Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 KASIM 2000 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Başörtülü
öğrenciler
smıftakaldı
• ANKARA (ANKA) -
iMilIi Eğitim Bakanı
^Metin Bostancıoğlu,
başörtülü öğrencilerin,
devamsi2İıktan kaldıklan
için öğrenci affindan
yararlanamadıklannı
bıldırdı. FP Samsun
Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın konuyla
ilgili soru önergesini
yanıtlayan Bostancıoğlu,
üniversiteden kaydı
sılinen öğrencilerle
öğrenimlerine devam
eden öğrencilere verilen
sınav haklannın birbirine
kanştınlmaması
gerektiğinı bildirdi.
RTÜK savaş açtı
• ANKARA (ANKA)-
RTÜK Kamuoyu ve
Yayın Araştırmalan
Dairesi Başkanı Cengiz
Özdiker, 'Televizyonda
Mafya Tiplemeleri'
başlıklı raporunda,
medyanın sıklıkla
yasadışılığı ve legal
olmayan davTaruş
biçimlerini haber ve
programlardaki 'ünlü
baba', 'yeraltı dünyasının
tanınmış ismi', 'ünlü
kabadayı', 'çetereisi'
gibi tanımlarla övdüğünü
belirterek, bunun
izleyicilerde korku ve
olumsuz uyaran
yaratılmasma zemin
hazırladığını söyledi.
Buftalo
operasyonu
• ANKARA (AA)-
"BufFalo operasyonu"
soruşturması
çerçevesinde Kayseri'de
gözaltına alınan ve dün
Ankara DGM'ye sevk
edilen 6 kişi savcılıkça
serbest bırakıldı.
Soruşturmayı yürüten
DGM Cumhuriyet
Savcısı Talat Şalk ile
Savcı Hakan Kızılaslan,
Ali ve Ömer
Başyazıcıoğlu, Mehmet
Kılçadır, Ismail Türicsoy,
lsmet Durmaz ve
Mehmet Saçhoğlu'nu
ıfadelerini aldıktan
sonra serbest bıraktı.
Tıyatrocu Önder
AçfkaHn öMü
• DENtZLİ (AA) -
Tiyatro sanatçısı Önder
Açıkahn, Denizli'de
vefat etti. Denizli'de
yaşamını sürdüren
Açıkalın, uzun süredir
tedavi gördüğü bağırsak
kanserine yenik düştü.
Açıkalın, Denizli
Ulucami'de bugün
öğleyin kılınacak cenaze
namazının ardından Asri
Mezarük'ta toprağa
verilecek. Sanatçı Önder
Açıkalın, yıllarca çeşitli
tıyatrolarda görev
aldıktan sonra bir
bankanın reklamında
oynadığı 'Müdür Bey'
tiplemesiyle şöhreti
yakalamıştı. Açıkalın,
yaklaşık 2 yıldır
bagırsak kanseriyle
mücadele ediyordu.
hazırladığını belirtti.
Alffa uçağı
Münih'te kaldı
• İSTANBUL(AA)-
Alfa Havayollan'nın,
Münih-lstanbul seferini
yapacak olan Airbus 321
tıpi uçağına, şirketin
Eurocontrol'a (Avrupa
Hava Trafik Kontrol
Merkezi) borcu olduğu
iddiasıyla uçuş izni
verilmediği bildirildi.
Alfa Havayollan
yetkilileri ise Münih'te
dün meydana gelen
olayın uçaktaki teknik
bir arızadan
kaynaklandığını
belirterek, 160yolcunun
Istanbul'a getirilmesi
içın bir başka uçağın
Münih'e gönderildiğini
bıldirdiler.
BeyterbeyifleOrtaköy arasındald köprûnün üzerindeki güneş, Çengelköyü'ne \uniyor. Çengdköyü'ndeki Tarihi Çınaralü Aik Cafe'de kimfleri "cafe" içiyor. Güneş ısayor, "cafe" scak.
Çengelköyü'nde birçınarn dediğimiz o en kısa ve ar-
tık bölünemeyen zaman
parçasını anlatırken "Bir-
denburada, birden vok;da-
ha önce bir hiç, daha sonra
bir hiç; yine de bir nayal gibi yeniden ge-
lir ve daha sonraki bir anın rahaünı ka-
çmr" diyor Friedrich Nietzsche...
O anlar, gittikleri yerde birikip "ta-
rih" olmuyor mu?
Nietzsche, "Tarih Üzerine"de "Za-
man tomanndan biryaprak çözülür, dö-
şer, uçup gider. Birden yeniden insanın
kucağma geri döner. tste o zaman insan
'anımsıyorum' der" diyor...
Güneşın yüzünü saklamadığı bir son-
bahar günü, Çengelköy'de san kesmiş
çınann yapraklanndan biri, bir anda da-
lından aynldı ve anbean havada süzüle-
rek yerdeki yapraklann arasına kanş-
tı...
Ağaçlar anunsamaz...
O an bir çocuk, çınara doğru koşuyor-
du... Çocuk koşarken az önce düşen ve
daha önce düşmuş yapraklann üzerin-
den geçti... Baloncunun yanında dur-
du... Arkasından gelen annesine kırmı-
zı balonu gösterdi...
Insanlar anımsar...
Çocuk, büyüdüğünde kırmızı balonu
mu anımsayacak, çınan mı?
Ne önemi var... Çocuk, daha önce bir
hiç ve daha sonra yine bir hiç olan o an-
da gözüne kestınp annesine aldırdığı
kırmızı balonla mutlu oldu, hepsi o...
öncesi ve sonrasıyla orada bulunduğu
bütün anlarda hiç dikkatini çekmeyen
çınan niye anımsasın...
Keşke çınarlar anımsayabılseydi...
Çengelköy'de, vapur iskelesine gel-
meden önce kıyıya inen Çami Sokak'la
Derekayığı Sokak arasındaki Hamdul-
lah Paşa Çamisi 'nin önünde bir koca çı-
nar...
Istanbul'un Ortaköy Çınan, Bebek
Çuıan, Emirgân Çınan, Göksu Çman
gibi tarihi çınarlanndan biri...
Kimin diktiği belli değil...
Yaşı, bir söylenceye göre 750'nin üs-
tünde...
Bir fidan olarak insan eliyle toprağa
dikildiği ya da doğanın eliyle tohumu-
nun toprakla birleştiği anı bulmak için,
insanoğlunun bir çırpıda anımsayama-
yacağı kadar uzun bir zaman dilimi ge-
ri gitmek, en azından 1250 yüına dek ın-
mekgerekir...
Boğaz'ın Anadolu kıyısında Bi-
zans'ın, Anadolu'da Selçuklu'nun hü-
kümran olduğu, Moğollann Bağdat'ı
yağmalayıp Anadolu'ya doğru at sür-
meye hazırlandığı, Haçlı Ordusu'nun
da Anadolu'yu aşıp Kudüs'e doğru ye-
dinci seferini düzenlediği yıllar...
Çengelköy'ün, daha doğrusu Çengel-
köyü'nün henüz olmadığı yıllardan kal-
mabirçınar...
Çengelofllu derler adına
Çengelköyü adının, bildiğimiz "çen-
gd"den gelmediğini bilir mısiniz?
Köy, adını, 19. yüzyılda Osmanlı'nın
kaptan-ı deryası Çengetoğhı Tahir Pa-
şa'dan almış; paşa Boğaz kıyısında bir
mescit yaptırmış, köyün adına Çengel-
köyü demişler...
O sıra çınar, altı yüzyıllık ohnalı...
Mısır'da bir levent iken tstanbul'a gel-
diğinde tersanede topçu olan Tahir,
Çengeloğlu Halil Kaptan'ın kızıyla ev-
lenip Çengeloğlu olmuş... Levent Ta-
hir'in Tahir Paşa'hğa uzanan yaşamın-
da Çengelköyü'nden ziyade Navarin'in
yeri olsa gerek... Çünkü iç güveysi Çen-
geloğlu, 1827'de Osmanlı'yı çökerten
büyük deniz bozgunlanndan Navarin'i
yaşamış; bozgunun acısı unutulunca
Bosna'ya vali gönderilmiş, 1851'de
Bosna'da ölmüş... Çengelköyü nere
Bosnanere...
Nietzsche, zaman tomanndan bir
yaprak çözülüp, düşüp, uçup gittiği ve
birden yeniden kucağına gen döndüğü
o an insanın, "anımsıyorum" dediğini
söylüyor ama Çengelköy Çınan'ndan
bir yaprak çözülüp yere düştüğünde
Çengeloğlu'nu anımsayan kaç kişi var...
Hiç...
Çünkü yaprağın düştüğü o an, Ni-
etzsche' nın dediği gibi öncesi ve sonra-
sıyla bir hiç...
Caminin önünden denize doğru uza-
nan ve altından birkaç beton direkle des-
teklenen çınann çevresinde hiç yeni
oğaz'ın kıyısında en az 750
yülık olduğu söylenen ve bir ağaç
gövdesini andıran dalı birkaç
beton direkle desteklenen
çınardan, bir sonbahargünü,
sararmış yapraklardan birinin
düştüğü o an, bir çocuk koştu
geldi ve çınann altmdaki
baloncunun balonlarından
kırmızı olanını gözüne kestirdi
O an, öncesi ve sonrasıyla
bir hiçti ve köye adını veren
Çengeloğlu 'nu artık anımsayan
hiç kimseyoktu... - - •
yok, tezgâhlar hep geçmışe aıt eskiler-
le dolu...
Küçük bir bitpazan...
Bir zamanlann en gözde uzun çalar-
lan, dizildikleri karton kutunun içinde
"longplay" adıyla 1 milyonlira... Fakat
artık plağı çalacak pikap nerede; pikap,
bilgisayann içindeki mp3'e direnerek
yerinde dursa bile iğnesi nerede? Zaten
plaklann yanında makaralı bir teyp sa-
tılmakta... Yine de tercih sızın... Plağı
pikaba koyup müzik dinleyemıyorsanız
göbeğine bir saat mekanizması yerleş-
tirip duvara asabilir ve plaklardaki mü-
zikle yaşanmış anlan duvardakı saate
baktıkça anımsayabilirsiniz...
Balıkçının kargası
Insanlar anımsar...
Karga, maıtı gibi suya konamaz...
Küçük teknesi ile varlığını korumaya
çahşan balıkçı, küpeştede yem kesiyor...
Teknenin kıçına kara bir karga konu-
yor... Balıkçı, kestiği balıktan birparça
atıyor kargaya doğru, karga yemi hava-
da kapıp gidiyor... Karga arsız... Yine
geliyor... Balıkçı, ışinı bıtırmiş küpeşte-
yi yıkarken karga boşuna bekliyor...
Koya bir tekne giriyor... Bayraklarla
donatılmış... Bir adam dümende, bir
adam güvertede... Güvertedeki adam
elindeki kepçe ile denizin üstündeki
çöpleri topluyor... Süslü bir çöp tekne-
si... Çoktan hiç olmuş anlarda, Istanbul
Boğazı'ndan gümüşbalıklannın sürüy-
le geçtiği zamanlarda kıyıdan kepçeyle
balık yakalanırken şimdıkı ve sonraki
anlarda teknelerden kepçeyle çöp top-
lanıyor. Çöplükten beslenen kargalar
suya konabılseydı keşke...
Denizdeki çöplüğe rağmen insanlar
umntla vapur iskelesinden olta sallıyor...
Beylerbeyi ile Ortaköy arasında uzanan
köprûnün üstündeki güneş, Çengelkö-
yü'nde oltanın ucunda sallanan bahkla-
nn pullanna vuruyor, tek tük de olsa pı-
nltılar saçılıyor havaya...
Hava, Sarayburnu"na doğru puslu...
Pusun ıçinden Ayasofya'nın, Beyazıt
Kulesı"nın, Galata Kulesi'nin siluetleri
ve gökdelenlerin sıntkanJığı seçiliyor...
Karşı yaka Kuruçeşme; Denizyolla-
n'mn iki yolcu gemisi nhtıma bağh du-
ruyor... Gemiler ya sefer gününü bekli-
yor ya da satış... tkısi de her an olabi-
lir... Yine o an, Çengelköyü vapur iske-
lesinin ucundan bir tankerin burau çıkı-
yor... Tanker, yılan gibi uzun ve yılan
kadar hızlı... Karşı kıyıdaki yolcu gemi-
lerini kapatan boyu ile ve rotasmdan
çıksa Istanbul'u zehirlemeye yetecek
yükü ile Boğaz'ı umursamadan geçi-
yor... Umursamıyor, çünkü çekmediği
bayraktan kılavuz kaptan almadığı an-
laşılıyor...
Tankerin dalgası kıyıya vuruyor ama
Tarihi Çınaraltı Aile Cafe'de oturanlar
ıslanmıyor... Tarihi Çınaraltı Aile Ca-
fe... Kıyıdaki ve çınann altındaki çay
bahçesine, turistik olsun diye cafe demiş
olmalılar... Aksi halde tarihe turist kal-
mışlar demektir... En iyisini yine çına-
nn altındaki ama kıyıdan berideki kah-
vehanenın sahibi yapmış... Hiç ad koy-
mamış... Çınar büyük; bir ucu aile ca-
fesi, öteki ucu ıskambıl oynayan erkek-
lenn kahvehanesi, altı belediyenin
banklanyla park, çevresi bitpazan, ar-
kası Hamdullah Paşa Camisi...
Çengelköyü'nde çınar ne kadar ün-
lüyse başka bir ünlü daha var:
Hıyar...
Hemen, argoda yol yordam bihneyen
kaba kişiler için kullanılan deyim gel-
mesin aklınıza, aslı cucumissativus olan
kabakgillerden bir bitki; Çengelkö-
yü'nün bostanlannda yetişen ve kabu-
ğu soyuhnadan kütür kütür yenen sala-
tahk...
Aflustosta bir ay
Çrnann altından çıkrnca cadde üze-
rindeki manavın tezgâhında olabüir mi:
- Salatahklar Çengel'in mi?
- Ne gezer beyim... Çengel'de bostan
mı kaldı...
-Bunlarne? •
- Yalova'nın....
- Çengel'in hryan yok mu?
- Ağustosta bir ay... Yukandaki evle-
rin bahçesinden gelir...
Bostanlara gecekondu kurulunca, ge-
cekondular apartman olunca, bostanlar-
dan geriye apartmanlann bahçesi kalın-
ca, artık Çengel'de hıyar yetiştirmek
için bir ay çok bile...
Çok bile, çünkü an dediğimiz o en kı-
sa ve artık bölünemeyen zaman parça-
sı karşısında haftalara, günlere, saatle-
re bölünebilen bir ay çok uzun bir za-
man dilimi...
Ama bir an gelir...
Zaman tomanndan bir yaprak çözü-
lür, düşer ve uçup gider; bir daha gel-
mez ve bir hayal olarak kalır.
Işte o zaman insan, göz göre göre
yitirdikleri için "anımsıvoruın" demeye
utanır...
Ağaçlar anımsamaz...
CUMARTESİ
YAZILARI
ATAOL BEHRAMOĞLU
HiHya'mn Mektubu...
Ce2aevlerindeki "siyasal tutuklu ve mahkûm "lar-
dan, birçoğu çocuğum olacak yaşta ve daha da
genç bu gencecik ınsanlardan aldığım mektuplar-
dan kimileri beni öfkeden ve çaresizlikten ağlatacak
kadar etkiliyor. Onlar kendilerini "tutsak" diye ad-
landınyorlar ve yapılan haksızlıklann boyutunu da-
ha ryi kavradıkça başlangıçta yadırgadığım bu de-
yim itiraf ederim ki bugün bana da yadırgatıcı gel-
miyor... Yaşamakta olduğumuz günlenn belgeleri
olarak hepsinı sakladığım bu mektuplardan birkaç
gün önce aldığım bir tanesini, "Uşak Hapishanesi
Siyasi Bayanlar Koğuşu"ndan Hülya Güriek'in
16.11.2000 tarihli ve "sûresiz açlık grevinin 27. gü-
nü" sözleriyle aynca tarih düşürülmüş mektubunu,
tek virgülüne dokunmaksızın ve yorum yapmaksı-
zın, onu okuyacak olanlann dikkatine, vicdanına,
sağduyusuna, insanlığına sunuyorum. (Hülya'ya,
bir karton üzerine bir sanatçı inceliğiyle iliştirilmiş o
el örgüsü, kaneviçe çiçek içın sonsuz teşekkürte-
rimle.)
"Merhaba Sevgili Ataol Amca;
Sana bu mektubumu Anadolu'nun küçük ama
adı son zamanlarda oldukça fazla duyulan bir ha-
pishanesinden, Uşak'tan yazıyonım. Istedim ki
Uşak'taki taş duvarlar ve demirkapılann ardında çe-
tecilerin dışında kalan biz siyasi tutsaklaria da tanı-
şın. Biliyonım bizler seni ne kadar tanıyor ve ken-
dimize yakın hissediyorsak siz de bizleri o kadar iyi
tanıyorsunuz. Onun için belki de sizi hiç mektup-
suz bırakmıyoruz. Çünkü tek haberleşme yöntemi-
miz bu olduğu için mektup trafiğini en çok biz içer-
deki tutsaklar kullanıyoruz herhalde. Ne yapalım
mektuplanmızla da olsa size sesimizi duyurmak ve
sıcak selamlanmızı ulaştırmak bizleri mutlu ediyor.
Ataol Amca, asıl olarakyazmak istedıklerime geç-
meden önce kısaca sana kendımi tanıtmak istiyo-
rum. llk başta bu mektubu yazarken size 'Sayın
Ataol Bey' diye seslenmek yerine resmiyeti birke-
nara bırakıp içimden geldiği gibi Amca diyerekyaz-
dım. Çünkü sizi birebir tanımasam da şiirierinizden
ve gazete yazılannızdan bize olan Amca yakınlığı-
nızı hissediyorum. Ben 21 yaşında ve beş buçukyıl-
dır hapishanede tutsak olan genç bir okurunuzum.
95 yılı başlannda hap/shane gerçeğiyle tanıştığım
zaman henüz 16 yaşında birlise öğrencisiydim. Dı-
şanda yaşamın gerçekliğini yeni tanımaya başladı-
ğım, çevremde gördüğüm haksızlıklara karşı dev-
rimci düşûnce ve ideallere sahip olmaya başladı-
ğım için beni tutukladılar. Işte o zaman bu ülkede,
özgürbir toplumda yaşamak istemenin ve halkının
mutluluğunu istemenin en büyük suç olduğunu öğ-
rendim. Yaşadığım ülkede adaletin nasıl işlediğini
kendiyaşadıklanmla gördüm. DGM 'lerde yaşın hiç-
bir önemi olmadığı için düşüncelehmden kaynaklı
idamla yargılandım ve 16 yıl hapis cezası aldım.
Hapishanede kaldığım yıllar içinde ise dışanda bi-
le Öğrenemediğim pek çok şeyi öğrendim. Yani dı-
şanda başladığım yaşamın gerçekliklerini, güzellik-
leri ve çirkinlikleri duvahann ardında iyice tanıdım.
Işte böyle Ataol Amca, yukanda kısaca sana ken-
dimi tanıtmaya çalıştım. Ben pek çok şeyi hapisha-
nede tanıdığım için seni de ilk defa hapishanede
öğrendim. Şiiherini hep severek okudum, özellikle
kızına yazdığın şiirieri yürekten hissettim. Birde bi-
ze yönelik yazdığın yazılan buradaki bütün arka-
daşlaha birlikte coşarak okuyoruz. Örneğin
13.11.2000 tarihli köşe yazında 20 Ekim 'de başlat-
tığımız Süresiz Açlık Grevi Direnişimizi ifade etmen
bizleri sevindirdi. Sıcak satıriannda eksiksiz dıreni-
şimizin dili olduğunu gördük. Böylesigünlerde sev-
diğımiz bir insanı yanı başımızda hissetmek bize
güç veriyor.
SüresizAçlık GreviDirenişimizin taleplerinin hüc-
relerin kapatılması, hapishane katliamlannı yapan-
lann yargılanması, TMY'nin kaldınlması... gibi ge-
nel hatlannı bileceğinizi düşündüğüm için uzunca
yazmıyorum. Sadece bugün direnişimizin 27. gü-
nüne girdiğini ve hiçbir sorunumuzun hâlâ çözül-
mediğini söylemek istiyorum. F tipi hapishaneleri
kapatmak yerine aksine çetecilerin son çıkardıkla-
n olaylardan sonra daha bir karahılıkla savunmaya
devam ediyorlar. Çeteciler içeride ortalığı kanştın-
yor. Sonra da sorunlann çözümü için F tipi hapis-
haneleri uygulamayı hızlandıracağız diye açıklama-
laryapılıyor. Bizler de böyle olduğu için süresiz aç-
lık grevi direnişimizi önümüzdeki çok yakın günler-
de Ölüm Oruçlanna dönüştüreceğiz. 96'da yaşa-
dıklanmız sizin de hafızanızda hâlâ tazeliğini koru-
yordur. Çok değil daha 4 yıl önce çok sevdiğimiz
12 arkadaşımızın hücrelere karşı direnip ideallerini
savunmaya devam ettikleri için öldüklerini gördük.
Şimdi bizler, yine hücrelere girmeyip, düşünceleri-
miz ve savunduğumuz dava uğruna hapishaneler-
de ölmeye hazırianıyoruz.
ölüm sözcüğü size hiç yakın geldi mi diye sor-
mak istemiyonım. Çünkü ölümler ne olursa olsun
insana herzaman soğuk ve uzak gelir. Ama biz ha-
pishanedeki devrimci tutsaklar olarak ölümleri hep
kendimize çok yakın gördük. örneğin ben Buca
Hapishanesi'nde kaldığım zaman 3 arkadaşımızın
yapılan operasyonda dövülerek öldürülmesini ya-
şadım. Yani hapishanelerde yaşadığımız ölüm ger-
çekliklerini hiçbir güç değiştiremez. Hani şair bir di-
zesinde 'ölüm hep bana mı düşer
1
diyorya. Işte ay-
nen öyle yaşadığımız ülkede ölümler hep bizlerin
payına düşüyor. Şimdi, bana bu yaşta niye bu ka-
dar çok ölümden bahsediyorsun diye sorabilirsin.
Tabii ki bizler de ölme meraklısı olan, kendimizi sa-
dece buna koşullandınvış insanlar değiliz. Üstelik
yaşamayı hem de her şeyiyle dolu dolu yaşaması-
nı birçok kişiden daha fazla savunduğumuzu bile
söyleyebilirim. Belki duvariann ardında olabiliriz a-
ma yaşamda sevmesini ve bu sevgi karşısında eği-
lirken zulmün karşısında dimdik durmasını sizin ki-
taplannızdan öğrendim. Bugün de hapishanelerde
bir kez daha direneceğiz.
Evet Ataol Amca, senin de söylediğin gibi artık
hapishanelerde söz bitti eylem başladı. Bu mektu-
bum eline ulaştığı zaman belki de süresiz açlık gre-
vi direnişimiz ölüm oruçlanna dönüşmüş olacaktır.
Senin gösterdiğin duyariılığı ve aydın tavrını bütün
dostlanmızdan, duyariı ınsanlardan bekliyoruz. Bi-
zim için, söylediklerinin yanı sıra pratikte de hare-
kete geçenler her zaman daha değerii olmuştur.
Sana gösterdiğin duyariılık için hepimiz adına te-
şekkür etmek istiyorum. Aynca mektubumla biriik-
te size kendi ellerimle hazıriadığım bir kartı da gön-
deriyorum. Umanm bas/f hediyemi beğenirsiniz.
Mektubumu burada bitirirken çalışmalannızda ba-
şanlar diliyor ve sevgilerimi gönderiyorum.
Hülya Güriek."
e-mail ckk@ixir.com