25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 KASIM 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA İ \jM\ kultur@cumhuriyet.com.tr 15 HAYATIN ÖTE YAKASI FERİDUN ANDAÇ Uzağı yakm kdan bir yazar: Anar • Anar topluma, insana bakarken; belleğin, ait olunan yer'in, kimlik değişmelerinin geçişlerini ustalıkla gösteriyor. 'Sıraselviler'de Bir Otel Odası' adlı kitabıyla, Azeri toplumunu tanıtıyor bize. Anar (Resuloğlu Rızayev, 1938), çağdaş Azerbaycan edebiyatının önde gelen yazarlanndandır. Öykü, roman- lannın yanı sıra oyun ve senaryolar yaz- mış, yapıtlan birçok yabancı dile de çevrilmiş biri. Biz, onu, AkLiman ro- manıyla tanıdık. Kendimize bu denli yakın bulduğumuz bir toplumun ede- biyannın çok uzağında olduğumuz ger- çek. Çözülme, dışa açılma sonrasında Azeri toplumunu bize en iyi tanıta- cak/anlatacak olan edebiyatına da ye- terince ilgi gösterdiğimiz söylenemez. Gene de; Elçin, Anar, Mevlüt Süley- manb gibi yazarlann yapıtlannın dili- mize kazandınlması önemli bir adım- dı. Bugün Beş Katlı Binamn Altmcı Ka- tı adıyla yenı basımı yapılan Ak Li- man, Azeri toplumunun 196O'lı yılla- nndan bir kesit sunuyor. Anar, toplu- mun kendi ıçtndekı çözülme sürecını di- le getirirken; farklı kesimlerden kesit- ler alarak, o dinamığin boyutlannı gös- tenneye çalışıyor. Dolayısıyla toplu- mun geçırdığı değişim sürecinde bire- yin konumunu sorguluyor. Anar'ın anlatımındaki yoğunluk, us- taca kurduğu diyaloglarla belirir. Özel- likle bireylerin dünyalannı bu diyalog- larla yansıtırken, iç konuşma ve geriye dönüşlerle de ilişkilerini daha canlı kı- lan bir anlatımı yeğliyor. özellikle çe- virmen Nemet'in dünyası ekseninde, sı- radan gibi görünen yaşamlann arka pla- nını bu git-gel ıçinde yansıtır. Nemet'le Süreyya'nın evlilikleri, geldikleri durum; 'neşriyat'ta birarada çalıştığı insanlar- la üişkileri, onlann gerçeklikleri toplu- mun profilini yansıtmada temel eksen alınan boyutlardır. Tehmine. Mehmed Nesir, Dadaş, Zaur, Mürsüd hem ya- şam gerçeklıklen hem de dıle getirılen öyküleriyle romanın belirgin karakter- leri olarak öne çıkarlar. Çalışma ortamı, ınsan ilişkilerinin düzeyi, yaşanılan aşklar, largınlıklar, bağlıhklar.Romanda, bir yanıyla iz- leksel olarak bunlar öne çıkarken; öte yanıyla da Azeri toplumunun gerçek- liği gözler önüne serilir. ••• Sıraselvilerde Bir Otel Odası, Anar'ın bugünlerde yayınlanan uzunöyküsü. Derin anlamlar yüklü bu yapıt, denile- bilir ki; bir başına bıle, Azeri toplumu- nu tammaya, o değişim dönemeçlerini görebilmeye yetiyor. Anar, bu kısa anlatısında bize, bir yol ve ölüm öyküsü anlatarak çağdaş bir tra- jedinin boyutlanış durumlarını gösteri- yor. "Yeni dünya düzeni" dediğimiz ol- gunun bir yafta gibi toplumlann boy- nuna geçirilmesini, bununla yaşamlan altüst oluşun savurduğu bireyin traje- dısi. Bilinen, çok eski bir izlektir ölüm, ölüm sannsı ve yol, yolculuk. Işte Anar, bu izleklerden yola çıka- rak; o değişimin sürüklediği bir insa- nın öyküsünü anlatıyor. Ama onun öy- küsü bir toplumun dününün ve bugü- niinün öyküsüdür aslında. Filoloji anlambilim doktoru olan Ke- Şair Resul Rıza'nın oğhı Anar (Resuloğlu Rızayev), çağdaş Azerbaycan edebiyatının önde gelen yazarlanndan. Okuma önermelerl • Sıraselviler 'de Bir Otel Odası, Anar, Çev.: tldeniz Kurtulan, 2000, Everest Yav. 94 s. • AkLiman, Anar, Çev.; lldeniz Kurtulan, 1991, Simavi Yay., 158 s.; yeni basımı: Everest Yay., 2000, 250 s. • Şuşa 'ya Sis Çöktü, Elçin, Çev.: tldeniz Kurtulan, 2000, Everest Yay., 176 s. • Mahmut ve Meryem, Elçin, Çev.: tldeniz Kurtulan, 1994, Kültür Bak. Yay., 219 s. • Göç, Mevlüt Süleymanh, ' Çev.: Seyfettin Altaylı, 1990. ' ötükenyay., 203 s. I rim Esgeroğlu, 1993'te bir konferans için geldiği Ankara'dan, birgünlüğüne, Istanbul'a uzanan bir yolculuğa çıkar. Kerim'in bu yolculuğu, bir bakıma, iç- sel yolculuğa da dönüşür. Rastlaştıkla- n, yüzleştikleriyle ülkesine, çocukluk ve gençlik günlerine uzanır. Burada be- liren yitiklik ve uzaklık duygusu onu iç- te, derinlerde bir sorgulayışa yöneltir.. Azeri aydınırun kendi 'Ban'sıyla yüz- leşmesi kimlik sorgulayışıyla birlikte, ülkesindeki değişimin neden/niçinle- rini irdelemeye yöneltir onu. Işte tüm bu sorgulayış, karşılaştırma; toplum- daki çözülmenin nedenlerine bakışı içe- rir. Anlatının temeldeki çıkış noktala- nndan biridir bu. Anar; toplumunu, in- sanının dünyasını tanımlamaz asla. Bir türyol güzergâhlan çızer; içteki ve dış- taki yolculuk ıçın 'yol işareüeri' koyar. Anlatı kahramanı bu tür im'lerle geri- ye döner sık sık; hem kendisinin, hem de toplumunun belleğine. Bu tür çıka- nmlar, ammsayışlarla, yazar, aslında bizleri de o yolculuğun yoldaşı kılar. Ya- zann öne aldığı birey, onun gerçekliği- dir işte bu güzergâhlara kapı açtıran. Bellek kutusu "Neyazık ki, bazen Türkiye'de Azeri aydınlannı, onlann bütûn zamanlarda değişmez kişiliklerine göre değil, yalanlara, boş laflanna göre değerlendiriyoriar. Birbirimizi iyi tanımamak, insanlanmızı iyi tammamamn sonucudur" (Anar, Ağustos 2000} Okurken altı çizilenler "Eğer süründüğün hayatta olup bitenler hafizasından silinip atılacaksa, unutulup yitecekse, bu, hayatın sürmediğinin kanıtıdır. Yeniden hayata başlamalısın, sıfirdan. Bu başlı başına başka bir konu. YoUuktan başlayıpyoklukta biten birşey. Yeniden bu anlamsız konuya girişmek? Değer mi kiç? Değmez, bizyaşadtk gördük" (s.86) Yol'u, yol izleğini seven yazarlar- dandır, Anar. Bugünü anlatırken, dün'e; dün'e uzanırken de onun ötesine yöne- lir. Bireyi, bilinçlilik dunımuyla, hem o an yaşayıp tanık olduklanna baktınr; hem bunlann çağnştırdıklanyla o kat- mansal zamanın an'larına döndürür. Burada da yer yer içkonuşma, bilinça- kışı teknığınden yararlanır. Buluşma anlannın yazan Buluşma, buluşturma an'lannın ya- zandır, Anar. Kerim'i, Bolu Dağı'ndan Şuşa'ya götüren bir yaprağın ıslaklığı: dönüp hayatın anlamım kavramamıza da kapı arahyor. Bilinç kapılanm yok- lamamıza, yaşadığımız yerin ve öte- mizde olanlann kavramlmasuıa bir ışık çakıyor adeta. Yer, insan, olay, anlam içeren anım- sayışlardaki o geçişlerde, içinde "dam- la damla, burcu burcu" canlanan renk- lerin coğraryasına döner, Kerim. Hoca- lı'da yaşanan bir trajedinin ezincinde- dir o an. Gerçekleşen tstanbul düşünün aralığından oraya uzanır. Geldiği coğ- rafyanın kültür ve yaşama ortamına ka- rdışını adım adım izleriz o içteki ve dış- taki yolculukta. Babasının anlattıklanyla tanıdığı düş- lerinın kenti tstanbul'a adım atmışür ar- tık. tlk anımsayışlarda, babasından bel- leğinde kalan izlere döner. Aramızda- ki yakınlığın uzaklığm varoluş nokta- lanna. Anılar, amştırmalar arasında bir git-gel'i yaşar. Bu anımsayışlar kimli- ğini tanımaya/tanımlamaya yöneliktir biraz da. Yer yer hesaplaşmaya, özeleş- tıriye, buruk bir özleme dönüşür. Aze- ri aydının ikilemiyle birlikte; kapah dö- nemde yaşadığı trajedinin, savrulmala- nn boyutlan sergilenir. Yazar, burada, kimlik tartışmalannın anlamı/anlam- sızlığı üzerinde dunırken siyasal deği- şim rüzgârlannın insanlan hangi uçla- ra getirdiğini de ironik biçimde yansı- tır. Örneğin; her dönemin adamı olan Çopur Cabbar ile çözülmenin nimetle- rine tünerek gününü gün eden bir 'ay- dın' tiplemesi, Sedyar.. Anar'ın, 'uzunöykü' olarak nitelen- dirilen anlatısının katmansal bir boyu- tu var. Öykünün anlatı düzleminde yol/yolculuk, özlenen/düşlenen kente ulaşma serüveni vardır. Kahramanın sürekli git-gel'i, belleğin bilinç kapıla- nna yapılan bir yolculuktur aslında. Kerim'in bilincinden geçenler; hem ki- şisel tarihine, hem ülkesine, hem de Türkiye'ye dönük izler/anılar/izlenim- ler getirir. Anar, inandıncı bir aydın tipi çizer. Azeri toplumundaki değişim dönemle- rini yansıtan (Kerim, 65 yaşmda, 1935 doğumludur), çekilen sıkıntılann ne- den/niçinlerine dönük belirlemeleri ya- pan, yer yer tarihe ve dönemlere bilinç kapılan açan; saf, kirlenmemiş, etik de- ğerleriyle ayakta durmaya çalışan; 'ye- ni dünya düzenı'nin alaborasmda, bi- riktirdiği değerlerle hayata tutunmaya çalışan biridir, Kerim. Duygulu, içli, müziği seven, edebiyaü bilen; bir da- lın kıpırtısına duyguyla bakabilen; Şu- şa'nın düşüşünün kaygısını, sızısını her an içinin derinliklerinde hisseden; iç- tiği bir ayranın tadıyla Laçin'e, Mürsel Dayı ile tammaya çalıştığı Istisu'nundo- ğasına dönen: her bir kıpırtıda yurdu- nun haritasında dolaşan; bulunduğu 'yer' ile 'öte yer'in uzak/yakın yanla- nnı anlamaya çalışan biridir. Azerbaycan gerçeği Anar, topluma, insana bakarken; bel- leğin, ait olunan yer'in, kimlik değiş- melerinin geçişlerini ustalıkla gösterir. Işte, Kerim, onun bu gösterme im'ınin ana motifidir. Birçok şeyin hem yansı- ma odağı, hem de yansıtma bilincidir. Onun bilincinden geçenlere öylesine yakın, öylesine de uzak durduğumuz Azerbaycan gerçeğine uzanınz. Yazı- lan tarihin dönemeçlerine, çözülen in- saruntrajedisine. Bütün çözülmelere, al- tüst oluşlara, değer yitimlerine karşı; umudun, annmanın, değerlerin simge- si olarak öne çıkar, Kerim. Umutla geldiği kentte yüzüne kapa- nan kapı; düşlerinın yıkmtısında yaşa- dığı yürek çöküntüsü.. burada rastlaş- tıklan ise, ona, "geçenömrûnözkmrni yaşanr. Yunus Ernre'nin dizeleriyle yüz- leşmesi, ortak bilinç noktalannda bu- luşturmustur, onu. Yitirme, kavuşma, bu- luşma duygusunun anlamına sanlmış; yerin ve yersizliğin, umudun ve umut- suzluğun kederine düşmüştür bu kent- te. Geçmişle gelecek arasındaki yola buradan bakar. Gördükleri, tanıklıkla- n kırgınlığının yol ızleri olmuştur ade- ta. Sürüklendiği otel odası ise, ölümün soğuk yüzunü sunar, onâ. ^* Anar, bu uzunöyküsünde, bir insan- hk durumunu yansıtırken; adeta, bizle- rin de Azeri toplumuna, insanına dönüp nasıl bakmamız gereküğini bir kez da- ha hatırlatıyor. Yazar, ait olduğu coğ- rafyanm bütün renklerini bir oya gibi işleyerek çağdaş bir romans yazıyor. Öyle ki, kitabm adının da ötesinde an- lamlar içeren bir romanstır bu. Benzet- melerin, anıştırmalann, mesellerin süs- lediği bir romans. Anar, hem uzak hem yakın yerlerin noktalannı koyarak; bizi, bir başka yol- culuğa çıkanyor. Her iki toplumu da iyi tanıyan bir aydının, usta bir edebiyat- çının bakışıyla hem de. Onu okurken, bir kez daha şunu görüyorsunuz; bir edebiyatçı için düşünsel arka planın ne anlama geldiğini... iyi bir edebiyatçı kavrayıcı bakışıyla toplum-insan gerçek- liği yansıtüurken, bunu pekişririci bir öğe olarak anlatımına ağdırması..Başan- dan öte, derin anlamlar içeriyor. Gogol'ün ironisi. Çehov'un hüznü, Thomas Mann ın denn düşünsel düze- yi ile bezeli bir romans sunuyor bizle- re, Anar. Azerilerin ulusal şairi Resul Rıza'mn oğlu Anar Rızayev'e bir kez daha aramıza hoş geldin, dıyorum. Biyografîsini yazan Keith Sagar'a hediye ettiği şiirden elde edilecek gelir Kanser Vakfl'na bağışlanacak. Ted Hughes'un şiiri müzayedede Kfiltfir Servisi - Ünlü Ingiliz şa- ir Ted Hughes'ın kendi el yazısı ile kaleme aldığı, daha önce herhan- gibir yerde yayımlanmamış bir şi- iri Londra'da gerçekleştirilecek bir müzayede ile satışa sunuluyor. Işin en ilginç yanı, şiirden elde edilecek gelirin Kanserle Mücadele Vak- fi'na bağışlanacak olması. Ted Hug- hes iki yıl önce bağırsak kanserin- den yaşamını yitirmişti. Ünlü şairin biyografisini yazan Keith Sagar'a şairin kendisi tara- findan yaklaşık 20 yıl önce verilen şiir, 'KnaveofChıbs' adım taşıyor. Mitoloji kahramanı Hercules'ü ko- nu alan, 12 dizeden oluşan şiirde Hercules'ün kansı ve Zeus'un kı- n olan Hebe'yi de ironik bir bi- çimde ele alıyor. ' Ted Hughes, Keith Sagar'a bu şiiri 1979 yılında, Devon'daki evi- ni ziyarete gittiği zaman vermiş. Şiiri, evi tam terk etmek üzereyken Keith Sagar'a uzatan Hughes, bu yapronm günün birinde ölümüne ne- den olan hastalık için müzayedede satılacağını bikniyordu şüphesiz. Sagar, şiiri okuduğunda çok şa- şırdığını ıfade ediyor. "Tedbanabu şiiri uzatn ve saklamamı söyiedL Sonratekbir kelimeekledi: 'Bu sa- dece küçük bir şıır'" Bu yılm başında ünlü şairin bir çikolata kâğıdımn üzerine yazdığı bir başka şiir açık arttırmada 575 pounddan alıcı buhnuştu, ancak Kanser Vakfi yetkilileri Sagar'a ve- rilen şiirin en az bin pound edece- ğini düşünüyor. Keith Sagar, daha önce aynı ad- lı bir şiirin yayımlandığını fakat kendisine verilen bu şiirin diğerle- rinden farbnın 'koraik' olduğunu ve şairin karakteristik özellikleri- ni yansıttığını ifade ediyor. Ingiliz şairin ölümünden önce, Euripides'in 'Akestis* adlı yapıtın- dan uyarladığı bir oyun üzerinde ça- hşıyordu. Oyun hâlâ çeşitli kentler- de sahneleniyor. 22 Kasım'da Ro- yal College'da düzenlenecek olan müzayedede aynca. JK Rovvling imzalı Harry Potter serisinden 'GobietofFlre'veMaeveBmcny'in 'ScarietFeather'ı da satışa sunula- cak. TUBA Hizmet Odülü Nermi Uygur'a verildiKühür Servisi - Türkiye Bilimler Akade- misi'nin (TÜBA) Türkiye'de bilim alanla- rmda emeği geçenleri onurlandırmak ama- cıyla verdiği hizmet ödülü bu yıl deneme- ci Nermi Uygur'a verildi. Ödülün, "Türkiye'de felsefenin kurum- saHaşmasmdaönemlibirrolmnaması,Türk- çenin felsefe dili olarak gelişmesine katkı sagJaması, eğitim, diL, kültür alanlarmdaki çahşmalan ile seçkin bir yere sahip ohnası, üniversitelerimizde felsefe dersi veren çok sayıda öğretim elemam yetiştirmiş olması nedeniyle" verildiği açıklandı. Çağdaş edebiyatımızda deneme yazarlı- ğınm donıklanndan biri olarak tanınan Ner- mi Uygur, Galatasaray Lisesi Latince Bö- lümü'nden sonra Istanbul Üniversitesi Fel- sefe Bölümü'nü bitirdi. Aynı bölümde 1952'de doktor, 1954'te doçent, 1964'te de profesör oldu. 1992'de emekli olana dek bu kurumda çalışan Nermi Uygur, Ahnanya'da konuk öğretim üyesi olarak bulundu. Fran- sa ve tngiltere'de araştırmalar yaptı, çeşitli ödüller aldı. Yapıtlannda felsefe, dil, eğitim ve kültüre bir bütün olarak yer veren Ner- mi Uygur, insanı bir toplum, tarih ve kültür varlığı olarak konu edindi. Bilimsel çalış- malannı, bir edebiyatçı gibi gerçekleştirdi. Denemeleriyle çağdaş edebiyatımızuı baş- ta gelen yazarlanndan biri oldu. Odül töreninde, "BağnazhktanUzakDfl- Bakmn" başlıkh bir konuşma yapan Ner- Felsefenin kurumsallaşmasını sağladı. mi Uygur, dil serüvenini "düe bağhhkla, anadiümio hizmetinde, anadflimden derte- yebfleceğinı özferle örgûlenen bir serirven" olarak niteledi. Bütün Yapıtlan'nın yayımı Yapı Kredi Yayınlan'nca sürdürülen Nermi Uygur'un bu diziden bugüne dek yayımlanmış yapıt- lan şunlar: Denemen' Denemesiz, Tadı Damağnnda, Felsefenin Çağnsı, Kuram-Eylem Bağlamı, KültürKııranu, Başka Sevgisi, Salknnlar,Di- 6n Gücü,Güneşk, Bunatandan Yaşama Kûl- türü, Yaşama Feisefesi, Edmund Husserl'de Baskasmm Ben'i Sonınu, tçi Dışrjia Ban'nm Köbüra, tnsan Ayıgnrfan Edebiyat, Dipten Gelen. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Sanatta Çıplaktan Korkanlar... 'En Ünlü Ressamlann, Heykeltıraşlann ve Mi- maıiann Yaşamlan' başlıklı eseriyle sanat tari- hine ilk sanat tarihçisi olarak geçen Giorgio Vasari (1511 -1576), anılan eserinin dizayna iliş- kin bölümünün bir yerinde şöyle der "Ama her şeyin ötesinde, yapılacak en iyi şey erkekleri ve kadınlan nü'ye bakarak çizmek, böylece de tor- so'nun, bacaklann, kollann ve dizlehn kaslan- nı, altlarındaki kemiklehe birlikte, sürekli olarak belleğe geçirmektir..." Vasari, eserinin Michelangelo'ya ayırdığı bö- lümünde de bu büyük ustayı ötekilerden daha büyük kılan nedenler arasında, nü'lerinin nere- deyse erişilmesi olanaksız yetkinliğini sayar. Plastik sanatlarda "nü" diye anılan çıplak in- san bedeni, ta antikçağ Yunan sanatından bu yana sanatın bir yandan doğallığını, öte yandan da yetkinlik düzeyini gösteren bir simge olarak sayılmıştır. Başta Michelangelo olmak üzere, Rönesans'ın hemen bütün büyük ustalannın nü çalışmaları- na verdikleri önem ise, insan bedeni en doğal haliyle tanınmadan o bedene yakıştınlacak her duruşun ve konumun yapaylığın damgasını ta- şımaya yargılı olduğu saptamasıdır. Ne var ki bu saptamanın gerçekliğine karşın sanat, hemen her çağda çıplaklığı müstehcen- likle kanştıranlann ve aslında türlü hurafelerin et- kisiyle kendi bedenlerine kendi çıplaklıkların- dan utanacak kadar yabancılaşmış olanlann tepkilerine de hedef olmuştur. Michelangelo'yu, Vatikan'daki Sistina Şape- li'ndeki "MahşerGünü'freskindeki çıplak ftgür- leri yüzünden karşılaştığı suçlamalardan ancak sanat âşığı Papa X. Leo kurtarabilmiştir. Yirminci yüzyılın en büyük ressamlanndan Egon Schiele'nin nü'leri de müstehcenlik suç- lamasıyla karşılaşmıştır. Bütün bu suçlamalara gerekçe olarak genel- likle din ve dinin buyrukları gösterilmiştir. Oysa hiçbir dinin kitabında, insana kendi bedenini tanımasını yasaklayan bir kural ya- zılı değildir. Başka deyişle, antikçağ Yunan fel- sefesinin ünlü "Kendini tanı!" ilkesi, hiçbir din tarafından yadsınmamış ve mahkûm edilmemiş- tir. Sanatta nü, sanatsal düzlemde insanı en iyi ve en doğal biçimde betimleme çabasından başkaca bir amaca hizmet etmez. Sanatta çıp- laklıktan korkanlara gelince, onlar, maskesiz gerçeklerin tümünden korkanlardır. Bu korku- nun temelinde, gerçeği olduğu gibi değil, fakat kendi işlerine geldiği gibi gösterme çabalannın çıplaklık yüzünden başansızlığa uğrayabilece- ği kaygısı yatar. Evet, sanat nü'leri yüzünden tarihi boyunca suçlamalaria ve saldırılarta karşılaşmıştır; ama öte yandan yine sanat, bütün bu suçlamalara ve saldınlara tarihi boyunca yenik düşmemiş- tir. Sanatı bir milletin hayat damarı sayacak ka- dar önemsemiş olan Mustafa Kemal'in cum- huriyetinde sanat eğitimi veren, üstelik de üni- versite çatısı altında yer alan kurumlardaki çıp- lak modetlerin saldınya uğramalan, Mustafa Ke- mal'in ardından onun mirasını gerçek anlamda sahiplenmede kimi yanlış adımlann atılmış ol- duğunun en belirgin göstergelerinden biridir. Geleceğin sanatçılan olan öğrencilerin insan bedeninin çıplaklığı ile karşılaşmalannı sakınca- lı bulmak, onlann kafalarını düzmece günahlar- la doldurmak, böylece de gerçekler karşısında hurafelerie körieşmiş kuşaklar yetiştirmek ça- basıyla eşanlamlıdır. Baleye karşı olan zihniyet ile, bu saldınlann ar- dındaki zihniyet aynıdır. Bir kez daha ve vurgulayarak yineleyelim: Sa- nat karşısında duyulan bu korku, aslında ger- çek karşısında duyulan korkunun ta kendisidir. "Gerçek hakkında ne biliyorsunuz?" "Gerçeğin hiçbir yalana benzemediğini bili- yorum." Sanat tarihinin sayfalannda, sanatın gerçeği- ni sürekli yenilgiye uğratabilmiş bir yalana hiç rastlayamıyoruz! e-posta: ahmet cemalC" superonline.com acem20@hotmail.com BUGUN • BABYLON'da Fuji Film Music Week-Ends- Latin Explosion etkinliği içinde saat 22.00'de Sierra Maestra konseri gerçekleşecek. (292 73 68) • BİLGİ ÜNtVERStTESİ nde 'Bilgi'de Sinema' etkinliğinde saat 18.00'de MikeNicbob ın 'The Graduate' adlı fümi izlenebilir/276 22 22) • SABANCI CENTER'da saat 20.00'de Akbank Oda Orkestrası 'Virtüoz Oda Orkestrası 1!' adlı konserını verecek.(252 35 00) • ALKAZAR SÎNEMASIA SALONU'nda saat 14.00 ve 19.00'da 'Uzun SessizBk' saat 16.30'da 'GûneşSokağı' ve saat 21 30da, 'BeşinciMûhûr' izlenebilir. (293 24 66) • ALKAZAR StNEMASI AVRUPA SALONU'nda saat 14.00'te 'Merhamet Yülan', saat 16.30'da 'Bir Dönemin Sonu', saat 21,30'da 'Yemin' fılmi gösterilecek. (293 24 66) • TÜRSAK'ta saat 14.00 ve 19.00'da 'Sevgisizbgin Şartası', saat 16.30 ve 21.30'da 'General Sutter' filmleri yer alacak. (251 67 70) • AKM'de saat 19.00'da 'Balkan Balkan' adlı film izlenebilir. (251 56 00) • GOETHE ENSTtTÜSÜ'nde saat 15.00'te 'Theresienstadt Bir Kaphcaya Benzivor', saat 17.00'de 'Wisconsin Ölüm Yolculuğu', saat 19.00'da 'Kör Budalalar Arasında' filmleri gösterilecek. (249 20 09) • FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZt'nde saat 17.00'de 'Cem'in Odunculan', saat 19.00'da 'Ona Çirkin Kral Derlerdi' fıhnleri izlenebilir. (244 44 95)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle