Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16 ARALIK 2000 CUMARTESİ
HABERLER
DUNYADA BUGUN
ALİ SİRMEN
Demokrasimize Orman
Dayanmaz
Orman Mühendisleri Odası Başkanı Salih Sön-
mezışık'ın feryadı, dünkü Cumhuriyet'te yayımlan-
dı. Orman niteliğini yitirdiği gerekçesiyle orman ala-
nı dışına çıkanlan alanlann anayasaya aykırı olarak
kullanıcıya satıldığını söylüyor Sayın Sönmezışık.
Orman alanı dışına çıkantan arazi miktan 438 mil-
yon dekara ulaşmış durumda.
Aynca kamu yararı adı altında, 4 milyar 392 mil-
yon 451 bin metrekaresi bedelli, 4 milyar 872 mil-
yon metrekaresi ıse bedelsiz olarak çeşitli kişi ve ku-
ruluşlara tahsıs edilmiş.
Bunların 18 milyon metrekaresi üzerinde turistik
tesis kurulmuş. Güney sahıllerimizde örneklerini gör-
düğümüz bu tesislerin ekonomiye katkılan tartışma
götürmez.
Peki geri kalanı?
Geri kalanlannın mekanizmasını, Allah kendisin-
den razı olsun kayınbirader hazretlerinin son dolap-
lan sayesınde kamuoyu öğrendi. Orman alanlan,
"ihtiyaç" nedeniyle, "köy/ü"yetahsisedil'ıyor, muh-
taç köylü bir süre sonra yolunu bulup, bunu başka
"ihtiyaç sahiplerine!" devrediyor ve siz de fiyatlan
dolarla saptanan "bilmem ne korusu sitelerinin"
ilanlannı görüyorsunuz.
llanlarını gördüğünüz siteler, kamunun ciğerleri
üzerine oturtulmuş kâşanelerdir.
• • •
Popülizm yapıyorum sanmayın! Bu işin popülizm
kaldırır yanı yok. Hem "Kimi zenginler ormanlanmı-
zı talan ediyorlar" diye bağıımak, tam gerçekle bağ-
daşmıyor.
Çünkü ormanı talan edenler yalnız zadegân de-
ğil; sıradan yoksul halkımız da alıyor bundan payı-
nı.
Tabii ki, onun aldığı pay daha azdır. Ama ne gam!
0 da talan dışında bırakılmamıştır ve talandan pay
alma umudu her zaman canlıdır.
Işte alaturka demokrasinin talan sosyal adaletidir
bu.
Somut ömeğini, Boğaz kryılannda görebilirsiniz.
Bunlar kimi zaman Sarryer Büyükdere tepelerinde
olduğu gibi, zadegânın "uysa da uymasa da ko-
operatifi"' ve necip halkın mafya işbiriiğinin ürünü ge-
cekondu mahalleleri olarak yan yana dururiar; kimi
zaman da, Boğaz sırtlanndan karşıdaki varsıl tala-
nını tepeden seyreden halk talanının şahı Küçükar-
mutlu gibidirler.
Kendimi bildim bileli, orman yoksulu Türkiye'de
yeşil talanı sürer durur.
Sistem değişmedikçebunu kimseengelleyemez.
Hatta bir zamanlar kimilerinin "jakoben toplum mü-
hendisleri" olarak adlandırdıkları kimseler, anayasa-
ya orman talanını engelleyecek maddeler koydular.
Sonra ne mi oldu?
HiiiçL.
Seçilmişler anayasa değişıklıği yapıp, talanı sür-
dürdüler.
* • •
Bizim demokrasimize orman da dayanmaz, su
da, hava da.
Istanbul'un su işlerinden sorumlu olan ISKl'nin
ANAP'lı, sosyal demokrat ve RP'li olmak üzere bir-
birini izleyen, üç sorumlusu da, metropolün su hav-
zalannı korumanın tek yolunun bunlan Silahlı Kuv-
vetler'e devretmek olduğunu açık açık söylediler.
Bu uzman kişiler demokrasimize ormanın, hava-
nın, suyun dayanamayacağını biliyorlardı.
Uretime dayanmayan Türk demokrasisi, üretimi
hakça paylaşmak veya sömürünün sınıriannı belir-
lemek, hatta sömürünün kurallan içinde olmasına
dikkat etmek gibi kaygıtar taşımaz.
Türk demokrasısinde, mekanizma talana dayanır.
Iktidan ellerıne geçirenler, tıpkı Orta Asya'daki pod-
laç geleneğınde olduğu gibi, kendilerini seçenlere
talandan pay verrrlek zorundadırlar.
Sistem böyle olunca, demokrasi yeşili keser, ha-
vayı pisletır, içme suyunun içine eder, necip milletin
yoksulu ve fakiri bu eylemde elbirliği eder.
Yaşasın demokrasi, özgürlük! Yaşasın Özgürlük!
İstanbuVda 18
polis açığa alındı
tstanbul Haber Servi-
si - Istanbut Emniyet
Müdürü kazım Aba-
noz, Çevik Kuvvet Şııbe
Müdürlüğü'ne bağlı po-
lislerin 4 gün önce yap-
tıklan yasadışı yürüyü-
şle ilgili olarak 18 poli-
sin açığa ahndığını söy-
ledi. Yurtgenelinde açı-
ğa alınan polislerin sa-
yısı 70'e yükseldı.
Fatih Cumhuriyet
Başsav cısı Seyfettin Er-
dem tarafından "2911
sayılı Toplantı ve Göste-
ri Yürüyüşleri Kanu-
nu'na muhalefet" suçu-
na ilişkin başlatılan so-
ruşturma kapsamında
40 "provokatör" polisin
tespit edildiği açıklandı.
Müzekkerenin Istanbul
Emniyet Müdürlüğü'ne
ulaşmasının ardından,
tespit çalışmaları için
değişik birimlerden bir
komisyon oluşturuldu.
Güvenlik Şube Mü-
dürlüğü'nün yanı sıra
Çevik Kuvvet Şube
Müdürlüğü amirleri,
Personel Şube Müdür-
lüğü ıle Fatih tlçe Emni-
yet Müdürlüğü yetkili-
lerinin yer aldığı ko-
misyon, yürüyüş anında
çekilen görüntüleri izli-
yor.
Eyleme katıldıklan
tespit edilen Çevik Kuv-
vet Şube Müdürlü-
ğü"nde görevli polisle-
rin, soruşturma kapsa-
mında tek tek ifadeleri-
nin alınacağı belirtildi.
KESK: Tepkiler
demokratik değil
İSTANBUL / İZMİR
(Cumhuriyet) - KESK
Genel Başkanı Siyami
Erdem. Türkiye'de poli-
sin ağır şartlarda çalıştı-
ğım, ekonomik, sosyal
sıkıntılannın had satha-
da olduğunu ve stres için-
de yaşadıklannı bıldikle-
rini belirterek ",\ma so-
runu çözümleme üzerin-
deki yaklaşımları, de-
mokrasiden u/ak bir ze-
min üzerinde geüştirui-
yor" dedi. Üniversıte Öğ-
retim Üyeleri Derneği
Yönelinı Kurulu da polıs
örgütünün hızlı reorgani-
zasyona ve köklü bir eği-
tun programına gereksi-
nimi olduğunu belirtti.
KESK Genel Başkanı
Erdem. çevık kuvvet po-
lıslerinin yürüyüşüyle il-
gili olarak "Ne yazık ki
bu yürüyiişlerde ortaya
konulan talepler, istekİer
Türkiye'yi demokratik-
leştirecek. ileriye götüre-
bileeek, insan haklannı
kurumlaşüracak, bu ze-
ıııinde ekonomik, sosyal
haklann arandığı bir
içerik taşımıyor" dedi.
Içişleri Bakanı Sadettin Tantan, Çevik Kuvvet'i kışkırtanlan açıklayacaklarmı bildirdi
Kışktrhcılar çete bagLanbhANKARA (Cnmhnriyet Bürosu) -
tçişlen Bakanı Sadettin Tantan, baş-
ta tstanbul olmak üzere birçok kent-
te gösteriler düzenleyen Çevik Kuv-
vet polislerini "provoke" edenleri be-
lirlediklerini, bunlar arasında çeteler-
le bağlantısı nedeniyle atılan polisle-
rin de bulunduğunu bildirdi. Tantan,
Çevik Kuvvet otobüsünün taranma-
sıyla oluşan duygusal ortamdan ya-
rarlanarak polisi harekete geçirenlerin
kamuoyuna tek tek açıklanacağını
söyledi. Tantan'ın polisin eylem yap-
masını örgütleyen 8 kişiyi belirlediği
ve bunlar hakkında işlem başlattığı
öğrenildi. Çumhurbaşkanı Ahmet
Necdet Sezer, yürüyüşler konusunda
polislen uyararak "hukuk kurallan-
na uyulmasunn demokrasinin olmaz-
sa olmaz koşulu olduğunu" vurgula-
dı.
tçişleri Bakanı Sadettin Tantan, ts-
tanbul'da Çevik Kuvvet otobüsünün
taranması ve 2 polisin şehit edilme-
sjyle başlayan ve birçok kentte polis-
lerin "gövde" gösterisine dönüşen
yürüyüşleri değerlendirdi.
Çevik Kuvvet polislerinın gerçek-
leştirdiği yürüyüşlen "provokasyon"
olarak nitelendiren Tantan." Böyle bir
eylemitasvipetmek mümkün değüdir.
Bu görüntüler polisin başanlı çalış-
malannı. öz\erisinL güvenilir ve çalış-
kan inıajını çökerrmeye dönük bir
provokasyonun sahneye konulmasıdır.
Çe\ik Kuvvet'teki polisler bu provo-
kasyona gelmişlerdir" diye konuştu.
Provokasyonu dibenleyenlerin ta-
mamını belirlediklcrini kaydeden
Tantan, "Yakında tek tek bunlan ka-
muoyuna açıklayatağım" dedi.
Sadettin t"antan. dağıtılan çıkar çe-
telerinin ve onlarla işbirliği yaptıkla-
n için atılan eski polisler de dahil ol-
mak üzere polisin başanlı imajını göl-
gelemek içinfirsatkollayanlann oldu-
ğunu söyledi. Çevik Kuvvet otobüsü-
nün taranmasıyla ortaya çıkan duy-
gusal atmosferi bu kesimin kullandı-
ğına dikkat çeken Içişleri Bakanı,
"Çevik Kuvvet polisini, polisi tetikle-
diler. Çıkarlanna çomak sokulduğu
için. menfaat örgütleri dağrtıldığı için,
açığa çıktıklan için böyle bir provokas-
yon düzenlediler" dedi.
Devletın temeline dinamit koymak
isteyenler olduğunu anlatan Tantan,
ekonomik sıkıntılann. özlük haklan-
nın, lojistik destek sorunlarıtun da
böyle bir eylemi haklı çıkarmayaca-
ğuıa dikkat çekerek "O sorunlaruı çö-
züm şekli ve yeri sokak değüdir. Polis
bunlara karşı; hareket, polis canüası-
nın tamamma mal edilnıcnıeli" diye
konuştu.
Içişleri Bakanı Sadettin Tantan, Çe-
vik Kuvvet polislerinin eylemini ör-
gütleyen 8 kişinin belirlediğinı ve
bunlar hakkında ışlem başlattığını bil-
dirdi.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi, duruşmayla ilgili karannı daha sonra açıklayacak
GajdiMisındatemyizdurnşnuısı
ANKARA (AA) - tstanbul
Gaziosmanpaşa'da, 12-13 Mart
1995'te meydana gelen
olaylarla ilgili olarak iki
poUsin mahkûm olduğu
davanın temyiz duraşması
yapıldı.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi'ndeki
duruşmaya, mahkûm olan polis
memurlan Adem Alba>Tak ve
Mehmet Gündoğan'ın avukatı
tlbami Yelekçi katıldı.
Avtıkat Yelekçi savunmasında,
12-13 Mart 1995'te, bir
kahvehanenin taranması
sonucunda Alevi dedesi Halil
Kaya'nın ölümü üzerine
olaylann başladığını, Alevi
vatandaşlann bu olaya
tepkisinin çeşitli terör
örgütlerince kullaruldığını,
vatandaşlann kışkırtıldığını
söyledi. Gazi Mahallesi'nde
toplananlann güvenlik
kuvvetlerine, çeşitli ev ve
işyerlerine saldında
bulunduklannı ifade eden
Yelekçi, müvekkillerinin de bu
olaylan önlemek için bölgede
görev yaptıklannı, yapılan
saldınlara karşı kendilerini
savunduklanm kaydetti.
Adü üp raporu
Müvekkillerinin olayda
silah kullanmadığını, adli tıp
raporlannın bu yönde
olduğunu savunan Yelekçi, bir
an için silah kullanıldığı kabul
edilse dahi, olayda hayatını
kaybedenlerin kimin silahından
Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi, sanıklardan Adem Albayrak'ın,
4 kişiyi öldürmekten Türk Ceza Yasasııun (JCY) 448,50,463 ve
59. maddelerine göre 6 yü 8 ay ağır hapis cezasına, 4.5 ay süreyle
de kamu hizmetlerinden geçici mahrumiyetine karar vermişti.
çıkan kurşunlarla öldüğünün
tespit edilemediğini belirtti.
Avukat Yelekçi, "Yerel
mahkeme karannda, güvenlik
kuvvetierine saldın tespit
edilmiştir. Bu saldınya karşı
savunma durumuna geçilmiştir.
Savunma ve saldın arasında bir
nispetsizlik yoktur. Sanıklar
kendilerini savunmuşlannr,
ancak müvekkillerim olayda
silah kullanmamışlardır" diye
konuştu. Avukat Yelekçi,
müvekkilleri hakkındaki
mahkûmiyet karanmn
bozulmasını istedi.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi,
karannı daha sonra
açıklayacak. Çumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer, 23 Nisan
1999 tarihine kadar işlenen
suçlardan dolayı Şartla
Salıverilmeye, Dava ve
Cezalann Ertelenmesine Dair
Yasayı onaylarsa mahkûm
olan bu iki sanık da yasadan
yararlanacak ve cezalan
ertelenecek.
Mahkemenin karan
Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi,
sanıklardan Adem Albayrak'ın,
4 kişiyi öldürmekten Türk Ceza
Yasasf nın (TCY) 448, 50,463
\e 59. maddelerine göre 6 yıl 8
ay ağır hapis cezasına, 4.5 ay
süreyle de kamu hizmetlerinden
geçici mahrumiyetine karar
vermişti. Diğer sanık Mehmet
Gündoğan'ın ise iki kişiyi
öldürmekten yine ayru
maddeler doğrultusunda 3 yıl 9
ay hapis ve 2 ay 15 gün süreyle
kamu hizmetlerinden geçici
mahrumiyetine hükmedilmişti.
Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi,
davada yargılanan diğer 18
polis memurunun ise beraatını
kararlaştırmıştı.
Avukat Fikret Ilkiz, karara, yasalara aykın olduğu gerekçesiyle itiraz etti
DGM'nin yasağı sansür niteliğinde
tstanbul HaberSenisi -Cumhu-
riyet Gazetesi Sorumlu Yazıişleri
Müdürü Avukat Fikret tlkiz. tstan-
bul 4 No'lu DGM'nin ölüm oruç-
lan ve F tipi cezaevleriyle ilgili ha-
ber ve görüntülere yayın yasağı ge-
tirmesi karanna itiraz ederek kara-
nn yasalara aykın olduğu gerekçe-
siyle kaldınlmasını istedi. tlkiz,
DGM'ye sunduğu itiraz dilekçe-
sinde yayın yasağı konması için
hiçbir düzenleme bulunmadığmı
anımsatarak karann "sansür" ni-
teliğinde olduğuna dikkat çekti.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (T-
GC) de DGM'nin yasak karannı
"sansür" olarak nitelendirerek bir
an önce kaldınlmasını istedi.
tstanbul 4 No'lu DGM önceki
gün "terör örgütternün açıklaına-
lan, propagandalaru halkı kin ve
düşmanbğa tahrik. suç işlemeyeteş-
vik etmeye ve organize suç örgütk-
rinin korkutma, sindirme ve >ıkür-
ma gücünü artnrmaya yönefik ya-
ym >apılmasınm yasaklanmasuıa"
karar vermişti. Fikret tlkiz,
DGM'ye sunduğu itiraz dilekçe-
sinde yayın yasağının, 1982 Ana-
yasası'nın 28. maddesinin 1. fıkra-
sındakı "Basm hürdür, sansür edi-
lemez" ve 6. fikrasuıdaki "yargüa-
ma görevinin amacına u> gun ola-
rak yerine getirilmesi için kanunla
beortilecek sınıriar içinde. hâkim
tarafından verikn karaıiar saklı
kalmak üzere olav lar hakkında ya-
yım yasağı konamaz" hükümlerine
aykın olduğunu vurguladı.
'Yayınlara yasak ko\ uJamaz'
tlkiz, asıl, yayınlara yasak koy-
mannı yasak olduğunu, bunun tek
istinasının ise "yargılama göre\i-
nin etkiden uzak tutulmasma" yö-
nelik olduğunu, aksi halde ifade ve
halkın haber alma özgürlüğünü
tıpkı "sansür" gibi ağiT şekilde
tehdit eden suurlayıcı/önleyici bir
tedbirin kabul edilmiş olacağına
dikkat çekti. llkız. 5680 Sayılı Ka-
nun'un Ek 1. maddesinin,
TCK'nin 1,2 ve4. fasıllarında ve-
ya 311 ve 312'nci maddclerinde
yazılı suçlan \a da de\lete aıt gız-
İi bılgileri içeren basılmış eserlerin
"dağrtunı"nın önlennıesı ıle dağı-
tılmış yayının "toplatılmasr için
konulduğunu anlattı llkı?, yayın
yasağı konması ıçın bu maddede
hiçbir düzenleme bulunmadığma.
çünkü basın yoluyla işlenen suç
için yayımın gerçekleşmesi gerek-
tiğine dikkat çekti.
tlkiz, Türkıye Gazetecileri Hak
ve Sorumluluk Bıldirgesınin "Ga-
zetecinin sorunıluluğu" başlığı al-
tında düzenlenen maddede. "Gaze-
teci basın özgürlüğünü, halkın doğ-
ru haber alma, bilgi edinme hakkı
adına dürüst biçimde kullanır. Bu
amaçla her nîrlü sansür \e otosan-
sürfc mücadele etnıeli, halkı bu v ön-
debilgflendirmelidir" itadesının > -
er aldığını kaydetti. 1996 > ılında-
ki cezaevi olaylan ve ölüm orucu
sonunda 12 kişinin ölmesinin med-
yada yer aldığını belirten Ilkiz, ge-
çen yıllarda bu yayınlarla ilgili ya-
yın \ asağının konmadığını, ancak
yapılan yayınlar bakımından suç
işlendiğı iddiasıyla soruşturmalar
açıldığını anımsattı. tlkiz, tstanbul
DGM Savcılığf nın bu soruşturma-
lara ilişkin verdiği takipsızlik kara-
n gerekçesini şöyle anlattı: "Sa-
nıklann o günlerde Türkiyegünde-
mini işgal eden ve cezaev lerinde >a-
şanan olaylan kamuoyuna duynra-
rakve bilgilendirerek konu hakkın-
da de\ let görevükrinin ve çeşitli ke-
simdeki insanlann görüşlerini ala-
rak programlar hazuiayip göster-
dikleri anla^ılmıştır."
tlkiz, bu nedenle halkm gerçek-
leri öğrenme hakkına dayalı olarak
cezaevleri ve olaylar bakımından
Cumhuriyet gazetesi ve tüm yayuı
organlannı ilgilendiren yayın ya-
saöı karannın kaldınlmasuu istedi.
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR
Cevik Kuvvet MHP'li
Ülkücüleştirme polis
okullanndan başlıyor
lstanbul Haber Senisi
- Polisin MHP'li kimliği.
"Kana kan intikam",
" Ya Allah Bismfflah AUa-
hüekber" sloganlan ata-
rak 'korsan gösteri' yap-
masıyla ve Ankara Kızı-
lay'da tutuklu ve hüküm-
lü yakınlanna saldıran
ülkücü gnıba seyirci kal-
masıyla bir kez daha açı-
ğa çıktı.
Polisin ırkçı-şeriatçı
çizgideki siyasallaşması
yurttaşlar arasmda tedir-
ginlik yaratırken el-
deki veriler, teşkila-
tmözelliklel980'li
yıllardan sonra bi-
lınçlı olarak
MHP'lileştirildiğini
ve ülkücüleştirme-
nin polis okullann-
dan başladığını gös-
teriyor.
Polis okullanmn
bulunduğu seçim
bölgelerindeki se-
çim sonuçlan, ülkü-
cüleştirmenin okul-
lardan başladığını
kamthyor. Örnek
olarak, 18 Nisan se-
çimlerinde, Adile
Sadullah Mermerci
Polis Okulu ögren-
cilerinin oy kullan-
dığı Sanyer-Gü-
müşdere Köyü'nde
MHP'nin toplam
oylan diğer tüm
partilerin oyunu aş-
tı. Sadece 32 köylü
seçmenin bulundu-
ğu köyde, 533 ge-
çerli oyun 268'ini
MHP aldı. Polis
okulu öğrencileri-
nin oy kullandığı
Gümüşdere Kö-
yü'ndeki toplam 3
sandığın seçim so-
nuçlan şöyle: MHP
268, ANAP41,D-
SP124.FP65,CHP
20.DYP15.
1980'den sonra
hızlandı
Polisteki ülkücü
kadrolaşma, 12 Ey-
lüll980askendar-
besinin ardından
hızlandı. Pol-Der
adlı dernekte örgüt-
lenen solcu-demok-
rat polisler tasfiye
edilirken MHP'li
olarak bilinenler üst
düzey görevlere ge-
tirildi.
O dönemde An-
kara Emniyet Mü-
dürlüğü'ndc başkomiser
olarak göre\ yapan ve
DAL olarak bilinen kı-
sımda yaptığı işkenceli
sorgularla kamuoyunda
tanınmaya başlanan Ke-
mal Yazıcoğlu hızla yük-
selerek Emniyet Genel
Müdürlüğü'ne kadar
yükseldi. Kamuoyu, Ya-
zıcıoğlu'nu son yıllarda
"Ne öğrendiysem Al-
parslan Türkeş'ten öğ-
rendim" sözleriyle de ta-
nıdı.
Cahit Deniz
'Amaçlan
Tantan'ı
yıpratmak'
lstanbul Haber Servisi
- Ekonomist Cahit Deniz,
polis eylemlennın perde
arkastnda lçişlen Bakanı
Sadettin Tantan'ın savaş
açtığı "büyük bir ekono-
mik suç imparatoriuğui.
ve bunlarla bağlantıh çir
kar odaklannın olduğunu
söyledi. Cahit Deniz,
"Bakan Sadettin Tan-
tan'ın ve ekibinin müca-
dele ve operasyonlannın
bir amacı da Susurluk
baglantılarını ortaya ÇH
karmaktır*' dedi
Polis eylemlerinin arka
planmı gazetemize değer-
lendiren ekonomist De-
niz, Susurluk bağlantıla-
nnın ve suç örgütlerinin
ortaya çıkınlmasından ra-
hatsız olan güç odaklan-
mn bu eylemleri destek-
lediğini ve çeşitli illere
yayılmasını sağladığını
öne sürdü. Deniz, güç
odaklannın amaçlarını
şöyle özetledi: "Bu ey-
lemler, tabii ki ekonomik
suç imparatorluğunuıt
güç kaynakları. Içişleri
Bakanlığı'nca birçok isim
amnda gerçekleştirilen ve
benzerlerinin hazniıklan
sürdürülen bu suç örgüt-
leri başta tçişleri Bakanı
Tantan ve ekibini yıprat-
mak. Tantan'a destek ve-
ren kamuoyu desteğiniza-
yıflatmak. Buradan sonra
yine bu operasyonlara
destek verecek shil top-
lum örgütlerinin üzerine
daha baskıh bir biçimde
gitmek, bu kesimkre göz-
dağı vermektir. Bu güç,
ekonomik krizin de ger-
çek kay nağıdır."
oralcalislar@yahoo.com
Bazılan, gazeteciliği şöhret ve pa-
ra kazanma alanı olarak görüyorlar.
Ne diyebilirim ki! Onlar birer sanat-
kâr, her kıtığa girerek iktidar basa-
maklannı birer birertnTnanryorlar. Her
dönemde iktidarlann yanında olma-
yı, yani yukarıda kalmayı, yukandan
gelen baskı ve şiddetin sözcüsü ol-
mayı başanyoriar.
Ancak onlann unuttuklan bir şey
var. Bu meslegin içinde, idealleri
olan; özgürlüğe, demokrasiyetutkun
yüzlerce insan, yüzlerce gazeteci var.
Bu insani değerler için başlannı der-
de sokmaktan, mahkeme kapılannı
aşındırmaktan çekinmeyen, bu ülke-
nin yüz akı olan, sayıları bu adamlar-
dan çok daha fazla yazarlar, gazete-
ciler, aydınlar var.
Günlerdir, hatta aylardır, birçok
meslektaşımla biriikte 'ölüm'ü engel-
lemeye çalışryoruz. Türkiye'nin, ölüm
değil bir yaşam ülkesi olması için,
yüzlerce meslektaşımızın desteğiyle
ve onlann da duygulanna tercüman
olarak bir gayretin içindeyiz. Tabii ki
Yukandaki Arkadaş!..
bizim bu»yaptıklanmız asıl olarak mu-
halefet partilerinin, kitle örgütlerinin
görevi.
İlgili kitle örgütlerimizin yöneticile-
ri de bu işin çözümü için aylardır ça-
ba gösteriyorlar. Türk Tabipler Birli-
ği, lstanbul Barosu, Türkiye Mühen-
dis ve Mimar Odalan, F tipi cezaevi-
nin hücre tipi bir cezaevi olduğunu ve
temel insan haklarını çiğnediğini ve
değiştirilmesi gerektiğini, kendi mes-
leki ölçülerini ortaya koyarak açıkla-
dılar.
Bu koşullarda ölüm oruçlan başla-
dı. Cezaevterinde son yıllarda çok
acı olaylar yaşandı. Ulucanlar'da 10
siyasi tutuklu ve mahkûm öldürüldü.
Burdur'da cezaevi duvariarını yıkan
kepçe bir gencin kolunu kopardı.
Yüzlerce tutuklu ve mahkûm açlık
grevlerinde, uğradıkları saldınlarda
kalıcı hastalıklara yakalandılar ve sa-
kat kaldılar. Birçoğu, sağlık nedeniy-
le tahliye edılmesi gerekirken Adli Tıp
Kurumu'nun bürokratık çarkları için-
de cezaevlerinde öldüler ya da biz-
terin çabalarıyla ölumlerinden kısa bir
süre önce bırakılabildiler.
Benim gazetedeki odama hemen
her gün tutuklu ve mahkûm yakın-
ları gelir. Ontarın çocuklarının hangi
örgütlerden olduğu, hangi neden-
lerle suçlandığının ne önemi var? Ai-
leler, çocuklarının saçma sapan id-
dialarla mahkûm edildiğinı gösteren
dosyaları da yanlarında getirirler.
Meciis'te pankart açtığı için 'terörist'
sayılan gençlerin annelerini babala-
nnı tanıyorum. Çocuklann da bir kıs-
mını tanıyorum. Bir kısmı 'içerideki
arkadaşlarım'.
Manisalı gençlerin ailelerinden
tanıdıklarım var. Onlarla haberleşi-
riz. O çocukları da mahkemeler
uzun süre 'terörist' saydılar. Polis-
lerin işkence yaptığı Yargıtay kara-
nyla kesinleştiği için şimdi terörist-
likten kurtuldular. Ümit Kanlı ve
Banş Yıldırım'ın annelerini tanıyo-
rum. Onlann davalannın serüveni-
ni bir gazeteci olarak, bir insan ola-
rak, bir demokrat olarak izliyorum.
Ayşe Yıldınm ve Gülter Kanlı'nın
çabalarını biliyorum.
Banş ve Ümit ölüm orucundalar.
Onların ölüm orucunu bitirmeleri ve
bir sonuca ulaşılması için çaba sarf
ettim. Başlarına ölüm orucu bandı
bağlamış gençlerin bu eylemlerinin,
onları da incitmeyecek bir çözüme
ulaşması için çaba sarf edenlerin
arasına ben de katıldım. Ben sos-
yalistim, özgürlükleri ve demokra-
siyi savunurum ve siyasetin şiddet
kullanarak yapılmasını yaşamımın
hiçbir döneminde onaylamadığım
gibi bugün de onaylamıyorum.
Şiddete tek taraflı karşı değilim.
Siyasi nedenlerle şiddete başvu-
ranlara karşı olduğum gibi, devle-
tin şiddetine de karşıyım. Bunu
hemen her gün köşemde dile ge-
tiriyorum. Ben sosyalistim, insanım
ve gazeteciyim.
Bir etkim ve rolüm olur diye ölüm
orucunun bitirilmesi görüşmelerine,
Adalet Bakanlığı'nın, görüşmeleri
yürüten Meclis İnsan Hakları
Komisyonu Üyesi Mehmet
Bekaroğlu'nun ve ölüm orucun-
daki tutukluların isteğiyle katıldım.
Günler süren sınir törpüleyici bir
sürecin içinde yer aldım. Ne yazık
ki bunca çabaya rağmen ölüm
oruçlan bitmedi. Çok üzgünüm.
Bu arada, bu çabaları yürüt-
tüğüm için TV'ler ve gazeteler ben-
den söz ettiler. Yani birilerinin
deyişiyle 'şöhret' kazandım.
"Gebersinler" diyen kimi şöhret-
lerin incineceğini hiç hesaba kat-
madım.
Ne dersin içerideki arkadaş,
dışandaki arkadaş. yukandaki ar-
kadaş, şöhretli ve paralı arkadaş?..