23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 EKİM 2000ÇARŞAMBA O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R [email protected] Yamıtav veC^ J kanlan ; • " • • ! * M.İskender ÖZTURANLI Hukukçu Y ıl, Eylül 1966'dır. Yar- yor. Din adamlan, gıtay Başkanı tmran Oktem yeni adalet yı- lını açarken Atatürk de\Tİmini ve laıklığı savunmaktadır. Bu arada genel kurulun 20 Eylül 1965 ta- rihinde Nurculuk aleyhine verdiği ka- ran, bilimsellikten uzak biçimde eleş- tiren gericilere de gerekli yanıtlan ver- miştır. Sözlerini. "Türkgenddevrimin ve rejimin bekçisidir" diye başlayan Atatürk'ün ünlü Bursa konuşmasını okuyarak bitirmiştir. Ertesi gün geri- ci basın yaylım ateşine başlamıştır: / "Öktem, Türkanayasasını ihlal etmiş- tir.« Konuşması Türk adliyesinin bü- yük hir skandabdır... Şeriatçüan yaşat- ma> acağız demek, dini yaşatmayaca- ğız demektir- Komünizme karşı tek . sifeh Islamiyet ve Nurculuktur. Yargı- • -13 Başkanı suç işiemiştir: Sanık aya- '• " ;alk!" Daha bir yığın ipe sapa gel- 1 . L sözler ve yazılar. ç %7 ve 1968adalet yıllannda da Ök- 'tem, Atatürkçü cumhuriyeti savun- r hnış, "Türkiye'de teokratik bir düzen ' yt hilafetçi bir devlet kurmak isteyen- îere firsat verilmemesi" gereğini dile getirmiş. "büyük önder Atatürk'ün emanetini konınıa geyreti içindebuhın- dıığunu" belirtmiştir. Ne yazık ki henüz emeklilik yaşına gelmeden 1 Mayıs 1969 günü bir şe- ker koması sonucunda yaşamını yitir- miştir. .Artık adalet yıllannda konuşa- mayacaktır. Gerici basın sevinçler için- dedir. Ve 2 Mayıs'ta akıl almaz bi- çimde saldınya geçmiştir: "tmran Oktem ölmüş. 1 Mayıs bayramı ko- münistlere zehirolmuştur... Öktem'in cenaze namazuıı kimse kılmak istemi- inkâr eden başkamn naımBmın kıhnamayarağı- nı söytüyorlar." Bu kışkırtmalar nedeniyle cenaze töreninde olaylar çıkmış, büyük yar- gıcın cenazesi gericilerin sakhnsına uğ- ramıştır. Birkaç gün sonra H.VeMet Veh'dedeoğhı olayı şöyle değerlendi- recektir: "Busaldm,irticaınyalnızfle- rici aydınlara meydan okuması değil, doğrudan doğruya devlete meydan okumasından başka bir şey değüdir. Çünkü olay, hükümet yetküUerinin gözJeriönündegeçmişvesakiınyıdur- durmaya siyasal iktidann göcûyetme- miştir." tmran Öktem'in suçu, ''Ata- türk ilkelerini savunmak, çağdas uy- gartaktan söz etmek, şeriatm, hüafe- tin, yobazhğın karşısına çıkmak"tır. Ve o günlerde Başbakanlık katında Sûleyman Demirel vardır. Daha sonraki Yargıtay başkanlan da açılış konuşmalannda Atatürk il- kelerini gündeme getirmişler, devrim- ci cumhuriyeti savunmuşlar, kökten- dincilerin, şeriatçüann, Tûrkiye'yi ge- riye götûrmek isteyenlerin karşısmda yer almışlar, gericüik tehlikesini gün- deme getirmişlerdir. RecaiSeçkin'ler, Mahmut Çuhruk'lar, Ahmet Boyacı- oğhı'lar, Ahmet Coşar'lar, Mehmet üygun'lar hep butehlikeyivurgulamış- lardır. Bu başkanlann tûmü de gerici basınm boy hedefi olmuştur. Siyasal iktidarlar bu uyanlara kulaklannı tı- kadıklan için de bugünlere gelinmiş- tir. Yıl Eylül 1999'dur. Yargıtay'uıba- şında Sami Setçuk vardır. Adalet yıh- nı açış konuşmasında, töm öteki baş- kanlann değindiği gericilik tehlike- sinden hiç mi hiç söz etmemiştir. Ana- yasanın "gayn meşru" olduğunu, Tür- kiye'de laikliğin, "taikçfluV biçimin- de uygulandığını belirtmiş, bu neden- le de gerici basından büyük bir övgü almışür. Üerici kesimin eleştirileri kar- şısında bu yıl sayın başkan, biraz da- ha dikkatli davranmıştır. Bu kez ana- yasanın "gayri meşru" olduğunu yük- sek sesle söylememiş, "laikçffik" söz- cüğünü konuşmasında kullanmamış- tır. Kullanmamıştır ama kitap haline dönüştürdüğü 115 sayfalık metnin dip notlannda öncekı düşüncelerini yine- lemekten de çekinmemiştir. Bu söz- cükleri kimi yazarlardan alrntılar ya- parak dip notlara yerleştırmiştir. "Cumhuriyet ve demokrasdden ya- na okhığumı" içtenlikle söylemesine karşın laiklik konusunda 0 denli du- yarlı değildir. "Laiklik gibi çok ya- şamsal bir konu bir ülkede her gün tarbşdryorsa onun en azmdan süanü- hbiryöoüvardemektir" biçiminde ko- nuşmak suretiyle laikliği taruşmaya aç- maktadır. Dip notlarda ise laikliğin "ıhmh" olması gerektiğini belirtmek- te, "sorumlu bir devlet adamı olan Ecevıt'in de son yıDarda bu vaklaşınu benimsediğini'' vurgulamaktadır. Ki- mi çevrelerin kullandıgı "ıhmh tslam" deyimi yetmiyormuş gibi, gereksiz yere bir de "ıhmhlaiktik" deyimini or- taya atmaktadır. Laikliğin zaten hoş- görülü olduğunu unutarak laiklikle din düşmanlığmı birbirine kanştır- maktadrr. Hoşgörü nedir bilmeyen bir laiklik varsa, böyle bir laikliğin ülke- mizde hiçbir zaman yürürlükte olma- dığını göz ardı ederek "Nasılşovinizm ulusçuluğun yozlaşmış biçimiyse, la- immı de laikKgin ynTtayng hiyh|iidir w demek suretiyle, bılim adamlığına özenmekte, düşünceleri kanştırmaya çalışmaktadır. Oysa Yargıtay Başka- nı olarak yapması gereken, yürürlük- teki anayasanın belirlediği laiklik il- kesini savunmakur. Bilim adamlannın tartıştıklan konulan söylev haline ge- tirmek değildir. Bilindiği gibi anaya- sada laik sözcüğü vardır, laikçilik di- ye bir deyim yoktur. Bugün ülkemizde uygulanan laik- lik, "Atatürkçü laikHkw tir, laikçilik değildir. Bu bir Hınstiyan laikliği de- ğil, Müslüman laikliğidir. Bize özgü bir laiklik uygulamasıdır. Batı'da ce- maat teşkilaü vardır, bizde yoktur. Hı- ristiyanlıkta ruhban sınıfi vardır, Müs- lümanlıkta yoktur. Batı modeli laik- likte Diyanet Işlen Başkanhğı diye bir kuruma rastlayamazsınız. Bu ku- rum, ulusal isteklerden ve toplumsal gerçeklerden doğmuştur. Oysa Sayın Selçuk, "bize özgü laiklik anlayışmda, laikiiğm özünün örselendiğinin söyle- mektedir. Demirel'in 24/1/2000 günü "Bfegö- re demokraa ohnaz" dediğinı anım- satan başkan, aynı Demirel'in 1990'h yılarda "Atatürk'ün kurduğu devletla- ik değO, tslam devletidir» Türkiye'de 1930'lann laiklik uygulaması, Mark- szmin ateistideolojisindenesiıılenmiş- tir* biçiminde sözler de söylediğıni her- halde duymamışnr ya da görmezlik- ten gelmektedir. Laikliğin "dün oklu- ğu gibi bugün de yanhş uygulandığı- nı'' söyleyerek düşünceleri bulandır- maya bir Yargıtay Başkanı'nın hakkı var mıdır? Anayasal laikliği benimsi- yorsa onu savunmak, benimsemiyor- sa susmak zorunda değil midir? "La- isizm, laikçüik, laikleştirmecilik" gibi sözcükleri adalet yıllannda gündeme getirmesi doğru bir davranış mıdır? Selçuk, Türkiye'nin koşullan diye bir kavramı, bize özgü bir laikliği ta- nımamakta, "Bizi yohımuzdan sapö- ran önyargılar var. En önemüsi de şu Türkiye'nin koşullan" biçiminde ko- nuşmaktadır. Geçen yıl da bu konuda kendisini eleştırenJere "Ben koşul mo- yıltanımam" yanıtını vernıiştır. Unut- maktadır ki, her ülkenin kendine öz- gü koşullan vardır. Verejimlerde o ko- şullara göre belirlenir. Fransız cumhu- riyeti, Cezayir cumhuriyeti, îran cum- huriyeti, Atatürkçü cumhuriyet gibi deyimler hep bu anlayıstan kaynaklan- mıştır. Laiklik uygulaması temelde özdeştir de, aynntılarda başka başka olabilir. Sayın Selçuk bu gerçeği red- detmekte, ama öte yandan af konu- suna değinirken, ayırdında ohnadan toplumsal koşullan benimsemekte ve şunlan söylemektedir: "Af konusun- da çoközenK obnakgerekir. Af, acıma ve yandaş kayırma gibi popüüst duy- guvedüşüncelerle değU,toplumsal zo- runhıluk ve yarar varsa çıkanlabflnf Yargıtay Başkanımızın içtenliğin- den ve daha mutlu bir Türkiye istedi- ğinden kuşku duyulamaz. Duyulamaz ama, açık seçik olmayan sözleri ve davranışlanyla "gericileri sevindirdi- ğini, özgürlük düşmanlanna özgür- lük bağışlamak istedigini'' söyleyen- lerin kuşkulan da yadsınamaz kolay kolay. Bu nedenle kendisine bir çift sö- zümüz olacaktır. Fransız devrimi sı- rasında Sainte Just karşısındakilere şöyle seslenmiştir: "Asılsorunbiruhı- su muthıluğa götürmekten çokmutsuz- hığa düşmesini önlemektir. Halkı ez- meyin yeterf Öyleyse biz de sayın baş- kandanricaedelim. Lütfen halkın mut- luluğunu bir yana bırakıp adaletin so- runlanyla uğraşınız. "Gerçek vatan- sever, mesleğinde başanh olandır" öz- deyişine uyarak bilımsel tartışmalan söylev konusu yapmayımz. Bu konu- lan bilim adamlanna bırakınız, ye- ter... ARADA BtR KEMAL OCAK Ankara'ya Ulusal Mîize... Çalışmakta olduğum uluslararası kuruluş, 'Türk Kültür ve Sanatlan Ortak Yönetimi Genel MCıdür- lüğü', Türk cumhuriyetieri kültür bakanlıklanndan üst düzey uzmanları, Ankara Üniversitesi TÖ- MER'de Türkçe dil kurslanna katılmalan için da- vet etmişti. Bu kurslara Kazakistan'dan llan Tulepova, Kır- gızistan'dan Isiriddin Amanbayev, Türkmenis- tan'dan Serdar Akiniyazov, Tataristan'danZem- fira Hasanova katılmışlardı. Üç aylık Türkçe dil kurslannın sonucu ve prog- ram gereğince müzelerin gezilmesi ve görülmesi vardı. llkönce, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Anrt- kabir'deki müzesini gezdiler. Daha sonraki günler sırasıyla Anadolu Uygarlıklar Müzesi'ni, Cumhuri- yet Müzesi'ni gördüler. Sonuçta bana, "Birde ulu- sal müzeyi gezelim. Burada ortak kültürümüzden neler var görelim" dediler. Bir an durakladım... Çünkü böyle bir ulusal müzenin variığından benim de bilgim yoktu. Oysa bizim Asya'dan Anadolu'ya uzanan coğ- rafyada büyük bir uygarlık kaynağımızın ve kültür beşiğimizin olduğu tarihsel bir gerçekti. Bunlan anlatmakla tarih dersi vermek değildir ereğim. Geçmişe uzanarak geleceğe bakmaktır. Ismet Zeki Eyüboğlu diyor ki: Anadolu, bir Türk yurdu ve kültür beşiği olarak 7000 yıllık geçmişe sahiptir. Işte bu geçmiş ile birlikte Anadolu'ya gel- meden önceki yurtlarında ürettiklerini, yarattıkla- nnı, yaptıklannı göstermek ve sergilemek Türkleri tanıtmak demektir. Dolayısıyla uzak Asya'ya de- ğin uzanan bir müzecilik düşüncesinin geliştirilme- si, buradaki uygarlık variıklannın, bir zincirin hal- kaları gibi başkentte ulusal bir müzede yan yana getirilmesi anlamlı olacaktır. »• Ancak bu iş yapılırken doğru, dengeli, bilimsel 'teriler gözetilmelidir. Dost ve kardeş cumhuriyet- ler ve halklar arasında ince ayar bir kültür politika- sı izlenmelidir. Ankara'ya ulusal bir müze kurmanın tam zama- nı. Yeter ki bu düşünce benimsensin ve bu büyük eksikliğin aynmına vanlsın. Gerçek şu ki, Anadolu'daki Karia, Bitina, Lidya, Frigya, Arap, Acem, Ermeni, Rum, Yahudi, lyon, Roma, Bizans kültürieri ülkemize güzel renkler kat- maktadır. Ne var ki, dünyanın birçok ülkesinde ol- duğu gibi, Türklerin tarih, dil, sanat, bilim, tekno- loji alanındaki uygariıklannı sergiteyen bir ulusal mü- zeyi başkente kazandırmak daha büyük bir güzel- lik ve daha büyük bir onur olacaktır. Mudanya: 'Misak-ı Milli'nin Onayı AV. Eltuğrul KAZANCI ADD Genel Sekreteri K urtuluş Savaşı, üç askersel, iki siyasal utlaı (zafer) üze- rine kuruludur. tnönü, Sakar- ya ve Başkomutanlık savaş- lanyla Mudanya Ateşkes ve Lozan Banş Antlaşmalan bu zemini oluşturur. Mudanya Ateşkes Antlaş- ması'nın önemi ve anlamı üzerinde son yıl- larda yeteri kadar durulmadığı kanısındayız. Oysa Mudanya, Ulusal Kurtuluş Savası'nın âmacı bühman 'Misak-ıMM' (UluWl Ant) ere- ğinin gerçekleştiği yerdir. Mudanya Ateşkes Antlaşması aynı zamanda, devrin emperyalist politikalannm miman Britanya tmparatorlu- ğu Başbakanı LJoyd Georg'un istifa etmesi- ne yol acan bir gelişmenin de nedenidir. Mudanya Antlaşması'nda Türkiye adına atılan imza Ismet Paşa'nmdir. 'tnönö' savaş- lanyla ulusun ters dönmüş talihi'nı yenen Is- met Paşa, 'oiağanüstü yefldye sahip Batı Cep- hesi Komutanı' sıfatıyla Mudanya'da onurlu bir antlaşmayı ulusuna armağan etmeyi de başarmıştır. Bu başan ise Ismet Paşa'yı, Ga- zi Paşa'nın deyişiyle "Mudanya Konferan- sı'nı nasıl yönetriği ayrmnsyla incekndikten sonra", TBMM Lozan Başdelegeliği'ne ve Dı- şişleri Bakanlığı'na getirecektir. Mudanya'nın tarihsel yeri Mudanya'da imzalanan ateşkes antlaşması- nın başlangıç süresi, 4 Eylül 1922 tarihıdir. Is- tanbul'daki bağdaşık devletler adına ateşkes isteğinde bulunulur. Yanıt, Başkomutan Mus- tafa Kemal Paşa tarafından verilir "Anado- lu'daki Yiınan ordusu kesin şekOde yenflmiş- tir. Bunun için görüşmeye gerek yoktur. Ateş- kes Trakya için söz konusu olabilir.'' Bu yanıt ve ordunun Trakya'yı kurtarmak üzere îstan- bul ve Çanakkale'ye doğru yürüyüşü üzerine Britanya hükümeti yeni bir savaşı gündeme getirir. Sömürgelere başvurarak asker ister. Ama artık bir militarist serüvene destek bu- lamaz. Fransız hükümeti adına ve bir çeşit arabulucu rolüyle Izmir'de Gazi'ylegörüşen Fnnkfin BomDon'un çabası olumlu sonuç ve- rir. 22 Eylül 19-22'de Bağdaşık Devletler Dı- şışleri Bakanlan imzasıyla bir nota TBMM Başkanı'nagönderilir. "Ateşkesgerçekleştiri- lecek ve Edirne İH dahil olmak üzere Meriç'e kadar Trakya, Türkiye'ye verilecektir.'' Nota kabul edilir. Marmara'nın şirin ilçesı Mudan- ya, tarihsel bir buluşmaya sahne olur. Çetin taröşmalarla dolu günler sonrasında, 11 Ekim 1922 tarihinde ateşkes antlaşması imzalamr. Mudanya'daki antlaşmanın Gazi Paşa'nın diliyle anlamı ve önemi şudur: "Edirne Ui içinde olmaküzere Doğu Trakya kurtanfanış- ür. Kazanüan büyük askeri zaferierin flk siya- sal semeresi Mudanya Konferansı'nda elde edflnıiştir.lJhıstaraniHJanbeJBrieneniIkelerger- çekleştirümiştir. Ulusal smırlanmıziçinde tam bağımsız olarak yaşamayı sağlayan banş dö- nemine bizi çok yaklaşürmışür." Mudanya; 19 Mayıs 1919 tanhinde Sam- sun'da başlatılan 'kutsal mücadeteyi' şekil ola- rak içeren 'Misak-ı MilB' amacının sağlandı- ğı bir büyük diplomatik başandır. Mudanya, emperyalist yayılmacdığın in- safsız politıkalannın iflasının ilan olunduğu yerdir. Mudanya, Lozan Banş Antlaşması'na yol açan bir başlangıçtır. Cumhuriyet Türkiye- si'ne gidilen yepyeni bir dönemin de 'mihenk taşı'dır. Anadolu'daki antiemperyalist şanlı başkal- dınşın sonımluluğunu, büyük bir isabetle Ba- tı Cephesi'nde Ismet Paşa'ya teslim eden Ga- zi Paşa'nın, Mudanya Ateşkes Konferansı'nda bu kez oiağanüstü yetkiyle görevlendirilme- si yine bir isabetin ifadesidir. Inönü savaşla- nnda 'ulusun ahnyazısmı' değiştiren bir seç- kin değer, Mudanya'daki diplomasi sınavını da ulus adına başaracak ve 'Küçük Asya'da- ki yaman çatışmayı sonuçlandıracaktır. Sonuç Bugünkü Türkiye'de rahatca yaşayanlar, yalcın geçmişin zorluklarla dolu askeri ve si- yasal tarihini aynnülanyla bümek zorunda- dırlar. Yine bugünün Türkiyesi'nde yurttaş olarak ömür süren herkes; Ulusal Kurtuluş'un şanlı savaş ve banş aşamalanyla devrimlerin ger- çekleştirihnesindeki özverili rolleri üstlenen- leri daima anımsamahdırlar. Günümüzün Cumhuriyet çocuklan ise tam bağunsn' ulu- sal devlet bilincine aykın her davranışı red- dederek üzerlerine kıyasıya gitmenin özenli tavnnı asla yitirmemelidirler. 'Misak-ı MiDi' amacını, yıllar süren Kurtu- luş Savaşı ateşinin binbir 'meşakkatk dohı' günlerinden geçirerek 78 yıl önce Mudan- ya'da onurla gerçekleştiren Gazi ve Ismet pa- şalara bir kez daha şükranlanmızı sunuyoruz. Rol Çalma Hevesinde Politikacı Doç. Dr. Nurdoğan RİGEL lülietişim Fakûitesi KADKÖY7.İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN DosyaNo: 1999/6016 Abctklı: Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. Vekili: Av. Gökhan Baykut Borçhı: Sezai Şenoglu Adresi: Bagdat Cad. A/3 blok Adatepe sitesi Karatepe sok. D.13Maltepe/ İstanbul. Borç miktan: 422.993.701.-TL. Dosyanuza olan borcunuzdan dolayı yukanda yazılı adresıni- ze örnek 49 nolu ödeme emri tetdiğe gönderilraiş olup, bu adre- sınızı terkettığınızden ödeme emri bila teblig iade edilmiştir. Za- bıtaya yazılan araştırma sonucunda adresiniz bulunamadığından işbu ödeme emnnın normal sürelerle 15 gûn ılavesi ile ilanen teb- hğine karar verilmıştır. Yukanda yazılı borcu ve takip masraflannı işbu ilanm gazete- de neşrı tanhinden iobaren 22 gûn içinde ödemeniz, borcun tama- muıa veya bir kısmuıa veya alacaklının takıbat icrası hakkına da- ir bir ıtırazmız \'arsa, senet altındaki imza size ait degılse yine bu 22 gûn ıçınden aynca ve açıkça bildirmeniz. aksi halde bu sene- dın 512den sadır otmuş sayılacağı. unzayı reddettiğıniz takdirde mercı önûnde yapılacak dunışmada hazır bulunmanız, buna uy- mazsanız vakı itirazınızın muvakkaten kaldınlacağı, senet veya borca ıtırazınızı yazılı veya sözlü olarak tcra Müdürlüğu'ne 22 gûn içinde bildirmeniz. bıİdirmediğiniz takdirde borcun kesinleş- miş sayılacağı. yine aynı müddet içinde mal beyanında bulunma- nız. şayet bulunmazsanız veya hakıkate aykuı beyanda bulunur- sanız hapısie cezalandmlacağuıız, borç ödentnez veya itiraz edü- mezse cebn ıcraya devam edileceği, işbu ödeme emrini yukanda yazılı borçluya tebliği yenne kaim olmak ûzere ilan olunur. 29 E)lül2000 " Basın: 56203 • stanbul Oniversitesi'nin | 2000-2001 eğitim öğretim I yıhnınaçıhş töreninde üniver- ^ . sitemizin yetiştirdiği sayısız siyasetçilerden biri olan Sayın Tu- rizm Bakanı Erkan Mumcu'nun konuşması sonrasında, mezunla- nmızın ve öğrencilerimizin tep- kilerini aktarmak içinbuyazryı ya- zıyorum. Sayın Mumcu siyasetçi kimli- ğinden öte bir İstanbul Üniversi- tesi mezunu olarak törene katıl- mış ve rektörümüz Sayın Prof. Dr. KemalAlemdaroğhı'nun "ilk ders" niteliğindeki konuşması sonrasında söz almışör. istanbul Üniversitesi'nin her amfisinde ders sonrası diyalektik düşünce- yi geliştirmek için yapılan öğren- ci konuşmalannın tadı hâlâ da- mağında kalmış olmalı ki, Sayın Mumcu yeni bir ders vermeye kalkışü. Ancak, alanında yetkin her ho- canın yapüğı gibi sayın rektörü- müzün engin hoşgörüsü karşısm- da, sadece tribünlere oynayan rut- bolcunun kendi kalesine gol atma sıkınösını yaşadığı ile kaldı. Mezunlanmızın ve öğrencileri- mizin bizlerle paylaştıklan tep- kilerine gelince, çoğunun görüşü Sayın Mumcu'nun Hollywood taktıklerinden olan "stardan rol çahna" oyunu ile istanbul Oniver- sitesi'nin medya karşısındaki "söy- lem seçkmi" alanından yararlan- mak ıstemesı üzerine odaklaşı- yor. Oysa Fen Fakültesi Konferans Salonu'nda Sayın Mumcu'yu 15 yıl önceki İstanbul Üniversitesi anılanyla dinlemek isteyen ve şu andaki konumundan kendi kişisel geleceğine psikoloj ik destek bul- mayı bekleyen 17-18 yaş grubun- da yeni istanbul Üniversiteliler vardı. Sayın Mumcu kürsüde güçlü bir retorik yapı için, bakışlan yu- kanda konuşmasına kurgu arar- ken, sanınm bu gençlerimizi sa- lonun üst kat tribünlerinde görün- ce "potansiyel oy"lar burada di- ye heyecana kapıldı. Bir siyaset- çi söylemi kullanarak tüm diğer kimliklerini geride buakıp üni- versitesine saldınya geçti. Rahmet- li Ahmet Taner Kıslah'nın bir ki- tabmda olduğu gibi, (Atatürk'e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifli- ği) istanbul Üniversitesi'ne Sal- dırmanın Dayanılmaz Hafifliği ile harekete geçti. Ama Sayın Mumcu'nun unut- tuğu Türk toplumunun vefasız- lık karşısındaki öfkesidir, ucuz siyasete tepkisidir. Bir de Sayın Mumcu dersini iyi çalışan siyaset- çilerimizden olsa idi, Türk ünrver- site gençliğinin sadece yüzde 3'ünün siyasete ilgi duyduğunu çoktan öğrenmiş olur ve gençle- rimize siyasetin çamur yüzünü göstermek yerine, taze kan ohna- lan için onlan varlığı ile ikna eder- di. Oysa istanbul Üniversitesi Hu- kuk Fakültesi mezunu sayın ba- kanımız, hocalannm karşısmda kötü bir sınav vennekle kalmadı, kendini yetiştiren kurumun düne kadar gunıru iken bugün büyük bir hayal kınklığına dönüştü. PENCERE Asker - Sivil Nâam Hikmet hapisten çıktıktan sonra, şalrin öldürüleceğine ilişkin göstergeler yoğunlaşınca, Sovyetler'e kaçtı. Kimilerinde bu olay tepki yarat- tı. Hızlı solculardan biri ne demişti: - Keşke kaçmasaydı da öldürülseydi. Bedri Rahmi öfkeli kişiye sormuştu: - Sen hiç öldün mü arkadaş?.. Daha önce bu gerçek öyküyü bu köşede yaz- mıştım; yinelemenin gerekçesi ne?.. • Medyada bizim askere oldum bittim sıcak bak- mayanlar vardır; bu işin kökeni Kurtuluş Savaşı'na dayanın 1923 Cumhuriyerj'ni asker-sivil aydınlar halk- la biriikte kurdular; Sevr'in çöp tenekesine atılma- sı, Lozan'ın gerçekleşmesi de kimilerince hoş kar- şılanmadı; padişahı, halifeyi, mürteciyi karştsına alan 'Aydınlanma Devrimi'ne karşı olanlann tarih- sel damaıiannda bugün de kan dolaşımı sürüyon ordunun irticaya karşı kesin tutumu, karşrtlannı da oluşturuyon orduyu hedef yaparak sözde demok- ratik görünmek de medyada prim yapıyor. Ancak aklı başında yurtseverler arasında pusu- layı şaşıranlara ne demeli?.. • Geçenlerde bir dosttan söz açtılar; midesinde odaklanan kanser bedenini öylesine sarmış ki, doktora gittiği zaman hekim çaresiz kalmış: "- Operabl değil.." (Ameliyat edilemez.) Aklıma bizim toplumdaki kirtenme geldi; Bekir Coşkun yazıyor "Türkiye için ilk tehlike terörya da irtica değil, kirli ellehe yönetimdir. Terörü de ir- ticayı da besleyen o kirli ellerdir. Kirli eller sırf ül- kemizin bölünmez bütünlüğünü ya da laik kimli- ğini tehdit etmiyor, ekonomisini berbat eden o el- ler..." Bu iş nasıl temizlenecek?.. Kanser bedeni öyle- sine sarmış ki nasıl kesip atacaksın?.. Bir doktor baksa söyteyeceği nedir? Peki, asker mi yaptı bu işi?.. Toplumu çürüten kirlenme ordunun marifeti mi?.. ismet Berkan yazıyor "Türk siyaset sınıfını olduğu gibi alıp Ingiltere, Fransa ya da Almanya'ya koyun, benzer bir bu- nalımı (25 yıllık kronik enHasyon, 15 yıl boyunca komşu ülkeler tarafından da desteklenen etnik te- rör, koalisyon üreten birsiyasi yapı, demokratik cum- huriyet olmanın temel niteliklerini tartışmaya açan bir koalisyon hükümeti) orada yaratın, siyaset sı- nıfı aynı olduğu için, ordu orada da davet edile- cek, gönülsüz gibi gözükülerek ama aslında gö- nüllü biçimde karar alma süreçleri askeıiere dev- redilecektir." 25 yıllık kronik enflasyon, 15 yıl boyunca dış des- tekli etnik terörün sürüp gelerek 2000'e dayanma- sı da asKerin marifeti mi?.. • Israil ile Filistin arasındaki çatışma savaş korku- su yarattı. Türkiye'nin Israil ile dayanışması banşa bağlı; Filistin'in tutumuna bir ölçüde ipotekli; Islam dünyasına boşveremeyiz; iki arada bir deredeyiz. Ermeni diasporasının Amerika'daki soykınm oyu- nu da bir anda neteri değiştirmez... Kıldan ince kı- lıçtan keskin biryolda yürüyoruz. Içerde işimiz gü- cümüzordu ile uğraşmak!.. Demokrasiyi hükümet ve Meclis'ten değil, askerden mi bekliyoruz?.. 15 yıldan beri süregelen dış destekli üstü örtülü savaşta kaç kişi öldü?.. Asker ölüp ölüp dirilme- se, bu ülke çoktan göçmüştü. Ve tuzu kuru medyatik sivile soru: - Sen hiç öldün mü arkadaş?.. oL .L bağlama, nota, solfej, repertuvar ders kayıtlan başlamıştır. Saray Ardı Cad. Hasanpaşa Mektebi Sok. No. 7 Hasanpaşa Kadıköy/îstanbul Tel: (0216) 327 07 97 DUYURU ESKİŞEHİRÖZELYENtKOLO ÖĞRETMENVE ÖĞRENCİLERİNE 14 Ekün 2000 Cumartesi Eskişehir'de Geleneksel Aşure ve Pilav Gününe Hepinızi ^ Bekliyoruz. Başvnrn ve Bflgi için YÖRE TURİZM / ESKİŞEHÎR Tel: 222 2316500 Fax: 222 2333589 Romanlannız ve ansiklopedileriniz yerinizden alınır. Tel: 554 08 04 KADIKÖY 7. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN DosyaNo: 1999/9025 Alacaklı: Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. Vekili: Av. Gökhan Baykut. Borçlu: Ismaıl SanogLu Adresi: Osman Yümaz mah. Mehmet Akif Cad Mutlukent Zafer koop. F blok D.9 Gebze / Kocaeli Borç miktan 846.266.840.-TL. Dosyamıza olan borcunuzdan dolayı yukanda yazılı adresinize örnek 49 nolu ödeme emri tebliğe gönderil- miş olup, bu adresinizi terkettiğinizden ödeme emri bila tebliğ iade edilmiştir. Zabıtaya yazılan araştırma so- nucunda adresiniz bulunamadığından işbu ödeme emrinin normal sürelerle 15 gün ilavesi ile ilanen teblığine karar verilmiştir. Yukanda yazılı borcu ve takip masraflannı işbu ilamn gazetede neşri tanhinden itibaren 22 gün içinde öde- meniz, borcun tamamına veya bir kısmına veya alacaklının takibat icrası hakkına dair bir itirazınız varsa, se- net altındaki imza size ait değilse yine bu 22 gün içinden aynca ve açıkça bildirmeniz, aksi halde bu senedin sizden sadır olmuş sayılacağı, imzayı reddettiğıniz takdirde merci önünde yapılacak duruşmada hazır bulun- manız, buna uymazsanız vaki itiıazınızm muvakkaten kaldınlacağı, senet veya borca itirazınızı yazılı veya sözlü olarak lcra Müdürlüğu'ne 22 gün içinde bildirmeniz, bıldınnediğiniz takdirde borcun kesinleşmiş sayı- lacağı, yine aynı müddet içinde mal beyanında bulunmanız, şayet buiunmazsamz veya hakikate aykın beyan- da bulunursamz hapısie cezalandınlacağınız, borç ödenmez veya itiraz edilmezse cebri icraya devam edilece- ği, işbu ödeme emrini yukanda yazıh borçluya tebliği yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 29 Eylül 2000 Basın: 56201 İSTANBUL 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo: 1999/562 Davacı Axa Oyak Sigorta AŞ vekili Av. Mehmet Delier tarafın- dan, davahlar Siruhi Alis Ova vs. haklannda mahkememizde açı- lan rücuan tazminat davasında veırlen ara karan uyannca, Çatakbaşı Mah. Kayışdağı Yolu No:264, No:l 14/5 Kadıköy-ls- tanbul adresinde bulunduğu bildirilen davalı Ahmet Başdemir'den, diğer davalı Siruhi Alis Ova'nın adresinin araştınhnası için gönde- rilen tebhgatlar tebliğ edilmeden tekrar mahkemenıize iade edil- miş olmakla, adı geçen davalının zabıta aracılığıyla da tebliğe ya- rar herhangi bir adresinin saptanamadığı anlaşıldığından, davalıya ilanen tebliğine karar verümiş olmakla, Duruşmanın bu defa bıraküdığı 17.10.2000 günü saat 10.30'da davalı Siruhi Alis Ova'nın mahkememiz duruşma salonunda hazır bulundurulması, aksi halde hazır bulunmadığı veya usulüne uygun temsil edilmediği takdirde HUMK'nin 213 ve 377. maddeleri hü- kümleri uyannca yargılamaya yokluğunda devam edıleceği ve hü- küm verüeceği hususlan adı geçen davalıya ilanen tebliğ olunur. 28.08. 2000 ÖĞRETMENDEN ALMANCA DERSÎ 18.00'den itibaren 0.216 306 14 75 RESİM DERSİ VERÎIİR Hobi ve akademi hazırlık O.542 47O 39 84
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle