Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 1 KASIM 2000 SALI CUMHURİYET SAYFA
17
Halkbank
ve esnaf
Türkiye Halk
Bankası'nın,
Hükümet'in çıkarttığı
619sayılı Kanun
Hükmünde Kararname
gereği yayımladığı bir
"genel mektup"la
kooperatif kefaletiyie
kredi alacak esnaf ve
sanatkariardan Bağ-
Kur ya da isteğe bağlı
sigorta borcu
bulunmaması koşulu
aradığını, ancak bu
koşula uyan
prim borçsuz
esnafın da zor
bulunacağını
yazmıştık. Türkiye
Halk Bankası Hukuk
Müşaviri Semra
Ünal'dan bir açıklama
aldık. Açıklamada,
uygulamanın bankanın
inisiyatrfinde olmadığı,
yeni kuralın kanun
hükmünde kararname
gereği yürürlüğe
konduğu bildiriliyor.
Biz de zaten bunu,
bankalann içini
boşaltanlan affetmeye
hazırlanan hükümetin
esnafın peşine
dûştüğünü yazmıştık...
Yazmadığımızı ise
Semra Ünal
anımsatıyor...
Kararnameyi Anayaşa
Mahkemesi iptal etti
fakat iptal karan
geriye yürümediği için
esnaf ve sanatkarlann
boğazının sıkılmasına
8 Ağustos 2001
tarihine kadar devam
edilecek...
Bektronik posta: denjzsom9cumhunyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- llaç rthalatında
bûyük artış varmış...
"Hapı vuttuk. desenize!"
ntalya Barosu Dergisi'nde, Antalya Asliye
2. Hukuk Hâkimi Şener Silme "şikâyetler,
sızlanmalar" sözcüğüne karşılık olarak kul-
landığı "Evzinmeler" başlıklı yazısında anı-
larından söz ediyor
"Doğanşehir'de sorgu yargıcıyım (1967-1970). Ça-
lışma masam yok. Sağlık ocağından emanet masa-
da çalışıyorum. Sağlık ocağı ikide bir masasını isti-
yor. Adalet Bakanlığı'na kaç kez masa-koltuk sağla-
ması ya da ödenek gönderilmesi için yazı yazdıksak
sonuç alamamıştık. Sonunda 'Madem masa sağla-
mıyor, eski kadılar gibi dizimizin üzerinde yazmamızı
istiyorsunuz, bari pösteki gönderin, köşeye serip üze-
rine oturalım' anlamında bir yazı göndermiştim. Baş-
ka ilçeye atandığımda masa-koltuk sağlanmıştı."
u
1970'li yıllarda Denizli'nin bir ilçesinde yargıcın
duruşma tutanağı yazacak kağrt bulamadığı için du-
ruşma yapamadığı gazetelerde haber olarak çık-
mıştı. O yıllarda bizi denetleyen Yüksek Hâkimler Ku-
Adliye'den
rulu müfettiş yargıcına olayı anımsatıp bu davranı-
şı nasıl karşıladığını sordum. 'Sen ilçenin yargıcısın,
hangi kapıyı çalsan, bir top kağıt sağlayabilirsin.
Adliye'nin onuruyla nasıl oynarsın' diye kağıt bula-
mayan yargıca çıkışmıştı."
"Yıllarca savcılık yaptıktan sonra avukatlığa so-
yunan Muzaffer Tuncer anlatmıştı.
"Nazilli savcısıyım. Makamda döşeme yok. Bakan-
lığa yazdım. Yerel olanaklarta sağlayın, yanıtı geldi.
Mobilya mağazası olan bir arkadaşım masamı kol-
tuğumu sağladı. O günlerde müfettiş gelmişti. Ar-
kadaşımı kışkırttım. Danışıklı olarak müfettişe çıktı,
'Savcınız benden mobilya aldı. Iştefaturası. Bakan-
lık ödenek göndermiyor diye parasını ödemiyor' de-
di. Müfettiş hemen soruşturma açtı. Bakanlığın, 'ye-
rel olanaklarla sağlayın' yazısını görünce ne yapa-
cağını şaşırdı."
"IzmirSıkıyönetimMahkemesi'ndenbiryargıçal-
bay gelmişti. Benden dört-beş asliye ceza dava
dosyasının fotokopisini çıkartıp hemen vermemizi
istemişti. 'Birkaç ay beklersiniz' dedim. Fotokopi-
leri ancak dışanda çıkartabiliyoruz, ödenek yok; du-
ruşmaya kağıt, makinaya şerit, tebliğ için zarf, pul
bulamıyoruz. Albay, şaşınp kalmıştı."
"1988 yılında Antalya'ya atandığımda bir ay sulh
ceza davalanna baktım. Trafik suçlan ağııiıkta. Gün-
de ortalama 100 karar çıkıyor. Bir karar en az dört
kağıt ister. Biri dosyaya, biri karar kartonuna, biri sa-
nığa, biri infaza. Hergün bir top kağıttan ayda en az
16-20 top kağıt istemiştim. Arkadaşım başsavcı
Naci Demiralp, "Ayda bir top kağıttan fazla vere-
meyiz" demişti. Biz de adliyenin onurunu korumak
için sağdan soldan kağıt dileniyorduk."
Hey gidi günler mi? Aynen bu günlerdeki gibi mi!
SESSÎZ SEDASIZ (!) NVRİKURTCEBE
Yüksek Yerilim Hattı
erdincutku@yahoo.com
Avrupa'ya girişte, KOB'un ters okunuşu
asıî anlamına daha mı uygun acaba?
Tüpklye'de oianlardan haberiiizvar mı?
Haberiniz var mı?
32 bin TEKEL işçisi bir haftadır iş-
yerlerinde yemek boykotu yapıyor...
Binlerce işçi, TEKEL'i yabancı ve yer-
li sermayeye peşkeş çektirmemek
için direniyor... TEKEL işçileri, "Tele-
vizyonlann ana haber bültenlerinde
Banu Alkan'ı, Güllü'nün kocasını
göstere dursunlar, sermayenin med-
yasından sesimizi duyurmasını bek-
lemiyoruz. Yemek boykotumuzdan
anlamazlarsa üretimden gelen gücü-
müzü kullanacağımızdan da kimsenin
şüphesi olmasın" diyodar...
Haberiniz var mı?
35 bin doktor, üretimden gelen gü-
cünü gösterme karan aldı... Asgari
geçim sının 600 milyon lira iken bin-
lerce doktor kamuda 300 milyon lira-
ya çalışmaya isyan ediyor... Ya-
nndan itibaren yaşlı, çocuk ve ha-
milelerte, acil ve yoğun bakımda-
kiler dışında hasta bakmayacak-
lar, Ankara'da toplanıyorlar. Doktor-
lar, "Kendi sağlığımızı koruyamazken
nasıl başkalarının sağlığını koruyabi-
liriz" diyorlar...
Haberiniz var mı?
Onbinlerce memur sokağa çıktı, on-
binlerce küçük esnaf sokağa çıkrna-
ya hazırlanıyor...
Haberiniz var mı?
Yatağan'da halk nefes alamıyor.
Onbinlerce insan hava kirliliğinden
sokağa çıkamıyor...
Haberiniz var mı?
Hükümet uyum içinde çalışıyor, ban-
kaları hortumlayanlar affediliyor...
Bugün 24 Kasım Değil!
NEBt CEYLAN
Nu duygusal olmak, ne öz-
deyişler sıralayıp övgüler düz-
mek, ne de törensel sevinçler,
hüzünler sergilemek zorunda-
yız; çünkü bugün 24 Kasım de-
ğil. Vakit, eğri oturup doğru ko-
nuşmak vaktidir diyeceğim ya,
bakalım "doğrukonuşma" alış-
kanlığımız var mı? Dokuz köy-
de hep biz otururuz da onuncu
köy devlet konukevi gibi kimi
bekler?
Çocukluğumun öğretmenle-
ri, Köy Enstitüleririm kuruluş gü-
nü olan 17 Nisan'ı kutlarlardı
aralarında. Bu kutlamalarda bir
türgizlilik, hatta korku sezer, te-
dirgin olurdum. "Dine ve devle-
te karşı mı geliniyor" korkusu...
Çünkü 50'li o yıllarda, iktidarın
istemediği her şey, böyle suç-
lanırdı sanki. öğretmenler de ik-
tidarın pek sevdiği insanlar de-
ğildi. (Bılinçaltımıza kazınan bu
korku, belki paranoya inceliğin-
de hâlâ sürüyor yaşamımızda.)
Sonraları uzunca bir süre 16
Mart'takutlamalaryapıldı. Gün,
öğretmen okullanntn kuruluş gü-
nüydü; kutlanan da bu okulla-
rın kuruluşuydu. Ve bir gün öğ-
refrnen okullan da kapatıldı; gün
artık "s/v/7"di, herkesindi; günün
kutlanacak yanı kalmamıştı.
Yerine, "Atatürk'ün, Millet
Mektepleri Başöğretmeni Oldu-
ğu" gün 24 Kasım, öğretmen-
ler Günü yapıldı. (Bir de Dünya
Öğretmenler Günü vardır; ama
büyüklerimizin bir bildiği olma-
lı ki ondan uzak dururuz!)
80'li yılların ilk yarısından be-
ri "... tüm yurtta, Kuzey Kıbns
Türk Cumhuriyeti'nde ve dış
temsilciliklerimizde..." o bildik
coşkuyla kutlanan bugünlerin
24 Kasım'ı. Ağıtlar, el öpmeler,
pahalı hediyeler ve yürek para-
layıcı, mukaddes içerikli nutuk-
lar günü. Devlet ciddiyetiyle ga-
zino kutlamalarının birbirine ka-
rıştığı gün. Mesleğimin günü...
Hani, muz cumhuriyetlerinin fı-
estaları varya, sanki onlann so-
yundansın. Yemeklerietörenler-
le karşılanıp savılan; öncesinde
ve sonrasında yine hep perişan
olunan bir gün... Seni seveme-
dim.
Beş yüz bin öğretmeniz! Ül-
kenin en kalabalık devlet me-
muru topluluğu... Çağdaş ya-
şam olanaklarının fcoğundan
yoksun... Yaşam düzeyleri git-
tikçe gerileyen... Değil eğitmek
zorunda olduğu insanların ve
toplumun; kendi haklarını bile
arama bilincinden uzak tutul-
mak istenen beş yüz bin beyi-
niz. Beş yüz bin yürek; bir mil-
yon göz, bir milyon kulak... San-
ki körüz, sağırız, dilsisiz!
Hani katline seyirci kaldığımız
Köy Enstitülerinin toplumcu ate-
şi? NeredeTalip Apaydın, Mah-
mut Makal, Mehmet Başaran,
Fakir Baykurt... gibi enstitülü ya-
zar öğretmenler? "Yurdum se-
niyüceltmeye antlarolsun!" çığ-
lıklarıyla yetişen ve "cehle kar-
şı" savaşmanın coşkusuyla çı-
ra gibi yana yana yaşayan öğ-
retmen okullu öğretmenler?
Varsın olmasınlar; sen varsın
ya24 Kasım... Ve attınlar, milyar-
lar; şutlar, voleler, reytingler;
manken öyküleri, uşaklar, efen-
diler, yumuşaklar... sayfasayfa,
ekran ekran! Bunlar yeni öğret-
menler mi?
24 Kasım, "Türkiye seninle
gurur duyuyor!" mu dersin?
Batınhp yutulan bankalar gi-
bi soyulup talan edilen varlığı-
mız; emeği ve alın terini ayak
altına alan vahşi sömürü; açlık
ve işsizlikten canına kıyan genç-
ler; imtiyazsız, sınıfsız, kaynaş-
mış bir kitle olduğumuza kanun
zoruyla bile inanmanın imkânsız-
laştığı; çetelerin kol gezip ku-
rumlaştığı, hatta, saygınlaştığı..
bana kadar ulaşmış yalanlar mı-
dır? Bunları bozguncular mı uy-
durmaktalar? Toplumun küçü-
cük bir kesiminin; daha çok yi-
yebilmek için sofrasının yanına
kusan eski Romalı reziller gibi se-
mirdiği; onlar gibi yaşayabilme
tutkusunun, toplumsal bir ide-
al haline getirilip kutsandığı...
Yalan mı?
Köktendinci güçler, o yıllarca
gözlerimizin içine bakıla bakıla
ekilen rüzgârların (şimdi bir de
utanmadan şikâyet edilen) fırtı-
naları, gökten mi indiler? Bilim
yerine yeni mürşıtler nasıl türe-
diler böyle bîperva; nereden çık-
tı bu falanca filanca hocalar, ho-
cacılar? Nerelerdeydin 24 Ka-
sım?
24 Kasım, biz seninle neyi kut-
luyoruz? Millet Mektepieri ülkü-
sünün yüceliğinde ve Atatürk'ün
Başöğretmenliğinde senin pa-
yın ve katkın mı var? öğretmen-
lerin alnına bilgilerden bir çe-
lenktaktın da, ülkemizde ışıklar
yaktın da ben mi görmedim?
Hani, gölge etmesen?... Bel-
ki şapkamızı önümüze koyup
düşünürüz: "Siyasal bilincimiz,
eğitimimiz, heyecanımız eksik
mi ne?
Öğretmenlerin öğretip benirn-
setmek zorunda olduğu düşün-
celer, inançlar ve ilkelerin de işi
zor ülkemizde: Demokrasi, laik-
lik, eşitlik, hukuk, bilim... Gerçek-
ten bunların savaşımı yapılsın
ve bu savaşımı yapacak öğret-
menler yetişsin isteniyor mu?
Mesela sen hiç istedin mi 24
Kasım? Yoksa ben mi duyma-
dım?
Köy Enstitülerini kapattılar,
öğretrnen okullanna kıydılar. Ulu-
sal birliğimizin çımentosu olan
ve kısaca Atatürkçülük dediği-
miz ıdeallerın erlenne katlanama-
dılar. Kendilerini bu topluma
adama ateşiyle yanan insanlar
sindirildiler. Ve onlar sindirildik-
çe etnik, dinsel karabasanlar
çöktü üstümüze. Ve kan içici
sömürücüler iyice çullandılar...
Bunlan, demokrasi sayanlar bi-
le oldu.
24 Kasım, sen neyaptın? Sen
hangi çağdaş gündemleri oluş-
turdun? "Sendika!" diyebildin mi
ömeğin? Hangi hakkımızı ara-
dın?
Hak sözcüğünü bile din düş-
manlığı, vatan hainliği türünden
suçlamalarla sindirmeye çalı-
şan anlayıştan (ve o anlayıştan
korkmanın paranoya inceliğin-
de süren kuşatmasından) artık
kurtulmalıyız!
Içi boş bir 24 Kasım'dan da...
Dert çok; derman yok, demi-
yorum. "Tann mesleği" bilgi is-
ter, bilinç ister, inanç ister, direnç
ister; ama biz 17 Nisan veya 16
Mart nehirlerinde artık yıkanama-
yız; yazık, akıp geçtiler, diye
umutsuz değilim. Ağlamak da
geçmiyor içimden.
Toroslar'a güveniyorum, Kı-
zılırmak'a, Fırat'a, Çukurova'ya;
Çanakkale'de yatana, Karayı-
lan'a; Yunus Emre'ye güveni-
yorum; türkülere, horonlara, se-
mahlara... Zor günleri aşan yü-
reklere ve o yüreklerdeki sevda-
ya, Atatürk'e güveniyorum. Ne
düşmanlar yendik onlarla! Yine
yeneriz, yeniden yeneriz!..
Mustafa Kemal'in 24 Kası-
mı'nı da yıneleriz!
ÇtZGtLİK KÂMİL MASARACI
BULUT BEBEK NVRAYÇlrrçt bulutbebek@hotmail.com
Akşama
yerr\ek.
ne var
HARBt SEMtH POROY semihporoy@yahoo.com
KEDl LEVO APTİJÜKA
A8£>j
I TAMIMA
TEK
ÎMCE
HÂLÂ
SOhluCU SELLÎ OLA4AO/
A D A M L A R
İÇİN
LBfi-
AKSİNE UEM&JCE-
B£U./ OLUR
TARIHTE BUGUN MIJMTAZ AMKAIS 21 Kasım
AVUSTURYA TAHriNlN SONUf.
U FKANZ JOSCPH 86 iHÇtAr&l ÖIAIÜÇTU. T74M 68
YfL TMtrm K4LAM İMPAKA7O/Ç, H£M OCVLETİN Yt-
KlLlf PÖMeMİNOB YÖNCrıCJ OLUfU, UEM DS YAÇA
PlĞı Kİ0S£L 4C/LA* NE&£ı</rYL£ Üt/LÜOÜIZ. 1889
YfUHDA, O&LU KUPOLF, AÇKt UĞ*U*İA MAYEK-
İ 9 Efl PA64
TfiÇ ,
Öİ.DÜ/ZÜLMÜŞ7U- PAHA SONRA OA, YEĞEfJÎ
ı/£ l/EUAH Ç
SAĞ6A),
OLAY, I. OÛMYA SAVAŞf HA YOL AÇAU
TUZLA ASLtYE HUKUK HÂKİMLİĞl'NDEN
Dosya No: 2000/225
Davacı Viktoria Grace Aytepe vekili tarafından davalı Muzaffer Aytepe aleyhine açılan boşanma davasınuı mahkememiz 11.10 gün ve
2000/541 karar sayılı ilanu ile Eskişehir ili, merkez ilçesi, Güllûk C:0024, K:O135 nüfusa kayıtlı Alenze Ervine kızı 1958 d.lu Victoria
Gtace Aytepe ile Mustafa ve Emine'den olma 1946 d.lu Muzaffer Aytepe'nin MK'nun 134. maddesi uyannca boşanmalanna karar ve-
rilmiş olup adresınde bulunamayan davalı Muzaffer Aytepe'ye ilanen tefoligata karar verilmiş olmakla, işbu ilanın yayınlandığı tarihten
7 gün sonra tebliğ edilmiş sayılacağı temyiz edilmediği takdirde kesinleşeceği hususu davalı Muzaffer Aytepe'ye ilanen tebliğ olunur.
16.11.2000
Basın: 66995
GÖRÜŞ
MUSTAFA YtĞtT
Emekli Emniyet Gen. Md. Yrd.
Avrupa Birliği
Kamuoyumuzun gündemindeyeralan, ülkemi-
zin Avrupa Biriiği'negirmesiyleilgilikonuya, bir de-
ğişik açıdan bakmakta fayda vardır.
Tarihi bir süreç içerisinde değerlendirilirse gö-
rülür ki;
Çok milletli devletler diye isimlendirdiğimiz im-
paratorluklar Dönemine Birinci Dünya Savaşı son
vermiştir.
Onun yerine Tek Milletli Devletler dönemi baş-
lamıştır.
Türkiye Cumhuriyetimiz de Osmanlı Imparator-
luğu'nun tarih sahnesinden silinmesinden sonra
hayata geçen birçok yeni devlet gibi Tek Milletli bir
Devlettir.
ikinci Dünya Savaşı ise Tek Milletli Devletler dö-
nemini kapatmış çok Devletli Kuruluşlar Dönemi-
ni başlatmıştır.
Birleşmiş Milletler, NATO, Islam Konferansı ör-
gütü, Uluslararası Adalet Divanı, Uluslararası Af Ör-
gütü, Uluslararası Basın Enstitüsü, Uluslararası
Çalışma örgütü ve diğerleri.
Avrupa Birliği de Çok Devletli bir Örgüt görünü-
mündedir.
18 Nisan 1951 tarihinde Federal Almanya, Bel-
çika, Fransa, Italya, Lüksemburg ve Hollanda ara-
sında kömür, demir cevheri ve demir hurdası ile il-
gili olarak yapılan elli yıl süreli bir anlaşma bugün-
kü Avrupa Biıiiği'nin başlangıcını oluşturmuştur.
Sonraları Avrupa Kömür Çelik Ortaklaşması, 25
Mart 1957 tarihinde de Roma'da imzalanan bir
anlaşma ile Avrupa Ekonomik Ortaklaşması (Or-
tak Pazar) adını aldı.
Ülkemiz ve Yunanistan, Roma toplantısı sıra-
sında özel bir geçici yönetmelik çerçevesinde bu
ortaklığa katılmak istediler. Bu anlaşma süresiz
bir zaman için yapılmış ve revizyon usulü öngö-
rülmüştür.
12 Eylül 1963 tarihinde Ankara'da imzalanıp 1
Aralık 1964 tarihinde yürürlüğe konulan ülkemiz-
le Avrupa Ekonomik Ortaklaşması (Ortak Pazar)
arasında ortaklık yaratan bir anlaşma da vardır.
Geçen süre içerisinde tüm Avrupa ülkelerinin
katılmasına açık olan bu topluluğa Yunanistan da-
hil bazı devletler katılmıştır.
Ekonomik bir oluşum olarak başlayan anlaşma-
lar, devam eden süreç içerisinde, siyasal kimlik ka-
zanmıştır. Avrupa Ekonomik Anlaşması (Ortak Pa-
zar) yine kimliğini değiştirerek Avrupa Birliği adını
almıştır.
Bu oluşum, "Ekonomik oyunlar siyasal kontro-
lün sağlanmasında biraraçtır" genel kuralına uy-
gun olarak gerçekleşmiştir.
Aslında İkinci Dünya Savaşı sonunda başlayan
Çok devletli Kuruluşlar dönemi devletler açısından
fam Bağımsızlık teorisini de kaldırmış onun yeri-
ne Karşılıklı Bağımlılık kuralını egemen kılmıştır.
Anayasal düzenimizin; milli hukukumuz, Avru-
pa Birliği Hukuku ve Uluslararası Hukuk çerçeve-
sinde karşılıklı bağımlılık uygulamasını ne şekilde
kabullenebileceği bilinmemektedir.
Bu konular kamuoyumuzun gündeminde iken,
olaya dünya güç merkezlerinin nasıl yaklaştığı göz-
den uzak tutulmaktadır.
Tarihin her döneminde güç merkezleri birçok
milleti etkileyecek şekilde, dönemlerinin genel ya-
pı ve şartlanna uygun tehditler üretmişlerdir.
Bu tehditler önceleri din ve etnik yapı gibi yap-
macık sebeplerden kaynaklanmıştır. (Haçlı Sefer-
leri, Panslavizm Akımı gibi)
Tarihi gelişim içinde yakın bir geleceğe kadar bun-
lara sosyo-ekonomik ve siyasi etkenlerie bütün-
leşen ideolojiler(komünizm, faşizm veteokrasizm)
eklenmiştir.
Uluslararası alanda soğuk savaş denen döne-
min son bulması ile ideolojiler de yerini etnik da-
yanağa (bölücülüğe), milliyetçi akımlara terk et-
miştir.
Tarihin her döneminde ülkemiz bu olaylann et-
kisi altında kalmıştır. ideolojisi ne olursa olsun, bu
tehdit bir devamlılık göstermiştir.
Tehdit; dün vardı bugün de vardır. Yann da ola-
caktır.
Öyle görülüyor ki Avrupa Biriiği'ne giriş çalış-
malan sürdürülürken Dünya Güç Merkezlerinin teh-
dit yönü ülkemizde asayiş konusunu hedeflemiş-
tir.
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8
SOLDAN SAĞA:
1/Ağaçlıkyer-
den açılan tar-
la. 2/ Üretim-
le elde deilen
kullanma de-
ğeri... "—'ye 4
benzerbirşey 5
varbuhavalar-
da/Sarhoş edi- "
yor insanı sar- 7
hoş" (Orhan g
Veli). 3/ Eski
dilde dudak... ^
Kripton elementinin
simgesi... Ender, sey-
rek. 4/ Bir çokluğu
oluşturan varlıklann
her biri... Birrenk. 5/
Dermansızlık, güç-
süzlük. 6/ Satrançta, 5
daha iyi bir konuma
gelebilmek için bir ta-
şın feda edildiği ham- 8
le...Birbağlaç.7/Bir 9
görevin yûrütülebilmesi için merkez olarak seçilen
yer... Yozgat ilindeki ünlü höyük. 8/ Cisimler tara-
fından yansılanan ışığın gözde oluşturduğu du-
yum... Eskiden ağu- hapis mahkûmlannın boynu-
na geçirilen demir halka. 9/ Dünyanın en tanınmış
çağlayanlanndan biri.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Muğla'nın Ortaca ilçesine bağlı Dalyan beldesi
yakınlannda bir göl. 2/ Eski yapı ya da kent kalın-
tısı... Benzen halkalannın birbirine doğrusal ola-
rak bağlandığı çok halkah aromatik hidrokarbon-
lann genel adı. 3/ XX. yüzyılın en etkili resim
akımlanndan biri... Nikel elementinin simgesi. 4/
Şöhret... Cepte taşınan tütûn ya da sigara kutusu.
5/ Borçlu borcunu ödemediği zaman bütün sorum-
luluğu üzerine alan kimse. 6/ Eski dilde ok... Yük-
selme, yücelme. IIBir sayı... "Ismet —": Oyun-
cumuz... Kent. 8/ Fin ulusunun ûnlü destanı. 9/
Kunduracılann delik açmakta kullandıklan çelik üğ...
Yapraklan salata olarak yenen baharlı bir bitki.