Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17ARALIK2000PAZAR
10 PAZAR YAZILARI dishab(a cumhuriyet.com.tr
Almanya'da
kültür
arayışlan
Bad Canstatt, kaplıcalan kadar
şaraplanyla da ünlü. Neckar
Irmağı kıyısındaki semt Stuttgart
kent merkezine 10 dakika
uzaklıkta. Az ötedeki Mercedes'te
çalışanlann çoğunluğu Bad
Canstatt'ta oturuyor. Yabancısı bol
bir semt. Bu nedenle de
tutucu, sağ eğilimli partilerin oy
oranlan burada yüksek.
Anamuhalefet partisi Hıristiyan
Demokrat Birlik (CDU)
geçenlerde Bad Canstatt'ta yaptığı
bir toplantıda salonu tıklım tıklım
doldurdu. Konuşmacılann üzerinde
ısrarla durduğu iki konu Alman
izleyicilerin tansiyonunu sûrekli
yüksek tutmaya yeterliydi:
Tasarlanan yeni göç yasası ve
"Arük bizün de bir yönlendirici
kültürümûz olsun" istekleri... Şu
sıralar Almanya bu çok nazik iki
konuya kafa yormakta.
Günümüz Avrupa'sında "Itaryan
veya Fransız kühürü var"
diyebiliriz. Peki, ya Alman
kültürü? Almanya, Hrtier'den önce
dünyanın sayılı kültür ülkelerinden
biriydi. Tanınmış çağdaş
yazarlardan Hans Christoph Buch,
"Zengin bir kültüre sahip bu
toplumda Hitier'in iktidara
gekbilmesi ibret verkidir" der.
Savaş sonrası yeniden kurulan
Almanya'nın elli yıl boyunca bir
kültür bakanı olmadı. Çünkü
Almanya'nın kurulmasına izin
veren, anayasasını onaylayan
müttefîkler böyle istemişti. Her
eyalet kendi kültürünü kendi
belirleyecekti. Kültür bütünlüğü
olmayan ülkede kimlik bütünlüğü
olur muydu?
Antisemist olaylann ve yabancı
düşmanhğının sıçrama yaptığı,
tehlikeli bir aşamaya ulaştığı şu
günlerde sağcı kesimfh başlattığı
"yönlendirici Alman kültürü"
kampanyası yangına körükle
gıtmekten başka bir şey değil. Tam
uyum (asimile) yolunu bilinçh
açmak isteyenler her firsatta: "Biz
çok kültüıiû bir toplum
olmayacağız!" diye bas bas
bağınrken mayın tarlasına
girdiklerinin farkında değil. Bu
arada, ülkesinin monokültüründen
kurtulmak isteyen çoğu Alman
sanatçı da Paris ya da Londra'ya
STUTTCART
AHMET
ARPAD
kaçıyor. Oralann çok kültürlü
toplumunda verimli ve üretken
olabilmek için. Resmi verilere göre
2050 yılında ülkede yirmi milyon
daha az "saf kan" Alman
yaşayacak. Endüstriye gittikçe
daha çok yabancı işçi girecek.
Toplum yapısında değişiklikler
kaçınılmaz olacak.
Sayılan yirmi milyona yaklaşacak
yabancılann ülkede sözü daha çok
geçecek. Bir Fethi Gûlmeyen
Genelkurmay Başkanlığı'na,
Necmi Günebakan da Federal
Meclıs Başkaniığı'na
gelebilecek!
Bu "tehlikeyi" sezen tutucu
sağ, göç yasasını değiştirerek,
nasıl olacagını henüz
kendinin de bilmediği bir
"German way of fife"
gerçekleştirerek geleceğin
yabancılannın Almanya'da nasıl
yaşamalan gerektiğini şimdiden
belirlemek mi istiyor?
Kimi insanlan gelecek korkusu
sarmış gıbi. Hıristiyan
Demokratların Bad Canstatt
toplantısının sonuna doğru
tansiyon doruk noktasında.
Konuşmacılara bağınp çağıranlar
var: "On aln yü bu ülkeyi
yönettiniz, hiçbir önlem almadmız...
Müslümanlar Hıristiyanuğın
sonunu getirecek™ Üç bine yakm
cami yapımına izin verdiniz™
Türkler uyum istemiyor ki_.
Polonya'nın AB'de ne işi var? Rus
Yahudilerini ûlkeye nicin alıyoruz?
Yabancılar Alman
anajasasından yararlanmasın..."
Ülkede yabancı düşmanlan,
sadece NPD, DVU veya
Rep gibi aşın sağcı
partilerde örgütlemiş,
nüfusun yüzde 0.06'sı, yani
50 bini Alman değil! Bugün, iki
Almanya'nın bırleşmesinden on yıl
sonra, insanlan hâlâ eskı
Demokratik Almanya kımliği ile
Federal Almanya kimliği arasında
bocalayan bu toplumu huzursuz bir
gelecek bekliyor gibi...
Şu sıralar tutucu sağın tartışmaya
açtığı -yönlendirici Alman
kültürü'' o kadar içi boş bir
ka\ram kı1
Bakalım hangi kültürü,
kimlere nasıl kabul ettirecekler?
Bixente Lizarazu ve 'basta ya' ETA!1998 Dünya ve 2000 Avrupa futbol
şampiyonalannı seyredenler haürlayacaklardır.
Uzaktan GS'li Suat'ı andıran ufak tefek fıziğine
karşın, yeşil sahalarda dinamo gibi çalışan, aklı
ve vücuduyla arkadaşlannın enerjisine enerji
katan, Fransız Milli Takımı'nın sol savunma
oyuncusu lizarazu yu bildiniz, değil mi? Evet,
işte 31 yaşında - şimdilerde Almanya'nın Bayern
München ekibinde top koşturan Bask kökenli
futbolcudan "ETA" örgütü "devrim(ci) verg^â)"
istemiş. 1975'te diktatör Franco'nun ölümüyle
tspanya'nın "kara savfalan" çevirdiğinden beri
yaklaşık 700 kişinin ölümünden sorumlu tutulan,
^ETA = Euzkadi U Askatasuna / Bask Dryan ve
Özgürlük" örgütü, Fransa'nın Ispanya sırunyla
çakışan Bask bölgesınin Hendaye kenti
doğumlusu olan "ırkdışı"ndan yekûnü belirsiz
"dayanışma (!) haracı" talep ediyor. "Zengin
hain"ın suçu "düşman bir ülkenin miDi taknnında
oynamak". 6 Arahk'ta Paris'ten Bbcente
Lizarazu'ya hitaben yazılmış ve futbolcunun
babasına postalanmış bir mektupta: "Madem Id
halkinın haklannı bastıran bir devlete
hizmet edip 'Bask halkından çalınmış
paralarla yüksek bir gelire sahip'
ohnaktan utanmryorsun, öyleyse
savasımı için yeterB maU kaynaklan
olmayan, halkmın 'kurtuluş' örgütü
ETA'ya yardnn etmek zorundasm!"
Kamuya ve polise yansıdığı kadanyla,
ETA, "Bask dıyarrnın Fransa — —
yakasında bu tip haraç/destek
eylemlerine ilk kez alenen başvuruyor. Bayern
München kulübünden de varhğı onaylanan iki
sayfalık mektup (örgütün etrafına yılan dolanmış
bir balta armasıyla), ETA'nın artık 7 eyaletli
"büyük Bask ülkesi" hülyasına Fransa'yı da
soktuğunu kanıthyor. Zira bugün "devrimci
vergisi"ni milliyetçi (!) hayalleri için
kullanmaktan çekinmeyen ETA, PVN 6 Ulusal
Bask Partisi'nin (1895'te oluşmuş) külleri içinden
çıkarak kurulduğu 1959 yılında "Bask ditini"
yaşatmak temelinde Frarîkizme karşı mücadele
için dünya geldiğinde dönem vazgeçilmez
PARİS
UĞUR
HÜKÜM
öğelerinden biriymiş. tlk yülannda
"kır papazlan"nın bile desteğini
kazanmış olan örgüt, 1964'te,
Nazizm kurbanlığmın simgesi
Guernica'da (1937'de Alman
uçaklannın yerle bir ettiği kent)
gizlice, ünlü "Vatan Günü"nü
düzenliyor. 1967'den beri silahlı
— — — — şiddet yolunu seçen ETA, 30 yılda
kendi içinde antidemokratik,
mutlakiyetçi uygulamalardan çeşitli çevrelerle
oluşturduğu yolsuzluk, haraç, mafya tipi
ilişkilerine, son derece farklı konumlara kayıyor.
Resmileşmiş, kazanılmış hak olarak dünyada
hiçbir milli veya etnik azınlığın sahip olmadığı
haklarla donanmış Ispanya'nın Bask bölgesi,
hatta tüm Basklar adına hareket ettiğını söyleyen
ETA'nın bağımsızlık talebi, yöre halkının ancak
yüzde 20'si tarafından itibar görüyor. Ana
dillennde eğitim, resmi daire ve işlemlerinde
Baskça muamele yapabilecek kadar
tt
özerklqftirilmiş" bu bölge, Fransız Bask
Noel gelirken 'deli
dana' ortalığı sarsıyor
Almanya'yı dalga dalga saran,
günlerdır gündemden
düşmeyen 'deli dana şoku
şaşkmhğı' giderek büyüyor.
Yeni yıla girme hazırlığı
içindeki Alman milletini
şaşkınlığa ve paniğe sürükleyen
bu yeni 'şok' dalgası yüzünden
canının kıymetini bilen Alman
milleti, et tüketiminden korkulu
artık. Özellikle
dana ve sığır
etinden şüphelenip
her şeyi 'kuşku' ile
karşılıyor sokaktaki
vatandaş...
Almanya'nın
Schlesvveig-
Holstein — — —
eyaletindeki bir
çiftlıkte deli dana hastalığına
yol açan BSE virüsüne
rastlanmasının ardından, sığır
etinden kaçış bu ülkede çığ gibi
büyüyor... Yaklaşık 3-4 haftadır
devam eden bu BSE paniğı
nedeniyle halk balık ve hindi eti
tüketimine yöneldi. Bu arada
döner satışlarındaki düşüşüde
de görünce halkın artık topluca
'vejetaryen' olmaya
heveslendiği bir dönemi
yaşadığına ben de inanmaya
başladım. Her ne kadar
Ziraat Bakanı Kari-Heinz
Funke'nın, olayın ilk
günlerinde Hamburg'da yaptığı,
"Alman sığır etinden
korkmayuT şeklindeki
açıklamalar olsa bile, mıllet
yine de tedirgin ve bu
tedırginlik haftalardır sürüyor...
Pireyi deve yapmakta çok usta
'Alman medyası ise yeni
önlemler konusunda ikide bir
halkı uyanyor. Yeni yılın
eşiğinde böyle bir olayın patlak
vermesi en çok sosis ve salam
üreticüerini canevinden vurdu.
Satışlar düştü. Kasaplar adeta
çıldırdı. Gelgelelım bu arada
üst üste kontrollerin artmasıyla
birlikte yine bizimkilen
yakından ilgilendiren bir gerçek
de ortaya çıktı. Dinci kesimin
(!) paçası tutuştu. Yıllardır
pazar payını elinde bulunduran
ve 'minareB-ay yıldız-cami'
logolu ürünleriyle Türk
marketlerinin baş köşesindeki
'Itikat' sucuklarında domuz eti
bulunması Islami kesimi
telaşlandırdı! Firmaiflasın
eşiğinde... Bıtmedi. Bu arada
çocuklaruı bayıldığı
'Haribo'lann yapımında da
domuz yağı kullanıldığı
gerekçesiyle bütün Türk
bakkallanndan bu üründen
çekildi. Şimdi bu olaylara güler
misiniz, ağlar mısınız?
Evet, Almanya böyle saçma
sapan 'şpk'larla sallanıyor... Işte
bu son BSE skandah üstüne
Almanya'dakı çiftçiler toplanıp
"Bunun sorumhısu Avrupa
Biriigi'dir" dediler. Avrupa'daki
yapay yem ihracatının kontrol
edümesi konusundaki ihmalleri
yüzünden Fransa ve Portekiz'de
de BSE olaylannın ortaya
çıktığını bilmeyen yok. Öte
yandan Hollandalı bir virüs
uzmanı ise Almanya'da BSE
virüsü bulaşmış danalann
kesilip insanlara yedirildiğini
savundu ve ortalık işte bu
açıklama ile kanştı! Albert
Osterhaus adlı bu uzmanın
'Der Spiegel'e yaptığı
açıklamalar Alman milletini
şaşırth. Ve tonlarca yem,
Mainz'deki bir çimento
fabrikasında yakılmak üzere
toplanmaya başladı bile. ama ne
çare. Korku artık yüreklerde.
Bu arada, Avrupa Türk Döner
tmalatçılan Derneği'nden sonra
McDonald's da, kullandıklan
sığır etinin güvenli olduğuna
MUNIH
EROL
ÖZKAN
dair Alman gazetelerine çarşaf
çarşaf ilan verdi, ama nafıle.
Ortalık toz duman içinde
artık...Bu kargaşa içinde, yeni
yıl öncesi canlüık da gözden
kaçmayan Münih sokaklannda
hediyelik eşya sanşlannda
patlama söz konusu. Daha çok
cumartesileri yaşanan bu
curcunaya kanşmaya
başlıyorum.
Binlerce kravat ve
parfum
rekJamlannın
yapıldığı bir
ortamda insan hep
düşler kuruyor.
Uzaklarda
^ — ^ — bıraktığım
çocukluk aşkımın
mavi renklerden oluşan
hediyelik mumlar, çÜcolatalar
ve aşkımın çok sevdiği bir
likörü paketleyip yollama
düşleri ıçindeyim... Evet,
bizlerin uzaklarda deli dana
şoku ile yatıp kalktığımız,
u-kçılarla dertlendiğimiz şu
neşesiz ve
yabuzhk dolu günlerde Türkıye
de yeni acılarla kıvranıyor.
Bir türlü baş edilemeyen
enflasyon, cezaevlerindeki
ölüm oruçlan, yürüyüşler,
yanlış özelleştirmeler,
medyadaki kirlilik ve daha bir
yığuı olay bizleri de üzüyor.
Hüzünleri paylaşıyoruz...
Işte bu yeni yıl öncesi
gerginliğini azaltmak için hafta
sonlannda kendımi sokaklara
aüyorum...
Rengârenk vitrinler, Tal
caddesinin manzarası çok hoş.
Marienplatz çılgın yine...
Ve yağmur altında ıslanmak
güzel bir duygu... Düşlerimde,
kirpiklerini kırpıştırarak gülen
sevgili... Bir yerlerde Beatles'in
o ünlü "Let it be"si çalıyor..
Münih'te bir başka yılbaşı
öncesi curcunası arük
yaşanan...
Lübnan'mbaşkentiBeynıt'un merkezine tam 20 metre
> i i k s e k
i i ğ m d e b i r Noe
"ı a
ğacı yerieştirikü. 1973-1990
yıDanarasndaki içsavaştan beriilk kez meydanaNoel ağaakuruhıyor. Ağaan kurubnasıvesüslenmesi
için çok sayıda işçi saatlerce çahşü. Yüzde 70'i Müslüman, yüzde 30'u ise Hıristiyan olan ülkede,
halk hep birlikte Noel'i, ydbaşuıı ve Şeker Bayramı'nı kutiayacak. (Fotoğraf: REÜTERS)
yöresine oranla belırli bir "geri kalmışhk olgusn"
sergiliyor. Fransız Sosyalist Partisi Bask Bölgesi
Sözcüsü François Maitia diyor ki:
"Öncenkle eğitim sistemleri rümüyle zayıflanuş.
Her türiü kamu hizmetinde gerileme yaşanıyor—"
Geçen çarşamba Avrupa Parlamentosu'nun 2000
Yılı Sakharov Özgür Düşünce Ödülü'ne layık
görülen ETA karşıtı (özellikle şiddete karşı),
hukuk devleti ve demokrasi yanlısı, "Basta ya /
Yeter arük!" sivil Bask hareİceti önden, fılozof
Fernando Savater. "Terörist ETA'nm Fransa'da
nispi bir koruma' görmesi, yasadışı faaliyetkrinin
yeterince cezalandınlmaması düşündürücüdür.
Son zamanlarda Fransa ile tspanya arasındaki
işbirliği olumlu sonuçlar vermiştir. Fakat
Fransa'nın daha çok gayret göstermesi
gerekmektedir. Franco zamanında henüz
doğmanuş olan ETA'nın şimdiki yöneticüeri
gerçek politik militanhktan ziyade, Amerikau
şiddet fıhnleri yönetmeni Tarantino'nun, 'born
kıllers' -adeta- 'katıl doğan çocuklanna' daha
yakm~" sözleriyle görüşlerini özetliyor.
Öte yandan, "Ben önce Baskhyım,
sonra Fransız, sonra da
Avrupahyım'' diyebilecek kadar
Bask kökeniyle ıftihar eden, nüfus
kütüğündeki "Vmcent" kayıtlı
Fransız ismini Baskça
*Bixente''yle değiştirebilecek
denli içten, aynı zamanda Fransız
Milli Takımı'nın en "entetektüeT'
futbolcusu diye tanınan Lizarazu,
"devrünci vergi" tehdıdi
karşısında ne düşünüyor henüz
bilmiyoruz. Ancak ETA'cılann
bugüne kadar tehditlerine aldınş
etmeyen çok sayıda kişiyi yalnızca
işadamı, küçük tüccar, esnaf,
yönetici, memur değil, her sınıf ve
tabakadan (ne hikmetse kilise
mensuplan hariç!) insanı gözlerini
kırpmadan öldürdüğü bilinen bir
gerçek. (Yalnızca 2000'de 21
kişiyi temizlemişler!) Filozof
Savater'in belirttiği gibi, "Devrim
ve bağımsızlık adına yapılan
şantajlann ardında yatan gerçek,
parava olan aşk." Hele hele
Lızarazu'nun yalnızca dünya ve
Avrupa şampiyonluğu vesilesiyle
kazandığı primin 1 miryon dolar
olduğunu hatırlayacak olursak.
Daralan av alanlan ve kolay para
kazanma sevdası her "ûlkû"ye
baskın. Milliyetçilik sağ olsun!...
Bu yazıyı yazma nedenimizi de
belirtelim de içimiz rahatlasın.
Olguyu iyi tanıyan Türkiye
kamuoyuna olayın nasıl
yansıtıldığı, neredeyse Ftan&a'da
yaşadıklarımız kadar ilginç.
ETA'nın yasal kolu Herri
Batasuna Partisi'ne yakın Bask
kökenli Avrupa vekili
olabileceğini, son dönemde kasıtlı
olduğu kadar ıyıce azınlık teşkil
eden bazı grup veya kişilerin de
yalnızca maddi çıkarlar için böyle
girişimlerde bulunabileceğini
iddia ediyor. En azından kuşkulu
bir durum için ipuçlan veriyor.
Gel gör ki bızim basın
göstermeden çalakalem yazıyor.
"Terör örgütü ETA-
Lizarazu'dan... 'devrim vergisi'
istedL" (Hürnyet, Akşam
14/12/2000)
"_3ask topraklannın bağnnsızhğı
için mücadele eden ETA^.
Lizarazu'dan 'devrim vergisi'
istedL" (2000'de Yeni Gündem 14/
12/2000)
"Basta ya" ETA ve medya!
Karagöz, Jan Klaassen'la buluştuGölge oyununun kaynağı Güneydoğu
Asya ülkeleri olarak kabul edilir.
Türkiye'ye gelişi hakkmda ise değişık
görüşler vardır. Bunlardan birisi Orta
Asya'da «kor koJçak", "çadır hayai"
olarak bilinen oyunlann gölge oyunu
olduğu ve oradan göçlerle Anadolu'ya
getirildiği görüşüdür. Diğer görüşe göre
1517 yılında Mısır'ı alan Yavuz Sultan
SeHm'in Türkiye'ye getirdiği gölge
oyunu sanatçüan yolu ile girdiğidir.
Oyunun bas kişisi Karagöz ve
Hacivat'tır. Karagöz halkın ahlak ve
sağduyusunun temsilcisidir. Hacivat ise
medrese eğitimi görmüş, kaypak,
düzene uyan birisidir.
Kukla ise konusunu günlük yaşamdan
ve edebi hikâyelerden alan
bir hareket ve hacim oyunudur. 14.
yüzyıldan bu yana oynanldığı
büinmektedir. Baş kahramanı tbiş ve
Öıtiyar'dır. tbiş kurnaz ve hazır cevaptır.
Ihtiyar ise varlıkh bir kişidir.
Belçika'run Flaman bölgesinde ve
Hollanda'da yüzyıllardır oynatılan
kuklalardan yaşlı Jan Klassen
"lhtiyar'"ı, Katrijntje ise birazcık
"tbiş''i andmyor.
Geçen hafta sonu Karagöz ve
Hacivat'ın, Belçika'nın 2. büyük kenti
Anvers'te, Belçikah kuklalarla
buluşması planlanmıştı. Türkiye'den
gelen, Karagöz, Hacivat, Tuzsuz Çelebi
ve bir Zenne, vize vb. gibi hiçbir
zorlukla karşılaşmadan Belçika'ya giriş
yaptı. Anvers Belediyesi Sanatsal ve
Kültürel Çahşmalar Koordinatörü
Carlos Theus, konuklanna küçük bir
şehir turu atnrmaya ve bir cafede oturup
Anvers'in meşhur birası De Koninck'i
içirmeye kalkışmasaydı Hacivat'ı
cafede unutmayacakö.
Anvers Atatürkçü Düşünce Derneği
Sanat ve Kültürel Etkinlikler Çalışma
Grubu'nun. "Türk çocuklanna
unutulmak üzere olan Karagöz oyununu
tanıtmak ve Belçika halk gösteri
sanatuun bir örneği olan kuklalarla
Türk gölge oyununu birlikte izledikten
sonra her ikisini karşılaştırma olanağı
sunmak" amacıyla düzenlediği
etkinliğe, Hacivat'ın cafede
Belçıkalılarla entelektüel tartışmalara
dalması nedeniyle, Karagöz sadece
yanındaki Tuzsuz Çelebi ve bir
Zenne'yle katılabildi.
Daha önce Türkiye'den
10 Çocuk Kitabı
yazannı Türk çocuklan
ve velileriyle buluşturan
Anvers ADD'nin, ATA
Çocuk Kulübü kurma
yolundaki ikinci
etkınliğme katüım — ^ — ^
beklenenın çok
üzerinde oldu. Carlos Theus,
miniklerirnize "kukla yapmamn ve
oynatmanm ne kadar kolay olduğunu"
örnekleriyle gösterdı.
Tunus'tan getirdiği bır yeniçeriyi,
Belçikah ve Yunan askerlenni ve Praglı
bir savaşçıyı çocuklara tanıttı.
Karagöz'ün aslında manda veya deve
derisinden yapıldığını ve orijinalinin
küçük boyutlu olduğunu arumsatan
Carlos Theus, kartondan ve büyük
boyutta Karagöz yapmayı ve
oynatmayı öğretti. Aslında mum
ışığuıda oynatılan Karagöz,
tepegöz ışığımn yansıtıldığı büyük
perdede birazcık modernleştirilerek
sunuldu.
Merakla beklenen an sonunda geldi.
Anvers ADD'nin etkin Belçikah
üyelerinden öğrermen Annie-Ross
Hofkens, Karagöz'ü, Belçikah kuklalar
Jan Klaassen ve Kartrijntje ile
tanıştu"dı. Belçika'nın Flaman
bölgesinde ve Hollanda'da oynatılan
bu kuklalardan yaşlı Jan Klaassen, cahil
ve sürekli hata yapan birini, Katrijntje
ise Jan Klaassen'i uyaran akıllı bir
çocuğu temsil ediyor. Kısa bir öykü
canlandıran Belçikah kuklalar,
gösterilerinı miniklerle birlikte şarkı
söyleyerek
tamamladılar.
Anvers Atatürkçü
Düşünce Derneği Sanat
ve Kültürel Etkinlikler
Çalışma Grubu Başkanı
emekü öğretmen Iffet
Karaçalık, "bu tür
etkinlikleridüzeıılihale
getireceklerini ve
mutlaka bir ATA Çocuk Kulübü
oluşturacaklarmı" söyledı. Ben
dernekten Hacivat'ı Anvers cafelerinde
aramak üzere aynlırken gösterinin
bitmesine karşın, çocuklanmızın bir
kısmı Karagöz çizmeye, bir bölümü da
Carlos Theus ile birlikte kukla
oynatmaya devam ediyorlardı.
Hacivat'ı bir cafede biraz çakırkeyif bir
halde buldum. Irkçı Vlaams Blok
(Flaman Bloku) taraftanyla tartışmış.
Hacivat'a Anvers'in ırkçı partinin kalesi
olduğunu anlattım.
Hacivat da bana "Bizim oyunda
Arnavut, Yahudi, Çerkez, Kürt ve Laz
BRUKSEL
ERDtNÇ
UTKU
tiplemeleri var. Şimdiye kadar ırkçıhğa
rasdamadnn" dedi. Hacivat, ırkçılan
Anvers'teki Kardeş
Türküler grubu konserine davet etmiş.
"Gelsinler de Anadolumuzdaki kültür
mozaiğini görsünler. Ermenice. Rumca,
Kürtçe ve Türkçe rürkülerin
kardeşhgine tanık olmalannı istiyorum"
dedi. Sonra da "Irkçı parti, partimize
ırkçıhk yapüryor diye diğer partüer
akyhine da\a açmış. Bunu niye
yazmaduı" diye bana çıkıştı.
tkı saatlık Belçika deneyiminden
sonra bana pazar yazısı konulan
sıraladı: "Belçika'run tekrardan
göçmen almak istediğini de yaz."
"Scifo'nun dramatik futboJu bırakma
öyküsünü yaz. Türki>e"de çok sevilir,
hatta Beşiktaşh Mehmet'e Şifo
Mehmet lakabını taknlar."
"Hollanda'dan kaçıp Bdçikah çiftçüerin
başma musallat olan ve yirmi dokuz
kovunu öldüren kurdu yaz."
"Brüksel'de seksen çeşit çete
olduğunu mutlaka kaleme aL"
"Orta Avrupa'dan gelen kız ve erkek
çocuklann Belçika'da seks pazanna
sürüldüğünü kesinlikle araşbr." Sen ne.
biçim yazarsın?
"Cumhuriyet öğrermenlerinin
Belçika'da cami lokallerinde ders
vermek zorunda bırakıldığuu, hatta
cami derneği yöneticilerinin
öğretmenlerimizi Atatürk'ten
bahsedilmemesi konusunda uyardıgmı''
nıye yazmadın?
Hacivat'ı güçlükle susturabildim.
Sonra Bruksel'deki "Nâzım Hikmet
Gecesi"nde buluşmak üzere anlaşıp
aynldık.