Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 KASIM 2000 SALJ
OLAYLAR V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
'Prensler'le Lekelenen Eğitim
AdnanBİNYAZAR
R
adyolarda dmlediklerimi-
zin, televizyonlarda gör-
düklerimizin, ahşveriş yer-
lerinden aldıklanmızın bir-
çoğunu dinlememiş, gör-
memiş, almamış olduğnmuzu varsa-
yahm. Yitirdiğimiz ne olur?.. Hiçbir şey!
Yiörme biryana, kendimizi, beyni boş
yere dolduran zaman yiyici virüslerden,
bilinçsizce satın aldığinuz eşya kala-
balığından kurtarmış oluruz. Program-
lar, reklamlar, shovv'lar.. yani halkı ay-
dınlatmaya yönelik eğitim araçlan, top-
lumu gereksiz tüketımle koşullandm-
yor. Ahlakı bulandınlmış, dili yaban-
cı sözcüklenn batagında balçığa dönüş-
türülmüş, ulusal ekonomisi çetelerin
eline geçmiş bir toplumun bunalım
içindeki insanlan, üstûne bir de gelir
dağıhmındaki eşitsizlik binince, ne ya-
pacağını bilmeden tüketime yöneliyor.
Tüketimi pompalayanlann taksitler-
le, kredilerle kurduklan bir tuzaktır bu.
Bilinçlı yurttaşlar yetiştirme amacın-
dan saptınlnuş bir e|itün düzeninin
bireyleri bu tuzağın gönüllü kurbanla-
ndır. Eğitimin, Nasrettin Hoca'nın de-
yimiyle parayı verenin düdüğü çaldı-
ğı, kara paralann aklandığı, vurgun-
laria, vergi kaçırmalarla, hayalı ihracat-
larla, tüketimin mal saldırganlığına dö-
nüştüğü bir ortamın insanından başka
ne beklenir? Konuyu bilimsel veriler-
le değerlendirenlerin vardığı sonuç şu-
dur: "GetişeneğhimteknotojisÜHneği-
timde firsat qpdiğiyaratöğı savına kar-
şın, gelir H«jhhmmH»lri eşjtsizMk, yeni
teknolojimıı kııllanımmı, yüksek gelir
grnbonda yer alan muthı azmhlda a-
, J ,
nırlıyor'' (Cumhuriyet-Avrupa baskı-
sı, 24.3.2000).
Bu yargı, eğitimde nasü bir çökûş ya-
şadığımızı göstermeye yeter. Türkiye,
Tanzimat'tan bu yana, çağdaşlaşma
adına, belli okullarda yetişen "muthı
azmtak
v
ın aralannda kurduklan kenet-
lenmeden çok çekmiştir. Bunun son
örneği, birer "genie" (deha) sayılarak,
yönetimde sonsuz yetİcilerle donatılan
"prenster"dir. "Prens" adının altuıdan
işbirlikçilerin, hırsızlann çıkması, "mut-
hı azmhkla suurb" bir eğitim uygula-
masının sonucudur. Oysa, Cumhuri-
yet'in eğitim politikası, bütûn halk ço-
cuklannın eğitim olanaklanndan eşit ya-
rarlanması ilkesine dayanır. Eğitimde
bütünlûk sağlanarak, başlangıçta hiç-
bir sapmaya uğratılamayan bu ilke, ne
yazık ki, günûmüzde her yerinden ya-
ra almıştır. Eli kanlı Macbeth'ler ara-
mızda dolaşmaktadır. Kültürel kalkın-
ma yolunda 75 yıllık bir savaşımla ka-
zanılan eğitim düzeyi, ne yazık ki, bu-
gün seçkinlerin yetiştirilmeye çalışıl-
dığı bir kurumlaşmanın aracı olmuş-
tur. Seçkinlerin eğitımi ise, RusseO'ın
belirttiği gibi, bilim adamı değil, an-
cak ortaçağ papazlannın yetişmesine
yarayabilir.
Bu uygulamalardan dolayı, üniver-
siteye iyi durumlarda giren nice halk
çocuğu sonuçta işsiz güçsüz sokaklar-
da dolaşırken, yeterli puanı tutturama-
mış, ama paranın gücüyle yurtdışında
ya da yurtta mantar gibi ûreyen vakıf
okullanndan birini bitirmiş olanlar,
hiçbir çaba göstermeden, kendilerini ku-
rulu işlerin başında buluyorlar.
Okul yapımmda yardımseverlere
çağn çıkarârak, bir lokma ekmek bu-
lamayan halk çocuklarından "okula
katla payı" diye para toplayarak, öğ-
retmen ve öğrencilen yetmiş-seksen
kişilik suuflarda bunaltarak bu dar bo-
ğazdan çıkabilir miyiz? Devlet devlet-
liğini, eşit eğitim olanaklan yaratma-
da, eğitime çağdaş yöntemler kazan-
dırmada ve eğitimi Cumhuriyet'in te-
mel ilkeleri doğrultusunda yönlendir-
mede gösterir. Oysa bugün eğitim top-
lumsal amacından saptınlmış, bir de-
ğerlendirme birimi sayılan sınıf geçme
koşullan "koşul" ohnaktan çıkanlmış-
tır. Yıllardır, halka yaranmak için eği-
timin ilke ve yöntemlerinden ödün ve-
rilmesi, toplumda çağdaş kafah birey-
lerin azalmasına, onun yerini bilinçsiz
kalabalıklann almasına yol açmıştır.
Böylece, toplumda tek boyutlu insan-
larçoğalmışur. Avrupa'da, ırkçılığı ye-
niden diriltmeye çalışan dazlaklar, Tür-
kiye'deki Hizbullah mUitanlan, tek bo-
yutlu insanın örneğidir. Onlar, efendi-
köle ilişkisi içinde; gazetecı, bilim ada-
mı, yazar, sanatçı demeden, verilen
buyruğu yerine getirirler. Onlarda bu-
luşçu, yaraücı yeteneklerin yerini me-
kanik alışkanlıklar almıştır.
Çağdaş eğitimuygulaması diye okul-
lara bügisayarlar koyarak küreselleş-
tiğimizi savunmak da bu ilkesızliği ört-
meye yetmiyor. Bugün birçok eğitim
kurumunda çağdaş bilimın vardığı dü-
zeyler öğretilecegine, ortaçağın bile
gerisinde kalan hurafeler belletiliyor.
Birer üst düzey eğitim kurumu olan
üniversıteler içın de geçerlidir bu. Prof.
Dr. tzzettin Önder, bir panelde "kûre-
seUeşmekkoJojisiıün, eğftbn kurumla-
naracıhğryiatoptumuamaadoğruitu-
sunda yönlendirmeye çahşüğma" dik-
kat çekme gereğini duyuyor. Önder,
küreselleşmeye hizmet eden vakıf üni-
versitelerinin insanlığı tahrip ettiğini
vurgulayarak "sermayenin, bütûn dûn-
yayı kaplama yönünde hareket edip
eğitimde kafalan şekfllendirdiğini, bu
şekflde önüne çıkabOecek engelleri or-
tadan kakünnayaçahşbğııu,kurese&eş-
me sûrecinde bihmin üniversitelerde
hâkhn sermavenin eÜnde denetimM 3er-
lemesine izin verildiğini, üniversiteJe-
rin teknoloji üretmek yerine öğretime
yönkndirildiğmi" belırtiyor.
"DenetimliflerJenıe'', doğal gehşımı-
ne bakmadan, ilerlemenin her an dur-
durulması demektir. Onun için, arok bu-
nun nereye varacağını sormanın za-
manı gelmıştir: "tnsanbğmtahrip edü-
«fiğP bir eğitim ortamında; özlem du-
yulan, düşüncede, anlayışta, kendi özün-
de özgür, çağdaş insan nasıl yetişe-
cek?.. Toplum, ulusal gelirden alaca-
ğı payı sömürenlerden, kara paracılar-
dan, banka soygunculanndan nasıl kur-
tulacak?..
Aynı panelde konuşan Prof. Dr. So-
atGezgin'in,
içeriği, kitlefletişimûrünleriw rüketim
ahşkankk)anikuiusaldiwkütöirüaşm-
dıran süreç oktuğu" yolundakı görüş-
leri ise Cumhuriyet'le yerleştirihneye
çalışılan çağdaş kültür anlayışının kü-
reselleşme süreciyle nasıl ortadan kal-
dınlmak istendiğinin kanıtıdır. Sömür-
gecilıkte bile savunulmaması gereken
"yabana dflle'' eğitimin yerleştirihne-
ye çalışıhnası, küreselleşme türii in-
san yeüştirmenin ilk adımıdır. Örneğin,
küreselleşmeye geniş boyutlar kazan-
dırmayaçalışan Ahnanya'da, Türk ço-
cuklannın eğitimine ilişkin sorunlara
köklü bir çözüm aranmazken, onlann
dinsel eğitimi bir derneğin denetimi-
ne verilebilmektedir. Dinin kendi sınır-
lan içinde kahnası için yüzyıllarca sa-
vaşan Batı toplumlan, başka toplum-
lardakı bu gelişmeleri, düşünce özgür-
lügü kıhfi giydirerek doğal karşılaya-
bümektedirler. Bağnaz dinsel grupla-
nn yirmı birinci yüzyılda Köhı'ün or-
ta yerinde halife ilan etmeleri başka
nasıl açıklanabilir? Dinsel eğitim kar-
şısında böylesine esnek bir tutum için-
de olan Ahnanya, anadili eğitimini ge-
riletmek için elinden gelen her yola
başvurmuştur. Çünkü, ulusal kültürün
yok edilmesi küreselleşmeye uygun
kullar yetiştirmeye elverişli iken, ulu-
sal kültürden beslenenlerin, kazandık-
lan bilinçle aydınlanmanın bir yolunu
bulacaklannı çok iyı biliyorlar.
Küreselleşmenin, kültürel bağlamda,
ulusal duygu ile ulusal dili ortadan kal-
dıracağı, gelişmemiş ülkeler üzerinde
kültürel tekelleşme kurarak yoz bir
özekini (kültürü) yaygmlaştıracağı bi-
linmektedir. Ekonomik boyutu ile de
küreselleşme, gelişmiş ülkelerin, üre-
tim fazlasını tüketmek istedikleri bir pa-
zar arayışıdır. Büyük kentler bir yana,
en küçükkasabalarda bile tngilızcc ad-
lardan geçümemesi, piyasayı düzeysiz
dışalım mallarmın doldurması bunun
beürtisidir. Türk insanı gün geçirme-
den, Batı'nın çıkarcı yönlendirmeleri-
ni hiçe sayarak buna bir çıkış yolu bul-
mak zorundadır. Küreselleşmenin ge-
niş alanlı bir sömürgecilik olduğunun
daha bugünden tartışılmakta olduğu
gözden kaçınlmamalıdır.
...
'Birkotku variçimde'
diye başlamıştım geçen
günkü yazıma!.. "Güzel
umutlar, yarariı başlan-
gıçlar, büyük manşetler,
belgesel açıklamalar.
Sonra tam bir çıkmaz,
birunutuluş..."
Ne yazık ki bütün bunlar doğru çıkacağa
benziyor. Zaman zaman bir yürekli atılımcı çı-
kar, bir bir ortaya koyar gerçekleri, elindeki
olanaklarla ışe girişir, önce alkışlanır, destek-
lenir, bir de bakarsınız bütün o güzel çaba,
o yarariı girişim balon gibi sönmüş, söndü-
rülmüş!..
Zekeriya Temizel'i DSP'nin gelecekteki li-
deri darak görüyofdum. Maliye bakanıydı, par-
ti içinde en güvenilir milletvekillerindendi. Bir
Vergi Yasası hazırtadı. Sen misin para baba-
lannın çıkanna ters düşen! Bir de baktık ba-
kanlıktan uzaklaştırtlmış, hazırtartığı, kabul
ettirdiği yasa da orasından burasından de-
ğiştirilerek tanınmaz biçime sokulmuş!..
Yetmedi Temizel'in "temiz bir el" olmak-
tan çektiği? Son seçimde milletvekili adayı
bile olamadı. Tuttular kazanamayacağını bi-
le bile Istanbul Belediye Başkanlığı'na aday
yaptılar. Birden silindi gitti politika yaşamın-
dan... Belki de partisi istedi bunu, tehlikeli bir
yükselişte saydığı bir kişınin önünü kesti.
Derken, Temizel'i her nasılsa Bankacılık
Üst Kurulu Başkanı olarak gördük. Temizel
bu, uslu durur mu, hemen karmaşık durum-
lan çözmeye başladı. Üstüne üstüne gitti
pisJiklerin... DSP'den Temizel, ANAP'tan Tan-
tan adlı iki adam güçleri yettiğince toplu-
mun kanayan yaralannı iyileştirmeye kalkış-
tılar. içimde korku vardı, ya bu iki kişi şu bu
nedenlerie işlerinden uzaklaştınlırlarsa!..
Görünen şu, Türkiye'nin en dürüst politi-
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
mı Acaba?
kacısı sayılan Bülent
Ecevit, zaman zaman
iyi bir şeyler yapmak
istiyon Soygunlan ön-
lemek, halkın çıkannı
korumak, kirii hesapla-
n ortadan kaldırmak!..
Sonra, çevresındekiler
ya da başka güçler işe kanşıyor, birtakım
özel nedenlerie Başbakan'ın soluğu yetişmi-
yor başlattığı güzel davranışlan sürdürmeye!..
Hep yazarlar, bir 'derin devlet' var diye!..
Bu deyimle sanınm Silahlı Kuvvetler'i anlat-
mak isterler. Çünkü toplumca en sevilen, sa-
yılan Türk askeridir. Onlar gerçek yurtsever-
lik, halkseverliktemsilcisi sayılırlar... Ama bir
de başka 'derin' bir güç var. Para gücü, pa-
ra babalannın gücü!.. Bütün partiler, siyaset-
çiler ona karşı çıkamaz. Çıktı mı? Yenilginin
çukurunda bulur kendini!..
Temizel, banka soygunlannı temizlemeye
başlayınca işler kanştı. Başta Başbakan Yar-
dımcısı Hüsamettin Bey olmak üzere iktidar
partilerinin ileri gelenleri Temizel'in girişimini
durdurmak, hiç değilse kontrolleri altına al-
mak gereğini duydular. Beş bakanlı Temizel'i
denetleme komitesi kurdular. Yakında bu
banka soygunu gerçeğini tepetaklak olmuş
görürsek hiç şaşmayalım! Bir kez daha pa-
ra babalan ortaklığı üstün çıkmış olacaktır.
Kirii işler ise yeniden eski yolunda sürdürü-
lecektir.
"Soygun Düzenine Son "diye başlık atmış-
tım o yazıma... Sonra da kuşkumun ağır bas-
tığını duyup 'mu' diye eklemiştim. Bir kez
daha para babalannın 'derin' ortaklığı, kar-
şısına çıkanlan temizleyecek mi? Dürüst Baş-
bakan bir kez daha böyle bir duruma nasıl
seyirci kalacak, nasıl göz yumacak?
"...mı acaba?"
Olimpiyatlar ve Türkiye
HülyaCOŞKUN
B
ir olımpıyat oyunlannı da-
ha geride bıraktık. Tarihe,
en iyi organize edilen oyun-
lar olarak geçen 2000 Sydney,
Avustralya'nın organızasyondaki
başansı ile hanzalanmızda unutul-
mayanlar arasında yenıü aldı.
Oyunlan izlerken muhteşem
teknolojinin yararöğı büyülü at-
mosferin yanında Avustralya'nın
yanşmalara katılan sporcu sayısı
ve olimpiyatlar sonunda aldığı de-
receler dikkat çekti. 37 spor dalın-
da 656 sporcusuyla olimpiyat dü-
zenleyen Avustrarya, olimpıyatla-
nn sonunda toplam 58 madalya
kazanarak 4. sırada oyunlan ta-
mamladı.
Türkiye 11 spor dalında, 59
sporcu ile katıldığı oyunlardan 3
alnn, 1 bronztoplam4madalya ile
aynldı. Sydney Olimpiyatlan'na
katılanve 2008 oyunlanna aday ül-
kelerin sporcu sayısına ve aldığı
madalyalara baküğımızda; Japon-
ya 36 spor dalı, 295 sporcusuyla
toplam 18 madalya; Fransa 16 spor
dalı, 185 sporcusuyla 38 madarya;
Kanada 36 spor dalı, 322 sporcu-
suyla 14 madalya; Çin HaDc Cum-
huriyeti 32 spor dalı, 295 sporcu-
suyla 59 madarya kazanmıştır.
Sydney'de Türkiye adına yan-
şan ve madarya kazanan sporcu-
lardan, judo dahnda yanşan H6-
seyin Özkan, Çeçenistan doğum-
lu. Spora orada başlıyor ve 8 yıl
önce Türkiye'ye gehyor. Halter
dahnda yanşan HaHMutkı, Bul-
garistanlı ve 1989'da Türkiye'ye
gehyor. HamzaYeriikava(güreş),
fibunide Bikdn (tekvando) Türki-
ye'de doğuyor ve spora başhyor.
Türkiye, kazandığı 4 madalyadan
2 tanesini TC vatandaşı yaptıgı
yabancı uyruklu sporculann başa-
nsından elde ediyor.
îstanbul (Türkiye) 2008 Olim-
piyatlan'na, Osaka(Japonya), Pa-
ris (Fransa), Toronto (Kanada) ve
Pekin (Çın Halk Cumhunyeti) ile
beraber 5 aday kent arasında. Aday
kentlerin, var olan ulaşım altyapı-
sını düzenleme ve geüştirme pro-
jeleriyle beraber, tesis yeterhhği
sağlamak, konaklama için yeni
projeleri hayata geçirmek ve gü-
venhk sorunu gibi konulan çözü-
me ulaştırmalan gerekmektedir.
Türkiye rüm bunlan teknolojiyi
de ıçine alan birdizi çaUşmaylager-
çekleştırebilecek düzeydedir. An-
cak dikkatı çeken başka ve önem-
lı olduğuna ınandığımız bir konu
da Türkiye'de sporun bulunduğu
konumdur.
65 mıryon nüfusa sahip ülke-
mizde olimpiyatlara 59 sporcu-
nun katüması üzücüdür. Çocuklar
küçük yaşlardan itibaren spora
yönlendirilmelidir. Küçük yaşlar-
da spora yönlendinlen çocukla-
nn, spor yapma ve izleme kültü-
rünü kazanmalannın sağlanması,
Türk sporunun gelişme ideah ol-
malıdır. Kültürel bir olgu olan spor
ile birey, sosyalleşir ve toplumla
bütünleşir, nıhsal ve Fıziksel yön-
den gelıştığı gıbı rekabet ve daya-
nışmayı doğal ortamında öğrenir.
Tüm bu özelhklerin bıreye kazan-
dınlması için devletin Türk insa-
nına spor yapacak imkân ve ola-
naklan sağlaması gerekmektedir.
Olimpiyat oyunlan gibi dünyanın
en büyük organizasyonuna katıla-
cak ülke sporculan için maddi-
manevi çok daha özel imkânlann
sporculann kullanımına sunulma-
sı gerekhhği açıknr. Türkiye, ohm-
piyatlara katılan spor dallan ve
sporcu sayısıyla henüz spor kül-
türünü toplumuna, özellikle genç
nesıllere kazandıramadığını gös-
termiştir.
tstediğimiz kadar mükemmel
oUmpiyat organizasyonuyapahm,
ıstediğimiz kadar yabancı uyruk-
lu sporculan TC vatandaşı yapa-
rak altınlan, gümüşlen ülkemize
kazandıralım, bunlarbize geçici ve
aldatıcı başanlar kazandınr. Kah-
cı başanlara imza atmak için Tür-
kiye bir an önce Türk gençliğine
spordallarnu tamtmah, sporaözen-
dinneli, sporculan olimpıyat oyun-
lan gibi büyük organızasyonlara
hazırlamak için maddı manevı im-
kânlan sağlamalıdır.
PENCERE
. .Okurlarımıza Şiikran.
Bir hanım sesı:
- Kıdemli bir Cumhuriyet okuruyum, sizden özûr
dilemek istiyorum.
- Neden?..
- Cumhuriyet'i bir ay bıraktım.
- Niçin?..
- Bir cep telefonu edinmek istiyordum, bir bo-
yalı gazete aldım.
- Sonra?..
- Yine Cumhuriyet'e döndüm, gazeteme kavuş-
tum, ama, biraz yadırgadım.
- Neyini?..
- Kâğıdını.
- Haklısınız, cep telefonu veren gazetenin kay-
mak gibi kâğıdına alıştınız.
Lâflâfıaçtı...
Dedimki:
- Bekleyin, yakında Cumhuriyet'in kağıdı düze-
lecek, başka şeyler de olacak!.. Hem okuriara te-
şekkür borçluyuz. 350 bin liraya çıktık, Cumhuri-
yet'i bırakmadılar ki bu bir mucize...
- Ne güzel!..
•
Medyada bir olay yaşanıyor.
Kim farkında?..
Üniversitelerde, basın enstitülerinde, iletişim fa-
kültelerinde incelenmesi gereken olgularia iç içe-
yiz; hep birlikte düşünmeliyiz:
Seksen sayfalık bal dök yala gazeteler 175 bin
liraya satılıyor...
Cumhuriyet 20 sayfa...
350 bin lira..
Kâğıdı kötü, rengi soluk, baskısı ahım şahım de-
ğil ve siyah-beyaz...
Anlamı ne bunun?..
Üniversitelerde gazetecilik öğrenimi gören genç-
ter gazeteciliği gerçekten öğrenmek istiyorlarsa, ho-
calanyla birlikte bu olayın ardındaki gerçeği irde-
lemek zorundadırtar.
Elinizdeki ürünün fiyatına, halkın geçim sıkıntı-
sından kan ağladığı ve basın dışı kaynaklardan
beslenen gezetelerin damping yaptığı bir süreçte
yüzde 40 zam yapıldı; aydın Cumhuriyet okurlan,
Türkiye'de yaşanan olaylann ve medya gerçeğinin
ayırdında olduklanndan gazetelerini bırakmadılar.
Bir büyük gruba -ya da tarikata- bağlı olmayan
tek gazete Cumhuriyet...
Etibank'ın içini boşaltan Sabah sorunu gündem-
dedir, Türkiye'de medyanın dönüşümü ve bugün-
kü yapısı üniversitelerde tartışılmazsa, kürsüdeki
profesörsıralarda kendisini dinleyen ögrencilerine
basın özgüriüğü konusunda ne söyleyebilir?..
öğrencilerin gözlerine nasıl bakabilir?..
•
Peki, ben Cumhuriyet'i beğeniyor muyum?..
Eleştirilecek yanımız pek çok, eksiklerimiz tü-
menle; ama, bizim medyanın -dünyada bireşi da-
ha görülmeyen- kirii yapılanmasının ortasında ya-
şam savaşımı verebilen bu gazeteyi donatabile-
cek olanaklara şimdiye değin kavuşmak ftrsatmı bu-
lamadık.
Çünkü bizim rakibimiz gezetelerdeğıl; bankalari...
Bankacılığımızın da halini görüyorsunuz.
Bizim tek dayanağımız sevgili okurlanmızdır, on-
lara şükran borçluyuz.
Mucizeyi birlikte gerçekleştireceğiz.
İLAN
TC
ZEYTtNBURNU SULH HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2000/890
KararNo: 2000/1256
Hâkim: Kemal Güzel 20998
Kâtip: Nuran Taşkıran
Hfikflm özeti: Mahkememize ait 2000/890 esas,
2000/1256 karar sayıh 1.11.2000 tarihli ilam ile Murat
Çevre vesayet altına alınarak kendisine annesi Fidan
Çevre vasi tayin edilmiştir. 1.11.2000
Basın: 67107
Turkcell hatlı Nokia 3210 alırken
hediyenizi istemeyi unutmayın!
\
Şimdi Turkcell hath Nokia 3210 alan herkes,
bir de Turkcell hatlı Nokia 5110 cep telefonuna
sahip oluyor* Bu fırsatı kaçırmayın ve Nokia
ile ıletışım kurmanın ayrıcalığını yaşayın!
V
K.V.K. TURKCELL
* Kampanysdan faydaianatalmek için her ıkı Turkcell hattımn kullanıma açilması gerefcmektedır Bu uygulama dahilmdc açtlan hatlar 1 yıl sürc İle kapatılamsz. devredılemez, ön Ödemelı hatta geçış
yaptlamaz- Kamparrya 31 12.2000 tanhıne kadar geçeriıdır vc stûklaıia sımriıdır Bu kampanya başka bir TurtcccH kampanyası >>e bırleştınlemez ve Sanayı ve Ticaret Bakanltğt'nm TXG M teblığtne uygundûr
İLAN
TC
BEYPAZARI
AŞIİYE HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
Dosya No: 2000/35
Davacı Dursun Sa-
raç vekili Av. Ömer
Gürer tarafından da-
valılar Fırdevs Varh,
Hülya Varlı ve Naci
Varh aleyhine açtığı
mülkiyetin tespiti da-
vasının yapılan açık
yargılaması sırasında
davahlardan Hülya
Varlf nın belirtilen ad-
resine davetiye çıka-
rdmış ve Cumhuriyet
Savcıhğı'nca yapılan
araştırmada adresi tes-
pit edilememiş bulun-
duğundan dava dilek-
çesinın ve duruşma
gününün ılanen yapıl-
masına karar verilmiş
olup dava konusu 06
BAV 30 plaka sayıh ti-
cari taksinin davacıya
satıldığına dair mülki-
yetin tespiti davası
açılmış olup duruşma
günü bulunan
18.12.2000 tarihinde
saat 10.00'da mahke-
memiz duruşma salo-
nunda hazır bulunma-
sı veya kendisini ve-
kille temsil ettirmesi
aksi takdırde
HUMK'nun 509. ve
510. maddelen gere-
ğince gıyabında de-
vam edeceğı ve hü-
küm verileceğı tebli-
gat ve dava dilekçesi
yerine kaim olmak
üzere ıtanen tebliğ
olunur. 14.11.2000
Basın: 67138