Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9 OCAK 2000 PAZAR
12 PAZAR KONUGU
"SSKiflas noktasında mı, yoksa özelleştirilmekmi isteniyor" tartışmasını Prof Ahmet Saltık'la konuştuk
'SAĞLIKTA UGANDAGİBÎYİZ'
'İngiltere
yüzde 5
özellestirdi
- HızJa özelleştirilen sağlık sistemi,
istenüen sağlık hizmetini veriyor mu?
- Sağlık hizmetleri özelleştirildiğinde,
ödeme gücü yüksek olan
kesimlere dönük olarak
yapılanırlar. Özelleştirilmiş sağlık
hizmetleri kazanç getirecekleri
alanlarda yoğunlaşırlar.
Gerek coğrafyasal olarak,
gerekse de uğraşı alanı olarak bu
böyledir.
Türkiye'deki özel hastanelerin,
polikliniklerin ezici çoğunluğunun
lstanbul'da olduğunu büiyoruz. Son
günlerde özel sağlık kurumlannın,
resmi sağlık kurumlannın sayısını
aştığını da biliyoruz.
Bunlann yoğunlaştıkları alanlar,
genellikJe ödeme gücü yüksek olan
kesimlerin dile getirecelderi talebe
yöneliktir.
Burada ilginç bir örnek olarak
îngiltere'yi vermek isterim.
1980'lerin başında, eski Başbakan
Thatcher döneminde. ABD Başkanı
ReagaıTla el ele verilerek îngiliz
sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi
çabasına girişildiği zaman Îngiliz
Hekimler Birliği ve halk buna yoğun
olarak karşı çıkmıştı. Îngiliz
Hekimler Birliği, halkj örgütlemiş,
halk da demokratik protesto hakkını
ortaya koyarak bunu engellemeye
çahşmıştı.
ingiltere'de Thatcher döneminde
sağlık hizmetlerinde yüzde 5 .< <- >•
dolayında bir özelleştirme olmuştur.
Yüzde 95'i hâlâ kamu desteğinde
kalmayı sürdürmektedir.
İngiltere'de toplam sağlık
harcamalannın yüzde 93 gibi bir
bölümü hâlâ kamusal kaynaklardan
karşılanmaktadır.
çocuk
ölümleri
artar
Sağlık hizmetlerinin finansmanında
kanun katkısı nedir?
SALTIK - Bakın, İngiltere'deki sağlık
hizmetlerinin yüzde 5 oranında
özelleştirilmesi estetik cerrahiye
kaymıştır. Hatta şöyle bir slogan da
geliştirilmiştir:
"Tory'lerin (Muhafazakâr Parti)
politikasL, daha çok estetik cerrahisL"
Türkiye'ye bakalım. Özel sağlık
kurumlanrun ezici çoğunlukla
Istanbul yöresinde olduğunu söyledik.
Türkiye'nin doğusu, güneydoğusuna
gittikçe özel sağlık kurumlan
sayısmın son derece azaldığını
görürsünüz. WHO ve Dünya
Bankası'nın ortak bir raporu var. O da
şöyle:
Tümüyle özelleştirilen sağlık
hizmetleri toplum gereksinimlerinden
uzaklaşır; ödeme gücü olanlann
alanlanna kayarlar.
Bu, Türkiye'de sağlık düzeyi
göstergelerinde iyileşmeyi değil,
kötüleşmeyi getirir. Türkiye'nin bebek
ölüm hızı hâlâ yılda binde 42
dolaymdadır. Bu, Japonya'da Isveçte
binde dört. Anne ölümleri oranı son
derece yüksek. Özelleştirmenin bu
durumu iyileştirici payı olmuyor.
Çocuk ishallerini azaltmıyor.
Çocuklar, bebekler zatürreeden
ölüyorlar. Özel sağlık hizmetlerinin
bunlara katkısı olmuyor.
Türkiye nüfusunun üçte ikisi bağırsak
parazit enfeksiyonlan taşıyor. Ama
özel sağlık sisteminin bunlara da bir
katısı olmuyor. Ortalama yaşam süresi
de geri.
LEYLA TÂVSANOGLU Ülkemizde çocukluğumuzdan beri sağlık hizmetlerinin eksikliği, yetersizliğinden söz edilir. Bu, somut olarakyaşanır. Bugün
ortayaşa geldik. Durum düzelmek şöyle dursun, giderek kötüleşiyor. Birsürü özel hastanepara tuzağı biçiminde çahşıyor. Üç
günlük özel sağlık hizmetinin özel bir hastanede alınmasının bedeli 10 mifyar liraya yaklaşıyor. Öte yandan bir Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) var.
Sigortalı haksahipleri bu hastanelerde, burunlarından kıl aldırmayan, hastaları horgören sağlık görevlilerinin eline terk edilmiş durumda. Insanlar
hastanelerde rehin kalıyor, paralarını
ödemedikçe de dışarı salınmıyorlar. Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan
kamuoyunda SSK'ninyanlışyöneîim vepara
hortumlanması yüzünden iflas noktasında
olduğunu anlatıyor. Durum gerçekten öyle mi?
Yoksa SSKde özelleştirmek, birilerine peşkeş mi
çekilmek isteniyor? Türkiye de eğitim ve sağlığın
özelleştirilmesiyle birlikte kimlerin ceplerine ne
miktarda paralar girdiğini de dünya âlem biliyor.
Üstelik bu özel kurumlarda verilen hizmetlerin
ne kadaryetersiz kaldığını insanlar bağırarak
anlatıyor. Bütün bu gerçekler veyaşanan çarpık
düzenin bize öğrettiklerinden yola çıkarak
Trakya Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı
Başkanı Prof. AhmetSaJak'la konuştuk. ,
PORTRE/Prof. AHMET SALTIK
1953 Elazığ doğumlu. tlk ve orta öğrenimini Gaziantep ve Van 'da
tamamladu NATO bursu ile 3 ay İngiltere ve Belçika'ya gitti. Hacettepe'de
tıp eğitiminegirdL 1976'daLondra TıpFakültesi'ndestajyaptu 1977'de
tıp doktoru oldu. 1 yüKeban 'da sigorta hekimliğiyaptt. 1978-80 arasında
Hacettepe'de Prof. Dr. NusretFişek'in asistanlığtnıyaptı ve Halk Sağlığı
dalında uzman hekim oldu. Yıllarca Anadolu 'da çalışarak Elazığ Lepra
Hastanesi Başhekimliği, işyeri hekimliği, muayenehane hekimliği, Halk
Sağlığı Laboratuvan Müdürlüğü deneyimleri oldu. 1986 'da ABD 'ye
giderek 4 ay eğitim aldu 1988'de Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk
Sağlığı Anabilim Dalı 'na atandı ve bu anabilim dalını kıırdu. 1990'da
doçent, 1996'da profesör oldu. 4 yü Türk Tabipleri Birliği Yüksek Onur
Kurulu üyeliğiyaptu Birkaç derneğin kurucusu, yöneticisiya da üyesL
Atatürkçü Düşünce Derneği Edirne Şubesi Başkanı ve Genel Merkez
Onur Kurulu üyesi (1996-1998).
Türkiye 'de sağlık sisteminin kamu yaranna olması gerekirken yıl-
lardır özelleştirilmesine ağtritk veriliyor. Sağlık sektörünün özellesti-
rilmesi sağlık hizmetlerinin düzelmesine yardımcı oluyor mu? Özel
sağlık sistemi vatandasa ne kadaryararlı oluyor.
- Türkıye'de sağlık hızmetlennin özelleştirilmesi 1980'lerin başla-
nndan ıtibaren gündeme alınan bır konu oldu. 12 Eylül asken yöneti-
minın temel siyasal seçimlerinden bir tanesi de sağlık sisteminde özel-
leştirmeye giden altyapıyı hazıriamaktı. Bunun yansımasuu 1982 Ana-
yasası'nın 56. maddesinde görmekteyiz. 56. madde 1961 Anayasa-
sı'ndaki 49. maddeden çok farklı olarak önemli bir değişim getirdi.
1961 Anayasasrnın 49. maddesi bütün yurttaşlarımıza sağlık hizmet-
lerini hak olarak öngörüyordu.
Bu, devlete verilmiş bir görevdi. Hak ve görev tanımlan ekseninde
oturtulmuş bir maddeydi. Ancak 1982 Anayasası'nın 56. maddesiyle
devletin bu konudakı görevleri denetleme ve düzenlemeye indirgen-
miş oldu. Dolayısıyla devletin sağlık hizmetlerinden çekilebilmesine
ilişkın üst hukuk kuralının yapılanmasına bir siyasal tercihle yönelin-
diğini gözlemekteyız.
- Bunun arkasında yatan dinamikler nedir?
-Onun arkasında yatan dinamıklenn 1970'li yıllann başlannda gün-
deme geririlen Yeni Dünya Düzenı (YDD) olduğunu söyleyebilirim.
YDD'nin Üçüncü Dünya ülkelerinde başlatılan sağlıkta özelleştirme
dahil olmak üzere uygulamalannın 10 yıllık bir deneyım süresinin ar-
dından YDD kuruculan bunun 2. Dünya ülkelenne taşınması tasan-
mını yapmışlardır. Bunun başında da Dünya Bankası vardır. Türkiye'ye
yansımasını da böyle görüyoruz.
Hemen arkasından sağlık alanındakı özelleştirmenin yapılandınlma-
sı ıçın kamusal sağlık kaynaklannın azaltılmasını izliyoruz. 1984'ten
1993'e kadar geçen 10 yıllık dönem içınde kamu sağlık harcamalan-
am son derece önemlı bıçirade ve si-
yasal tercihle azaltıldığıru görüyo-
ruz. Dönemin Başbakanı ve Cum-
hurbaşkam ÖzaTın açıklamalann-
dan da bunu bilmekteyız. Kamu
sağlık harcamalannı azalttıklannı
ve bunun yerine yurttaşın kendi har-
camalannı koymayı düşündüklennı
dile getırmişti.
Ancak bugün, geriye doğru bak-
tığımızda bu beklentinin gerçekleş-
mediğinı görüyoruz.
- Bu, nasıl gerekleşmedi?
- 1984lerde ulusal gelirden sağ-
lık harcamalan için aynlan pay yak-
laşık yüzde 3.5 dolayındaydı. Dev-
letin çekilmesiyle birlikte oluşan
boşluğu yurttaşlar dolduracak olsa-
lardı ulusal gelirden sağlığa aynlan
payın en azından sabit kalması ge-
rekirdi. Ancak, iki yıl önce lstan-
bul'da toplanan Dünya Sağlık Ör-
gütü (WH0) bölge toplantısında
açıklanan rakamlara göre Türkiye
şu anda ulusal gelirden sağlığa yüz-
de 2.7 gibi bir pay ayınyor.
WH0'nun Avrupa bölgesinde
üyesi 51 ülke var. Bu ülkeler içinde
Türkiye sağlığa aynlan ulusal gelir payı bakırmndan 50. sırada. Tür-
kiye'den sonra eski Sovyetler Birliği var. Onlar da yüzde 2.6 düzeyin-
de,
Özetle söylemek gerekirse Türkiye "de sağlık sektörünü özelleştir-
me girişimleri dışardan tasarlanmıştır. Bu da dayatılmaktadır. Daha açık
deyimiyle, Türkiye'nin kendi koşullan sağlık sistemini özelleştirme-
yi gerpkli kılmamaktadır. 1980*li yıllann başından beri sürdürülen sağ-
lıkta özelleştirme çabalannın Türkiye'yi getirdiği yerin değerlendiril-
mesi için bugün artık geç bile kalınmıştır. Geçen 20 yıl içinde sağlık
alanındakı hizmetlerde iyileşme olmadığı gibi sağlık alanındaki eşit-
sizliklerin giderek derinleştiğini gözlüyoruz. Bunu sağlık istatistikle-
rinde de görebiliyoruz. Mozambik, Sri Lanka, Uganda gibi ülkelenn
sağlık için ulusal gelirden ayırdıklan pay yer yer Türkiye'ye yakın, hat-
ta daha fazladır. Size Dünya Bankası, WH0 ve UNICEF (BM Çocuk
Vakfi) istatistiklerine yansıyan rakamlara göre Mozambik'in sağhğa
ayırdığı pay yüzde 5.2-5.4'tür. Gördüğünüz gibi bu Türkiye rakamla-
nnın hemen hemen iki kaü oluyor.
- Bildiğimiz kadanyla AB ülkeleri ve ABD'de ulusalgelirden sağ-
hğa aynlan pay epeyce yüksek. Bu konuda rakamlar verebilir misi-
niz?
- Yüzde 10'lar dolayında. Fransa'da yüzde 12, Almanya'da yüzde
12.6, ABD'de yüzde 13-13.6 dolayında. Türkiye'de ise yüzde 2.6 ya
da 2.7 gibi bir pay. Neredeyse 10 puan dolayında bir fark var. Komşu-
muz Yunanistan'da sağlık için ulusal gelirden yüzde 9'a yakın bir pay
aynlıyor. Açkıça görülüyor ki Türkiye 'nin ulusal gelirden sağlığa ayır-
dığı payı arttırması kaçınılmazdır. Bunu kişi temeünde sağhk harca-
masına indeksleyecek ohırsak yılda kişi başına 90 dolarhk bir harca-
ma düşüyor. Bunu Türk Lirası'na çevirirsek 45-50 milyon lira dola-
yında bir para yapar. ABD'de bu 3 bin dolan, Almanya'da 2 bin dola-
n, Fransa'da 1.800 dolan buhnaktadır. Türkiye ulusal kaynaklanyla
orantılı olmayan bir biçimde sağhğa az pay ayınyor.
Burada vurgulamak istediğim nokta şu: Bu bir siyasal seçimdir.
- Türkiye'de sağlığa bu kadar azpay ayrdmasına karşın kamuda
büyük ibr sağlık vurgunu olduğu artık açığa çıkü. Sosyal Güvenlik
Bakanı bunu kendisi açıkladu SSK'nin iflasta olduğunu, bunun da
büyük ölçüde sağlık harcamalanndan kaynaklandığını söyledL Bu
nasıl olabiliyor?
- SSK, şu anda Türkiye nüfusunun yaklaşık yansını şemsiyesi altı-
na alma çabası içinde olan son derece büyük bir sosyal güvenlik ku-
rumudur. Esas olarak 1940Tı yıllann ikinci yansında işçileri kapsamı-
na almak üzere kurulmuştu. Geçen yılllar içinde büyüdü; değişik ke-
simleri de şemsiyesi altına alarak bugünkü kapsamına ulaştı. Ama bu-
nun kuruluşu yanlıştı. Kendisınden yaklaşık 12 yıl önce kurulan Emek-
li Sandığı devlet memurlannı güvence altına ahyordu. Tek bır sosyal
güvenlik yapılanmasına gidilebilirdi. 1981 Anayasası'nın 61. madde-
si Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlannın hepsinin sosyal güvenlik hakkı-
na sahip olduğunu ve devletin bunu gerçekleştırmek üzere gerekli ku-
rumlan oluşturacağını buyurmaktadu-. Taraf olduğumuz pek çok ulus-
lararası sosyal güvenlik anlaşması da sosyal güvenlik hakkını vurgu-
luyor.
SSK'nin iflası çok acıdır ki yapaydır; bilerek ve isteyerek kurgulan-
mıştır. Bunun çok açık kanıtlannı da verebilirim. Eski Çalışma ve Sos-
yal Güvenlik Bakanlanndan Aydm Güven Gürkan birkaç yıl öncekı
bir açıkoturumda devletin SSK'yi talan ettiğinı ifade etmişti. Aynen
bu deyimi kullanmıştı. Yaklaşık 7-8 yıl önce, Türkiye'de çok yüksek
oranlı enflasyon yaşandığı dönemlerde devlet zorla yüzde 30 faizli dev-
let tahvılini SSK'ye satarak SSK'nin birikmiş fonlanna el koymuştur.
Bu şekilde SSK'ye zarar ettirilmiştir.
Bunun dışında, sağlık hizmetlerinin sunumunda. ilaçlann yersiz kul-
lanımında sözü edilen yolsuzluklar olmuştur. Bu da doğrudur. Bir de
SSK'nin en önemli kaçak kaynaklanndan bir tanesi kaçak istihdam-
dır. Kaçak istihdam yapüdığı için Türkiye'de işverenler SKK'ye pnm
ödememektedirler. Amaç budur. Kaçak istihdam edilenler ıse resmi is-
tihdamlılann SSK kartlannı kullanarak hizmet ahnışlardır.
SSK, kendi yasasında yazan koruyucu sağlık hizmetleriyle ilgili
hiçbir girişımde bulunmamışor. 124. madde SKK'nin işyerlerinde ko-
ruyucu sağlık hizmetleri önlemleri alacağını buyurmaktadır. Ancak ben
çeyrek yüzyıllık bir hekim olarak SSK'nin hiçbir koruyucu sağlık hiz-
meti yapılanmasını bihnıyorum. Varsa, aktanlırsa, öğrenmiş olurum.
Koruyucu sağlık hizmetleri yapıtmadıkça SSK tümüyle tedavi hiz-
metlerinde son derece pahalı hizmet üretmektedir
- tş kazalan ve meslek hastalıklan sigortalannda durum nasıl?
- lşçiler bunlar için de prim öderler. SKK'nin bu ıkı havuzcuğunda
pnm fazlalığı vardır. Oralarda açık yoktur, tam tersine... Iş kazalan ve
meslek hastalıklan için ödenen pnmler kullanılamamaktadır. Daha
çok açık veren hastalık sigortasıdır.
- Bu ne anlama geliyor?
- Iş kazalan ve meslek hastahklan, özellikle de meslek hastalıklan,
Türkiye'de görülmemektedir. Bu. ironik bir tablodur. Her yıl bınlerce
meslek hastalığı olması gereken bir ülkede her yıl bın-bin iki yüz do-
layında meslek hastalığı tanısı konuyor. Burada buz dağının tümü su-
yun altında; ucu dahi gözükmüyor. Dolayısıyla da bu paralar kullanı-
lamıyor.
- Peki iş kazalan ve meslek hastahklan havuzlannda toplanan pa-
ralar ne oluyor?
- Kullanılamadıklan için bunlan öbür havuzlara aktanyorlar. Ama
meslek hastalıklan ve iş kazalan hizmetlerinın SSK'de ahnamadığını,
her yıl Türkiye 'de binlerce iş kazası olmasına karşın bunlann resmi ka-
yıtlara gırmedığini, bınlerce meslek hastalığına tanı konamadığını, ça-
lışanlann bunlardan kaynaklanan hakJannı edınemedıklerini biliyoruz.
Bu son derece acı bir tablodur. SSK'nin bugüne geuşine neden olan
yolsuzluklar çok abartıhyor. Yolsuzluklar vardır ve bu Türkiye'de müm-
kündür. Özellikle bılgisayar ortamlannın yaygınlaştınlmasıyla ciddi
bir denetim yapılabilir. Türk Tabipler Birliği, Türk Eczacılar Birliği
gibi sivil toplum kuruluşlannın denetımlerinin etkınleştirilmesiyle,
sendikalann daha ıyi örgütlenmesiyle SSK yolsuzluklan çok daha iyı
denetlenebilir. Fakat gözden kaçınlan en önemli noktalardan bır tane-
si kaçak ışçi ıstihdamıdır. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Aşa-
ğı yukan 9 milyon dolayında çalışan var. Bunun aşağı yukan 4.5 mil-
yonu SSK'h, 4.5 milyonu da SSK'siz, sigortasız.
- AB üye adaylığı aşamasına gelmiş Türkiye bu durumda AB kri-
terierine nasıl uyum sağlayabilir?
- Tabii ki bu durum Türkiye için yakışan bir konum değil. Işveren
bu insanlar için prim ödemiyor. Bir başka nokta da şu:
Devlet, kamu ışverenı olarak, 600 bin dolayında işçisi için ciddi prim
borçlan içinde. Ozel sektör işverenleri de aynı durumda. Hem devlet
hem özel sektörün SSK'ye yüklü miktarda prim borcu bulunuyor. Bu
miktar trilyonlan buluyor.
Bu ödemeler geciktiriliyor; yaptınmı da zayıf. Bu paralan repoda,
serbest piyasada değerlendiren insanlar SKK'ye borçlanm gecikerek
ödeyip bundan da nema sağlıyorlar.
Bunu bir tür otomasyona bağlamak lazım. Devlet nasıl kendi me-
murunun vergi borcunu kaynağında kesiyorsa prim borçlan da kayna-
ğında kesilıp doğrudan SSK'nin havuzlanna aktanlabılir. Bunlar ıste-
nirse yapılır.
- Dış ülkelerde devletin sosyalgüvenlik sistemlerine kamusal kat-
kılan nasıl oluyor?
-OEÇD ülkelerinde devletlerin sosyal güvenlik sistemlerine ortala-
ma kamusal katkılan yüzde 40 dolayındadır. Yani, sosyal güvenlik
harcamalannın ortalama yüzde 40'ı kamusal destek olarak verilir. Çün-
kü sosyal devlet sistemi bunu gerektirir.
Türkiye'de şimdiki halde bu iş için verilen destekler son derece kü-
çüktür. 2000 yılı bütçesi 47 katriryondur. 3.7 katrilyon da sosyal gü-
venlik kurumlanna aktanlan paydir. Bu, bütçenın yüzde 7.5 'idir O ka-
dar da büyütüldüğü gibi bir pay değildir. Sosyal devlet olacaksak sos-
yal güvenlik kurumlanna ınsanların kendi güçlenyle koyduklanna. iş-
verenlerinin koyduklanna ek olarak devletin de sosyal güvenliğe bir
miktar katkıda bulunması gerekir. SSK'nin çevresinde döndürülen
oyun, onun da özelleştirilmesi için tezgâhlanan bır senaryonun açık par-
çalandır. SSK, bilerek ve isteyerek ıflasa sürüklenmiştir ve sürüklen-
mektedır. . _ .
- Ortalamayaşam süresi Türkiye'de kaçyıl?
- Doğuştan itıbaren beklenen yaşam süresı erkekler için şu anda 66,
kadınlar için 70 olarak kestıriliyor. Bu rakamlar gelışmış Avrupa ül-
kelen için en az 10 yıl Türkiye'nin önünde. lsviçre'de, Isveç'te, Japon-
ya'da 80 yılm üzerinde.
Sonuçta, özelleştınhTuş sağlık hizmetlen Türkiye'de bir kesimin
sağlık alanından kazanç sağlamasına yol açıyor.
- Bundan ne kadarpara sağlanıyor?
-Türkiye'de ulusal gelir 200 milyar dolar. Bunun aşağı yukan yüz-
de üçü özel sağlık hizmetlerinden kazanılıyor. Yani 6 milyar dolann
üzerinde bir para. Kayıt dışı sektörü de katacak olunanız bu. 12 mıl-
yar dolara çıkıyor. Yani, Türkiye'de 12 milyar dolarhk bır pazann kav-
gası yapılıyor. Bu da az bir para değil.
Sağlık sektörünün özelleştirilmesi sağlık hizmetlerini düzeltmedi-
ği gibi genletiyor, etik dışı bir yığın iş yapahyor.
Bakın, Cumhuriyet gazetesinde bir,
yazıdadabu açık açık yayımlandı. ls-
tanbul'da komisyon almadan çalışan
bir tek laboratuvar var. Biz nazikçe
"komisyon" diyoruz. Bunun açık adı
rüş\ ettir. Ne yazık ki pek çok sağlık
çalışanı bu çarkın içine girmiştir. Hat-
ta, yıllar içinde insanlar bu davranış-
lannı rasyonalleştirmekte, doğal gör-
mektedirler. Son derece rahat savu-
nabiLmektedırler. - ' .
- Yani Türkiye'de giderek bir sağ-
lık mafyasımn oluştuğunu mu anla-
tıyorsunuz?
- Kesin olarak bir çeteleşme duru-
mu var. Bir de şunu vurgulamak isti-
yorum:
Bıze. "SağlıkhizmetleriniözeDeşti-
rin, liberaUeştirur. dıyen Batılı dost-
lanmız bu söylediklennden farklı
davramyorlar. Size ABD'den bir ör-
nek vereyim.
1929'da dünyadakı ekonomık bu-
nalım patlak vermeden önce. ABD'de
hükümetın sağlık harcamalanna ka-
musal katkısı yüzde 7 dolayındaydı.
Yani sağlık harcaması 100 dolarsa ye-
di dolan kamu katkısıydı, 93 dolan da yurttaşın cebınden çıkıyordu.
1929 ekonomik bunalımı devletin ciddi biçimde sağlık alanına mü-
dahalesinı gerektirdi. O zamandan ben de bu artış dızgmlenemıyor.
1995 rakamlanyla ABD'rnn sağlık harcamalanna kamusal katkısı yüz-
de 43-44 dolayında. Bunu giderek da arttırmayı tasarhyorlar. Pek çok
yayın organında basılan makaleleri okuyoruz. Kullanılan ortak başlık
şu:
"Socializarion of Healt Senices in tbe USA" (ABDde Sağlık Hiz-
metlerinin Sosyalieştirilmesi). Türkiye, 1961 Anayasasf nın 49. mad-
desiyle sağhğı bir hak olarak tanımladıktan sonra 224 sayılı yasayı çı-
karmıştı.
Siyasal tercihi ulusal bıreylenne eşit sağlık hizmet sunmak ve bunu
elden geldığınce sağlık hizmetlerini bütçeden karşılamaktı. 196O'lı
yıllarda Sağlık Bakanlığı bütçesi yüzde 5.27'yle tarihınin en yüksek
noktasına ulaşmıştı. 1960Tarda Türkiye'nin, bunu yapacak ekonomik
güce sahip olduğuna göre bugün bunu yapamaması düşünülemez. Ba-
kın, ABD'de Başkan Cüntoıı, sağlık harcamalannı arttıracağını söyle-
yerek 1991 seçimlerini kazanmıştı. Şunu söylemişti-
"ABD'de gelir dağıhını bozukrur. Bu gelir dağıhmmı daha da Kileş-
tirme>i düşünüyoruz. Üst gelir gruplanndan daha çok vergi abna>i ve
bunlan sağhk ve eğitim alanlan başta olmak üzere yansıtarak gelir d»-
ğıhnunı hileştirmeyi ve alt gelir gnıplanna destek venneyi düşünm o-
ruz."
Bu sosyal söylem yüzünden ben Cünton'ın seçimlen kazanamaya-
cağım düşünüyordum. Ama kazandı. ABD halkı buna pnm verdi. Clin-
ton, üstelik ıkıncı kez de seçildı. Yapılan analizler 1929'dan bu yana
ABD'de sağhk hizmetlerine aynlan kamusal katkı artışının süreceği-
ni gösteriyor. ABD'de bu pay şu anda yan yanya. 1993 Dünya Ban-
kası raporuna göre ise Türkiye'de bu pay yüzde 26Tara kadar inmiş-
tir. 1984'te Türkiye sağlık hizmetlerindeki kamusal katkı yüzde 51 do-
layındaydı. Bu şekilde de Türkiye dünyaya ilginç örnekler sunuyor.
Bu, Ozal politikalanyla, bilerek ve isteyerek siyasal tercıh ürünü ola-
rak yüzde 51 Terden >üzde 26'lara indirilmiştir. Böyle bir ıniş hızına
örnek dünyada Türkiye'den başka ülke yok.
1985 ydında Dünya Bankası'nın Özal hükümetlerine verilen. bir
uyan nitelıği taşıyan ve gızli tutulan bir raporunu bıliyorum. Bu rapor-
da şöyle denıyordu: "Tûrkiye hükümederi her alanda çok liberaL An-
cak bu tutumlan sağhk >e eğitim sektörierinde asli görevierini yadsıya-
cak bo>uüara \armamaadır.'"
Son yıllarda bunun yüzde 50'lere çıktığı söyleniyor. Ama bılemıyo-
rum. Çünkü ekonomide kayıt dışı oranı yüksek. Sistem de çok karma-
şık hale geldi.Ben şöyle bir çıkarsama yapabiliyorum: Türkiye nü-
fusunun yaklaşık yüzde 75'i sosyal güven içinde gözüküyor Ancak
sağhk harcamalannın en az yansı vatandaşın cebinden çıkıyor
Bakın devlet, bütçesınde ayırmayı vaat ettığı kamu kaynaklanru, koy-
duğu kalemleri dahi sağlık hızmetındeki kurumlann bütçelenne ak-
tarmıyor. Ya da çok düşük düzeylerde aktanyor.