24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 7 KASIM 2000 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Beman temini B-akanlar Kurulu karanyla hazııianmış 99/13870 sayıtı çizelgede öngörülen eleman temininde güçlük zammından yarariandınlmadıklannı söyleyen ve Güneydoğu'da görev yapan yedeksubay öğretmenler, yetkililere soruyon "Mal müdürleri Ankara'dan haber b&klediklerini söylüyor, ama bazı illerde ödeme yapıldığını duyuyoruz. Neyin haberi b&kleniyor? Böyle bir hakkımız varsa bizlere neden ödeme yapılmıyor? Bazı illerde ödeme yapılıyorsa bizlere de yapılması gerekmiyor mu?" Yetkililerin vereceği yanıt duyar gibi oluyoruz: "Bulduğumuz paralaria şu sıra bankalann batığını kapatmaya çalışıyoruz. Yapıldığını duyduğunuz ödemelere gelince, yalnızca subay öğretmenlere eleman temininde güçlük zammı veriyoruz; yedeksubay öğretmen temininde ise güçlük çekmediğimiz için onlara maaş vermeyi bile düşünmüyoruz!" EJektronik posta: denizsom#cumhuriyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Fazilet, afiçin acele ediyormuş... "Erbakan. bir an önce kadavıfın aftını kızartsın djve!" Birinci ortak: Haritayı açıp baktıktan sonra hari- ta mühendisi yabancı bir dostum var, ona bir mek- tup yazdım; yolların taşlı olduğunu anlatan bir şiir de yazabilirdim, ama çeviri yaparken kafiyeyi tuttu- ramazlarsa yaniış anlaşılır diye düşündüm, mektup yazdım. Ikinci ortak: Çok iyi düşünmüşsünüz. Ben de, ma- dem vatandaşın evine çanak antenle giriyorlar o hajde biz de çanak tutalım diye düşündüm. Üçüncü ortak: Olmaz, bize kimse çanak tuttura- maz. Bir kere çanak tuttuk mu yol olur, yol olursa, yol haritasından oluruz. Ikinci ortak: İyi ama bu kadar yol alıp havuzun kenarına kadar gelmişiz. Havuzun kenannda durup bir çanak su alarak sıcaklığına bakmanın âlemi yok, artık havuza girip yüzmeliyiz. Birinci ortak: N'oldu arkadaşlar, suyumuz ısındı mı? Inanın, hiç içime sindiremiyorum. Suyumuz ısın- dıysa gidelim... . Ortaklık Ikinci ortak: Yok efendim, havuza girelim mi di- yekonuşuyoruz. Üçüncü ortak: Üzerinize afiyet benim biraz kırık- lığım var, buyrun siz girin. Birinci ortak: Eskiden olacaktı da, size bir çanak- lama atlayışı yapacaktım, görecektiniz. Üçüncü ortak: Çivilemenin modası geçtiğine gö- re evet, çanaklama olabilir... Ikinci ortak: Neden olmasın olur tabii, atla deve değil ki. Birinci ortak: Aman şu günlerde atlarla develeri ağzınıza almayın arkadaşlar... Buffalolar ortaday- ken yanhş anlaşılabilir... Ikinci ortak: Valla çok haklısınız... Affedersiniz... Birinci ortak: Evet, evde de aynı şeyi hanım söy- lüyor, af edelim diyor. Siz ne dersiniz? Af edelim mi? Afetmeyelim mi? Üçüncü ortak: Buffaloları mı? Birinci ortak: Bilmiyorum kapsamını hep beraber belirleyeceğiz. Bana kalırsa buffalolan ayn ele alma- mız gerekebilir, çünkü onlar çok büyük şeyler, ele avyca sığmayabilir... Üçüncü ortak: Ortak bir yol bulmak için hem edelim, hem etmeyelim, hepsini edelim, hiçbirini et- meyelim, ben ettim sen etme dedirtelim... Ikinci ortak: Etmediklerimize affedersiniz deriz on- lann da gönüllerini alınz. Üçüncü ortak: Bir dakika durun, n'aptınız! Havu- za yol harıtasıyla girdiniz, haritafena halde ıslandı... Şimdi yolumuzu nasıl bulacağız? Birinci ortak: Telaşlanmayın arkadaşlar... içime sindirememiştim... Mahsus yaptım, bilerek ıslattım. Yenisini çizdiririz... Üzülmeyin yolsuz kalmayız... SESSİZSEDASIZ(I) NURÎKURTCEBE Yüksek Yerilim Hatb erdincutkuia yahoo.com AB bize KOBay muamelesı yapıyor. Yunaniştan,Türiderevizeyekanşmyor!ı Isviçre'deki arkadaşımız Emine Ka- rakitapoğlu'nun, uluslararası birtop- lantıyı izlemek için Torino'ya gitmesi, Torino'ya gidebilmek için de Italya'dan vize alması gerekiyor. Cenevre'deki Italyan konsolosluğu- na başvuruyor. Konsolosluktakiler, Karakitapoğ- lu'na nazik bir dille bir hafta bekle- mesi gerektiğini söylüyoriar. Karakitapoğlu, toplantının başla- masına bir gün kaldığını anlatıp top- lantıyı düzenleyen uluslararası kuru- luşun akreditasyon yazısını gösteri- yor. Konsolosluktakiler yine nazik bir dil- le Türk olduğu için beklemesi gerek- tiğini, yok eğer Yunanistan'a gitmeye- ceğine söz verirse vizeyi hemen ve- rebileceklerini bildiriyoriar. Nedenini ise nazikçe gülümsemekle yetinip açıklamıyorlar. Karakitapoğlu, vize başvuru fonmuna "Yunanistan'a gitmek istemiyorum" yazıp imzalıyor, ve ertesi gün gidip Italya vize- sini alıyor. Sonra, Türkiye konsolosluğu- nu arayıp işin aslını öğrenmeye çalı- şıyor, ama kimseden doğru dürüst bir yanıt alamıyor. Kimileri, Avrupa Birliği'ne üye dokuz ülkenin vize verirken birbirlerine da- nışmak durumunda olduğunu, fakat hiçbirinin diğerine kanşma yetkisi ol- madığını söylüyor. Yunanistan kanşmıyor, ama danış- tınyor! Prof. Doğanay İçin AYDIN AYBAY Sevgili Doğanay'ı bundan 21 yıl önce, 20 Kasım 1979 günü evinin önünde uğradığı alçakça bir saldırı sonucun- da yitirmiştik. O güzel insanın bedenine 22 kurşun sıkan dört cani "yakalanmadı"; yakala- namadı değil, yakalanmadı. Çünkü, çok sonra vukubulan Susurluk Kazası dolayısıyla ortaya çıkan rezaletler ya da devletçe el konmuş bankanın satış işleminde "hangi mafya babasının sözünün geçeceği" türünden olaylarla doğrulan- dığı gibi Türkiye'de uzun za- mandan beri devlet içine çö- reklenmiş birtakım çeteter var- dı. Bu çeteler kendi çıkarian için çok sayıda tetikçi besli- yor, kayırıyor ve koruyorlardı. Doğanay'ı da, Tütengil'i de, Kaftancıoğlu'nu da, Dr. Se- vinç'i de vuranlar bu tetikçi- lerdi. Bunlar, devlet gücünü saptıran çete ya da çeteler ta- rafından sıkı sıkıya korunduk- ları için, yakalanmıyoriardı; tekrarlayayım.. bulunmuyor değil, aranmıyor ve yakalan- mıyoriardı. Bu cinayetler niçin işleni- yordu? NeTütengil, ne Kaftan- cıoğlu ne de Doğanay, belli bir kesimin önünde yol göste- ren, bayrak tutan, lider rolü oynayan kişiler degildi. Onlar sadece aydın rolünü ciddiye almış; topluma karşı ödevle- rinin aydınlatma borcu oldu- ğuna inanmış, saygın insanlar- dı. Böyle olunca cinayetlerin nedenini bu kişilerin kişisel ilişkilerinden başka yerierde aramak gerekiyordu. Nitekim, bu cinayetleri de içeren 1980 öncesı kanlı ka- os'un ardından 12 Eylül 1980 darbesi geldi ve aranan ne- denle ilgili ipuçlan da ortaya çıktı: Yeni iktidar çok sesli de- mokrasinin düşmanı olarak görevi devraldı ve sonuna ka- dar -yaptığı anayasayı oluştu- ran kurallarla da belli olduğu gibi- işini böyle sürdürdü. Ço- ğu ilerici ve solcu olarak bili- nen 600 bin kişiyi gözaltına alan, onbinlerce kişiyi işken- ceden geçiren, yine binlerce, onbinlerce kişiyi işinden gü- cünden ayıran; bir oportünis- tin peşinde, düşünce özgür- lüğünün kalesi olan üniversi- teleri zincire vuran, hep bu ik- tidardı. Bütün bunların niçin, kimin hesabına yapıldığı da, Vaşington'dan duyunjlan "Bi- zim oğlanlar başardı" şeklin- dekı takdir beyanı ile anlaşıl- dı, doğrulandı. Işte, aziz Doğanay yaşamı boyunca toplumun başına bu tür belaların sanlmaması için savaşmıştı. Dürüstçe, açıkça ve korkusuzoa demokrasryi, özgüriüğü ve üniversite özerkliğini savunuyordu. Bu savaşımı ve üstün nitelikleri nedeniyle çevresinde saygın, sevilen ve etkili bir insan ko- numundaydı. Faşizmin hede- fi olarak kurşunlanması, onu düşman belleyen faşistlerin sıradan bir husumet eylemi değildir; asıl amaç, böyle bir cinayetten 12 Eylül darbesine gerekçe çıkaranlann bu ci- nayetlere çanak tutmaJandır. ll- ginç olan şudur ki, bu cinayet- leri darbenin gerekçesi yapan- lar, darbeden sonra bütün bun- ların üstüne kalın bir perde çekmişlerdir. Yaptıklan birkaç göstermelik işle, 16 yaşında- ki çocuk da dahil, on beş yir- mi genci idam sehpalarına göndererek, sözde bir döne- min faturasını ödemişler ve hesabı kapatmışlardır. Bütün bu acılardan sonra yaptıklan ise, kendi sorumlu- luklannı da ortadan kaldıran bir "anti-anayasa" hazırlayarak, iktidarı, bu anayasaya göre hizmet yapacak olan, Ameri- ka'ya zayrflama kürüne grt- miş bir zata ve onun etrafın- daki fırsatçılar takımına tes- lim etmek olmuştur. Sonraki olaylarla daha iyi aniaşıidığı gibi, 12 Eylül iktidar- lannın, 12 Eylül öncesi olay- larla ve bunlann gerçek ve giz- li failleriyle hesaplaşmak gibi bir amaçları ve hedefleri yok- tur. Çünkü, kurcalanırsa, bu olaylann çoğunun altından, 12 Eylül darbesinin gerekçesini oluşturmamisyonunu üstlen- miş, devlet içinde çöreklen- miş çeteler çıkacaktır. Işte, sevgili Doğanay'ı yiti- rişimizin üzerinden geçen 21 yılın hazin öyküsü ve özeti bu- dur. Onu yok eden eller ile on- lara yön ve destek verenler, "bililtizam " aranmamış ve bu- lunmamıştır. Şimdi, aradan bu kadar za- man geçtikten sonra, sevgili dostumu yeniden anarken, di- leğim, ülkemizin, Prof. Doğa- nay'ın özlediği, savaşımını ver- diği temiz ve özgür bir ülke olmasıdır. İSTANBUL 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESt HÂKİMLİĞl'NDEN 2000/171 Davacı M. Kemal Derinkök vekili Av. Izzet Semiz, Av. Bircan Yıl- maz tarafından davah Yusuf Çelikkaya aleyhıne ıkame olunan mane- vi tazminat davasında: Ahmet Haşim Cad. Narlı Sk. No: 30/9 Dikmen-Ankara adresine da- valı Yunus Çelikkaya (Ünye Cezaevi'nde hükümlü) vasisi: Azime Pi- lebaz'ın adına çıkartılan davetiye bila teblig iade edıldiğınden ve em- niyetçe de adresı meçhul olduğu bildirıldiğınden ılanen teblıgat yapıl- masına karar verilmiştir. Duruşmanın bırakıldığı 07.12.2000 günü saat 10.00'da duruşmada hazır bulunmanız veya kendınizı bir vekıl ile temsil ettirmeniz, bulun- madığınız veya kendınizı temsil ettirmediğınız takdirde yokluğunuz- da duruşmanın devamına karar verileceği hususu ılanen teblig olunur. 1010.2000 Basın: 65392 KİM KlME DUM DUMA BEHIÇAK [email protected] Jfl ®l A/ / /A$AîlMS£StiZ ÇtZGİLtK KÂMtL MASARACI ' • * * • . fî p * XL " "• - " \ , • V* * ' .• - ' •• • L -'t *l • < * a _ BULUT BEBEK NVRAYÇIFTÇI [email protected] Çok £eV K ( ./J7 var mıydmJz zcafea ? n TARlHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 17 Kasım MOMTGOMERY.. I, JT. DÜNYA SAVAŞININ ÜNLÛ KC - MUTANLARIHDAN BERNARD LAW M0ATT6OMERy (MOA/TY), LONDBA'PA PO6DU, JT- OÛNYA SAl/A- Şl gAÇLAPIĞl SIRALAR 6ENE8AL RÜTgESİNPS OLAN MONTGOMeeY, EMRİNOetÜ İNGİUZ 8HZLİICLEIZINE YAPT/KACAĞt BAŞARILI ' ' P/ÇA4ALARLA AMtLACAKTHZ. ÖZBLUK1M, KUZBYAFRİKA'DAICJ SAVAŞLAg- DA, ÜSTA TAtCrİKÇİ *ÇÖL TİUUSİ" ROMMEL' İN fCpMCfTTHSINDAKİ AiMAA/ OSÖUSUHU YEN- M££İ(EL ALAlH£/u) I/E PKAMSÂNIN KUZE- YİNB YAPILAN MÜTTEFtK ÇtKARMASINfrA CNO&UİANPIA) OHEMLJ GÖe£l/L£R ACMASIY- BunjK ÜN KA2ANACAK., MAGEŞALLİĞE TC ADANA 4. ASLÎYE HUKUK MAHKEMESİ HÂKİMLtĞİ'NDEN 2000/502 Davacı Leyla Ataklı vekili Av. Yılmaz Erdoğmuş tarafından davalı Levent Ataklı aleyhine açılan boşanma davasrnın yapılan duruş- masında verilen ara karan gereğince: Davalı Levent Atakh'nın bıldinlen Adana'nın Tepebağ Mah. 3 Sk. No: 29 - Adana adresine çıkartılan tebligatın teblig edılmeksizin bila ikmal iade edildiği ve yapılan adres araştınlmasının da zabıtaca tespit edilemediğinden dava dilekçesınin ılanen tebliğine karar ve- rilmiş olduğundan, davalı Levent Ataklı'nın duruşmanın bırakıldığı 13.12.2000 günü mahkememizde bİ2zat hazır bulunması veya ken- disini bir vekille temsil ettinnesi, aksi takdirde duruşma gününde bizzat hazır bulunmaz veya kendisini bir vekille temsil ettirmemesi ha- linde, yokhığunda karar verileceği ve dava dilekçesınin teblig edilmiş sayılacağı hususu davalı Levent Ataklı'ya dava dilekçesi yerine geçerli olmak üzere ilan olunur. 06.11.2000. Basın: 65480 ANKARA...ANKA MUŞERREF HEKİMOGLU Gölbaşı'na Doğru Kalbim kınk, paramparça son günlerde. Her par- çada bir utanç duvan yükseliyor önümde. Her gün, her saat acı bir olay, bir ölüm, bir cinayet, bir soy- gun, banka kasalannda hortumlanan milyarlar, tril- yonlar, sonra birkaç milyon zam için dağlan aşıp başkenteyol alanlar, dargelirliler, memurlar, emek- liler, emekçıler. O yojcularla onbinler dalgalandı başkent alanla- nnda. Ülkeyi yönetenlere seslendiler, çağnda bu- lundular, konuştular, sorunlanna çözüm istediler. Tür- küler söylediler, halay çektiler, en küçük bir olay ya- şanmadan aynldılar başkentten. Demokratik yaşam- da güzel bir olay kuşkusuz. Ama sonrası da var. Belli çevrelerin sessizliği, sağırlığı delinemedi. Baş- ta başbakan, koalisyon hükümetinin ortaklarından olumlu bir tepki, bir ses gelmedi, sessizlik deline- medi. ••• Belleğimde çağnşımlarla yıllar öncesi canlandı gözümde. Başkent bulvarlarındaki bir yürüyüşü anımsadım. Ozaman Öncü gazetesindeyim. Mes- lek dalımızda ilginç serüvenler yaşayan bir gaze- te. Çok el değiştirdi, bir aşamada Kuvvet Başanr iie ben de yer aldım yönetiminde. 1961 Anayasa- sı'nda güvenceye alınan hak ve özgürlükleri savu- nan yayınlar yaptık. Yasak kalemlere köşe açtık, dü- şünce alaniannda dolaştırdık okurlanmtzı. Meslek yaşamında en güzel serüvenlerden biri. Atatürk Bulvan'ndaki yürüyüşü de ilgiyle izliyoruz. Anaya- sal haklannı güzel değerlendiriyor, çarpıcı bir yü- rüyüş eyliyor emekçiler. Sıhhıye'den Meclis'e ka- dar uzuyor kalabalık. Kimi ilk kez geçiyor Atatürk Bulvan'ndan, hiçbir olaya yol açmadan sessizce yürüyor, yiyecek dolu vitrinlere kirpiklerinin ucuy- la bakmıyor. Oysa açlığı, yoksulluğu sergilemek amacıyla yürüyorlar Meclis'e. Öncü'nün Yazı Işleri Müdürü rahmetli Ayhan Bil- gin. Bir sanat yapıtı türü çizdi birinci sayfayı. Son- ra yabancı basında da yer aldı. Başlıkta iki ayak, yanda parlamentodaki toplantıdan bir görüntü. Başlık sözleri de roman gibi: Açlık Meclis kapısına vardı- onlar hâlâ affı konu- şuyorfardı. 196O'lı yıllar basın dalında da ilginç bir dönem oluşturuyor. Belli haklar, özgüriükler daha geniş yer alıyor sayfalarda. • * • İlginç rastlantı, başkent bulvarlan hak arayan onbinlerie dalgalanırken Meclis kürsüsünde yine af- tan söz ediliyor. Başta Fazilet Partisi, Erbakan'ın affedilmesi, tutukevine gitmemesi için çaba gös- teriyor tüm partiler! Yıllar geçse de siyasal sahne- deki oyunlar, oyuncular değişmiyor. Acı bir ger- çek, sivil toplum örgütlerinin olumlu çabalarına karşın politikacılar sessizliği koruyor, sendikalann sesi de çok güçlü değil bugün. Geçmiş yıllarda tanıdığım sendikacılan saygıyla selamlanm her zaman. Hepsi yiğit, yürekli, uzun so- luklu kişiler. Hepsi güzel bir bayrak örgütünde. Ya- pı-lş Sendikası Başkanı Tahir Öztürk'ün Kurtu- iuş'ta bir mitingde kalabalığa seslenişi her zaman çınlar kulağımda: Dağları aşarak barajlar kuracağız Aradan yaklaşık kırk yıl geçti, dağları aşsalar da darboğazları aşamadı emekçiler. El kapılanna git- tiler! Yollannı karşı güçler tıkadı; planı değil pilavı savunanlar, aydınlığa açılan yolu, çağdaş çabala- n durduran yasalar, kürsülerde statükocu konuş- malarla geçti yıllar. Küreselleşme, globalleşme, IMF, Dünya Bankası, bilmem ne, her şey yeniden başlıyor şimdi. Umudu soldurmadan yola koyulmak gerekiyor. Okurianm bilir; umutsuzluğu, insan onu- runa yakışmayan bir olay diye düşünürüm ben. Çevremden, yaşadıklanmdan, toplumun her kesi- minde oluşan sivil toplum örgütlerinden kaynakla- nıyor umudum. Kalbim kınlsa, paramparça olsa da umutla bütünleşiyorum. Bergamalılara bakıyorum, Çanakkale şehitlerini selamlamak için kaç gündür yollarda. Şehit dede- lerine, babalanna, amcalanna mezarlannda rahat uyumasını söylemeye gidiyoriar. Siyanürlü altına ha- yır, diyerek yaşamı soldurmamak karannı açıkla- maya. Geçtikleri yollarda köylüler, kasabalılar, kent- liler sevgiyle selamlıyor, destekliyor onlan, dahası eşlik ediyor. Bakın Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin çabalanna, cumhuriyetin aydın kızlannın ışığını gö- türüyor karanlıkta kalanlara. Yaşayarak biliyoruz, bir damla ışık karanlığı deliyor, yine delecek. Görevimiz damlalan göie çevirmek değil mi? Gölbaşında buluşmak umuduyla... B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6SOLDANSAĞA: 1/NâzımHik- met'inbircyu- nu. 2/Bitkisel 2 ya da hayvan- 3 sal maddelerin etkili özü... Is- tanbul'un bir 5 ilçesi.3/îrita- 5 neli bir üzûm cinsi... Şarkı, türkü. 4/ Man- tık... Tecrübe- li,usta. 5/Hin- distan'da, Hindular ta- rafından kutsal sayı- 1 lanbirkent. 6/Rütbe- 2 sizasker... Yüzünren- 3 gi, bet beniz. 7/ Uğ- 4 raş... "Tekbaşımaol- 5 sam şaha gedaya kul 6 olmam/ — olası ha- nede evlad ü ıyal var" (Dertli).8/Cinselgûç- süzlûk... tlgi eki. 9/ 9 Konya'nın Çumra ilçesi yakınlannda bir göl. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir çocuk oyunu... Bağışlama. 2/ Akut lösemi- lerin tedavısinde kullanılan bir antıbiyotik. 3/ Re- sim çizimınde kullanılan ve taflan çubuklarından yapılan kömür kalem... Satrançta en önemli taş. 4/ Kazak başkanlanna verilen ad... Japon lirik dramı. 5/ Üzerine şilte serilerek yatmaya ya da oturmaya yarayan tahtadan yapılmış seki. 6/ Kimi hastalık- lara karşı bağışıklık sağlamak ıçın vücuda verilen eriyik... Bizde de sahnelenmiş ünlü bir müzikal. II Bir nota... Tutsak. 8/ Soğukla sıcakarası... " — vur- sun beynime poyraz poyraz/ Şaşırayım sahilimi" (Ca- hit Irgat). 9/ Amaç... Canlılann gereksinimi olan tüm doğal kaynaklara verilen ad.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle