18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3KASIM2000CUMA O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R [email protected] •;.«*. Harf DevrimilAydınlanma Yolunda îlk Adım Vrof.lh.\aA^IRMAKÖZDENhtanbulÜnivVKSitesi Atatürktlkeleri ve tnkılap Tarihi Enstitüsü Müdürü , $ T ürkDevrimi; ekonomik, sosyal, sıya- sal ve kültü- rel çeşitli bo- yutlan bırbi- rini tamamlayan, bunlar- dan bırimn gerçekleşmesi bir sonraki adımın yolunu açan ve bır yönünün başa- nsı bir dığennin gerçekleş- miş olmasına bağlı olan, sistemli, tutarlı bır bütün- düı. Örneğin, nasıl ki cum- huriyet rejimi, laikliğin yok- luğunda yerleşıp serpile- mezse, halkçılık ılkesi de, ancak bilginin ve bilgilen- me olanaklannın toplum çapında yaygıalaştınlarak tüm halka mal edilmesini sağlayacak bir kültür dev- rimiyle yaşama geçirilebi- lir. Mustafa Kemal de bu gerçeği, 1919 yıünda, ba- ğunsızlık bağlamında şöy- le ifade etmiştir: "Tamba- ğunsızhkdeıriek,kuşkıısuz siyasal, mali, ekonomik, ad- li, askeri ve kültürel, her alanda tam bağnnszkk,tanı özgürtükdanektir-Busav- dıklanmın herfaangi birin- de bağımsunktan yoksun- luk, ulusun ve ûlkenin ba- ğunsızhğmdan yoksunluk anlanuna geür." Büindiği gibi, Türk Dev- rimınin ana hedefleri, ulu- sal düzeyde kapıtalizm ön- cesi toplumun kösteklerin- den sıynlarak çağdaşlaş- ma, uluslararası doğrultu- daysa çağdaşlaşmayı ba- şarmış, özbenliğinin bilin- cıne varmış, emperyaüz- min her türüne karşı bir ulus olarak banş ıçinde, uy- gar ülkeler arasında yerimi- zı almaktı. Ülkenin ulusal düzeyde- ki hedefi Atatürk tarafin- dan, 1925'te Kastamonu'da yapüğı bir konuşmada çok açık olarak dile getirilmiş- tir "Yapöğnruzvçvapmak- ta oiduğumuz devrimlerin amaa, Tûrkiye Cumhuri- yetihalkmı bûtûnûyk çağ- daş ve tüm anlam ve b*çi- miyfe uygar birtophun du- nınnıııavardn-makar.Dev- rimcfliğimizin temd flkes budur." Uluslararası doğrultu- daysa, Atatürk antıemper- yalist ve banşçı tutumunu bırçok vesüeyle dile getir- diği gibi, ülkesini uygar dünyayla bütünleştinne öz- lemıni de zaman zaman ifâ- de etmiştir: "Ülkderçeşit- yg bir ulusun yüksdmes için bu biridk uygarbğa katd- ması gerekir» Ulusumuz yaasry^kafasyia uygarbk dünyaanm yanında oidu- ğunu gösterecekrir." 1 Kasım 1928'de TBMM'de kabul edilen, 3 Kasım 1928'de ResmiGa- zete'de yayımlanarak yû- rürlüğe giren, 1353 sayılı 'Türk Harflerinin Kabul ve T»tbüd Hakkmda Ka- nun'un amannm TürkDev- riminin gerek ulusal, ge- rekse uluslararası iki ana doğrultusuyla uyumhıoldu- ğu açıktır. Yeni rejimin be- nımsediği ve aln ok'la sim- gelesen ilkelerin ve özellik- le halkçılık ilkesinin yaşa- ma geçirilebilmesi için, bil- ginin ve bügilenme olanak- lannın demokratikleşerek tüm halka ulaşabilmesi ilk koşuldu. Oysa genç Cum- huriyet'in Osmanlı împa- ratorluğu'ndan devraldığı nûfusun en alt düzeyde eği- tilmişlik anlanuna gelen okur-yazar oranı bile yüzde 10'a varmıyordu. Mustafa Kemal, 9 Ağus- tos 1928'de Sarayburnu'nda halka seslenişınde bu du- rumdan duyduğu üzüntuyü açıkça ifade etmekteydi: u Bugün yapmak zorunda okhığumıız,sondeğfl,aına çokgereki birişvardm Ye- ni harfler cabuköğrenil- me&feTürkhju-flerininer vurttaşa, kaduu, erkeğe, niz, Bunu yurtseverBk ve SONY Sony'ler koruma altında! ,RANTİ > * ' Üstelik ücretsiz garanti süresini 1 yıl uzattık. Sony Yetkili Satıcıları'ndan 1 Haziran 2000 tarihinden sonra aldığınız veya alacağınız yeni garanti belgeli ürünler için garanti süreleri: • Renkiı televızyonlar 2+1* yıl • Video kameıa kafaian 3 yıl • Vıdeo kamera. vıdeo ve oto radyo teypler 1 +1 * yıl • Diğer tüm ürünler 1 yıl. Sony ile uzun ve mutlu bır lıayat sizi beklıyor. * 1 yıllık ek servıs garantisı. garanti kapsamında yapılan işçilik ve yedek parça maliyerlennı kapsar. bu süre ıçerisındeki cihaz değişımlerini ıçermez. • GMM (322) «56 S161 An nŞMn (368)5138088* 8631863 BfcPortEM (312) 322 5319 to^y P»jll I» 1(312) 417 8240 (312) 311 380*. VankMtaB» Center (312) 327 3636 A Sony bır MtçaaavtarPm^ (J12) 2227434 ÇaNI t Evrat (»12) 41817«J h M l Bl*ı T« ı d v a n to g e üye kuruiuşudur • D n * (312) 4417Ϋ t Otçn (112) 'Hın. t 'II rîin~TTr"l»lnıf" Kanl (374) 524 4888 B m a ABC (224) 123 0234 481», Art» (242) 311 «t38,OBnnl»B) 241VBB %*»IJl>.>«im>«2WaB guHn (286) 373 421». T«wn (266)241 7*46, * • * • — fHD 241 4BH — » • QOr*»n (37«) 227 0172II (3M>212 57» 1310 Udfrilk Mma Hak (222) 220 2628, AtnMah Aydn (222) 231 J146, Bton «22) 230 6691 M B k p Şm* Oa)2»24M«kaHnM»(494)2M8B6l(«Eltn(a4) 336 3633 t * « * J «knn> Taftaolar (212) 587 7»17 <<cte Koç H* (212) SB1 »424 M a M y VİHn (»12) S42191» Ba»«n*a«* tagn (212) S772tU •*••»•* Obar (212) 327 0198 m—tmna 3 K (216) 3M 9700 •flydfcfakmca Bayaany (212) 861 1777 H * Aton* (812) 2C21B1 O»4% (212) 2*71717 RMtCMKlOiç (212)321 7«n tfrHMyGOw(212)296 4024r«ıdtod»&y(212)632 7 g 3 8 n « l l U M l l ^ H ' T ^ ( 2 1 3 » « « « * ^ ıninrrinii*Triri»iıiiı r ıınııınTTnrTr«ımiı«ı Tıını;ııııa»ırıj nTiıiiıittn"i-mMii«f^»»«*ı««ıitı*rıırr'nTt***'j nr-|--***r-rl —r**ı*"**~*• Kflç<*y^Ate^(216)41733Q1f«o<*B»y»lEy(21^4g1Cn^laıll «.^^;)2n3a868%«M(2ia»1B00<^»»lülı*(216)aS4tnn (216) 333 9994 bmlr M»w<r«lr Bdp (232) 422 6656, Kj (232) 463 H78, Y*n«Mr (232) 421 «508 »l»ll—B—I (2M) 34» 64M, Pot»l (232) »7« 1424 O441 4585K»yy«taB«rt<ayt232)3688007Oçyol(Mt Ayıfcıum (232)2805475 A»(282)4128983 t*M>»arolÖnw(284)2785474 T * k M a « Ç»rlu lf«Od«c (282) 654 2311 Tr Omnk(262)642»7«7,np<l •ınni)Tt*TT~ 1 rrııti Ifrrtl(362)411 243»8*tQam(«H)2O3I2»*wpAnH (3«t) 2»1 2804 « l w OWH«f (34«) 2t1 14T3 Öru (4«2) 3M 047t, tunmlmt (4«2) JM M00 > • Knptıan T*rfcımno4«u (432) 21t 7540 (M2)3218610,MIEjl»(282)32» uhısMvertik ödevi bitiniz. Bu ödevi yaparken düşü- nunüz ki, bir ulusun, bir tophnnun yüzdeonu, yirmi- si okuma yazma bitü; yüz- deseksenibbnezse,bu ajip- ür. Bundan insan olarak utanmak gereldr, bu ulus utanmakiçm yaranbmş bir ulusdeğ9dir,ö\ünmekiçin yaraotanış,tarihi övünçkr- ledoMurmuş bir ulustur_" Bu acıklı durumun çe- şitli nedenleri arasında, Os- manlı toplum yapısının çok küçük bir azınlığa eğitım firsatı vermesınin yanı sı- ra Arap alfabesinin Türk- çe sözcükleri ifade etmeye hiç uygun olmayışı -özel- likle de, Türkçenin çok sa- yıda ünlü ses içennesine karşıhk Arap alfabesinde yalmzca üç ünlü harf olu- şu-, öğrenıbnesinin yülar süren bıremek gerektırme- si, aynca bu alfabeyle ba- sımişleminindezorve kar- maşık olması sayılabilir. Arap alfabesinin Türk- çe sözcükleri yazıya dök- mekteki yetersizliğınin, za- man içınde Türkçenm ya- pay birdil olan ve toplumun ancak küçük bir kesımin- ce kullanilabüen Osman- lıcaya kaymasında da rolü olmuştur. Gerçi alfabe ve yazım sonınlan, 19. yüzyıhn ikin- ci yansından başlayarak birçok Osmanlı aydmı ta- raftndan ele aunmış, bu ko- nuda çeşitli reform öneri- leri geliştihlmiş ve tartışıl- mıştır. Ne var ki bu sorun, ancak Türk Devnmınin bir parçası olarak, keskin bir dönüşümle, 1928'de Latin temehne dayanan yeni Türk alfabesinin oluşturulma- sıyla köklü bir çözüme ka- vuşturulabilmiştir. Burada Atatürk'ün, al- fabe konusunda olduğu ka- dar, gerçekleştırdiği tüm yeniliklerde izledıği ken- dine özgü yöntem ve stra- teji de dıkkat çekıcıdir. Mustafa Kemal'in her şey- den önce, hedeflerini yuiâr öncesinden «ıpfamgoldu- ğu anlaşıhnaktadır. Örneğin, harf devrimi konusunda, BulgarTürko- log Manotofla yaptığı bir söyleşıde, "Ban uygarhğı- na girebihnenıizeengel obn yazryı atarak, lahk kryafe- tünize kadarher şeyimizde Baoluarauymatıyız" dedı- ğinde, tarih henüz 1908'i bile göstermemektedir. Ata'nın kafasmda vardı- ğı bu kesin kararlılığı, ya- kın ve uzak çevTesınin, her kesimden yurttaşm görüş ve isteklerini yoklayarak "nabzuu tuttuğu" uzun ve sabırlı bır dönem izlemek- tedir. Nitekim, kendisine ba- şansuun sırnnı soran bir yabancı gazeteciye, "Ben, dnrur ve dinlerim'' yanıtı- m verdiği bilinmektedir. Bu uzun "nabctutma" dö- nemini elbette kendisi ve çevresi, halkı yeniliklere hazırlamak ve kamuoyu oluşturmak için de yoğun biçimde değerlendirmiş- lerdir. Harf devrimi konu- sunun yasalaştığı 1928 yı- unın tümünde. Mustafa Ke- mal, Başbakan İsmet Inö- nfi ve Mılli Eğitim Bakanı Mustafa Necati üçlüsünün önderliğinde ve kendileri- nin de aktıf katılımıyla ger- çekleştirilen çok başanlı kamuoyu oluşturma çalış- malanyla hazırlanmakta olan devrim halka benim- setilmiştır. Son olarak, koşullann yeterince olgunlaştığı nok- tada, Atatürk, getirilenye- niliğin büyük bir hızla ta- nnmhımiMkonusunda da hep kararh olmuştur: Örne- ğin, yeni alfabenın eskimn yerini almasının 5-10 yıl- lık bir süre gerektireceğini düşünen çevresindekilere, "Bu iş ya üç ayda ohır, ya hiç otanaz" dediği de bilin- mektedir. Her şeyden önce de, ge- tirilen diğer yeniliklerde olduğu gibi, yeni alfabe ko- nusunda da, yöntem dev- rimcüıkti. Dığer bır deyiş- le, geleneksel toplumdan çağdaş bir topluma geçiş zDrunhı idi ve bu geçiş kök- lübirdönüşümle, toplumu gelişme ve çağdaşlaşma yolunda her türlü tarihsel köstegınden kurtararak ger- çekleşmelıydi. Ata, pek çok vesileyle dile getirdiği bu bütüncül devrimdlik ilkesini alfabe bağlamında da Saraybur- nu'nda yaptığı konuşma- da açıkça dile getirmişti. "_ Arnk geçmişin yanhşia- rtnı kökünden temizlemek zamanındayız. Yanuşlan kökünden temizle>eceğiz." Gerçekten de, yeni alfa- benin halkın tüm kesimle- n tarafindan benımsenerek yaygınlaşması, en iyimser tahmınleri de asan bir hız- la gerçekleşti. 30 Kasun 1928'de gazeteler son kez eski harflerle basıldı. 10 Aralık 1928 tarihli M \Wdt" gazetesi, "Türk harfleriy- Üsküdar^dadfflAligi'-habe- rini verdi... Yurtıçınde olduğu kadar yurtdışından da Ata'ya des- tek ve kutlama mesajlan yağıyordu. Bunlar arasm- da kanımca en ilginç ve an- lamlı olanlardan biri, Glas- gow'dan, 'tngüizce Heceyi SadeieştirmeDerneği'nden gelen kutlama telgraüydı. Yem harfleri öğretmek içm Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati'nin önder- liğinde oluşturulan 'MiDet Mektepleri'ne 23 Aralık 1928'de öğrenci kaydedil- meye başlanmıştır. Bu okullann kontenjam bir hafta içinde dolduğun- dan yeni okullann açılma- sı gerekti. lOcakl929'datümül- kede görkemli ve coşkulu törenlerle okuma-yazma seferberliğı başlamıştır. 1928'de toplam nüfusu 13 milyonu aşmayan Türki- ye'de, Millet Mekteple- ri'nden 1936'ya kadar 2.5 milyondan fazla yurttaş dip- loma alarak okuma-yaz- mayı öğrendi. Yapılmakta olan devn- min öneminin elbette bi- lincinde olan Atatürk, ko- nuyu yasalaştıran TBMM 3. Dönem milletvekillerine şöyle seslenmıştır: "M0- letieraflesine, avdm yetijmiş büyük bir milîetin dili ola- rak elbette girecek olan Türkçeye bu yeni canhhğı kazandıracak olan 3. Bü- yük Mttiet MecHsL, valnız ebediTürktarihindedeğil, bütün insanlık tarihinde mumtazbir sima kalacak- nr_ Yüksek ve ebedi yadi- gânnızla büyük Türk mü- leti yeni bir nur âlemine gi- recektir.'' HarfDevrimi, Türk kül- tür devriminin ilk ve belki de önce de en önemli adı- mı sayılabüir. Tüm ülkede hızla yaygınlaşan okur-ya- zarbk, yem alfaberun getir- diği kolaylık ve olanaklar- labirleşerek 200 yıl boyun- ca (1729-1928) ancak 30.000'e ulaşmış olan ba- sılı kitap sayısınm 15 yıl gibi kısa bir sürede (1929- 1944) aşılmasını sağlamış- or (31.000 kitap). Öte yan- dan, 1932'de kurulan hal- kevlerinin, halka çağdaş kültürü benimsetmekteki başansmda da HarfDevri- mi'nin büyük etkisi olmuş- tur. Gene 1932'de kurulan Türk Dil Kunımu'nun Türk dilini geliştirme ve özleş- tirme çalışmalanmn Harf Devrimi olmaksızm ger- çekleştırilememış olacağı açıktır. Harf Devrimi, yalnızca Dil Devrimi'ni hazırlamak- la kahnamış, Türk Devri- mi'nin altı okla sımgele- şen temel ilkelennın eği- tim yoluyla halk tarafindan anlaşılarak benimsenmesi- ni de sağlamıştır. Bu devrim, bir yandan özgûn bir Türk yaznunın temelüıi atrmş, öte yandan Türk ınsanına Ban kültürü- nü tanıtarak, üpkı bır anah- tar gibi, hümanızma ve ay- dınlanmamn da yolunu aç- mıştır. (*) Büindiği gibi, Ban dillerinin hemen hemen hepsinde, bellı bir ses an- cak değışik harflerin bir araya gelmesiyle yazıya çevrilebilir. Bu durumun sonucu olarak da, üst dü- zeyde eğitimli kişiler bile yazım yanhşları yapariar. Oysa Türk alfabesinde her sese karşıhk tek bir harf oluşu, okuma-yazmayı çok kolaylaştırmakta ve kısa sürede yanhşsız öğrenil- mesini sağlamaktadır. Geri Kafalılık - Gericilik Sony Etnola Pazartama A.Ş. %10C Sony ConporaUo Vedat GUNYOL G eri kafalılık, bi- lim ve akıl ça- ğının çok geri- lerinde kalmış, geleceğı geçmıste arayan, ama bu yolda eyleme geç- medenmutluğu, donmuş, kemikleşmiş önyargılar- da bulan acınası yaratık- lar için kullanılan bir te- rimdir. Gericilik ise aynı kafadaki insanlann, daha doğrusu yaratıklann ey- leme geçen, akla, hoşgö- rüye dayalı düzeni yıkıp, yerine boşinanlar doğrul- tusunda, dınsel bir düzen kurmaya çalışanlann kım- hğıru yansıtan bır tutum- dur; akılsızhğın sınırla- nnda kalakalmış tehlike- li (insanlık için) bir ay- mazlığı, kafasızlığı sım- geler. Şimdı düşünelim bir: Geri kafahhkla gericiliği bir kefeye koyabüir mi- yiz?Hayır. Geri kafahhkla savaş- maya değmez. Geri kafa- lılan "hidayete'' erdirme- ye çalışmak boşunadır. Çünkü, kafaian işleme- yen ve işletümeyen yara- oklardır butipinsancıklar. Onlan aptalhklan ile baş başa bnakmak gerekir, gericilere uyup, onlann peşine takılmadıklan sü- rece. Ama, gericilik konusu- na gelınce iş değışir. Bu alanda eyleme karşı eyle- me geçme kaçırulmaz bir zorunluluktur. Gerici insan, çoğu kez, gericilikten çıkar sagla- yan hinoğlu hinlerin ma- şası durumundadır. Gerici insan, geri kafa- lı insanı kendi rezil çıka- n doğrultusunda kullan- mak ister ve zaman zaman da bu yolda başanlı olur. Bir Batıh düşünür şöy- le demiş: "Birakılsıziatar- tışryorsan,iki aküsıztartı- şryor demektir." Peki bu- na göre akılsızı tartışma ile yola getirmek olasıh- ğı yoksa, ne yapmalı? Akılsız, genye bağlı dünya göriişü doğrultu- sunda eyleme geçmedik- çe akılsızhğıyla kalakalsın diyorum, onunbir eğitim- den geçme olasüığı yok- sa eğer. Ama, gericüerle nasıl savaşmalı, diyaloğa hiç- birzaman yanaşmayan ge- ricüikle? Bıınun çaresi an- cak ve ancak, yasa yoluy- la alınacak bir önlem ve yaptınmdır. Ama nerede o ötüetni ve yaptınmı, yü- rekten ve candan isteyecek tarafsız bir ulusal kurum. Bir bilge kişi (hangi ulustan olursa olstın) şöy- le demiş: Dünyamızın tek soru- nu, akılsızlann yönetimin- de olmaktır. Bu, hep böy- le gehniş böyle gidiyor. Ama Aziz Nesin buna karşı: "Böyle gehniş, böy- leghmez dryor" haklı ola- rak. PENCERE Diinyanın En Büyük Soygumı ve Biz... CUMOK (Cumhuriyet Okuaı) tatlı beladır, ken- disini gazetesinin patronu sayar. Geçen gün Is- kendenjn'daydım; bir bayan CUMOK sordu: - Dunım nasıl?.. » Yü2üne baktım: - Sıkıştık.. - Nasıl?.. - Zam yapmamız lazım, yapamıyoruz; medya- nın geldiği yerde kuşatıldık. - Bize ne düşüyor?.. Dedim ki: - Ya devlet bize bir banka verecekya da Cum- huriyet okuru günde 100 bin lira daha... - Nasıl?.. - Devlet bize ne banka verir, ne kredi açan ama, Cumhuriyet okuru her gün 100 bin lira daha faz- la verse, sıkışıklığı aşanz. • Düşenin dostu olmaz; Dinç Bilgin zor günler geçirecek; düşene vurmak da olmaz; ama, Sabah'ın patronundan çok çalışanlannı düşünüyorum; ya- zariarını, muhabirterini, çizerlerini!.. Ancak Sa- bah'a ilişkin bir soru da aklımdan çıkmryor: - Tiraj yanşında başı çekip en çoksatan, üste- lik devletten Etibank'ı saf/n a7an birgazete, fıya- tını 150 binden 50 bin liraya indirip neden dam- pinge başlamıştı?.. Çok sattşlı öteki gazetelerin bu "haksızrekabet" ortamında fiyatlannı 50 bin liraya indirmek zorun- da kaldıklan günleri anımsıyorum. Cumhuriyet 50 bine inen gazetelerin karşısında 250 bin lirada kalmak zorundaydı. Neden yapmıştı bunu Sa- bah?.. Rakiplerini öldünmek için mi?.. Sonuç: Böyle medya olmaz olsun!.. Sonunda hepimi- zin başına taş yağacak!.. • Farkında mısınız?.. Yoksa Nâzım Hikmet'in şiirindeki gibi Gülha- ne Parkı'nda mısınız?.. Diinyanın en büyük soygunlanndan biri -belki birincisi- Türkiye'de yaşanıyori.. "Ecnebiler" (At- tilâ llhan'ın kulaklan çınlasın) bize dediler ki Ulu- sal Kurtuluş Savaşj'ndan bugüne kurduğunuz bü- tün KtT'leri özelleştiriniz; alacağınız paralarla borç- lannızı ödeyiniz. "Ecnebi" karşısında el pençedi- van durmaya alıştığımızdan "peki" dedik; 162 KlTi (Kamu Iktisadi Teşekkülü) 1985'ten bu yana satıp savdık; elimize geçen para 7 milyar 300 mil- yon dolaıi.. Batık bankalarda deve edilen parala- nn toplamı ise 11 milyar 500 milyon dolar... Ulusal gelire oranla dünyanın en büyük soygu- nu mu yaşanıyor?.. Medya soygunun içinde... • Ne yapalım ki bu soygunda bize bir şey düş- medi, kursağımızdan haram lokma geçmedi; dar- dayız... Bilmem ki neyapsak?.. Okuıianmızdan her gün 100 lira daha fazla istesek mi?.. Çevremizdeki kuşatmayı yarmak için, elbirliği ve de gönülbirii- ğiyle, fiyatımızı 350 yapsak mı?.. Deve bir artın, deve bin attın!.. Biliyorum ki 100 bin lira hem az para, hem çok para!.. Bu konuya yann devam edeceğiz. tLAN TC ANKARA15. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Sayı: 2000/396 = * Davacı Hanım Solak tarafmdan davalılar Abi- din Arslan ve Orhan Özel mirasçılan aleyhine açılan ipoteğin kaldınlması davasında: Mahkememizce 24.10.2000 tarihinde Ankara, Çankaya, General Zeki Doğan mahallesi, 3425 ada, 2 parsel üzerinde malik Abidin Arslan tara- findan hisseli olarak satış yapılan 1848/34626 hisse üzerine konulan ipoteğin fekkine (kaldırü- masına) karar verihniştir. Işbu ilan davalı Abidin Arslan mirasçısı Ömer Arslan'a ilanen tebhğ olunur. 30.10.2000. Basın: 62398 Çocuğunuz Vitamin alıyor mu? Lise 1 -2-3 Ders Destek Programı amıneryıorso oeua |www.vitamincîler.com 1. Vitamîn Destek Hattı: (0212) 474 55 55
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle