18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 KASIM 2000 CUMARTESİ HABERLER DÜNYADA BUGUN ALİ SİRMEN Ulusal Çıkarlar veAyıplar AB Dönem Başkanı Fransa'nın Avrupa Işlerin- den Sorumlu Devlet Bakanı Pierre Moscovici, Socheaux kentinde yapılan Avaıpa Konferansı Bakanlar Toplantısı öncesinde, L'Alsace gazete- sırıe verdiği demeçte, 'Türkiye'de insan haklan ve demokrasının durumunun tam üyelik için sorun oiuşturduğunu' söylemiş. O bu demeci verirken Türkiye'nin Avrupa'ya bakışı ıse, bize insan hakları maskesi altında, ye- niden Sevres'i yutturmaya çalıştıkları ve Yunan çı- kariarını korumak için demokratik kurumlarımızı paravan ettikleri yönünde. Kaç kez yazdık, "Türkiye Kıbns koşulunu da ka- bul edemez, Ege'deki haklanndan da vazgeçe- mez, Avrupa Parlamentosu'nun istediği gibi, Er- meni soykırımını da kabul edemez" diye. Bunlar söylendi. Ama bizim bu isteklere baka- rak, Türkıye'ye yöneltilen eleştirileri tümden red- detmemız de mümkün değil. Türkiye de demokrasi ve insan hakları ayıpla- rını yalnız Avrupalılar mı dile getiriyor? Üniter devlet yapısından ödün vermeyen, Kıb- ns konusunda Atina'nın ve Rum Yönetimi'nin is- teklerinin yeni bir etnik temizlik doğuracak birfe- lakete yol açacağını söyleyen Cumhuriyet gaze- tesinde, Türkiye'deki demokrasi ve insan hakla- n ayıpları bıkmadan tükenmeden dile getirilmedi mi? Bu köşenin yazan, kişisel olarak, yazılanyla, çe- vrrileriyle 28 yıldır idam cezasının kaldınlmasının zorunluluğu üzerinde durrnuyor mu? Kürtçeyayın yapan birtelevizyonun iyi biradım olduğu, bu gazetede yazılıp çizilmedi mi? • • • Herhalde bütün bunlar Avrupa'ya yaranmak için yapılmadı. DahH da ilerisı, Avrupa'nın günderrje getirme- diği uliNal ayıplarımızı biz kendimiz getiriyoruz. Sıvas Katliamını unutmuyoruz, töre cinayetlerini görmezden gelmiyoruz. Ve DIZ kendimiz buradan haykınyoruz: "Bunla- ncrtanan kaldırmadıkça değilAB'ye, çağdaş in- sanlık zilesinin hiçbir gelişmiş kunıluna tam hak- la üye olamayız." Bakın, TBMM'de DYP Erzurum Milletvekili Ze- ki Ertugay, "Bir ata üç kez doping yapanı asa- lım" diyebiliyor. Gerçi sonra Ertugay sözünü te- vil ediyor, ama ülkemizde çok yaygın olan 'sal- landıracaksın üç beş kişiyf, bak herşey nasıl dû- zelir' zihniyeti, şu ya da bu biçimde, parlamento çatısı altına da yansıyor ya. Törenin adam öldürmeye cevaz verdiğini kabul eden bir toplum ile, töre yüzünden cinayete te- şebbüste hafifletici neden bulan bir yargı siste- minin AB içinde yeri olmadığını söyleyenler hak- sız mıdırlar? Bunu onlar dile getirmiyor, biz getiriyoruz, ge- tirmek zorundayız. Çünkü bu bizim yurtaşlık ve insanlık görevimiz. Avrupa istese de istemese de, biz kendimiz in- san gibi, insan onuruna uygun yaşamak istiyoruz. • • • Avrupa'yı iyi görmemiz gerek. AB hem bir de- ğerler hem de bir çıkarlar bütünü. Çıkarlar pazarlığa tabidir, her zaman her yerde olduğu gibi. Ama degerler pazarlık konusu değil- dir. Biz o değerlere, taa Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan beri talibiz ve aradan geçen za- manda bu yönde yol da aldık. Şımdi değil Avrupa ile, bu evrensel değerieri kendi aramızda bile pazariık konusu yapamayız. Zaten Türkiye Cumhuriyeti o değerlerin evren- selliğini kanıtlayan bir örnek olmuştur. Eksik ve gedikleri de kendisi için gidenmek zorundadır. Bir noktayı daha iyi bellemek gerek. Ulusal çı- kar ile ulusal ayıp ayrı ayn şeylerdir. Ulusal çıkarlan savunmak, ulusal ayıplan da savunmak anlamını taşımaz. Hatta tam tersi, ulusal çıkar ulusal ayıbı orta- dan kaldırmayı da zorunlu kılar; elin keferesi is- tese de. istemese de... Ramazanın eşiğine geldiğimiz şu günde duru- mumuz, tıpkı 'gavura kızıp oruç bozan' biçareye benzemiyor mu? F tipi cezaevi 100 eylemci ölüm orucunun 36. gününde Haber Merkezi - Türkiye'nin çeşıtli ce- zae\ lcrinde bulunan si- yası tutuklu ve hüküm- lûlerin ölüm orucu eyle- tni 36. güne girerken. eyleme katılanlann sa- yısı 100'e ulaştı. Açlık grevi eylemi yapan yak- laşık bin siyasi tutuklu ve hükümlü de önü- müzdeki günlerde grup- lar halinde eylemlerini ölüm orucuna dönüştü- recekler. ' ÇHD Istanbul Şube- si, tnsan Haklan Derne- ği Istanbul Şubesi ve Is- tanbul Tabip Odası tn- san Haklan Komisyo- nu'ndan hekimler, F ıı- pi cezaevlerının yap - mından vazgeçilmesı isteğiyle Beyoğlu Pos- tanesı'nden Başbakan Biilent Ecevit ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Tûrk'e mektup gönder- dı. ÇHD Istanbul Şube Başkanı Gûlay ErpuL, "Çok savıda demokra- tik kitle örgütü, parti ve yurttaşımızın karşı ol- duğu F tipi cezaevlerin- de neden ısrar etmekte- siniz. Demokratiktepld- leri zor ile bastırnıak, hücreler inşa etnıek, hangi demokrasi anlayı- şına uygundur. Açhk grevinde onlaıca insa- nın daha ölmesi mi bek- lenmektedir. İnsan yaşa- nu bu kadar mı önem- sizdir" dedi. tstanbul Kürt Enstitüsü Başkanı Hasan Kaya tarafından yapılan yazılı açıklama- da ise "Cümle suçlulan dışan salıp siyasi tutuk- lulan F tipi cezaevlerine koymak, toplum vicda- nını rencide edecektir. Biz enstitü üyeleri ola- rak diyoruz ki af konu- sunda bari adil olalım, eğer ceza indirimine gi- dilecekse suç aynmı yapmak neden" denildi. \dana Uğur Mumcu Alanı'nda toplanan CHP. HADEP, ÖDP, DBP, EMEP. İHD, Ay- dm ve Sanatçı Girişimi, Dayanışma Der, Hal- kevleri, TUYAB, TU- AYDER, EKB, TÖ- DEF, Haber- Sen ve Ge- nel-lş'in yönetici ve temsilcileri, F tipi ceza- evlerini protesto etti. MHP ülkücü katil Haluk Kırcı'yı 4 yıl sonra özgür bırakacak bir çözüm arayışmı sürdürüyor Kırcı için ara fortnül arayışiANKARA (CumhuriyetBfirosu)- Hükümet ortaklan DSP ile MHP arasındaki af pazarlıgı, ülkücü katil Hahık Kırcı konusunda yoğunlaşır- ken bir ara formül aranmaya başla- dı. Kırcı 'nın hemen değil, 4 yıl yat- tıktan sonra cezaevinden çıkmasını sağlayacak ara formüller üzerinde çalışmalar sürüyor. DSP Genel Baş- kan Yardımcısı Rahşan Ecevit'ın Kırcı'nın toplam cezalanndan on yıl indirimi yeterli bulduğu ve ara for- müllere karşı çıktığı bildirildi. Or- taklann Kırcı'nın hemen tahliyesi yerine birkaç yıl sonra hapisten çıka- cağı bir formül üzerinde uzlaşabile- ceği beklentisi yaygınlaştı. MHP, ka- patılan RP'nin yasaklı lideri Nec- mettin Erbakan'ın hapisten kurta- nlması ve yardım-yataklık suçunun af kapsamına alınması konusunda iknaoldu. • ,' •-/ "• Hükümet ortaklan DSP ile MHP kurmaylan arasındaki af pazarlıgı sürüyor. Adalet Bakanı Hikmet Sa- mi Türk ile MHP'li Devlet Bakanı Faruk Bal arasındaki görüşmelerde aşama kaydedildiği bildirildi. MHP lideri ve Başbakan Yardımcısı Dev- let Bahçeh'mn af pazarlıklannın ba- şında, kurmaylanna "Kırcı'yı hapis- ten çıkarmayacak formûlü kabul et- meyin'' talimatı verdiğıne dikkat çe- kilirken son günlerde MHP tarafin- da yumuşama gözlendi. MHP'nin bu konuda geri adım atabileceği bil- dirildi. Adalet Bakanı Türk'ün hazırladı- ğı taslaklardan birinde yer alan "Bir- den çok öhlm cezası ile cezalandın- lanlar, her ölüm cezası için bir yıl da- ha fazla yatar" düzenlemesinin bir ara formül olabileceği kaydedildi. Bu formül benimsenirse, Kırcı'nın 4 yıl daha cezaevinde kalacağı vurgu- landı. Ancak, Rahşan Ecevit'in bu konuda duyarlı olduğu ve Kırcı ko- nusundaki ara formüllere ikna edil- mesinin kolay ohnayacağına dikkat çekildi. MHP kurmaylan, affın bir an ön- ce çıkması gerektiğini belirterek ko- nunun Kırcı'ya odaklandınlmasının doğru olmadığını belirttiler. Bir MHP kurmayı, Kırcı'yla ilgili dü- zenlemenin kapsam dışında tutulabi- leceğini, ancak DSP'nin bu konuda kendilerini ikna etmesi gerektiğini kaydederek "Mesele Haluk Kırcı meselesi değil. Bu durumda olan pek çok kader mahkûmu var. Bir adam töre cinayetinden ötûrü ayn ayn ce- zalara nıahkûm edilmiş, bu adil de- p. Gelsin DSP bize bunun gerekçe- sini açıklasın, sonra kapsam dışında tutulsun" diye konuştu. MHP'nin bu konuyu tartışmaya hazır olduğunu kaydeden kurmay- lar, bir ara formül üzerinde çalışıldı- ğını söylediler. MHP'liler, "Kır- cı'yla bağlantı kurularak partinin yıpraühnasına izin vermeyiz, ama 'MHP geri adım attı' da dedirtme- yiz" diye konuştular. MHP'de. "D- SP'nin getirdiği 70 yıl üzerinden yal- nızca 10 \ ıl indirim yapdması yönün- deki öneri kabul edilemez. Ancak bir ara formül getirikbilir. Aftan yarar- lamr, 3.5-4 yıl yatnktan sonra çıkar" görüşü öne çıktı. MHP. kapatılan RP'nin yasaklı li- deri Necmettin Erbakan'ın hapisten kurtanlması için bir düzenleme ya- pılmasını kabul ederken Türk Ceza Yasası'nın yardım ve yataklık suçu- nu düzenleyen 169. maddesinin af kapsamına alınmasına da bazı ko- şullarla "evet" diyor. . > Adalet Bakanı Türk 'Cezaların ; etkinliğini " sağlamalıyız' ANKARA (AA) - Adalet Baka- nı Hikmet Sami Türk. cezalann etkinliğini sağlamak zorunda ol- duklannı bildirdi. Goethe Enstitüsü ile Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nin birlikte düzenlediği 'tnfazHuku- kunun Sorunlan' konulu semıner Ankara'da başladı. Seminerin açı- lışında konuşan Adalet Bakanı Türk, Türk Ceza Kanunu'nu de- ğiştiren öntasan hakkında bilgi verdi. Ceza kanununun değiştiril- mesine paralel olarak 647 sayılı Cezalann tnfazı Hakkındaki Ka- nun'u da değiştireceklerini belir- ten Türk, bugün cezalann etkin- liğini kaybettiğini, hürriyeti bağ- layıcı cezaya çarptınlan bir kişi- nin otomatik olarak şartlı tahliye- den yararlandığmı hatırlattı. "Cezalann caydınahğmı ve et- kinliğini sağlamak zorundayız" diyen Bakan Türk, Infaz Kanu- nu'nda yapılacak değişiklikle tu- tuklu ve hükümlülerin, hak ve yü- kümlülüklerinin derli toplu bir şe- kilde gösterileceğini söyledi. IĞNELt FIRÇA ZAFER TEMOÇÎN EURO^ 1MKBH.186TALTINA ABDOOURIAALMANMARKIT 1978'de kamulaştırdığı bor madeninin özelleştirilmesi için çaba harcıyor Ecevit bir zamaular devletçiydi. . . . . .3 v ECEVİT - tkflem içinde SERTAÇEŞ ANKARA-Bakanlar Kurulu'nun ön- ceki günkü toplantısında ele aldığı bor madeninin pazarlamasırun özelleştiril- mesi çalışması Başbakan Bülent Ece- vit'in ikilemini de ortaya koydu. 1978 'de başbakanlığı döneminde, yabancılar ve özel kişiler elindeki bölümlerinin tama- mını kamulaştıran karann altında imza- sı bulunan Ecevit'in Türkiye'nin dünya rezervlerinin yüzde 60'ına sahip oldu- ğu bu madenin özelleştirme girişimleri- ni yüriiten hükümetin başında olması dikkat çekti. Bor madeninin stratejik önemi nedeniyle yurtiçi ve yurtdışı sa- tışlaraun Eti Holding tarafından gerçek- leştirilmesi gerektiği vurgulanıyor. Eti Holding kapsammdaki madenci- lik faaliyetleri önceki gün gerçekleştiri- len Bakanlar Kurulu toplantısında de- ğerlendirildi. Toplantıda. Konya Seydi- şehir'deki alüminyum tesislerine yeni yatınm yapüması yönünde ılke karan alınırken, bor madenlerinin pazarlama- sırun özelleştirilmesi gündeme geldi. Osmanlı ve Cumhuriyet'in ilk dö- nemlerinde tamamen yabancılann elin- de olan bor üretimine 1950'lerden son- ra yerli üretimcilenn de katıldığı belir- lendi. Bu madenlerin tamamının etkin bir şekilde üretimi ve pazarlanmasuıın sağlanması amacıyla Başbakan Ece- vit'in 1978'deki iktidannda bütün bor madenlerinin tamamı özelleştirilerek Etibank'a verildi. Bor madenlerinin ka- mulaştmlmasının da, özelleştirilmek is- tenmesinin de Ecevit hükümetlerince gerçekleştiribnesi dikkat çekti. Dünyadaki ve Türkiye'deki bor ma- denlerinin son durumu ile ilgili hazırla- nan raporda, Eti Holding'in en önemli gelir kaynağının bu madenden olduğu belirtildi. Dünyadaki bor madenlerinin yüzde 60'ının Türkiye'de olmasına kar- şın üretimin yüzde 35'te kaldığı anlatı- lan raporda, bu madenden elde edilen gelirin ise yüzde 20-23 'ünün Eti Hol- ding'e ait olduğu dile getirildi. Rapor- da, Türkiye'nin bor ihracı ile yılda 250- 300 milyon dolarlık bir döviz girdisi sağladığı dile getirildi. Yaünm azaldı Eti Holding'in bu alanda ABD'li US Boraks fırması ile rekabette olduğu di- le getirilen raporda, Türkiye'de bu ala- na yapılan yatınmlann son yıllarda azal- tıldığı kaydedildi. Fabrikalardaki tekno- lojinin eskimesi nedeniyle verimin düş- tüğü dile getirilen raporda, yatınmlann uzun sürede tamamlandığı. tasarruf ön- lemlerinin atılıma engel olduğu vurgu- landı. Bor ürünlerinin maliyet analizle- rinin sürekli kontrol altına alınamadığı, maliyet düşürücü önlemlerin devreye sokulmadığı anlatılan raporda, piyasa koşullanna uyum sağlamak için zama- nında müdahale edilmediği ve karar sü- reçlerinin uzadığı kaydedildi. Raporda, Eti Holding'in ham bor müşterilerinin büyük çoğunluğunun aracı firmalardan oluştuğu, bunlann cevheri öğüterek yüzde 35-50 kârla pa- zarladıklan belirtildi. Anadolu'da ilk bor tuzu 1815 yılında Susurluk'ta bulundu. tlk üretimi 1865 yılında gerçekleştirildi. Fransızlann al- çı taşı adı altında çok ucuz fıyatla Sul- tançayrn'ndan çıkanlan maden Paris'te- ki rafine tesislerinde işlenerek satıldı. Üretime başlanmasından 17 yıl sonra sahtekârlığın farkına vanldı ve faaliyet durduruldu. tngiliz Borax Consolidated fırması ABD'li ortağı ile 195O'lı yılla- ra kadar Türkiye'deki üretimini sürdür- dü. Yabancı fırmalann Türkiye'de rafi- ne tesisleri kurmak istememesi üzerine 1 Haziran 1964 yılında Bandırma Bo- raks ve Asit Borik fabrikalannın teme- li atıldı. Türkiye'deki bor madenlerinin tamamı 1978 yılında kamulaştınlarak Etibank'a devredildi. Erbil Gülen'in okuUannda Kürtçe eğitint ERBtL (Cumhuriyet) - Fethullah Gûkn yandaşlarına ait Kuzey Irak'ın Erbil kentindeki iki ve Süleymani- ye'deki bir okulda Kürtçe eğitim ve- rildiği açıklandı. Irak Türkmen Cep- hesi'ne (ITC) bağh Eğitim ve Kültür Dairesi Başkanı Selahattin tlham, Mesut Barzani yönetımının kendile- rine Kürtçe eğitim için baskı yaptığı- nı, anadilde eğitim yapmalannın en- gellendigini söyledi. 36. paralelin kuzeyinde bulunan güvenli bölgenin IKDP yönetiminde- ki Erbil kenti ile IKYB yöneriminde- ki Süleymaniye kentindeki Fethullah Gülen yandaşlanna ait 3 okulda Kürt- çe ve Arapça eğitim verildiği belirtil- di. Erbil kentindeki ITC Eğitim ve Kültür Dairesi Başkanı Selahattin tl- ham, Gülen yandaşlanna ait kız öğ- rencilerin gittigi Nilüfer ve erkek öğ- rencilerin devam ettiği Işık okullann- da Kürtçe ve Arapça eğitim verildiği- ni söyledi. Kuzey Irak'taki eğitim müfredatı- run Irak merkezi hükümeti tarafından belirlendiğini anlatan Ilham, gönderi- len müfredat çerçevesinde görülecek derslerin Türkçe çevirilerini yaptıkla- nnı ve kitap haline getirmek için An- kara'ya gönderdiklerini anlattı. tl- ham, Barzani yönetiminin Türkçe eğitim yapılmasına izin vermediğini belirterek "Bu nedenkokuDannuzda anadilde (Türkçe) eğitim vermekte zorlanryoruz. Bizim ukullanmızda baskı uygulanarak anadilde eğitim yapmamız engeflenmek istenivor. An- cak Fethullah Gûlen'e ait okullarda ise böyle baskı \t>k. Orada müfredata uygunolarak Kürtçe ve Arapça eğitim verillyor'' dedi. Kuzey Irak IKDPIrakhn bölünmesine karşı MAHMUTORAL SELAHADDİN - Irak Kürdistan Demokrat Partisi (DCDP) siyasi işler ve dışilişkiler sorumlusu Sami Ab- durrahman. 'demokratik, bölünme- miş Irak, federal Kürdistan'dan yana olduklanru açıkladı. Bölgede bağımsız bir Kürt devleti kurulmasırun 'pratikohnadığmı' be- lirten Abdurrahman, Talabani'nin PKK'üleri kendi bölgesine çektiğini de vurguladı. Sami Abdurrahman, Erbil'deki 2. Türkmen Kurultayı nedeniyle 4 yıl aradan sonra Kuzey Irak'a ilk kez gi- rebilen basın mensuplan ile Selahad- din'deki Başkanlık Sarayı'nda (Ma- sif) akşam yemeğinde bir araya gel- di. Partisinin bölgedeki gelişmelerle ilgili görüşlerini anlatan Abdurrah- man, sorunlann çözümü için Irak'ın toprak bütünlüğünün gözetilmesi ge-, rektiğini, bu bütünlük içerisinde fede- ratif bir Kürdistan yönetiminden ya- na olduklanru söyledi. Körfez Savaşı'nın yaşandığı 1991 yıhndan buyana Bağdat yönetimi ile Kuzey Irak konusunda banşçı bir çağn almadıklarrnı behrten Abdur- rahman, Irak yönetiminden siyasal, demokratik ve banşçıl bir çözüm beklediklerini vurguladı. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Oktay Ekşi, bizim mesleğin en de- neyimlilerinclendir. Kritik dönemler- de, zaman zaman açık sözlü çıkışla- nyla etkili mesajlar verir. Şemdin Sa- kık'ın sahte ifadelerinin yayımlandı- ğı günlerde, bu sahte ifadenin hedef aldığı isimler hakkındaki yazısında "Alçaklan tanıyalım" başlığıyla sert bir üslup kullanmıştı. Bu yazı uzun süre hafızalardan silinmedi. Genelkurmay'ın da kabullendiği ve artık bir resmi belge haline dönüşen "Andıç *ta yer alan "Etkin köşeyazar- lanndan birine bilgilehn verilmesi" ifadesi hemen Oktay Ekşi'nin adım çağnştırdı. Aktüel dergisinden Tun- cay Opçin, "And/ç"taki bu ifadeyi ve Oktay Ekşi'nin o günlerde yazdı- ğı yazıyı ele alan bir söyleşi yapmış. Mesleğin bir kıdemlisi olarak Ok- tay Ekşi'nin samimi açıklamalan, bir dönem gazeteciliğin içine düştüğü durumu ortaya sermesi bakımından derslerle dolu. Aktüel'den Tuncay, Oktay Ekşi'nin 'Andıç' Açıklamalan Ekşi'ye "Andıç'ta özellikle 'HADEP, RP ve İHD konusunda bilgiler, etkin bir köşe yazanna verilsin' deniyor. Sonra da, daha hiç kimse yazmadan sizin köşenizde görüyonız, konuyla ilgili yorumu. Bu ilginç değil mi" di- ye soruyor. Ekşi'nin cevabı önemli: "Böyle bir tertibin olduğunu bilen biri değilim. Geride birileri tertip yapmış olabilir. Andıç zaten bu tertibin belgesi... Şemdin Sakık mahkemede 'Ben bunlan söylemedim' diye ifade veri- yor. Onun üzerine ben, basını bu şe- kilde kullananlan, beni de bizi de kul- lananlan ağır şekilde kınayan iki ya- zı yazıyorum." Oktay Ekşi, gerçekten önemli bir noktaya parmak basıyor, "Beni ve bizi kullandılar" diyor. O zaman çok uzun zamandan beri, olayın olduğu ilk günden beri sorduğum soruyu bu- radayineliyorum: Kim kullandı? Çün- kü bu kullanma, basının ruh halini bozdu. Türkiye'nin altını üstüne ge- tirdi. Akın Birdal, ölümden dönüp sakat kaldı. Birçok insan töhmet al- tında bırakıldı. Mehmet Ali Birand işinden oldu. Cengiz, canını zor kur- tardı. Andıç tarafından hazırlandığı ortaya çıkan o sahte belgenin mağ- duru olarak son günlerde Sabah ga- zetesindeki yazılanna son verdiler. Oktay Ekşi, bu meslekte çoğumu- zun ağabeyi. Basın Konseyi'nin Baş- kanı. Sorun yalnızca kendisinin yaz- dığı bir başyazıyla sınııiı kalmadı. Türk basını, bu olay nedeniyle tarihi- nin belki de en önemli yaralanndan birisini aldı. Bunun tartışılması ge- rekmiyor mu? Bu konuda basındaki yozlaşmanın, bu olayın yol açtığı tah- ribatın tartışılması gerekmiyor mu? Basın Konseyi'nin bu konuda bazı şeyler yapması mümkün değil mi? Özellikle meslek etiği açısından... Oktay Ekşi, yine haklı olarak, "Bunlar basını kullanarak insanlann haysiyetiyle oynuyohar. Haysiyet cellatlığını devletin kendisi bizzatya- pıyor. Bunlan fark ettiğim ilk günler- den beri hep davacı oldum..." diyor. Ancak şunlan da söylüyor: "Devletin resmi makamlan, kendi yetkilerini kötüye kullanırsa, insanlann haysi- yetiyle oynamak için yasalann çiğ- nenmesini teşvik ederse, belge ve- rirse, kim nasıl karşı çıkabilir?" Oktay Ekşi'nin "Kim karşı çıkabi- lir" sorusu tartışmaya muhtaç. Ne- den karşı çıkılmasın. Bu kadar büyük yalanları üretip insanlann onuruyla oynayan, onlan ölümün eşiğine ge- tirenlere neden karşı çıkmayalım? örneğin bizler, yani gazeteciler kar- şı çıkabiliriz. Bu sahte belgeyi hazır- layan ve gazetelere servis yapan devlet görevlilerinin yargı önüne çı- kıp hesap vermesi için çalışabiliriz. Çünkü bu işin mağdurları var. Üste- lik onlar, gazetelerde yayımlanan bu sahte haberler nedeniyle mağdurol- dular. Bu işte ciddi bir mesleki so- rumluluk söz konusu. Sonuç olarak, Oktay Ekşi'nin be- lirttiği gerçekler çok önemli. Bunlan tartışmaya açması ve açık yüreklilik- le özeleştirilerde bulunması da öğre- tici. Şimdi yapmamız gereken; tertip- çileri ortaya çıkarmak, basın açısın- dan, medya etiği açısından toplu bir değerlendirme yapmak. Bu mesle- ğin bir kıdemlisi olarak, söz konusu haberleri yayımlayan gazetenin baş- yazan olarak ve Basın Konseyi Baş- kanı olarak, ondan bu işi tartışmaya açmasını bekliyoruz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle