Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 KASIM 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
İ \jM\ kultur@cumhuriyet.com.tr 15
HAYATIN ÖTE YAKASI FERİDUN ANDAÇ
Uzağı yakm kdan bir yazar: Anar
• Anar topluma, insana
bakarken; belleğin, ait
olunan yer'in, kimlik
değişmelerinin geçişlerini
ustalıkla gösteriyor.
'Sıraselviler'de Bir Otel
Odası' adlı kitabıyla, Azeri
toplumunu tanıtıyor bize.
Anar (Resuloğlu Rızayev, 1938),
çağdaş Azerbaycan edebiyatının önde
gelen yazarlanndandır. Öykü, roman-
lannın yanı sıra oyun ve senaryolar yaz-
mış, yapıtlan birçok yabancı dile de
çevrilmiş biri. Biz, onu, AkLiman ro-
manıyla tanıdık. Kendimize bu denli
yakın bulduğumuz bir toplumun ede-
biyannın çok uzağında olduğumuz ger-
çek.
Çözülme, dışa açılma sonrasında
Azeri toplumunu bize en iyi tanıta-
cak/anlatacak olan edebiyatına da ye-
terince ilgi gösterdiğimiz söylenemez.
Gene de; Elçin, Anar, Mevlüt Süley-
manb gibi yazarlann yapıtlannın dili-
mize kazandınlması önemli bir adım-
dı.
Bugün Beş Katlı Binamn Altmcı Ka-
tı adıyla yenı basımı yapılan Ak Li-
man, Azeri toplumunun 196O'lı yılla-
nndan bir kesit sunuyor. Anar, toplu-
mun kendi ıçtndekı çözülme sürecını di-
le getirirken; farklı kesimlerden kesit-
ler alarak, o dinamığin boyutlannı gös-
tenneye çalışıyor. Dolayısıyla toplu-
mun geçırdığı değişim sürecinde bire-
yin konumunu sorguluyor.
Anar'ın anlatımındaki yoğunluk, us-
taca kurduğu diyaloglarla belirir. Özel-
likle bireylerin dünyalannı bu diyalog-
larla yansıtırken, iç konuşma ve geriye
dönüşlerle de ilişkilerini daha canlı kı-
lan bir anlatımı yeğliyor. özellikle çe-
virmen Nemet'in dünyası ekseninde, sı-
radan gibi görünen yaşamlann arka pla-
nını bu git-gel ıçinde yansıtır. Nemet'le
Süreyya'nın evlilikleri, geldikleri durum;
'neşriyat'ta birarada çalıştığı insanlar-
la üişkileri, onlann gerçeklikleri toplu-
mun profilini yansıtmada temel eksen
alınan boyutlardır. Tehmine. Mehmed
Nesir, Dadaş, Zaur, Mürsüd hem ya-
şam gerçeklıklen hem de dıle getirılen
öyküleriyle romanın belirgin karakter-
leri olarak öne çıkarlar.
Çalışma ortamı, ınsan ilişkilerinin
düzeyi, yaşanılan aşklar, largınlıklar,
bağlıhklar.Romanda, bir yanıyla iz-
leksel olarak bunlar öne çıkarken; öte
yanıyla da Azeri toplumunun gerçek-
liği gözler önüne serilir.
•••
Sıraselvilerde Bir Otel Odası, Anar'ın
bugünlerde yayınlanan uzunöyküsü.
Derin anlamlar yüklü bu yapıt, denile-
bilir ki; bir başına bıle, Azeri toplumu-
nu tammaya, o değişim dönemeçlerini
görebilmeye yetiyor.
Anar, bu kısa anlatısında bize, bir yol
ve ölüm öyküsü anlatarak çağdaş bir tra-
jedinin boyutlanış durumlarını gösteri-
yor. "Yeni dünya düzeni" dediğimiz ol-
gunun bir yafta gibi toplumlann boy-
nuna geçirilmesini, bununla yaşamlan
altüst oluşun savurduğu bireyin traje-
dısi.
Bilinen, çok eski bir izlektir ölüm,
ölüm sannsı ve yol, yolculuk.
Işte Anar, bu izleklerden yola çıka-
rak; o değişimin sürüklediği bir insa-
nın öyküsünü anlatıyor. Ama onun öy-
küsü bir toplumun dününün ve bugü-
niinün öyküsüdür aslında.
Filoloji anlambilim doktoru olan Ke-
Şair Resul Rıza'nın oğhı Anar (Resuloğlu Rızayev), çağdaş Azerbaycan edebiyatının önde gelen yazarlanndan.
Okuma önermelerl
• Sıraselviler 'de Bir Otel
Odası, Anar, Çev.: tldeniz
Kurtulan, 2000, Everest Yav.
94 s.
• AkLiman, Anar, Çev.;
lldeniz Kurtulan, 1991,
Simavi Yay., 158 s.; yeni
basımı: Everest Yay., 2000,
250 s.
• Şuşa 'ya Sis Çöktü, Elçin,
Çev.: tldeniz Kurtulan,
2000, Everest Yay., 176 s.
• Mahmut ve Meryem,
Elçin, Çev.: tldeniz
Kurtulan, 1994, Kültür
Bak. Yay., 219 s.
• Göç, Mevlüt Süleymanh,
' Çev.: Seyfettin Altaylı, 1990.
' ötükenyay., 203 s.
I
rim Esgeroğlu, 1993'te bir konferans
için geldiği Ankara'dan, birgünlüğüne,
Istanbul'a uzanan bir yolculuğa çıkar.
Kerim'in bu yolculuğu, bir bakıma, iç-
sel yolculuğa da dönüşür. Rastlaştıkla-
n, yüzleştikleriyle ülkesine, çocukluk
ve gençlik günlerine uzanır. Burada be-
liren yitiklik ve uzaklık duygusu onu iç-
te, derinlerde bir sorgulayışa yöneltir..
Azeri aydınırun kendi 'Ban'sıyla yüz-
leşmesi kimlik sorgulayışıyla birlikte,
ülkesindeki değişimin neden/niçinle-
rini irdelemeye yöneltir onu. Işte tüm
bu sorgulayış, karşılaştırma; toplum-
daki çözülmenin nedenlerine bakışı içe-
rir.
Anlatının temeldeki çıkış noktala-
nndan biridir bu. Anar; toplumunu, in-
sanının dünyasını tanımlamaz asla. Bir
türyol güzergâhlan çızer; içteki ve dış-
taki yolculuk ıçın 'yol işareüeri' koyar.
Anlatı kahramanı bu tür im'lerle geri-
ye döner sık sık; hem kendisinin, hem
de toplumunun belleğine. Bu tür çıka-
nmlar, ammsayışlarla, yazar, aslında
bizleri de o yolculuğun yoldaşı kılar. Ya-
zann öne aldığı birey, onun gerçekliği-
dir işte bu güzergâhlara kapı açtıran.
Bellek kutusu
"Neyazık ki, bazen Türkiye'de Azeri
aydınlannı, onlann bütûn zamanlarda
değişmez kişiliklerine göre değil, yalanlara,
boş laflanna göre değerlendiriyoriar.
Birbirimizi iyi tanımamak, insanlanmızı
iyi tammamamn sonucudur" (Anar,
Ağustos 2000}
Okurken altı çizilenler
"Eğer süründüğün hayatta olup bitenler
hafizasından silinip atılacaksa, unutulup
yitecekse, bu, hayatın sürmediğinin
kanıtıdır. Yeniden hayata başlamalısın,
sıfirdan. Bu başlı başına başka bir konu.
YoUuktan başlayıpyoklukta biten birşey.
Yeniden bu anlamsız konuya girişmek?
Değer mi kiç? Değmez, bizyaşadtk
gördük" (s.86)
Yol'u, yol izleğini seven yazarlar-
dandır, Anar. Bugünü anlatırken, dün'e;
dün'e uzanırken de onun ötesine yöne-
lir. Bireyi, bilinçlilik dunımuyla, hem
o an yaşayıp tanık olduklanna baktınr;
hem bunlann çağnştırdıklanyla o kat-
mansal zamanın an'larına döndürür.
Burada da yer yer içkonuşma, bilinça-
kışı teknığınden yararlanır.
Buluşma anlannın yazan
Buluşma, buluşturma an'lannın ya-
zandır, Anar. Kerim'i, Bolu Dağı'ndan
Şuşa'ya götüren bir yaprağın ıslaklığı:
dönüp hayatın anlamım kavramamıza
da kapı arahyor. Bilinç kapılanm yok-
lamamıza, yaşadığımız yerin ve öte-
mizde olanlann kavramlmasuıa bir ışık
çakıyor adeta.
Yer, insan, olay, anlam içeren anım-
sayışlardaki o geçişlerde, içinde "dam-
la damla, burcu burcu" canlanan renk-
lerin coğraryasına döner, Kerim. Hoca-
lı'da yaşanan bir trajedinin ezincinde-
dir o an. Gerçekleşen tstanbul düşünün
aralığından oraya uzanır. Geldiği coğ-
rafyanın kültür ve yaşama ortamına ka-
rdışını adım adım izleriz o içteki ve dış-
taki yolculukta.
Babasının anlattıklanyla tanıdığı düş-
lerinın kenti tstanbul'a adım atmışür ar-
tık. tlk anımsayışlarda, babasından bel-
leğinde kalan izlere döner. Aramızda-
ki yakınlığın uzaklığm varoluş nokta-
lanna. Anılar, amştırmalar arasında bir
git-gel'i yaşar. Bu anımsayışlar kimli-
ğini tanımaya/tanımlamaya yöneliktir
biraz da. Yer yer hesaplaşmaya, özeleş-
tıriye, buruk bir özleme dönüşür. Aze-
ri aydının ikilemiyle birlikte; kapah dö-
nemde yaşadığı trajedinin, savrulmala-
nn boyutlan sergilenir. Yazar, burada,
kimlik tartışmalannın anlamı/anlam-
sızlığı üzerinde dunırken siyasal deği-
şim rüzgârlannın insanlan hangi uçla-
ra getirdiğini de ironik biçimde yansı-
tır. Örneğin; her dönemin adamı olan
Çopur Cabbar ile çözülmenin nimetle-
rine tünerek gününü gün eden bir 'ay-
dın' tiplemesi, Sedyar..
Anar'ın, 'uzunöykü' olarak nitelen-
dirilen anlatısının katmansal bir boyu-
tu var. Öykünün anlatı düzleminde
yol/yolculuk, özlenen/düşlenen kente
ulaşma serüveni vardır. Kahramanın
sürekli git-gel'i, belleğin bilinç kapıla-
nna yapılan bir yolculuktur aslında.
Kerim'in bilincinden geçenler; hem ki-
şisel tarihine, hem ülkesine, hem de
Türkiye'ye dönük izler/anılar/izlenim-
ler getirir.
Anar, inandıncı bir aydın tipi çizer.
Azeri toplumundaki değişim dönemle-
rini yansıtan (Kerim, 65 yaşmda, 1935
doğumludur), çekilen sıkıntılann ne-
den/niçinlerine dönük belirlemeleri ya-
pan, yer yer tarihe ve dönemlere bilinç
kapılan açan; saf, kirlenmemiş, etik de-
ğerleriyle ayakta durmaya çalışan; 'ye-
ni dünya düzenı'nin alaborasmda, bi-
riktirdiği değerlerle hayata tutunmaya
çalışan biridir, Kerim. Duygulu, içli,
müziği seven, edebiyaü bilen; bir da-
lın kıpırtısına duyguyla bakabilen; Şu-
şa'nın düşüşünün kaygısını, sızısını her
an içinin derinliklerinde hisseden; iç-
tiği bir ayranın tadıyla Laçin'e, Mürsel
Dayı ile tammaya çalıştığı Istisu'nundo-
ğasına dönen: her bir kıpırtıda yurdu-
nun haritasında dolaşan; bulunduğu
'yer' ile 'öte yer'in uzak/yakın yanla-
nnı anlamaya çalışan biridir.
Azerbaycan gerçeği
Anar, topluma, insana bakarken; bel-
leğin, ait olunan yer'in, kimlik değiş-
melerinin geçişlerini ustalıkla gösterir.
Işte, Kerim, onun bu gösterme im'ınin
ana motifidir. Birçok şeyin hem yansı-
ma odağı, hem de yansıtma bilincidir.
Onun bilincinden geçenlere öylesine
yakın, öylesine de uzak durduğumuz
Azerbaycan gerçeğine uzanınz. Yazı-
lan tarihin dönemeçlerine, çözülen in-
saruntrajedisine. Bütün çözülmelere, al-
tüst oluşlara, değer yitimlerine karşı;
umudun, annmanın, değerlerin simge-
si olarak öne çıkar, Kerim.
Umutla geldiği kentte yüzüne kapa-
nan kapı; düşlerinın yıkmtısında yaşa-
dığı yürek çöküntüsü.. burada rastlaş-
tıklan ise, ona, "geçenömrûnözkmrni
yaşanr. Yunus Ernre'nin dizeleriyle yüz-
leşmesi, ortak bilinç noktalannda bu-
luşturmustur, onu. Yitirme, kavuşma, bu-
luşma duygusunun anlamına sanlmış;
yerin ve yersizliğin, umudun ve umut-
suzluğun kederine düşmüştür bu kent-
te. Geçmişle gelecek arasındaki yola
buradan bakar. Gördükleri, tanıklıkla-
n kırgınlığının yol ızleri olmuştur ade-
ta. Sürüklendiği otel odası ise, ölümün
soğuk yüzunü sunar, onâ. ^*
Anar, bu uzunöyküsünde, bir insan-
hk durumunu yansıtırken; adeta, bizle-
rin de Azeri toplumuna, insanına dönüp
nasıl bakmamız gereküğini bir kez da-
ha hatırlatıyor. Yazar, ait olduğu coğ-
rafyanm bütün renklerini bir oya gibi
işleyerek çağdaş bir romans yazıyor.
Öyle ki, kitabm adının da ötesinde an-
lamlar içeren bir romanstır bu. Benzet-
melerin, anıştırmalann, mesellerin süs-
lediği bir romans.
Anar, hem uzak hem yakın yerlerin
noktalannı koyarak; bizi, bir başka yol-
culuğa çıkanyor. Her iki toplumu da iyi
tanıyan bir aydının, usta bir edebiyat-
çının bakışıyla hem de. Onu okurken,
bir kez daha şunu görüyorsunuz; bir
edebiyatçı için düşünsel arka planın ne
anlama geldiğini... iyi bir edebiyatçı
kavrayıcı bakışıyla toplum-insan gerçek-
liği yansıtüurken, bunu pekişririci bir öğe
olarak anlatımına ağdırması..Başan-
dan öte, derin anlamlar içeriyor.
Gogol'ün ironisi. Çehov'un hüznü,
Thomas Mann ın denn düşünsel düze-
yi ile bezeli bir romans sunuyor bizle-
re, Anar. Azerilerin ulusal şairi Resul
Rıza'mn oğlu Anar Rızayev'e bir kez
daha aramıza hoş geldin, dıyorum.
Biyografîsini yazan Keith Sagar'a hediye ettiği şiirden elde edilecek gelir Kanser Vakfl'na bağışlanacak.
Ted Hughes'un şiiri müzayedede
Kfiltfir Servisi - Ünlü Ingiliz şa-
ir Ted Hughes'ın kendi el yazısı ile
kaleme aldığı, daha önce herhan-
gibir yerde yayımlanmamış bir şi-
iri Londra'da gerçekleştirilecek bir
müzayede ile satışa sunuluyor. Işin
en ilginç yanı, şiirden elde edilecek
gelirin Kanserle Mücadele Vak-
fi'na bağışlanacak olması. Ted Hug-
hes iki yıl önce bağırsak kanserin-
den yaşamını yitirmişti.
Ünlü şairin biyografisini yazan
Keith Sagar'a şairin kendisi tara-
findan yaklaşık 20 yıl önce verilen
şiir, 'KnaveofChıbs' adım taşıyor.
Mitoloji kahramanı Hercules'ü ko-
nu alan, 12 dizeden oluşan şiirde
Hercules'ün kansı ve Zeus'un kı-
n olan Hebe'yi de ironik bir bi-
çimde ele alıyor. '
Ted Hughes, Keith Sagar'a bu
şiiri 1979 yılında, Devon'daki evi-
ni ziyarete gittiği zaman vermiş.
Şiiri, evi tam terk etmek üzereyken
Keith Sagar'a uzatan Hughes, bu
yapronm günün birinde ölümüne ne-
den olan hastalık için müzayedede
satılacağını bikniyordu şüphesiz.
Sagar, şiiri okuduğunda çok şa-
şırdığını ıfade ediyor. "Tedbanabu
şiiri uzatn ve saklamamı söyiedL
Sonratekbir kelimeekledi: 'Bu sa-
dece küçük bir şıır'"
Bu yılm başında ünlü şairin bir
çikolata kâğıdımn üzerine yazdığı
bir başka şiir açık arttırmada 575
pounddan alıcı buhnuştu, ancak
Kanser Vakfi yetkilileri Sagar'a ve-
rilen şiirin en az bin pound edece-
ğini düşünüyor.
Keith Sagar, daha önce aynı ad-
lı bir şiirin yayımlandığını fakat
kendisine verilen bu şiirin diğerle-
rinden farbnın 'koraik' olduğunu
ve şairin karakteristik özellikleri-
ni yansıttığını ifade ediyor.
Ingiliz şairin ölümünden önce,
Euripides'in 'Akestis* adlı yapıtın-
dan uyarladığı bir oyun üzerinde ça-
hşıyordu. Oyun hâlâ çeşitli kentler-
de sahneleniyor. 22 Kasım'da Ro-
yal College'da düzenlenecek olan
müzayedede aynca. JK Rovvling
imzalı Harry Potter serisinden
'GobietofFlre'veMaeveBmcny'in
'ScarietFeather'ı da satışa sunula-
cak.
TUBA Hizmet Odülü
Nermi Uygur'a verildiKühür Servisi - Türkiye Bilimler Akade-
misi'nin (TÜBA) Türkiye'de bilim alanla-
rmda emeği geçenleri onurlandırmak ama-
cıyla verdiği hizmet ödülü bu yıl deneme-
ci Nermi Uygur'a verildi.
Ödülün, "Türkiye'de felsefenin kurum-
saHaşmasmdaönemlibirrolmnaması,Türk-
çenin felsefe dili olarak gelişmesine katkı
sagJaması, eğitim, diL, kültür alanlarmdaki
çahşmalan ile seçkin bir yere sahip ohnası,
üniversitelerimizde felsefe dersi veren çok
sayıda öğretim elemam yetiştirmiş olması
nedeniyle" verildiği açıklandı.
Çağdaş edebiyatımızda deneme yazarlı-
ğınm donıklanndan biri olarak tanınan Ner-
mi Uygur, Galatasaray Lisesi Latince Bö-
lümü'nden sonra Istanbul Üniversitesi Fel-
sefe Bölümü'nü bitirdi. Aynı bölümde
1952'de doktor, 1954'te doçent, 1964'te de
profesör oldu. 1992'de emekli olana dek bu
kurumda çalışan Nermi Uygur, Ahnanya'da
konuk öğretim üyesi olarak bulundu. Fran-
sa ve tngiltere'de araştırmalar yaptı, çeşitli
ödüller aldı. Yapıtlannda felsefe, dil, eğitim
ve kültüre bir bütün olarak yer veren Ner-
mi Uygur, insanı bir toplum, tarih ve kültür
varlığı olarak konu edindi. Bilimsel çalış-
malannı, bir edebiyatçı gibi gerçekleştirdi.
Denemeleriyle çağdaş edebiyatımızuı baş-
ta gelen yazarlanndan biri oldu.
Odül töreninde, "BağnazhktanUzakDfl-
Bakmn" başlıkh bir konuşma yapan Ner-
Felsefenin kurumsallaşmasını sağladı.
mi Uygur, dil serüvenini "düe bağhhkla,
anadiümio hizmetinde, anadflimden derte-
yebfleceğinı özferle örgûlenen bir serirven"
olarak niteledi.
Bütün Yapıtlan'nın yayımı Yapı Kredi
Yayınlan'nca sürdürülen Nermi Uygur'un
bu diziden bugüne dek yayımlanmış yapıt-
lan şunlar:
Denemen' Denemesiz, Tadı Damağnnda,
Felsefenin Çağnsı, Kuram-Eylem Bağlamı,
KültürKııranu, Başka Sevgisi, Salknnlar,Di-
6n Gücü,Güneşk, Bunatandan Yaşama Kûl-
türü, Yaşama Feisefesi, Edmund Husserl'de
Baskasmm Ben'i Sonınu, tçi Dışrjia Ban'nm
Köbüra, tnsan Ayıgnrfan Edebiyat, Dipten
Gelen.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Sanatta Çıplaktan
Korkanlar...
'En Ünlü Ressamlann, Heykeltıraşlann ve Mi-
maıiann Yaşamlan' başlıklı eseriyle sanat tari-
hine ilk sanat tarihçisi olarak geçen Giorgio
Vasari (1511 -1576), anılan eserinin dizayna iliş-
kin bölümünün bir yerinde şöyle der "Ama her
şeyin ötesinde, yapılacak en iyi şey erkekleri ve
kadınlan nü'ye bakarak çizmek, böylece de tor-
so'nun, bacaklann, kollann ve dizlehn kaslan-
nı, altlarındaki kemiklehe birlikte, sürekli olarak
belleğe geçirmektir..."
Vasari, eserinin Michelangelo'ya ayırdığı bö-
lümünde de bu büyük ustayı ötekilerden daha
büyük kılan nedenler arasında, nü'lerinin nere-
deyse erişilmesi olanaksız yetkinliğini sayar.
Plastik sanatlarda "nü" diye anılan çıplak in-
san bedeni, ta antikçağ Yunan sanatından bu
yana sanatın bir yandan doğallığını, öte yandan
da yetkinlik düzeyini gösteren bir simge olarak
sayılmıştır.
Başta Michelangelo olmak üzere, Rönesans'ın
hemen bütün büyük ustalannın nü çalışmaları-
na verdikleri önem ise, insan bedeni en doğal
haliyle tanınmadan o bedene yakıştınlacak her
duruşun ve konumun yapaylığın damgasını ta-
şımaya yargılı olduğu saptamasıdır.
Ne var ki bu saptamanın gerçekliğine karşın
sanat, hemen her çağda çıplaklığı müstehcen-
likle kanştıranlann ve aslında türlü hurafelerin et-
kisiyle kendi bedenlerine kendi çıplaklıkların-
dan utanacak kadar yabancılaşmış olanlann
tepkilerine de hedef olmuştur.
Michelangelo'yu, Vatikan'daki Sistina Şape-
li'ndeki "MahşerGünü'freskindeki çıplak ftgür-
leri yüzünden karşılaştığı suçlamalardan ancak
sanat âşığı Papa X. Leo kurtarabilmiştir.
Yirminci yüzyılın en büyük ressamlanndan
Egon Schiele'nin nü'leri de müstehcenlik suç-
lamasıyla karşılaşmıştır.
Bütün bu suçlamalara gerekçe olarak genel-
likle din ve dinin buyrukları gösterilmiştir.
Oysa hiçbir dinin kitabında, insana kendi
bedenini tanımasını yasaklayan bir kural ya-
zılı değildir. Başka deyişle, antikçağ Yunan fel-
sefesinin ünlü "Kendini tanı!" ilkesi, hiçbir din
tarafından yadsınmamış ve mahkûm edilmemiş-
tir.
Sanatta nü, sanatsal düzlemde insanı en iyi
ve en doğal biçimde betimleme çabasından
başkaca bir amaca hizmet etmez. Sanatta çıp-
laklıktan korkanlara gelince, onlar, maskesiz
gerçeklerin tümünden korkanlardır. Bu korku-
nun temelinde, gerçeği olduğu gibi değil, fakat
kendi işlerine geldiği gibi gösterme çabalannın
çıplaklık yüzünden başansızlığa uğrayabilece-
ği kaygısı yatar.
Evet, sanat nü'leri yüzünden tarihi boyunca
suçlamalaria ve saldırılarta karşılaşmıştır; ama
öte yandan yine sanat, bütün bu suçlamalara
ve saldınlara tarihi boyunca yenik düşmemiş-
tir.
Sanatı bir milletin hayat damarı sayacak ka-
dar önemsemiş olan Mustafa Kemal'in cum-
huriyetinde sanat eğitimi veren, üstelik de üni-
versite çatısı altında yer alan kurumlardaki çıp-
lak modetlerin saldınya uğramalan, Mustafa Ke-
mal'in ardından onun mirasını gerçek anlamda
sahiplenmede kimi yanlış adımlann atılmış ol-
duğunun en belirgin göstergelerinden biridir.
Geleceğin sanatçılan olan öğrencilerin insan
bedeninin çıplaklığı ile karşılaşmalannı sakınca-
lı bulmak, onlann kafalarını düzmece günahlar-
la doldurmak, böylece de gerçekler karşısında
hurafelerie körieşmiş kuşaklar yetiştirmek ça-
basıyla eşanlamlıdır.
Baleye karşı olan zihniyet ile, bu saldınlann ar-
dındaki zihniyet aynıdır.
Bir kez daha ve vurgulayarak yineleyelim: Sa-
nat karşısında duyulan bu korku, aslında ger-
çek karşısında duyulan korkunun ta kendisidir.
"Gerçek hakkında ne biliyorsunuz?"
"Gerçeğin hiçbir yalana benzemediğini bili-
yorum."
Sanat tarihinin sayfalannda, sanatın gerçeği-
ni sürekli yenilgiye uğratabilmiş bir yalana hiç
rastlayamıyoruz!
e-posta: ahmet cemalC" superonline.com
acem20@hotmail.com
BUGUN
• BABYLON'da Fuji Film Music Week-Ends-
Latin Explosion etkinliği içinde saat 22.00'de
Sierra Maestra konseri gerçekleşecek.
(292 73 68)
• BİLGİ ÜNtVERStTESİ nde 'Bilgi'de Sinema'
etkinliğinde saat 18.00'de MikeNicbob ın 'The
Graduate' adlı fümi izlenebilir/276 22 22)
• SABANCI CENTER'da saat 20.00'de Akbank
Oda Orkestrası 'Virtüoz Oda Orkestrası 1!' adlı
konserını verecek.(252 35 00)
• ALKAZAR SÎNEMASIA SALONU'nda saat
14.00 ve 19.00'da 'Uzun SessizBk' saat 16.30'da
'GûneşSokağı' ve saat 21 30da, 'BeşinciMûhûr'
izlenebilir. (293 24 66)
• ALKAZAR StNEMASI AVRUPA
SALONU'nda saat 14.00'te 'Merhamet Yülan',
saat 16.30'da 'Bir Dönemin Sonu', saat 21,30'da
'Yemin' fılmi gösterilecek. (293 24 66)
• TÜRSAK'ta saat 14.00 ve 19.00'da
'Sevgisizbgin Şartası', saat 16.30 ve 21.30'da
'General Sutter' filmleri yer alacak. (251 67 70)
• AKM'de saat 19.00'da 'Balkan Balkan' adlı
film izlenebilir. (251 56 00)
• GOETHE ENSTtTÜSÜ'nde saat 15.00'te
'Theresienstadt Bir Kaphcaya Benzivor', saat
17.00'de 'Wisconsin Ölüm Yolculuğu', saat
19.00'da 'Kör Budalalar Arasında' filmleri
gösterilecek. (249 20 09)
• FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZt'nde saat
17.00'de 'Cem'in Odunculan', saat 19.00'da
'Ona Çirkin Kral Derlerdi' fıhnleri izlenebilir.
(244 44 95)