Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 ARAUK 2000 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
J. U l \ kultur@ cumhuriyet.com.tr 15
'Ay Tedirginliği' oyun, oyunculuk ve sahneleme üzerine düşünmeye dair birçalışma
'Hikâyenin sonubaşında gizlidir'
MELTEMKERRAR
Orta yaşh bır erkek. Çantasından çı-
kardığı kâğıtlan teker teker denize
atıyor. Yazdığı tüm 'saçmahklar' su-
ya attıkJan. Orta yaşh bir kadın beli-
nr arkasında, elinde bir silahla. Adam
hiç kıpırdamaz devam eder işine. Bir
hikâye anlatmaya başlar eski zaman-
lara ait. Kadın tabancayı çantasına
koyar. Adam hikâyeyi bitirir. Kadın
gitmek üzereyken adam sorar: 'Ee, na-
sdbuldunuz?'
Kadın kalakalır şaşırmıştır. 'Bura-
da okluğumu nasıl anladuuz?' Kadın
artık gidemez. Hikâye başlar.
Özen Yula'nın 'Ay Tedirginliği' ad-
lı oyunu 5. Sokak Tiyatrosu'nca Is-
tanbul Sanat Merkezi 2. Kat'ta bugün
sahneleniyor. Derya Alabora ve Mu-
rat Karasu'nun rol aldıklan oyunun
rejisi Mustafa Avlaran'a ait.
Aslında 'Ay TedirginJiği'. biraz ön-
ce laıllandığımız sahneleme, rol alma
oyıaılaştırma gibi klasik tiyatro te-
rimleriyle anlatamayacağımız bir
oyun. Bu, izleyicinm oyun mekânına
girdiği andan itibaren başlayan ve
oyun süresı bitene dek süren bir so-
ru olarak karşısında duruyor.
tki oyuncu ve yönetmenın sizi kar-
şıladığı mekân, aslında bır seslendır-
me stüdyosu. Seslendirilen 1950'li
ve 6O'lı yıllann içinden gelen üç per-
dede üç değişik açıyla çekilmiş bir
film. Oyuncular, üç farklı perde kar-
şısında fîlmi seslendirirken birbirine
kanşıyor her şey. Oyun, film, film-
deki oyuncu, sahnedekı oyuncu...
Bu noktada Özen Yula'nın metni
devreye giriyor.'Ay Tedirginliği' bir
adam ve bir kadının hıkâyesı, anıa
yalnızca onlar yok anlartıklannda.
Adlannı, kim olduklanm, ne iş yap-
tıklannı bilmediğimiz gibi, hangi za-
manda, ne gibi bir nedenle bir araya
geldiklerini de bilmiyoruz adam ve ka-
dının. Bilmediğimiz her şey tuhaf bir
belirsizlik içinde pek çok şeyi anım-
satıyor izleyiciye. Çünkü, tıpkı hayat
gibi 'rasgeledeğfl,amarasuantısardan
ibarettiroyun!
Mustafa Avkıran'a göre 'Ay Tedir-
ginliği' oyunundan önce Özen Yu-
la'dan ve '80060' sonrasında 5. Sokak
tiystrosunun yazarla çalışma istegin-
den söz etmek gerek. Çünkü özellik-
le de bu çalışmada, Özen Yula ve 5.
(Fotoğraf: FETHİİZAN)
r
yunu izlerken izleyici oyunun nerede başlayıp nerede bittiğini çok iyi kestiremiyor.
Bu oyuncular kendilerini seslendiriyorlar mı, birbirleriyle bir oyun mu oynuyorlar ya da
oradaki oyunla bir özdeşlik içindeler mi? Oyunun gerçek lezzeti de oyunculann,
oynadıklan oyunla kurduklan rastlantısal ilişki.'
Sokak Tiyatrosu birbirini tamamlayan
bir bürünlük oluşturuyor. Avkıran
metni okuduktan sonra, kafasında bir
fikir oluşmuş, çünkü oyunda ve hikâ-
yede yer alan 'parçalanma hah" ti-
yatroda her zaman ılgısını çeken bir
durum. Ardından NazEraydave Övfil
Avkıranda katılıyor, Murat Karasu ve
Derya Alabora ile birlikte bir altya-
pı oluşturuluyor.
'Kuytu köşe cinayederP
Oyundan çok oyunculuk öne çıkı-
yor 'Ay Tedirginliği'nde. Belki oyun-
culuk nedir sorusuna bir yanıt verme
çabası var. Avkıran'ın en çok düşün-
düğü bu soruya yanıt vermek olmuş
aslında. "Dkbasta şunu b&tyorduk, Bu
metin 1960 model bir filmdi, eski bir
masakfa. Bu metnin oyununun veoyun-
cuhığunun daha uzak bir yerierde ol-
duğunu biliyorduk. Ve bunu çanşma
sürecinde de bir kere oynayıp daha
sonra kaybertik. Ve bu kaybedişi, üze-
rine araya zaman koyarak kendi oyu-
numuzla buluşturduk. Ay Tedirginn-
ği'nin metnine ait olan oyunculuğu
oraya taşunakfj amacımız."
Oyuna aynlan süre ıçınde iki oyun-
cu, başka bir zamana ait oyunlanna
ses vehrken bir anlamda onu şımdi-
ye taşıyorlar. Oyuncunun kendisini
izleme durumunu da beraberinde ge-
tirmesi Derya Alabora'ya göre aynı
zamanda bir 'özdeşlik' durumu. Çün-
kü kimi yerde kadının, kimi yerde
adamın, anlattıklarıyla birebir bir
oyunlan var.
Film seslendirilirken oyunculann
izleyiciye arkası dönük konumlan
klasik tiyatro sahnesini ve seyretme
kavramını tersine çeviriyor. Avkıran'a
göre bu, çok izleyenli bir oyun olma-
sı isteğinin sonucu bir okuma bıçımı.
"Oyunu izlerken izleyici oyunun ne-
rede başla\ıp nerede bittiğini çok iyi
kestiremiyor. Bu oyuncular kendileri-
ni seslendiriyorlar mı, birbirleriyle bir
oyun mu oynuyorlar ya da oradaki
oyunla bir özdeşlik içindeler mi?"
izlerken sorular devam ediyor ve za-
man hızla tükeniyor. Çünkü film/
oyun başlar başlamaz üç perdede de
en küçük zaman dilimiyle gösterilen,
sadece oyuna ait olan, tersine işleyen
bir saat var. Oyun ilerliyor, saat işli-
yor, zaman tükeniyor. Avkıran için
oyunda yer alan pek çok öğe gibi bu
da tek başına düşünülmüş bir şey de-
ğil, daıre tamamlandığında anlam ka-
zanan bir unsur. "Bütün poHsiyelerde
kodlama hep ölüme yöneliktir. İkin-
cisi, adamm oyunun başında söyledi-
ğigibi, her hikâye bfter sonunda. Onun
dışında izleme ahşkanhğryla ilgili de
tuhaf bir durum ortaya çıkıyor. Çün-
kü oturduğunuz andan itibaren ne za-
man biteceğini büiyorsunuz izlediği-
nizin."
Kadın ve adamın kendilerine ayn-
lan suıırlı süre içinde sorduklan so-
rular ve verdikleri yanıtlar hiçbir be-
lirsizliğe yer brrakmayan bir öğretil-
mişliği içerir. Her şey sıralı, olması
gerektıği gibi ya da 'ucuzfihnferinöğ-
rettikleri' gibi yaşanır. Geçmiş ya da
gelecekten konuşmazlar. Eski masal-
lar, efsaneler, büyükannelerden miras
hikâyeler ve o günlerde gazetelerin
yazdığı 'kuytu köşe cinayetleri'dir
paylaştıklan. Asıl gerçekleri onlann
içinde saklıdır çünkü.
Alabora'ya göre yaşamlannda çok
yoğun gerçeklerin olduğu iki insa-
nın, karşılaştıklan noktada bir oyun
oynamaya başlamalan karşılıklı bir zo-
runluluk. "Adam peşini bıraksa kadm
belki başka bir yere gidecek, ama illa
sonlandırmak istiyor hikâyeyi Hal-
buki kaduı gelmişti sonlandırmaya_.n
Rastlantısal olana açık
Avkıran ıçin bu oyun çok ciddi bir
kurgudan oluşuyor zaten, ancak rast-
lantısal olana da her zaman açık bir
yanı var. "Oyunun gerçek lezzeti de
oyunculann, oynadıklan oyunla kur-
duklan rastlantısal ilişki."
Murat Karasu ise başka bir nokta-
ya dikkat çekiyor: "ÖzelKkle belli bir
tiyatro çevresbıin hikâyeden çok bu
oyunu uzun boylu tarnşması gerek.
Bu oyunun biçnni,biçemi, tiyatroya ya-
kışıp yakışmadığL, nasıl bir tiyatro di-
li üretmeye çahşıp çahşmadığı hak-
kmda düşünülmeli. Çünkü bu oyun
Özen Yula'nın 'Ay Tedirginliği' oyu-
nu üzerinetiarçahşrnadn;ooyunun sah-
neienmesi diye bakmamak gerekir."
Oyun devam ederken ve diyalog
hızla sürerken ipuçlan ortaya dökü-
lür yavaş yavaş. Son bir hikâye kalır
geriye. adamın anlatması gereken.
Kadın dıretir dinlememek içın, baş-
tan bilircesine sonunu. Ama adamın
en güzel hikâyesidir bu, anlatmalı-
dır. 'Kuytu köşe dnayederi' adamın
son hikâyesinde bıter zaten! Hikâye-
nin sonu, filmin ve oyunun da sonu-
dur aynı zamanda. Kadın sorar: 'En
çok neyi öğrenmek istersiniz?' Adam
yanıt venr: 'Ölümü!'
"Her hikâye biterL. Hikâyenin so-
nu başuıda gizlidir vebaşladığı an bit-
miştir her hikâye~"
Istanbul Sanat Merkezi 2. Kat (254
96 96)
Parktanyorumsuz insan tarifleri
Sıth Kösemen 'in 'Olma Hali' adlı sergisi PamukbankFotoğmfGalerisi 'nde
ÖZLEMALTUNOK
Sıtkı Kösemen, kurgudan uzak, dra-
matik öğeleri kullanmadığı, yorumsuz
insan fotoğraflanyla fotoğrafın gerçek-
liğini sunuyor 'Otana Hali' ısimli sergi-
sinde. Kösemen'ın fotoğraflan 23 Ara-
lık'a kadar Pamukbank Fotoğraf Gale-
risi'nde sergileniyor. Sergıde BeralMad-
ra'nın, Kösemen'in fotoğraflan üzeri-
ne yazdığı bir metin de yer alıyor. Sa-
natçı, 'Ohna HaK'nde 'varoluş'tan yola
çıkarak anlam yüklemeyı en aza indir-
gediği, yorumsuz, kurgusuz fotoğrafla-
nyla rastlantısal bir şekilde, suıırh bir
süre içinde insanlan görüntülüyor. Gö-
rüntüler dünyasında, alışılagelmiş norm-
lar çerçevesinde oluşturulan görüntüle-
re karşılık, 'olan'ı. 'ohna hali'nı göste-
ren fotoğraflar sunuyor. 'Bugünündün-
yasmda yorumsuz bn-insan resmiyap de-
seler, ne yapardm' sorusunun kaygısıy-
la 'varohış'u sorguluyor Kösemen.
"2000 yılında Türtdye'de var olan in-
sanlan yorumsuz bir şekilde nasılgörün-
tüleyebUirün, diye düşündüm. Buradan
yola çıkmca herkesin paylaşüğı, kimse-
nin şahsi hayatmm ohnadığı, ortak kul-
lanıma açık bir mekân olan parkı seç-
tim."
Ortak kullanıma açık, kozmopolit bır
kent mekânuıda köylü, kentli, çocuk,
yaşh pek çok insan girmış Kösemen'in
kadrajına. Sanatçı, zamanı tamamen ser-
ginin oluşturulduğu süreyle sınırlayarak
kesıyor çahşmasını.''lnsanlann kendi
aralanndaki iaşldden kaynaklanan o
anı vennek amacını taşryor fotoğraflar.
Mükemmel bir zamanı yakalama kay-
gun olmadL sadece insanlan bir şekilde
tariflemek istedim. Fotoğraflanmu fo-
toğrafin kuDanım şekilleri ya da fotoğ-
rafin varoluş sebebüıe bağh enstantane
edflen şeyleri tasariamadan çektim."
Üç haftalık bir süreçte, öğle saatlerin-
de, Taksim'de bir parkta çekilen fotoğ-
raflarda 'hayatm insanlaria yaşanan bir
şey olduğunu, onlar yoksa ben de yo-
kum' duygusunu yakalamış Kösemen.
Insanlann yorumsuz hallenne tanık ol-
maya çalışıyor sanatçı, bizi de bu tanık-
hğa davet ediyor. Bir parkta, görüntü-
lendiklerinden habersiz olan insanlar,
olduklan gibi, oturduklan yerde, bir din-
lenme anında, belki de farkında olma-
dıklan bir ortaklığı paylaşırken yansı-
yorlar fotoğrafa. Bu buluşma mekânın-
da dalgın, kızgın, neşeli.. farklı duygu-
lanımlar içindeki insanlann ortak yanı,
bir süreliğine o parka ait olmak veya o
"Insanın sadece negatif ve pozitif
haOeri yok. Tarifı ve olma hali var."
parkta var olmak. Birbirlerine benze-
yen, gündelik bir anı yaşayan insanlar,
dikkatli baktıkça farklılaşmaya ve birer
birer anlam kazanmaya başlıyorlar. "Bu-
günün kent yaşamında insanlar neler
yapryor, kimler var, neler ohryor, bunu
yakalamaya çalıştım. Doğal halleriyle
oturan insanlan, sadece 'insan' olarak
görünfülemekti amacım. Aynca. fotoğ-
raflan incelediğiniz zaman tükefici top-
hununyarantanasmdakigarip evrensel-
Kkde dikkati çekiyor. BufotoğraflarNew
York'ta da çekihniş olabüirdi. Bir ha-
ham, bluej eanli, be> sbol şapkalı gençler,
bir zencL yaşh kan kocalar her yerde
rastiayabileceğüniz insan tipiemeJeri.''
Fotoğrafla insanı anlatmanuı felsefe
gibi olduğunu düşünüyor Kösemen.
Dünya görüşünü anlatabihnek için bır
araç fotoğraf. "Bu yüzden, fotoğrafin
tekniktaranndan çok, gerçeklik duygu-
sunu anlatan tarannda kullanabilece-
ğim yollan denedim." Fotoğraf ve resim
arasındaki fark ise sadece kullandıkla-
n araçlar. "Fotoğrafla bugün en deney-
seü yakalamak da mümkün. Kimyasal-
la, baskı şekilleriv le çok farklı şeyler ya-
püıyor. Fotoğrafin deneysel ve belgeselyö-
nü resim kadar açık, resimle aynı para-
lellikte gjdiyor." Kösemen, insanlan kla-
sik resim kurallanyla sunarak yağlıbo-
ya resımlerdeki gibi natüralist bir yak-
laşım sergiliyor. Sergide yer alan fark-
lı boyutlardaki fotoğraflar, çerçevesiz
biçımde sunuluyor. Sanatçı, resimdeki
gerçeklıği fotoğrafla eş kılmaya çalışı-
yor.
'Bir şe\in olağanüstü ohnası için ola-
ğan ohnayan bir durumu mu yansrtnıa-
sı gerekir' sorusuyla sanatçı, sanatın tı-
canleşmesine ve fotoğrafta kolay mal-
zeme kullanımına da eleştıri getiriyor.
"Bugün çoğu amatör fotoğrafçırun kul-
landığı bir format \ardır, az görülen bir
insanı öne çıkarmak. Örneğin yaşhhğı,
fakirliğu sakatkğı ya da erişUeme>ecek
güzeli vıırgulayan bir format bu. Maga-
zin ve basın fotoğrafçdığma girecek bu
tür fotoğraflan, bugün Türioye'de yaka-
lamak hiç zor değJL Oysa insanın sade-
ce negatif ve pozitif haÖeri yok. Tarifı ve
ohna hali var."
Fotoğraflar üç haftalık bir süreçte, öğle saarterinde. Taksim'de bir parkta çekilmiş.
Ayşe Erkmen'in
6
Yarısı' Tokyo'da
KühurServisi-Ayşe
Ertanen, son kişisel sergisini
Japonya'nın Tokyo kentinde
açtı. 'Galerie Deux' çağdaş
sanat galerisinde açılan sergi
'Yansı' adını taşıyor.
Yapıtını hep içine girdiği
bağlamla ilişki içinde
gerçekleştiren Erkmen, bu
kez de yine galerinin
mekânsal bağlamma katılan
ve bu bağlamı yeniden
üreten bir çalışma
gerçekleştiriyor. Bu yeniden
üretim sürecinin araçlan ise
Japonya'nın geleneksel
dünyasuıdan kaynaklanıyor.
Erkmen çalışmasında,
'Galerie Deux'nün zemin ve
duvar çeperlerinden oluşan
modelini yan ölçekte
küçültüyor ve bu işlemi beş
aşamada tekrarlıyor. Böylece
ortaya çıkan farklı
büyüklüklerdeki beş model
ise galeri mekânına asılı
kalıyor. Erkmen çağdaş bir
mimari yapıda yer alan galeri
mekâmnı yeniden üretirken
Japonlann geleneksel yapı
malzemelennden biri olan
'washi' kâğıdmı kullanıyor.
Hammaddesi pirinç olan ve
günlük yaşam nesnelerinde,
özellikle de aydınlatma
elemanlannda kullanılan
Svashi' kâğıdı, geleneksel
Japon kültüründe önemli bir
yere sahip. Erkmen bu
malzemelerden ürettiği
modellerin tavan çeperlerini
boş bırakarak galerinin
aydınlatma elemanlannı
taşıyan tavarunı ortak bir üst
çeper kılıyor, böylece her
model bir ışık kaynağına
dönüşerek malzemenin işaret
ettiği geleneksel aydınlatma
öğesine de gönderme
yapıyor.
İFSAK, Aralık 2000 Fotoğraf
Yarışması sonuçlandı
• Kültür Servisi - İFSAK, Aralık 2000 Fotoğraf
Yarışması sonuçlan açıklandı. 4 Aralık tarihinde
yapılan, 'Günaydm' konulu 'Ayın Siyah-Beyaz
Yanşması'nda, seçici Ufuk M. Duygun taranndan
Ibrahim Ayşıl, Vedat Konyalı, Sevda Çoruh başanlı
bulundu. 7 Aralık tarihinde yapılan 'Günaydın'
konulu 'Ayın Saydam Yanşması'nda da seçici
Alberto Modıano tarafından Vedat Konyalı, Tufan
Kartal ve Arzu Senyurt başanlı bulundu.
Paris'te cinayet sergisi
• PARİS (AFP) - Fransa'nın başkenti Paris'in,
modern gerilim romanlannın en önemli
kaynaklanndan birini oluşturduğu gerçeği, 'Les
Crimes de Paris' sergisinde ortaya çıkıyor.
Fransız Devrimi ve Birincı Dünya Savaşı
arasındaki dönemde özellikle şehrin Latin
mahallesinde meydana gelen suç olaylannı gözler
önüne sermeyi amaçlayan sergi, Paris Tarih
Müzesi, Polis Müzesi ve pek çok kamusal ve özel
arşivden alınan materyali içeriyor. Paris'in
taverna, kabare ve pansiyonlannın karanlık
dünyasının birçok gerilim yazanna esin kaynağı
olduğu bil?ni\or Sergi. gerçek dokümanlar ve düş
ürünü>apıtlaıı bır bütıiıılük ıçındt. bırleştırerek
şehrin karanlık yaşamına ışık tutuyor.
Rembrandrın portresi
20 ntilyon pound'a satridı
• LONDRA(AFP)-
Hollandah ressam
Rembrandt'ın
'62 Yaşında Bir
Kadınm Portresi'
isimli tablosu,
Oıristie's'te yapılan
bir açık arttırmada
19.8milyon
pound'a ahcı buldu.
Adının
açıklanmasını
istemeyen alıcınuı
Londralı bir
koleksiyoncu olduğu
tahmın edılıyor.
1632 tarihli tablonun, sanatçının en önemli
yapıtlanndan biri olduğu belirtiliyor.
Uuslararası Plastik Sanatlar
Derneğrnde yeni yönetim
• Kültür Servisi - Uluslararası Plastik Sanatlar
Derneği aralık ayı başında yaptığı genel kurul
toplantısında yeni yönetimini seçti. Derneğin genel
başkanlığına Mehmet Güleryüz, ikinci
başkanlığına Bedri Baykam, genel sekreterliğine
Zahit Büyükişleyen, saymanlığına Ismet
Değirmenci, diğer yönetim kurulu üyeliklerine ise
Meryem Ancan, Mustafa Karyağdı ve Neriman
Polat getirildi. Yeni başkan Mehmet Güleryüz,
sanatın saygınhğını, sanatçı haklannın bekçüiğini
ve demokrasi mücadelesini sürdüreceğini açüdadı.
llk olarak Türkiye'de gerçek sanat ve düşüncenin
onurlu ve kalıcı kimhğiyle gelecek kuşaklara
gereken biçimlerde ve ifadelerde sunulmasını
amaçladıkJannı belirttı. UPSD'nin Türkiye'nin
demokratık laik ve üniter bır hukuk devleti olarak
varlığrnı geliştirmesi, iç banş ve huzurunu
sağlaması. düşünce hayatı ve kültürel
zenginliklerinin her türlü yeni imkânlarla önünün
açıhnası ve uluslararası diyaloglann sürmesine
katkıda bulunacağmı açıkladı.
Saramago, bilgiye ulaşmadaki
eşitsizliği eteştirdî
• BUENOS AİRES (AFP) - 1998 'de Nobel
edebiyat ödülünü alan Jose Saramago, yeni kitabı
'La Caverna'nın (Mağara) tanıtımı için Arjantin'e
gitti. Yazar yaptığı konuşmada, zengin ile yoksul
arasında bilgiye ulaşma konusunda da bir eşitsizbk
olduğunu söyledi. Saramago, bilgiye sahip
olanlar ile olmayanlar arasındaki farkın bir
uçuruma dönüştüğünü ve bunun kaygı verici
olduğunu belirtti.
BUGUN
• ALMAN KÜLTÜR IVffiRKEZt'nde '3.
Uluslararası Uzakdoğu Fihn Festivah' kapsamında
saat 12.00'de 'Kaynar Sıcak', saat 14.15'te
'Gelibolu', saat 16.30'da 'Tutku' adlı filmler
gösterilecek. (249 20 00)
• CEMAL REŞİT REY'de saat 19.30'da
Istanbul Büyükşehir Belediyesi CRR Senfoni
Orkestrası'nuı konseri yer alacak. (232 98 30)
• ÎŞSANAT'ta saat 19.30'da 'Istanbul Klasik
Türk Müziği Orkestra ve Korosu' çağdaş müzik
ustalannın besteledikleri Yahya Kemal şiirlerini
sunacak. (316 00 00)
• KÜLTÜR DOSTLARI DERNEĞt'nde saat
18.00'de Feyza Hepçilingirler'in 'Türkçemizin
Bugûnkü Durumu' başlıklı söyleşisi yer alacak.
(391 54 10)
• BABYLON'da saat 23.00'te 'John Surman
Ouartet'in'konseri izlenebiür (2<>2 7
? 68)