımasızca maddile- şen dünyanın tüm iğrenç silahlan, tanklan, top- lan gelse yerinden söküp atamaz. Ama o çiçek bir çocuğun masum ellenne bırakıvenr kendini. Genç öğretmen, sevmeyı ve özlemeyi unutma. Tüm olumsuzluklara. tüm güçlüklere karşın B«fv., ges'ın seslenişine kulak ver: Sev, özJe ve yaşa. "Bffinmeyen >oOar keşfet, güneşin tadina var. Çocuklarta oyna." Yolsuzluklar ve Saydamlık AM SERDARSayıştay Üyesi H emen her gün bir yolsuzluk ha- beri duyuyoruz. Neredeyse bi- rer adi olay gibi algılayacağız, ciddi ve vahim gelişmeleri... Kamu bankalanndan usulsüz kredi almalar, bankalann içini boşaltmalar, hayali ihracat yoluyla alınan vergi iadeleri, uyuştunıcu ve silah kaçakçılığı, ihale- lere fesat kanşnrmalar, rüşvet, irtikap, görevi ih- mal ve kötüye kullanmalar... Örnekleri çoğalt- mak mümkün. Bir de bunlara mafyanın devle- te kafa tutmaya başlaması eklenince yurttaşla- nn endişesi, korkusu daha artıyor. Şaşkına dö- nüyor. Yolsuzluklann sebepleri, çareleri konusunda çok degişik irdelemeler yapılmaktadır. Yolsuz- luğun, gelir dağılımının bozukluğundan, kısa , yoldan zenginleşme ve güç sahibi olma arzusun- dan, siyasi ve ahlakı yozlaşmadan, mevzuann ve yargının yetersizliğinden, denetimin etkisizli- ğinden ve benzerlerinden kaynaklandığı, bu ne- denlerin ortadan kaldınlmasıyla yolsuzluğa ça- re bulunabileceği ifade edilir. Bu tür irdelemeler doğrudur. Ancak sorunun temelini oluşturmaz. Bunlar aynntıdır. Onnanı bir tarafa bırakarak ağaçlarla uğraşmaya benzer Sorunun temelinde saydamhk (şeffaflık) bu- lunmaktadır. Saydam olmayan ortam karanhk- tır. Yolsuzluk en kolay şekilde karanlıkta yapı- lu-. Aydınlıkta, saydamlıkta yolsuzluk yapabil- mek neredeyse olanaksızdır. Herkesin gözü önünde hırsızlık yapamazsıruz. İşte Türkiye'nin yolsuzluk konusundaki en büyük handikapı, saydam bir devlet yapısına sahip olmayışıdır. Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün 99 ülkeyi kapsayan araştırmasında Türkiye'nin 10 üze- rinden 3.6 ile Filipinler, Mozambik ve Zambia gibi ülkeler grubunda 54'üncü sırada olduğu belirlenmiştır. DPT'de bir uzmanlar grubunun yaptığı çalışmada ise 100 üzerinden 49 puan al- dığı hesaplanmıştır. Gerçekten Türkiye'de hemen hemen hiçbir şey saydam değildir. Başta kamu maliyesi say- dam değildir. Kamu maliyesi, bir yandan yeni kamu kurum ve kuruluşlan ile örgüüenmeler ya- parak bir yandan bütçe dışı iş ve işlemler yara- tılarak dağınık ve hantal bir hale gelmiştir. Bu- gün koordinasyon ve bakanhklar üstü fonksiyo- na sahip olması gereken Başbakanlık, devasa bir icracı bakanlık haline gelmiştir. Maliye Bakanlığı güdük bir duruma düşürül- müş, mali politikalar bu bakaniığın dışında oluş- turulmaktadır. Kamu maliyesi, Başbakanlık, Maliye Bakanlığı, müsteşarlık, Merkez Banka- sı, DPT, SPK, BDDK gibi bağımsız kuruluşlar dağınık, eşgüdümsüz bir haldedir. Bu alanda sağlıklı bilgiler bulunamamakta, olan bilgilere ulaşılamamaktadır. Kamu ve özel bankalann mali durumlan, sa- hipleri ve yöneticileri konusundaki bilgiler de saydam değildir. Gizlilik içindedir. Çok sayıda denetim örgütü olmasına karşılık, bunlar arasında eşgüdüm yoktur. Pek çoğu ba- kanlann denetim ve baskısı altında görev yap- makta, denetim sonuçlan uygulanmamakta, ka- muoyundan özenle gizlenmektedir. ABD'nin en büyük denetim örgütü GAO'nun raporlan kamuoyuna açıktır ve internette yayımlanmak- tadır. Devletin bilgilerine denetim elemanlan ve savcüar dahi sağlıklı ve yeterli bir şekilde ula- şamamaktadır. TBMM ve onun adına denetim yapan kuru- luşlar mali ve ekonomik gelişmeleri izleyeme- mekte, yeterli denetim mekanızmalan kunıla- mamaktadır. Yolsuzluk yapanlardan gereği gibi hesap so- rulamamakta, takip edilememekte, toplumsal unutkanlığa bırakıhnaktadır. Böyle bir kargaşa ortamı ve gizülik içinde yolsuzluk doğal sonuç- tur. Elbette toplumda kısa yoldan varlık ve güç sahibi olmak isteyenler bulunacakûr. Bunlara bir ortam sağlandığında, fırsat verildiğinde elbette yolsuzluk yapacaklardır. Yolsuzluk ve saydam- lık konusunda. TESEV gibi bir sivil toplum ör- gütü araştırma yapmakta, Ankara Ticaret Oda- sı başkanı nüfuz tıcaretı yapanlan açıklamakta- dır. Bugüne kadar devletin bir şekilde bunlara seyirci kalmasına karşın son günlerde, hiç olmaz- sa belli kişi ve gruplann gayretleriyle de olsa, olaylann üzerine gidilmeye başlamıştır. Bunlar güzel gelişmelerdir. Umanz yanm bırakılmaz. PENCERE Ben Polisin Çeviğini Severim.. Çivisi çıkmış Türkiye'de polis gösteri yürüyüşü yaparken nasıl slogan atıyordu: "Ya Allah Bismillah.. Allahü ekber.. Kana kan, intikam!.." Biri dedi ki: - Hükümet şükretsin, ya polis de "Kahrolsun IMF" diye slogan atsaydı?.. • Polis deyince akla ne geliyor?.. Trafik polisi mi?.. Narkotik polis mi?.. Karakol polisi mi?.. Cevik Kuv- vet mi?.. Herkes gibi yaşamda çeşitli polisle karşılaştım; kimi ermiş, kimi cahil, kimi iyi, kimi kötü, kimi ger- çekten polis, kimi maskeli haydut!.. Her meslekte öylesi de vardır, böylesi de!.. Polis bir değil, yüz de- ğil, bin değil, on bin değil, yüz bin değil... Kimi polis ne d'ıyor "Kana kan, intikam!.." Polis mi bu?.. • Yurttaşı savunmak için canını hiçe sayan polis bir değil, yüz değil, bin değil, on bin değil!.. Üç ku- ruş otuz paraya hayatını tehlikeye atan polisin si- lah donanımı da eksik!.. Sokağa dökülmeyi ne ka- dar kınasanız da bu gerçeği göz ardı edemezsiniz; ama, Çevikçilerin öncüleri ne diyorlar -Ya Allah Bismillah, Kana kan intikam.." Zamanlama ilginç!.. Ülkenin saygın Içişleri Bakanı polisten yetişme Sadettin Tantan, tüm yaşamında ıtle, uğursuzla, mafyayla, yolsuzlukla savaşımda efsaneleşmiş bir kişi!.. Kanlı Hizbullah örgütünün de canına okuyan Tantan değil mi!.. Polis otobüslerini tarayan alçak- lara tepki, neden Tantan baştayken sokağa çıkı- yor... Büyük kentlerin varoşlannda eskiden sabah- tan akşarna kanlı çatapat sürüyordu; PKK yenilgi- ye uğradıktan sonra kent eşktyası sinmişti ve Ba- kanlıkta polisin dertlerini tepeden tırnağa bilen bir Sadettin Tantan oturuyordu: Tam bu sırada polis otobüsünün taranması rastlantı mı?.. • - . Türkiye'de yaklaşık 200 bin polis var.. Silahlıbirkuvvet... Birinci silahlı kuvvet asker. Ikinci silahlı kuvvet polis.. Ve polisin en çeviği slogan atıyor "Ya Allah Bismillah.. Kana kan.. İntikam.." Ben polisin çeviğini severim... Ama polisin en çeviği sokağa dökülüp dinci slo- ganlarla silahlannı göstererek eyteme geçiyorsa, de- rin düşünmek gerek... •k Çevik Kuvvet iyi ki yürüdü.. Gerçekler ortaya döküldü.. Devletin iki silahlı kuvveti arasında görüntülenen çelişki, irticayı Türkiye Cumhuriyeti için en büyük tehdit sayan saptamanın siyah-beyaz fotoğrafiiaır. TÎYATRO YAZILARI Dikmen Gürün •Tiyatromuzun yapılanmasına yönelik tartışmalar, eleştiriler ve sorgulamalar... • Tîyatro Yasası, Ödenekli ve • Özel Hyatrolann sonınlan... • Ulkemizde tiyatro sanatına uygvdanan çağ dışı baskı ve sansür örnekleri... • FestivaÜer, konferanslar, buluşmalar ve bunlara ait izlenimler... 176 sayfa, 2.500.000 TL. Yayım Tarihi: Haziran 2000 MitosBoyut Tiyatro Yayınlan Ağa Çırağı Sok. 7/2 Gümüşsuv-u Istanbul Tel. 212 249 87 37; Faks. 212 249 02 18 Türkiye Gazetecıler Cemıyetı'nın yayınladığı gunluk Bizim Ülke sorunlanna ilışkın raporlanyla, araştırmalanyla, köşe yazılanyla, tarafsız haberleriyle sivil toplumlann gazetesı. Düzenli okumak için abone olun. Tel: 0.212. 511 08 75 StNCAN ASIİYE HUKUK MAHKEMESt'NDEN Esas No: 2000/467 Sincan Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 14.11.2000 ta- rih ve 2000/467 esas, 2000/854 karar sayılı ilamı ik Si- vas ili, Gürün ilçesi, Bağlrçay Mahallesı, Cilt: 0064, Sayfa:... Kütük: 0010'da nüfusa kayıtlı Kalender ve Meryem'den olma 18.4.1980 doğumlu Şıh Hanüt Do- ğan'ın ismı Hamit Doğan olarak düzeltilmiştir. llan olunur. 12.12.2000 Basrn: 76341 .imdi Hazır Karî İJ ısttuiıjinı^ s-mjıl mresıne kısa mesaj gonderır gihı j-fnaıl yolliiy;ıöılirsiniz. E maıl yailamah ıcm. teietonunuzun menusunden mesaj gondermeyı sec-.n. £^T^aıt Jüresı» 1 !! yazın. Sir bosiufe Ijırahin. 'Mes.ııınızı yJ2in. 5030 a gonüenn. Paturasıs. Sabıt ucrstsız. H A Z f f t K A R T T U R K C E L t N I Z M E T İ D İ R Ceömizden e-maıi yolîarken istersenız _ tşareîi yeftne # ve @ işareti yerîne de + keHarvabîlifsifJİz, Haztr Kart mobıîmaii ücretı e-mail baştna 2 kontördör. ANKARA 22. ASLtYE HUKUK IVLAHKEMESt'NDEN Esas No: 2000/166 Mehmet Torgay vs. adına vekili tara- fından Metsan Yapı Endüstri Tic. ve San. Ltd. Şti. aleyhine 14.000.000.000.TU1 ik alacak ve tazminat davası açılmış olup, davalınm adresi ya- pılan araştırmaya rağmen meçhul kal- dığından 24.1.2001 günü saat 09.45'te duruşmada bizzat hazır bulunması ve- ya kendisini bir ve- kille temsil ettinne- si, dava dilekçesi ve duruşma günü yeri- ne kaim olmak üzere ılan olunur. Basın: 76042
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle