Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 OCAK 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
17
Uman
Denizciliğe bakan
MHP'li Devlet Bakanı
Ramazan Mirzaoğlu,
MHP'li bir hemşehrisi
ilkokul öğretmenini
rum'a liman
başkanı yapmış.
lleri görüşlü bir
devlet adamına da
bu yakışır doğrusu...
Kırşehir'e liman yapı-
lınca kadro hazııi
CtKne)P
Cumhuriyet Halk Parti-
si, 2000*11 yıNara dini mo-
tiflerie süsiü bir rapor-
la ve ardından iftar sof-
rasına oturarak girince
Genel Başkan Attan Öy-
men, "öyle değildi de
böyleydi" şeklinde açık-
lamalar yapmak zorun-
da kaldı. Böylesi bir sa-
vunmaya hiç gerek yok.
Belli ki, CHP artık yûk-
selen değerlere ayak
uyduruyor. CHP'nin ye-
ni yöneticilerin-
den Haluk Öz-
dalga'nın Is-
veçli eşi Eliza-
beth Özdal-
ga'nın sık sık dile ge-
tirdiği ve ikinci cumhu-
riyetçi dostlanndan Şa-
hin AJpay'ın her zaman
savunduğu, Taha Ak-
yol'un övgülerine maz-
har olan bu görüşler, ilk
kuruJtayda parti progra-
mına bile alınmah. Ge-
rekirse Mehmet Ali Bi-
rand'a CNN Türkie özeJ
program bile yapbrabi-
lirler. CHP ne P'si ol-
muş, dünya âleme gös-
terirlerl
Bektronik posta: somepostaxumhurtyetcom.tr Tel: 0J212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Bugün Şeker
Bayramıymış...
"Bülent Ecevit tasamıf olsun
dive el öoenlerine kesme
seker ikram etmistirt"
nadolu Üniversitesi Açık öğretim Fakülte-
si Ev Idaresi Bölümü öğrencisi Nilüfer Ka-
ya, Maslak'taki Istanbul Teknik Üniversite-
si Maden Fakültesi'nin A-21 salonunda 19
Haziran 1999 sabahı "UygarlıkTarihi" sınavına giri-
yor ve salon başkanının sınava türbanlı bir öğrenci
aldığına tanık oluyor...
Aynı zamanda Istanbul'da bir lisede görev yapan
Nilüfer Kaya, salon başkanına, türbanlı öğrenciyi
neden uyarmadığını ve kurallara aykın biçimde öğ-
renciyi türbanıyla sınava nasıl aldığını soruyor...
Salon başkanı, sorumluluğun kendisine ait oldu-
ğunu söylüyor ve sınav başlıyor.
Nilüfer Kaya, sınavını tamamlayıp kâğıdını teslim
ederken salon başkanına türbanlı öğrenci konusun-
da şikâyetçi olacağını bildiriyor.
Salondan çıkan Nilüfer Kaya, bina yetkilisinin oda-
sına gidiyor ve bir üst düzey yetkiliye durumu anla-
tıyor; şikâyetçi olmak istediğini söylüyor.
KKUO
O sırada bina yetkilisinin odasında bulunan bir ki-
şi müfettiş olduğunu söylüyor ve türbaniı öğrenci-
ler konusunda inceleme yapmak üzere orada bu-
lunduğunu belirtiyor.
Müfettiş, Nilüfer Kaya'yı yanına alıp türbanlı öğ-
rencinin bulunduğu salona gidiyor ve Nilüfer Kaya'ya
dışanda beklemesini söyleyip sınrfa giriyor.
Müfettiş sınav salonundan dışan çıktığında Nilü-
fer Kaya'ya, gerekeni yaptığını salon başkanının du-
rumunu not aldığını ve daha sonra gereğinin yapı-
lacağını bildiriyor.
Nilüfer Kaya, binadan aynlıyor...
Aradan bir süre geçiyor...
Sınav sonuçlan açıklanıyor...
Nilüfer Kaya, "Başan Bildirim Belgesi'nde "Uy-
garlık Tarihi"nden aldığı notu görünce, gözlerine
inanamıyor:
KKUO!
Bu not, bir kısaltmayı gösteriyor
K/yafet'in K'si, Kural'ın K'si, Uymama'nın U'su...
Kıyafet Kurallanna Uymadı 0!
Nilüfer Kaya, Eylül ayının başında oturup Açık Öğ-
retim Fakültesi Dekanlığı'na bir dilekçe yazıyor; sı-
nav salonunda tanık olduğu olayı, salon başkanının
türbanlı öğrenciyi koruyan tutumunu, bina yetkilisi-
neyaptığı şikâyeti, müfettişin "teftiş"ini anlatıyorve
Tarafıma yapılmış olan bu yanlışlığın düzeltilmesi
için sınav kâğıdımın tekrar incelenmesini istiyor ve
KKUO ibaresinin açıkçası benim gibi Atatürkçü ve
çağdaş bir insan için yapılmış çok büyük bir hak-
sızlık olduğuna inanıyor ve bu haksızlıktan dolayı mağ-
durdurumadüşmüşbulunuyorum" diyor. Diyorama
Dekanlık, yanıt verme gereğini duymuyor... Türban-
lıfar da kıs kıs gülüyor!
SESSİZ SEDASIZ (!) NVRİKVRTCEBE
Yüksek Yerilim Hattı
Erdinç UTKU
Prefabrike gümdemle geçiyor
fabnkasyon hayatlanmız.
CNE 5
r
in çekleri bmir'de geçmiyor
Şifreli televizyon kanalı Cl NE 5
geçen yıl armağanlı bir abone kam-
panyası başlatmış... Ağustos 1999'a
kadar abone olanlara Mudo, Sony,
Panasonic ürünlerinde ve Irem Tur
organızasyonlarında indirim çeki
verecekmış... Vermiş de... Ancak,
Ağustos 1999'a dek Izmir'den abone
olanların armağan çekleri Istan- j
bul'dan 28 Aralık 1999'da posta-
ya verilmiş.Yılbaşı posta trafiği için-
de çeklerin CINE 5 abonelenne ulaş-
ması 3 Ocak 2000'i bulmuş. Ne var
bunda diye soracak olursanız... 3 Ocak
2000'de sahibine ulaşan çeklerin son
kullanma tarihi 31 Aralık 1999!
Saat pili değişürme bürokrasisi
S i k i ' d li i i ll i i il d ğ i i k i iSirkeci'den banliyö trenini kullanan
yayıncı Ahmet Polat, garda yıllardır
saat olmamasına bir anlam veremez-
ken geçenlerde peronlardan birinde
saat görüyor. Neki, saatin bir yüzü
başka, öteki yüzü başka zamanı
gösteriyor.
Gar Müdürü'ne gidip durumu an-
latıyor; müdür bey saatin pilinin bitti-
ğini, pil değiştirmek için merdiven ge-
rektiğini, merdivene çıkacak eleman
bulunmadığını ve sair bürokrasiyi an-
latıyor! Ahmet Polat, anlattıklarının
"gazetelere konu" olabileceğini
söyleyince, müdürbey"olursasa-
ati göremezsin" diyor...
Ve artık Sirkeci Gan'nda saat bu-
lunmuyori
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKİNCİ
2000'lerin Ilk Bayramında...
Tarihteacaba"zaınanııı" ıler-
lemesine rağmen "yaşamın" bu
denlı geriledığı başka bir dönem
yaşanmış mıydı?..
Dahası, "yaşama olanakları-
mn" gelişmesıne rağmen "ya$am
koşullannın" böylesıne tersine
gittığı başka bir çağ var mıydı?..
Hele "bilim ve teknoloji" dü-
zeyi yükseldikçe, yanı bir anlam-
da "uygarlık" kazammlan ço-
ğaldıkça, aynı bılım ve teknolojiy-
le tanhın en ilkel, en vahşi ve en
"uygariıkdışı" davranışlanna ta-
nık olmuş muydu acaba insanoğ-
lu?..
Dünyanın daha bir yıl bile bek-
lemeye "tahammüP' etmeden,
99 yıl yaşadıktan sonra "artık ye-
ter" deyıp tarihe "milenyum tö-
renleriyle" yolcu ettığı "20. yüz-
yıl", aynı zamanda yukardaki so-
rulann da ınsanın aklına belkı de
"Hk kez" takıldığı yüzyıJ olarak
geride kalıyor.
Öyle ya, herhaide ınsanoğlu,
söz gelımi tekerleğin icat edildi-
ği çağlarda ondan aynca "nefret"
de etmemişti... Ne var ki şündi yi-
ne sözgelimi otomobil insana mut-
luluk ve gunır verirken, ulaşımı sa-
dece otomobile "tutsak" kılınan
kentlerde saatlerce trafikte bek-
leyenler dünyanın en "küfürbaz"
lunun uzayda cirit atmaya başla-
dığı bir süreçte bile yıllardır
u
gün
gfioden kötüye gidiyor" dıyen
büyûklerimiz, hemen fier seçim-
den sonra da yıne 20 yüzyılın ar-
mağanı olan "demokrasiyi" şöy-
le ozetlnorlar "Gelen, gideni
j
Tıpkı, bugünkü "bayramlara"
bakıp da o gerçekten unutulmaz es-
ki bayramlara olan "özlemleri-
mizin" daha da artması gibi...
* • •
2000'lerin bu ilk bayramında
bile çocukluğumuzdakı bayramla-
n anımsarken. şımdıkılenn çok
daha"geri" olduğunu düşünme-
den edemıyorum.
Örneğin, yakınlanmızı ziya-
rete, o "çağdışı" denilerek kal-
dınlan ve şimdı sadece "nostal-
ji" olsun diye Beyoğlu'nda gez-
dirilen "tramvaylarla" gider-
dik, ama "giderdik"... Şimdi ise
otomobiline atlayan bir yerlere
kaçıyor. Takvimlerde "bayram"
yazıyor.. ama şehir "matem" tu-
tuyor...
Yine bizim çocukluğumuzda
bile varhğını ve coşkusunu hâlâ
sürdüren "bayram yerleri"nin
artık kurulduklan yerler bile kal-
madı, "modern"(!) bınalarla dol-
duruldu. Oysa hemen her semtte
Tahta salıncaklarda daha mutluydular... Çünkü, parasız
oisalar bile "saüncaksız" değildiler... (1950'lerde bir bay-
ram yeri / Cumhuriyet arşivi)
kişileri arasına katıhyorlar. Sinir-
leri biryana, terbiye ve hoşgörü açı-
sından bile "babalanndan daha
Ueri" falan değıl, "daha gcri"
oluyorlar...
Ya da ömeğın Mustafa Kemal
Paşa Samsun'dan Amasya'ya ge-
çip Anadolu'yu örgütlemeye baş-
ladığında, işine en çok yarayan
alet "telgraf"tı ve kimi zaman
gûnlerce de bir yerlerden telgraf
bekleyerek 20. yûzyıhn "yûz *kf
olan Ulusal Kurtuluş Savaşı' nı ba-
ğunsız bir devlet de kurarak kazan-
mıştı...
Şimdi ise "İnternet" ile New
York'taki bir kütüphanenın "çev-
re" dosyasındakı hemen tüm dün-
yaya aıt bilgilere anında girebilen
ve yine her ülkedeki ilgililerle
anında "e-mail" ilişkisi kurarak
haberleşen hiçbiröğretimüyesi, öt-
neğın vakıf ünıversıtelerinin "or-
manlara göz dikmesine" bile en-
gel olamıyorlar... 200'lerdeki e-
mail, 1920'lerdeki telgraftan da-
ha "geri" kalıyor...
Nıtekim, 20. yüzyılın bu "ters"
kimliğini deneyimlı Anadolu in-
sanı da günlük konuşmasına çok-
tan yansıtmış durumda. tnsanoğ-
o bayram yerlerinde en fakir aile-
nin çocuğiı bile cep harçhğıyla ne
güzel eğlenirdi?..
Şimdi SheU'den benzin alırken
verilen "indirim" kuponlanyla
bir depo benzin yakarak Tatil-
ya'ya gidip çocuğunuzu eğlendir-
meniz gerekiyor. Bu tuzağa ısyan
edip yine o bayram yerlerindeki
"sütçü beygirlerine" bindiğiniz
özgür ve insancıl gûnleri andığı-
nızda ise adınız "tutncu baba"ya
çıkıyor...
Heleorenkrenk"Hkörlere" ne
demeli?.. Eski bayramlardaki "li-
kör kflltürümfizö" bizim ku-
şaktan en iyi Selim İleri anlatır.
Sözü O'na bu^karak şununla ye-
tineyim ki bugünün içki düşmanı
sözde Müslümanlan, o yıllann nur
yüzlü, temiz kalpli, yüreği "Tûr-
kiye sevgisiyle" ve insan sıcaklı-
ğıyla dolu ve bayrarnlarda konuk-
lanna kendi elleriyle yaptıklan
vişne likörünü ikram eden anala-
nmızdan belki de "bin yü" da-
ha geriler...
2000'lerde, günün günden kö-
tüye gıtmedığı. gelenın gideni arat-
madığı yıllara ve bayramlara
yeniden kavuşmak dileğiyle...
ÇİZGtLtK KÂMtL MASARACl
HARBf SEMİH POROY
TARtHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 9 Ocak
MACARTUURMIPfHLtâ DÖNmR
1S4S"T£ eaeÜAJ, ASD re &ur>iu ASKERÎ /cuyyense/' ee-
AJEKAL MAZAKTHUB ttOA*jrXSıUC* PİUplNL£e'O£ UAI-
&AYÇH KâBFEZİ'ue ÇUtiTt.Ş- PÛHYA SAVAÇ! SlKASlAI-
t>A(i9*İ),JAPC»tLMi. FHİPİU ADAIAKI'NI İŞGALETMİŞTİ.
GEAJBKAL POuSLAS MAC AKTUUR, f93S'TGU BEtU SÜK.-
DÛfDÛĞÜ FfCiPİH OftDUSU DAUIŞMAMUei MEDEMYLE
OMMYPI VB SAVÜNMA SAVAÇl SoUUlJÛA ÜUCEtl TER-
tCETtAEK ZO*WDA KAIMtŞrt. GOll PÖUECEĞlM SÖY-
LBtBM MAC ABTUUR, SEPÇEHTeU PE, İ94S BAŞLARIU-
OA YAPILAKJ ÇltMZfiAAYl BlZzAT YÖNETMlÇTİ..
MAC Aermz'uu ajvveueızı, öuce UIZOAI'U,AROIN-
DAU OA BATAAM YARllJADAS), COHReGICOR.AûASl VE
MAttkA'Yt GERl ALMAYI SAÇAKMlŞrt.
, tanjı Çarp/çmalann c/duju Manila Körfczı f£
sİKİ* hcmadan gSrtjnûfü ytr alıuon
HAYRABOLU SULH HUKUK MAHKEMESİ SATIŞ MEMURLUĞU'NDAN
GAYRİMENKULÜN AÇIK ARTIRMA İLANI
DosyaNo: 1999/33
Satılmasına karar verilen gayrimenkulün cinsi, hymeti, adedi, evsafi-
1- Tapu kaydı ıle ilgili bılgıler: Hayrabolu ilçesı, Hısar Mahallesı, Tehrdag Caddesi mevkünde kain 4 pafta, 6 ada, 39 parsel sayılı, 1113.96 m2 mik-
tarh, kayden arsa vasıflı gaynmenkul üzennde bın çekme kat olmak üzere 3 katlı kafeterya ve otel, yazıhane-yag sahş yeri-WC'ler ve yıkama-yagla-
ma yeri, elektnkçi ve lastikçı dükkânlan ile köftecı dükkânı olup, Kınay Petrol Akaryakıt istasyonu olarak işleölmektedır.
2- Imar durumu: Hayrabolu Beledıyesi Fen Işlen Müdürlügü'nün 25.11.1999 gûn ve 1123 sayılı yazüan ile belediye hudutlan ve imar sahasında kal-
dığı, benzin istasyonu olarak kullanıldığı ve bina yükseklığmın 5.50 m. olduğu bildirilmiştir.
3- Halihazır durumu: a) Kafeterya ve otel' Betonanne sıstemde ınşa edilmihş, bın çekme kat olmak üzere, 3 katlı bir yapıdır. tki bölümden ibaret
olup arka kısımda mutfak bulunmaktadır. Zemim 30x30 karo mozaık kaplama, duvarlan fasarit boya, tavanı asma alçı, pencere kapılan profil demir-
den yapıhnıştır Arka tasımdakı mutfak zemini dökme mozaik, tavam kontrplak, duvarlan fasant boya, pencereler profıl demirden yapılmıştır. Isınma
soba ile sağlanan kafeteryadır. Otel kaö 3 oda, 1 mutfak, banyo ve holden ibaret olup odalar ve mutfak marley kaplama, duvarlar plastık badana, ban-
yo ve hol 30x30 karo mozaik kaplama, kapı ve pencere doğramalan ahşapbr. Banyo duvarlan fayans kaplı ve ısınma soba ıle saglanmaktadır.
Çekme kat 2 odadan ibaret olup zemim 30x30 karo mozaik kaplama, duvarlar ve tavan plastık badana, pencere doğramalan profıl demir doğrama-
dır. Öndekı teras 30x30 karo mozaik kaplama olup bina çaulıdır ve ısınma soba ıle saglanmaktadır b) Yazıhane-yağ sanş yen-WC'ler ve yıkama yağ-
lama: Yazıhanenın zemini 33x33 cm seramik kaplama olup duvarlan ve tavan plastik badanadır. Ön cephedeki kapı ve camekânlar beyaz renkli alü-
minyum dogramadan yapılmıştır Yazıhaneye binşik depo zemini 20x20 karo mozaik, duvar ve tavanı plastık badanadır. 1 bay ve 1 bayan WC'si mev-
cut olup zeminlen mozaik kaplama, duvarlan 8 sıra fayans, üst hsımlan plastık badanadır. Arka kısımda motor odası-depo-WC-banyo bulunmaktadır.
Motor odası ve deponun zemınlen 20x20 karo mozaik, duvar ve tavanlan plastik badanadır. WC ve banyonun zeımni dökme mozaik, duvarlan 8 sıra
fayanstu. Yıkama-yağlama bölümünün zemini dökme mozaik, duvarlan ve tavanı plastik badanadır. Bına üzerinbe çatı yoktur. c) Elektrikçi ve lasbk-
çi binalan: Basıt sıstemde ınsa edümıştır. Duvarlan tuğladan yapılma olup üzennde ahşap çatısı mevcuttur. Zemınlen beton, pencere dogramalan ve
kapılar profil denurden yapılmıştır. d: Köfteci binası: Tuğladan yapılma 20.80 m2'dir. Kapı ve penceresi alüminyum olup, zemini beton, duvarlan plas-
tik badanadır ve üzennde catısı mevcuttur.
4- Satışa çıkanlan gayrimenkulün bymeft: Arsasının değen 55.698.0O0.OO0.-TL. Binalann degeri 23.989.159.019.-TL. ki toplam: 79.687.159.019.-
TL. muhammen bedelle satışa çıkanlmıştır.
Sabş şartlan:
1-Satış, 11.02.2000 Cumagünü saat 14.00'ten 14.10'akadarHayrabolu Adliyedurusma salonunda açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırma-
da gayrimenkule takdır edilen kıymetın % 75'ini satış masraflanm geçmek şartı ile en çok artırana ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa, en
çok artıranm taahhüdü bakı kalmak şartıyla 21.02.2000 Pazartesi günü aynı yerde ve saatlerde ikıncı artırma yapılacaktır. Bu arbrmada da tahmin edi-
len kıymetin % 40'ını saüş masraflannı geçmek şartıyla en çok arhrana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa sanş düşecektir
2- Artırmaya ıştırak edeceklenn, tahmin edilen kıymetın % 20'si mspeünde pey akçesı veya bu mıktar kadar mıllı bir bankanın teminat mektubunu
vermeleri lazımdır. Satış pesin para ile olup, alıcı istediğınde 20 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. İhale pulu, tapu harç ve masraflan ile KDV
ahcıya aittir. Bırikmış vergıler saöş bedelınden ödenır.
3- Ipotek sahıbı alacaklılarla bu gaynmenkul üzenndeki haklannı hususıyle faiz ve masrafa dair olan iddialannı dayanağı belgeler ıle on beş gûn için-
de memurluğumuza bıldırmelen lazımdır. Aksı takdırde haklan tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadanfaariçbırakılacaklardır
4- Satış bedelı hemen veya venlen mühlet ıçınde ödenmezse îlK.nun 133. maddesı gereğınce ihale feshedılır. îki ihale arasmdaki farktan ve % 50
faızden alıcı ve kefillen mesul tutulacak ve hiçbir hükme hacet IralmalcjiiTin kendilerinden tahsil olunacaktır. Bu fark varsa önceukle teminat bedelin-
den alınacaknr.
5- Şartname, ilan tanhinden ıübaren herkesin görebümesi için dairede açık olup masrafı verildığı takdırde ısteyen ahcıya bir örneği gönderilebihr.
6- Satışa ıştırak edenlenn şartnameyı görmüş ve münderecatmı kabul etmiş sayılacaklan, başkaca bilgı almak isteyenlerin 1999/33 esas sayılı dos-
ya numarasıyla memurhıgumuza başvurmalan ılan olunur. 17.12.1999 Basm: 67614
PANO
DENtZ KAVUKÇUOGLU
Terzi Ardaş
O yıllarda Kadıköy'de onca "meşhur"u, onca
"/y/"si dururken, koltuğumuzun altında kumaşı-
mız, doğru o sağı solu belli olmayan, bir günü öbü-
rünü tutmayan, başkalanna hiç benzemeyen o ter-
ziye, Ardaş'a koşmamızın elbet bir nedeni var-
dı... "Hemen dikeceksin... Yani bugün... Şimdi...
Anlıyorsunyal.." Ikide bir iplik saran eski dikiş ma-
kinesinden kafasını kaldınr, yüzümüze dik dik ba-
kar, "Ulan", derdi, "birgün deli edeceksiniz be-
ni!" Ama, -bana kalırsa-, zaten bir "cfe//"ydi o, ni-
ce akıllıyı kendine imrendirecek kadar tatlı bir de-
li... Yoksa hangi akıllı oturur da tarif üzerine pan-
tolon modelleri çizer, sonra iki saatte biçip, dikip,
"Al, giy bakalım!" derdi? Hem de bir çerez para-
sına...
Ardaş'ın Opera Sineması'nın karşısına düşen
Bahariye Caddesi'ni Kadıköy Çarşısı'na bağlayan
Pavlonya Sokağı'ndaki küçük dükkânı hep ana-
son kokardı. "Böyle boş boş mu oturacağız?" Ne
demek istediğini hemen anlardık. Çıkıp, elinizde
bir büyük "Yeni", yumurta, bir avuç sivri biber, do-
mates ve taze ekmekle döndüğünüzde yüzü gü-
lerdi. Sonra köşedeki ispirto ocağının üzennde her
daim hazır bekleyen tavasında "menemen "ini pi-
şirir, rakısını koyar, kıtınndan kopardtğı taze ek-
meği tavaya batırıp, ağzına atarken, "Anlat ba-
kalım", derdi, "ne yapacağız?" Siz, dün akşam
"Opera"da, "Süreyya"da ya da"Ha/e"de izlediği-
niz bir Amerikan filminde görüp, "Ah, benim de
olsa..." dediğiniz, paçalan "on altı santim miydi,
yoksa onyedimi", tam çıkaramadığınız pantolo-
nu, aklınızda kaldığınca anlatmaya çalışırken, o,
bir gazete kâğıdının kenanna "model"\ çizmeye
başlar, biryandan rakısını yudumlarken, biryan-
dan da "Öldu mu, oldu mu?" diye sorardı.
Ardaş, bir tava menemeni iki saatte meze ya-
pıp, aynı zamanda bir büyük şişe rakı ile bir de
pantolon bitiren tek terziydi dünyada...
Işini severek yapmadığını, yapacak başka şe-
yi olmadığı için terzilikte karar kıldığını bilirdim. Bir
keresinde, ilkokul yıllanndayken "subay" olmak
istediğini, bir gün, "azınlık çocuklan"nw\ askeri
okullara alınmadığını öğrendiğinde "sankidünya-
sının yıkıldığım" anlatmıştı. Ardaş'tan duyana ka-
dar bunu ben de bilmiyordum. Sokakta birlikte
oynadığımız, birlikte büyüdüğümüz, aynı apart-
manlarda oturduğumuz Rum, Ermeni, Yahudi ar-
kadaşlarımızın yalnız subaylık değil, polislik, yar-
gıçlık, savcılık, kaymakamlık, konsolosluk, mali-
ye memurluğu, tapu müdürlüğü de yapamadık-
lannı on sekiz yaşında öğrenmek doğrusu ağın-
ma gitmişti. Okulda, yurttaşlık bilgisı derslerinde
öğretmenlerimiz "Her Türkiye Cumhuriyeti yurt-
taşı, yasalar önünde eşittiri" diye anlatıriarken,
demek "birşeyler" saklamışlardı bizden... Belki
kendileri de bilmediklerinden...
Sonraları çevremde konuşulanlan bir başka
kulakla dinlediğimde, bunu benden başka bil-
meyen daha epey insan olduğunu fark etmiştim.
Insanlar, Rumlar, salt "Rum "olduklan için berber-
lik, pastacılık, meyhanecilik; Ermeniler, salt "Er-
meni" olduklan için hırdavatçılık, kuyumculuk,
terzihk; Yahuditer, salt "Yahudi" olduktan içirtma-
nifaturacılık, kırtasiyecilik, tüccartıkyapıyorsanı-
yorlar, onlara, özellikle varsıllanna karşı için için
kıskançlık duyuyorlardı. 6-7 Eylül 1955 günlerın-
de yaşananlar, biryanıyla Istanbul'un "varoş Türk-
teri"nin patlayan öfkesi, kıskançlığı değil miydı?
Azınlıklar göçe koyulup, Adalar, Kurtuluş, Samat-
ya, Beyoğlu, Balat, Fener boşalır, bu güzelim kent
renksizleşirken, yedi göbek Istanbullu Türklerin
bile suskun kalışında, bilmezlikler kadar, bastınl-
mış kıskançlıklann da bir payı yok muydu?
Son günlerde alevlenen "Variık Vergisi" tartış-
malannı izledikçe, yaşlılık yıllannı bir adada, inzi-
vada geçiren Ardaş'ı düşünüyorum... Son gitti-
ğimde, pantolonumun teğellerini alırken, "Biliyor
musun", demişti, "zengin olmaktan hep koriûum
ben..." Sonra tüccar-terzi yaşlı babasının vergi-
sini ödeyemediği için nasıl Aşkale'ye sürüldüğü-
nü, dükkânlannın nasıl ellerinden çıktığını, nasıl
kilisenin yardımlanna muhtaç kaldıklarını anlat-
mıştı... Sesinde ne kinden, ne de öfkeden eser
vardı... Sarhoştu sadece... Yaşanmamış bir ha-
yatın özlemiyle, yaşanan yanlış bir hayatın hüz-
nünü birarada okumuştum gözlerinde... Birbiri-
mize sanlıp ağlamıştık aynlırken...
Sizin de babası Aşkale sürgünü, sarhoş birter-
ziniz oldu mu hiç?
(Faks: 0212 - 723 84 97)
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
1 2 3SOLDAN SAĞA:
1/ Yumurta akı
ve hindistance-
vizi rendesiyle
yapılmış bir tür
beze... Güzel 3
ötüşlübirkuş. 2/ A
Cezayir'de bir li-
mankenti... Es-
kimiş giyecek. _
3/ Neodün ele- b
mentinin simge- 7
sL.Ekvatorku-
şağındaki genış 8
çayırlara verilen g
ad. 4/ "Kimine
bir aba vermez giyesi /
Kiminin afana atlas —
eyler" (Yunus Emre)...
Fas'ın başkentı. 5/ Sar-
2
ma. kuşatma. 6/ Doğu 3
Karadeniz'indağlıkke- 4
simlerinde yaşayanlartn
giydiği,bacağ^çorapgi-
bi saran bir tür çizme...
Bu- çeşit tellı bürümcûk.
7/ Deniz kuvvetlerinde g
birrütbe...Kenarsüsü. 8/ q
Oyunda ortaya konan pa-
rayı iki misline çıkarma... Bir yanşın belirli uzaklığı kap-
sayan bölümlerinden her biri. 9/ "Raymond —": Fran-
sız filozof... tri ve boru biçiminde beyaz ya da san renk-
li çiçeği olan bir süs bitkısı.
YUKARIDAN AŞAĞrYA:
1/ tçinde çıkolata hamurunun yoğrulduğu tekneden olu-
şan aygıt... Muştu, müjde. II Bir ilimiz... Buyurucu. 3/
Akım şiddeti birimi kiloamperin kısa yazılışı... Cınsel iç-
güdünün belirtilerini gösteren, yaşama gücünün tümü. 4/
Bir tartı birimi... Kuzey Amerika'nuı beş büyük gölün-
den biri. 5/ Iri taneli bezelye. 6/ Gümüş üstüne işlenen
siyah nakış... Arnavutluk'un para birimi. 7/ Etli, yuvar-
lakça ve şişkin olan sap kısmı yenen lahana çeşıdı...
Uzaklık işareti. 8/ "Kirpiğıne sürme çek / — yak parma-
ğına" (F.N. Çamlıbel)... Ulaştırma, eriştirme. 9/ Aşık ve
birye oyunlannda kullanılan, ıçıne kurşun akıtılarak ağır-
laştınknış boyalı kemik... Gemırun arkası.