Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 OCAK 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
İ LJ±1. kultur@cumhuriyet.com.tr 15
Harold Pinter, Jane Austen'in aynı adlı romanından uyarlanan 'Mansfield Park'ta başrolde
70. yaşmi oyıınlarla kutlayacak
'Konumuz
yaşamveöiüm'KâkürServfei-Keat Oyt
culan, Margaret Edson'ın Pu-
litzerödüllü ve Amenka'da bü-
yük ilgı toplayan oyunu 'Nuk-
te'yi (Wit) sahneliyor. 'Nnkte';
'bütün ömrünü sözcûklere ada-
yan' bir edebiyat profesörünün
kansere yakalanmasından son-
ra, 17. yüzyıl Ingılız şuri ve me-
tafızik felsefesine gıtgellen ile
zenginleşen, yaşamdakı para-
dokslar ve ironik dunımlarla iç
içe, 'öfcne kadar onotamaya-
cagnmz. göz kamaşüna bir in-
sanhk komedbd'. Oyunda, ya-
şamını. John Donne'ın şiınne.
, Kutsal Soneler'ırun araşnrma-
sına ve yaşam, ölüm, Tann kav-
ramlanna adamış olan profe-
sör Vrvian Bearing; ûniversite
hastanesınde, kendini, yaşamı-
nı verdiği bu felsefenin tıbbi
karşıu içinde buluradeta... Uy-
gulanan deneysel tedavı süresi
içinde, işini, yaşamını, hastalı-
ğını irdeler. Kendini, çevresini;
çok ınsancıl, çok ıronik bir te-
bessümle gözler. Ve bir değişi-
me uğrar. kendi de seyırci de...
Yıidız Kenter'ın yönettiği, E
Leyla Tepedelen'in çevirdi-
ği'Nükte', yanndan itibaren Iz-
mir'de Sabancı Kültür Merke-
zi'nde sahnelenecek. Oyun,
ocak ayı boyunca cumartesi,
pazar, pazartesi ve salı (15/16/
17/18/ 22/ 23/ 24/25) yinele-
necek.
Kûltûr Servisi-Ünlü Ingiliz oyun
yazan Harold Pinter, bir Jane Aııs-
ten klasiğınin sinema filmi yoru-
munda başrol oynuyor. Patricia Ro-
zemanın senaryosunu yazdığı ve
yönettiği Jane Austen'in aynı adlı
romanından fılme uyarlanan 'Mans-
fietö Park'ta Pinter, tam döneminin,
19. yüzyılın ilk yansının adamı ola-
rak nıtelendirilen, vakur ve onurtu bir
aristokratı, Sır Thomas Bertham'ı
canlandınyor.
Rozema, fılmdeki özgür yorumun-
da, kitapta Austen'i andıran Fanny
Price karakterini başkışı olarak ele
almış ve baskın bıçünde ön plana çı-
karmış. Aynı zamanda Sir Thomas'ı
romanda olduğundan daha karmaşık
ve aykın bir figür haline getirmiş;
Thomas'ın Amerika'dakı köle tacir-
liğı gıbi kuşku uyandıncı işlen üze-
nnde odaklanmış Kamu haklan ve
kişisel özgûrlük savunucusu Pin-
ter'ın, bu rolü ûstlenmesinin kimli-
ğıyle bağdaşıp bağdaşmayacağı üze-
rine yapılan ahlaki tartışmalara ya-
nın son derece net: "Son fBmim' Mo-
jo'dabirkatiKcanl*ndırdıın.BiL,be-
mmdışançıkıpinsanlanöMünhlğüın
anlamına gehnryor."
Pinter, Patricia Rozema'nın ınce
eleyip sık dokuyan ûslubunun ken-
disinde hayranlık uyandırdığını be-
lırtiyor: ManeAııstenyaşasaydı,emi-
nim Patricia Rozema'ya yeşO ısık ya-
kanü. Kitapta olan her şey, gerçekte,
dönemin tophımunda var. Rozema
da fantezi yapmıyor. FOm masanın ai-
tmda ne varsa dişan çıkanyor."
'Sufctrm tanhnası gJbiydT
70. yaşının eşiğındekı Pinter, hay-
li üretken. Mart ayında Londra'da
sahnelemeyi planladığı 'Cekbrati-
OB' (Kutlama) adında yeni bir oyun
yazdı. 1972'de yazdığı, 'Rememb-
rance of Things Past' (Geçmiş Şeylerin
Ammsanması) adlı sahnelenmemiş oyunu,
gelecek sezon Kraliyet Ulusal Tiyatrosu'nda
(Royal National Theatre) kendı uyarlama-
sı ve Di Trevb'in yönetmenliğinde sahne-
lenecek.
Haziranda 'Pinter Cemryeti' (Pinter So-
ciety) ve 'Pinter YazüarT (Pinter Review),
Londra'da yazann onuruna yapılacak bır
konferansta bir araya gelecekler. Pinter'ın
ekim ayuıdaki doğum gûnü kutlamasında,
1960'ta büyük gışebaşansı elde edenbırWest
End oyunu 'Caretaker' (Kapıcı) buiez Pat-
rick Marber'ın yönettiği, Micaael Gam-
bon'un başrolünü oynadığı sahneleme ile ger-
çekleştirilecek.
Pinter, son oyunu 'Kutlama'yı oldukça
./If arold Pinter, martta Londra'da
sahnelenecek 'Celebration' adlı yeni bir
oyun yazdı. 1972'de yazdığı 'Remembrance
of Things Past' adlı sahnelenmemiş oyunu,
Kraliyet Ulusal Tiyatrosu'nda
sahnelenecek. Ekimde doğum günü
kutlamasında ise 1960'ta büyük
başan elde eden 'Caretaker' oynanacak.
sancılı aşamalar geçirdikten sonra bitire-
bılmış: "Geçen mayıs birkaç sahne yazdık-
tan sonra kendimi kilitfenmiş hissettim, ar-
tık yazamıyordum. Ağustosta eşim Lady
Antonia FraserfleDorsette kiraladığımız ev-
de, oyunu tekrar ele aldım, ancak başan
sağlayamayınca vazgectim. Bir akşam fivey
oğlum ile eşi ziyaretünize gekiiğinde, Lady
Antonia oyunun başuu sesü olarak okuma-
mı rica etti. Isteksizce okumaya başladım.
Dinleyicilerm gûlmelerine aldırmadan oku-
mayı sürdürdüm. Sonuçtan şaşkındım ve
beni saran coşku dalgasjyia yeniden çahşma-
ya başladım.' Sulann lanlması' gibrydî, ya-
nşmadm ve ûç-beş gün içinde oyunu bitir-
dim."
Ciddi alt metnine rağmen 'Kutiama'da,
Pinter'mbundan önceki 'MoonKght'
(Ayışığı) ve 'Ashes to Ashes' (Kûl-
ler Küllere) oyunlannda yer alan ka-
ranlığın değişime uğradığı görülü-
yor. Oyun bittiğınde yazar her zaman
olduğu gıbı kopyalannı arkadaşla-
nna gönderiyor. Pinter, 'Ceza' yeri-
ne 'KuÜama' adlı bir oyun yazdığı
için herkes memnun kalıyor.
'Kutiama' bir restoranda geçiyor
ve Pinter'ın sık sık restoranlarda ye-
mek yediği gerçeğiyle başlıyor. Ya-
zar, dışanda yedığinde, mekândan
kahkahalar dahil kulaklanna enşen
her şeyi, asla yazmadığı ama hep
duyduğu şeyleri netleştiriyor. Oyun-
da T. S. EKot'tan EMsha Cook Jr.'a
pek çok ûnlüyü tanıyan (tanıdığı
varsayüan) büyükbabasının eğlence-
lı anılannı anlatan bir garson, yemek-
te tartışan birkaç çiftın lafına kan-
Ş«r
Geçmişte yaşanan bir olay
'KuHama'nın kökeninde Pinter'ın
geçmişte yaşadığı bir olay yatıyor.
Pinter, 21 yaşında işsiz bir oyuncuy-
ken kısa bir sûre özel bir kulüpte
komi olarak çalışır. Bir gûn iki müş-
tennın Kafka hakkında konuştuğu-
nu duyan Pınter, Kafka'nınkıtapla-
nndan birinin tarihini düzelterek
sözlerini keser. Mûşterüerle konuş-
mama kurahna uymadığı için mut-
fağa döndüğûnde işten atılmıştır.
'Kutlama'da ise konuşmaya büyük-
babasının anılanyla yavaş ve gevrek
bir guiş yapmasına izin verilen gar-
sonu kimse kovmaz.
Pinter, son kısa oyunu 'KüDcr
KûDere'de bu- partnere ihtiyaç duy-
mazken 'Kutbma'da bu kanlığmı bo-
zuyor. Eşının, 45 dakikalık oyunu,
1947'de ilk yazdığı oyun olan 'Ro-
om' (Oda) ile birlikte sahnelemesi
önerisine karşı çıkmıyor.
Pinter, bir repertuvar kurnpanyasında
oyuncu olarak turnedeyken, Bristol Üni-
versitesi'nde öğretim üyesi olan arkadaşı
Henry Wwolf un teklifıyle 'Oda'yı yazar.
Oyunu belirlediği tanhte bıtiren Pinter, ar-
ük bir oyun yazandır. Woolf, oyunun özgün
Bristol yapımında rol alır. Woolf, Pinter'uı
daveuyle Londra sahnelemesinde de aynı ro-
lü üstlenecek. tki oyunda da yemek servi-
sinin yanı sıra şiddet unsuru ortak; 'Oda'da
fiziksel şiddet de yer alıyor.
Pinter, 'Kutiama'nm ve 'Mansfield Park'm
da bir bağlamda ortak olduğunu, güçle sar-
sümaz bağa olan paranm ele alındığım söy-
lüyor: "Zenginler hakkuıda en basit varsa-
yım, dûnyayı döndürdükteridir ve işin asta
dabudur."
İBRAHtMOVA^DAN DOĞAÇLAMAYLA ÇİGAN ROMANSLARI
'Müthiş özgûrlük hissettim'
YEŞtMAKYÜZ
"Cazraüziğien demokratik mü-
riktir" dıyor Yıldız tbranimova...
Sanatçının Universal Müzik'ten
çıkan yeni albümü 'Marcanja-Çi-
gan Romanslan' özgür, sıcak, duy-
gusal ve canlı, Pek çok besteciye
ilham kaynağı olan Çigan romans-
lannı yepyeni bir biçimde, klasik
motiflerle birleştirip, çoğu tanı-
dık olan şarkılan dennlerden, sak-
landıklan yerden çıkararak
dogaçlamalarla, kendi yoru-
muyla sunuyor Ibrahimova.
Şarküan söylerken, tıpkı bir
oyuncu gibi, sözlerin gerisin-
deki öyküyü de anlatıyor.
-Sizi cazmüziğiyle tanıdık.
Şimdi de Çigan romanslannı
kendi üshıbunuzla yorumhı-
yorsunuz. Neden Çigan ro-
manslan?
YILDIZ IBRAHİMOVA -
Ashnda bu romanslan, yak-
laşık 20 yıl önce Bulgaris-
tan'da Sofya'nın en büyük ti-
yatrosunda sahnelenen Dosto-
yevski'nın Ezüen ve Horla-
nanlar' oyunundaki rolümde
söylemiştim. Beni o oyuna,
Rusya'dan kaçmış ünlü bes-
teci Evgeni Komarov öner-
mişti. Bu müziğın uzmanı pi-
yanist ve besteci Komarov,
"Bu parçalar senin sesine çok
yatayvor" dedi. Sonra bana
çok değerli, orijinal notalar
verdi. Zaman zaman oyun dı-
şında bazılannı söyledim. Çi-
gan müziğini çok sevdim, çün-
kü buparçalan söylerken müt-
hiş bu- özgûrlük duygusu his-
sediyorum. Aynı cazdaki gi-
bi... 'Marcanja-Çigan Ro-
manslan'nda yaptığım tarz,
diğer bu tür müzüderden fark-
lı. Bu şarkılarda benim görü-
şûm, yorumum, kısacası ba-
na ait bır doğaçlama var. Ba-
za parçalarklasik müzikle kanşık.
Örneğin, Franz Liszt'in Macar
Rapsodisi'nden motifler aldım.
Çigan romanslan için çok malze-
metopladun. 1930'lardan 1998'in
başına kadar, elıme geçen tüm al-
bümleri dinledim. Daha sonra han-
gi Çigan parçalanyla hangi motif-
lerbirbirine uyar diye düşündüm.
Ömeğin, çok bilinen 'Cdem,Ce-
Iran' parçası, 1978'deCenevre'de
yapılan Romanlann 2. Dünya
Kongresi'nde ulusal marşlan ola-
rak kabul edilmiş.
Sonunda Çiganparçalannınpek
çok motifle birbirine benzediğini
gördüm ve birleştirdim.
-ENKA'daçocukbr içinbir kon-
ser verdiniz. Çocuklara vönelik
başka çaİKmalannız \-ar mı?
IBRAHIMOVA-Bulgaristanaa
çocuklara senfoni müziğini tanıt-
mak için kısa konserler veriyo-
rum. Ardından da sıkıcı oLmadan,
• "Çigan müziğini çok
sevdim, çünkü bu parçalan
söylerken müthiş bir özgûrlük
duygusu hissediyorum. Aym
cazdaki gibi... Bu şarkılardaki
yorumumda, bana ait bir
doğaçlama var."
onlann anlayacağı bir dille müzik
hakkında bilgiler sunuyorum. Ay-
nca 'Çocuk Şarküan' projem var.
Annemden öğrendiğim, çocuklu-
ğundan kalma şarkılan Türkçe
söylüyorum.
- 'Marcanja-Çigan Romansb-
n'nda hangimüzisyenlerle çahşn-
nız? Türk sanatçılar da var mı?
YILDIZ ÎBRAHİMOVA - Bu
CD'de ağırlıklı olarak Bulgar caz-
cüarla çalıştun. Çünkü bu muzi-
ği bümek ve nıhundahissetmek ge-
rekiyor. Aynca klasik müzik bil-
gisı de şart. Albümün bütün aranj-
manlannı ben yapüm. Çünkü ka-
famdaki projeyi olduğu gibi ger-
çekleşurmek istiyordum. Bulgaris-
tan'uı en ünlü Roman Çigan ke-
mancısıyla çalıştun. Çingene de-
mryorum, çünkü onlarabüyük say-
gım var. Yıllardır aşağılanmalan-
na rağmen müziklerinin herkes ta-
ranndan sevılerek dinlenmesi de
çok ilginç.
- Kimi konserlerinizde
sahneyi ressam ve dansçı-
larb paytaşıyorsunıız_ Bu
tür performanslan tercih
etmenizin sebebi nedir?
tBRAHİMOVA-Türki-
ye'de bunu ilk kez Anka-
ra'da gerçekleştirdim. An-
cak bu happening'leri Bul-
garistan'da çok yapum. Res-
me özel bir ilgun var. Res-
samlann ilginç dünyalan-
nı ve duygusallıklannı se-
viyorum. Müzikte smırlan
lormak istediğim için res-
samlan, heykelüraşlan ve
dansçılan bir araya getirip
sahnede bu tarz happe-
ning'leri kullanıyorum.
- Birçok ülkede konserler
veriyorsunuz. Sizin yapöğı-
nızcaz müziğmin dinleyki-
si Türkiye'de nasd?
YILDIZ tBRAHİMOVA
- Konserlerime genelde
gençlergeliyor. Türkiye'de
yenUiklere ve gerçek sana-
ta meraklı bir kitle var. Di-
ğer ülkelerde caz, çok eski-
den beri dınleniyor, ama ül-
kemizde yeni yeni keşfedi-
liyor. Türkiye'deki ilk gün-
lerimde gittiğim Ankara Hi-
podrom'daki sezonun açıhş
konserine gelen 40 bin ki-
şininyüzde90'ıgençti. Bu
çokönemlibence...
- Yeni projeferiniz neler?
YILDIZ tBRAHİMOVA-Yeni
projemde klasik arya ve cazı bir-
leştirmeyi planlıyorum. Senfoni
orkestrası ve cazı kullanacağun.
Gelecekalbümümün daha geniş bir
coğraryanm müziğini kapsaması-
nı istiyorum. Benimle ilgılı, Bul-
garistan'da 50 dakikalık bir belge-
sel yapüıyor. llkbaharda da çok
değişik gruplarla karma bir kon-
ser yapacağız.
Tûrkrye'de Ok kez sanatçı dayamşmasryla Ankara'da bir performans merkezi açıfayor.
Ote/dPerformansMerkea
BAHAR TANRISEVER
ANKARA - Devletten hıçbır destek bekleme-
den yola çıktı tıyatrocular, Murat Karahöseyinoğ-
hı ve Ahmet MömtazTajian. Amaçlan, tiyatro. si-
nema, müzik ve sergi etkinliklerinin bir arada ola-
cağı Türkiye'nm ilk performans merkezmi kurmak-
ü. Maddi kaynak vaatlerinden bazüannın önü dep-
rem ve banka operasyonlan nedeniyle kesilirken,
sanatçı dayanışması sürdü. 27 Mart'ta açılması
planlanan "Öteki Performans Merkezi''ne katkı-
dabulunmak amacı> la aralannda Genco Erkal, Fer-
han Şensm,ZuhalÖlcaj,HahıkBaginer,Tuna Öte-
nd, Aydm Esen ve Yavuz Bmgöl'ün de bulunduğu
40 ayn grup ve sanatçı. 40 gün boyunca karşılık
beklemeden izleyicilerin karşısma çıkacak.
Başkent Ankara, tiyatro, sinema, müzik ve mo-
dern dans gösterileri, sergı ve söyleşilerin bır ara-
da yapılacağı bir performans merkezine kavuşa-
cak. Tiyatro sanatçılan Murat Karahüseyinoğlu
ve Ahmet Mümtaz Taylan'ın kurduğu Öteki Ya-
pım Şirketi, bu amaçla 20O6'ya kadar 8 yılhğına
kiraladığı GMK Bulvan 114 No'lu adreste bulu-
nan bınada 27 Mart'tan itibaren etkinlikler yapma-
ya başlayacak. 1966 yıhnda tiyatro yapmak üze-
re tasarlanan Ankara'nın tek 'tiyatro'' ruhsatlı bi-
nası daha önce Maltepe Komedi Sahnesi'nce kul-
lanılmış. Ahmet Mümtaz Taylan, bunu "bir hîr ka-
der" diye değerlendirirken, projelerin çizildiğinı,
binadaki onanm ve düzenlemelerin yaklaşık 300
miryar liraya mal olacağını belirtti.
Merkezin sanat danışma kurulunda. bır süre ön-
ceyaşamını yitiren gazetemiz yazan Mahnnıt Ta-
MÖngören de bulunuyor. Sanat danışmakurulumm
diğer üyeleri de şöyle'
Prof. Dr Sevda Şener, Emre Kongar, Yücd Er-
ten, Dr. RobertoCiuii, MemetBaydur, lurgay-Er-
dener, Tuna ÖteneL Menmet Gülervüz, Salima
Sökmen, Füsun Levent, Ahmet Mümtaz Taylan ve
Murat Karahüseyinoğlu.
Proje ıçuı halen sürdürülen sponsor görüşme-
lennden bazılan deprem ve banka operasyonu ne-
deniyle kilitlenmiş. Ancak sanatçılar tüm olum-
suzluklara karşm performans merkezini yaşama ge-
çirmek için uğraşlannı sürdürüyorlar. Taylan, "Her
şevi devletten bekkmemelhiz, ama gnişimcflerin
karşısnıa ciddi engeOer çdâ>or. Her şeye rağmen
biz,bu işiyapabileceğimize eminiz. Usta sanatçılar
da bizim düşlerimizi paviaşıyor. Gerekirse tek tek
bflet sabhnaya başbnacak vebflet afam se>ircflerin
isnnieri duvara y^azdacak" diyor.
Sanatçı dayanışması bu aşamada devreye giri-
yor. Merkezin açüışına katkıda bulunmak amacry-
la 40 ayn grup ve sanatçı karşılık beklemeden 40
gün boyunca izleyicinin karşısına çıkacak. Genco
Erkal'ın oyunu ile 27 Mart Dünya Tiyatrolar Gü-
nü'nde açılacak merkez 40 gün boyunca tiyatro-
dan müziğe, dansa, illüzyondan stand-up gösteri-
ye dek alanmda usta pek çok sanatçıyı konuk ede-
cek. Merkezde sahneye çıkacak, söyleşi ve panel-
lere katılacak sanatçı ve gruplar şöyle:
ZeMha Berksoj (DostlarTiyatrosu), Ferhan Şen-
soy (Orta Oyuncular), Mustafa Avlaran (5. So-
kak Tiyatrosu), Zuhal Olcay-Haluk Bilginer (Oyun
Atölyesı). Kerem Kurdoğlu-Naz Erayda (Kum-
panya), AHan Erkekli (AST), Ahmet Levendoghı
(Tiyatro Stüdyosu), Şahika Tekand, Hahık Ynce
(Tiyatro Tempo), CemOzer, Prof. Dr. Metin And,
KubOay Timcer,Ayşegül Sanca,AylaErduran, O-
hatAşkm,MetıruEnsari,ÖzgürAydm,Ancyra Oda
Orkestrası, Anadohı Seten Oda Korosu, Setva Er-
dener,ŞafeKökenDurham,HakanAysev,lunaÖte-
neL Aydm Esen, Kerem Görsev. Neşet-Nûkhet Ru-
acan, Sehm Atakan, Uğur Yücel, Oka> Temiz, So-
ul Stuff, Erkan Uğur, Birol Yav la-Şenol Finz (Yan-
sımalar), Bengi Bağlama Topluluğu, Muammer
KetendoğhL, Urak Karakoç. Kubat, Yavuz Bın-
göl, Musa Eroğlu, thsan Bengier-Binnaz Aydan
(Atelier Dance), Yasemin Arooklar Erkan.
Bınada, katkıda buiunan kişi ve kuruluşlann
aduun yaalacağı bir "sponsor duvan" da oluştu-
nılacak.
KUŞBAKIŞI
MEMET BAYDUR
Evrenselin Önemi
Gazetemizin Bilim veTeknik ekinde yazılannı hep
severek okuduğum bilim adamı Sayın Celal Şen-
gör, geçenlerde bir yazısında yine son derece il-
ginç ve aydınlatıcı saptamalar yapıyordu. Konu
'bilimin stendardı ve değeri" idi. Birtoplumda stan-
dart yoksa orada her şey olabilir. Yazı, bu tema
üstüne enfes bir çeşitleme getiriyor.
Standart sözcüğünün anlamı, çağdaş Türkçe
sözlüğe göre şöyle: Belirli ölçülere, yasaya, kul-
lanıma uygun olan; örnek ya da temel olarak alı-
nan, tek ömek. Sayın Şengör'ün altını çizdiği bir
gerçek var. Türkiye'de bilimin standardı yok. Tür-
kiye'de hiçbirşeyin standardı yok artık. Birzaman-
lar olurgibi olmuş, ama son yirmi yıkJa yine uzak-
laşmışız belirli ölçülere, yasaiara uygun davran-
maktan ve bunlan temel olarak örnek almaktan.
Sayın Şengör'ün dediği gibi, örneğin bilimde bir
standart olmadığı için, evrensel ölçüler/yasa-
lar/ömeklerancak kişileri etkileyebiliyor. Toplumu,
toplumun kurumlarını, toplumun ortalamalannı
etkileyenıiyor.
Devlet Ctemiryollan'nı birkaç yıl içinde "kapat-
mayı" düşünüyoruz. Sokak köpekterinin toplu kat-
liamına girişiyoruz. Bütün köpeklerin sokaktan
toplanıp öldürülmeterini öneren köşe yazarlarımız
var. Trafiğimiz hiçbir standarda uymayan, yalnız-
ca bize özgü bir kepazelik olarak yılda binlerce
can alıyor. Polisimiz korumakla yükümlü olduğu
insanlann üstüne copla, özel yetiştirilmiş köpek-
lerle, dayakla, silletokat gidiyor. Hukukumuz pek
bizeözgü bir hukuk halini aldı son yıllarda. Bircum-
hurbaşkanımız, "Anayasayı bir kere ihlal edersek
birşeyolmaz" dedi. Modernizme teğet geçeme-
den "postmodern"e yamanmış sanatçılarımız
çok. Fatih Terim'in cumhurbaşkanı adayı olma-
sına şaşmayacak insanlanmızın say»sını düşüne-
bilir misiniz? Ülkemiz son yirmi yıl içinde evren-
sel ölçülere, yasalara olan bağlannı iyice gevşet-
miş durumda. Üyesi olmak istediğimiz Avrupa
Birliği'nin neredeyse her başkentinde, bütün film
festivallerinde, bu arada istanbul ve Ankara Film
Festivali'nde de en iyi film ödülü almış bir yapıt,
Yeşim Ustaoğlu'nun Güneşe Yolculuk adlı filmi
bir yıldır gösterilecek sinema bulamıyor. Hapis-
hane odasında renkli televizyon, telefon, buzdo-
labı, kokoreç makinesi ve silah ile fotoğraf çekti-
ren adamlar var. Renkli basınımızda görüp şaş-
mıyoruz. öte yandan Pınar Selek'in babası ve
avukatı Alp Selek, kızıyla görüşmeye girerken
yanında cep telefonu var diye soruşturma açılı-
yor. Insanlar bir köşededuruyor, haklan başka bir
köşede. Muhalefeti olmayan bir Meclisimiz var.
Hâkimiyet kayrtsız şartsız milliyetçilerimizin. Insan-
lanmız ellerinde cep telefonlan, önlerinde bilgisa-
yariar, geceleri Televole, kulaklannda Tarkan ile
dolaşıyorlar ortalıkta, hesaplannı dolar üstünden
görerek.
Osmanlı'nın yedi yüzüncü yılını kutluyoruz bu
arada Sayın Şengör'ün yazısından öğrendiğim bir
başka önemli ayrıntıysa şöyle: Fransa, futbolda
..dünyaşampiyonu oluncafutbolculannaprim ola-
rak 62'şer bin dolar vermiş. Biz ise yalnızca final
grubuna girebildikdiyefutbolculanmıza 263'er bin
dolar ödedik. Zengin ülkeyiz ya! Fransa'da mes-
leğinin en üst ödülünü alan bilim adamı için ayrı-
lan parasal ödül onun on yıllık maaşına eşittir.
Bizde ise yalnızca iki aylık maaşa. Devletin ilgisi-
ne futbolcular kadar otsun mazhar olamıyor bi-
lim insanlanmız. Ortalık gerçekten parasal ve ida-
ri ve dinsel gücü ellerinde tutanların keyfine kal-
dı yıllardır. Sayın Şengör yerden göğe haklı: "Bu
güç de 1946 'dan beriuygar toplum üyelerinin de-
ğil, kırsal kültürün elinde bulunduğundan Türki-
ye tekrar, Osmanlı'yı çürüten ve yok eden stan-
dart fakirtiğine mahkûm oldu."
•••
Kimbilir belki bundan ötürü Ismail Beşikçi yaz-
dıklanndan ötürü hapistedir. Paris'teki kültür in-
sanımızı belki bu yüzden oradan alıp Hakkâri'ye
atamışlardır. Güneşe Yolculuk belki de bundan cjtü-
rü Avrupa'da her yerde oynarken, bizde bir sine-
ma salonu bile bulamamaktadır. Belki bundan
ötürü Meclisimizde soşyalistler, sosyal demokrat-
lar yoktur ve Marmara Üniversitesi'ni satırlarla, dö-
ner bıçaklanyla basıp öğrencileri ağır yaralayan
şebekler, belki de bu yüzden aramızda dolanma-
ya devam ediyordur. Evrensel ölçülere, evrensel
yasalara saygı ve tutkuyla bağlı olmayan toplum-
lann geleceği belki de bu yüzden pek aydınlık de-
ğildir. Bilemiyorum efendim!
Calası Londra'da yapılacak
'Mozart Türkiye'de'
gösterime giriyor
KüHûr Servisi-lstan-
bul Kültür ve Sanat Vak-
fi, Antelope ve BBC'nin
işbirliğiyle sinemaya
uyarlanan Mozart'ın ün-
lü operası 'Saraydan K E
KaçBTna'nın Londra'da-
ki galası bu ay içensin-
de gerçekleşecek.
Öngösterimi 14 Ara-
hk'ta BAFTA'da (Britan-
ya Film ve Televizyon
Sanatlan Akademisi) ya-
pılan filmde Yekla Ko-
dalh, Paul Groves, Desi-
ree Rancatore, Lynton
Atkinson, Peter Rose ve
Oliver Tobias gıbı ünlü
opera sanatçılan rol alı-
yor.
Çekürüeri Topkapı Sa-
rayı'nda gerçekleşen fü-
min sponsorluğunu is-
tanbul Menkul Kıyrnet-
ler Borsası üstlendi.
Kültür Bakanlığı ile
Başbakanhk Tanıtma Fo-
nu da yapıma katkıda bu-
lundu. Londra'daki ga-
lanın ardından dünya si-
nemalarında gösterime
girecek olan film, Türki-
ye'de ilk kez 15-30Nİ-
san günleri arasuıda ger-
çekleşecek olan îstanbul
Film Festivali dolayısıy-
la gösterilecek. TRT ve
BBC 2 de 2000 yılmın
ekim ayında filmi izleyi-
ciyle buluşturacak.