17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 6 ARAUK 2000 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Düğme Başbakan Bülent Ecevit, binlerce polisin eylem yapmasına iliş- kin soru üzerine "biryer- lerden düğmeye basıl- ması olasılığmın akla geldiğini" söylemiş. Ah, şu düğme yok mu, şu bir türiü iliğe gir- meyen baş belası düğ- me!.. Halbuki iktidanmız ve Başbakanımız iyi niyet- li ve özgüvenli. Ege, Kıbrıs, Kürt sorunları- nın AB Katılım Ortaklı- ğı Belgesi'nde yer al- mayacağını ısrarla sa- vunuyor. Hop, bir düğ- meye basılıyor, her üç konu da KOB'a girive- riyor. Hükümet tam eko- nomiyi düze sokacak, birileri dedikodu çıkan- yor, düğmelerle oynu- yor, milyar dolartar göz göre göre uçup gidiyor. Koalisyon ülkeyi yö- netecek yönetmesine de, IMF ve Dünya Ban- kası olanak vermiyor. Kredi düğmesine basa- caklar ki işler rayına gir- sin. Başbakan'ın eşi naçi- zane af istiyor. Affın çık- ması kesinleşiyor. Baş- bakan, eşini arayıp "Müjde" diyor, "istedi- ğin oldu. "Oda onaylı- yor. "Evet, istediğim ol- du. " Af çıkıyor, tepkiler yükseliyor. Başbakan'ın eşi, birilerinin düğme- ye bastığını ima ediyor: "Bu benim istediğim af değil." Kim derse ki "düğme Başbakanımızın elinde değil" diye, haksızlıket- miş olur. Başbakanımız, makam masasının ya- macındaki bir ucu çay ocağına bağlı düğme- ye basıyor, buhan tü- ten limonlu ıhlamuru emrine amade. Düğme- ye basıyor, mis gibi ke- kik suyu masasında. Düğmeye basıyor, pa- şa çayı ve sütlü biskü- visi hizmetinde. Olay- lar, gerilimler, eylemler. Başbakanın canı sıkılı- yor, düğmeye basıyor, soğuk suyu geliyor. Başbakan içini soğutu- yor. Vatandaşa gelince... Gırtlağı düğüm dü- ğüm... Yutkunma zor- luğu çekiyor... Hiza Televizyonda bir gazeteci yorumu: "Türkiye 'de son günlerde gelişen eylemler, olay- lar değişime karşı bir direniştir." Değişimden ne anlıyormuş, açıklıyor: "özelleştirmelere, tanm reformuna, AB sürecine karşı direniş..." Yoruma bak, hizaya gel... ISIK KANSl [email protected]. Anayasa değişikliği gündemdeydi. Hazır- lanan taslak bir-iki maddeyi kapsıyordu. Si- yasi partiierin kapatılmasının zorlaştırılması, 12 Eylül yasalanna dönük yargı yolunun açıl- ması, Cumhurbaşkanı'nın görev süresinin 5 artı 5 formülüne bağlanması... Eh, bu deği- şiklikteri kim gerçekleştirecek? Milletvekille- ri elbette. Taslağın Meclis'ten geçmesi için kıyak emeklilik ve kıyak maaşları da anaya- salaştırmak gerekiyordu. Eleştiri alınca taslak bir anda geri çekiliver- di... Anayasa değişikliğinden çok, birgelip ge- çici yama yapma işlemiydi aslında istenen... Oysa, toplumun çeşitli kesimlerinde tü- müyle yeni bir anayasa oluşturulması özlem- leri, önerileri epeydir dile getiriliyor. TÜSİ- AD'ın, "sivildlik" adına sözcülük yaptıklarını Anayasa değişikliği hazırlığıileri sürenlerin hazırlıklan var örneğin. Türkiye Barolar Birliği ise ortalığı velvele- ye vermeden, sessiz sakin, ama titiz bir ça- lışma içinde. Hukukçular ve uzmanlardan oluşan bir ekip epeydir, "nasıl bir anayasa?" üzerinde duruyor. Bu çalışmalara ışık tutma- sı amacıylaTürkiye Barolar Birliği, 9-13 Ocak 2001 tarihleri arasında Vluslararası Anaya- sa Hukuku Kunıltayı' düzenleyecek. Kurultay- da ele alınacak konuların ana başhkları işin ciddiyetiyle bağdaşıyor: "Dünyadaanayasa- cılıkhamketleriveyenianayasalar, Türkiye'de anayasacılık ve anayasa kûltûrü, ekonomik- sosyal ve kültürel haklar, yeni gelişmeler ve üçûncü kuşak haklar, temel hak ve özgüriük- ler, siyasal sistemler, demokratik denetim ve katılımcılık, idarenin yargısaJ denetimi, millet- vekillerinin dokunulmazlığı-bakanlann sorum- luluğu-cumhurbaşkanının sorumsuzluğu, si- yasalpartiler ve seçim hukuku, küreselleşme- evrenseldeğerierve ulusal egemenlik, huku- kun üstünlüğü ve hukuk devleti, yargı bağım- stzlığı, anayasa ve yüksek mahkemeler, ana- yasa yargısı." Yurtiçinden ve dışından 70'e yakın yetkin hukukçu, yargıç, bilim insanı ve siyasetçiye kucak açacak oian kurultayın son gününde Galatasaray Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erdoğan Teziç'in başkanlığında 'Türkiye İçin Nasıl Bir Anayasa' konu başlığı aitında ana- yasa modeli tartışılacak. El yordamıyla, kim- seye danışmadan, kamuoyunun önünde eğ- risini doğrusunu araştırmadan anayasayı ya- malama girişimleri karşısında, tüm yurttaş- ların yasasını enine boyuna tartışmaya açan Türkiye Barolar Biıiiği'ni kutlamak gerek. Çeşitli illerde düzenlenen tek- birli polis eylemlerini, yeniçerile- rin kazan kaldırmasına, hatta "Şeriat isterük" diyen alaylı as- kerierle gerici yobazlann 1909'da birlikte düzenledikleri 31 Mart olayına benzetenler de var. Eski Içişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş'in dikkat çektiği bir başka nokta da şu: "Eylem- cipölislerin kullandıklan slogan- lar çalışma ya da yaşam koşul- lan ile ilgili değildi, 0 konularda bir talep öne sür- mediler. Kullandıklan ideolojik sJoganlar, daha çok aydınlanma- ya karşı gerici ve tehdit edici sto- ganlardı." Güneş'e göre bu olay aniden Yeni 31 Mart ortaya çıkmış da değil. Polis ör- gütünde 20 yıldır sürdürülen "ırk- çı tabanda mollalaştırma"n\n bir sonucuyla karşı karşıyayız: "Aydınlanmaya karşı bir tehdit mayalanması gerçekleştirilmiş- tir. Olay, silahlı güçlere sızma pro- jesinin katettiği mesafenin bir göstergesidir. Disiplin boyutu var. Hukuka karşı olma boyutu var. İdeolojik boyutu var. Hiç kuşku- suz, polis örgütünün çok büyük btrbölûmü, iyi vebaşanlıpolis ol- maktan öte biramaç taşımamak- tadır. Ancakson olayda, iyi ve ba- şanlı polis olma amacını taşıyan büyük kitleyiyönlendirecek güç- te bir yapılanmanın ortaya çıktı- ğı görülmektedir ve kaygı verici olan da budur." Hasan Fehmi Güneş, işin bir iki ufak müfettiş soruşturmasıy- la geçiştirilemeyeceğinin de al- tını çtzdi: "Olay hafife alınamaz, geçiş- tiritemez. Görrnezlikten geline- meyecek çok ciddi bir başkaldı- n ile karşı karşıyayız. Olayı hafi- fe almak, en çok polis örgütûne ve polislik kavramına zarar verir. Yaklaşık 200 bin dolayında bir silahlı gûcün gösterdiği bu tep- ki, yann ülkeyi 28 Şubat'ta örtü- lü biçimde dile getirilmiş olan çok daha büyük boyutlu ve sıcak sorunlarla karşı karşıya bıraka- bilir. O nedenle zaman yitirilme- den, hiç ertelenmeden;yeni, çağ- daş, demokratik topluma uygun, demokratik toplum gereksinim- lerini karşılayacak yeni bir iç gü- venlik örgütünü yapılandırmayı gündeme getirmek ve bunun için ne gerekiyorsa yapmak lazım. En önemlisi, bu konuda çok ra- dikal olmak lazım. Yozlaşmış bir hoşgörû, toplumun başına daha büyük sorunlar açabilir." Hasan Fehmi Güneş'in söy- ledikleri yabana atılacak cinsten değil... ISSIZ ODA YAZILARI VEDAT ÖZDEMİROĞLU Protesto Polisleryürüdü. Bu bir protesto yürüyüşüydü. Bu yürüyüş yasal değildi, izin- sizdi. Bu yürüyüşün yasal olmadı- ğını, yürüyüşü planlayanlar da biliyordu, yürüyenler de. Polisler silah göstererek yü- rüdü. Bu protesto yürüyüşü için kendilerine göre haklı sebeple- ri vardı. Kendilerini haklı buldukları için yürüdüler. Isyan ettiler, slogan attılar, si- lah gösterdiler. Oysa o silahlar, onlara izin- siz yürüyüşlerde göstersinler diye verilmemişti. Fakat onlar kendilerini haklı buluyorlardı. Protesto için toplanmış her güruh gibi, "başka çare olma- dığı için" bu yürüyüşü yapıyor- lardı. Işçilergibi... Memurlargibi... Öğrenciler gibi... Onlar dayürüdükleri zaman, kendilerini haklı buldukları için yürümüşlerdi. Katılırsınız veya katılmazsınız, yasal ya da değil, başka çare olmasa, kimse böyle yürüyüş- leri düzenlemezdi. Aradaki fark, yürüyenler işçi, memur ya da öğrenci oldukla- rı zaman dayak yemeleriydi. Cop yemeleriydi. Saçlarından tutulup yerler- de sürüklenmeleriydi. "Kendilerine göre haklı" pro- testolarını yaptıklan için toplu halde minibüslere tıkıştırılma- larıydı. Tüm bu şiddetin gerekçesi ise "izinsiz olarakyürümek, dev- lete karşı gelmekti." Polisler de yürüdüler. Bu yürüyüş izinsizdi. Kendi gerekçelerine göre, devlete karşı gelmekti. Kimse onların yürüyüşünü engellemek için şiddet kullan- madı. Kimse onlara vurmadı. Kimse onlan yerlerde sürük- lemedi. Protesto yürüyüşleri şiddet- le durdurulmadı. İyi ki de böyle oldu. Keşke daha önceki yürüyüş- lerde de, kendilerini haklı bul- duklan için yürüyenlere şiddet uygulanmasaydı. En son yürüyenler nasıl bu devletin polisiyse, bundan ön- ce yürüyenler de bu yurdun işçisiydi, bu yurdun memu- ruydu, bu yurdun öğrencisiy- di. Fakat bırakın izinsiz yürüyüş- leri, yasal protestolarda bile polisin şiddetine maruz kaldı- lar. Oysa onlar da keyifleri için yü- rümemişti. Onlar da, çaresiz kaldıklann- dan dolayı toplu halde sokak- lara dökülmüştü. Bu çaresizliğin üstüne birde dayak yediler. Gözaltına alındılar. işten atıldtlar, okuldan atıldı- lar. Kimseye silah göstermemiş, kimseyi tehdit etmemişlerdi oy- sa. Bu ülkede-izinsiz protesto yaptıklan için hayatı kararan in- sanlar oldu. Meclis'te sadece pankart açan gençlere dünya dar edil- di. Oysa protesto bir haktır. Şiddet kullanmadan toplu protesto yürüyüşü yapmak, bir uygarlık göstergesidir. Protesto yürüyüşündekilere şiddet uygulamamak ise daha önemli bir uygarlık gösterge- sidir. Ben yürüyünce haklryım, sen yürüyünce haksızsın olmaz. Ben devletim, sen devlet düş- manısın olmaz. Bu vatan benim, sen vatan hainisin olmaz. Bu vatan hepimizin. Kendini haklı bulan yürüsün. Dilerim ki, herkes gibi polis- ler de "izinli" yürüyüşlerde pro- testolannı dile getirsinler. Ama silah göstermeden. Ama silahın lafını etmeden. "Dişe diş, kana kan, intikam intikam" diye bağırmadan. Şiddeti ağızlanndan, kafala- nndan ve hayatlarından çıkara- rak.. Bundan böyle "kendilerini haklı bulduklan için" yürüyen- lere şiddet uygulamasın polis. Yoksulluğa, haksızlığa, sö- mürüye isyan edeni coplama- sın. Gencecik insanlan saçlann- dan tutup sürüklemesin. Çünkü herkesin yürümek için bir sebebi var. Günü gelir, protesto kaçınıl- maz olur. . Her kesimin, resmi ya da si- vil, üniformalı veya değil, özgür- ce protestosunu yapabildiği, toplu halde tepkisini göstere- bildiği bir ülke olmak çok mu zor? Cop kullanmamak çok mu zor? İnsanlan yerlerde tekmele- memek çok mu zor? Işkence yapmamak, işkence yapmaktan daha kolay değil mi? Polisler, protesto yürüyüşü yapmak isterierse yapsınlar. ızinlerini alsıntar, yürüsünler. Silahlannı yanlanna almadan. Devlete, halka, medyaya si- lah göstermeden. Çünkü silahlara ihtiyaçlan yok. Çünkü onlara şiddet uygula- yan yok. Yasal tepkilerini göstersinler. Isteyen her kesime protesto hakkı verilmeli. Şiddet göstermeden. Polisin, bu protesto yürüyü- şünden bu dersi çıkarmış olma- sını dilerim. Onlar kendilerine göre haklı olduklan için yürüdü. Fakat yürüyen herkes öyley- di. Polis artık bunu anlasın. Ölüm oruçları için yürüyen- ler de kendilerine göre haklı ve onlar da bu vatanın parçası. Cop yemeden yürüyebilmek ne büyük ayrıcalık! KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK [email protected] ÇtZGİLlK KÂMtL MASARACI H A R B İ SEMİH POROY . semihpomyQiyahoo.com Semih Poroy yıllık izninin bir bölümünü kullanacağından çizgilerine bir süre ara vermiştir. KEDt LEVO APTÜUKA TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN UAralık B/LG/NALIKUSCU 1424- TE BUSÛN, ÜHLÜ TÛKIC ASTRONOM VE MATSMA- TİKÇİSİ <fU K.UŞÇU fST74M8UL'M OtMÜfTÛ. TÜGKİS- TAubAtd M/tV£e<4ÛUNEUr& EMİRJ ULUSBEY'İM »CUÇ- ÇU£l/MU/y OĞUJ OIAKAK DÜNYA YA GELEN ALİ tCUŞÇU, M &'£ ÖĞ&E/UİM GÖGMİIŞTÜ. KfSA SÜREPE SeME/S- KAMT BASATHAueSİNE MUOaR OLMUŞ, ÇEVRBDE UN~ /-E/V/UtfriCrtf** £ONteA,AK*X)YUAU.U HÜtCÜMMGt U2UN HSSAU'tN YAUtUOA &UU1U4AJ ALİ HUJŞÇU, ELÇİ- Ü*L YAPt*ıUC üzeee İSTMNBÜI-'A 6EU>İ6WOe, FATİH SUL.TAN M£HM£T'D€N DAVBT ALARAK OSMAAU.I &AŞ- İ İ İ 8/LG/H SÜYÜK SfMDA "UNKUO-UZ GÖKMÜŞ, ÇOK SAY/~ . y/tzorer tcımpw# AKA- V M42M-ÛL C£u»H/e"(ıUA' X İLAN T.C. KADIKÖY 1. ASLİYE HÛkuKHÂKİMLİĞİ'NDEN DosyaNo: 2000/431 Davacı Arzu Sanca tarafından davah Samim Hakan Sanca aleyhine açılan boşanma davasında mahkememizce yapılan açık muha- keme sırasında verilen ara kararı gereğince: Fikirtepe, Hızırbey cad. no: 64/a d.l Kadıköy/îstanbul adresinde ikamet etmekte iken adresı meçhul bulunan ve zabıtaca araştınldı- ğı halde adresi tesbit edilemeyen davah Samim Hakan Sanca'nın duruşma günü olan 01.11.2000 gün ve saat: 9.40'da duruşmaya gel- meniz, gelmediğiniz takdirde kendinizi bir vekil ile temsil ettirmeniz, ettinnediğiniz takdirde duruşmaya yokJuğunuzda devam edile- cegi ve karar verilecegi hususu dava dılekçesi örneği ile duruşma gününü bildirir meşruhatlı davetiye yeruıe geçerli olmak üzere ilanen teblig olunur. 04.10.2000 Basın: 58010 GÖRÜŞ EMİN GÜRSES AGSK ve NATO Aralık 1999 Helsinki Zirvesi'yle, Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği'nin (AGSK) Fransa'nın başını çektiği ve ABD'nin asken olarakAvrupa'dan dışlanmasını içe- ren girişim güçlendi. 60 bin kişilik bir güçle işe başlan- masını hesaplayan Avrupa Birliği (AB) bunun sürdürü- lebilmesi için NATO'daki gibi yapısal kurumlara, plan- layıcılara, siyasi-askeri komitelere ve destek birimleri- ne gereksinim duyacaktır. Bunun zamanla NATO'nun altını oyacağı açıktır. Fransa tam destek sözü verirken Ingiltere'nin mali açıdan yardımda nereye kadar gide- bileceği henüz açık değil. Asıl mali yükün Almanya ta- rafından üstlenilmesi beklentısi hâkim. Fakat Alman Savunma Bakanı Scharping, Haziran 2000'de Alman- ya'nın savunma harcamalannda kısıtlamanın süreceği- ni açıklamıştı. Almanya'nın yeterii katkısı sağlanama- dan 2003'te bu ordunun hazır hale gelmesi zor. ABD yönetimi, askeri harcamalarda AB'nin elinı ta- şın altına koymasını istiyor, fakat bunun NATO'nun Av- rupa güvenlik sisteminden dışlanmasına varmasına karşı çıkacaktır. Eski ABD Savunma Bakanı Caspar Weinberger ve eski Savunma Bakan Yardımcısı Ric- hard Perie, Fransa'nın böyle bir hesap peşinde oldu- ğunu ifade ediyorlar. VVeinberger, baba Bush'a yakın- lığıyla bilinir. Perle ise oğul Bush'un kabinesine girebi- lir. Bu durumda yeni ABD yönetimi AGSK'nin sağlam temeller üzerine oturtulmasına, 'güvenlikte işbirliği stra- tejisi' çerçevesinde yaklaşan Clinton kadar olumlu bak- mayacaktır. Oğul Bush'un yardımcısı Dick Cheney, Avrupa'daki yapılanmanın NATO'nun konumuna zarar verip vermeyeceğini takip ettiklerini ifade etmektedir. Almanya ve Ingiltere, Atlantik merkezli güvenlik sis- teminden memnun. Almanya bu şemsiye aitında do- ğuya doğru ekonomik etkinliğini arttııma çabası içeri- sinde. 1994'te Başbakan Helmırt Kohl, ABD'nin Avru- pa'daki rolünü, 'Avrupa'daistıkrannsağlanmasındaye- ri doldurulamaz' olarak tanımlamıştı. Fransa'nın, ABD etkinliğini Avrupa'dan tasfiye etme hesaplan var. Was- hington yönetimi Avrupa'dan gelen taleplere açık bir di- reniş göstermektense örneğin Kosova ve Bosna'da AGSK'ye etkinlik devredebilir ve AB'de rahatlama sağ- lar, şüpheyi dağıtır. Aynca askeri yükünü de azaltır ve bu gücünü stratejik önemi haiz diğer bölgelerdeki ge- lişmelerde kullanmak için çekebilir. AGSK'nin, NATO'nun ımkânlanndan yararianma ta- lebine Ankara'nın karar alma sürecine katılma koşulu- nu getirmesi, her ne kadar Clinton tarafından olumsuz karşılansa da, Ankara'nın çekincesi VVashington'ın Brük- sel üzerindeki elini kuvvetlendirir. AB üyesi olmayan di- ğer NATO üyeleri, Norveç ve Izlanda'nın önemli bir gü- venlik sorunlan yok. Bunlann karşı çıkması beklenemez. Diğer üç ülke, Polonya, Macaristan ve Çek Cumhuri- yeti'nin Almanya'nın isteğine uygun olarak yakında AB'ye alınacaklan biliniyor ve bunlann da komşulany- la önemli bir sorunu yok. Ankara'nın, bu yapılanmadan dışlanması durumunda Yunanistan'ın içinde bulundu- ğu bu oluşumu Türkiye'ye karşı bir baskı aracı olarak kullanacağından kuşkulanmasında haklıdır. Savunma Bakanı Çakmakoğlu'nun, sürece eşit şart- larda katılma talebini sürdürmesi, bunu yaparken de Ni- san 1999'dakı VVashıngton Deklarasyonu'nu gündeme getirmesi doğru bir tutumdur. Deklarasyonda, esas amacı ortak savunma olan NATO'nun, müttefikler ve or- taklann (Rusya ve Ukrayna dahil) birlikte işbirHğinj ge- liştirdiği, aradaki aynlıklann kaldırıldığı hür ve bütünlük içinde güvenlik ve refahın paylaşıldığı bir Avrupa inşa etmek için ortak değerlerı ve savunma sorumluluklan olan geniş topluluğun en önemli ayağı olarak varlığını sürdüreceği belırtilıyordu. Ankara'nın bu çabası NA- TO'nun Avrupa'dan dışlanmasını engelleyecek olan or-. ta bir yolun bulunmasına katkı sağlayacaktır. AB, oluştumnaya çalıştığı AGSK ile NATO olmadan Avrupa'da istikran bozabilecek önemli bir getişmeye mü- dahale etmekte son derece zorlanacaktır. Uzun dö- nemde ayaklan üzerinde durmayı başaracağını hesap eden özellikle Fransa, ABD'nin Avrupa'dan dışlanma- yı engellemek için elinden geleni yapacağını bilir. Be- yaz Saray'ın Ekim 1998'de yayımladığı 'Yeni Bir Yüz- yılda Yeni Bir Ulusal Güvenlik Sfrafe/ıs/'adlı rapordaAv- rupa'nın güvenliğinin ABD'nin güvenliği için elzem ol- duğu ve NATO'nun, Amerika'nın Avrupa'daki variığının temeli olduğu vurgulanmaktadır. Bu raporda aynca, Transatlantik ilişkinin sürdürülmesi ye ABD'nin NA- TO'daki lideriiğinin korunması gerektiği belirtilmekte- dir. Zamanın ABD Dışişieri Bakanı James Baker da, Ara- lık 1989'da Beriin Basın Kulübü'nde yaptığı konuşma- da ABD'nin bir Avrupa gücü olduğu ve olmaya deyam edeceğıni belirtmekteydi. ABD'rin global stratejisinde Avrupa pazannın açıklığı ve güvenliği önemıni koru- maktadır. AB'nin ABD stratejisini sekteye uğratma gi- rişimi, yeni dünya düzeninin nimetlerinden daha fazla pay kapmakla ilgilidir. 'Savaşan kardeslerçetesi' birbir- lerine karşı ayak oyunlanna devam ediyor. E-mail: emingursesfâ yahoo.com Fax: 0212 513 85 95 BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6SOLDANSAĞA: 1/Özellikle In- giltere'de bü- yükbaş hay- 2 vanlarda görü- 3 len bulaşıcı ve öldürücü bir " hastalık.2/Ya- 5 pılmış, gerçek- g leşmiş iş... Ozeri toprak ' ya da otla ör- 8 tûlmüş saman g yığını. 3/ Ege Bölgesi'ne özgü bir türküvehalkoyunu... 1 Yemek. 4/ Kadın ha- 2 pishanesi. 5/ Büyük- 3 İûk, yücelik, ululuk... Üflemeli bir çalgı. 6/ 5 "Çok sarhoş" anla- mında argo sözcük... Avrupa Birliği'nin kj- sa yazihşı... Uzaklık işareti. 7/Rütbesizas- ker... Su kıy ılannda yetişen ve kökü hekimlikte kul- lanılan otsu bir bitki. 8/ Bataklıklarda yaşayan iri bir kuş. 9/ Eskiden Selanik'te dokunan mavi renk- li bir tür çııhaya ve bu çuhadan yapılan yağmurlu- ğa verilen ad..." — derdim var birbirinden seçilmez / Bir aynlık bir yoksulluk bir ölüm" (Karacaoğlan). YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Berberlikte, saçın kıvnmlannı gidermeyi amaç- layan işlem. II Büyük erkek kardeş... Gücüne gû- venerek başkalarının hakkını alan. 3/ Kişisel duy- gulann esin yoluyla coşkulu ve etkili anlatımı... "Müjde —": Oyuncumuz. 4/ Tespihlerin baş tara- fina geçirilen uzunca parça... Bir göz rengi. 5/ Nam- lusu eğmeçli, iki yanı da keskin uzun savaş bıçağı. 6/ Bilgin... Halk dilinde babanın kız kardeşine ve- rilen ad. 7/Japon lirik dramı... Hayvanlara vurulan damga... Eski Mısır'da güneş tannsı. 8/ Düşman- lık... Çıplak vücut resmi. 9/ Tevfik Fikret'in, şim- di müze olarak kullanılan evi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle