Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3KASIM2000CUMA CUMHURİYET SAYFA
DtZİ 17
AH ŞU OSMANLILAR -4 DEMİRTAŞ CEYHUN
Osmanhnın lıasta günleriOrhan Gazi için de, Müneccimbaşı Tari-
hi'inde. "Öldiiğünde yaşı oldukça ilerlemiş ve
seksenini geçmişti" denilmektedir. İdris-i Bit-
lisi ise "Heşt Behişt" adh kitabında, Orhan Ga-
zi'nin de üpkı babası gibi, son yülannda ni-
cedir ordunun başına geçip bir sefere çıka-
madığını ve yerine oğlu Siileyman Paşa'yı gön-
derdiğini yazmaktadır. Yani, o da büyük bir ola-
sıhkla gut hastalığından ölmüş olsa gerektir.
Fatih Sultan Mehmed de, bilindiği gibi gut
hastasıdır ve her ne kadar kimi tarihçilerce ze-
hir içirilerek öldürüldüğü öne sûrülse de, genel
kanıya göre gut hastalığından ölmüstür.
II. Bayezid de, gene Müneccimbaşı Tarihi 'nde
belirtildiğine göre, 31 yıl sûren saltanatının so-
nunda oğlu Yavuz Selim tarafından tahttan indi-
rildiğinde 64 yaşındadır ve "hem yaşının iler-
lemesinden hem de birbiri ardına gelen has-
talıklar yüzünden bir çocuk gibidir" artık.
Yeniçeriler de Şehzade Selim'in yanında yer
almca, çaresiz, tahtı bırakmak zorunda kalmış ve
ömrûnün geri kalan kısmını Dimetoka Sarayı'na
çekilerek ibadetle geçirmeye karar vermiştir. Ya-
nına Tabib Ahi Çelebi'yi alıp yola çıkarken,
"Selim Han ve devlet erkânı tarafından uğur-
lanışı" sırasında da, Istanbul dışına kadar "bir
tahtırevanla taşınmış"tır. "Edirne yakınlann-
da, Söğütlü dere deniien yerde de hastalığı
birden ağırlaşmış ve rahmet-i Rahman'a ka-
vuşmuş"tur.
Bilindiği gibi, Kanuni Sultan Süleyman da,
yeniçerilerinin "Padişah kocaldı gayri, ondan
sefere çıkamıyor, bu askere genç bir baş gerek"
diye homurdandığını duyunca, İ566'da, çaresiz
gene ordunun başına geçip yeni bir Avusturya se-
ferine çıkmak zorunda kalmış, ancak iyice iler-
lemiş gut hastalığı yüzünden ata binecek. hatta
ayakta duracak hali kalmarruş olduğu için de, Is-
tanbul dışına kadar "bir tahtırevanla taşın-
mış"tır Sefer boyunca da arabadan inmemiştir.
Sadece kasabalardan geçilirken birtakım düşman
gözlere dinç gözükmesi için kâh gene tahtıre-
vanla taşınmış, kâh ata bindirilmiştir binbir güç-
lükle. Zaten daha seferin başında, Zigetvar ku-
şatması sırasında, kalenin alındığını da göreme-
den gut hastalığından ölmüştür.
Yavuz Sultan Selim ise, vakanüvıslerin yazdı-
ğına göre, sutında çıkan "şirpence" (aslan pen-
çesi) dedikleri bir çıban yüzünden ölmüştür, bi-
lindiği gibi. Bu çıbanın, hoyratça kaşınırken ba-
şı kopanlarak mikrop kaptınlrruş bir küçük sivil-
cenin azması sonucu olduğu konusunda da, ilginç-
tır bütün tarihçilerimiz görüş birliği içindedirler.
Kuşkusuz, o günkü tıp bilgisiyle, bu çıbanın ne-
deni konusunda başka bir yorumda, başka bir ta-
nıda bulunabilmek olanaksızdır.
Ancak, bugûn "kan çıbanı" da deniien bu tûr
derialtı hücre dokusu ve yağ bezleri ıltıhaplan-
malanna şeker hastalığının da neden olabıldığı
artık bilinmektedir.
Ne ki, şeker hastalığı, bilindiği gibi Batılı he-
kimler için bile çok yeni bir konudur. llk kez
XVII yy. sonlarında, idrarla şekerli bir madde-
nin de atıldığını fark ederek böyle bir hastalık-
tan kuşkulanmışlar ve ancak iki yüzyıl sonra
XIX. yy. ortalannda kandaki glikozun artması-
nın kimi organlarda doku bozukluklanna neden
olduğunu saptayabilmişlerdir.
Bu nedenle, Yavuz Sultan Selim'in, gerçekten
kaşırken tahriş edip mikrop kaptırarak azdırdığı
bir sivilce yüzünden ölmüş olması kadar, ölü-
müne yol açan bu çıbanın kandaki glikoz denge-
sinin bozulması yüzünden oluşması olasılığı da,
galiba aynı değerde olsa ve göz ardı edilemese
gerektir.
Bugün, şeker hastalığının sinir sistemi üzerin-
de olumsuz etkiler yaparak tek veya birçok sini-
rin iltıhaplanmasına neden olup kimi organlarda
duyu yitimlerine, dolayısıyla tutarsız davranışla-
ra, bazı hallerde de mide felci ile üreme organı
veya idrar yolu bozukluklanna bile yol açtığı ar-
tık iyi bilinmektedir.
Gene bugünkü bilgimizle şeker hastalığının
kalıtımsal olduğunu söyleyebilmemiz belki zor-
dur ama, hemen belirtelim ki, hastalığın önemli
ailesel özellikler taşıdığı ise artık kuşkusuzdur.
Ve Osmanlı hekimlerinin XX. yy.'daki açıkla-
malanna göre de, Sultan Abdülaziz'in yerine
1876'da tahta oturtulan, ancak tutarsız davranış-
lan yüzünden saltanatının daha üçüncü ayında taht-
tan indirilerek tam 28 yıl boyunca Çırağan Sara-
yında tutsak hayaü yaşamak zorunda bırakılan Sul-
tan V. Murad 1904 yılında şeker hastalığından
Ölmüştür.
Bu nedenle, Yavuz Sultan Selim'in ölümüne ne-
den olan bu "şirpençe"nin; III. Murad'ın 49 ya-
şında ölmesıne neden olan "idrar kesesi ilti-
haplanmasının"; I. Ahmed'ın daha 28 yaşında
var yokken ölmesine neden olan "elli gün süren
mide hastalığının"; III. Mustafa'nın 39 yaşın-
dayken ölmesine neden olan "uzun süren has-
talığının", V. Murad'ı öldüren şeker hastalığı-
nın ailesel özellikleriyle gerçekten hiç mi bir
ilişkisı yoktur acaba?
Sürecek
Çalışıııa Bakanı
Kamuoyunu Yanıltıyor
Dr. ENGİN ÜNSAL
Hükümetin TBMM'ye sun-
mak üzere hazıriamakta ol-
duğu iş güvenliği yasa tasa-
nsı konusunda Çalışma Ba-
kanı hükümeti, kamuoyunu
ve özellikle sendikaları ya-
nıltma çabası içindedir.
İş güvenliği konusundaki
tartışmalar ILO'nun kabul et-
tiği 158 sayılı sözleşmeden
kaynaklanmaktadır. ILO,
1982 yılında 158 sayılı İş Gü-
vencesi Sözleşmesi'ni ve ge-
ne aynı yıl 166 No'lu tavsiye
kararını kabul etmiştir. ILO
üyesi Türkiye 158 sayılı söz-
leşmeyi 9 Haziran 1994 yı-
lında onaylamıştır. ILO üye-
si ülkeler kabul edilen söz-
leşmeleri onaylamak yükü-
mündedir. Anayasamızın 90.
maddesine göre onaylanmış
uluslararası sözleşmeler iç
hukuk niteliğini kazanacak-
tır ama, öğretide buna rağ-
men o konuda ayrı bir yasa
çıkarılmasının zorunlu oldu-
ğu kabul edilmektedir. Hükü-
met AB'ye girme süreci için-
de demokratikleşme konu-
sunda inandırıcı adımlar at-
mak yükümünde olduğun-
dan iş güvenliği yasasını çı-
karmak zorundadır. Bunu ya-
parken 158 sayılı sözleşme-
nin hükümlerinin aynen çıka-
nlacak yasaya konması ge-
rekmektedir.
Çalışma Bakanı'nın içeri-
ğini açıkladığı iş güvenliği
yasatasansı ile ILO'nun 158
sayılı sözleşmesinin içeriği
örtüşmemektedir. Bakan, bu
yasanın sendikalı olan işçi-
lerin iş güvenliği için çıkan-
lacağını vurgulamaktadır. Bu
son derece yanıltıcı bir be-
yandır. 158 sayılı sözleşme-
nin amacı salt sendika üye-
si olan işçiler için değil, tüm
çalışanlar için iş güvenliğini
yaşama geçirmektir.
158 sayılı sözleşmenin 4.
maddesi, "işçinin kapasite-
si veya işin yürütümüne ve-
ya işyeri gereklerine dayalı
geçerti bir son verme nede-
ni olmadıkça hizmet ilişkisi-
ne son vehlemez" hükmünü
getirmektedir. Sözleşmenin
5. maddesi özellikle sendi-
ka üyeliği, işçi temsilciliği,
işvereni şikâyet etmek ve ırk,
renk, cinsiyet, siyasi görüş,
etnik ve sosyal kökeni nede-
ni ile kimsenin işten çıkanla-
mayacağını öngörüyor. Bu
hükümlerin aynen hazırlana-
cak tasanda yer alması ge-
rekirken böyle olmadığı an-
laşılıyor. Tasan salt sendika-
lı işçileri amaçlamakta.. oy-
sa2821 sayılı SendikalarYa-
sası'nın 31. maddesinin son
fıkrası zaten sendika üyeliği
nedeni ile işten çıkarmanın
kanıtlanması durumunda iş-
çiye bir yıllık ücretinden az ol-
mamak üzere bir ödence
ödenmesini öngörmüştür.
Çalışma Bakanı, var olan
bir güvenceyi yeniden yasa-
laştıracağını söyleyerek 158
sayılı sözleşmenin özünü dış-
lamakta ve kamuoyunu ya-
nıltmaktadır. Oysa yasa ta-
sansı bu sözleşme hüküm-
lerini aynen içermek zorun-
dadır. Bu da yeterli değildir.
Yasaya iş mahkemelerinde iş
güvenliği ile ilgili olarak açı-
lacak davalann hızlı yargı-
lanması ile ilgili bir hüküm
konmazsa iş güvenliği anla-
mını yitirir. Genel hükümlere
göre yapılacak bir yargıla-
mada sonuç iki ya da üç se-
nede alınır. Tasarının, yargı
kararlannın uygulanmama-
sı durumunda bir yaptınmı
da içermesi son derece
önemlidir.
Çalışma Bakanı, eğergö-
revini yapmak ve 158 sayılı
sözleşmeyi bir iç hukuk hük-
mü haline getirmek istiyorsa
yukarıda değindiklerimizi
yapmalı ve kamuoyunu ya-
nıltmamalıdır.
Sendikalar 158 sayılı söz-
leşmenin yaşama geçirilme-
si konusunda sessiz kala-
mazlar. Bu doğal demokra-
tik hakkın eksiksiz yaşama
geçirilmesini istemek zorun-
dadırlar.
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak(q turk.net
ÇİZGtLÎK KÂMtL MASARACI
KEDl LEVO APTÜUKA
BENCE
HÜLYA
AVŞAR
CESSUR
BİR
ALlŞUMIŞifsl T>IŞ1(40A. CuRZTKAR,
STATUKCYA MEYÛAfJ
VAR Mİ B£ft/M
CiaîADAMi
AKAPmiW/
TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 3 Kasım
İLAN
KÜÇÜKÇEKMECE SULH HUKUK
MAHKEMESİ
EsasNo: 1999/1713
Karar No: 2000/1770
Davacı Ahmet Öztürk vekili tarafından davalılar Emine Reha
Kurudağlı ve Himmet Aygündüz aleyhine açılan ipoteğin fekki
davasının yapılan yargılaması sonunda 19.9.2000 tarihinde dava-
nın kabulü ile Küçükçekmece, Yenimahalle mevkiinde bulunan
tapunun 26 pafta, 4154 parsel No'sunda kayıth taşınmazda dava-
cının 20/960 hissesine tekabül eden Emıne Reha Kurudağlı lehi-
ne 30.5.1978 tarihli 6519 yevmiye numaralı, davalı Himmet Ay-
gündüz lehine 30.5.1978 tarih 6519 yevmiye no'lu ıpoteklerin
fekkine, 710.000 lira harcın ve 61.765.000 lira mahkeme masra-
finın davalılardan alınıp davacı tarafa venlmesıne, temyiz yolu
acık olmak üzere karar verilmiş olup daha önce dava dilekçesi ve
duruşma günü gazete ilanı yolu ile tebliğ edilen davalılar Emine
Reha Kurudağlı ve Himmet Aygündüz'ün işbu ilarun gazetede ya-
yımlandığı tarihten itibaren 8 gün içerisinde temyiz etmeleri, tem-
yiz etmediklen takdirde karann bu şekilde kesinleşeceği karar
tebliği yerine kaim ohnak üzere ilanen tebliğ olunur.
Basuı: 62656
MERKÜR'ÜN YÛZEYf..
1373 TE BU&ÜU,
8İG
Ü Ü
ÜÇ AY SOUert V£MÜS 'ÜM Y4/CININOAN (SEÇSN
fO, AZOINOAN MERKÛR'E YAKLAÇMtŞTt.
, ÖZELLÎKCE GÜA/£Ş SlSTEM/A/tN ÜÜ
GEZEGENf OLAM toEt&ajK'&EN 6İGÇO
C£" SİLGİ YOLLAMfŞri. ME^tCÜK, ÇOK /A/C£- 8/e
ATMOSPSK/' OO4H, S£C£ ^£ GÜMDÜZ /Sf Fr4&CI
ÇOK 6üyü*:(î4•^s^ ice -t?se) B/R GEZEGENPI.
OKSfJSM gULUNMAOtĞrNOAK yAÇAM OlAStLtgf
KÜÇÜKÇEKMECE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 2000/1272
Davacı: Nail Eren Vekili: Av. Ersin Dere Davalı Vekili: Hacer Eren
Dava: Boşanma
Davalının yukandaki adresine çıkartılan davetiye bila tebliğ ıade edilmiş, emniyetçe yapılan tahkikat neticesi sarih adresi tespit edi-
lemediğinden dava dilekçesinin ilanen tebliğine karar verilmiş olup duruşması 14.2.2001 günü saat 09.30'a bırakılmıştır. Mezkûr gün
ve saatte duruşmaya gelmeniz, gelemediğinizde kendinizi bir vekille temsil ettirmenız hususu dava dilekçesinuı tebliği yerine kaim ol-
mak üzere ilan olunur. . -
Basın: 62740
ANKARA...ANKA
MÜŞERREF HEKİMOGLU
Bayram Akşamı
Çankaya'daÇankaya Köşkü'ne ilk kez 1953 yılında gittim. Cum-
hurbaşkanı Celal Bayar ile konuştum. O zaman Ha-
yat dergisinde çalışıyorum. Vedat Nedim Tör, Şev-
ket Rado ile birlikte. Bayar ile konuşmamız hayli bo-
yutlandı; ilginç fotoğraflar, anılar, öykülerle özel bir
sayıya dönüştü. Meslek yaşamımda güzel bir olay
bu. Özel Çankaya sayısı, belgesel bir nitelik kazandı
zaman içinde. Köşkün içi de, dışı da çok değişti izle-
yen yıllarda. Yeni yapılar, yeni salonlarla önceki Köşk,
Cumhuriyetin belli bir döneminin simgesi oldu nerdey-
se. Ikinci kez 1960 yılında gittim Köşk'e. Orgeneral
Gürsel'in Devlet Başkanlığı döneminde, üst katta kü-
çük bir toplantı, gazeteciler ve Milli Bırlikçiler, sorular
ve yanıtlar. Gürsel Paşa'nın içtenliğı beni çok etkili-
yor ama, Çankaya tepesinde yalnızlığın hüznü var. Hü-
zün derinleşti, hastalık, ölüm derken Köşk'ün ev sa-
hipleri değişti çok geçmeden. Emeklı Oraeneral Cev-
det Sunay dönemi başladı Çankaya'da. İlginç bir dö-
nem. Bizans türü politikalar, darboğazlarla dolu yıllar,
gazeteciliğimde hayli yoğun günler. Köşk'ün yaşamı-
nı da yakından izliyor, toplantılara çağrılıyor, ilginç
olaylan köşelerime de yansrtıyorum. O dönemin ilginç
izlemleri var belleğimde. Şunay'ın görev süresini uzat-
mak girişimleriyle Meclis kilitleniyor, derken Ismet
Paşa çıkıyor kürsüye, birkaç sözcükle önemli bir uya-
nda bulunuyor.
Anayasayı zorlamaktan vazgeçiyor, emekli Orami-
ral Fahri Korutürk'ün cumhurbaşkanlığı için uzlaşı-
yor partiler.
Çankaya Köşkü'nde yeni bir dönem. Ev sahipleri-
nin özelliği, sadeliği çok zarif çizgilerle yaşam biçimi-
ne dönüşuyor Köşk'te. Eşya yenilenmiyor ama varo-
lanlar iyi yerleşiyor, duvarlara çağdaş ressamlann tab-
lolan asılarak sanat dünyamızı onurlandıran yapıtlar-
la selamlanryor konuklar. Geçen de Ankara'ya geldi,
bir çay saatinde buluştuk sayın Emel Korutürk ile.
Atatûrk ün yakın dostu, SelahCimcoz'un kızı, onur-
lu bir komutanın eşi, 27 Mayıs devriminden sonra
Moskoya'da sefire ve ev sahibesi Çankaya Köşkü'nde.
Koşullar değişse de çizgisi değişmiyor, her görevi gü-
zel taşıyor.
Sayın Korutürk'ten sonra yeni birtıkanma, sonra 12
Eylül ve Orgeneral Evren taşınıyor Çankaya'ya. Ev-
ren'den sonra Özal'lar dönemi başlıyor, Çankaya
Köşkü'nün çizgileri de yeniden değişiyor. Arabesk
denebilir, her şey çok görkemli ama negatif görkem;
fiyonklu örtüler, kocaman çiçekler ve dev boyutlu avi-
zeler. Işığını değil, ısısını hissediyor, hamama girmiş
gibi terliyor konuklar. Özal'lardan sonra Demirel dö-
nemi başlıyor, uzatma çabasına karşın gorev sona eri-
yor, söylenti ve yorumlan da uzayıp gidiyor.
• • •
Son gidişim 29 Ekim akşamı Çankaya'ya. Cumhur-
başkanı ve bayan Sezer ile ilk kez karşılaşıyorum. El-
bet mutluyum, en büyük bayramı Sezer'in başkanlık
döneminde kutluyorum Köşk'te. Bu kırtlama başka
bir anlam taşıyor. Şade kişiliği, görev bilinci, belli il-
keleri yaşam biçimine dönüştüren, hukukun üstünlü-
ğüne öncelik veren, sıyasal çizgisinı bu amaçla sür-
düren bir başkan var karşımda. Yanında da bir Cum-
huriyet kızı.
Cumhuriyetimizle yaşıt bir gazeteci için önemli bir
olay bu. Kimler geldi, kimler geçti bu salonlardan, ki-
mi konuklann yalnızlığı nasıl derinleşti o kalabalık için-
de. Çatıdaki çatlağa karşın altyapı nasıl direndi!
Cumhurbaşkanı Sezer ve eşine Berin Nadi'nin se-
lam ye saygılarını ıletmek de mutlu bir görev oldu be-
nim için. Cumhuriyet döneminin yakın tanığı. anıt gi-
bi bir kadın Berin Hanım. Kime selam yollayacağını
bilir.
Başka bir bayram akşamı da birlikteydik Çankaya'da
Sayın Ecevit yine başbakan, ama başka bir konum-
da. Bu kez de gördüm Ecevit'leri, "Kolay gelsin" de-
dim. Oysa güçlükler Ecevit hükümetinden kaynakla-
nıyor!
•••
Uzun yıllardan sonra duyarlık derinleşir, kimi olay-
lar önceden yaşanır, parmaklann ucunda hissedilir
mesleğimiz de. Köşk'te uzun kalmadım o akşam.
Başta Orgeneral Kıvnkoğlu, komırtanlarla konuştum,
Zekeriya TemizeJ'i kutladım. Nedret ve Hikmet Uluğ-
bay'ı selamladım, kimi sanatçı dostlarımı kucakla-
dım, ANAP Başkanı Mesırt Yılmaz'ı uzaktan gör-
düm, selama vakit bulamadım ama salonda dalgala-
nan kalabalıkta negatif enerji üretenleri hissetmekten
geri kalmadım. Dahası sayın Sezer'i kuşatma eğilim-
leri var. Basın toplantısı yapmasını önerenler. bir tar-
tışma ortamına çağıranlar.
Sayın Sezer katılmıyor bu çağnlara, beklentileri ya-
nıtsız bırakıyor. Kırgınlığa, alınganlığa yer vermez gö-
rünüyor, özünü, sözünü yansıtıyor doğru bildiği yol-
da yürüyor.
Hepimize bir ders, bir uyan bu.
• • •
Bayramın büyük coşkuyla kutlanması da önemli
bir uyan yeni binyılda. Cumhuriyeti korumanın, kesin
sahiplenmenin kararlılığını açıklıyor halkımız. Her ku-
şaktan, herkesimden insanlar, analar, babalar, çocuk-
lar. Bireylerin ye kurumlann görev ve sorumluluğunu
anımsatıyor. Üstlenenler beri gelsin.
Bayram sevinci solmadan boyutlansın, yeni binyıl-
lara yol alsın.
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA:
1/ Bir toplantı,
orurum, soruş-
turma sonunda
imzalananbelge.
2/Güzel kolcu...
Ugraş.3/Birgı- .
da maddesi...
ABD'nin bir
eyaleti.4/Birde- _
rebeyinin hima- "
yesine girip ken- j
dini onun hızme-
tineadayankim- 8
se... Büyükbaş g
hayvanlara veri-
len ortak ad. 5/ Kuran'da
bir sure... Erkek keçi. 6/
Di\un edebiyannın, XVI.
yüzyılda yaşamış en bü-
yük şairlerinden biri. II 3
Anadolu'da kurulmuş es- 4
ki bir uygarlık.. Küçük
erkek kardeş. 8/ Mevki.
makam...Romanzmaağ-
nsı. 9/ "başlar — do- 7
ğarken saltanan sultanı- g
yegâhın"(Attilâllhan)... _
Balıkçıların. tuttukları
bahklan içine attıklan sepet.
YUKARIDAN AŞAĞI\A:
1/Osmanb donanmasıyla Haclı donanmasıarasında 1538'de
yapılan ve Akdeniz'deki üstünlüğün Osmanlılara geçme-
sini sağlayan deniz savaşı. II Güneydoğu Asya'da yetişen
ve mobilya yapmunda kullanılan bir cins kamış... Kıal
rüylü bir kuş. 3/ Rey... Mavi renkte bir süs taşı. 4/ Güney
Amerika'da yaşayan, tavuğa benzer bir kuş... Sınır boyu.
5/ tskambillerle oynananbir oyun... Yasal ohnayan cioael
ilişki. 6/ Şarap mahzeni... Gizli yer, köşe bucak. 7/ Utem,
kılgı. 8/ Çipuramn, boyu 10 cm'ye kadar olan gençlerine
verilen ad... Yabancı. 9/ lsvıçre'ye özgü, ağaç kûtüklera-
den yapılma dağ evi... Muğla'nın bir ilçcâi. '