Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3EKİM2000SAU
O L A Y L A R V E G O R L J Ş L E R olay.gogjs@cumhuriyet.com.tr
Cumhuriyet, Uygarlık, Sanat
HÜSeyİn AKBULUT Kültür Bakanhğı Müsteşar Yardımcısı
C
umhuriyetin kuruluşu mamız açısından da yararlı olacaktır.
ıle bırlikte kültür sa-
nat alanında yaşanan
yoğun kurumlaşma
düşüncesi dikkat çeki-
cidır. Özellikle savaş-
tan yeni çıkmış yorgun-yoksul ülke-
de müzik sanatı alanında atılan ilk •
adımlar şaşırtıcı görünebilir. Bu adım-
lardan ılki, 1924 yılında kurulan Mu-
sikı Muallim Mektebi'nin açılışıdır.
Ankara'da çağdaş anlamda müzik eği-
timinin yapılması amacıyla kurulan
okul, cumhuriyet ile kurulan ilk yük-
jsekokuldur ve konservatuvann ilk adı-
'mıdır. Yine aynı yıl bir saray toplulu-
-ğu olan Mızıkaı Hümayun'un Anka-
-ja'ya nakledildiğmi ve orkestranın
-Cumhurbaşkanlığı'na bağlandığını
-görüyoruz. 1925 yılındaise müzik ve
"plastik sanatlar alanında yetiştinlmek
'"fızere Avrupa'ya ilk öğrenciler gönde-
' H'yor. Kuşkusuz yıne bunda dıkkati
'^fceken; ogûnün yoksul Ankarası ve son
; 'derece cdız bir devlet bütçesi ile bu ka-
J.tarlann alınmasıdır.
Yaşanan tarihsel süreci uzunca ya-
'zarak okuyucuyu sıkmak ıstemiyo-
rum. Özetlemekgerekirse 1926 yılın-
da Darül Elhan'ın konservatuvara dö-
''hüştürülmesi, yine aynı yıl genç Tür-
Jdye Cumhuriyeti'ni tanıtmak için ge-
n
pü ile CumhurbaşkanJiğı Senfoni Or-
Jcestrası'yla Karadenız, Akdeniz'deki
Jiman kentlennde gerçekleştirilen ve
_,üç ay süren bir konserturnesi, 1932'de
..Halkevleri'ninaçılması, 1934 yılında
Jvlilli Musıki ve Temsil Akademisi'nin
kurulması, 1935 yılında ünlü Alman
bestecı Paul Hintemith'ın Ankara'ya
,davet edilmesi ve 1936 yılında kuru-
,lan Ankara Devlet Konservatuvan,
.atılan adımlann en önemlileridır.
s Burada, 1934 yılında yaşanan bir
•"•.olayı anlatmak, gerek ilginç öyküsü ge-
-Tekse cumhuriyetin kuruluşunu gerçek-
leştirenlerin düşünce dünyasmı anla-
Yıl 1934. Iran Şahı Türkiye'yi ziya-
ret edecektir. Atatürk. Şah'uı ziyare-
ti sırasında Ankara'da temsil edilmek
üzere bir opera hazırlanmasını ister.
Eseri hazırlamak ûzere Avrupa'daki
öğreniminden dönen genç bestecimiz
Ahmet Adnan Saygun'u görevlendi-
nr. Operanu. librettosu ile kendisi de
ilgilenir. Konu, Firdevsi'nin Şehna-
mesı'ndeki Feridun efsanesidir. Feri-
dun'un ikiz çocuklan doğar. Tur ve
Iraç. Kötülük tannsı bunlan yaşam
boyu birbirinden ayınr ve düşmanlaş-
tınr. Yıllar sonra bir araya gelir kar-
deşler. Uzun savaşlardan sonra banş
dönemi gelmiştir. Tur'dan Türkler.
fraç'tan îranlılar doğmuştur.
Iran Şahı'na Türkiye'yi ziyaretinde,
Türkiye ıle tran'ın dost olduklannı
müzilde anlatma düşüncesi, kuşku-
suz Atatürk'ün müzik sanatımn anla-
tım gücünün üstünlüğune inanmasın-
dan kaynaklanıyordu. Ancak ondan
daha da önemlisi, Doğu'dan gelen bir
konuğunu "opera" gibi çağdaş bir sa-
nat gösterisı ile ağırlaması düşünce-
sidir. Bununla Atatürk, cumhunyetin
yaşam tarzmı, bunun çağdaş boyutu-
nu da ortaya koyuyor. Opera gibi tüm
sanat dallannın birleşiminden oluşan
zor bir sanat olaymı, o günkü Türki-
ye koşullannda gerçekleştirebilme fîk-
ri ıse bugün bir mucize olarak düşü-
nülüyor. Bu öykü 1934 yılında gerçek-
leştirilen ilk fürk operası, "Ozsoy"un
öyküsüdür.
Cumhuriyetin kuruluşundan hemen
sonra yokluklara karşın sanat alanın-
da atılan bu adımlan, her alandaki bü-
yük gereksinimlere karşın bu alanda-
ki öncelikleri neye bağlamahyız. Bu-
nu yüce Atatürk'ün yalnızca müzik
ve sanata olan sevgisine bağlayama-
yız. Kuşkusuz, o müziği çok sevıyor,
hatta müziksiz yaşamın olamayaca-
ğını düşünüyordu. Atatürk'ün 1925
yılında Izmir'de söyledikJeri bunu
olanca açıklığıyla ortaya koyuyor.
"Hayatmusilddir.Musiki ile alakas ol-
mayan mahlukat insan değildir. Mu-
sikisiz hayat zaten mevcut değüdir."
Müziğe olan sevginin ötesinde Ata-
türk, müzik sanatına çok önem veri-
yor. Bu alandaki atılımlan "bır dev-
rim hareketi" olarak görüyor. Müzik
alamnda gerçekleştirilen değişikliği
her alandaki yenileşmede ölçü olarak
ahyor. 1934'te Türkiye Büyük Millet
Meclisi'ni açış konuşmasında "Bir
uhısun yeni değişikhğinde ölçü, musi-
Idde değişikliği akbilmesi, kavrayabü-
mesidir" özdeyişiyle bunu açıkça or-
taya koyuyor.
Kuşkusuz bu alandaki atılımlann
esas anlamı, cumhuriyetin kuruluşun-
daki çağdaş ve evrensel ilkelere daya-
lı rasyonel düşünce sistemidir. Diğer
biranlatımla, cumhunyetin gerçek an-
lamı, düşüncede devrimdir. Bu neden-
le de "insan" temel unsur olarak alın-
mıştır.
Müzik ve sanat alanındaki atılımlar
ve bu alandaki yoğun kurumlaşma ise
düşünce sistenüni değiştiren ve gelış-
tiren, onu aklın ve bilimin ışığında
çağdaşlığa, evrenselliğe taşıyan un-
sur olarak düşünülmüştür. Sanat ku-
rumlanmız Türkiye Cumhuriyeti 'nin
kuruluşunda, bu anlayış ile birer yapı
taşı olarak yer aldılar.
Uygarlık tarihindeki gelişme ile sa-
nat alanındaki gelişmeyi aynı paralel-
de göriiyoruz. Çoksesli müzik, Röne-
sans'la başlamıştır. Müzikteki çok-
seslilik, yasaklar dayatan tek seslili-
ğe ve kilise müziğine başkaldındır.
Çoksesli müzik ve sanat, aydınlanma
felsefesi ile aristokrasinin egemenli-
ğinden çıkmış, geniş halk kesimleri-
ne yansımıştır. Müzik ve sahne sanat-
lan alanında cumhunyetin kuruluşu ile
yaşanan "çağdaşlaşma-halkla bütün-
İeşme-uluslararası açıhm" evreleri,
uygarlık tarihindeki gelişimin Türki-
ye'de yaşanan sonuçlandır.
Türkiye bugün opera ve balesi, sen-
foni orkestralan, tiyatrolan, konserva-
tuvan ve müzik eğitimi veren fakül-
teleri ile sanat alanında uygar dünya-
nın bir parçasıdır. Bu alanda Avru-
pa'nın doğusunda son duraktır. Bizim
doğumuzda Kore ve Japonya'ya ka-
dar (Türk cumhuriyetlerini saymazsak)
senfonik orkestralar, opera ve bale ku-
rumlaşmış değildir. Yine Türkiye, ope-
ra vebalesini, senfoni orkestralannı ku-
rumlaştıran tek Islam ülkesidir. Sanat
alanındaki bu varlık ve günümüzde
bu etkinliklere gösterilen kitlesel ilgi,
kuşkusuz cumhunyetin başansıdır.
Yaşadığımız dönemde Kültür Bakan-
Uğımızın girişimi ve yoğun çabalan ile
açüma karan alınan beş yeni opera-
bale müdürlüğu (Samsun, Antalya,
Gaziantep, Van, Sıvas), Bursa Devlet
Senfoni Orkestrası, Antalya Devlet
Opera ve Balesi, Antalya Devlet Sen-
foni Orkestrası ve yeni tiyatrolar; sa-
nat alanındaki kurumlaşmada yeni-
den atılan çok önemli adımlardır.
Kültür yaşamımızı zenginJeşOrecek
yeni sanat kurumlanmızın hizmete
girmesi için bir yandan hazırlık yapı-
hrken bir yandan da mevcut kurum-
lanmızın çağdaş bir işleyişe kavuştu-
rulması gerekmektedir. Sanat kurum-
lanmız ile ilgıli yasalann yürürlüğe gi-
riş tarihleri üzerinden yaklaşık yanm
yüzyıl geçmiştir.
Geçen buzaman diliminde dünya de-
ğişmiştir. Türkiyemiz sosyal-kültürel
değişimler, gelişmeler yaşamış, ülke-
mizin sanat ve sanatçı potansiyeli bü-
yümüştür. Sanata olan talep artmıştır.
Sanat kurumlanmıznı mevcut yapı-
lanma biçimi ise ihtiyaca cevap ver-
mekten uzak kalmışür. Kaldı ki dev-
let senfoni orkestralanmızın, korola-
nmızın yasalan bile bulunmamakta-
dır.
Gelişkin ülkelerde sanat kurumla-
nnın başansı üretkenlikle ölçülür. Ku-
rumlanmızın mevcut yapılanmasın-
da ise üretkenlik ve başan özendiril-
memektedir. Bir sanatçıyabaşlangıç-
ta verilen konum; üretken, başanlı ol-
sun veya olmasın değışmemektedır. Bu
yapı, başanda ve üretkenlikfe eşit ol-
mayanlan eşit duruma getirmekte
önemli tıkanıklık yaşatmaktadır.
Kurumlanmızın mevcut yapılan-
masında, sanatçının fiziksel olanakla-
n da göz ardı ediknektedir. tnsan se-
si yaşlanır. însan bedeni yaşlanır. Fi-
ziksel ve artistik olanaklann önemli ol-
duğu bu dallarda, mevcut yapılanma-
da sorunlar yaşanmaktadır.
Bu yapılanma sanata aykındır, sa-
natsal gelişime aykındır. Sanatın bir
"yanş" olduğu gerçeğini örtmekte-
dir. Kuşkusuz Türk sanat yaşamına
yıllarca emek vermiş sanatçılanmı-
zın bu tıkanmadan sorumlu tutulma-
sı yanlış olacaktır. Tıkanmanın nede-
ni mevcut yapılanmadır.
Müzik ve sahne sanatlan kurumla-
nmızda süregelen mevcut yapılanma-
nın değiştirilerek kurumlann çağdaş
bir işlerliğe kavuşturulması zorunlu-
luk haline gekniştir. Yeni yapılanma-
da vazgeçilmez üç temel öğe sanat
yaşamımıza önemli soluk getirecek-
tir.
• Kurumlann daha verimli olmala-
nnı sağlayacak, daha çok sanat üret-
melerini özendirecek bir sistem oluş-
turmak.
• Kurumlann işleyişinde sanatsal ya-
nş ortamını hazırlayarak kurumlann
ve sanatçılann sanatsal yükselişine
yeni olanaklar getirmek.
• Kurumlann, siyasal iktidarlann
değişiminden etkilenmeyen, kendı
özel işleyiş ve yaratıcılığına dayanan
bir yapılanma içerisinde bulunmala-
nnı sağlamak.
Bu üç temel özellik üzerinde yük-
selecek yeni kültür ve sanat hareketi
ile müzik ve sahne sanatlan kurum-
lanmız, cumhuriyetin kuruluş maya-
sı olan çağdaşlaşma, halka ulaşma ve
evrenselleşme düşüncesine de büyük
güç katacaktır.
;Yargıtay Başkanı'nın Yargı Yılı Açış Konuşması
İsmaİl DOĞANAY£i/b Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Başkam
Y
argıtay Başka-
nı'nın buyılki açış
konuşması, yargı-
nın bir sürü sorunlan bir
yana itilerek, tamamen si-
^^asal ağırlıklı ve hatta 1.5
yıl sonra emekli olunca
saflanna kaülacağını şim-
diden kuvvetle tahmin et-
tiğimiz bir siyasal parti-
nin "güncelleştirdiğr ko-
nulann ağırlıkta olduğu
bir konuşmadan öteye ge-
çememiştir. Geçen yılki
konuşmasında "gayrüneş-
ru" olduğunu ilan ve id-
dia ettiği 1982 Anayasa-
sı'nı her nasılsa bu defa,
sadece "özürlü doğmuş
bir anayasa" olarak değer-
lendirmiş ve bu arada Fa-
iiilet Partisi'nih -hele şu
son günlerde- ısrarla değiş-
tirilmesini istediği Türk
Ceza Kanunu'nun 312/f.2
hükmünün. "çağdışı ve
adalete aykm" bir hüküm
olduğunu (açış konuşma-
sı s. 42) ileri sürmüş bu-
lunmaktadır. Bızce, bu ile-
ri sünnenin altında, başta
Anayasa Mahkemesi kara-
n ile kapatılmış olan Re-
fah Partisı Genel Başkanı
NecmettinErbakan olmak
üzere, aynı parti ileri ge-
lenlennden başka bir kısım
kişilerle, bu parti dışından
olup aynı madde hükmü ile
mahkûm olan basın men-
suplannın bu mahkûmi-
yetlerinı "adakte açkın''
birer mahkûmiyet sayarak
312 / f.2 hükmünün he-
men ve hiç zaman kaybet-
meden değiştirihnesi ge-
rektiği isteği, bizde "özel
bir amaca yöneiik" bir is-
tek kanısını uyandırmış
bulunmaktadır. Oysa biz-
ce,TCK'nin312.madde-
si hükmü, anayasamızın
3. maddesinde yer alan,
"Tûrkiye Devteti, ûlkesi ve
mfllethİebölünmezbirbu-
tûndûr" hükmünün bır te-
minatı olup milh sırurlan-
mız içerisındeki ülkemi-
zin bütünlüğünü ve onun
bölünmezliğini koruyan
bir hükümdür. "Misâk-ı
miffi" suıırlan içerisinde-
ki ülkemizin bütünlüğü-
nü koruyan böyle bir hük-
mün değiştirilmesini iste-
yen Yargıtay Başkanı'nuı
bu ısteğine, Türkiye Baro-
lar Bırliği Başkanı Prof.
Dr. Eralp Ozgen, ülkemiz-
de "irtica tehükesinin de-
vam ettiğinive şeriatdüze-
ni kurmak isteyenlerin var-
hğını ve TCK'nin 312.
maddesi hükmünün, bu
düzeninözfcmini çekenkr
için bir propaganda araa
olarakkuDanıknğını" -ay-
nı salonda ve aynı anda-
beürtip cevaplandırmış ol-
ması, bizim için bir tesel-
li kaynağı olmuştur.
"Yargıtay Kanonu"na
göre birinci başkanın "Ad-
MYi Apş Koauşmaa" met-
ni, tören yapılmadan ön-
ce "Yargıtay Başkanlar
Kurulu" bilgisine sunul-
ması ve onlann görüşleri-
nin ahnması, söz konusu
yasa (m. 59) gereği oidu-
ğu halde -geçen yıl oldu-
ğu gibi- bu yıl da bu yasa
hükmüne uyulmadığı ve
hatta yıllardan beri konuş-
ma metinleri '^Yargrtay Ya-
ym Müdûriüğû" tarafm-
dan bastınldığı halde, bu
yıl, bu müdürlüğün dahi
"devre dışı" bu^kıhnası
suretiyle herkesten "giz-
B" tutulan konuşma met-
ninin, 6 Eylül2000tarihin-
den önce sağ basma sızdı-
nldığı, o basında yer alan
"Selçuk ders verecek!.."
başlıklı yazı ile 26 Ağus-
tos 2000 tarihli Milliyet
gazetesınin "tzmirBüyük
EfesOteü"nde yapılan bir
toplantı ile ılgili ve Enver
Çağlar adlı bir muhabirin
Yargıtay Başkanı 'na atfen,
"Çalar saati beklemeye-
Km!-" başlıklı haberinden
anlaşıunaktadn-. Bu baş-
lık, Selçuk'un açılış ko-
nuşmasının 28. sayfasın-
da aynen yer ahnış bulun-
maktadır.
Yargıtay Başkanı'nın bu
senekı konuşması, sağ ba-
sında geniş bir şekilde yer
ahnış ve hatta Zaman ga-
zetesinin 7 Eylül 2000 sa-
yısında Yargıtay Başkanı
Sami Selçuk ile Türk Ce-
za Kanunu'nun 312. mad-
desi hükmünün değiştiril-
mesi kanısını sık sık tek-
rarlayan Adalet Bakanı
Prof. Dr. Hikmet Sami
Türk'ü de kapsayan "tki
Sami hepsine bedeü_" baş-
lıklan altmda, konuşma
metni göklere çıkanhnış
bulunmaktadır. Bu arada,
Fazilet Partisi lideri Recai
Kutan ise Yargıtay Baş-
kanı'nın konuşmasmı,
"._tek kelime ile muhte-
şetndi coşku ile alktşladık,
bir hukukânminin (?) ko-
nuşması ancak bu kadar
güzd olur, biz onunkonuş-
masmmtiryakisöiz!-" söz-
leri ile değerlendirmekten
kendisini alamamıştır.
Bu konuşmamn üstün-
den epeyce zaman geçti
ve benim burada yapmak
istediğim eleştirilerin ço-
ğu basm ve yayın aracılı-
ğıyla kamuoyuna ulaştı-
nldı.
Son söz olarakşunu söy-
leyelim: Gelmiş geçmiş
çok değerli Yargıtay baş-
kanlan. Atatürk'ün de-
mokratik, laik Türkiye
Cumhuriyeti'nin aydınlı-
ğında yerlerini almışlar;
adaletm işleyişindeki ak-
sakhklan belirtmışler, hu-
kukun üstünlüğü ve hu-
kuk devleti anlayışını iç-
tenlikle vurgulamışlardır.
Sami Selçuk'un ise kim-
lerin yanında yer aldığı
açıkça ortaya çıkmakta-
dır.
Susurluk iktidanna, çetelere, infazlara, işkence
karşı olan Halkın Hukuk Bürosu Avukatı Zeki Rüz-
gar 15 yıl ceza aldı.
Tüm meslektaşlanmızı meslek onura için 4 Ekim
günü görülecek Yargıtay duruşmasma bekliyoruz.
(Bilgı için: 631 36 94 - 532 63 99)
HALKIN HUKUK BÜROSU
PENCERE
CHP'nin Kararı?..
Herkesin bildiği gibi bizde siyasal partileryu-
kandan aşağıya yapılanıyoriar.
En çarpıcı örnek:
DSP!..
Bülent Ecevrt bu tür particiliğin en başanlı
örneğini verdi.
Örgüt havar..
Ha yok!..
Eşi Rahşan Hanım'la birlikte DSP'nin mut-
lakegemeni Bülent Ecevit partisini iktidarata-
şıdı; milletvekillerini atadı; kendisi BaşbakanL
Öteki partiler bu modeli benimsediler.
DYP'deTansu Hanım'a karşı bir babayiğit çı-
kabilir mi!.. Çıller Oemirerin kurduğu partinin
başına bir oturdu, bir daha kimse yerinden kı-
mıldatamaz. DYP Çiller'den bu yana sürekli oy
yitiriyor; ama, genel başkan değişmiyor.
Bizde particilik yaşamı böyle!..
Mahkeme karanyla siyasal yaşamın dışına
düşmeseydi Necmettin Erbakan ömrü billah
partisinin tepesinde bağdaş kurup oturacaktı.
•
CHP'nin durumu değişik!..
Neden?..
Çünkü dedigi dedik öttürdüğü düdük bir li-
der olarak CHP'nin başında oturan Deniz Bay-
kal durumu idare edemedi, geçen seçimde
partisini Meclis dışına düşürdü.
Baykal'ı genel başkanlıktan "CHP'ye bağlı
olan seçmenler" düşürmüştü.
Halk CHP'yi uyarmıştı.
Ama nafile..
CHP'nin delege yapısındaki çoğunluk, halka
rağmen, yine Baykal'a döndü.
İlginç birsonuç!..
Siyasal bilimin laboratuvannda irdelenmesi ge-
reken birolay!..
CHP, Meclis dışına düşmesinin baş sorum-
lusu olan Genel Başkan'ı yeğleyerek öteki par-
tilerin modelini benımsediğini apaçık vurgula-
dı.
Ancak öteki partilerden biri Meclis dışına düş-
seydi, başansız lideri tekrar seçer miydi?..
Bu birsoru!..
•
lleride olacaklan nasıl kestirebiliriz?.. Türkiye'de
solun bölünmesinde büyük harcı bulunan Ece-
vit-Baykal ikilemi gündemden düşmeyecek;
belki daha da kızışacak; CHP içinde tartışma-
lı bir olguya dönüşen "Baykal olayı" solun bir-
leşmesine değil, daha da bölünmesine yöneiik
senaryolann şimdiden piyasaya sürülmesine
yol açtı.
Yalnız liderlere bağlı, demokrasiden yoksun
partiler, geleceğe doğru ne kadar sürebilirler?..
Küreselleşmenin şimdiden dünyada tohum-
ladığı muhalefet, Türkiye'de toplam yüzde 30'u
aşan solun kanatlarına yeterli rüzgârı ilende
sağladığı zaman, bölünme süreci daha da de-
rinleşirse, Türkiye'ye yazık olur.
ParJarnento içinde muhalefçt yok gibidir. Cum-
huriyet, medyadan farklı olarak, pariamento dı-
şı muhalefetin sesıni sayfalanna yansrtmayı sür-
dürecek; kişilerle bağıntısı olmayan birgazete-
cilik görevidir bu; Meclis'te ne yazık ki halkın
soluğu duyulmuyor.
ANKARA EKİN TİYATROSU
Ya/:rı dcricvut:
larukCU VT.V
; 2 EKİM BATMAN JPAO SALONU)
3 EKİM VAN (DEVLET TiYATROSU)
4 EKİM . AĞRI (KULTüR MERKEZfi
5 EKİM . KARS ÎKULTUR MERK€Zt)
6 EKİM ARTV1N flL 02EL IOARE)
7 EKİM AROAHAN (KULTUR VERKEZfi
8 EKİM EF52URUM (DEVLET TIYATROSU)
9 EKİM SIVAS'DEVlETTIYATROSUı
11/25 EKİM ANKARA GOSTERİLERI
27 EKİM ADANA {DEVLET T|YATR0SW
[ 28 EKİM ADANA^DEVlETTIYATROStlı
| 29 EKİM ADANA {DEVLET T
İYATROSU)
30 EKİM TARSUS (KULÎUR MERKE2;
31 EKİM TARSUS (KULTUR MERKEZİ)
1 KASIM MERStN (KULTUR MERKEZİ;
2 KASIM ISKENDERUN (BELEDİYE KULTUR MRK I
3 KASIM HATAY (KULTÜR MERKE2!)
[ 4 KASIM GAZiANTEP fBELEDIYE KULTUR MRK. i
5 KASIM KMARAŞ (KULTUR MERKE2İJ
i 6KAS/M -MAWTYA/KJl.Tl;RMERKEZt)
7 KASIM KAYSERİ (BELEDİYE ŞEHîR TiYATROSU)
8 KASIM - ÛRGUP ıKONGRE SALONU)
! 9 KASIM K!RŞ£H,R (KULTUR MERKEZI!
] ARAUK AYi
BOLU • DUZCE - KOCAELI • GEBZE - CORLU
LULESURGA2 - KIRKLARELt • 6DRNE - KEŞA.N
UZUNKOPRU - GELİBOLU • TEKIRDAG
2000 200İ TIYATROSEZOMGOSTERILERI
YAZAN
HASANÜYSAL
OüZE»«fytNve
Zi Rcl
ISVALKfEROZVEN