23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 OCAK 2000 PAZAR O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhunyet.com.tr Kim Yaptı? Prof. Dr. Altay GUNDUZ "Strasti Mordasti 'ler gelecek/Fela- ketier getirecek/Belalar getirecekler/Ve kalpleri parça parça yırtacaklar..." MaksmGorld, Strasti Mordasti, 1917 G ece yattığım zaman "Kim yaptı?, Katil kim?/WTıo doneit?" tü- ründen polisiye roman- lar okurum. Son günler- deokuduğum birroman- daki Scotland Yard Basmüfettişi, cina- yetlerin dört temel nedeninin aşk, diz- ginlenemeyen akıldışı tutku, nefret ve pa- rasal çıkar olduğunu ve bunJann başın- da parasal çıkann geldiğini belirtiyor. Habis ruhlar ya da habis yaratıklar an- larruna gelen Strasti Mordasti ise Gor- ki'nin hazin bir öyküsü. Çevirisini Arpad Yayınevi 1945 'te ya- yımladı. Yazınm başındaki alıntı, son derece yoksul, manen çökmüş, ayakla- n sakat küçük kızına bakabilmek için vü- cudunu satan bir annenin söylediği es- ki bir Rus halk şarkısının ilk dizeleri. Son birkaç on yıl ıçınde Türkiye'de, gelir dağılımının denkserlikle olmasını; kent varoşlanndaki çöplüklerden topla- dıkları ekmek parçalannı yıkayıp kurut- tuktan sonra yiyen insanlann bulunma- dığı; bunlann, insan onumna yaraşır bi- çimde yaşadıklan bir Türkiye isteyen Yıldız Teknik Üni. öğretim Üyesi yurtsever gençler öldürûldü. Atatürk devrimlerini ve laikliği savunan insan- lar yakıldı, aydınlar öldürûldü. Kayıplann sayısı, Pinocbet dönemin- dekıru aşü, 15 bine ulaştı. Failleri bulu- namadı, katiller aramızda. Son kez de Ah- met Taner Kjşlah'yı öldürdüler. Bu ci- nayetleri işleyen insan kisvesine bürün- müş habis yaratıklar başka gezegenden gelmediler, Dr. Frankenstein ya da Dr. Moreautarafından da yaraülmadılar. Bu yaratıklan, Atatürk devrimlerini ve la- ikliği, temeJde, yasadışı parasal çıkarla- n için engel görenler yetiştirdiler ve onun devrimlerini savunanlann üzerine sal- dılar. Ünlü Ingiliz tarihçisi Prof. E. H. CJUT "Tarih Nedir? (What ts History?, 1961)" adlı kitabmda şöyle yazar; "Geç- miş, bugün vegdecek tarihin sonsuzzin- ciriyle birfoirine bağhdnf Öyleyse geç- mişe dönelim, bu yaratıklann nasıl ye- tişririldiklerini en genel çizgüeriyle acık- layalım. Mustafa KemaL "TürldyeCum- huriyeti şeyhler, dervisler, mürider, mee- zupiar memkketi olamay—" demışti. Arna ne oldu. 1925'te 677 sayılı yasay- la kapaölan tekke ve zaviyeler, tsmet tnönü döneminde, TBMM'den geçirilen yasayla yeniden ziyarete açıldı. Gerekçesi de şuydu: "-hdkyofcnutnl- nn^tur,eâdknıııeder(?!)R Kemalist dev- rimin altyapısını oluşturmak, devrimle- ri halkın algılamasını, aydınlanmanın yurt düzeyinde yaygınlaşmastnı sağla- mak için kurulan Halkevleri ve Köy Ens- titülen kapatıldı. FakirBayknrt, Mehmet Başaran, TaKpApaydm ve Prof. Dr. Ce- mal Yıkknm gibi onur duyduğumuz ni- ce aydm Köy Enstitüsü çıkışhdır. Anı- lan kurumlan kapatan Menderes,amaç- lan teokrasi olan tarikatlan destekJedı, köktendincılik güçlendi. Atatürk devrimlerine karşı eylemlere ordu kayıtsaz kaiama/dı. 27 Mayıs 1960'ta genç subaylar yönetime el koydu. 27 Mayıs Anayasası'nda Türkiye Cum- huriyeti'nin sosyal devlet olarak tantm- lanması, emekçilere grev ve toplusözleş- me hakkı verilmesi sermaye çevrelerini tedirgin etti. Bu yönden 12 Mart girişi- mi sermayenin yaranna oldu. Aslmda 12 Mart, Kemalist devrimin etkinlığını yok etme politikasının ilk adtmıydı. Bu po- litikanın ıkınci adımı 12 Eylül'de atıldı, Türkiye, çıkmaz sokağa sokuldu. 27 Mayıs Anayasası'na ve Atatürk'ün tam bağımsızlık ve devrimlerinin sürek- liliği ilkesine sahip çıkan 1960'lann gençliği oldu, 30 Ekım 1968 'de bir grup genç Samsun'da "Tam bağunsızhklçin Mustafa Kemal Yüriryüşü"ne başladı- lar, ellennde Türk Bayrağı ve yürüyü- şünbaşındaDenizGezmisvardı. lOKa- sım'da Anıtkabir'e ulaştılar ve Anıtka- bir Özel Defteri'ne şunlan yazdılar: "MiDi kurtuluş yohında Amerikan em- peryalizmiııe karşı ildnd kurtuluş sava- şmuzda gerçekten izmdeviz. MiIK Kur- tuhıs mûcadeJesi yok edflemez, oou yok etmek için bûtün Türk milietiııj yok et- mek gerekir.'' Imza: Tam bağımsız Tür- kiye için Mustafa Kemal yürüyüsçüle- ri. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüse- yin İnan 1972'de asıldılar. Ne yapmış- lardı? Adam mı öldürmüşlerdi? Ülkele- rini mi satmışlardı? Hazine'yi mi soy- muşlardı? Hayır. Ama en büyük suçu işlemişler, tam bağımsız Türkiye için ABD hegemonyasına karşı çıkmışlardı. 12 Mart döneminde 68'ler kuşağına acı- masızlığın en bağışlanmazıyla kıyıldı. UğurMumcu da bu kıyımdan payını al- dı. Bu genç insanlann istemlerinin, çı- karlanyla çeliştiğini gören egemen güç- ler, bu gençlerin bir bölümünü, aralan- na soktuklan kışkırtıcı ajanlarla goşiz- mın çıkmazına ittıler. 12 Eylül 1980 askeri darbesi de kar- şı devrimciydi. En belirgin kanıtı, 1982 Anayasası'yla "Öğrethn Birjiği Yasa- a"nın (1924) geçerliligini yitirmesidir. 1980'den sonra gittikçe güçlenen kök- tendinciler ve mafya ekonominin ve si- yasetin içine çöreklendi. Yasadışı örgüt- ierle iktidarlararasında birlikte yaşama- yı sağlayan bir yaşam biçimi (modus vi- vendi) oluştu. Bu nitelikte topluluklann ıktidara gelmesinde özellüde görsel med- yamn bir bölümunün büyük etkisi oldu. Medyanın bu bağlamdaki rolünü, ça- ğımızın yaşayan en önemli entelektüel- lerinden biri olan, ünlü muhalif Prof. Noam Cbomsky (Massachusetts Tekno- loji Enstitüsü öğretim üyesi, ABD) şöy- le tanımlıyor: "Aptal IdtieJerin 'gerekli yanilsamalar'la aldaülarak nzanm üre- tjbnesL'' Bu yüzden bugün Türkiye'nin çözülmesi gereken önemli sorunlan du- rurken iktidar, günlerdir, 21 yıl önce ye- di TtP'li gencin beşini boğma teli ve kurşunla öldüren ve yedi kez idam ce- zasına çarptınlan bir Strasti Mordas- ti 'nin af yasası kapsamına sokulup so- kulmamasım tarüşıyor, abesle uğraşı- yor. Bu nitelikte bir iktidann ne Kışla- lı'nın ne de daha önce öldürülen yurtse- ver aydınlann katillerini ve onlan yön- lendirenleri bulacağını sanmak, en ha- fif bir deyişle safdillik olur. Kışlalı'nm cenaze törenine Genelkur- may Başkanı'ndan astsubayına dek tüm askerler katıldı. Kemalist bir aydını son yolculuğuna uğurladılar. Ama topluma verdikleri en önemli ileti kanımca şuy- du: "Biz,Atatürk ilkeleri ve devrimlerinm koruyucuhıgunu üstfemniş Türk ordu- suyuz, bunlara karşı çıkanlann karşı- smdayız. Shaset bizim tşimizdeğO. Bizim gibi düşünen. Atatürk ilkeierine, dev- rimlerinevedetnokrasininolmazsa oima- zı laikiiğe gerçekten inanan siviUerin de, yalnızca ceoazekrde bütünleşmeieriııi değil; bu katfiamlan yapanlar ve onlan perde arkasından yönetenler açığa çı- kıncaya dek, bütünlükierini sürekfi ko- rumalannı ve bu yönde >-asal etkinlikler- de hlılıınmalannı dileriz." EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Küreselleşme mi? Bütünleşme mi? Biryandan küreselleşme ist/yoriar, öte yandan Avrupa Birtiği'ni bellı bir sınırda tutuyortar!.. Iç- lerine bir başka Avrupa devletini bile almak is- temiyorlar! Ya da onu aday yapıp yirmi otuz yıl bekletiyoriar. Hani, küreselleşme vardı? Yok öy- le şey, Avrupa, Amerika, zengin devletler bir yanda! Yoksullar, azgelişmişler öte yanda... Prof. Dr. Bedia Akarsu bir yazısında bu konuya şöyle değinmişti: "Insan haklannın savunucusu Avrupa bu- gün bu haklara gerçekten saygı duyduğunu söyteyebilir mi? Gerçi görünüşte savunuyor, ama yalnızca kendi çikahan söz konusu ol- duğunda... Çünkü Avrupa çok büyük insan- lar yetiştirmiş olmasına karşın, kendi dışın- daki insanlan, insan bile saymıyor." Akarsu, ömek olarak Churchill'in Birinci Dün- ya Savaşı'nda "Çanakkale'de zehirii gaz kulla- nabiliriz, çünkü Türkler insan sayılmaz" sözü- nü anımsatıyor. Bir de Japonlann, "Atom bom- basını niye Almanlara atmadılar da bize attılar, çünkü Japonlan insan saymıyoriardı' dedikle- rirti!.. Türkiye Avrupa Birliği'ne alınacak mı? Ne zaman alınacak? Ikibinli yıllann ortafennda ya da sonuna doğru! Belki de hiçbir zaman!.. Aynca- lıklı devletler bir araya gelebilir, dünya nimetleri onlarca aralannda paylaşılabilir, ama dünyada gerçek anlamda bütünleşme yapılamaz! Çün- kü kimilerimiz sıradan insandır, hatta insan bile değildir, ama kimileri insanüstü insandır! Bedia Akarsu yazısında Kant'ı anryor. "Bo- ğazına kadar kötülüğe batmış" saydığı insa- noğlunu kurtaracak ancak eğitimdir, ama bu- nu gerçekleştirmek de dünya egemenlerinin işine gelmez. "Devletler bütün güçlerini yayılma tasanlan için kullanıpyurttaşlann kafalannı oluşturma ve eğitme çabalanna boyuna engel oldukça bu yolda bir ilerleme beklenemez." Insanoğlu, aydınlanmayı, bağımsızdüşünce- yi engelleyen her türiü boyunduruğu üzerinden atabilirse, ancak o zaman özgür olabilecektir. 'İn- san türünün aydınlanmasına engel olacak her şey insan doğasına aykındır" Değeıii felsefeci Arslan Kaynardağ'ın "Ka- dın Felsefecilerimiz" (Türkiye Felsefe Kurumu Yayını) başlıklı kitabı aydınlanma otgusunun ön- cüsü kadınlanmızı bize tanıtan önemli bir kitap... Seraha Cemai, Şaiye Berin Kurt, TezerAğa- oğlu, Keyise Idalı, Neyire Baysal, Kamuran Birand, Bedia Akarsu ve onlan izleyen felsefe öğretmenleri, profesörleri... Hepsi toplumun ay- dınlanma yolundaki atılımcılan... Kendi başına düşünmeyi, öğrenmeyi, yaratmayı sağlayacak etkin güç, felsefe değilse nedir? lnsanlığı paslı görüşlerden kurtanp, ona insan olmanın onuru- nu vermek bilimi, sanatj... Değerii arkadaşım Bedia Akarsu'nun bu kitap- ta yer alan yazılan ki iki yazj da gazetemizde ya- yımlanmıştı. Son dönemde bütün ortaya çıka- nlan hatta övgülerte yüceltılen küreselleşme ol-: gusunun gerçek anlamını belirtiyor "Son yıllarda kimi düşünüher, yazartar ay- dınlanma felsefesine karşı çıkmaya başladı- lar. Ne rastlantı.'Bu insanlar globalleşmeden, küreselleşmeden söz ediyoriar, çeşitli kültür- lerin yan yana yaşamasından, çok kültürier- den sözediyortar. Aynca kenditerine, özellik- le Avrupa'ya kimlik anyohar. Yirmi otuz yıl önce sözü edilen "bütünleşme" sözcüğünün yerini "globalleşme" altrken kültürlerin yan yana yaşaması, her ulusun kendi kültürünü geliştirmesi önerileri de gündeme geldi. Av- rupalı niçin kendine ayn bir kimlik, kendine özgü bir kimlik anyor?" Bu soruyu Akarsu şöyle yanrtlamtş:"Avrupa kendini başkalann- dan ayırrrtak istiyor, kendi üstünlüğûnü kim- seyle paylaşmak istemiyor." 10 Yıllık Bir Düş ve Eczacıbaşı Sanal Müzesi Doc.Dr. Oeiizhan ÖZCAN Yıldız Teknik Üniver- sitesıMultimediaBölümü Başkanı S ayınAlpOrç|1I1 »Ecza - sektörün çabasıyla hız kazandı. cıbaşı Sanal Müze- Koç Holdıng'e bağlı Rahmi Koç si'nin hayata geçriğı- Müzesi ve Sadberk Harum Mü- ni söylediğinde, 10 zesi eserlerinin sanal versiyonla- yıllık bir düş gerçek nnı Internette yayımladılar (4). mi ohryordiye çok ne- Borusan Kültür ve Sanat Merke- cıbaşı Sanal Müze- si'nin hayata geçtiğı- ni söylediğinde, 10 yıllık bir düş gerçek mi ohryordiye çok be- yecanlandım. Gerçekte elektronik müze ilk kez uygulanmıyordu Tür- kiye'de. Bundan tam on yıl önce mıdtımedia teknolojisi daha yeni dile gelirken, TUBlTAK'ın destek- lediği bir araşnrma projesi kapsa- mmda, CD ortamında Topkapı Sa- rayı için deneysel bir çalışma ya- pılmıştı (1). Topkapı Sarayı'ndan sonra 1995 yılma kadar ciddi bir gırişım ne yazık ki olmadı. 1995 yılında Mimar Sinan Üni- versitesi Resim Heykel Müzesi gerçek anlamda koleksıyonlannı tüm dünyaya açan ilk ulusal mü- zemız oldu. 269 parça tablosunu resim formatında, 16 parçaheyke- Uni üç boyutlu sanal formatta tüm dünya ızleyıcısıne açan Resim Heykel Muzesi, Türk sanannı ta- nıtmada önemli bir adım atmıştır (2). Aynı donemde üç boyutlu hey- kelleri tnternette sergileyen dün- yada birkaç müze vardı. Ne yazık ki proje çeşitli nedenlerle tamam- lanatnadı. Resim Heykel Müze- si'ni, 1996 yılmda Sabancı Ko- leksiyonu izledi (3). Aynı adlı ki- tabın Internet nüshası (versiyonu) olan çalışma tümüyle tnternette sergılenen ilk Türk koleksiyonu oldu. 1997 yılında tnternetin yaygın- laşrnası ve bu alanda toplum bilin- cinin artmasıyla beraber, müzeler ile ilgili yapılan çalışmalar özel zi, sanal galerisini aynı yıl Inter- netetaşıdı. 1997 yılında yaynıha- yatma geçen ve yaklaşık 2000 ob- jeyi kapsayan TAY arkeolojik ka- taloğu ise ülkemizin bugüne kadar tnternette yayımlanan en büyük elektronik kataloğu olarak multi- media tarihimize geçti (5). Topkapı Sarayı Harem Dairesi, Dolniabahçe Sarayı Atatürk Oda- sı 1998 yılında tnternette yer alsa da ulusal müzelerimizle ilgili bir çalışma hâlâ cıddi olarak ele alın- mış değildir. Mısır gibi teknolojik bihkimi bizim kadar olmayan bir ülkede bile Kahire Müzesi'nin ta- mamı tnternetten gezilirken, bi- zim hiçbir müzemizin tnternette gezilmemesi gençelTterı çok üzü- cüdür. Geçen lOyılda yapılan tüm :bu denemeler asknda varolan mü- zelenn sanal versiyonlan olarak tnternete taşındılar ve birer web broşürü oldular. Oysakı sanal mü- ze fizüri olarak var olmayan, bel- li bir temayı işleyen, sergileraçan, haberler yayımlayan ortamlarola- rak tanımlanmaktadır. Bu anlamıyla Türkiye'nin ilk sanal müze denemesi Yıldız Tek- nik Ünrversitesi'nin, özel sektörün desteğiyle gerçekleştirdiği tnte- raktif Türkiye Müzesi Projesidir (6). 50'ye yakın akademisyenin üzerinde calıştığı proje hâlâ Türk sanatını tanıtan önemli bir refe- rans kaynağı olmasına rağmen, toplumun aydın kesiminden yete- rince ilgi göremediğinden gelişe- memiştir. Benzeramaçlarla kurulan Ecza- cıbaşı Sanal Müzesi'nin, sanal mü- ze amacını tümüyle yerine getire- rek Türkiye'nin 10 yıllık düşünü gerçek kıldığını sanıyorum (7). Bunun için çok heyecanlıyım. Ec- zacıbaşı koleksiyonunun da yer aldıgı, belb başlı Türk sanatçda- nrun eserlerinin sergilendiği site- de. elektronik forumlar, eğitim, sanat haberleri gibi bölümlerle gerçek bir sanal müzenin yaratıl- mış olması Türk Multimedia Ta- rihi açısından oldukça önemlidir. Ve ülkemizi 21. yüzyıla taşıyacak sanat ve kültüralanında büyük bir boşlugu dolduracak bir adırndır. Da aylıkbubebek projenın yanm kal- maması için herkesın destek olma- sını diliyor ve projede emeği ge- çen herkesi kutluyorum. (I) Ozcan O., Topkapı Sarayı nin Tarihi Gelişimini Görselleştirecek, Bir Interahıf Multımedia Sısıemi Önerisi, TUBtTAK INTA G301.1993. (2)OzcanO-, tsunbulMuseum O/TIF ınling and Sculpture, http-Jtmediac-- cess msu edu.tr/services/irhm- 2.5,IRHM-2.5.htmU995-1997 (i) Derman £/., Giray K. Eruz F leJr) Sabancı Collection httpjtovmsa- banci.com tr/sergi/index c.html, 1996. (4) Rahmi Koc Museum. http://www.rmk-museum.org.tr/eng- lishlindex.htm, 1997,Sadberk Hanim Museum. http://ww*.sadberkhanimmuze- si.org./english/main/frame corporate- html. (5) Tanındı O. ArcheologicalSettle- ments ofTurkeyProject, http/'taypro- ject.org/enghome,html. 1998-1999 (6) Atagök, T. Özcan O, Interacti- ve Museum ofTurkey, http.l/interacti- ve.m2.org. (7) Eczacıbaşı Sanal Müzesi, http://www.sanalmuze.org.. PENCERE Baş, Kelle, Kafa... AhmetHaŞim "ba$"ındanyakjnırdı, "gövde- sinin üstüne otunvuş" bu "mütekallis" (gerilmiş, kasılmış) baş için yazdığı şiirde ne diyordu: "Bu ceheroemde yetişmiş kafaya Kanlı bir lo<madır ancak mihenim Ah, yarabti, nasıl birleşti Bu çetin baŞİa bu suçsuz bedenim." Baş düşünür, kelle düşünmez. İnsan başıın ister istemez kendisiyle birlikte gez- dirir, buna "kslle gezdirmek" denmez. Bedeninden aynlmış başa kelle derler. Kim bilir ta'ihte celladın baltası ya da giyoti- nin bıçağı kaç başı kelleleştirdi. Ya kafa?.. O da ayn br dert!.. Herffin iki omzu arasında koskoca bir başı var- dır da yine suçlanır: - Kafasızadam!.. Kafa ile baş, kimi zaman kelleyle özdeşleşir- ler; o zaman aJ birini, vur ötekine!.. • Geçmişte bir gün, arkadaşlarla otururken, içi- mizden birisi hiçbir şey söylemeden ayağa kal- kıp yola koyuldu, ardından bağırdık: - Başını alıp böyle nereye gidiyorsun?.. Dönüp baktı: - Başımı size bırakacak değildim ya!.. Ne var ki yalnız başını değil, kellesini de, ka- fasını da başkasına emanet eden az değil... Adam soruyor - Paramı ne yapayım?.. . Ne diyeceksin?.. O yine soruyor - Dövize miyatırayım, faize mi vereyim, gay- rimenkul mü alayım, borsada mı oynayayım?.. Medyada akıl üstüne akıl verenler var; kimin nesi, kimin fesi olduğu bilinmeyen bir sürü açık- göz, öğüt üstüne öğüt veriyor. . _ Parası olanın derdi büyük!.. ' ' Ancak emekçinin, emeklinin, memurun, işçi- nin, köylünün, özetle dargelirfinin derdi yok!.. Medyada parası olmayana akıl öğretecek bir kimse ortaya çıkmıyor. Sonuçta "kelle hesabı- na göre" milyonlar oluşturan dargelirlinin yüzü- ne kimse bakmıyor. • • -.; .. .••-%• Neden?.. Çünkü bizim demokraside kelle sayısının kıy- met-i harbiyesi yok; kafa hesabına ise daha gi- remedik!.. Tepemizdeki koca başların hesabı hep parasal!.. Alınteri ya da beyinteri boş laf!.. * ' • Rrfat llgaz yalnız başından değil, ayaklann- dan da yakınıyor "Bu ayaklar benden hesap soracak Bir düşüncenin peşinde dolaştırdım Sokak sokak . Bu baş bu eâilmez baş da öyle */, Bazı sarhoş toca yorgun Her zaman biryastığa hasret" • Onlü fıkradır, adamın biri Sokrates'e yakınmış: - Dinlenceye gittim, ama, dinlenemedim. Bilge demiş ki: - Kafanı da birlikte götürmüşsündür, ondan- dır. Sevgili okurlar, sizteri bilmem, ama, ben bu bay- ramı başımla birlikte geçiriyorum.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle