Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 KASIM 2000 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
70'li yılların
mayasıŞiir Odası dergisi, kasım sayı-
sını 1970'li yılların şiirine ayırmış.
AJi Cengizkan, o dönemin şiiri
için "Sabah evden çıkıp akşama
dönmemeyi de göze alabilen, sa-
bahı nerede edeceğini önceden
bilmeyen ve daha da önemlisi,
umursamayan bir şiirdi" diyor.
Ahtnet Eman'ın "Bugün de Öl-
medim Anne" şiiri Türk Dili dergi-
sinde Haziran 1979'da yayımlan-
mış. Bir kaç dizesi şöyle:
"Yüreğimi bir kalkan bilip so-
kaklara çıktım I Kahvelerde otur-
dum, çocuklarla konuştum /Sıkıl-
dım, dertlendim, sevgilimle bu-
iuştum I Bugün de ölmedim an-
ne"
Azer Yaran'ın saptaması bir ku-
şağı anlatıyor aslında:
"70'liyıllann şairieri 68 kuşağının
soylu ve yaralı mayasını taşırtar."
SIK KANSU
Dinç Bilgin vekili avukat
Sevilay Candan Aksaç,
kasım başında yayımlanan ve
içeriğinde "Sabah, Etibankya
da Dinç Bilgin" adlarının hiç
geçmediği, masalsı bir
havada yazılmış, medya-
banka-siyaset ilişkilerini ele
aldığımız bir yazıya
"müvekkilinin toplumdaki
saygınlığını zedelediği"
gerekçesiyle noter aracılığıyla
açıklama göndermiş.
Açıklamada şöyle deniyor:
"...Etibank murakıp
raporlanna dayanılarak
Bankalar Kanunu'nun 14.
Bilgin'in açıklamasımaddesinin 3. ve 4. fıkralan
gereği Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonu'na
devredilmiştir. Etibank, iki
yıldır uygulanan istikrar
programının mali sektör
üzerindeki etkileri sonucu
faaliyeîlerini sağlıklı bir
biçimde yürûtemez hale
gelmiştir.
Asıl mesleği bankacılık
olmayan müvekkilimiz Dinç
Bilgin, Etibank'ın tamamına
sahip olmak zorunda
bırakıldıktan sonra bankanın
yerfi veya yabancı başka bir
gruba devredilmesi
çalışmalan da Türk mali
sektöründe yaşanan
gelişmeler ve değişim
sürecinde sonuçsuz kalmıştır.
Müvekkilimiz grup şirketlerin
Etibank'a olan borçlannın
tasfiyesi için başvuruda
bulunmuş ve görüşmelere
başlanmıştır. Müvekkilimiz
daha ilk günden tüm borcunu
son kuruşuna kadar
ödeyeceğini ilan etmiştir."
Açıklamada yer alan "Dinç
Bilgin'in Etibank'ın tamamına
sahip olmak zorunda
bırakılması" ifadesi dikkat
çekici. Değil mi?
Banka boşaltma,
hortumlama işlerine
karışanlar tırtuklanır, onların
siyasilerle ve bürokratlarla
ilişkilerinin ilk ipuçları ortaya
çıkar çıkmaz, kampanya
başladı:
"Ekonomik suça, ekonomik
ceza verelim. Ekonomik
suçlara katılanlan affedelim.
Dışan çıksınlar borçlannı
ödesinler."
Batan bankalara
bakıyorsunuz, çoğunluğu,
devlet iç borçlanma tahvili ya
da Hazine bonosuna yüzde
140'lara varan faizler
Hazine sağolsunödendiği bir dönemde bu
yüksek ranttan yararlanmak
amacıyla kurulmuş ya da
satın alınmışlar. Arkadaşımız
Banu Salman'ın haberine
göre, batan 9 banka
bu yolla 4 yılda devletten 3
milyar 419 milyon dolar tahsil
etmiş. Hazine'den
geçinmişler yani.
Kamu bankalarından
uygun koşullarda
kredi almayı da ihmal
etmemişler. Kamu
kaynaklarını kutlanmaya
alışmışlar yani.
Batınlan bankalann
sahiplerinin çoğunluğunun
üretimle, sanayi ile bağlan
kopuk. Ülke yönetiminin
kilit isimlerine, siyasetçilere
yakın olmuşlar, devlet
ihalelerine, özelleştirme
ihalelerine girmişler,
o kadar.
Yalnızca kamudan
beslenmişler yani.
Tartışmaya açılan öneri ne?
Buntarı affedelim, dışan çıkıp
işlerini yürütsünler de devtete
olan borçlannı ödesinler,
Hazine'nin kasasına para
girsin...
Parayla oynamak dıştnda bir
yetenekleri bulunmayanlar,
en büyük hünerteri devlet
olanaklannı kullanmak olanlar
affedildi diyelim, nereden
kaynak bulacaklar da
hortumladıklarını geriye
ödeyecekler? Huylu
huyundan vazgeçmezmiş.
Hazine sagolsun.
ISSIZ ODA YAZILARI
VEDAT ÖZDEMİROĞLU ~
Tanrıverdi!
Bütün asker çocukları gibi
benim de çocukluğum yollar-
da geçti. Hiçbir yerde, yıllan-
mın beraber geçtiği mahalle
arkadaşlanm olmadı. Herhan-
gi bir semtin çocuğu olma his-
si yaşayamadım. 'Doğma bü-
yüme bir yerlı' olmak nedir,
hep merak ettim.
llkokula başladığım Göle il-
çesinde (o zamanlar Kars'ın
ilçesiydi; sonrâöan iT olan Ar-
dahan'a bağlanmış) üç yıl kal-
dık. Bu süre içinde, Ankara'ya
hep 'Tannverdi' otobüsleriy-
le gidip gelirdik. Yol uzun ol-
duğu için iki şoför olurdu, bi-
risi otobüsü kullanırken yedek
şoför genellikle otobüsün ar-
ka camının hemen önünde bu-
lunan ince, uzun, kadife kap-
lı sırada uyurdu. Bazen de ikin-
ci şoförü uyku tutmaz, kapta-
nın yanında oturur ve muhab-
bete katılırdı. Işte arkadaki o
muhteşem yatağın boş kaldı-
ğı zamanlarda, 'rica üzerine'
ağabeyim ya da ben yatardık
orada.
Hayatımın en güzel uykula-
nnı uyudum Tannverdi otobüs-
lerinin arkasındaki yatakta. Bu-
ğulu camdan soğuk gelirdi,
kamyonların ve otobüslerin
farları gelirdi, buğuyu silince
kapkaranlık gecede yıldızlar
ejdertıa gibi parlardı. Herkesi
benim gibi sanırdım; Jules
Verne, Aziz Nesin ve Kema-
lettin Tuğcu'yu herkes çok
seviyor olmalıydı, çok sevme-
leri gerekiyordu, ben çok se-
viyordum. Evinde televizyon
olup da Küçük Ev'i bayılarak
seyretmeyen insan değildi!
Herkes bizim gibi olmalıydı.. ai-
leler iki yılda - üç yılda bir, şe-
hir değiştiriyor olmalıydı.. kü-
çük çocukları, yeni sınıflannı,
nerede okuyacaklarını merak
ediyor olmalıydı. Onların da
hayatını o büyülü 'tayin' keli-
mesi belirliyordu, tayin olunan
yer resmi evrakla gönderilin-
ce, onların da evinde Cumhu-
riyetansiklopedisinden harita
açılıyor; yeni yere bakılıyor,
tüm aile o gece rüyasında bu
yeni yerle ilgili tuhaf rüyalar
görüyordu.
Otobüsün arkasında uyku-
ya dalmak. İlk mola yerinde
uyandırılacağını bile bile. Uy-
kunda bile hissedersin bir ye-
re geldiğinizi, sesler değişir,
renkler başka olur. 'Vedat, kalk
hadi, Vedat, yemekyiyeceğiz!'
llla ki kalkmak istersin ama,
önce illa ki biraz nazlanacak-
sın!
Mola yerieri başka bir dün-
yadır. Ülke içinde küçük, özerk
ülkelerdiroralar. Hazin birtop-
rak parçası. O ülkenin biravuç,
uyku sersemi, sanki özel ola-
rak sadece yolculuk yapsınlar
diyeyaratılmış halkı vardır. Her-
kes birbirine tedirgin ve gizli
saklı bir merakla bakar. 'Şirket-
ten' çaylar içilir. Bu uygulama
nasıl başlamıştır? Hangi fir-
manın buluşudurbu klasikleş-
miş halkla ilişkiler mucizesi:
Çaylar şirketten! O ayazda,
gecenin o saatinde, inceden trt-
reyerek lokantaya girenlerin
hiçbirinin 'Çaylarşirketten ol-
sa ne olur, olmasa ne olur?
Nedir ki baba iki çay?!' dedi-
ğini duyamazsınız. Bu bir yol
geleneğidir, maddiyatla ilgisi
olamaz. O çay, şirketin gönlün-
den kopup gelmiştir!
Elli bin kere mizahıyapılmış,
mola yeri anonslan. Ezogelin
çorbası, pilav- kuru; evet, doğ-
rudur, haşlama. Mola yerinde
zaman durur. Mutlaka senyaş-
larda, kesişecek bir kız olur
mola yerinde. O da ailesinin
yanındadır, bi de ablası olur.
Konuşup konuşup kıkırdaşırlar.
Otobüs tekrar 'gitmekte olun-
ca' o kızların suratları da sen-
le giderier. Sadece onlar mı?
Bezgin garson, kocaman nay-
lon şekerlik, palmiye ağaçlı
manzara resmi, tuvalette pan-
tolon paçalannı sıvayarak ab-
dest alan ihtiyar amca, en kö-
şede oturup sigara-çay dün-
yasına giren paltolu yalnız
adam.
Otobüs radyosunda sabaha
karşı türküleri. Son türküyü ya-
rıda kesen 'ajans'. Babamın
dikkat kesilmesi. Çok nefıs şe-
kilde elma soyan, eşit parça-
lara bölüp bölüp bize dağıtan
annem. Arkada uyuma sırası
ağabeyime geçmiştir. Şimdi
yol çizgisi sayma zamanıdır!
Yanında oturan kişiyle, mut-
hiş bir cesaretle hemen tanı-
şan, altı dakika içinde hayatı-
nı anlatıp detaylara bile giren,
aynı heyecan ve içtenliği ya-
nındakinden de bekleyen, gö-
remediği zaman da kırılma-
yan, içi dışı bir, sesi kontrolsüz,
birazdan uyuyacak meçhul yol
kahramanı; kusursuz bir Ana-
dolu figürüdür!
Muamin, seridir. Gerekli ge-
reksiz, acelesi olan adamdır.
Otobüsün en bıkkınıdır, def-i
bela kabilinden hızlı hızlı, pan-
tolonlara damlata damlata ko-
lonya döker, su istemeyi ikile-
tince bozulur, bozulduğunu da
belli eder. Muavin lafı, muavi-
nin yaptığı işlerden daha ağır-
dır. İnce bıyıklı ve mutsuz ol-
mayı adeta görev saymıştır.
Yukanda bahsedilen, uyku tut-
mayan ikinci şoförle en arka
koltukta (su dolabının hemen
yani) futbol muhabbeti de ya-
partar, yeri gelir. (Arka sırada
uyumaya çalışırken duyarsın
mırıl mırıl seslerini; Ali Kemal,
Cemil Turan, Sabri Dino,
Gerd Müller, kaleci Sepp Ma-
yer...) Sesler, anlaşılmaz hale
gelip ufalınca bil ki, karı-kız
konuşuyorlar!
Her şey bir yana, otobüs ha-
yatının gerçek iki kesimi cam
kenarlan ve koridorlardır! Ben
cam kenarından asla vazgeç-
mem. Ama koridorcuları da
anlanm, saygı duyarım ki, ba-
bam kökten koridorcudur! Ben
cama kafamı dayamayı, titre-
şimleri hissede hissede otobüs
harici dünyaya bakmayı yeğ
tutarım. En bayıldığım an, o
camdan ayçiçeklerini görmek-
tir.
Son olarak, yolculuk litera-
türüne 'bayanyanı' kavramını
sokan ulus biziz, gurur duya-
lım. Şimdi bunun için bir çay
içiniz.
liberal siyaset
süpüyop
"Aile fotoğraflan "ndak\ muteber
işadamı Kâmuran Çörtükün Ro-
manya'daki bankasının zorda oldu-
ğunayönelik haberierin hemen son-
rası... Eski Cumhurbaşkanı Süley-
man Demirel, Çörtük'ün uçağı ile
Samsun'a uçuyor, Ticaret ve Sana-
yi Odası'nın toplantısında konuşu-
yor
"Görüyonım, son günlerde iş ha-
yatında birürküntü var. Bu ürküntü-
nün daha derinleşeceğinden endi-
şe ediyorum. Bunu söylemek bana
düşer. Ûlkeyi yönetenler, hem ser-
bestpiyasa ekonomisi diyeceksiniz,
hem liberal ekonomi diyeceksiniz,
hem pazar ekonomisi diyeceksiniz,
hem liberalsiyaset diyeceksiniz, son-
ra da ülkenin adamlannın tuttuğu işi
yapmış olmaya pişman edeceksi-
niz. Bu olmaz. Işte herkesin dikka-
tini çekiyorum."
Aynı günlerde, Demirel'i ombuds-
man olarak görmek istediğini açık-
lamış bulunan Adalet Bakanı Hik-
met Sami Türk banka batıranların
affını gündeme getiriyor; Başbakan-
lık'ta da üçlü doruk yapılıyor. Sızan
bilgilere bakılırsa, "Kamuran Çör-
tük nasıl kurtulur?" sorusu da top-
lantıda ele alınan konular arasında.
Rastlantı işte, ertesi gün Süteyman
Demirel, Filistin sorunu ile ilgili gö-
rüşlerini aktarmak üzere Başbakan
Bülent Ecevit'i ziyaret ediyor.
Kimse ürkmemeli, liberal siyaset
sürüyor. Serbest piyasa ekonomisi
de tıkınnda. Serbestçe bankalar, şir-
ketler kurtarılıyor. Elektriğe yapılan
yüzde 18 yeni zammı da serbestçe
ödüyoruz.
Dahası can saglığı...
HAYVANLAR ISMAIL CÜLGEÇ igulgecfa yahoo.com
KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak@turk.net
_- • .-
ÇtZGÎLİK KÂMtL MASARACl
- '
• ' \
' - " • . " ^ ' ' - • • - . „ ' * - • / . . -
- - . '
HARBİ SEMtH POROY semihporoy@yahoo.com
(J TiPl flŞ)
/
Â1
i
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 25 Kasım
ORHON YAZITLAR/OKÜNDÜ |
7V&eOLO6 VILHOM \
THOMSEN, ÜNLÜ *OtlHON YAZmAHt*Ni OKUMAYI
BAşNiPi. Tût&asR'eAir eN ESKI mzıu setee-
L£K OLAU OKHON YfiZITUie(,
PA OÜHON YAPİSİ'NPE &UUINMUŞTU-
7-SZ IIS ?SS YtLLAgl ARASIUOA PiKlLDİĞİSA-\
NtLAM 8ü 7AÇANITlA£tN KÛL TİĞİN MF Bil££\
KA&AU ACHUA yAPILD/KiMei AULAŞtLMIŞTf.
GÖKTÛKKLEfi. 2AMANIUMN KAlAN YAZITIAIZ,
PeVl£T/A/ KaOJLUŞU SIRASINOAKJ GÜÇLÜKLEg-
P£N,
TEYOt. Pöter 77wcsi sesti, arvz SEKİZ HABF-
TEU OİMŞAN OKHOti ALFASESİ'NOE K£ÜME-
CER, AfSALAerNA İKİ M&CTH ÜST ÜSTC KO-
NARAK A e t
GÖRÜŞ
EMÎN GÜRSES
Ortadoğu'da Kısasa Kısas
Israıl'de Işçi Partisi'nin toprak karşılığı barış anla-
yışını sekteye uğratmak için radikal sağ gruplarca gi-
rişilen çabalar şimdiye kadar başanlı oldu. Israil'de
barış çabalannda olumlu bir gelişme gözlendiğinde
radikal sağın araya girip bu çabalan baltalamalan bir
gelenek halini aldı. Aynı şekilde variıklannı gerginlik
politikalanna borçlu olan Filistinli radikal gruplar da
aynı davranış içındeler. Israil'de Hadera saldınsı son-
rası Hamas liderliğı yaptığı açıklamada bu öldürme-
lenn Israil'in Gazze saldınsına karşı anlaşılabilir, do-
ğal ve haklı bırtepki olduğunu açıkladı. İki tarafın bu
çabaları adeta bir kan davasına dönüşmekte, her iki
radikal cephe yumuşama belirtilerini adeta yok et-
mek istercesine birbirlerine karşı kısasa kısas politi-
kasına başvurmaktadır.
Bütün bunlann Israil ve Filistinli yöneticiler tarafın-
dan karşı tarafa boyun eğdirmenin yöntemlerinden
biri olarak da görülmesi ve bunlara dolaylı olarak göz
yumulması ise bu kısasa kısas anlayışının en önem-
li çıkmazıdır. Birleşmiş Milletler'in (BM) burada neden
etkin bir arabuluculuk yapıp çocukların ölmelerinı
engelleme çabası göstermediğini anlamak ise güç.
BM'nin kuruluş amacına bakılırsa teşkilat uluslara-
rası barış ve istikran korumak gibi bir görev yüklen-
mekte (BM Sözleşmesi, Madde 1). Herhalde Was-
hington'dan yeşil ışık bekliyor genel sekreter. Was-
hington ise belki de Filistinli çocuklann pes edece-
ğini umarak Israil'e zaman kazandırmanın yollannı an-
yor. Israilli ve Filistinli karar vericilerın karşılıklı sindır-
me çabaları her iki toplumda radikallerin güçlenme-
sine yol açıyor. Israil bu radikalleşmeyı tırmandırarak
Lübnan'da yaptığı gibi geniş çaplı bir saldınnın ko-
şullarını hazırlıyor olabilir.
Bu arada artan radikalleşmenin Mısır'da Islamcı
grupları güçlendireceğınden korkan Mübarek yöne-
timi Israil'deki büyükelçisıni, tabanı rahatlatmak için
geri çekti. Mısır bunu 1982'de Israil birliklerince Lüb-
nan'da Sabra ve Şatila mülteci kamplanndaki Filis-
tinlilerin katledilmesı nedeniyleyapmıştı. Israil Dışiş-
leri Bakanı Ben-Ami Mısır'ın bolgede önemli bir rol
oynadığını ve bu kararın çok olumsuz olduğunu açık-
larken, Mübarek'ın toplumsal baskılara goğüs ger-
mesı gerektiği için bunu yaptığını bilen VVashington
yönetiminden aşın tepkilerden uzak açıklamalargel-
di. ABD'nin Ortadoğu politikasında Israil'e yakın dur-
mak konusunda bir yanş vardır. Clinton geleneksel
ABD politikasındaki açık Israil taraftarlığı politikasını
dengelemeye çalıştı. Gore, ABD ve Israil arasındaki
ilişkilenn ortak değerler ve ortak miras üzerine otur-
duğunu ve granit kadar sağlam olduğunu ifade edi-
yor. G.VV Bush ise ABD'nin Ortadoğu'daki çıkarları-
nın Israil'in guvenliğini garantiye alan bir barıştan
geçtiğini belirtmekte.
ABD yonetimi Israil'le banşı sürdüren Mısır'a yılda
yaklaşık 2 milyar dolar yardım sağlamaktadır. Bu yar-
dım karşılığı Kahire'nin bolgede fsrail'e karşı olası bir
cephe cluşturmasını engellemekte. Mubarek, Ara-
fat'ın bolgede en fazla ciddiye aldığı liderdir. ABD'nin,
Mübarek'i tasfiye edecek bir gelışmeye göz yumma-
yacağı açıktır. Mübarek ise yılda 2 milyar dolar yar-
dım yanında, gelecek yıl alacağı extra 750 milyon do-
ların Israil yanlısı Kongre'den geçmeyebileceğini de
bilmektedır. Karşılıklı bir bağımlılık ilişkisi kurulmuş
ve bunu sürdürmek her iki tarafın yarannadır. Gore'un
ABD'deki, Israil'i özellikle mali olarak destekleyen
en önemli kuruluşlardan biri olan Amerikan-lsrail
Halkla İlişkiler Komitesi'ne desteği bılinmektedir.
Bush ise yine bu kuruluşta yapttğı bir konuşmada Is-
rail s'eçîmlerinde Llkud lideri Netanyahu yerine Ba-
rak'ı destekledikleri için Clinton-Gore ikilisini eleştir-
mişti. Bu tur kuruluşlar Kongre'den geçecek yardım
kararlarında etkindirler.
Bölgedeki gelişmelerin Israil'in guvenliğini deteh-
lıkeye atacağını gören VVashington'dan gerginliğin
azaltılmasının gerektiğine dair açıklamalar gelmeye
başladı. Dumanlı havadan medet umanlar, bunun
zamanla içinden çıkılamaz bir hal alabıleceğinden
korkuyoriar. Beyaz Saray sözcüsü Jake Sievvart bol-
gede durumun her zamankinden daha acil olduğunu
ve iki tarafı bir araya getirmenin yollannın aranmasının
acilliğini ifade etmektedir.
ABD yonetimi Israil'e yeni politikalannı uygulamasın-
da yeşil ışık yakarken bir taraftan da tedirgin olmak-
tadır. Bu tedirginlik Kahire yönetiminin son tutumuy-
la önemli bir uyarı olarak alındı. Fakat VVashington'ın
Israil'i istediği şekilde yonlendirmesi de eskisi kadar
kolay değil. Ortadoğu artık 20 yıl önceki Ortadoğu
da değil. Doğu Akdeniz'e bazı Avrupalı güçlerin de
göz diktikleri VVashington'ın dikkatinden kaçmış değil.
İki ucu çamurlu değneği tutmak VVashington'daki
yeni yönetime kalacak. Israil bu geçış döneminde
masaya oturmadan önceArafat karşrtı radikallerin sal-
dırılarından Filistin yönetimini sorumlu tutmaktan
vazgeçmelidir. Terörist dediği gruplann kısasa kısas
yöntemleri Israil'in yöntemi olmamalıdır.
E-maİI: emingurses(n yahoo.com
Fax:0212 513 85 95
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8
1 2 3 4 5
SOLDANSAĞA:
1/ Sularda bu-
lunan, ancak
mikroskopla
görülebilen
yaratıklartop-
luluğu. 2/
4
Anadolu'nun
en eski halkı.
3/ Etilen gibi
yapısına baş-
ka bir öğe ya 8
da kök soku- g
labilen, kar-
bonlu hidrojenlerin
genel adı...îlgieki. 4/ 1
Kutsalışık... Ayakbi- 2
leği kemiği. 5/ Ateşli, 3
coşkun. 6/ Toplu 4
seks...Paylama, azar- 5
lama. II Bir soru sö- fi
zü...Diyarbakıryöre-
sıne özgü, sütle yapı-
lan bir tür hamur tat- °
hsı.8/Türlübıtkılerin
9
yaprak ve kabuklanyla kokulandınlmış acuntırak
bir içki... Üflemelı bir çalgı. 9/ Dış ticarette, iki ül-
ke arasında yapılan alışverişin karşılıklı olarak mal-
la ödenmesi. ,
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Futbolda kalecinin topu yakalamak amacıyla
yaptığı atlama. 2/ Uzun tüylü bir süs köpeği... Bre-
zilya'nın para birimi. 3/ "Sayı farkı" anlamında
kullamlan bir spor terimi... Bir soru eki. 4/ Izmir'in
Kemalpaşa ilçesinin eski adı... Boyalann inceltil-
mesinde kullanılan kimyasal bileşim. 5/ Basmaka-
lıp söz ya da görûş... tsviçre'nin bir kantonu. 6/
Ölü yıkanan kerevet. 7/ Müstahkem yer... Gösten
amacıyla ya da bir olaya dikkati çekmek için, ge-
nellikle açık yerlerde yapılan herkesin katılabile-
ceği toplantı. 8/ Düşünüleni dolaylı olarak anlatan
söz. 9/ Dökme demir... Uydu.