23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 EKİM 2000 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Anons Kütahya'nın Tavşanlı ilçesinde 12Ekim Perşembe günü saat 15.30 sulannda belediye hopariöründen bir anons yaptlıyor "Milliyetçi Hareket Partisi llçe Başkanlığı'ndan bildirilmiştir... Tavşanlılı olup Tavşanlı dışında görev yapan doktor ve sağlık personelinden Tavşanlı'da çalışmak jsteyenler, bir hafta içinde Milliyetçi Hareket Partisi llçe Başkanlığj'na müracaat ettikleri takdirde atamalan yapılacaktır. Duyurulur." Eektromk posta: denizsom©cumhuriyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Yeni vergiler geliyormuş.. "Nefes alma vergisi... Su îçme vergisi... Yolda yürûme veıgi$i!" odrum'da oturuyor Kaan Toker ve bir gün Shell'den benzin aldığı için verilen kupon- la Ericsson'un T10 modeli cep telefonu ka- zanıyor... Istenen belgeleri tamamlayıp baş- vuru adresine gidiyor; Turkcell'den cep telefonu hat- tı olduğu için amacı sadece telefonu aJmak, cihazı- nın modelini yenilemek. Fakat, "Olmaz" diyorlar "Siz bu telefonu Turkcell hattıyla kazandınız!" Kaan Toker, Ericsson markatelefonla, Turkcell te- lefon hattının farklı şeyler olduğunu, ikisini de aynı firmanın pazarlamasının bunlan birieştiremeyeceği- ni, Shell'in reklamlannda ve çekiliş kuponunda Turk- cell hattından söz edilmediğini anlatıyorsa da, "Ha- yır, bize verilen emir böyle, ya Turkcell'le hat söz- leşmesini imzalar ve yanında Ericsson telefonu alır- sınız ya da hiçbirini alamazsınız" diyorlar... Toker de, "Almıyorum" diyerek çıkıp gidiyor... Gidîyor ama işin peşini bırakmıyor... Piyango! Milli Piyango Idaresi'ne telefon ediyor, iigili bölü- me bağlıyoriar... llgili kişi, Shell'in dosyasını bulup çıkanyor; piyango başvurusunun cep telefonu ve te- lefon hattıyla yapıldığını söylüyor. Bunun üzerine Kaan Toker, Shell'in ilanlarında, afişlerinde ve çeki- liş kuponlannda bu durumdan hiç söz edilmediği- ni, dolayısıyla tüketicinin kandınldığını anlatıyor. llgili kişi şikâyetçi olabileceğini bildiriyor. Kaan To- ker de şikâyetçi oluyor. llgili kişi konuyla ilgilenecek- lerini söylüyor... Sonra biryakını akıl veriyor, "Git söz- leşmeyi imzala, telefonu alır almaz hattını iptal et- tirsin" diyor... Kaan Toker de aynen öyle yapıyor... Işlemler bitip Ericsson T10'u eline aldığı anda: - Hattı iptal ettirmek istiyorum! "Tabii ki efendim, ancak burada olmaz, Izmir'e gideceksiniz" diyorlar... Ya da iptal için noterden vekâlet vermesi gerektiğini söylüyorlar. Kaan Toker, Bodrum'dan kalkıp Izmir'e gidiyor... Turkcell'in ye- rini buluyor; öğleden önce sıra fişi alıp kuyruğa gi- riyor; saat 15.30 sulannda sırası geliyor: - Bu telefonun hattını iptal ettirmek istiyorum... - Tabii ki efendim ancak şimdi olmaz, ilk fatura çık- tıktan sonra iptal edebiliriz! - Böyle saçmalık olmaz, ilk fatura geldikten ve bir sürü vergiyi ödedikten sonra ikinci faturayı bekle de- meyeceğinizi nereden bileyim? - Kural böyle efendim... - Kim koyuyor bu kurallan? - Hukuk büromuz... - Hukuk bürosundan bir yetkiliyle görüşmek isti- yorum. - Tabii efendim, büromuz Istanbul'da, ne zaman isterseniz gidip görüşebilirsiniz... Şimdi lütfen, gü- venlik görevlilerimizin eşliğinde burayı terk edin! Klasik Çorum'da düzenlenen Genç Yorumcular Oda Müziği Yarışması'nda, jüri üyelerinin uçak biletlerini Çorum Belediye Başkanı Arif Ersoy'un karşılamak istediğini... KJasik Batı müziğinin ünlü isimleri için ödenecek bilet parasına "halk çöplükten ekmek toplarken, bu yanşma da neyin nesi oluyor" diye belediyede karşı çıkıldığını... Başkanın FP'li, karşı çıkanlann da CHP'li üyeleri olduğunu biliyor muydunuz? SESSÎZ SEDASIZ (!) NURÎKURTCEBE İranlı yurtdışına çıkışı Washington'da yayımlanan Iran Ti- mes gazetesinin haberinden öğreni- yoruz ki, Iran'da genç kızlara ülke dı- şında yüksek öğrenim hakkı koşullu olarak verilmek üzereymiş... Meclis'ten geçen yasaya göre bun- dan böyle en az bir "üniversite dere- cesi" olan bekar bayanlar, tek başla- nna ülke dışına çıkıp egitimlerine de- vam edebileceklermiş... Ancak yasanın yürürlüğe girmesi için "konsey"in onayından geç- mesi gerekiyormuş... Meclis'te 74 hayır oyuna kar- şılık 137 evet oyu ile kabul edilen ya- sanın, yabancı ülkelerde cinsler ara- sındaki yakınlığın İranlı kızların ahla- kını bozacağı gerekçesiyle veto edil- mesi bekleniyormuş... Mollalar, kızlann yurtdışında eğiti- me giderken yanlannda bir veli bulun- masını istiyormuş... •• w •• Şebinkarahisar'tfa türban özgürlüğü Giresun Şebinkarahisar'dan gelen haberlerden öğreniyoruz ki, imam ha- tip lisesindeki kız öğrenciler dersle-1 re türbanla girme ve bayrak törenine j türbanla katılma özgürlüklerini sonu- na kadar kullanmaya devam ediyor- lar. öğrenciler, okul müdürünün de desteğini alarak başlannı sıkı sıkıya ör- terken meslek yüksek okulu öğren- cileriyle sağlık kurumlanndaki ebe ve hemşireler de türbanlanndan as- la ödün vermiyoriar... Şebinkarahi- sar'da yakın bir gelecekte türbanın ye- rini kara çarşafın alması bekleniyor. Sosyal Devletten Çokuluslu Ulusal Üstii Şirkeflere Av. AHMET KEMAL ŞENPOLAT Kaçınılmaz olan, insanlık ta- rihinde bugünü yaratan ve ya- nnı yaratacak olanlann bulun- duğu ortamı kendi düşünsel dünyasına çıkarmak isteyen devrimci ve demokrat aydınlar sayesinde gerçekleştiğidir. 20. yüzyddan 21. yüzyıla gi- rerken geldiğimiz nokta, her ne kadar dünyanın birçok devle- tinde tam olarak uygulanmasa da, kamu hukukundaki nihai hedef gereğı sosyal devlet ger- çeğine ulaşma savaşımıdır. Di- ğer bir deyişle, devlet denilen soyut kavramın insanlığın mut- luluğu, sosyal refahı ve banşı için varolması gerçeği. Her ne kadar bugünün dünyası bir an- lamıyla lonia demokrasisi ve refahı içinde yaşarken, diğer büyük bir kısmı Âtina demok- rasisi yaşıyorsa da büyük ço- ğunluğun önünde kendilerine örnek alabilecekleri lonia ör- neğinin olması bir iyimserlik olabilir.. Ancak, refah statüsünden pek bir ödün vermek isteme- yen küçük bir azınlık ve ona bağlı olarak yaşayan dalkavuk ve yağcı takımı ve bunlan da yağlayan ve onların variığı ile pastadan pay almaya çalışan diğer alt hiyerarşik asalak grup- lann variığı lonia demokrasisi- ne gidecek yolda en büyük en- gekjir... Thomas Hobes'un "In- san insanın kurdudur" tezi de ışte bu aşamada acı bir şekil- de karşımıza çıkar. 21. yy'dan gün almaya baş- ladığımız bugünlerde sosyal devlet kavramının resmi söy- lemlerin ötesinde güncelliğini yi- tirdiğini görmekteyiz. Artık el- birliği içinde insanlık toplumsal düşünce ve örgütlenme aşama- sından çıkanlıp tek tek bireyler haline getirilmeye yönlendiril- mekte ve toplumsal refah ye- rine bireysel haz, bireysel tüke- tim ve bireysel tatmin noktala- rına doğru önlerine yol çizil- mektedir. Yani ürettiğinden da- ha fazla tüketip, tüketemeyen insanlara bencil insan psiko- lojisi gereği üstünlük komplek- si taslamak ve sonsuzda bite- cek bu yanşta hayatta kalma- yı başarabilmektir. Bu hayatla mücadele etme yarışı insanlı- ğa öylesine bir beyin yıkama metoduyla verilmektedir ki; ha- yatımızda bir zamanlar hiç ye- ri olmayan birtakım tüketim me- kanizmalan devreye sokulmak- tadır. Bundan yirmi otuzyıl ön- cesinin yaşam standartlannda kaç kişinin hayatında özel sağ- lık sigortası, özel okullar ya da ne bileyim, özel adalet kurum- ları (örneğin tahkim) bu kadar yoğun bir şekilde vardı? Gerçi yazının bu kısmında ki- mi liboşlar hemen devreye gi- rip "kuru devletçilik safsatalan ve CHP'nin bilmem kaç yıl ön- ceki devlet kurumlannı işletme senaryolan yine başlıyor" diye dudak bükebilirler, ama her- kesçe bilinen somut gerçeği de kimse gözardı edemez. Bir zamanlar babamın Emekli San- dığı'na sigorta priminin kesilme- si artık benim çocuğum için, dövize endeksli hayat sigorta- sı şeklinde bana dönecek ve- ya bir zamanlar devlet okulun- daki öğretmenleraynı zihniyet- le bu sefer özel okullarda yine bildikleri yalan yanlış Osmanlı tarihini anlatacaktır ya da aynı tipte hukukçular "özeUeştiril- miş" hukuk içinde karar vere- ceklerdir. Aslındafarklı olmayan, özünde aynı olan tüm bu iş- lemler için ortaya çıkan maddi artı değer özel şirketlere yöne- lecek ve zavallı devletten bu ayncalıklan almaya gelirken ka- pısında kul köle olan bu şirket- İer vergi vermeye ya da aldık- lan krediyi geri ödeme zamanı geldiği zaman ellerinden gelen tüm üçkâğıtçılıklan da yapa- caklardır. Dolayısıyla, Türkiye'de bu parti iktidara gelse daha iyi olur veya ABD'de şu başkan olur- sa istihdam yükselir, Iran'ı bu diktatör yönetince işler böyle olacak diye ileriye dönük yo- rumlarda bulunmak 21. yy'da artık safsatadır. Bu liderier ön- ceden Bilderberg gibi merkez- lerde alınan karar mekanizma- sını yerine getiren imza ma- kamlarıdır. Dünyayı yöneten güçler bu kişileri adeta satranç tahtasındaki piyonlar, kaleler, vezirler olarak isted'kleri doğ- rultulardayönetmekte, ekono- miyi (örneğin petrol fiyatlan), borsayı (örneğin iki yıl önceki Uzakdoğu krizi), savaşlan (ör- neğin Kuveyt'in işgal ettirilme- si), verilecek eğitimi (ömeğin ılımlı Islam ya da yeşil kuşaktez- leri) beliriemekte, bilinçsiz ve ör- gütsüz halklara bir afyon gibi futbol milliyetçiliği, kafatası mil- liyetçiliği ya da okumuş top- lum yerine okutulmuş toplum gibi kavramlan yeterli dozda verip narkoza sokmaktadırlar. Aslında bu yazıda özet ola- rak anlatılan belki George Or- weH'in 1984 adlı ütopik dünya- sına gidişat kadar olmasa da; gerçek, bildiğimiz klasik dev- let anlayışından dünyanın uzak- laştınldığı ve bir zamanlar Do- ğu ile Batı arasında devam eden soğuk savaşın Kuzey ile Güney, yani zengin ile yoksul arasında- ki sıcak savaşa doğru yavaş yavaş ilerlediğidir. Çokuluslu ulusal üstü şirketlerin iradesi hiç bir zaman yazının başında belirtilen insanlann mutluluğu- nu sağlama ya da refahını yük- seltici yönde olamaz. Tam ba- ğımsızlık ve Rousseau'nun an- latmak istediği 'halk egemen- liği' kavramlan, büyük serma- yenin düşmanıdır. Bilinçsizleş- tirilmiş ve okutulmuş yönetici- ler ve giderek tüm insanlık ya- vaş yavaş Pompei'nin Son Günleri'ne doğru ilerlemekte- dir. Kaçınılmaz son ise, çoku- luslu ulusal üstü şirketlerin ben- cil istemlerinin devam edece- ğidir... ta ki yeni bir Mustafa Kemal ve onun ideallerine sahip çıkan devrimci halklar gelene kadar... KİM KtME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak@turk.net ÇtZGtLtK KÂMİL MASARACI IIAKBİ SEMtH POROY semihpomy@yahoo.com TARİHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAN 18 Ekim Binkap MuStmfu K&nd, TRABLUSGARP SAİ/AŞIB/7TL 1912'0E BUGİİN, TKA8İMS&UIPSAVAÇt'H/ SONA BBOİ- KEN Ufl(OüCHY) ANTIAŞMASI İSVİÇHE'DE YAftLCH- OSMANLI TOPKAĞt OtAN BİN6A2İ Kf 7KABLUS&» (LİSYA), /7niy*Vb*fi'fA/ SALMZ/SINA U6#*M/ÇTT. MUSTAFA KBAMt V£ ENVER 8EYLBRİN DE */'* SÜBe KAT7LO/IOA& ÇA*PiŞMAtA/?,BAUCAAI SAIH- ŞIN/AJ BAŞIAM4S1YL* SOMA e/tİVOKOU- OSMANLI DeVLETİ,KaweTL£f>İNİ İKİYE A*tRMAM/*K İÇİN, tmLYA 'OAMBARtÇ İSTBMİŞTİ. SONUNM, TKA8- UJSGARP VE BİNGA2Î'Ye ÖZE&aJtC T*W/ve>/. BHt AULAMPA, /mLYA 8UAALA£t 8AHATÇA €i£ 6 Ş p , O*UA& OSMAAJU- LAK 'A SB/Sİ VE££CEKTİ. ANCAK, İ7M.YA Bu tCA- RARA ACLA PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU Çocuklar Üzerine H a Negüzeladlarkoymuşuzçocuklanmızabiz... Top-; rak, Ozan, Barış, Emek, Doğa, Kiraz, Dilan,- Zeynep... Geçen akşam onlardan birine, istanbul'daT, bir barda rastladığımda düşünmüştüm bunu... v Kendisi için hazırlanmış neşeli, coşkulu, kalabalık^ bir içki sofrasında dostlarına gülerek bir şeyler an j l > latyordu... Annesi Günöz, babası Demirtaş da ora- n daydılar. Masanın iki ucuna karşılıklı oturmuşlar,?' sevecen gözlerle oğullannı dinliyorlardı. i( C Türkiye'ye tam 19 yıldır gelememişti Ozan Cey-^ hun. "Kırmızıbültenle aranıyordu. Ama o, işleme-^ diği, işlemediğini bildiğimiz, ama birtürlü anlata--s madığımız, olmayan bir "suç" nedeniyle kendisi--' ni aratanlara, arayanlara inat, 19 yıl sonra, Atatürk", Havalimanı'nın "çok önemli kişiler"e özel, VIP ka-'^ pısından girmişti ülkesine... ;., "Bizim" çocuğumuzdu Ozan... "Onlann" çocuklarının otel lobilerinde adam' dövmekten hırsızlığa, hayalcilikten kokainciliğe^- kadar her türlü pisliğe bulaştıkları yıllarda, o, AI-;\ manya'da, Yeşiller Partisi'nde atıldığı siyasal ya-"' şamının basamaklarını tırmanıyordu koşarcası- •• na... Yurtdışına ayak basışının 18. yılında Avrupa Pariamentosu'na milletvekili seçildi. Emek iste-j. yen, kararlılık isteyen, direnç isteyen zor bir işti bu. <i Büyük bir başanydı. O, saygın bir Avrupa millet- vekili olarak, sözgelimi, Türkiye'nin Avrupa ile iliş- ^ kilerinde ortaya çıkan sorunlara kafa yorar, öneri- ler geliştirir, projeler üretırken, "onların" çocukla-*" n, "hangi bankayı nerede, ne zaman, nasıl soya-.\ nz"m planlannı yapıyorlardı!.. J • • • «3 Tuhaf bir ülkeydi bizim ülkemiz... Yan masadarv Ozan'a kadeh kaldınrken aklıma Kerem Görsev. ile Fazıl Say gelmişti... Biri cazın, öbürü klasik. müziğin, dünyaca ünlü piyano virtüözleriydi. Ya-, 1 şamlan tıpkı Demirtaş Ceyhun gibi gözaltılar, tu- -j tuklanmalar, yargılanmalar, cezaevleri, sürgünler-'' le geçen iki babanın, Doğan Görsev'in, Ahmet- Say'ın oğullarıydılar... Ne tuhaf bir ülkeydi bizim ülkemiz sahi... Tıp dünyasında bir "dâ/j/"olan Prof. Gazi Yaşargil de ' vatandaşlıktan atılmıştı zamanında. Dünyanın pe- ' şinde koştuğu, herkesin kucak açtığı bu ünlü be- yin cerrahı da yıllarca girememişti Türkiye'ye, tıp- kı Ozan Ceyhun gibi... Uzun yıllar sonra Anka-', ra'da Cumhurbaşkanı'nın elinden devletin 'Üstüri ( Hizmet Ödülü'nu alırken kimbilir aklından neler v geçmişti ünlü hocanın? Neler düşünmüştü? î • • • Bizleri, çocuklarımızı, "adam edeceğiz", "ken- dimize benzeteceğiz" diye ensemizde boza pişi- renler, dünyamızı dar edenler, neden kendi ço- cuklannı, kendi torunlannı, kendi yeğenlerini birtür- lü "adam" edemiyorlardı, "adam" edememişler- di?.. Gerçekten garipti... Bizim çocuklarımız ulusla- rarası platformlarda siyaset yapar, dünya konser- lerinde alkış alır, üniversitelerde matematik oku- turken, onlannkiler gece karanlıklannda banka ka- sası soyuyorlardı... Gerçekten çok ganpti... Ban- kalarımızı "adam etsinler" diye, ta Amerikalardan genç bankacı "prensler" getirmişler, getirdikleri bankacı "prensler" bile banka soyguncusu çıkmış- tı!.. Ama müthiş "vatansever" ve müthiş "milliyet- perver'diler... Bizleri yeterince "vatansever", ye- terince "milliyetperver" bulmadıklarından hapisle- re atmışlar, sürgünlereyollamışlar, çocuklanmızı ço- cuk yaşlannda demir parmaklıklarla, sürgün yol-, larıyla tanıştırmışlardı... Gerçekten çok garıpti..-, Ama sonunda bizimkiler "adam", onlannki "hırsız", "uğursuz" olmuştu... f Çok garipti gerçekten... Çok... Ama mutlak bir nedeni olmalıydı bu garipliğin... Mutlak nedenle- ri vardı... Acaba neydi bu neden? Neydi bu ne- denler? n Faks: 0212 - 723 84 97 ~ (e-posta: dkavukcuoglu@tuyap.com) BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3SOLDANSAĞA: 1/Memelılerde göğüs ve kafın boşluklannı birbırinden ayı- o ran, kas ve zar- lardan oluşmuş bölme.2/Bınek hayvanlannın sırtındakı otur- D malık... Bar- tın'ınbirılçesı. 3/ Deniz ya da ırmaklardabır- 9 denbıre derin- leşenyer... Boru sesi. 4/ flkelbenlik..."O"gös- terme sıfatının eskı bı- 2 çimi... Doğal ve tanh- 3 sel özelliklerinden do- 4 layı koruma altına ah- 5 nan alan. 5/ Borsada belJi miktardaki hisse senedinı belirtmekte kullanılan işlem bıri- mi... Saadet. 6/lşyeri... 9 Sporda kural dışı hareket. 11 En büyük temsılcısı Han- del olan dınsel müzik türü. 8/ Madrid'de bulunan, j dünyanın en ünlü müzelerinden biri... Doğu Anado- 1 lu'da yetiştirilen beyaz yünlü koyun ırkı. 9/ Hafıza. kaybı... Bir soru eki. ^ YUKARIDAN AŞAĞrYA: ,N 1/ Doğu ve Güneydoğu Anadolu'ya özgü bir halkoyu- ' nu... Eski dilde ayak. 2/ Antiseptik olarak kullanılan" iyot büeşiği. 3/ Giysı kolu... Arnavutluk'un başkentı. • 4/Aynı meslek grubundaki insanlann kullandığı özel • dil ya da sözcük dağarcığı... Süsü ve göstenşi otma- ' yan. 5/Almanya'da birkent.. Herhangi bırmaddenın çok küçük taneciği. 6/ Eskı dılde gün... Kimliği belır- lenemeyen uzay cisünlerine venlen ad. 7/ Bir renk... "Çıkış" anlamında spor terimi. 8/ Yumuşak başlı...'» Ahenk. 9/ Hücrebilim. > GAZİOSMANPAŞA ASLİYE BİRİNCİ HUKUK MAHKEMESt'NDEN 1998/116 Davacı Sebahat Hakkıoğlu tarafindan davalı Turhan Hakkıoğlu aleyhıne.açılan boşanma davasında: Gaziosmanpaşa I. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 7.9.2000 tarih 1998/116 esas 2000/639 karar sayılı ilamı ile Bursa, Osmangazi, Girişhane Cilt: 0020, K.Sıra: 0624'te nüfusa kayıtlı Hüseyin ile Bedia'dan olma 8.1.1960 doğumlu Sebahat Hakkıoğlu ile 26.1.1979 gün 26.17933 sayılı ikamet tezkeresi hamili Turan Hakkıoğlu"nun MK'nin 134'üncümaddesi gerefuıce boşanmalaruıa. tarafla- nn müşterek çocuklan 16.8.1988 doğumlu Serdar'ın velayetinin davacı anneye verilmesıne, babanın ayın ilk cumartesi günü, Kurban Bayramı'nın arife gününden bayramın son gününe kadar ve tem- muz ayının 1-3 l'i arası saat 9-17 arasında görüşerek şahsi münasebetini devam ettirmesine, 2.080.000.- TL harcın davalıdan tahsiline, davacının yapmış olduğu 6.000.000.- TL masrafın davahdan aunarak davacıya verilmesine, temyızi kabil olmak üzere 7.9.2000 tarihinde davacının yüzüne karşı davalının yoklugunda karar verilmiş olup, davalının ılandan itibaren 15 gün içinde temyiz etmedi- ği takdirde karann kesinleştirileceğini bildirir davetiye yerine kainı olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 13.10.2000 Basın: 58391
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle