Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9 OCAK 2000 PAZAR
O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhunyet.com.tr
Kim Yaptı?
Prof. Dr. Altay GUNDUZ
"Strasti Mordasti 'ler gelecek/Fela-
ketier getirecek/Belalar getirecekler/Ve
kalpleri parça parça yırtacaklar..."
MaksmGorld, Strasti Mordasti, 1917
G
ece yattığım zaman
"Kim yaptı?, Katil
kim?/WTıo doneit?" tü-
ründen polisiye roman-
lar okurum. Son günler-
deokuduğum birroman-
daki Scotland Yard Basmüfettişi, cina-
yetlerin dört temel nedeninin aşk, diz-
ginlenemeyen akıldışı tutku, nefret ve pa-
rasal çıkar olduğunu ve bunJann başın-
da parasal çıkann geldiğini belirtiyor.
Habis ruhlar ya da habis yaratıklar an-
larruna gelen Strasti Mordasti ise Gor-
ki'nin hazin bir öyküsü.
Çevirisini Arpad Yayınevi 1945 'te ya-
yımladı. Yazınm başındaki alıntı, son
derece yoksul, manen çökmüş, ayakla-
n sakat küçük kızına bakabilmek için vü-
cudunu satan bir annenin söylediği es-
ki bir Rus halk şarkısının ilk dizeleri.
Son birkaç on yıl ıçınde Türkiye'de,
gelir dağılımının denkserlikle olmasını;
kent varoşlanndaki çöplüklerden topla-
dıkları ekmek parçalannı yıkayıp kurut-
tuktan sonra yiyen insanlann bulunma-
dığı; bunlann, insan onumna yaraşır bi-
çimde yaşadıklan bir Türkiye isteyen
Yıldız Teknik Üni. öğretim Üyesi
yurtsever gençler öldürûldü. Atatürk
devrimlerini ve laikliği savunan insan-
lar yakıldı, aydınlar öldürûldü.
Kayıplann sayısı, Pinocbet dönemin-
dekıru aşü, 15 bine ulaştı. Failleri bulu-
namadı, katiller aramızda. Son kez de Ah-
met Taner Kjşlah'yı öldürdüler. Bu ci-
nayetleri işleyen insan kisvesine bürün-
müş habis yaratıklar başka gezegenden
gelmediler, Dr. Frankenstein ya da Dr.
Moreautarafından da yaraülmadılar. Bu
yaratıklan, Atatürk devrimlerini ve la-
ikliği, temeJde, yasadışı parasal çıkarla-
n için engel görenler yetiştirdiler ve onun
devrimlerini savunanlann üzerine sal-
dılar. Ünlü Ingiliz tarihçisi Prof. E. H.
CJUT "Tarih Nedir? (What ts History?,
1961)" adlı kitabmda şöyle yazar; "Geç-
miş, bugün vegdecek tarihin sonsuzzin-
ciriyle birfoirine bağhdnf Öyleyse geç-
mişe dönelim, bu yaratıklann nasıl ye-
tişririldiklerini en genel çizgüeriyle acık-
layalım. Mustafa KemaL "TürldyeCum-
huriyeti şeyhler, dervisler, mürider, mee-
zupiar memkketi olamay—" demışti.
Arna ne oldu. 1925'te 677 sayılı yasay-
la kapaölan tekke ve zaviyeler, tsmet
tnönü döneminde, TBMM'den geçirilen
yasayla yeniden ziyarete açıldı.
Gerekçesi de şuydu: "-hdkyofcnutnl-
nn^tur,eâdknıııeder(?!)R
Kemalist dev-
rimin altyapısını oluşturmak, devrimle-
ri halkın algılamasını, aydınlanmanın
yurt düzeyinde yaygınlaşmastnı sağla-
mak için kurulan Halkevleri ve Köy Ens-
titülen kapatıldı. FakirBayknrt, Mehmet
Başaran, TaKpApaydm ve Prof. Dr. Ce-
mal Yıkknm gibi onur duyduğumuz ni-
ce aydm Köy Enstitüsü çıkışhdır. Anı-
lan kurumlan kapatan Menderes,amaç-
lan teokrasi olan tarikatlan destekJedı,
köktendincılik güçlendi.
Atatürk devrimlerine karşı eylemlere
ordu kayıtsaz kaiama/dı. 27 Mayıs 1960'ta
genç subaylar yönetime el koydu.
27 Mayıs Anayasası'nda Türkiye Cum-
huriyeti'nin sosyal devlet olarak tantm-
lanması, emekçilere grev ve toplusözleş-
me hakkı verilmesi sermaye çevrelerini
tedirgin etti. Bu yönden 12 Mart girişi-
mi sermayenin yaranna oldu. Aslmda 12
Mart, Kemalist devrimin etkinlığını yok
etme politikasının ilk adtmıydı. Bu po-
litikanın ıkınci adımı 12 Eylül'de atıldı,
Türkiye, çıkmaz sokağa sokuldu.
27 Mayıs Anayasası'na ve Atatürk'ün
tam bağımsızlık ve devrimlerinin sürek-
liliği ilkesine sahip çıkan 1960'lann
gençliği oldu, 30 Ekım 1968 'de bir grup
genç Samsun'da "Tam bağunsızhklçin
Mustafa Kemal Yüriryüşü"ne başladı-
lar, ellennde Türk Bayrağı ve yürüyü-
şünbaşındaDenizGezmisvardı. lOKa-
sım'da Anıtkabir'e ulaştılar ve Anıtka-
bir Özel Defteri'ne şunlan yazdılar:
"MiDi kurtuluş yohında Amerikan em-
peryalizmiııe karşı ildnd kurtuluş sava-
şmuzda gerçekten izmdeviz. MiIK Kur-
tuhıs mûcadeJesi yok edflemez, oou yok
etmek için bûtün Türk milietiııj yok et-
mek gerekir.'' Imza: Tam bağımsız Tür-
kiye için Mustafa Kemal yürüyüsçüle-
ri. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüse-
yin İnan 1972'de asıldılar. Ne yapmış-
lardı? Adam mı öldürmüşlerdi? Ülkele-
rini mi satmışlardı? Hazine'yi mi soy-
muşlardı? Hayır. Ama en büyük suçu
işlemişler, tam bağımsız Türkiye için
ABD hegemonyasına karşı çıkmışlardı.
12 Mart döneminde 68'ler kuşağına acı-
masızlığın en bağışlanmazıyla kıyıldı.
UğurMumcu da bu kıyımdan payını al-
dı. Bu genç insanlann istemlerinin, çı-
karlanyla çeliştiğini gören egemen güç-
ler, bu gençlerin bir bölümünü, aralan-
na soktuklan kışkırtıcı ajanlarla goşiz-
mın çıkmazına ittıler.
12 Eylül 1980 askeri darbesi de kar-
şı devrimciydi. En belirgin kanıtı, 1982
Anayasası'yla "Öğrethn Birjiği Yasa-
a"nın (1924) geçerliligini yitirmesidir.
1980'den sonra gittikçe güçlenen kök-
tendinciler ve mafya ekonominin ve si-
yasetin içine çöreklendi. Yasadışı örgüt-
ierle iktidarlararasında birlikte yaşama-
yı sağlayan bir yaşam biçimi (modus vi-
vendi) oluştu. Bu nitelikte topluluklann
ıktidara gelmesinde özellüde görsel med-
yamn bir bölümunün büyük etkisi oldu.
Medyanın bu bağlamdaki rolünü, ça-
ğımızın yaşayan en önemli entelektüel-
lerinden biri olan, ünlü muhalif Prof.
Noam Cbomsky (Massachusetts Tekno-
loji Enstitüsü öğretim üyesi, ABD) şöy-
le tanımlıyor: "Aptal IdtieJerin 'gerekli
yanilsamalar'la aldaülarak nzanm üre-
tjbnesL'' Bu yüzden bugün Türkiye'nin
çözülmesi gereken önemli sorunlan du-
rurken iktidar, günlerdir, 21 yıl önce ye-
di TtP'li gencin beşini boğma teli ve
kurşunla öldüren ve yedi kez idam ce-
zasına çarptınlan bir Strasti Mordas-
ti 'nin af yasası kapsamına sokulup so-
kulmamasım tarüşıyor, abesle uğraşı-
yor. Bu nitelikte bir iktidann ne Kışla-
lı'nın ne de daha önce öldürülen yurtse-
ver aydınlann katillerini ve onlan yön-
lendirenleri bulacağını sanmak, en ha-
fif bir deyişle safdillik olur.
Kışlalı'nm cenaze törenine Genelkur-
may Başkanı'ndan astsubayına dek tüm
askerler katıldı. Kemalist bir aydını son
yolculuğuna uğurladılar. Ama topluma
verdikleri en önemli ileti kanımca şuy-
du:
"Biz,Atatürk ilkeleri ve devrimlerinm
koruyucuhıgunu üstfemniş Türk ordu-
suyuz, bunlara karşı çıkanlann karşı-
smdayız. Shaset bizim tşimizdeğO. Bizim
gibi düşünen. Atatürk ilkeierine, dev-
rimlerinevedetnokrasininolmazsa oima-
zı laikiiğe gerçekten inanan siviUerin de,
yalnızca ceoazekrde bütünleşmeieriııi
değil; bu katfiamlan yapanlar ve onlan
perde arkasından yönetenler açığa çı-
kıncaya dek, bütünlükierini sürekfi ko-
rumalannı ve bu yönde >-asal etkinlikler-
de hlılıınmalannı dileriz."
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Küreselleşme mi? Bütünleşme mi?
Biryandan küreselleşme ist/yoriar, öte yandan
Avrupa Birtiği'ni bellı bir sınırda tutuyortar!.. Iç-
lerine bir başka Avrupa devletini bile almak is-
temiyorlar! Ya da onu aday yapıp yirmi otuz yıl
bekletiyoriar. Hani, küreselleşme vardı? Yok öy-
le şey, Avrupa, Amerika, zengin devletler bir
yanda! Yoksullar, azgelişmişler öte yanda...
Prof. Dr. Bedia Akarsu bir yazısında bu
konuya şöyle değinmişti:
"Insan haklannın savunucusu Avrupa bu-
gün bu haklara gerçekten saygı duyduğunu
söyteyebilir mi? Gerçi görünüşte savunuyor,
ama yalnızca kendi çikahan söz konusu ol-
duğunda... Çünkü Avrupa çok büyük insan-
lar yetiştirmiş olmasına karşın, kendi dışın-
daki insanlan, insan bile saymıyor."
Akarsu, ömek olarak Churchill'in Birinci Dün-
ya Savaşı'nda "Çanakkale'de zehirii gaz kulla-
nabiliriz, çünkü Türkler insan sayılmaz" sözü-
nü anımsatıyor. Bir de Japonlann, "Atom bom-
basını niye Almanlara atmadılar da bize attılar,
çünkü Japonlan insan saymıyoriardı' dedikle-
rirti!.. Türkiye Avrupa Birliği'ne alınacak mı? Ne
zaman alınacak? Ikibinli yıllann ortafennda ya da
sonuna doğru! Belki de hiçbir zaman!.. Aynca-
lıklı devletler bir araya gelebilir, dünya nimetleri
onlarca aralannda paylaşılabilir, ama dünyada
gerçek anlamda bütünleşme yapılamaz! Çün-
kü kimilerimiz sıradan insandır, hatta insan bile
değildir, ama kimileri insanüstü insandır!
Bedia Akarsu yazısında Kant'ı anryor. "Bo-
ğazına kadar kötülüğe batmış" saydığı insa-
noğlunu kurtaracak ancak eğitimdir, ama bu-
nu gerçekleştirmek de dünya egemenlerinin
işine gelmez.
"Devletler bütün güçlerini yayılma tasanlan
için kullanıpyurttaşlann kafalannı oluşturma ve
eğitme çabalanna boyuna engel oldukça bu
yolda bir ilerleme beklenemez."
Insanoğlu, aydınlanmayı, bağımsızdüşünce-
yi engelleyen her türiü boyunduruğu üzerinden
atabilirse, ancak o zaman özgür olabilecektir. 'İn-
san türünün aydınlanmasına engel olacak her
şey insan doğasına aykındır"
Değeıii felsefeci Arslan Kaynardağ'ın "Ka-
dın Felsefecilerimiz" (Türkiye Felsefe Kurumu
Yayını) başlıklı kitabı aydınlanma otgusunun ön-
cüsü kadınlanmızı bize tanıtan önemli bir kitap...
Seraha Cemai, Şaiye Berin Kurt, TezerAğa-
oğlu, Keyise Idalı, Neyire Baysal, Kamuran
Birand, Bedia Akarsu ve onlan izleyen felsefe
öğretmenleri, profesörleri... Hepsi toplumun ay-
dınlanma yolundaki atılımcılan... Kendi başına
düşünmeyi, öğrenmeyi, yaratmayı sağlayacak
etkin güç, felsefe değilse nedir? lnsanlığı paslı
görüşlerden kurtanp, ona insan olmanın onuru-
nu vermek bilimi, sanatj...
Değerii arkadaşım Bedia Akarsu'nun bu kitap-
ta yer alan yazılan ki iki yazj da gazetemizde ya-
yımlanmıştı. Son dönemde bütün ortaya çıka-
nlan hatta övgülerte yüceltılen küreselleşme ol-:
gusunun gerçek anlamını belirtiyor
"Son yıllarda kimi düşünüher, yazartar ay-
dınlanma felsefesine karşı çıkmaya başladı-
lar. Ne rastlantı.'Bu insanlar globalleşmeden,
küreselleşmeden söz ediyoriar, çeşitli kültür-
lerin yan yana yaşamasından, çok kültürier-
den sözediyortar. Aynca kenditerine, özellik-
le Avrupa'ya kimlik anyohar. Yirmi otuz yıl
önce sözü edilen "bütünleşme" sözcüğünün
yerini "globalleşme" altrken kültürlerin yan
yana yaşaması, her ulusun kendi kültürünü
geliştirmesi önerileri de gündeme geldi. Av-
rupalı niçin kendine ayn bir kimlik, kendine
özgü bir kimlik anyor?" Bu soruyu Akarsu
şöyle yanrtlamtş:"Avrupa kendini başkalann-
dan ayırrrtak istiyor, kendi üstünlüğûnü kim-
seyle paylaşmak istemiyor."
10 Yıllık Bir Düş ve Eczacıbaşı Sanal Müzesi
Doc.Dr. Oeiizhan ÖZCAN Yıldız Teknik Üniver-
sitesıMultimediaBölümü Başkanı
S
ayınAlpOrç|1I1
»Ecza
- sektörün çabasıyla hız kazandı.
cıbaşı Sanal Müze- Koç Holdıng'e bağlı Rahmi Koç
si'nin hayata geçriğı- Müzesi ve Sadberk Harum Mü-
ni söylediğinde, 10 zesi eserlerinin sanal versiyonla-
yıllık bir düş gerçek nnı Internette yayımladılar (4).
mi ohryordiye çok ne- Borusan Kültür ve Sanat Merke-
cıbaşı Sanal Müze-
si'nin hayata geçtiğı-
ni söylediğinde, 10
yıllık bir düş gerçek
mi ohryordiye çok be-
yecanlandım. Gerçekte elektronik
müze ilk kez uygulanmıyordu Tür-
kiye'de. Bundan tam on yıl önce
mıdtımedia teknolojisi daha yeni
dile gelirken, TUBlTAK'ın destek-
lediği bir araşnrma projesi kapsa-
mmda, CD ortamında Topkapı Sa-
rayı için deneysel bir çalışma ya-
pılmıştı (1). Topkapı Sarayı'ndan
sonra 1995 yılma kadar ciddi bir
gırişım ne yazık ki olmadı.
1995 yılında Mimar Sinan Üni-
versitesi Resim Heykel Müzesi
gerçek anlamda koleksıyonlannı
tüm dünyaya açan ilk ulusal mü-
zemız oldu. 269 parça tablosunu
resim formatında, 16 parçaheyke-
Uni üç boyutlu sanal formatta tüm
dünya ızleyıcısıne açan Resim
Heykel Muzesi, Türk sanannı ta-
nıtmada önemli bir adım atmıştır
(2).
Aynı donemde üç boyutlu hey-
kelleri tnternette sergileyen dün-
yada birkaç müze vardı. Ne yazık
ki proje çeşitli nedenlerle tamam-
lanatnadı. Resim Heykel Müze-
si'ni, 1996 yılmda Sabancı Ko-
leksiyonu izledi (3). Aynı adlı ki-
tabın Internet nüshası (versiyonu)
olan çalışma tümüyle tnternette
sergılenen ilk Türk koleksiyonu
oldu.
1997 yılında tnternetin yaygın-
laşrnası ve bu alanda toplum bilin-
cinin artmasıyla beraber, müzeler
ile ilgili yapılan çalışmalar özel
zi, sanal galerisini aynı yıl Inter-
netetaşıdı. 1997 yılında yaynıha-
yatma geçen ve yaklaşık 2000 ob-
jeyi kapsayan TAY arkeolojik ka-
taloğu ise ülkemizin bugüne kadar
tnternette yayımlanan en büyük
elektronik kataloğu olarak multi-
media tarihimize geçti (5).
Topkapı Sarayı Harem Dairesi,
Dolniabahçe Sarayı Atatürk Oda-
sı 1998 yılında tnternette yer alsa
da ulusal müzelerimizle ilgili bir
çalışma hâlâ cıddi olarak ele alın-
mış değildir. Mısır gibi teknolojik
bihkimi bizim kadar olmayan bir
ülkede bile Kahire Müzesi'nin ta-
mamı tnternetten gezilirken, bi-
zim hiçbir müzemizin tnternette
gezilmemesi gençelTterı çok üzü-
cüdür. Geçen lOyılda yapılan tüm
:bu denemeler asknda varolan mü-
zelenn sanal versiyonlan olarak
tnternete taşındılar ve birer web
broşürü oldular. Oysakı sanal mü-
ze fizüri olarak var olmayan, bel-
li bir temayı işleyen, sergileraçan,
haberler yayımlayan ortamlarola-
rak tanımlanmaktadır.
Bu anlamıyla Türkiye'nin ilk
sanal müze denemesi Yıldız Tek-
nik Ünrversitesi'nin, özel sektörün
desteğiyle gerçekleştirdiği tnte-
raktif Türkiye Müzesi Projesidir
(6). 50'ye yakın akademisyenin
üzerinde calıştığı proje hâlâ Türk
sanatını tanıtan önemli bir refe-
rans kaynağı olmasına rağmen,
toplumun aydın kesiminden yete-
rince ilgi göremediğinden gelişe-
memiştir.
Benzeramaçlarla kurulan Ecza-
cıbaşı Sanal Müzesi'nin, sanal mü-
ze amacını tümüyle yerine getire-
rek Türkiye'nin 10 yıllık düşünü
gerçek kıldığını sanıyorum (7).
Bunun için çok heyecanlıyım. Ec-
zacıbaşı koleksiyonunun da yer
aldıgı, belb başlı Türk sanatçda-
nrun eserlerinin sergilendiği site-
de. elektronik forumlar, eğitim,
sanat haberleri gibi bölümlerle
gerçek bir sanal müzenin yaratıl-
mış olması Türk Multimedia Ta-
rihi açısından oldukça önemlidir.
Ve ülkemizi 21. yüzyıla taşıyacak
sanat ve kültüralanında büyük bir
boşlugu dolduracak bir adırndır. Da
aylıkbubebek projenın yanm kal-
maması için herkesın destek olma-
sını diliyor ve projede emeği ge-
çen herkesi kutluyorum.
(I) Ozcan O., Topkapı Sarayı nin
Tarihi Gelişimini Görselleştirecek, Bir
Interahıf Multımedia Sısıemi Önerisi,
TUBtTAK INTA G301.1993.
(2)OzcanO-, tsunbulMuseum O/TIF
ınling and Sculpture, http-Jtmediac--
cess msu edu.tr/services/irhm-
2.5,IRHM-2.5.htmU995-1997
(i) Derman £/., Giray K. Eruz F
leJr) Sabancı Collection httpjtovmsa-
banci.com tr/sergi/index c.html, 1996.
(4) Rahmi Koc Museum.
http://www.rmk-museum.org.tr/eng-
lishlindex.htm, 1997,Sadberk Hanim
Museum.
http://ww*.sadberkhanimmuze-
si.org./english/main/frame corporate-
html.
(5) Tanındı O. ArcheologicalSettle-
ments ofTurkeyProject, http/'taypro-
ject.org/enghome,html. 1998-1999
(6) Atagök, T. Özcan O, Interacti-
ve Museum ofTurkey, http.l/interacti-
ve.m2.org.
(7) Eczacıbaşı Sanal Müzesi,
http://www.sanalmuze.org..
PENCERE
Baş, Kelle, Kafa...
AhmetHaŞim "ba$"ındanyakjnırdı, "gövde-
sinin üstüne otunvuş" bu "mütekallis" (gerilmiş,
kasılmış) baş için yazdığı şiirde ne diyordu:
"Bu ceheroemde yetişmiş kafaya
Kanlı bir lo<madır ancak mihenim
Ah, yarabti, nasıl birleşti
Bu çetin baŞİa bu suçsuz bedenim."
Baş düşünür, kelle düşünmez.
İnsan başıın ister istemez kendisiyle birlikte gez-
dirir, buna "kslle gezdirmek" denmez.
Bedeninden aynlmış başa kelle derler.
Kim bilir ta'ihte celladın baltası ya da giyoti-
nin bıçağı kaç başı kelleleştirdi.
Ya kafa?..
O da ayn br dert!..
Herffin iki omzu arasında koskoca bir başı var-
dır da yine suçlanır:
- Kafasızadam!..
Kafa ile baş, kimi zaman kelleyle özdeşleşir-
ler; o zaman aJ birini, vur ötekine!..
•
Geçmişte bir gün, arkadaşlarla otururken, içi-
mizden birisi hiçbir şey söylemeden ayağa kal-
kıp yola koyuldu, ardından bağırdık:
- Başını alıp böyle nereye gidiyorsun?..
Dönüp baktı:
- Başımı size bırakacak değildim ya!..
Ne var ki yalnız başını değil, kellesini de, ka-
fasını da başkasına emanet eden az değil...
Adam soruyor
- Paramı ne yapayım?.. .
Ne diyeceksin?..
O yine soruyor
- Dövize miyatırayım, faize mi vereyim, gay-
rimenkul mü alayım, borsada mı oynayayım?..
Medyada akıl üstüne akıl verenler var; kimin
nesi, kimin fesi olduğu bilinmeyen bir sürü açık-
göz, öğüt üstüne öğüt veriyor. . _
Parası olanın derdi büyük!.. ' '
Ancak emekçinin, emeklinin, memurun, işçi-
nin, köylünün, özetle dargelirfinin derdi yok!..
Medyada parası olmayana akıl öğretecek bir
kimse ortaya çıkmıyor. Sonuçta "kelle hesabı-
na göre" milyonlar oluşturan dargelirlinin yüzü-
ne kimse bakmıyor. • • -.; .. .••-%•
Neden?..
Çünkü bizim demokraside kelle sayısının kıy-
met-i harbiyesi yok; kafa hesabına ise daha gi-
remedik!.. Tepemizdeki koca başların hesabı
hep parasal!..
Alınteri ya da beyinteri boş laf!..
* ' •
Rrfat llgaz yalnız başından değil, ayaklann-
dan da yakınıyor
"Bu ayaklar benden hesap soracak
Bir düşüncenin peşinde dolaştırdım
Sokak sokak
. Bu baş bu eâilmez baş da öyle */,
Bazı sarhoş toca yorgun
Her zaman biryastığa hasret"
•
Onlü fıkradır, adamın biri Sokrates'e yakınmış:
- Dinlenceye gittim, ama, dinlenemedim.
Bilge demiş ki:
- Kafanı da birlikte götürmüşsündür, ondan-
dır.
Sevgili okurlar, sizteri bilmem, ama, ben bu bay-
ramı başımla birlikte geçiriyorum.