23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17KASIM2000CUMA 14 i l U J K . kultur@cumhuriyet.com.tr Jean-Michel Thibaıvc, tarihtekigeçiş dönemlerini araştirmayı veyazmayı seviyor 'Mitlere istense de ulaşılamaz'tLKAYKHJNÇ Makedonya hanedanından Kral XII. Ptolema- ios'un ıkinci kızıydı. 16 yaşında kraliçe oldu. Mı- sır'ın ve halkmın iyiliği için yaşadı. Gücün ve güçlünün yanında yer aldı. tskenderiye'deki efsa- nevi sarayında, tran ve Hindistan'ı fethetmeyi he- defledi. Bu düşünceye iki âşığı Jutius Sezar ve MarcusAntonhıs'udaortaketfi. Romaiseonuhiç- bir zaman kabullenmedi. Savaşı kaybettiğini an- layınca kendisi için yaptırdığı anıtmezanna çekil- di ve orada yaşamına son verdi. Ama Mısır'ın son kraliçesinin ismi yüzyıllar boyunca belleklerden silinmedi: Kleopatra!.. SevgiTamgöç'ün çevirisiyle Doğan Kitap'tan ya- yımlanan Jean-Mkhel Tbibara'un kitabı 'KJe- opatra' bir dönemin gölgede kalan yanlanna ışık tutuyor. Tarihçi ve roman yazan ThibaiK Eski Mı- sır uzmanı. Paris tletişimve Sanat Yüksekokulu'nda eskı uygarlıklar tarihi profesörlüğü yapan 55 ya- şındaki yazann güzel sanatlar alanında yapıtlan ve sözlük çalışmalan da var. "Çok zor gecişler yaşadım. Yoksul bir aflenin çocuğuydum. O kadar yoksulduk ki 14 yaşımday- ken donanmaya kaüldım. Mayın toplamakgibi uz- manlık gerektiren bir işim vairdı. Çok tehokeliydi. Bütün arkadaşlanm öldü. On yıl kadar bu işi yap- tıın. Savunma Bakanhğı'nda iyi bir göreve geklim. Ydlarca ölümle yan yana yaşadım. Korkacak çok zamamnız oluyor ve yaşamın anlamı üzerine ken- di kendinize sorular soruyorsunuz. Bu bana yaz- ma kımeti verdL Ashnda çok gükn bir insanım. Yaşamda pek çok sınavdan geçirüdim. Ama arük ölüm bile beni güldürüyor." 'Kleopatra halkının jyjliğjni istedT 1978'de yazmaya başlayan Thibaux, önce pek çok kütüphanede yıllarca araşürmalar yapmış, in- sanlarla tek tek görüşmüş, hatta basit bir sırt çan- tası alıp ülke ülke aynntüar peşinde koşmuş: "Kk- opatra'yı hazuiamak için uzun süre Mısır'a gklip geldim. Bir bahkçı teknesinde yaşadım. Nil'i baş- tan aşağı\a geçmek bir ayımı akü. Sırûmda çan- tayla Sina DağTna kadar yürüdüm. Çölde tek ba- şıma yıldızlann aranda uyudum. Bunlar çok güç çahşmalar, ama hem zihni hem de bedeni geliştiri- yor. Böylece daha ryi yazryorum." Tanhteki geçiş dönemlennı araştirmayı ve yaz- mayı çok seviyor. "Krallann kraHçesi" KJeopat- ra hakkında yazan son kişi olmayacağını vurgu- luyor: "KJeopatra ile Ugili bundan sonra da kitap- lar çıkacak, filmler çekilecek, internette çok deği- nilecek. Bu konuyla özellikle erkekJerin ügüendi- ğini düşünüyorum. Çünkü o mh ohnuş bir kadın. Mitkrin sonu geimez, oniara hep ulaşümaya çah- phr, hirhir /amanriaıılflyl^ma? A<tın<ja ıılaşılma- sı pekde tstenmez.Onun böylekafanasnu tertih ede- riz. Hem kadınlar hem deerkekler için boykdjrbu." Romalılarırı kraliçe KJeopatra yı ülke için hep tehlike olarak gördüğûnü, Sezar'la evlenirse hıç istemedikleri krallık dönemine gen dönmelerin- den ürktüklerinibebrtiyor. "Buna rağmengeoç An- tonhıs, Sezar'a taç gjydfrmevi denedL Hatta halk- AleLİeopatra'yı yaşamında gölgede kalan yanlar olduğu için yazdığını söyleyen Thibaux, şimdi de Nur Banu ve Kösem Sultan'ın yaşamlannı yazmayı hedefliyor. <ski Mısır uzmanı olan yazar, kitaplannı ülke ülke aynntılar peşinde koşup yıllarca araştırmalar yaparak yazıyor. Tozların içinde yaşayan bir tarihçi değil, geleceğin tekniğiyle de ilgileniyor. tan insanlara alkışlamalan için para verildi Fakat karşrt olanlar seslerini de daha fazla duyurdu. Bu, bugünkü kurnaz politikacüann yapoğına benzer bir durum. Ama Antik Yunan'dan bu yana poöti- kacılar hiç değişmedi KJeopatra halkının iyfliğini istedi. Avrupa'dan çok daha önce birbirKkteBği dû- şündü. Güç, ender olarak halkm iyfliği için istenir. Şu anda ise güç isteyenler kendileri için istrvor. Gü- nümüzün enönemM sonınu bu. Ancak seçirnler yak- laşüğı zaman bir şeyler yapıhyor." Kleopatra yaşadığı aşklarda ıçinden söküp ata- madığı iktıdar hırsı içinde gerçekten sevmiş miy- di? "Güce duyduğu aşk hep vardı, ama Sezar ve Antonius'a da âşıkü. Çünkü sevebilen bir kadın- dL Ama güçlü erkekleri en güçhı okhıklan dönem- de seviyordu. Özellikle Antonius'u gerçekten sev- diğini düşünüyorum. Hem bir erkek hem de birço- cuk olarak. Kleopatra onun hem sevgilisi hem de annesi oktu. Çünkü o savaşçı, başanlı bir erkek ol- duğu haMeiçmdedeçocuksuİuğunu saktonnştı. Se- zar ise tasarlayan, ezen ve yok edendi Tam karşı- trydL Evet zaman zamau kavga edryorlardı, ama Antonhıs'un ordusu tranUa yenfldiğinde KJeopat- ra etindeki birkaç askerk ona vardıma gftmişti. Sonrasmda Antonius da askerlerini bırakıp KJe- opatra'yla birlikte gitti. Bence bu aşkm ispaudır." 'Onun asd güzeüiği olağ.anüstü sesiymiş' Bugüne dek Mısır'ın son ki"aliçesinın güzelliği üzerine de pek çok şey yazıldı. Oysa tarihçiler ya- zılanlann aksine KJeopatra'run çok da güzel ol- madığı görüşünde. Thibaux ise güzelliğinin baş- ka bir yönüne dikkat çekiyor: "lüeopatra'nm res- minin buhınduğu sikkeler var. Ço>k güzel görün- müyor. .\ma zaten onlann üzerindf kimsenin yü- zfl güzel görünmez. Sanınm yapılc,- tekniğinden. Onun güzelliği daha çok sesinden getiyor. Tarihte yer alan bügüere göre sesi olağanüstüymüş. Sesi- nin büyüsüne karşı koymak imkânsıznıış. Ufak te- fek 1.47 boyunda bir kıznuş. Yüzünün güzel oMuğunu söyleyenler var, ama bunlar biraz da düşsel.. Bir de büyük olan burnun- dan bahsediliyor. O dönemde büyük bunınlu ka- dmlann erkekleri büyüvle etidlediği söylenirmiş." Kleopatra'nın sadece erkeklerin değil kadınla- nn da düşleyebileceği bir kadın olduğunu vurgu- luyor: "Kendisini onunla özdeşkştirmek isteven kadmlarm da düşündeolacakür. Bu,güçten çoköz- gürlük düşüncesi ve kültürle ilgili. Kültürlü, eğial- miş bir kadın kesinnkle özgürdür. Bu bir gerçek. O, döneminin diğer kadınlanndan çoköndeydi. Ka- dınlar ashnda Kleopatra"dan nefret ediyordu. Çok zengin, güçlü, özgür ve başarıh olduğu için kıs- kançhklara maruz kahyordu. Hep böyiedir zaten. Bugün de kadmlarm en büyük düşmanı erkekler değil, yine kadınlanur." Thibaux için, bir tarihçi olarak değil, ama bir er- kek olarak en fazla arzu edeceği, ancak karşılaş- mayı da hiç istemeyeceği bir kadın KJeopatra. "Zeki, güçlü ve nheükK kadınlan severim, ama Kleopatra o kadar güçlü ve o kadar yüksekte ki, ben onun yanmda kendimi küçük hissederdim. Bütün erkekler bundan korkar. Karşılannda ken- dUerinden nitelildibir kadın bukluklannda tam er- kek olmadıklaruu, hadım edilmiş gibi hisserrikle- rinidüşünüyorum. Buda o kadar kırvvetfidir ki tüm arzuvıı, isteğj ökjürebinr." "Haçh Seferieri'nden büyûkndik^ Kitaplannı yazarken gündelik yaşama, aynntı- lara çok önem veriyor. Özellikle ikinci planda ka- lan kişileri de ortaya çıkarmaya özen gösteriyor: "Onlan da konuştunıyor, yaşatryorum. Yazarken ben de Kleopatra ohıyorura onun duygusuna bü- rünüyor,onungözJeriylebaknvr, kendimdeonu>•»- şıyonım. tnsanuı kendisi üzerinde yapnğı büyük bir çahşma bu." Birtarihçinin rolüyle romancınmki farklı. Bune- denle romanı yazarken tarihe bire bir bağlı kalmış, ama kendinden de bir şeyler katmış "Kleopat- ra'nın yaşamında gölgedekalan yanlarvar. Roman- cının göre\i de burada başlrvor. Bundan sonra bir poüs soruşturması gibi sürüyor iş. Parçalan birleş- tirmeye çahşryorsunuz. tlginç olan da bu." Mısır uzmanrnın şimdikı hedefi ise Nur Banu ve Kösem Sultan'ın yaşamlannı yazmak. Oryan- talızme yönelmesınin nedenı Haçlı Seferleri. "Türk- lerletamşmamız binyıl önce HaçhSeferleri'yle ger- çekkşti ve büyülendik. Bizonlanetegeçireceğiz der- ken Doğu tarafindan elegecirikük. Doğuhı veTürk kaduılarmın gizcmli olduklan. Osmanhlarm bir sır içinde vaşadıklan söylenir. .Ashnda dışan kapah bir tophımdeğD. Kendmıizeyakm hissettiğimiz için çe- kici geliyor. O zamanld Osmanb tmparatorlu- ğu'nun görkeminden etkilenmemek mümkün de- ğfl. O dönemde yaşasaydım eğer Sultan olmak is- terdim. Ama bir süre sonra devlet işkrinden sıkı- up özgür nlmadıgımı hisseder. bn-akmayı yeğler- dim." Thibaux, Türklerin tutkusunu, uyum sağlamak- taki yeteneklerini seviyor. Günü gününe ve haya- tın içinde yaşamayı yeğliyor. Bugünü yaşamaya çaba gösterirken geleceğin tekniğiyle ilgileniyor, tarihle uğraşıyor ve "Tozlann içinde yaşayan bir tarihçi değüim. Ben hem Darth Veder hem de Je- di ŞövaJyea'yim" dıyor. Sözcüklerln Krallçesl' Margaret Atwood, Booker ödülünden sonra artık gülümsüyor j 'Acûarımı kitaphmma yansıttım' Kültür Servisi - 'The BBnd Assassin (Kör Ka- til)' romanıyla dörtkez aday olduğu Booker Ödü- lü'nü kazanan Margaret Atvrood, artık 'tasdik- K' bir yazar olmanın zevkini çıkanyor. Edebiyat kariyen boyunca düş kınklıklan ve eleştirilerle boğuşmak zorunda kalan yazar, bugünlerde el- de ettığı başandan dolayı rahatlamış göriinüyor. Karşıtlannın 'yasü cadı' diye adlandırdığı At- \vood, edebiyat dünyasını 'Amerikan başkanhğı kadargarip' olarak rutelendınyor. Kendisini acı- masızca eleştirenleri fazla önemsemediğini be- lirten yazar, feminist olarak tanımlanmayı red- dediyor ancak kadınlann ciddiye alınmasının gerekliliğini savunuyor. Romanlannda da kadın karakterleri ağırlıkla öne çıkaran Atvvood, ele aldığı konularla yaşamı arasmda herhangi bir bağlantı bulunmadığının altını çiziyor. Kitapla- nnda yansıttığı zorluklarla dolu yaşam öyküle- ri nedeniyle 'aalann başrahîbesi' olarak tanın- masına rağmen 28 yıldır beraber olduğu eşi ve üç çocuğuyla huzurlu bir hayat sürdürdüğünü anlatıyor. Son romanında, "Öykünün dolambaçn yol- larda Uerlemesini saglâyan, içindeki kayboluş, pişmanuk,gizemve özJemdû-" dıye özetlıyor ya- zarlık serüvenini. Yine de son dönemlerde art ar- da ölüme yenik düşen arkadaşlannın acısının, ya- şamında yer ettığinı bebrtiyor ve ekliyor:"Yetiş- me çağuıdayken bacağım yerinden kopsa bile şi- kâyet etme nrsatnn ohnazdL Ağlayıp suianmak söz konusu değildi, ben de tüm bunlann dışa vu- rumunu khaplanma yansrttmL" Bu sözler üze- nne, yaşlandıkça karşısına yakınacak daha mı faz- la şey çıkıyor, dıye düşünmeden edemiyor insan. "DosÜanm ölüp gidiyor" diye acısını dile getı- riyor Atvvood, "Faziasıyla kaym yaşadım, bir kıs- mı da daha çok gençti. Bu durumdan gerçekten nefret ediyorum." Bir kadın yazar olarak yaşadığı zorluklann yanı sıra, her şeyin üstünde ruttuğu aılesım, ken- disine yönelen karalamalardan uzak tutmaya ça- lışıyor. Tüm eleştirilere 'ThePügrim'sProgress' adlı romanda John Bunyan'ın genç bir adama öğütledikleriyle karşılık veriyor:"Bazı insanlar peynir sevmez, bazılan bahk, bazılan kuş eti sev- mez, bazı insanlar kendilerini sevmez,bazdan da seni. Öyleyse sen de, seni seven bir insan bul ve onagü" Margaret AtvvTjod, edebiyat dünyasim 'Amerikan başkanhğı kadar gwip' olarak nhelendirtyor. Y A Y I N E V L E R l N D E N Y E N 1 Y A Y 1 N L A R ( 1 1 ) Çeşitli dizilerde üginç yazarlar bir arada..• ALTIKIRKBEŞ YAYINLARI Yayınevi Beat Generation, BUim Kur- gu, Ecnebi, Enis Batur, Fantastik Kur- gu, Müzık-Sanat-Felsefe, Korku, Şıu-, Willam Blake Kitaphğı, Yerli, Yumu- şak G Kitaplan dizileriyle yayunmı sür- dürüyor. Fantastik kurgu ve bilim kurgu dizi- sinde, J.R.R. Tolkien'in' Roverandom', 'Güç Yüzüklerine Dair', 'Masallar', 'Hobbit', 'Peri Masallan Üzerine', 'Sıl- marillıon', MkhaelMoorcock'un 'Mel- nibone'lu Elric (Elnc Destanı-1. Ki- tap)', 'Kader Denizlerindeki Denizci (Elnc Destanı- 2. Kıtap)', David Ed- dmgs'in Elenium Üçlemesi 'Elmas Taht' (1. Kitap), 'Yakut Şövalye' (2. Kitap), 'Safır Gül' (3. Kitap), Fred Saberha- gen'ın 'Kılıçlann Birincı Kitabı', Brian StaMeford'm Asgard Üçlemesi 'Mer- keze Seyahat' (1. Kıtap), 'Merkezden Ge- len Istilacılar' (2. Kıtap), TheodoreStur- geon'un'tnsandanÖte', AnredBester'ın 'Kaplan! Kaplan!', 'Yıkım'a Giden Adam', Philip K. Dick'in 'Mars'ta Za- man Kayması' adlı kıtaplan bulunuyor. WHliam S. Burroughs'un 'Çıplak Şö- Woody ADen "Yumuşak G", \VUHam S. Burroughs ile J.R.R Tolkien fantastik kurgu ve bilimkurgu dizisinde yer ahyor. len', 'Içerdeki Kedi', 'Şans Hayaleti', Rkhard Brautigan'ın 'Kürtaj', 'Wil- lard ve Onun Bovvling Kupalan', 'Ya- ni Rüzgâr Herşeyi Alıp Götürmeye- cek', Lavvrence Fertinghetti&ADen Gms- berg'ün 'Amerika'sı ise Beat Generati- on dizisinin yayınlan. Çağdaş Edebiyat dizisinde OruçArn- oba'nın Türkçesiyle RainerMaria Rfl- ke'nin 'Sancaktar', Mahmut Sezen'in 'Zaman Alaşımlan', Orson Welles > in 'Bay Arkadin', LeonardCohen'in 'Gör- kemli Kaybedenler', Cem Akaş'ın 'Ba- lığın Esir Düştüğü Yer-Olgunluk Çağı Üçlemesi-!', Gore Mdal'm 'Kent ve Tuz', JamesHogg'un 'Bağışlanmış Bir Günahkânn Özel Anılan ve îtiraflan', Oruç Aruoba'nın 'Ne' ve 'Olan', Meh- met ArifDerbend'in sountrack CD'li ki- tabı 'Yalnız Balayı' yer alıyor. WiUiam Blake Kitapbğı'nın yayınla- n ise PeterMarshafl'ın 'BirAnarşist Ola- rak WiUiam Blake', VVUHam Blake'in 'Cennet ve Cehennemın E\lılıği' ile 'Masumiyet Şarkılan'. Müzik, sanat & felsefe dizisinin ya- yınlan ise şöyle: Immanuel Kant'ın Oruç Aruoba Türkçesiyle 'Fragman- lar'ı, yine Aruoba çevirisiyle Ludvvig Wittgenstein'ın 'Yan Değiniler'i, Su- sanSontag'ın 'Fotoğraf Üzerine', Adam Dolgins'in 'Rock Isimler Kitabı', Ro- land Barthes ın 'Camera Lucida', Al- per Çeker'in 'Kuui Cobain ve Seattle Olayı', Paul Kfce'nin 'Modern Sanat Üzerine', NigarÖzlem'in 'Janis Joplin', Curtis Knight'ın'Ji mi HendnV, Gary J. Katz'ın 'Rock Ölüı'er Kitabı' ve John Lennon'm 'Kendi Yai'dıklanm'. 'Kanat Hareketler', 'Perişey', 'Ko- ma Provalan', 'Sütte Ne Çok Kan', 'Opera', 'Nil', 'Samıç' i^e Enis Batur dizisinin kitaplan. H. P. Lovecraft'ın 'Uyku Duvarmm Ötesinde', 'Charles Dexter \Ward Ola- yı',' Dagon' adlı korku kitaplynnm ya- nı sıra Boris Vıan'ın 'Kırmızı Oi\ 'Ka- nncalar', 'Kurtadam', 'Pornogra/î Üze- rine', 'Kızlar Farlona Varmıyor', 'Ve Bütün ÇirkinlerÖldürülecek', 'Ve Bü- tün Ölülerin Derileri Aynıdır' adlı ki- taplan Altıkırkbeş'in yayınlanndan. Yumuşak G Kitaplan'nda ise Meh- met Kaznn'm 'Kule', Nur Akahn'ın 'Arfe', Vatsyayana'nm 'Kama Sutra', AnaisNm'in'Venüs Üçgeni', Woody Al- len'ın 'Seks Hakkmda Bilmek tsteyip de Sormaya Asla Cesaret Edemedikle- riniz', BüJent Bozkurt'un 'Kınntı Ge- misi', Evm Ecealp'in 'Hades'i yer alı- yor. YAHODASI SELtM İLERİ Sevdiğim Sonbahar Daha sürer mi bilmiyorum, Istanbul'da uzun ve gü- zel bir sonbahardı. Resimlerden, öykülefden, şiirler- den çıkıp gelmiş gibiydi. Bütün sabahlar küçük balkondan yapraklan kıp- kızıl sarmaşığa baktim. Güneş içindeydi arka bahçe- ler... Bende sonbahar ilkokul kitabımızdaki bir şiirle baş- lamıştır. Bugün yazık ki tek dizesini bile hatırlamıyo- rum. Yağmurlar yağıyor, saçaklarda kuşlar... Böylesi bir şiir de Tevtlk Fikret imzalıdır: Sokaklarda sel su- lan ağlaşır, ufuk yaklaştıkça yaklaşır. Bazan düşünürüm; Fikret'i "Yağmur'a alıp götü- ren hangi sokaklar, hangi yollardı? Sultan Hamid dö- nemi Istanbul'unun içsel karanlığı bu şiirde de konu- şur. Geçen yüzyılın hemen ilk yılında yayımlanmış Ey- lül, Mehmed Rauf'un romanı içli bir sonbaharı aylar boyu yaşar. Daha eylül gelirken başlayan sonbahar, ekimde, yazdan kalma günlerle boş yere oyalanma- ya çalışır. Ama rüzgâr "insafsız", az sonra bastıracak yağmur "inatçıdır." Yahya Kemal'de sonbahar hüzündür, daha doğ- rusu önce hüzün, sonra usanç, bıkkınlık. "Mevsim- ter'de, "Koparsonbahar tellerinden / Derinden, de- rinden, derinden; I Biten yazla başlar keder musiki- si." Hemen yanı başında "Düşünce" şiiri, mevsimi ömürle birleştirir: "Bitsin, hayıriısıyla, bu beyhude sonbahar..." Benim için asıl sonbahar şairi Ahmet Haşim'dir. Çöllerin sıcak günlerinden söz açmış Haşim, günün birinde sonbaharla ölesiye bir yakınlık kuracaktır. Ahmet Haşim'de bütün renkler, mevsim ne olursa olsun, sonbahar renkleridir. Yaprak ateş olur, kuş da yakut. Sanlar, mercanlarvardır. "Hazan" adlı gençlik şiirinde, "Avare felaket gülü, altın krizantem..." diyor. Ahmet Hamdi Tanpınar, "Ahmet Haşim'in öiümün- den birkaç hafta evvel söylediği bir sonbahar beyti vardır" diyor ve iki dizeyi bize söylüyor: "Birkuş dü- şünûrbu bahçelerde /Altın tüyü sonbahara uygun." , Istanbul'un mevsimlerini sanatlara açan Tanpınar, o kuşu bir sonbahar günü "Kozyatağı'nda sararmış çınariar, bağ kütükleri, kuru yapraklararasında" gor- müştür. Bugünün canhıraş Istanbul'unda sonbahar pasto- ral birdille konuşmuyor artık. Hangimizin kapısı önün- de 'salkım ağacı' var? Oysa Tanpınar, "(...) kapımın önündeki salkım ağacının son yapraklan ve berabe- rinde taşıdığı mor sabahların hatırası" diyor. Şunu da soruyor Huzur romancısı: "Bu sonbahar sabahının donuk inci rengini nasıl anlatabilirim? Oyle sabahlar yaşadım. Erken saat Mühürdar'a doğru yürürken, yol, deniz, karşı kryılar "donuk inci rengı"ydi. Ahmet Oktay'sa "Zeytuni bir ikindi, Eylûl sızlı- yor"\ diyor. Beyoğlu, Degüstasyon, Edip Cansever. Şiirden bir tramvay geçiyor. Benim sonbaharianmda Beyoğlu sinema mevsim- li ve troleybüslüdür. Cumartesi öğledensonralarla Sa- ray, Yeni Melek, Atlas, Emek başlar. Beyazperdede dünyanın en güzel kadınlannı, en yakışıklı erkekleri- ni seyrettikten sonra üşümeli bir sonbahar akşamı- na kanşırsınız. Her sonbahar akşamı elbette Attilâ llhan'ındır. Gerçi semt değişti, şimdi Beyoğlu'nda değil, Aksa- ray'dayız: "aylardan kasımdı üşüyorduk I ağacın bi- ri bulvarda ölüyordu". Bilmiyorum, Yenikapı'da o "tren" hâlâ var mı? Gençlik yıllanmda banliyö treniyle Florya'ya kadar gider, Florya'da sonbahar kuşanırdım. Yaz çoktan bitmiş, plajlar bomboş. Plajlardan yükselen Fransız- ca, Ingil'ızce, Kalyanca şarkılan işrt işrtebılırsen... Sonra Oktay Rifat'la "Sonbaharda Buluşma": "Bulut urba/ar, toprak ga/oş/ar giydim; I Sevdalıy- dım, deliydim;yapraklıyollarI Geçerekgeliyonjm sa- na. Istanbul I Mevsim sonu ihtiyahıyor, o san I Kuş ötüyordu biryerde, hiçbiryerde." Istanbul'da sonbahann gün ışıklan, günbatımı ışık- lan keskindir. Birden, yazın puslan silinip gider. Her şey, kısa bir süre için, kendi rengini söyler. Maviyse daha mavi, kırmızıysa daha kırmızı... Sonra külrengi çıkagelir, sonbahar biter. Takvimde tz Bırakan: "Vapur dumanlanna kadar her şeyin rıafff bir ley- lak rengine büründüğü günler..."Ahmet Hamdi Tan- pınar, Yaşadığım Gibi TKE Yayınlan, 1970. TPOÎIOS ile Kressida' Kattköy Haldun Taner Sahnesi'nde • Kültür Servisi - Istanbul Büyükşehır Beledıyesi Şehir Tiyatrolan 2000-2001 tiyatro sezonunda yeni oyunlanm sergilemeye devam ediyor. \Villiam Shakespeare'in yazıp Mîna Urgan ve Sabahattin Eyüboğlu'nun çevirisini yaptığı, Mustafa Avkıran'ın yönettiği 'Troilos ile Kressida' adlı oyun 19 Kasun'a dek Kadıköy Haldun Taner Sahnesi'nde sahnelenecek. Sahne-kostüm tasanmını Naz Erayda'nnı, koreografısıni Ovül Avlaran'ın, müziklerini Yannis Saoulıs'in ve ışık tasanmını Ilhan Ören'in üstlendiğı oyunda birbirine zıt iki tema, savaş ve aşk buluşuyor. İki taraf Troya ve Akha'nın, Helena'nm aşkı üzerine başlayan savaşı üzerine gelişen oyunda bağhlık, dürüstlük, yemin, onur, bilgelik, yiğitük gibi kavramlar işleniyor. K Ü L T Ü R ÇtZÎK K A M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle