Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 25 KASIM 2000 CUMARTESİ
HABERLER
DÜNYADA BUGUN
ALİ SİRMEN
Ulusal Çıkarlar
veAyıplar
AB Dönem Başkanı Fransa'nın Avrupa Işlerin-
den Sorumlu Devlet Bakanı Pierre Moscovici,
Socheaux kentinde yapılan Avaıpa Konferansı
Bakanlar Toplantısı öncesinde, L'Alsace gazete-
sırıe verdiği demeçte, 'Türkiye'de insan haklan ve
demokrasının durumunun tam üyelik için sorun
oiuşturduğunu' söylemiş.
O bu demeci verirken Türkiye'nin Avrupa'ya
bakışı ıse, bize insan hakları maskesi altında, ye-
niden Sevres'i yutturmaya çalıştıkları ve Yunan çı-
kariarını korumak için demokratik kurumlarımızı
paravan ettikleri yönünde.
Kaç kez yazdık, "Türkiye Kıbns koşulunu da ka-
bul edemez, Ege'deki haklanndan da vazgeçe-
mez, Avrupa Parlamentosu'nun istediği gibi, Er-
meni soykırımını da kabul edemez" diye.
Bunlar söylendi. Ama bizim bu isteklere baka-
rak, Türkıye'ye yöneltilen eleştirileri tümden red-
detmemız de mümkün değil.
Türkiye de demokrasi ve insan hakları ayıpla-
rını yalnız Avrupalılar mı dile getiriyor?
Üniter devlet yapısından ödün vermeyen, Kıb-
ns konusunda Atina'nın ve Rum Yönetimi'nin is-
teklerinin yeni bir etnik temizlik doğuracak birfe-
lakete yol açacağını söyleyen Cumhuriyet gaze-
tesinde, Türkiye'deki demokrasi ve insan hakla-
n ayıpları bıkmadan tükenmeden dile getirilmedi
mi?
Bu köşenin yazan, kişisel olarak, yazılanyla, çe-
vrrileriyle 28 yıldır idam cezasının kaldınlmasının
zorunluluğu üzerinde durrnuyor mu?
Kürtçeyayın yapan birtelevizyonun iyi biradım
olduğu, bu gazetede yazılıp çizilmedi mi?
• • •
Herhalde bütün bunlar Avrupa'ya yaranmak
için yapılmadı.
DahH da ilerisı, Avrupa'nın günderrje getirme-
diği uliNal ayıplarımızı biz kendimiz getiriyoruz.
Sıvas Katliamını unutmuyoruz, töre cinayetlerini
görmezden gelmiyoruz.
Ve DIZ kendimiz buradan haykınyoruz: "Bunla-
ncrtanan kaldırmadıkça değilAB'ye, çağdaş in-
sanlık zilesinin hiçbir gelişmiş kunıluna tam hak-
la üye olamayız."
Bakın, TBMM'de DYP Erzurum Milletvekili Ze-
ki Ertugay, "Bir ata üç kez doping yapanı asa-
lım" diyebiliyor. Gerçi sonra Ertugay sözünü te-
vil ediyor, ama ülkemizde çok yaygın olan 'sal-
landıracaksın üç beş kişiyf, bak herşey nasıl dû-
zelir' zihniyeti, şu ya da bu biçimde, parlamento
çatısı altına da yansıyor ya.
Törenin adam öldürmeye cevaz verdiğini kabul
eden bir toplum ile, töre yüzünden cinayete te-
şebbüste hafifletici neden bulan bir yargı siste-
minin AB içinde yeri olmadığını söyleyenler hak-
sız mıdırlar?
Bunu onlar dile getirmiyor, biz getiriyoruz, ge-
tirmek zorundayız. Çünkü bu bizim yurtaşlık ve
insanlık görevimiz.
Avrupa istese de istemese de, biz kendimiz in-
san gibi, insan onuruna uygun yaşamak istiyoruz.
• • •
Avrupa'yı iyi görmemiz gerek. AB hem bir de-
ğerler hem de bir çıkarlar bütünü.
Çıkarlar pazarlığa tabidir, her zaman her yerde
olduğu gibi. Ama degerler pazarlık konusu değil-
dir.
Biz o değerlere, taa Türkiye Cumhuriyeti'nin
kuruluşundan beri talibiz ve aradan geçen za-
manda bu yönde yol da aldık.
Şımdi değil Avrupa ile, bu evrensel değerieri
kendi aramızda bile pazariık konusu yapamayız.
Zaten Türkiye Cumhuriyeti o değerlerin evren-
selliğini kanıtlayan bir örnek olmuştur. Eksik ve
gedikleri de kendisi için gidenmek zorundadır.
Bir noktayı daha iyi bellemek gerek. Ulusal çı-
kar ile ulusal ayıp ayrı ayn şeylerdir.
Ulusal çıkarlan savunmak, ulusal ayıplan da
savunmak anlamını taşımaz.
Hatta tam tersi, ulusal çıkar ulusal ayıbı orta-
dan kaldırmayı da zorunlu kılar; elin keferesi is-
tese de. istemese de...
Ramazanın eşiğine geldiğimiz şu günde duru-
mumuz, tıpkı 'gavura kızıp oruç bozan' biçareye
benzemiyor mu?
F tipi cezaevi
100 eylemci ölüm
orucunun 36. gününde
Haber Merkezi -
Türkiye'nin çeşıtli ce-
zae\ lcrinde bulunan si-
yası tutuklu ve hüküm-
lûlerin ölüm orucu eyle-
tni 36. güne girerken.
eyleme katılanlann sa-
yısı 100'e ulaştı. Açlık
grevi eylemi yapan yak-
laşık bin siyasi tutuklu
ve hükümlü de önü-
müzdeki günlerde grup-
lar halinde eylemlerini
ölüm orucuna dönüştü-
recekler.
' ÇHD Istanbul Şube-
si, tnsan Haklan Derne-
ği Istanbul Şubesi ve Is-
tanbul Tabip Odası tn-
san Haklan Komisyo-
nu'ndan hekimler, F ıı-
pi cezaevlerının yap -
mından vazgeçilmesı
isteğiyle Beyoğlu Pos-
tanesı'nden Başbakan
Biilent Ecevit ve Adalet
Bakanı Hikmet Sami
Tûrk'e mektup gönder-
dı.
ÇHD Istanbul Şube
Başkanı Gûlay ErpuL,
"Çok savıda demokra-
tik kitle örgütü, parti ve
yurttaşımızın karşı ol-
duğu F tipi cezaevlerin-
de neden ısrar etmekte-
siniz. Demokratiktepld-
leri zor ile bastırnıak,
hücreler inşa etnıek,
hangi demokrasi anlayı-
şına uygundur. Açhk
grevinde onlaıca insa-
nın daha ölmesi mi bek-
lenmektedir. İnsan yaşa-
nu bu kadar mı önem-
sizdir" dedi. tstanbul
Kürt Enstitüsü Başkanı
Hasan Kaya tarafından
yapılan yazılı açıklama-
da ise "Cümle suçlulan
dışan salıp siyasi tutuk-
lulan F tipi cezaevlerine
koymak, toplum vicda-
nını rencide edecektir.
Biz enstitü üyeleri ola-
rak diyoruz ki af konu-
sunda bari adil olalım,
eğer ceza indirimine gi-
dilecekse suç aynmı
yapmak neden" denildi.
\dana Uğur Mumcu
Alanı'nda toplanan
CHP. HADEP, ÖDP,
DBP, EMEP. İHD, Ay-
dm ve Sanatçı Girişimi,
Dayanışma Der, Hal-
kevleri, TUYAB, TU-
AYDER, EKB, TÖ-
DEF, Haber- Sen ve Ge-
nel-lş'in yönetici ve
temsilcileri, F tipi ceza-
evlerini protesto etti.
MHP ülkücü katil Haluk Kırcı'yı 4 yıl sonra özgür bırakacak bir çözüm arayışmı sürdürüyor
Kırcı için ara fortnül arayışiANKARA (CumhuriyetBfirosu)-
Hükümet ortaklan DSP ile MHP
arasındaki af pazarlıgı, ülkücü katil
Hahık Kırcı konusunda yoğunlaşır-
ken bir ara formül aranmaya başla-
dı. Kırcı 'nın hemen değil, 4 yıl yat-
tıktan sonra cezaevinden çıkmasını
sağlayacak ara formüller üzerinde
çalışmalar sürüyor. DSP Genel Baş-
kan Yardımcısı Rahşan Ecevit'ın
Kırcı'nın toplam cezalanndan on yıl
indirimi yeterli bulduğu ve ara for-
müllere karşı çıktığı bildirildi. Or-
taklann Kırcı'nın hemen tahliyesi
yerine birkaç yıl sonra hapisten çıka-
cağı bir formül üzerinde uzlaşabile-
ceği beklentisi yaygınlaştı. MHP, ka-
patılan RP'nin yasaklı lideri Nec-
mettin Erbakan'ın hapisten kurta-
nlması ve yardım-yataklık suçunun
af kapsamına alınması konusunda
iknaoldu. • ,' •-/ "•
Hükümet ortaklan DSP ile MHP
kurmaylan arasındaki af pazarlıgı
sürüyor. Adalet Bakanı Hikmet Sa-
mi Türk ile MHP'li Devlet Bakanı
Faruk Bal arasındaki görüşmelerde
aşama kaydedildiği bildirildi. MHP
lideri ve Başbakan Yardımcısı Dev-
let Bahçeh'mn af pazarlıklannın ba-
şında, kurmaylanna "Kırcı'yı hapis-
ten çıkarmayacak formûlü kabul et-
meyin'' talimatı verdiğıne dikkat çe-
kilirken son günlerde MHP tarafin-
da yumuşama gözlendi. MHP'nin
bu konuda geri adım atabileceği bil-
dirildi.
Adalet Bakanı Türk'ün hazırladı-
ğı taslaklardan birinde yer alan "Bir-
den çok öhlm cezası ile cezalandın-
lanlar, her ölüm cezası için bir yıl da-
ha fazla yatar" düzenlemesinin bir
ara formül olabileceği kaydedildi.
Bu formül benimsenirse, Kırcı'nın 4
yıl daha cezaevinde kalacağı vurgu-
landı. Ancak, Rahşan Ecevit'in bu
konuda duyarlı olduğu ve Kırcı ko-
nusundaki ara formüllere ikna edil-
mesinin kolay ohnayacağına dikkat
çekildi.
MHP kurmaylan, affın bir an ön-
ce çıkması gerektiğini belirterek ko-
nunun Kırcı'ya odaklandınlmasının
doğru olmadığını belirttiler. Bir
MHP kurmayı, Kırcı'yla ilgili dü-
zenlemenin kapsam dışında tutulabi-
leceğini, ancak DSP'nin bu konuda
kendilerini ikna etmesi gerektiğini
kaydederek "Mesele Haluk Kırcı
meselesi değil. Bu durumda olan pek
çok kader mahkûmu var. Bir adam
töre cinayetinden ötûrü ayn ayn ce-
zalara nıahkûm edilmiş, bu adil de-
p. Gelsin DSP bize bunun gerekçe-
sini açıklasın, sonra kapsam dışında
tutulsun" diye konuştu.
MHP'nin bu konuyu tartışmaya
hazır olduğunu kaydeden kurmay-
lar, bir ara formül üzerinde çalışıldı-
ğını söylediler. MHP'liler, "Kır-
cı'yla bağlantı kurularak partinin
yıpraühnasına izin vermeyiz, ama
'MHP geri adım attı' da dedirtme-
yiz" diye konuştular. MHP'de. "D-
SP'nin getirdiği 70 yıl üzerinden yal-
nızca 10 \ ıl indirim yapdması yönün-
deki öneri kabul edilemez. Ancak bir
ara formül getirikbilir. Aftan yarar-
lamr, 3.5-4 yıl yatnktan sonra çıkar"
görüşü öne çıktı.
MHP. kapatılan RP'nin yasaklı li-
deri Necmettin Erbakan'ın hapisten
kurtanlması için bir düzenleme ya-
pılmasını kabul ederken Türk Ceza
Yasası'nın yardım ve yataklık suçu-
nu düzenleyen 169. maddesinin af
kapsamına alınmasına da bazı ko-
şullarla "evet" diyor. . >
Adalet Bakanı Türk
'Cezaların ;
etkinliğini "
sağlamalıyız'
ANKARA (AA) - Adalet Baka-
nı Hikmet Sami Türk. cezalann
etkinliğini sağlamak zorunda ol-
duklannı bildirdi.
Goethe Enstitüsü ile Başkent
Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nin
birlikte düzenlediği 'tnfazHuku-
kunun Sorunlan' konulu semıner
Ankara'da başladı. Seminerin açı-
lışında konuşan Adalet Bakanı
Türk, Türk Ceza Kanunu'nu de-
ğiştiren öntasan hakkında bilgi
verdi. Ceza kanununun değiştiril-
mesine paralel olarak 647 sayılı
Cezalann tnfazı Hakkındaki Ka-
nun'u da değiştireceklerini belir-
ten Türk, bugün cezalann etkin-
liğini kaybettiğini, hürriyeti bağ-
layıcı cezaya çarptınlan bir kişi-
nin otomatik olarak şartlı tahliye-
den yararlandığmı hatırlattı.
"Cezalann caydınahğmı ve et-
kinliğini sağlamak zorundayız"
diyen Bakan Türk, Infaz Kanu-
nu'nda yapılacak değişiklikle tu-
tuklu ve hükümlülerin, hak ve yü-
kümlülüklerinin derli toplu bir şe-
kilde gösterileceğini söyledi.
IĞNELt FIRÇA ZAFER TEMOÇÎN
EURO^ 1MKBH.186TALTINA ABDOOURIAALMANMARKIT
1978'de kamulaştırdığı bor madeninin özelleştirilmesi için çaba harcıyor
Ecevit bir zamaular devletçiydi. . . . . .3 v
ECEVİT - tkflem içinde
SERTAÇEŞ
ANKARA-Bakanlar Kurulu'nun ön-
ceki günkü toplantısında ele aldığı bor
madeninin pazarlamasırun özelleştiril-
mesi çalışması Başbakan Bülent Ece-
vit'in ikilemini de ortaya koydu. 1978 'de
başbakanlığı döneminde, yabancılar ve
özel kişiler elindeki bölümlerinin tama-
mını kamulaştıran karann altında imza-
sı bulunan Ecevit'in Türkiye'nin dünya
rezervlerinin yüzde 60'ına sahip oldu-
ğu bu madenin özelleştirme girişimleri-
ni yüriiten hükümetin başında olması
dikkat çekti. Bor madeninin stratejik
önemi nedeniyle yurtiçi ve yurtdışı sa-
tışlaraun Eti Holding tarafından gerçek-
leştirilmesi gerektiği vurgulanıyor.
Eti Holding kapsammdaki madenci-
lik faaliyetleri önceki gün gerçekleştiri-
len Bakanlar Kurulu toplantısında de-
ğerlendirildi. Toplantıda. Konya Seydi-
şehir'deki alüminyum tesislerine yeni
yatınm yapüması yönünde ılke karan
alınırken, bor madenlerinin pazarlama-
sırun özelleştirilmesi gündeme geldi.
Osmanlı ve Cumhuriyet'in ilk dö-
nemlerinde tamamen yabancılann elin-
de olan bor üretimine 1950'lerden son-
ra yerli üretimcilenn de katıldığı belir-
lendi. Bu madenlerin tamamının etkin
bir şekilde üretimi ve pazarlanmasuıın
sağlanması amacıyla Başbakan Ece-
vit'in 1978'deki iktidannda bütün bor
madenlerinin tamamı özelleştirilerek
Etibank'a verildi. Bor madenlerinin ka-
mulaştmlmasının da, özelleştirilmek is-
tenmesinin de Ecevit hükümetlerince
gerçekleştiribnesi dikkat çekti.
Dünyadaki ve Türkiye'deki bor ma-
denlerinin son durumu ile ilgili hazırla-
nan raporda, Eti Holding'in en önemli
gelir kaynağının bu madenden olduğu
belirtildi. Dünyadaki bor madenlerinin
yüzde 60'ının Türkiye'de olmasına kar-
şın üretimin yüzde 35'te kaldığı anlatı-
lan raporda, bu madenden elde edilen
gelirin ise yüzde 20-23 'ünün Eti Hol-
ding'e ait olduğu dile getirildi. Rapor-
da, Türkiye'nin bor ihracı ile yılda 250-
300 milyon dolarlık bir döviz girdisi
sağladığı dile getirildi.
Yaünm azaldı
Eti Holding'in bu alanda ABD'li US
Boraks fırması ile rekabette olduğu di-
le getirilen raporda, Türkiye'de bu ala-
na yapılan yatınmlann son yıllarda azal-
tıldığı kaydedildi. Fabrikalardaki tekno-
lojinin eskimesi nedeniyle verimin düş-
tüğü dile getirilen raporda, yatınmlann
uzun sürede tamamlandığı. tasarruf ön-
lemlerinin atılıma engel olduğu vurgu-
landı. Bor ürünlerinin maliyet analizle-
rinin sürekli kontrol altına alınamadığı,
maliyet düşürücü önlemlerin devreye
sokulmadığı anlatılan raporda, piyasa
koşullanna uyum sağlamak için zama-
nında müdahale edilmediği ve karar sü-
reçlerinin uzadığı kaydedildi.
Raporda, Eti Holding'in ham bor
müşterilerinin büyük çoğunluğunun
aracı firmalardan oluştuğu, bunlann
cevheri öğüterek yüzde 35-50 kârla pa-
zarladıklan belirtildi.
Anadolu'da ilk bor tuzu 1815 yılında
Susurluk'ta bulundu. tlk üretimi 1865
yılında gerçekleştirildi. Fransızlann al-
çı taşı adı altında çok ucuz fıyatla Sul-
tançayrn'ndan çıkanlan maden Paris'te-
ki rafine tesislerinde işlenerek satıldı.
Üretime başlanmasından 17 yıl sonra
sahtekârlığın farkına vanldı ve faaliyet
durduruldu. tngiliz Borax Consolidated
fırması ABD'li ortağı ile 195O'lı yılla-
ra kadar Türkiye'deki üretimini sürdür-
dü. Yabancı fırmalann Türkiye'de rafi-
ne tesisleri kurmak istememesi üzerine
1 Haziran 1964 yılında Bandırma Bo-
raks ve Asit Borik fabrikalannın teme-
li atıldı. Türkiye'deki bor madenlerinin
tamamı 1978 yılında kamulaştınlarak
Etibank'a devredildi.
Erbil
Gülen'in
okuUannda
Kürtçe eğitint
ERBtL (Cumhuriyet) - Fethullah
Gûkn yandaşlarına ait Kuzey Irak'ın
Erbil kentindeki iki ve Süleymani-
ye'deki bir okulda Kürtçe eğitim ve-
rildiği açıklandı. Irak Türkmen Cep-
hesi'ne (ITC) bağh Eğitim ve Kültür
Dairesi Başkanı Selahattin tlham,
Mesut Barzani yönetımının kendile-
rine Kürtçe eğitim için baskı yaptığı-
nı, anadilde eğitim yapmalannın en-
gellendigini söyledi.
36. paralelin kuzeyinde bulunan
güvenli bölgenin IKDP yönetiminde-
ki Erbil kenti ile IKYB yöneriminde-
ki Süleymaniye kentindeki Fethullah
Gülen yandaşlanna ait 3 okulda Kürt-
çe ve Arapça eğitim verildiği belirtil-
di. Erbil kentindeki ITC Eğitim ve
Kültür Dairesi Başkanı Selahattin tl-
ham, Gülen yandaşlanna ait kız öğ-
rencilerin gittigi Nilüfer ve erkek öğ-
rencilerin devam ettiği Işık okullann-
da Kürtçe ve Arapça eğitim verildiği-
ni söyledi.
Kuzey Irak'taki eğitim müfredatı-
run Irak merkezi hükümeti tarafından
belirlendiğini anlatan Ilham, gönderi-
len müfredat çerçevesinde görülecek
derslerin Türkçe çevirilerini yaptıkla-
nnı ve kitap haline getirmek için An-
kara'ya gönderdiklerini anlattı. tl-
ham, Barzani yönetiminin Türkçe
eğitim yapılmasına izin vermediğini
belirterek "Bu nedenkokuDannuzda
anadilde (Türkçe) eğitim vermekte
zorlanryoruz. Bizim ukullanmızda
baskı uygulanarak anadilde eğitim
yapmamız engeflenmek istenivor. An-
cak Fethullah Gûlen'e ait okullarda
ise böyle baskı \t>k. Orada müfredata
uygunolarak Kürtçe ve Arapça eğitim
verillyor'' dedi.
Kuzey Irak
IKDPIrakhn
bölünmesine
karşı
MAHMUTORAL
SELAHADDİN - Irak Kürdistan
Demokrat Partisi (DCDP) siyasi işler
ve dışilişkiler sorumlusu Sami Ab-
durrahman. 'demokratik, bölünme-
miş Irak, federal Kürdistan'dan yana
olduklanru açıkladı.
Bölgede bağımsız bir Kürt devleti
kurulmasırun 'pratikohnadığmı' be-
lirten Abdurrahman, Talabani'nin
PKK'üleri kendi bölgesine çektiğini
de vurguladı.
Sami Abdurrahman, Erbil'deki 2.
Türkmen Kurultayı nedeniyle 4 yıl
aradan sonra Kuzey Irak'a ilk kez gi-
rebilen basın mensuplan ile Selahad-
din'deki Başkanlık Sarayı'nda (Ma-
sif) akşam yemeğinde bir araya gel-
di.
Partisinin bölgedeki gelişmelerle
ilgili görüşlerini anlatan Abdurrah-
man, sorunlann çözümü için Irak'ın
toprak bütünlüğünün gözetilmesi ge-,
rektiğini, bu bütünlük içerisinde fede-
ratif bir Kürdistan yönetiminden ya-
na olduklanru söyledi.
Körfez Savaşı'nın yaşandığı 1991
yıhndan buyana Bağdat yönetimi ile
Kuzey Irak konusunda banşçı bir
çağn almadıklarrnı behrten Abdur-
rahman, Irak yönetiminden siyasal,
demokratik ve banşçıl bir çözüm
beklediklerini vurguladı.
IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com
Oktay Ekşi, bizim mesleğin en de-
neyimlilerinclendir. Kritik dönemler-
de, zaman zaman açık sözlü çıkışla-
nyla etkili mesajlar verir. Şemdin Sa-
kık'ın sahte ifadelerinin yayımlandı-
ğı günlerde, bu sahte ifadenin hedef
aldığı isimler hakkındaki yazısında
"Alçaklan tanıyalım" başlığıyla sert
bir üslup kullanmıştı. Bu yazı uzun
süre hafızalardan silinmedi.
Genelkurmay'ın da kabullendiği ve
artık bir resmi belge haline dönüşen
"Andıç *ta yer alan "Etkin köşeyazar-
lanndan birine bilgilehn verilmesi"
ifadesi hemen Oktay Ekşi'nin adım
çağnştırdı. Aktüel dergisinden Tun-
cay Opçin, "And/ç"taki bu ifadeyi
ve Oktay Ekşi'nin o günlerde yazdı-
ğı yazıyı ele alan bir söyleşi yapmış.
Mesleğin bir kıdemlisi olarak Ok-
tay Ekşi'nin samimi açıklamalan, bir
dönem gazeteciliğin içine düştüğü
durumu ortaya sermesi bakımından
derslerle dolu. Aktüel'den Tuncay,
Oktay Ekşi'nin 'Andıç' Açıklamalan
Ekşi'ye "Andıç'ta özellikle 'HADEP,
RP ve İHD konusunda bilgiler, etkin
bir köşe yazanna verilsin' deniyor.
Sonra da, daha hiç kimse yazmadan
sizin köşenizde görüyonız, konuyla
ilgili yorumu. Bu ilginç değil mi" di-
ye soruyor.
Ekşi'nin cevabı önemli: "Böyle bir
tertibin olduğunu bilen biri değilim.
Geride birileri tertip yapmış olabilir.
Andıç zaten bu tertibin belgesi...
Şemdin Sakık mahkemede 'Ben
bunlan söylemedim' diye ifade veri-
yor. Onun üzerine ben, basını bu şe-
kilde kullananlan, beni de bizi de kul-
lananlan ağır şekilde kınayan iki ya-
zı yazıyorum."
Oktay Ekşi, gerçekten önemli bir
noktaya parmak basıyor, "Beni ve
bizi kullandılar" diyor. O zaman çok
uzun zamandan beri, olayın olduğu
ilk günden beri sorduğum soruyu bu-
radayineliyorum: Kim kullandı? Çün-
kü bu kullanma, basının ruh halini
bozdu. Türkiye'nin altını üstüne ge-
tirdi. Akın Birdal, ölümden dönüp
sakat kaldı. Birçok insan töhmet al-
tında bırakıldı. Mehmet Ali Birand
işinden oldu. Cengiz, canını zor kur-
tardı. Andıç tarafından hazırlandığı
ortaya çıkan o sahte belgenin mağ-
duru olarak son günlerde Sabah ga-
zetesindeki yazılanna son verdiler.
Oktay Ekşi, bu meslekte çoğumu-
zun ağabeyi. Basın Konseyi'nin Baş-
kanı. Sorun yalnızca kendisinin yaz-
dığı bir başyazıyla sınııiı kalmadı.
Türk basını, bu olay nedeniyle tarihi-
nin belki de en önemli yaralanndan
birisini aldı. Bunun tartışılması ge-
rekmiyor mu? Bu konuda basındaki
yozlaşmanın, bu olayın yol açtığı tah-
ribatın tartışılması gerekmiyor mu?
Basın Konseyi'nin bu konuda bazı
şeyler yapması mümkün değil mi?
Özellikle meslek etiği açısından...
Oktay Ekşi, yine haklı olarak,
"Bunlar basını kullanarak insanlann
haysiyetiyle oynuyohar. Haysiyet
cellatlığını devletin kendisi bizzatya-
pıyor. Bunlan fark ettiğim ilk günler-
den beri hep davacı oldum..." diyor.
Ancak şunlan da söylüyor: "Devletin
resmi makamlan, kendi yetkilerini
kötüye kullanırsa, insanlann haysi-
yetiyle oynamak için yasalann çiğ-
nenmesini teşvik ederse, belge ve-
rirse, kim nasıl karşı çıkabilir?"
Oktay Ekşi'nin "Kim karşı çıkabi-
lir" sorusu tartışmaya muhtaç. Ne-
den karşı çıkılmasın. Bu kadar büyük
yalanları üretip insanlann onuruyla
oynayan, onlan ölümün eşiğine ge-
tirenlere neden karşı çıkmayalım?
örneğin bizler, yani gazeteciler kar-
şı çıkabiliriz. Bu sahte belgeyi hazır-
layan ve gazetelere servis yapan
devlet görevlilerinin yargı önüne çı-
kıp hesap vermesi için çalışabiliriz.
Çünkü bu işin mağdurları var. Üste-
lik onlar, gazetelerde yayımlanan bu
sahte haberler nedeniyle mağdurol-
dular. Bu işte ciddi bir mesleki so-
rumluluk söz konusu.
Sonuç olarak, Oktay Ekşi'nin be-
lirttiği gerçekler çok önemli. Bunlan
tartışmaya açması ve açık yüreklilik-
le özeleştirilerde bulunması da öğre-
tici. Şimdi yapmamız gereken; tertip-
çileri ortaya çıkarmak, basın açısın-
dan, medya etiği açısından toplu bir
değerlendirme yapmak. Bu mesle-
ğin bir kıdemlisi olarak, söz konusu
haberleri yayımlayan gazetenin baş-
yazan olarak ve Basın Konseyi Baş-
kanı olarak, ondan bu işi tartışmaya
açmasını bekliyoruz.