25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3KASIM2000CUMA CUMHURİYET SAYFA DtZİ 17 AH ŞU OSMANLILAR -4 DEMİRTAŞ CEYHUN Osmanhnın lıasta günleriOrhan Gazi için de, Müneccimbaşı Tari- hi'inde. "Öldiiğünde yaşı oldukça ilerlemiş ve seksenini geçmişti" denilmektedir. İdris-i Bit- lisi ise "Heşt Behişt" adh kitabında, Orhan Ga- zi'nin de üpkı babası gibi, son yülannda ni- cedir ordunun başına geçip bir sefere çıka- madığını ve yerine oğlu Siileyman Paşa'yı gön- derdiğini yazmaktadır. Yani, o da büyük bir ola- sıhkla gut hastalığından ölmüş olsa gerektir. Fatih Sultan Mehmed de, bilindiği gibi gut hastasıdır ve her ne kadar kimi tarihçilerce ze- hir içirilerek öldürüldüğü öne sûrülse de, genel kanıya göre gut hastalığından ölmüstür. II. Bayezid de, gene Müneccimbaşı Tarihi 'nde belirtildiğine göre, 31 yıl sûren saltanatının so- nunda oğlu Yavuz Selim tarafından tahttan indi- rildiğinde 64 yaşındadır ve "hem yaşının iler- lemesinden hem de birbiri ardına gelen has- talıklar yüzünden bir çocuk gibidir" artık. Yeniçeriler de Şehzade Selim'in yanında yer almca, çaresiz, tahtı bırakmak zorunda kalmış ve ömrûnün geri kalan kısmını Dimetoka Sarayı'na çekilerek ibadetle geçirmeye karar vermiştir. Ya- nına Tabib Ahi Çelebi'yi alıp yola çıkarken, "Selim Han ve devlet erkânı tarafından uğur- lanışı" sırasında da, Istanbul dışına kadar "bir tahtırevanla taşınmış"tır. "Edirne yakınlann- da, Söğütlü dere deniien yerde de hastalığı birden ağırlaşmış ve rahmet-i Rahman'a ka- vuşmuş"tur. Bilindiği gibi, Kanuni Sultan Süleyman da, yeniçerilerinin "Padişah kocaldı gayri, ondan sefere çıkamıyor, bu askere genç bir baş gerek" diye homurdandığını duyunca, İ566'da, çaresiz gene ordunun başına geçip yeni bir Avusturya se- ferine çıkmak zorunda kalmış, ancak iyice iler- lemiş gut hastalığı yüzünden ata binecek. hatta ayakta duracak hali kalmarruş olduğu için de, Is- tanbul dışına kadar "bir tahtırevanla taşın- mış"tır Sefer boyunca da arabadan inmemiştir. Sadece kasabalardan geçilirken birtakım düşman gözlere dinç gözükmesi için kâh gene tahtıre- vanla taşınmış, kâh ata bindirilmiştir binbir güç- lükle. Zaten daha seferin başında, Zigetvar ku- şatması sırasında, kalenin alındığını da göreme- den gut hastalığından ölmüştür. Yavuz Sultan Selim ise, vakanüvıslerin yazdı- ğına göre, sutında çıkan "şirpence" (aslan pen- çesi) dedikleri bir çıban yüzünden ölmüştür, bi- lindiği gibi. Bu çıbanın, hoyratça kaşınırken ba- şı kopanlarak mikrop kaptınlrruş bir küçük sivil- cenin azması sonucu olduğu konusunda da, ilginç- tır bütün tarihçilerimiz görüş birliği içindedirler. Kuşkusuz, o günkü tıp bilgisiyle, bu çıbanın ne- deni konusunda başka bir yorumda, başka bir ta- nıda bulunabilmek olanaksızdır. Ancak, bugûn "kan çıbanı" da deniien bu tûr derialtı hücre dokusu ve yağ bezleri ıltıhaplan- malanna şeker hastalığının da neden olabıldığı artık bilinmektedir. Ne ki, şeker hastalığı, bilindiği gibi Batılı he- kimler için bile çok yeni bir konudur. llk kez XVII yy. sonlarında, idrarla şekerli bir madde- nin de atıldığını fark ederek böyle bir hastalık- tan kuşkulanmışlar ve ancak iki yüzyıl sonra XIX. yy. ortalannda kandaki glikozun artması- nın kimi organlarda doku bozukluklanna neden olduğunu saptayabilmişlerdir. Bu nedenle, Yavuz Sultan Selim'in, gerçekten kaşırken tahriş edip mikrop kaptırarak azdırdığı bir sivilce yüzünden ölmüş olması kadar, ölü- müne yol açan bu çıbanın kandaki glikoz denge- sinin bozulması yüzünden oluşması olasılığı da, galiba aynı değerde olsa ve göz ardı edilemese gerektir. Bugün, şeker hastalığının sinir sistemi üzerin- de olumsuz etkiler yaparak tek veya birçok sini- rin iltıhaplanmasına neden olup kimi organlarda duyu yitimlerine, dolayısıyla tutarsız davranışla- ra, bazı hallerde de mide felci ile üreme organı veya idrar yolu bozukluklanna bile yol açtığı ar- tık iyi bilinmektedir. Gene bugünkü bilgimizle şeker hastalığının kalıtımsal olduğunu söyleyebilmemiz belki zor- dur ama, hemen belirtelim ki, hastalığın önemli ailesel özellikler taşıdığı ise artık kuşkusuzdur. Ve Osmanlı hekimlerinin XX. yy.'daki açıkla- malanna göre de, Sultan Abdülaziz'in yerine 1876'da tahta oturtulan, ancak tutarsız davranış- lan yüzünden saltanatının daha üçüncü ayında taht- tan indirilerek tam 28 yıl boyunca Çırağan Sara- yında tutsak hayaü yaşamak zorunda bırakılan Sul- tan V. Murad 1904 yılında şeker hastalığından Ölmüştür. Bu nedenle, Yavuz Sultan Selim'in ölümüne ne- den olan bu "şirpençe"nin; III. Murad'ın 49 ya- şında ölmesıne neden olan "idrar kesesi ilti- haplanmasının"; I. Ahmed'ın daha 28 yaşında var yokken ölmesine neden olan "elli gün süren mide hastalığının"; III. Mustafa'nın 39 yaşın- dayken ölmesine neden olan "uzun süren has- talığının", V. Murad'ı öldüren şeker hastalığı- nın ailesel özellikleriyle gerçekten hiç mi bir ilişkisı yoktur acaba? Sürecek Çalışıııa Bakanı Kamuoyunu Yanıltıyor Dr. ENGİN ÜNSAL Hükümetin TBMM'ye sun- mak üzere hazıriamakta ol- duğu iş güvenliği yasa tasa- nsı konusunda Çalışma Ba- kanı hükümeti, kamuoyunu ve özellikle sendikaları ya- nıltma çabası içindedir. İş güvenliği konusundaki tartışmalar ILO'nun kabul et- tiği 158 sayılı sözleşmeden kaynaklanmaktadır. ILO, 1982 yılında 158 sayılı İş Gü- vencesi Sözleşmesi'ni ve ge- ne aynı yıl 166 No'lu tavsiye kararını kabul etmiştir. ILO üyesi Türkiye 158 sayılı söz- leşmeyi 9 Haziran 1994 yı- lında onaylamıştır. ILO üye- si ülkeler kabul edilen söz- leşmeleri onaylamak yükü- mündedir. Anayasamızın 90. maddesine göre onaylanmış uluslararası sözleşmeler iç hukuk niteliğini kazanacak- tır ama, öğretide buna rağ- men o konuda ayrı bir yasa çıkarılmasının zorunlu oldu- ğu kabul edilmektedir. Hükü- met AB'ye girme süreci için- de demokratikleşme konu- sunda inandırıcı adımlar at- mak yükümünde olduğun- dan iş güvenliği yasasını çı- karmak zorundadır. Bunu ya- parken 158 sayılı sözleşme- nin hükümlerinin aynen çıka- nlacak yasaya konması ge- rekmektedir. Çalışma Bakanı'nın içeri- ğini açıkladığı iş güvenliği yasatasansı ile ILO'nun 158 sayılı sözleşmesinin içeriği örtüşmemektedir. Bakan, bu yasanın sendikalı olan işçi- lerin iş güvenliği için çıkan- lacağını vurgulamaktadır. Bu son derece yanıltıcı bir be- yandır. 158 sayılı sözleşme- nin amacı salt sendika üye- si olan işçiler için değil, tüm çalışanlar için iş güvenliğini yaşama geçirmektir. 158 sayılı sözleşmenin 4. maddesi, "işçinin kapasite- si veya işin yürütümüne ve- ya işyeri gereklerine dayalı geçerti bir son verme nede- ni olmadıkça hizmet ilişkisi- ne son vehlemez" hükmünü getirmektedir. Sözleşmenin 5. maddesi özellikle sendi- ka üyeliği, işçi temsilciliği, işvereni şikâyet etmek ve ırk, renk, cinsiyet, siyasi görüş, etnik ve sosyal kökeni nede- ni ile kimsenin işten çıkanla- mayacağını öngörüyor. Bu hükümlerin aynen hazırlana- cak tasanda yer alması ge- rekirken böyle olmadığı an- laşılıyor. Tasan salt sendika- lı işçileri amaçlamakta.. oy- sa2821 sayılı SendikalarYa- sası'nın 31. maddesinin son fıkrası zaten sendika üyeliği nedeni ile işten çıkarmanın kanıtlanması durumunda iş- çiye bir yıllık ücretinden az ol- mamak üzere bir ödence ödenmesini öngörmüştür. Çalışma Bakanı, var olan bir güvenceyi yeniden yasa- laştıracağını söyleyerek 158 sayılı sözleşmenin özünü dış- lamakta ve kamuoyunu ya- nıltmaktadır. Oysa yasa ta- sansı bu sözleşme hüküm- lerini aynen içermek zorun- dadır. Bu da yeterli değildir. Yasaya iş mahkemelerinde iş güvenliği ile ilgili olarak açı- lacak davalann hızlı yargı- lanması ile ilgili bir hüküm konmazsa iş güvenliği anla- mını yitirir. Genel hükümlere göre yapılacak bir yargıla- mada sonuç iki ya da üç se- nede alınır. Tasarının, yargı kararlannın uygulanmama- sı durumunda bir yaptınmı da içermesi son derece önemlidir. Çalışma Bakanı, eğergö- revini yapmak ve 158 sayılı sözleşmeyi bir iç hukuk hük- mü haline getirmek istiyorsa yukarıda değindiklerimizi yapmalı ve kamuoyunu ya- nıltmamalıdır. Sendikalar 158 sayılı söz- leşmenin yaşama geçirilme- si konusunda sessiz kala- mazlar. Bu doğal demokra- tik hakkın eksiksiz yaşama geçirilmesini istemek zorun- dadırlar. KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak(q turk.net ÇİZGtLÎK KÂMtL MASARACI KEDl LEVO APTÜUKA BENCE HÜLYA AVŞAR CESSUR BİR ALlŞUMIŞifsl T>IŞ1(40A. CuRZTKAR, STATUKCYA MEYÛAfJ VAR Mİ B£ft/M CiaîADAMi AKAPmiW/ TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 3 Kasım İLAN KÜÇÜKÇEKMECE SULH HUKUK MAHKEMESİ EsasNo: 1999/1713 Karar No: 2000/1770 Davacı Ahmet Öztürk vekili tarafından davalılar Emine Reha Kurudağlı ve Himmet Aygündüz aleyhine açılan ipoteğin fekki davasının yapılan yargılaması sonunda 19.9.2000 tarihinde dava- nın kabulü ile Küçükçekmece, Yenimahalle mevkiinde bulunan tapunun 26 pafta, 4154 parsel No'sunda kayıth taşınmazda dava- cının 20/960 hissesine tekabül eden Emıne Reha Kurudağlı lehi- ne 30.5.1978 tarihli 6519 yevmiye numaralı, davalı Himmet Ay- gündüz lehine 30.5.1978 tarih 6519 yevmiye no'lu ıpoteklerin fekkine, 710.000 lira harcın ve 61.765.000 lira mahkeme masra- finın davalılardan alınıp davacı tarafa venlmesıne, temyiz yolu acık olmak üzere karar verilmiş olup daha önce dava dilekçesi ve duruşma günü gazete ilanı yolu ile tebliğ edilen davalılar Emine Reha Kurudağlı ve Himmet Aygündüz'ün işbu ilarun gazetede ya- yımlandığı tarihten itibaren 8 gün içerisinde temyiz etmeleri, tem- yiz etmediklen takdirde karann bu şekilde kesinleşeceği karar tebliği yerine kaim ohnak üzere ilanen tebliğ olunur. Basuı: 62656 MERKÜR'ÜN YÛZEYf.. 1373 TE BU&ÜU, 8İG Ü Ü ÜÇ AY SOUert V£MÜS 'ÜM Y4/CININOAN (SEÇSN fO, AZOINOAN MERKÛR'E YAKLAÇMtŞTt. , ÖZELLÎKCE GÜA/£Ş SlSTEM/A/tN ÜÜ GEZEGENf OLAM toEt&ajK'&EN 6İGÇO C£" SİLGİ YOLLAMfŞri. ME^tCÜK, ÇOK /A/C£- 8/e ATMOSPSK/' OO4H, S£C£ ^£ GÜMDÜZ /Sf Fr4&CI ÇOK 6üyü*:(î4•^s^ ice -t?se) B/R GEZEGENPI. OKSfJSM gULUNMAOtĞrNOAK yAÇAM OlAStLtgf KÜÇÜKÇEKMECE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 2000/1272 Davacı: Nail Eren Vekili: Av. Ersin Dere Davalı Vekili: Hacer Eren Dava: Boşanma Davalının yukandaki adresine çıkartılan davetiye bila tebliğ ıade edilmiş, emniyetçe yapılan tahkikat neticesi sarih adresi tespit edi- lemediğinden dava dilekçesinin ilanen tebliğine karar verilmiş olup duruşması 14.2.2001 günü saat 09.30'a bırakılmıştır. Mezkûr gün ve saatte duruşmaya gelmeniz, gelemediğinizde kendinizi bir vekille temsil ettirmenız hususu dava dilekçesinuı tebliği yerine kaim ol- mak üzere ilan olunur. . - Basın: 62740 ANKARA...ANKA MÜŞERREF HEKİMOGLU Bayram Akşamı Çankaya'daÇankaya Köşkü'ne ilk kez 1953 yılında gittim. Cum- hurbaşkanı Celal Bayar ile konuştum. O zaman Ha- yat dergisinde çalışıyorum. Vedat Nedim Tör, Şev- ket Rado ile birlikte. Bayar ile konuşmamız hayli bo- yutlandı; ilginç fotoğraflar, anılar, öykülerle özel bir sayıya dönüştü. Meslek yaşamımda güzel bir olay bu. Özel Çankaya sayısı, belgesel bir nitelik kazandı zaman içinde. Köşkün içi de, dışı da çok değişti izle- yen yıllarda. Yeni yapılar, yeni salonlarla önceki Köşk, Cumhuriyetin belli bir döneminin simgesi oldu nerdey- se. Ikinci kez 1960 yılında gittim Köşk'e. Orgeneral Gürsel'in Devlet Başkanlığı döneminde, üst katta kü- çük bir toplantı, gazeteciler ve Milli Bırlikçiler, sorular ve yanıtlar. Gürsel Paşa'nın içtenliğı beni çok etkili- yor ama, Çankaya tepesinde yalnızlığın hüznü var. Hü- zün derinleşti, hastalık, ölüm derken Köşk'ün ev sa- hipleri değişti çok geçmeden. Emeklı Oraeneral Cev- det Sunay dönemi başladı Çankaya'da. İlginç bir dö- nem. Bizans türü politikalar, darboğazlarla dolu yıllar, gazeteciliğimde hayli yoğun günler. Köşk'ün yaşamı- nı da yakından izliyor, toplantılara çağrılıyor, ilginç olaylan köşelerime de yansrtıyorum. O dönemin ilginç izlemleri var belleğimde. Şunay'ın görev süresini uzat- mak girişimleriyle Meclis kilitleniyor, derken Ismet Paşa çıkıyor kürsüye, birkaç sözcükle önemli bir uya- nda bulunuyor. Anayasayı zorlamaktan vazgeçiyor, emekli Orami- ral Fahri Korutürk'ün cumhurbaşkanlığı için uzlaşı- yor partiler. Çankaya Köşkü'nde yeni bir dönem. Ev sahipleri- nin özelliği, sadeliği çok zarif çizgilerle yaşam biçimi- ne dönüşuyor Köşk'te. Eşya yenilenmiyor ama varo- lanlar iyi yerleşiyor, duvarlara çağdaş ressamlann tab- lolan asılarak sanat dünyamızı onurlandıran yapıtlar- la selamlanryor konuklar. Geçen de Ankara'ya geldi, bir çay saatinde buluştuk sayın Emel Korutürk ile. Atatûrk ün yakın dostu, SelahCimcoz'un kızı, onur- lu bir komutanın eşi, 27 Mayıs devriminden sonra Moskoya'da sefire ve ev sahibesi Çankaya Köşkü'nde. Koşullar değişse de çizgisi değişmiyor, her görevi gü- zel taşıyor. Sayın Korutürk'ten sonra yeni birtıkanma, sonra 12 Eylül ve Orgeneral Evren taşınıyor Çankaya'ya. Ev- ren'den sonra Özal'lar dönemi başlıyor, Çankaya Köşkü'nün çizgileri de yeniden değişiyor. Arabesk denebilir, her şey çok görkemli ama negatif görkem; fiyonklu örtüler, kocaman çiçekler ve dev boyutlu avi- zeler. Işığını değil, ısısını hissediyor, hamama girmiş gibi terliyor konuklar. Özal'lardan sonra Demirel dö- nemi başlıyor, uzatma çabasına karşın gorev sona eri- yor, söylenti ve yorumlan da uzayıp gidiyor. • • • Son gidişim 29 Ekim akşamı Çankaya'ya. Cumhur- başkanı ve bayan Sezer ile ilk kez karşılaşıyorum. El- bet mutluyum, en büyük bayramı Sezer'in başkanlık döneminde kutluyorum Köşk'te. Bu kırtlama başka bir anlam taşıyor. Şade kişiliği, görev bilinci, belli il- keleri yaşam biçimine dönüştüren, hukukun üstünlü- ğüne öncelik veren, sıyasal çizgisinı bu amaçla sür- düren bir başkan var karşımda. Yanında da bir Cum- huriyet kızı. Cumhuriyetimizle yaşıt bir gazeteci için önemli bir olay bu. Kimler geldi, kimler geçti bu salonlardan, ki- mi konuklann yalnızlığı nasıl derinleşti o kalabalık için- de. Çatıdaki çatlağa karşın altyapı nasıl direndi! Cumhurbaşkanı Sezer ve eşine Berin Nadi'nin se- lam ye saygılarını ıletmek de mutlu bir görev oldu be- nim için. Cumhuriyet döneminin yakın tanığı. anıt gi- bi bir kadın Berin Hanım. Kime selam yollayacağını bilir. Başka bir bayram akşamı da birlikteydik Çankaya'da Sayın Ecevit yine başbakan, ama başka bir konum- da. Bu kez de gördüm Ecevit'leri, "Kolay gelsin" de- dim. Oysa güçlükler Ecevit hükümetinden kaynakla- nıyor! ••• Uzun yıllardan sonra duyarlık derinleşir, kimi olay- lar önceden yaşanır, parmaklann ucunda hissedilir mesleğimiz de. Köşk'te uzun kalmadım o akşam. Başta Orgeneral Kıvnkoğlu, komırtanlarla konuştum, Zekeriya TemizeJ'i kutladım. Nedret ve Hikmet Uluğ- bay'ı selamladım, kimi sanatçı dostlarımı kucakla- dım, ANAP Başkanı Mesırt Yılmaz'ı uzaktan gör- düm, selama vakit bulamadım ama salonda dalgala- nan kalabalıkta negatif enerji üretenleri hissetmekten geri kalmadım. Dahası sayın Sezer'i kuşatma eğilim- leri var. Basın toplantısı yapmasını önerenler. bir tar- tışma ortamına çağıranlar. Sayın Sezer katılmıyor bu çağnlara, beklentileri ya- nıtsız bırakıyor. Kırgınlığa, alınganlığa yer vermez gö- rünüyor, özünü, sözünü yansıtıyor doğru bildiği yol- da yürüyor. Hepimize bir ders, bir uyan bu. • • • Bayramın büyük coşkuyla kutlanması da önemli bir uyan yeni binyılda. Cumhuriyeti korumanın, kesin sahiplenmenin kararlılığını açıklıyor halkımız. Her ku- şaktan, herkesimden insanlar, analar, babalar, çocuk- lar. Bireylerin ye kurumlann görev ve sorumluluğunu anımsatıyor. Üstlenenler beri gelsin. Bayram sevinci solmadan boyutlansın, yeni binyıl- lara yol alsın. BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA: 1/ Bir toplantı, orurum, soruş- turma sonunda imzalananbelge. 2/Güzel kolcu... Ugraş.3/Birgı- . da maddesi... ABD'nin bir eyaleti.4/Birde- _ rebeyinin hima- " yesine girip ken- j dini onun hızme- tineadayankim- 8 se... Büyükbaş g hayvanlara veri- len ortak ad. 5/ Kuran'da bir sure... Erkek keçi. 6/ Di\un edebiyannın, XVI. yüzyılda yaşamış en bü- yük şairlerinden biri. II 3 Anadolu'da kurulmuş es- 4 ki bir uygarlık.. Küçük erkek kardeş. 8/ Mevki. makam...Romanzmaağ- nsı. 9/ "başlar — do- 7 ğarken saltanan sultanı- g yegâhın"(Attilâllhan)... _ Balıkçıların. tuttukları bahklan içine attıklan sepet. YUKARIDAN AŞAĞI\A: 1/Osmanb donanmasıyla Haclı donanmasıarasında 1538'de yapılan ve Akdeniz'deki üstünlüğün Osmanlılara geçme- sini sağlayan deniz savaşı. II Güneydoğu Asya'da yetişen ve mobilya yapmunda kullanılan bir cins kamış... Kıal rüylü bir kuş. 3/ Rey... Mavi renkte bir süs taşı. 4/ Güney Amerika'da yaşayan, tavuğa benzer bir kuş... Sınır boyu. 5/ tskambillerle oynananbir oyun... Yasal ohnayan cioael ilişki. 6/ Şarap mahzeni... Gizli yer, köşe bucak. 7/ Utem, kılgı. 8/ Çipuramn, boyu 10 cm'ye kadar olan gençlerine verilen ad... Yabancı. 9/ lsvıçre'ye özgü, ağaç kûtüklera- den yapılma dağ evi... Muğla'nın bir ilçcâi. '
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle