Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10ARALJK2000PAZAR CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Baydarson
kitabım imzaladı
• İstanbul Haber
Servisi - Yazar Oya
Baydar, Cumhuriyet
Kitap Kulübü Taksim
Sergi Salonu'nda "Sıcak
Külleri Kaldı" adlı son
kitabım imzalayarak
okurlanyla söyleşti.
Söyleşi ve imza günûne
ÖDP Genel Başkanı
Uftık Uras da katıldı.
Aftagözter
Sezer'de
• ANKARA
(Cumhuriyet Bûrosu) -
Şartlı salıverme yoluyla
dolaylı af getiren yasa,
TBMM Genel
Kurulu'nda kabul
edilmesinin ardından
Cumhurbaşkanı Ahmet
Necdet Sezer'e sunuldu.
Sezer'in, yasayı
onaylamak ya da geri
göndermek için 15
günlûk süresi bulunuyor.
Sezer, yasayı
onaylayabileceği gibi
yeniden görüşülmek
üzere gerekçelerini
belirterek Meclis'e geri
gönderebilecek.
Sezer'in, yasayı geri
göndermesi durumunda
Meclis, veto
gerekçelerini dikkate
alarak yeniden
düzenleyebileceği gibi
üzerinde hiç değişiklik
yapmadan yeniden
Çankaya Köşkü'ne
sunabilecek. Sezer'in, bu
durumda yasayı ,
onaylayıp Anayasa •'
Mahkemesi'ne iptal için
başvurma yetkisi
bulunuyor.
MSB: Bedelli
hanrlığı yok
• ANKARA
(Cumhuriyet Bûrosu) -
Milli Savunma
Bakanlığı, ANAP
Manisa Milletvekili
Ekrem Pakdemirli'nin
gündeme getirdiği
bedelli askerlikle ilgili
bir düzenleme
yapılmasının söz konusu
olmadığını açıkladı.
Milli Saviinma
Bakanlığı Genel
Sekreteri Albay Tamer
Büyükkantarcıoğlu
imzasıyla yapılan yazılı
açıklamada, askerlik
yûkümlülüğünü yerine
getirmek ûzere kaynağa
girenlerin miktannın
sayısal olduğu kadar
TSK'nin uzmanlık
alanlan gereksinimi de
dikkate alınarak
belirlendiği
vurgulanarak şöyle
denildi: "Türkiye'nin
insan gücü kaynağı,
TSK ihtiyacından fazla
değildir. Bakanlığımıza
ve sayın bakanımıza bu
konuda iletilen
sorulara daha önce
verilmiş olan cevap ve
açıklamalarda
belirtildiği gibi 1111
sayılı Askerlik
Yasası'nda bu konuyla
ilgili hûkümlerin tatbiki
ile yeniden bedelli
askerlik uygulamasının
getirilmesi
düşünülmemektedir."
'Manisalı
Gençler' davası
• İZMİR(AA)-
'Manisah gençler'
olarak bilinen davanuı
tzmir DGM'ce
hazırlanan gerekçeli
karannda, "sanıklann
üzerlerine atılı suçu
işlediklerine dair,
hukuka aykın alındığı
kesinleşen ikrarlanndan
başkaca
mahkûmiyetlerini
gerektirir kesin ve
inandıncı deliller elde
edilemediğinden tûm
sanıklann beraatlanna
karar verildiği"
bildirildi.
Ecevit'i 'vatan hainleri'ni affetmekle suçlayan Ali Güngör de 1974'te aftan yararlanmıştı
Afla kurtulan katil affa karşıANKARA (Cumhuriyet Bû-
rosu)- Başbakan Bülent Ecevit'i
1974 yüındaki af yasasıyla vatan
hainlerini affetmekle suçlayan
MHP Içel Milletvekili AB Gün-
gör'ûn de aym af yasasından ya-
rarlandığı ortaya çıktı. Güngör,
13 Nisan 1970'te öldürülen
Doktor Asteğmen Necdet Gûç-
lû'nün katil sanığı olarak TB-
MM doktoru tbrahim Doğan,
Sağlık Bakanı Osman Durrauş
ile eski ANAP Yenimahalle be-
lediye başkan adayı, MTA Genel
Müdürü Dursun Cengiz Atak'la
birlikte yargılanmıştı. Suikast si-
lahlannı sanıklara sağladıklan
belirlenen teğmen Fehmi Altun-
bflek ile teğmen Mustafa Üerisoy
hakkında soruşturma açılma-
mıştı. 12 Eylül sonrasında açılan
MHP davasının sanıklan arasın-
da yer alan Güngör, somut Tu-
rancılık çabalan yürütmekle
suçlanmıştı.
TBMM Genel Kurulu'nda af
yasası görüşülürken söz alarak
hükümetı affi çıkardığı için eleş-
tiren Ali Güngör, "DSP'Klerebir
şeydemiyorum, çûnkü Ecevit'in
geteneğinde vatan hainlerini af-
fetmek yabancı bir husus değil-
dir'' dedi.
Cumhuriyet, Ocak 1997 de
yeniden gündeme getirdiği Dok-
tor Asteğmen Necdet Güç-
lü'nün öldürülmesi olayında Ali
Güngör'ün de yargılanıp hüküm
giydiğini, ancak daha sonra Ece-
vit'in çıkardığı af yasasıyla ce-
zadan kurtulduğunu ortaya çı-
karmıştı.
1997 Ocak ayında Tanm Ba-
kanlığı Tanm Reformu Daire-
si'nde şube müdürü olarak gö-
rev yapan Güngör, gazetemize
yaptığı açıklamada, yargıda yer
alan belgeler ve kararlara karşın
cinayetin faili olmadığını, vic-
danının rahat olduğunu öne sür-
müştü. Olay günü solculann bir
ülkücüye işkence yaptıklannı
saptadüdannı öne süren Gün-
gör, dekanla görüşmek üzere
okula gittikleri sırada solculann
silahlı saldınsına hedef oldukla-
• Ali Güngör, Dr. Güçlü suikastının sanığı olarak mahkûm oldu, 1974
affıyla kurtuldu, 12 Eylül öncesinde 'kader arkadaşlığı' yaptığı Bahçeli MHP
Genel Başkanı olunca milletvekilliğine seçildi, önceki gün Ecevit'i 1974
yılında 'vatan hainleri'ni affetmekle suçladı.
nnı, Güçlü'nün de bu sırada ya-
şanunı yitirdiğini iddia etmişti.
Bombalı bir suikast sonucu 8
yıl önce katledilen yazanmız
UğurMumcu, 14 Nisan 1976 ta-
rihinde kaleme aldığı yazısında,
olayla ilgili olarak şunlan yazdı:
"Ülkfi Ocaklan Genel Başka-
nı Ibrahim Doğan ve MHP
Gençiik Kollan Genel Başkanı
AB Güngör, 13.4.1970 günü, An-
kara'da Hacettepe Üniversitesi
bahçesinde Dr. NecdetGüçlü'yü
tabanca kurşunuyla vurarak öl-
dürdüler. Katillerin, cinayeti.
Fehmı Altınbilek ve Mustafa tle-
nsoy adlanndaki iki teğmenin si-
lahlanyla işledikleri, Ankara 1.
Ağır Ceza Mahkemesi'nin
1974/92 esas ve 1974/486 sayüı
karannda yazümışnr. Cinayet
akti '6815296' ve'6815248'"»-
cil sayılı tabancalar, Ankara Ad-
Hyesi'nde '1970/814" sırasmda
kayıtiıdır. Fehmi Amnbilek hak-
kında o günden bu yana hiçbir
kovuşturma açılmamışnr. Altın-
bilek şu anda tstanbul'da Kar-
tal'da yüzbaşı rütbesiyle görev
yapmaktadır. Kim koruyor bu
yüzbaşıyı? Ben mi? Işte yer bil-
diriyonız. tarih bildiriyoruz, suç
aletisilabJannkayıtsayılanııı bil-
diriyoruz. Başbakan susuyor.
İçişleri Bakanı, Milli Savunma
Bakanı susuyor ve Jandarma
Genel Komutanı da susuyor.
Sonra da Demirel, 'Kim kimi
korumuş söylesinler' diyor. Da-
ha nasıl kaniüayalım, ne söyleye-
üm, ne yapalım daha? Yüzbası-
yı tutup savcıya biz mi göture-
ÇİZMEDEN YUKARI m.kart(ff superonline.com.tr MUSA KART
Yüzlerce genç ölümün eşiğinde. Başbakan ödün verilmeyeceğini yineledi
Ölüm gençeğiEcevit'i durdurmuyorANKARA (Cumhuriyet Bûrosu) - Baş-
bakan Bülent Ecevit şartlı salıvermenin af
olmadığını savunarak "Yoldan çıkanlara
bir şans tammakür. Bu olanaktan yaraıia-
naıüar yeniden suç işlerlerse bedeüni ağu"
biçimde ödeyeceklerdir" diye konuştu.
Ecevit, cezaevlerinin çoğunda can güven-
liği ve devlet otoritesinin kalmadığını iti-
raf etti. Cezaevlerinin mafya ve terörist
gruplann eylem merkezine dönüştüğünü
belirten Ecevit, sona erdirilecek koğuş sis-
teminin yerine hücre sisteminin gelmesinin
söz konusu olmadığmı savundu. Ecevit,
bazı terörist örgütlerin F tipine geçişi en-
gellemek istediğini kaydederek "Şunu da
hatuiatmak isterim ki F tipine hemen geçi-
lecek değildir. Bu konudaki hazuiıklar da-
ha bir sûre devam edecektir. Bu süre içinde
gerçekkr daha iyi anlaşılabileceknr" dedi.
Ecevit, dün Başbakanlık'ta TBMM'den
önceki gün geçirilen şartlı salıverme yasa-
sı ile cezaevlerinde siyasi mahkûmlann
sürdürdüğü F tipi karşıtı ölüm oruçlannı
değerlendirdi.
Şartlı salıverme yasasının bir yarannın
cezaevlerindeki mevcudun yan yanya
azalması olduğunu kaydeden Ecevit, "Öy-
kUkle cezaevierinde sağhkh bir düzenleme
firsan elde edihniş olacaknr. Cezaevlerin-
den çoğu, teröristlerin ve mafyanın eylem
merkezleri durunıundadır" dedi. Cezaev-
lerinin bırçoğunda can güvenliğinin de,
devlet otoritesinin de kalmadığını belirten
Ecevit, "Uzun yıllann birikimi olan bu so-
runlar, cezaevlerinde öngörülen yeni yapı-
lanmalaria ve düzenlemelerle çözülebüe-
cektir. Bunu sağlamanın başta gelen koşul-
lanndan biri koğuş sisteminin sona erdiril-
mesidir. Ancak bunun yerine hücre sistemi-
nin gelmesi söz konusu değfldir" değerlen-
dirmesinde bulundu.
Ecevit F tipini savundu
F tipi cezaevlerinde hükümlülerin bir,
iki, üç odalı ve her bakımdan sağhklı me-
kânlarda kalabileceğini; spor. kütüphane
gibi etkinliklerde bir araya gelebileceğini
savunan Ecevit şöyle konuştu:
"En uygar ve demokratik ülkelerde ya-
püanmalar ve düzenlemeler ülkemizde de
geçerli olacaknr. Ona rağmen cezaevlerin-
deki bazı teröristler etkileri alüna aldıklan
gençleri ölüm orucuna sürükleyerek F tipi-
ne geçişi engeUemeye uğraşmaktadırlar. O
yüzden yaklaşık 250 genç ölümün eşiğine
gehniştir. Bu insanlık dışı eyleme arnk son
verilmelidir. Bu konuda öncelikle ana-baba-
lara görev düşmektedirf
TBMM İnsan Haklan Komisyonu üye-
lerinin de bu faciayı önlemek amacıyla
devreye girdiğini dile getiren Ecevit, "Dûn
gece (önceki gece) bazı milletvekili arkadaş-
lanmızla uzun bir görüşme yapok. ÜsÜen-
dikleri insanhk görevinde kendilerine başa-
rüar dilhorum. Gözlemleri sonucunda bi-
ze getirecekleri bilgUeri ve önerileri gereği
gibi değeriendireceğiz'' dedi. Ecevit, F ti-
pine hemen geçilmeyeceğini, bu konuda-
ki hazırlıklann daha bir süre devam edece-
ğini ve bu süre içinde gerçeklerin daha iyi
anlaşılabileceğini anlattı.
Ecevit, affa tepki gösteren MHP'li AK
Göngör'ün 1974 affından yararlandığının
anımsatılması ve değerlendirmesinin so-
rulması üzerine, "Bu verdiğmiz bilgiyi ye-
ni öğrendinı. Onun dışında dünkü konuş-
masıy la ilgili bir şey söylemek istemiyorum.
Bu, MHP'nin kendi iç sorunudur" dedi.
Ecevit, ölüm oruçlanna karşm hüküme-
tin bir planı olup olmadığımn sorulması
üzerine, "Adalet ve Sağhk bakanhklan elin-
den gelen çabayı gösteriyor. Bu arada sivil
toplum örgütleri devreye girdüer, onlann da
çok yararh katkılan olabüir. Her olanağı
değeriendircrek bu insanhk dışı ölüm oru-
cunun bir an önce sona ermesine katktda
bulunmaya çalışıyoruz" diye konuştu.
lim?" Dava dosyasında olayın 2
failuıden biri olarak suçlanan
Ali Güngör, olaylar ve hedef ol-
duğu suçlamalarla ilgili olarak
yaptığımız görüşmede, kendisi-
nin Mumcu'yla o dönemde yüz
yüze görüşmeler yaptığını belir-
terek yazılanlann doğru olma-
dığını sa\Tinmuştu.
Güngör'ün ifadesi
Cumhuriyet'in Ocak 1997'de
gündeme yeniden getirdiği olay-
larla ilgili olarak sorulan yanıt-
layan Ali Güngör, şunlan söyle-
mıştı:
u
Ibrahim Doğan'la birlikte o
dosyadan sanık olarak yargılan-
dık. Ben önce silah taşımaktan i-
ki yua hüküm giydim ve tahliye-
me karar verdiler. Tahüye ol-
dum. 1974 affiyla birlikte grya-
bunda duruşmalar yapümış ve
faili meçhul bir olaya kanşmak-
tan dolayı hakkımızda, Ibra-
him'in de öyle, karar o şekikle.
Cezaevinde yatbm. Tahüye ol-
dum. 1974-75ten bu yana Tanm
Bakanlığı'nda çakşıyorum."
Güngör, Bülent Ecevit'in
CHP genel başkanı olarak baş-
bakan. Korkut Ozal'ın da tanm
bakanı olduğu dönemde göreve
başladığını anlatarak öğrenci
olaylannın içinde yer aldıgını
söylemişti.
Güngör, sorulanmıza şu ya-
nıtlan vermişti:
-Olay nasıl getişti?
- Biz o dönemde Selim Öl-
çer'lerin (ülkücülerin asıl hede-
finin kendisi olduğunu açıkla-
yan eski Türk Tabipleri Birliği
Başkanı) fakültede bir arkada-
şımızı alarak işkence ettiklerini
tespit ettik. Okula dekanla gö-
rüşmeye gittik. Dekanla daha
önce telefonla görüşmüştük.
Ankara Emniyeti'yle görüştük.
Bu konuda çözüm buhnalannı
istedik. Orada silahlı bir grubun
saldınsına hedef olduk, o silah-
lı saldından kurtulmak için biz
kaçtık, ama olay yerinde bir sa-
de vatandaşın, asteğmenın olay-
larla hiç ilgisi alakası olmayan
bir insan, o silahlarla çıkan şey-
lere maruz kahnış, ama öyle bir
ortam ki hücum eden, sanık ol-
ması gereken tanık oldu. Mağ-
dur olanlar sanık oldu. Zaten o
dönemde avukat tutmayı reddet-
miştim. Ben avukatsız olarak
son dönemde yargılandım. Yani
hadiselerin içindeydik, ama
ölüm olayıyla, Allah'a şükür
hiçbir ilişkimiz ohnadığına ina-
nıyorum. Ve bunun büyük vic-
dan rahathğı içinde oldum bü-
tün hayatım boyunca.
- Hukuki durumunuz ne? Al-
dığmız ceza devlette memurluk
yapabilmenize engel değil mi?
- O karar tebliğ edilmış değil-
dir. Gıyabımızda bize bildirme-
den af karan çıktıktan sonra
mahkemetoplanıyor,karan ve-
riyor. Affuı çıkışı nedeniyle de
dosyanın kapatumasına diyerek
birkarar veriyor. Bu, bana huku-
ki manada tebliğ de edilmedi.
Birincisi, ilk verdikleri karar
Yargıtay'an dönmüştü. îkinci ka-
rar bu dediğim şekilde, af çıkın-
ca dosya kapatıhyor.
Ecevit döneminde Tanm Ba-
kanlığı'na başvurdum. Fakülte-
de bursluydum o dönemde.
Mecburi hizmetim vardı. Tanm
Bakanlığı görev vermek zorun-
daydı. O nedenle Tanm Bakan-
lığı'nda göreve başladım.
IRMIKIAYDIN ENGÎN aengin@doruk. net.tr
Siyasetçileri anlamak kolay.
Işine gelince bülbül kesilip gel-
meyince ağzını sımsıkı yuman
yüksek bürokratlan da anlamak
mümkün. Ama mesleklerinin
gereği toplumu saydamlaştır-
mak, nerde ne olup bitiyorsa,
kimin işine yarar, kime zarar ve-
rir hesaplanna asla ve asla dal-
madan haberteştirip halka du-
yurmak olan meslektaşlanmı
anlamakta zorlanıyorum.
Sırayla gidelim.
MİT Müsteşan Şenkal Ata-
sagun ile yardımcısı birkaç ga-
zeteci arkadaşımızla halvet olup
konuştular. Kürtçe TV'den Ab-
dullah Öcalan'ın "nasıl kulla-
nılması gerektiğine"', MlTin ge-
lecekteki görev alanından dev-
letin öteki istihbarat birimleriyle
ilişkilerine kadar bir dizi konuda
görüşlerini hiç alışılmadık bir
açıklıkla ortaya koydular.
Anımsayın: Kıyamet koptu!
Kimi meslektaşlar, MİT Müs-
teşan'nın atanmış bir memur ol-
duğunu, böyle aşın duyarlı ko-
nularda konuşmaya hakkı ol-
madığını vurguladılar durdular.
Bu açıklamalann altındaki "MİT
ve bit yeniği"n\ sorgulamaya
soyundular.
Üstündeki "MlTgörevlisi" le-
Saydamlık îyidir
kesini silip atamamış, iddialaria
ilgili olarak "onu mahkemeye
verdim, bunu mahkemeye ver-
dim" deyip durmasına rağmen
açılmış bir davaya rastlayama-
dığımız, kendi yazdıklanndan
başka yazı okumuyor olsa ge-
rek ki hemen heryazısında "Bu-
nu bir tek ben yazmıştım" diye
tuhaf şişinmelerle oyalanan bir
meslektaşımız MİT Müsteşa-
n'nın konuşmasına itiraz eden-
lerin başını çekti. Ama yalnız
kalmadı. Pek çok meslektaş da
aynı izlekte yazılar döktürdü.
Ardından MGKtoplandı. Otu-
rumlan da gizli, oturum tutanak-
lan da gizli MKG'de konuşulan-
lar aynntılanyla yayımlandı. Ora-
da askerlerin Kürtçe TV'ye epey
sert, en azından net karşı çıktık-
lan anlaşıldı.
Anlamakta zorlandığım ve
her konuda fikir beyan etme,
yorumlama zorunluklan(l) olan
meslektaşlanm bu kez "Asker-
ler de bürokrat, onlar da devlet
memuru. Niye böyle konuşu-
yoriar" demekten titizlikle ka-
çındılar. Daha çok üniformalı
bürokrasi ile yan sivil-yan ünifor-
malı bürokrasinin en tepesinde-
ki iki kurumun birbiriyle çelişik
tutum almalanndan duyduklan
tedirginliği sergilediler. "Aman
devlet zarar görmesin" anla-
mında yazılar döktürdüler.
Ge) gör ki çelişki saklanama-
yacak kadar açıktı ve Kürtçe TV,
bir "medya sorunu" olmaktan
çıkıp devlet politikasının ana ek-
senlerinden birine dönüştü.
Sonra ekonomik kriz; dip ya-
pan borsa; IMF'den para geldi
gelmedi, geldiyse hangi koşul-
la geldi; Avrupa Birliği Katılım
İçin Ortaklık Belgesi'nde (KOB)
iyileştirmeler (ne demekse ar-
tık) yapılacak mı, yapıhrsa Baş-
bakan Ecevrt AB'nin Nice Do-
ruğu'na gidecek mi, yapılmaz-
sa gitmeyecek mi... gibisinden
bir dizi sorun ülkenin üstüne
çullandı ve devletin tepelerin-
deki Kürtçe TV eksenlı çekişme
ve çelişme bir miktar küllendi.
Başbakan Nice'te iken Ge-
nelkurmay Başkanlığı bir açık-
lama daha yaptı ve Kürtçe TV
konusundaki görüşlerini çok
kapsamlı bir PKK değerlendir-
mesinin içinde bir kez daha yi-
neledi.
Anlamakta zorlandığım mes-
lektaşlanm yine yanıp yakılma-
ya başladılar. Bunlann niye böy-
le ortalıkta, niye böyle "alenen"
tartışıldığını sorguladılan Genel-
kurmay açıklamasının zaman-
lamasını utangaç üsluplaria
eleştirdiler; tabii özüne dokun-
madan zamanlamayı eleştirme-
ye özellikle dikkat ettiler, falan fi-
lan...
•••
Kürtçe TV eksenli tartışma-
dan dizi dizi köşe yazılannı oku-
dukça, meslektaşlanmı "anla-
makta zohanışım" daha da art-
tı.
Kıdemli Tırmık okurları bilir,
bu köşede bıktırmacasına say-
damlık savunuluyor. Çağdaş
devletin bir ayağı "hukuk"sa
öteki ayağının saydamlık oldu-
ğunun altı çiziliyor. Devlette say-
damlığa ulaşılmadan demokra-
siye ulaşmanın mümkün olma-
dığını söylemekte inat ediliyor.
Bugün de öyle olacak ve
bundan sonra da öyle...
MlT'in görüş açıklaması iyi ol-
muştur.
Genelkurmay'ın görüş açık-
laması; bu görüşünü bir kez da-
ha açıklaması iyi olmuştur.
Açıklamanın zamanlaması
kesinlikle önemli değildir.
Güneş günboyu ışık saçar.
Kimse de kalkıp güneşin ortalı-
ğı aydınlatmasımn zamanlama-
sına itiraz etmeyi düşünmez. Et-
meye kalkarsa aklından kuşku
duyulur.
Sonra güneş gider, karanlık
çöker. Karanlık uğursuzlann ve
uğursuz işlerin zamanıdır. Göz-
lerden uzak dolaplar çevirenler
karanlığı bekler.
MlTin de, Genelkurmay'ın da
Kürtçe TV konusundaki görüş-
lerini günışığına çıkarmalann-
dan tedirgin olmak ne söz, se-
vinmek, açıklamalara alkış tut-
mak gerekir.
Şimdi artık MlT'in en tepesin-
dekilerin Kürtçe TV ve oradan
yola çıkılarak demokratikleş-
menin pek çok alanında ne dü-
şündüğünü biliyoruz.
Genelkurmay'ın Kürtçe TV,
üniter devlet, AB ile ilişkiler ko-
nusundaki yönelim ve tercihle-
rinin oturduğu temelleri de bili-
yoruz.
Bilmesek daha mı iyi ola-
caktı.
Saydamlık iyidir.
POLİTİKA GÜ1NLÜĞÜ
HtKMET ÇETİNKAYA
Ölüler Konuşup mu?
Bulanık ırmaklar, mavisini yitirmiş denizler, acının
çoğalan fotoğraflan, cezaevlerindeki ölüm oruçlan,
sırtından vurulmuş bir delikanlının çığlığı, yüreğimizi
dağlayıp bembeyaz düşlerimizi alıp götürüyordu...
Bugün 10 Araiık 2000...
İnsan Haklan Evrensel Bildirisi'nin 52. yıldönümü...
Örtülü af Meclis'ten çıktı...
Katiller, hırsızlar, trafik canavarian, artık özgür ola-
cak, Erbakan Hoca cezaevine girmeyecek...
Tüm bunlar olurken MHP Içel Milletvekili Ali Gün-
gör, Başbakan Ecevit'i 'vatan haini' ilan etti...
Gözlerimi yumdum...
Dr. Necdet Güçlü'nün katili Meclis kürsüsünden
seslenirken, DSP'lilerin kıllan bile kıpırdamıyordu...
Dışanda kış güneşi kasımpatılann üzerine düşü-
yor, pembe badanalı duvann üzerinde gölgeler çizi-
yordu...
Bir anda geçmişi anımsadım...
Belleğimde iz bırakan hüznün şarkısı, Orhan Ya-
vuz'la biriikte Erzurum Atatürk Üniversitesi Kampu-
su'na taşıyordu beni. Ucu keskin bir muşta, o yiğıt in-
sanın tam böğrüne saplanırken 'aç kurUar' bunun-
la da yetinmeyip üzerine çullanıyoriardı Orhan'ın...
Erzurum kar altndaydı...
_ Yirmi üç yıl önceki acı, alçakça katledilen Doğan
Öz'ün gazete ciltlerinde kalan güleç yüzlü fotoğraf-
lannı yazıişleri masasma koyuyor; Ümrt Kaftancıoğ-
kıVla beni bir Akdeniz sabahındaTaşucu Iskelesi'nde
buluşturuyordu...
Vızıldayan bir kurşun, kahpece hazırianmış bir tu-
zak, Abdi Ipekçi'nin, Kemal Türkler'in, Necdet
Güçlü'nün, Cevat Yurdakul'un, Cavtt Orhan Tü-
tengil'in, öldürülen nice demokrat, yurtsever insanı-
mızın bedenlerinde kırmızı karanfilleri çoğattıyordu...
Geceydi...
Dışanda fırtına vardı...
Ümit Doğanay ve Bedrettkı Cömert'le karşılaş-
tım...
Dedtterki:
"Bizim katillehmiz faşistlerdir ve duyduk ki şimdi-
lerde iktidar koltuğunda oturuyorlar..."
• • •
Gördüklerim bir düştü!..
Gökyüzü, karanlığın içinde turuncu bir şafağı ya-
kalamak istiyordu...
Kurt ulumalan, silah sesteri yankılanıyordu...
ölümün fildişi beyazlığında bir ses daha duydum...
Bu, kurt adamın sesiydi...
"Davadan döneni vurun..."
Sonra bir başka sesle irkildim:
"Bana milliyetçileradam öldürûyor dedirtemezsi-
niz!"
Daha beş yıl önce bir haziran sabahında yitirilmiş
umutlar bahçesinde dolaşırken bir anne tanımış-
tım ve onun öyküsünü yazmıştım...
Demir sürgülü kapılann ardında dolan yıllann acı-
sını yüreğinde taşıyan kadın, çığlık çığlığaydı...
"Çocuklanmız cezaevlerinde ötecek!"
O bir anneydi.L
Kırmızı ve beyaz karanfillerin boy verdiği kurumuş
toprağı az önce sulamıştı... "
Gökyüzüne baktı... - • • ' . • r
Ağlamak istiyordu, ağlayamryordu...
Genç ölülerin bedenleri üzerinde 'zafer çığlıklan'
atanlan düşündüm, anneyle konuşurken...
Nice yargısız infazda öldürülen çocuklann fotoğ-
raflanna baktım sonra...
Şırnak dağlannda nöbet tutan Mehmetçiği, Üm-
raniye'de 16'sında kurşun yiyen çocuğu, Gazi'de
delik deşik edilen gençleri, Bahçelievter'de nöbet tu-
tarken şehit düşen polisi anımsadım!..
Kendi öz çocuklanmızdı ölenler!..
Ya onlan ölüme götürenler kimlerdi?
Birbabatanıdım; gece baskınında PKK'nin Diyar-
bakır'da öldürdüğü öğretmen Ali'nin babasıydı o...
Bir kardeş tanıdım; Cudi Dağı'nda on dört yaşın-
da öldürülen bir gencimizin kardeşiydi...
Bir eş tanıdım; üç çocuğuyla dul kalmıştı. Yükse-
kova'da PKK'nin öldürdüğü, uzman çavuş Recep'in
kansıydı...
•••
Toplumu kuşatan acılar, ölümlere yenik düşen ço-
cuklanmız tüm umutlanmızı karanlığa gömüyor-
du...
ölüm oruçlan sürüyordu...
Bense ölülerie konuşuyordum...
Aydınlar, sanatçılar, doktorlar, yüreğinde insar) sev-
gisi olan herkes ayaktaydı!..
Daldım gittim...
Artık yeni sevda düşleri kurmuyor, aşk şiirleri oku-
muyordum!..
Ipekçi'nin katili M. Ali Ağca, aftan yararianacaktı!..
Sevgisizliğin kördüğüm olduğu bir ülkede yaşa-
maktan utanıyordum!..
Acılar ekmeğimiz, katığımız olmuştu...
Içimde tuhaf bir hüzün, içimde karmakanşık duy-
gular vardı!..
Ya senin çocuğum?..
Senin şakaklannda işkence izi, gözlerinde demır
sürgü var, ben bunu biliyorum...
Sen kurşuni bir güneş altnda çürüyen ağaca
benziyorsun!..
hikmetcetinkayaifl cumhuriyet.com.tr
Faks numaramız: 02127 513 90 98
Cumhuriyet
k ı t a p 1 a r ı
Hikmet Çetinkaya
ALACA BİR ÖFKE
YENİ
ÇIKTI
Ey benım aydınlık gtinien bekleyen Türkiyem!..
Ey benim ölüme alkış tutan haUam!.
Ey benım şafağın yolunu açan suskun akşamlann hüznünü
yaşam biçımı sanan ınsanım!.
Ey benim özgürlükleri Erbakan Hoca'nın takkesinde arayan
romantikaydınıın!..
p* Cumhuriyet Çağ Pazaıiama A.Ş. Tûrkocağı Cad. No:39/41
L kitap kulûbû ,'34334)Cağaloğlu-lstanbul Tel: (212)514 01 96