Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 EKİM 2000 ÇARŞAMBA
4 HABERLER
Okuyan
Londra'da
• LONDRA(AA)-
Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Yaşar
Okuyan, toplumda
yoksulluk ve sosyal
dışlanmışhkla
mücadelenin her şeyden
evvel sosyal hukuk devleti
olmanın bir gereği haline
geldiğini vurguladı.
Okuyan, Ekonomik
lşbirliği ve Kalkınma
Teşkılatı'nın(OECD)
Londra'da düzenlediği
"Fakirlik ve Sosyal
Dışlanmışlıkla Mücadele"
konulu konferansta
konuştu.
Çağlap ve Yigrt
Ağın Cezada
• İstanbul Haber Servisi -
Işadamlan Cavıt Çağlar
ve Korkmaz Yiğit'in,
bankalan aracılığıyla
teminat göstermeden
birbirlerine 10'armilyon
dolar kredi verdikleri için
yargılandıkJan davanın
dosyası, suçun 4389 sayılı
Bankalar Kanunu'na
muhalefeti kapsadığı
gerekçesiyle istanbul Ağır
Ceza Mahkemesi'ne
gönderildi. Kadıköy 6.
Asliye Ceza
Mahkemesi'ndeki
duruşmaya katılan Yiğit,
Çağlar ile gizli anlaşma
yaparak bankalan
arasında teminatsız ve geri
dönüşümsüz kredi alıp
verdiğinin doğru
olmadığını savundu. Yiğit,
"Devletin itibar ettiği
Cavit Çağlar'a kredi
vermeyeyün de kıme
vereyim? Olay tarihinde
istedığim bankadan,
istediğim limitte kredi
alırdım" dedi.
Hizbullah
davaları
• YhrtHaberieri Servisi -
Malatya DGMde
Hizbullah adına
faaliyetlerde bulunduklan
ıddıasıyla 6 sı tutuklu 15
sanığın yargılanmasına
devam edildi. Duruşmada
1 sanık tahliye edildi.
Osmaniye'de yakalanan
20'si tutuklu 47 sanığın
yargılanmasına da Adana
DGM'de devam edildi.
Mahkeme, daha önce
tahliye ettiği bir sanığın
tutuklanmasına karar
verdi.
Cezaevinde6
paket esrar
• BOLU (Cumhuriyet) -
Bolu Cezaevı'nde adam
öldürmeye teşebbüs
suçundan yatan Y.Y. (24)
adlı mahkûma verilmek
üzere "Hal Taksi" panosu
yazüı ve plakası tespit
edilemeyen bir ticari taksi
sürücüsü sebze-meyve
kolisi bıraktı. Infaz
koruma memurlanna
teslim edilen kolilerde,
yapılan aramada, üzerinde
"H" harfi yazılı 2 paket
esrar bulundu. fltinci
aramada ise jelatin
paketlerinin içerisine
gizlenmiş 10'argramlık4
paket daha bulundu.
Basın suçlarının
ertelenmesi
• ANKARA
(Cumhuriyet Biirosu) -
Anayasa Mahkemesi,
basm ve yaym yoluyla
işlenen suçlara ilişkin
dava ve cezalann
ertelenmesine dair
yasadaki "basın yoluyla
yahut sözlü veya
görüntülü yaym
araçlanyla işlenmiş
olup" ifadesinin iptaliyle
ilgili gerekçeli karann
yazımmı tamamladı.
Karara muhalif kalan
üyelerden birinin karşı oy
yazısım bugün
tamamlayacağı, gerekçeli
karann daha sonra Resmi
Gazete'de yayımlanmak
ûzere Başbakanlığa
gönderileceği bildirildi.
Sıvas katliamı sırasında halkı kışkırtan RP'li meclis üyesi Erçakmak bulunamıyor
Baş taluıkçiye gaiplik kararı
HATtCEBİÇER
SIVAS-Sıvas'ta 2 Temmuz 1993 gû-
nü 37 aydının katledildiği olaylarda ba-
şı çeken ve Aziz Nesin Madımak Ote-
li 'nden çıkanldığı sırada kalabahğı tah-
rik eden, dönemin Refah Partili beledi-
ye meclis üyesi Cafer Erçakmak hak-
kında gaiplik (yitik) karan ıstendi. Hak-
kında açılan kamu davasmdan sonra or-
tadan kaybolan Erçakmak'ın kararla
birlikte "gaip" olarak kabul edilmesi is-
temi hukukçular arasında tartışmalara
neden oldu. "Kayıpla kaçak kanşnnl-
mamahdır" diyen hukukçular, Sıvas
olaylan mağdurlanrun karara itiraz ede-
bileceklerini söylediler.
Sıvas katlıamının ardından ortadan
kaybolan ve hakkında açılan kamu da-
vası zamanaşımı süresince beklemeye
alınan Cafer Erçakmak'm eşi ile diğer
yakmlan tarafmdan miras davası açıldı.
Sıvas 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde
görülen davada ara karar verildi. Karar-
da, "tüm aramalara rağmen adresi tes-
pit edilemeyen Cafer Erçakmak'ın ken-
disini bflen ve tanıyanlann 1 yıl içerisin-
de mahkemeye başvunnalan, aksi hal-
degaipfiğme kararverfleceği" belirtildi.
Mahkeme karan Cumhuriyet gazete-
sinin 7 Ekim 2000 tarihli sayısında ya-
yımlandı. îlanda şöyle denildi:
"Sıvas 3. Asliye Hukuk Mahkeme-
si'nden: Davacüar Nuran Erçakmak ve
müşterekleri vekili avukat Yüksel Köse
tarafindan hasımsız olarak açılan gaip-
likkaranverilmesi davasına esas obnak
üzeretüm aramalara rağmen adresi tes-
pit edilemeyen Sıvas İM merkez Kıahr-
mak MahaDesi, cih: 000/01, kûtûk sıra
No: 0024te nüfusa kayıto bulunan Ha-
san ve Zekıye'den ofana, 15.9.1939 do-
ğumlu davacılarm murisi Cafer Erçak-
mak'm ve kendisini bilen ve tanıyanla-
rm mahkememizm yukanda dosya nu-
marası yazılı dosyaya bir yıl içinde mü-
racaat etmeleri, aksi takdirde Cafer Er-
çakmak'ın gaipliğine karar verileceği
hususu ilanen tebtiğ olunur-."
Sıvas'ta çok sayıda taşınmazı bulunan
Erçakmak'ın mal varlığı üzerinde ta-
samıfta bulunmak üzere mirasçılar ta-
rafindan açılan dava gereğince mahke-
me ilanmdan itibaren 1 yıl sonra yeni-
den ilan verilecek ve sonuç alınamazsa
yasa gereği Cafer Erçakmak'ın gaipli-
ğine karar verilecek. Bu kararla birlik-
te Cafer Erçakmak "gaip" kabul edile-
rek haklan mirasçılanna geçecek.
Medeni Yasa'nm 31. maddesine gö-
re. "Kendisinden uzun süreden beri ha-
berahnamayan bir khnsenin ölûmü pek
muhtemel görûlûrse mahkeme bu kişi-
nin gaipKğinp karar verebilir" hükmü-
ne karşın idam istemiyle yargılandığı
dava nedeniyle kaçan Cafer Erçakmak
hakkında gaiplik karannm istenmesi
hukukçular arasında tartışma konusu
oldu.
CMUK'nin 269. maddesine göre,
"meskeni bilinmeyen veya yabancı
memlekete sakin olup da yetküi mahke-
me huzuruna çağnbnası veya mahke-
meye çağrıldığmda gelmesinin kuvvetle
olanaksız olduğu anlaşılan kişi gaip sa-
yıhyor".
Hukukçular Erçakmak'ın Sıvas olay-
lannın tahrikçilerinden olduğunu ve
hakkında ceza davası açıldığını anımsa-
tarak şöyle konuştular:
"Kayıpla kaçak kanstmlmamaudır.
Erçakmak'ın. ceza davasmdan kaçtığı
için kayıp sayümaması gerekir. Bu kişi
Medeni Kanun'un 31. maddesine göre
kayıp özelhği taşımamaktadır. Hakkın-
da öİüm tehdidi gibi bir olay söz konusu
değildir, yargılanmaktan kaçnnştir."
'Mağdurlar itiraz etsin'
Sıvas olaylannda katledilenlerin ya-
kınlannın gaiplik karanna itiraz edile-
bileceğini bildiren hukukçular, "Olay-
larda mağdur olanlann yakmlan, ka-
rar kesinlestikten sonra da. kesinleşme-
den önce de karara itiraz edebUirier. Er-
çakmakyakalandığı anda hakkında ka-
yıp karan olsa da bu yitik karan orta-
dan kalkar, hakkmda açılan ceza dava-
sı devam eder. Gaiplik karan cezayı et-
küemez" dediler.
Kutan'a, Mudahale edin' baskısı
FP'deAsMirk
kriribüyüyor
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - FP de Oğuzhan
Asiltürk'ün Alanya'daki il başkanlan toplantısında
yaptığı konuşmalarla ortaya çıkan kriz derinleşti. FP
Başkanlık Divanı, Genel Başkan Recai Kutan'ın "du-
ruma d koymasıve dışandan müdahaleye izin verme-
mesT için bastınnca Kutan, ilk kez Asiltürk'ü hedef
alan bir açıklama yaptı. Kutan, kendisinin onayı ol-
madan hiç kimsenin basına yansıyan dogrultuda ko-
nuşma yapamayacağını savunarak "O konuşmaiar
yapüsa, yapddı demryorum, önûmüzdeki dönem ge-
nel başkan olarak o tip arkadaşlar hakkmda her tür-
lü işlemi vapanm" dedi. Briiksel'den dönen Asiltürk
ise basına yansıyan haberlenn doğru olmadığını sa-
vundu.
Alanya'da yapılan il başkanlan toplantısında yeni-
likçileri eleştirirken "Bülent Annç kongreden sonra
genel başkainn emrinde olduğunu söyledi. Kendisini
yeniden gnıp başkamekili seçtirdik. Âbdullah Gül de
gebin hocamn efini öpsün" dediği savunulan Oğuz-
han Asiltürk, tamşmalar krize dönüşünce Brüksel ge-
zisini keserek dün Ankara'ya döndü. Asiltürk'ün dö-
nüşünden önce yapılan FP Başkanlık Divanı toplan-
tısında üyelerin büyük çoğunluğu rahatsızlıklanru di-
le getırerek Kutan'ın duruma el koymasını istediler.
Kutan, bunun üzerine toplantı çıkışında Asiltürk kri-
zi ile ilgili sorulan da yanıtladı. Basına yansıyan ha-
berlenn doğru olmadığını öne süren Kutan, "Bupar-
tinin birgenel başkaru. başkanhk divanı, GtK'i var. Do-
laytsıyla benim onayun olmadan, başkanhk dK-anuun
görüşleri ahnmadan, gazetelerde yer alan istikamet-
te hiç kimsenin hiçbirşekikle konuşmayapmasımüm-
kün değfldir. Eğero istikamette konuşma yapıhrsa,ya-
pddı dcmiyorum. Önûmüzdeki dönem gayet tabii ge-
nel başkan olarak o tip arkadaşlar hakkmda her tür-
Ki işlemiyapanm. Öyledışandazannedikuği gibi,önû-
ne gelen istediği gibi konuşamaz" dedi.
Asiltürk Ankara'ya döner dönmez, CNN Türk'te
yayımlanan bir programa Bülent Annç ile birlikte ka-
tıldı. Âbdullah Gül'ün de telefonlakatıldığı program-
da Asiltürk, basına yansıyan haberlenn doğru olma-
dığını öne sürerken yenilikçiler ile ilgili eleşririlerini
yineledi. Asiltürk. "Tayyip Erdoğan ile Vural Savas
anlaşö" şeklinde bir açıklaması olmadığını savuna-
rak
u
Bize vampirter diyen bir başsavcuun Tayyip Er-
doğan'ı affetmesi bize zararvermek içindir" diye ko-
nuştu. Annç da konuşması sırasında kapatma davası
ile ilgili bir soru üzerine, "Bu güçlü gövde her zaman
kendisini ifade edecek bir siyasi yapı buhır" dedi.
Kongre iptali istemleri
Bu arada, FP kongresinin iptali için yenilikçilerin
açtığı davalarda ilginç bir gelişme yaşandı. FP'nin ku-
rucu üyelerinden Haa Biner'ın açtığı iptal davasımn
dünkü duruşmasında Biner, davadan feragat ettiğini
söyledi ve dava reddedildi. Niğde delegesi Faruk Ak-
doğan'ın açtığı davada ise davacının mazeretsiz o-
larak duruşmaya katılmaması üzerine duruşma yar-
gıcı, davanın "müracaata" bırakıldığun kaydetü.
tĞNEIİ FTRÇA ZAFER TEMOÇtN
Adalet Bakanı,'Yargı zan altında kalmamalı' dedi
Türk: Her iddiayı înceliyoruz
ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) - Adalet Bakanı Hikmet Sami
Tûrk, yargınm görevini hiçbir zan
altmda kalmadan yürütmesi gere-
ken bir kurum olduğunu belirte-
rek "O bakundan biz, hâkim ve
cumhuriyet savcılanmız hakkın-
dakikldialanritizlikleinceUyoruz,
gerektiğinde soruşturuyoruz. Biz,
mesleğin onurunu korumak için
bunu yapıyoruz'' dedi. Türk, ayn-
ca yargı kurumunun yaşadığı sı-
kıntılar nedeniyle hukuk devleti
ilkesırun gerçeğe ne ölçüde yan-
sıdığımn tartışma konusu olduğu-
nu söyledi.
35. dönem hâkim ve cumhuri-
yet savcısı adaylannın kura çekme
töreni, Adalet Sarayı Konferans
Salonu'nda yapıldı. Adalet Baka-
m Türk, kura töreni öncesüıde
yaptığı açıklamada, yargı kurum-
lannda yaşanan bürün zorluklara
karşm yargıç ve savcılarm, görev-
lerini büyük bir özveri ile yerine
getirdiklerini söyledi. Türk, yargı-
nm görevini hiçbir zan altmda kal-
madan yürütmesi gereken bir ku-
rum olduğunu belirtti.
'Mesleğin onuru korunmalı'
Türk "O bakundan biz hâkim
ve cumhuriyet savcılanmız hak-
kmdaki iddialantitizlikleinceüyo-
ruz. Gerektiğindesoruşturuyoruz.
Bunlann çoğunun ash çıkmamak-
tadır. Ama biz mesleğin onurunu
korumak için bunu yapmak zo-
rundayız. tnanıyoruz ki hâkim ve
cumhuriyet savcılanmız her türtü
menfaat Uişldsinden u/ak dura-
caklardu-. Onlargöre\1erini yerine
getirirken hiçbir konuda önyargı-
h ohnayacaklardu-" dedi. Türk şu
görüşleri dile getirdi:
"Personeün bugünûn ibtiyaçla-
ruu karşılayabilecek eğitim düze-
yine yükseltilmeleri gerekmekte-
dir. Ücretler tatmin edici değildir.
Henüz çağm sağladığı teknolojik
olanaklardan \ararlanamıyoruz.
Ödenek sıkrnüsı had safhada-
dır. Bütün bunlann sonucu bir hu-
kuk devleti olan Türkiye Cumhu-
riyeti'nde uygulamada çok önem-
li sorunlarortaya çıkmaktadır. Bu-
gün cumhuriyet savcüanmız araç
gereç yokluğundan olay yerine gi-
dememektedir. Bazen tutuklular
aym nedenle gününde mahkeme-
ye çıkanlamamaktadır. Personel
yetersbdiği bazen çok ciddi sıkm-
nlara neden olmaktadır.
Bu durum da hukuk devleti U-
kesinin gerçeğe ne ölçüde yansıdı-
ğmı ciddi tartışma konusu yapar."
SlFIR NOKTAS1 /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com
Yrimaz Güney'in son filmi
olan Duvar bittiğinde hepimiz
koltuklara çakıl/p kaldık. Film
bir cezaevi destanıydı. Daha
doğrusu ülkemizdeki cezaevi
gerçeğinin evrensel bir dille,
Yılmaz Güney diliyle sinema-
yaaktanlmasıydı. Film bittiğin-
de Atilla Dorsay'la karşılaştık.
Atilla, "Filmi üçüncü kez iziiyo-
rum. Birgerçeğin en olumsuz
yanlannın Cıst üste konması,
bana fazla gibi geldi, sen ne
diyorsun" diye sordu.
Filmin çok sert ve seyirciyt
yaralayıcı bir vuruculukta ol-
duğu bir gerçek. Atilla'ya Şöy-
le dedim: "Filmin sonunda
Tuncel'/n okuduğu mektup
bugünü anlatıyor. Burdur'da
cezaevine sa/dıranlar, duvar-
lan kepçe ile yıkarken bir ço-
cuğun kolunu kopardılar. Ve-
li Saçılık, mektubunda bir
gerçeği dile getiriyor. Duvar
filmi de bir gerçeğin sert bir
üslupla gözümüzün önüne
konulması."
Atilla Dorsay'la uzun boylu
konuşamadığımız için düşün-
celerini tam yansıtamamış
olabilirim. Ancak, Duvar filmi
konusunda önûmüzdeki gün-
Duvar Filmi ve Cezaevi Gerçeği
lerde yeni bir tartışma başla-
yabilir. Filmin, gerçekleri aşın
abarttığını söyleyenler çıkabi-
lir. Cezaevlerini iyi bilen birisi
olarak bana bu filmdeki olay-
lar hiç abartılı gelmedi. 1986-
87 yıllannda Üsküdar Paşaka-
pısı Cezaevi'nde kalırken ço-
cuklann bulunduğu koğuşu
daziyaretederdim. Onlann ne
kadar kötü koşullarda yaşadı-
ğını gözlerimle gördüm. Ce-
zaevlerinin en çok eziyet çe-
ken kesimi çocuklardı.
Aradan 14 yıl geçti; çocuk
koğuşlannda ne gibi değişik-
lik oldu bilmiyorum, fakat siya-
si mahkûmlann başlarına ne-
ler geldiğini ve hangi baskıla-
ra uğradıklarını ben de biliyo-
rum, sizler de biliyorsunuz.
Yalnızca iki gündür kendi tanık
oldukJanmı anlatsam Duvarf\\-
minin bugünün gerçeğini yan-
sıtıp yansıtmadığına karar ve-
rebilirsiniz.
önceki.gün Burdur'da kolu
kopan Veli Saçılık'ın annesi te-
lefonda ağlıyordu. Veli, Bur-
dur"daki felaketten sonra Hay-
mana Cezaevi'ne getirilmişti.
Koluna protez yapılacağı için
iki ay kadar önce Ankara Ulu-
canlar Cezaevi'ne nakledildi.
Geçici olarak getirildiği için bir
hücreye kondu. Annesi ben-
den, onun bir an önce Hay-
mana Cezaevi'ne geri gönde-
rilmesi için yardımcı olmamı
istiyordu. Bir hafta kadar ön-
ce Cezaevleri Genel Müdürü
Ali Suat Ertosun'u aramış ve
Veli'nin eğer protezi yapılma-
yacaksa geldiği cezaevine
gönderilmesini istediğini ilet-
miştim.
Çünkü Veli'nin bir kolu yok-
tu ve hücrede yaşamakta zor-
luk çekiyordu. Önceki gün an-
nesiyle görüşürken üşüdüğü-
nü ve hasta olduğunu söyle-
mişti. Annesi endişe içindey-
di, dün yeniden aradı.
Ben de Cezaevleri Genel
Müdürü'nü aradım, yurtdışına
çıkmıştı. Veli hastaydı, prote-
ziyle ilgili para, Maliye bürok-
rasisine takıldığı için hücrede
kalıyordu ve o, geri gitmek is-
tiyordu.
Tam bu işin peşinde koşar-
ken Filiz Gülkokuer'in baba-
sı telefon etti. Filiz, akdeniza-
nemisiydi; Ulucanlar katli-
amında ağır yaralanmıştı.
Hastanede tedavi sırasında
jandaımalar muayene odası-
na girdiği için bir süre hiç te-
davi olamamıştı. Gebze Ce-
zaevi'nde kalıyordu ve iki gün
önce ağıriaşmış ve tedavi ka-
bul etmez bir duruma gelmiş-
ti. Bunun üzerine Bayrampa-
şa Cezaevi Hastanesi'ne yat-
nlmıştı.
Babası görüşmeye çalış-
mış, başaramamıştı. Bana
geldi. Artık kızının ölümün kı-
yısında yaşadığının farkınday-
dı ve benim bir yardımım olur
mu diye gözüme bakıyordu.
Bir çabayla cezaevi yönetimi-
ni aradım; bulamadım. İstan-
bul Cumhuriyet Savcısı Os-
man Talat Berktaş'ı buldum.
Durumu kendisine anlattım ve
ilgilenmesini rica ettim. Dün
yeniden Osman Talat Berk-
taş'ı aradım, "Fazla bir sorun
yok, durumu iyiye gidiyor" de-
di. Yıne de pek tatmin olduğu-
mu söyleyemem; çünkü Fi-
liz'in durumunun çok ağır ol-
duğunu raporianndan biliyo-
rum. Onun bu durumda ceza-
evinde kalmaması gerekir.
Burada yeniden yazıyorum.
Cezaevinde sağlık sorunları
giderek ölümcül sonuçlar ya-
ratıyor. Tedavi olanaklan sınır-
lı. Cezaevinde yediği dayaklar
sonucu sağır olan bir tırtuklu-
ya, bir yılı aşkın bir süredir
yurtdışından özel olarak geti-
rildiği halde kulak cihazının
hâlâ ulaştınlamadığını on gün
önce yazdım. On gündür, be-
nim özel çabama rağmen he-
nüz bir sonuç alamadık.
Size, Türkiye cezaevlerin-
den birkaç küçük örnek aktar-
dım. Halen yaşadığımız ör-
nekler bunlar. Duvar filmini bu
gerçekler ışığında izleyin. An-
kara Ulucanlar'da, Diyarba-
kır'da, Ümraniye'de, Buca'da
onlarca tutuklu ve mahkûm öl-
dürüldü. Duvar filminde 17 yıl
öncesinden Ulucanlar'da ya-
şananlann kısa bir kesitini de
görebilirsiniz. Duvar filmi acı-
tıcı bir film. Gerçek de bu za-
ten.
GLOBAI^OIİTİKÜLTÜR
ERGtN YILDIZOĞLU
Yugoslayya,
IMF ve Dünya Bankası!26 Eylül'de Prag'da sokaklan dolduran eleştiriler
karşısında, değişme işaretleri veren IMF ve Dünya
Bankası aynı günlerde, Yugoslavya'da 1989-90 ara-
sında başlattıklan ekonomik talan ve yağma, sö-
mürgeleştirme sürecinin son rötuşlannı yapıyoriar-
dı. Yugoslavya muhalefetinin iktidara gelmeden az
önce IMF ile imzaladığı "niyet mektubu", IMF ve
Dünya Bankası'nın iflah olmayacağını bir kez daha
gözler önüne serdi.
Bu yıl Davos zirvesinde biraraya gelen dünya elit-
leri, küreselleşmeye karşı yükselen dalganın genel
bir antikapitalist tepkiye dönüşmesini engellemek
için yapılması gerekenleri tartıştılar. Dünya halklan-
na, küreselleşmenın toplumsal sorunlannaduyarlı ol-
duklanna ilişkin mesajlar vermeye özel çaba göster-
diler. Davos toplantısının ardından bu "Davos süre-
ci" bağlamında, IMF ve Dünya Bankası'ndan da il-
ginç işaretler gelmeye başladı. Her iki kurum da si-
vil toplum örgütleriyle ilişkiler kuımaya, yoksulluğun
azaltılmasıyla, ekonomik gelişme konulanna önce-
lik vermeye başladıklannı anlatmaya başladılar. IMF
neo-liberal dogmatizmi bir kenara bırakmaya hazır-
lanıyor gibiydi. Nitekim Prag olaylannın ardından
göstericilerle ve çatışmalaria ilgili yorumunu, Willi-
am Pffaf, dışarda Te/c çözüm devrim" sloganı at-
lıyordu, ama içerde reform konuşuluyordu; "devri-
me gerek" yok, biraz sabır, reform geliyor, yaklaşı-
mı etrafında kuracaktı (Internafonal Herald Tribu-
ne'de). Bir IMF sözcüsünün Prag toplantısında dile
getirdiği, "özelleştirmeyiideolojidûzeyine çıkarma-
mak gerekir" ifadeleri Pffaf'ın tespitlerini destekler
nitelikteydi. Küreselleşme sürecinde bir reform, ya-
ralan sarma dönemine mi giriyorduk? Aynı günler-
de Yugoslavya'da yaşananlara bakarak buna olum-
lu bir cevap vermek mümkün degil.
ABD tarafindan 100 milyon dolar düzeyinde bir
fonla desteklenen Yugoslav Demokratik Muhalefe-
ti'nin (Bakınız: ABD Temsilciler Meclisi Serbian De-
mocratization Act, HR1064.) ekonomik programı
G-17 denen bir ekonomist grubu tarafindan hazır-
landı. G-17, merkezi VVashington'da olan Center
for International Private Enterprise (CIPE-Ulus-
lararası Özel Girişim Merkezi) tarafindan destekle-
niyor. CIPE ise CIA bağlantılı National Endovvment
for Democracy kuruluşunun bir parçası ('VVashing-
ton Post', 21/09/1991, aktaran Chossudovvsky ve
Jared Israel, www.tenc.net) 1983'te kurulan En-
dowment'in miman Allen Weistein'ın işaret ettiği gi-
bi, kuruluşun etkinlikleri "25 yıl önce CIA tarafından
gizli yapılan çalışmalann şimdi açıkça yapılmasın-
dan ibaretti" (VVashington Post, 21/09/91-age).
G-17 grubunun önde gelen isimleri Ousan Vujo-
vic, Zeliko Bogetic, Branko Milanovic eski IMF
görevlileri. G-17 grubunun koordinatörü ise 1989-
90 döneminde IMF şok politikasını uygulayan Prof.
Miladjan Dinkic. Bu şok uygulaması sonucunda ı-
ki yılda toplam 2.7 milyonluk bir işgücünün 650.000'i
işini kaybetmişti. 1100 sanayi kuruluşu kapanmış,
sanayi üretimi yüzde 50 gerilemişti (Prof. Michel
Chossudowsky, 1994, "Dismantling Yugoslavia,
Colonizing Bosnia" - Yugoslavya'yı Parçalamak,
Bosna'yı Sömürgeleştirmek).
IMF ve Dünya Bankası, 26 Eylül'de, Prag'da neo-
liberalizme ilişkin bir özeleştiri havası çalarken erte-
si gün, 27 Eylül'de Bulgaristan'da, G-17 grubuyla
düzenlenen toplantıda bambaşka, son derecede
katı bir neo-liberal hava çalıyordu. G-17 grubu tara-
findan IMF'ye verilen "niyetmektubu" 1989'da Yu-
goslavya'ya, 1992'de Rusya'ya dayatılan ve büyük
yıkıma yol açan, geçen yıl, Dünya Bankası Baş Eko-
nomisti Stiglitz tarafindan şiddetle eleştirilen "şok
tedavisinin" hemen hemen aynısıydı.
Bugün Yugoslavya'da hükümeti ele geçiren mu-
halefet G-17 aracılığıyla, daha seçim sonuçlan bile
tam olarak belli olmadan (yoksa önceden belli miy-
di?), IMF ve Dünya Bankası'na verdiği niyet mektu-
bunda, ekonomide fiyat denetimlerini, tanma ve sa-
nayi işletmelerine verilen destek ve yardımlan kal-
dırmayı, serbest piyasa koşullannı kurmayı kabul
ediyordu. Yine bu anlaşma gereğince sağlık, ulaşım,
beslenme, ısınma sorunlanna ilişkin verilen toplum-
sal yardım ve desteklerle, yerli işletmeleri koruyan
ithalat sınırlamalan kaldınlacaktı. Niyet mektubuna
göre NATO bombardımanıyla yakılıp yıkılan kuru-
luşlann yeniden inşası NATO ülkelerinden şirketlere
verilecek, bu şirketlere ödemeler Paris Kulübü (NA-
TO) ülkelerinden alınan borçlaria finanse edilecekti.
Aynca niyet mektubu, özelleştirmelerin hızlandınl-
masını ve devlet işletmelerinin borç karşılığı satılma-
sını ya da doğrudan likide edilmesini öngörüyor. Ay-
nca kara ekonomi sistem içine çekilerek aklanacak,
Yugoslav Dinan'nda konvertibilrteye, dinara paralel
olarak iç ekonomide Alman Markı kullanımına geçi-
lecek (Michel Chossudowsky, Jared Israel, 28/09,
www.tenc.net - emperor's clothes; Chris Marsden,
7/10, www.wsws.org).
Yugoslavya'da yaşananlardan da anlaşılacağı gi-
bi, IMF yine bir ülkeyi uluslararası sermayenin, ço-
kuluslu şirketlerin kullanımına, toplumsal sonuçlan-
na aldırmadan, sonuna kadar açıyor; büyük bir yıkı-
mın, yoksullaşma ve işsizliğin önkoşullannı hazıriı-
yor. IMF'nin ve Dünya Bankası'nın değişebileceği-
ni, bunlann ekonomik alanda uluslararası mali ser-
mayenin düzenleme kurumlanndan, siyasi alanda da
ABD hegemonyasının araçlanndan öte bir şey ola-
bileceğini hayal edenlerin Yugoslavya deneyimini
yakından izlemesinde büyük yarar var.
istanbul Üniversitesi
Sümerolog Çığ'a
fahri doktora
İstanbul Haber Servisi
istanbul Üniversitesi
(ÎÜ), Türkçenin bilim di-
li olarak gelişmesine kat-
kılar sağlayan Sümero-
log Muazzez İlmrye Çığ'a
"Fahri Doktor" unvanı
verdi. Çığ, Kuran, Tevrat
ve tncil'deki birçok ko-
nunun Sümerlilere ait ol-
duğunu belirterek "Ulke-
mizdc sivasal sonmlara
neden olan kaduuann ba-
şörtüsünün bile Sümer
mabet fahişelerinin bir
simgesi olduğunu tespit
ettim" dedi.
IÜ Fen Fakültesi'nde
düzenlenen törenle ttl
Rektörü Kemal Alemda-
roğju'ndan unvanını alan
tlmiye Çığ, Tanrı tarafin-
dan yazıldığına inanılan
din kitaplannm hangi et-
kilerle, ne şekilde yazıl-
dığı gerçeğini ortaya
koymaya çahştığını söy-
ledi. Sümer mabet fahi-
şeliğinin ve aşk tanrıçası
tnanna'nın Tevrat'taki iz-
lerini aradığmı ifade e-
denÇığ, "AzizAta'mızuı
istediği doğrumıda, her-
hangi birsivasal veya din-
sel etkiye kapümadan bi-
limsel gerçekleri ortaya
koyduğuma inamyo-
rum" diye konuştu.