25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet | Intivaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yönetmenr Orhan Erinç Genel Yayın Koordinatörü: Hikmet Çetinkaya • Yazuşleri Müdürü: tbrahim Yıldız '• Sorumlu Müdür. Fikret llkiz # Haber Merkezı Müdürü- Hakan Kara • Görsel Yönetmen: Fikret Eser tstihbarat Cengiz Yıldınm 0 Ekonomı: Öziem Yiizak 0 Kültür: Handan Şenköken 0 Spor: Abdülkadir Yücelman • Makaleier. Sami Karaören • Düzeltme. Abdullah Yazıci • Fotoğraf. Erdoğan Köseoğlu • Bilgi-Belge' Edibe Buğra • Yurt Haberlen: Mebmet Faraç Yayın Kurulu: Ilhan Selçuk (Başkan), Orhan Erinç, Hikmet Çetinkaya, Şükran Soner, tbrahim Yıldız, Orhan Bursalı. Mustafa Balbay, Hakan Kara. Ankara Temsilcisi- Mustafa Balbay Atatürk Bulvan No: 125,Kat:4,Bakanlüdar-AnkaraTel:4195020(7hat), Faks: 4195027 • lzmır Temsilcisi: Serdar Kızık, H. Ziya Blv. 1352 S. 2'3 Tel: 4411220, Faks. 4419117 • Adana Temsilcisi: Çetin Yiğenoğlu, Inönü Cd. 119 S. No:l Kat:l, Tel: 363 12 11, Faks: 363 12 15 Müessese Müdürü. Üstün Akmen # Koordınatör: Ahmet Korulsan # Muhasebe Bfilent Yener # tdare: Hüseyin Gürer • Satış: Fazilet Kuza MEDYA C: • Yöoetım Kurulu Başkanı - Genel Müdür Gülbin Erduran # Koordınatör Reha Işıtman • Genel MûdürYardımcısı SevdaÇoban Tel 514 07 53 - 5139580-5138460-6l.Faks 5138463 j « Basan: Yem Gün Haber Ajansı. Basın ve Yayıncılık A Ş TırkoagıCad39 41 CağalogJu 34334 tsunbui PK 246 - Sırkecı 34435 Istanbul Tel. (0212151205 05(20 hal) Faks (0 212)513 85 95 www.cumhuriyet.com.tr 31OCAK2000 lmsak:5.40 • Güneş:7.lO Öğle: 12.25 tkindi: 15.01 Akşam: 17.25 Yatsı: 18.49 Dunyanm3 boyuthı baritası • CHICAGO(AA)- Dînya'nm üç boyutlu (3D) kritasını çıkarmak için bıgün uzaya firlatılacak Eıdeavour uzay mekiği, ıtayda en uzun objeyle ddaşan ilk araç olacak. Uıay mekiğine bağlanan 50 ıretrelik bir anten direğinin uaında bulunan radar, Dinya'nın üç boyutlu haritasını. 13bin5OOdiske . sıhştınlmış bilgi olarak kaydedecek. Jet Propulsion Laboratuvan bilim adımlanndan Diane Evans. buprojeileDünya'nın yeıiden keşfedilecegini beiirtti. Uzay mekiğinin harita için götüreceği racann 13 ton ağırlığında olcuğu açıklandı. Bün adamlarna teşvik • ANKARA (AA)- TtBÎTAK'ın. Türkiye'nin bilımsel yayınlardaki sıralamasını yükseltmek anucıyla verdıği teşvik priıni uygulamasından geçen yıl Fen Bilimleri Endeksi (Science Citiation Index) tarafından taranan dergılerde yer alan yayınlan nedeniyle 5 bin 584 bilim adamı yararlandı. Programa göre, bu sayının 8 bine ulaşması bekleniyor Program çerçevesinde geçen yıl bilim adamlan taranan dergilerdeki 2 bin 475 yayın için TÜBİTAK'tan toplam 145 milyar 178 milyon lira teşvik aldılar. Herkiü, Hades'e karşı • İSTANBUL (AA) - Yunan mitolojisinin yenilmez kahramanı Herkü', "Disney on ice-Hercules*" adh buz ûzerinde sahnelenen bir gösteriyle Istanbullularla buluştu. Gösteride, yan tann Herkül'ün kötûlük tannsı Hades'le mücadelesi konu alınıyor. Mydonose Showland'de sahnelenen gösterinin Türkçe seanslannda Herkûl'ü Tarkan, Herkûrün kız arkadaşı Meg'i ise Meltem Cumbul seslendiriyor. 13 Şubat tarihine kadar sürecek gösterinin biletleri, 2 buçuk milyon lira ile 25 milyon lira arasında satılıyor. için uçacak • İZMÎR (AA) - Hayvan ve bitki çeşitliliği ile coğrafî açıdan birbirine çok benzer özellikleri bulunan Fethiye ve Rodos'taki Kelebekler Vadisi'nin korunması için Türk ve Yunan ilgililerin ortak çalışma dosyası oluşturacağı bildirildi. Fethiye'deki Kelebekler Vadisi ile ilgili çalışma grubunun sözcüsü Bilge Contepe, Yunanistan 12 Adalar Valisi'nin davetlisi olarak gittiği Rodos'taki Kelebekler Vadisi için Belediye Başkanı Michalis Kardinas'ın AB'den kredi aldığını anlattığını söyledi. Contepe, "Kardinas ile birlikte, Fethiye Kelebekler Vadisi dosyasının Rodos'takrvadinin dosyasıyla birleştirilerek AB'ye götürülmesini kararlaştırdık" dedi. 1. TED Eğitim Kurultayı • ANKARA (AA) - Türk Eğitim DerneğYnin (TED), kuruluşunun 72. yildönümü dolayısıyla düzenlediği 1. Eğitim Kurultayı Ankara'da başladı. Kurultayın açılışında konuşan TED Genel Başkanı Baran Asena. TED'nin en önemli hedefinin 72 yıldır yaptığı çağdaş insan yetiştirmenin ötesine geçerek, eğitimde önder hale gelmek olduğunu beiirtti. Asena, iki gün sürecek olan kaırultayın bir başlangıç olduğunu söyledi. Prof. Yarman, nükleer enerjinin olduğu yerde 'kirli ve kanlı' siyasetin olduğunu söyledi 'Nükleer satıtral zorunhıtuk değiP ÇYDD Başkanı Sa>lan Prof. Tolga Yarman TİRYAKİLERE UYARI 'Sigara cinsel gücünüzü azaltır' tstanbul Haber Servisi - Prof. Tolga Yarman, nükleer enerjinin her zaman 'askeri şemsiye' altında yer aldığını belirterek "Nükleer santral teknik bir zorunluluk değil, siyasal bir tercihtir. Ama Akkuyu'da nfikleer santral vapümaması teknik bir zorunluluktur" dedi. Kadıköy Belediyesi ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Ümraniye Şubesi'nce dün düzenlenen 'Nükleer Enerji Reaktörteri' konulu konferansta konuşan Galatasaray ve Işık Üniversıtesi Öğretim Üyesi Prof. Tolga Yarman. nükleer enerjinin olduğu yerde 'kanlı ve kirli siyaset'in olduğunu ifade etti. Prof. Yarman, nükleer enerjinin dünyadaki gelişimini şöyle anlattı:"1940'lann sonu 1950'lerin başında nükleer enerji Baü ülkelerine çok cazip geimişti. Çünkü bu ülketer enerji açısından 'kurak' ülkelerdL Nükleer enerji de temiz, ucuz ve güvenli bir enerji türü olarak göriilüyordu. Fakat, 1973 ve 1979 yıllannda, başta Arap ülkeieri ohnak üzere petrol üreten ülkeler petrol fiyatlannı 3 doiardan 35 dolara kadar yükselttiler. Bu durum Baü ülkekrini sarstı ve 1980'krin ortasuıda nükleer enerji 'duraksama' donemine girdi" 1973 ve 1979yıllanndaki 'petrol krizleri'nden sonra Batı ülkelerinin 'tasarruf enerjisi'ni öğrendiğini söyleyen Yarman, 1986'da yaşanan Çemobil fariası'nın da nükleer enerjiye bakışı değiştirdiğinı beiirtti. Yarman, nükleer enerjinin artık temiz, güvenli ve ucuz olmadığını vurgulayarak, Amerika'da nükleer santral yapılmadığını ve Avusturya'da yapımı tamamlanmış bir nükleer sanrralın halkoylaması sonucunda faaliyete gecmediğini anımsattı. Nükleer santral satın almarak nükleer enerjiye sahip olunamayacağını belirten Yarman, "Türkiye, nükleer silah yapunının yayguuaşmasına engel olmak için hazırlanan NPT anaaşmasını imzalamışûr. Bu nedenle nükleer santral kursa da nükleer silah yapamaz" dıye konuştu. Yarman. kamuoyundan gelen tepkilerden sonra Akkuyu'da nükleer santral kurulacağına inanmadığını söyleyerek Akkuyu'nun deprem riski açısından uygun olmadığını ve Akdeniz'deki turizmi de olumsuz yönde etkileyeceğini savundu. Nükleer sanrralın toplumun tercihi olması gerektiğini belirten Yarman, Dünya Bankası'nm Türkiye'ye gönderdiği bir yazıda "enerji yedek kapasitesi çok yüksek, yapımına başlanmamış santrallan kapanp, veniden bir talep tahmini yapın" dedığini anımsattı. Çıkar gruplan ve dönen büyük paralar nedeniyle siyasi iktidann tercihının nükleer enerji olduğunu belirten Yarman. "Bugün kurulacak bir nükleer santral ancak 10 yıl sonra enerji üretimine başlayabilir. Bu durumda 10 yıl karanhkta mı kalacağtz?" diye sordu. Yarman, alternatif enerji kaynaklan olarak su gücünden daha fazla yararlanılması gerektiğini, güneş ve rüzgâr enerjileri açısından da Türkiye'nin büyük bir potansiyeli olduğunu vurguladı. Dış Haberfer Servisi - Kanada hükümeti, tütün endüstrisini tiryakilere gö- recekleri zaran hatırlat- mak amacıyla, bütün si- gara paketlerinin üzerine tümörlerin ve sigara yü- zünden rengi değişrniş ci- ğerlerin renkli fotoğrafla- nnı basmaya zorlayan ya- sa tasansı hazırlıyor. Sağlık Bakanı Allan Rock'un önerisiyle hazır- lanacak yasa, sigara pa- ketlerinin yüzde 50 sine, bu tür uyan fotoğraflanrun basılmasını öngörüyor. Ya- sa çıktığı takdirde, paket- lere aynca bazı "fiuidı" uyan mesajlan da yazıla- cak. Uyan mesajlanndan biri şöyle hazırlanmış: "Sigara sizin seksüel yöndengüçsüz düşmenize. dnsel organmızm havabn- ma şiddetinin düşmesine, hatta hiç ereksnon oiama- manıza bile yol açabilir." Bu mesajın yanına da külü uzamış ve "aşağıdoğ- ru eğümiş" bir sigara res- minin basılması düşünülü- yor. Yasayı hazırlayanlar, uyan mesajlannm ve fo- toğraflann tiryaki sayısı- nı azaltmada çoketkili ol- duğunu düşünerek yasa tasansını en kısa zaman- da hayata geçirmeyi iste- se de sigara üreticileri eğer yasa kabul edilirse ilk de- fa böyle bir zorlamayla karşılaşacaklannı söylü- yorlar. Yasa çıksa da çık- masa da paketlerin akıbe- tinin Kanada'da ilginç tar- tışmalara yol açabileceği belirtiliyor. Winslet'ın arayışları Kate Winslet, Trtanic' Hlminden sonra Esther Freud'un bir romanından uyarlanan 'Marrakech Espress'te, 70'lerde iki çocuğuyla mistisizm ara\ ışına giren, Fas'a giden bir kadını canlandırdL Ardından Jane Campion'un 'HoU> Smoke'unda roi alarak sofizmden sonra İnduizme yöneldi. Philip Kaufmann'ın yöneftiği •Quill' adlı filmde ise Manjuis De Sade'ın son günlerinde çamaşırcısı, hayranı \e sırdaşı rolünde karşımıza çıkacak. Sonra da Zola'nın romanından uyarlanan filmde, Marcel Carne'nin eski versiyonunda Simone Signorefnin canlandırdığı, tepeden tırnağa mazoşist bir karakteri oynayacak. e-posta : tan (a prizma. net. tr Içimizdeki elektrik dışarıdaki alanlardan da etkileniyor Elektıvmanyetik ldrüHğedikkat SAADETUSLU Bilgisayardan cep telefonlanna, iletişim radarlanndan televizyonla- ra kadar hayatımızın içine giren pek çok aletin yaydığı elektromanyetik alan sağlığımızı tehdit ediyor. Insa- nı bir antene benzeten Doç. Dr. Ca- hit Canbay. "Insanın içindeki elekt- riğin dışarıdaki alanlardan etkilen- memesi mümkün değü. m^^^mmm Ama bunları iyi tanıma- ta ve önlemler almalıyız" dedi. Yıldız Teknik Üniver- sitesi Elektronik ve Ha- berleşme Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi ^ ^ ^ ^ ^ Doç. Dr. Cahit Canbay, konuya gereken önemin verilmeme- sinden yakındı. Elektromanyetik kiriiligin çöp, ha- va kirliliği, gürültü gibi somut ola- rak algılanamadığına dikkat çeken Canbay, "Avrupa ne zaman, stan- dartlara uyulması konusunda bazı yapönmlar istedi, işte o zaman ko- nu değer kazandı. Ancak hassash e- tin başkalan tarafından uyanlma- dan getirilmesi daha doğru olmaz mrydı" diye konuştu. Insana bir an- ten gibi baktığını söyleyen Doç. Can- bay, insanın elektriksel özelliği bu- lunduğunu beiirtti. İnsanın içindeki elektriğin dışandaki alanlardan etki- lenmemesinin mümkün olmadığını ifade eden Canbay, bu etkileşimin frekanslara bağlı olarak değişeceği- ni kaydetti. Cahit Canbay, frekans- lan ve etkilerini şöyle anlattı: Alçakfrekanslar: Yüksek gerilim hatlan. F.LF-VLF denilen iletişim • Doç. Dr. Cahit Canbay, _ elektromanyetik kirliliğin çöp, hava kirliliği, gürültü gibi somut olarak algılanamadığına dikkat çekti ve konuya gereken önemin verilmemesinden yakındı. sistemleridir ve 50-60 Hz arasında- dır. Yüksek gerilim hattının hemen altında yerleşen kişiler arasında ya- pılan çalışmada. 6-7 yıllık bir süre- nin sonunda hastalıklarda artış göz- lendi. Göz hastalıklan, sinirlilik ha- li. eklem hastalıklan, başağnsına sıklıkla rastlamrken kanser vakala- n 16'ncı yıldan sonra görülmeye başlıyor. Yine yüksek gerilim hatla- nnda çalışan 336 teknik eleman üze- rinde yapılan bir incelemede ise ça- lışma hayatına başlamadan önce gö- riilmeyen ya da az görülen belirtiler- de cidiü bir artış olduğu gözlendi. Yüksek frekans: FM frekanslan- dır. 300-500 MHz civanndadır. 900 MHz olan cep telefonlan da bu grup- taele alınır, ancak etkileri üzerine ke- sin çalışmalar henüz yapılmadı. 'Önlem alınmaü' Frekanslann etkisi kan basıncım, hücreleri etkilediğine dikkat çeken Doç. Cahit Canbay, et- kileri uzun zamanda görülen magnetik alanlann iyi tanın- masmı ve önlem ahnmasını istedi. Canbay, kişilerin ala- bileceği bazı önlemleri şöy- le sıraladı: -Yüksek geriihn hattı altın- da kesinlikte hiç khnse oturmamah, 150 metre yakınında yerleşim olma- malı. - Vericilerin, yüksek gerilim hat- lannın kurulacağı alanlar uzmanlar tarafından belirlenmeli. Örneğin Çamlıca'da herkes keyfine göre di- rek dikmiş. Bu insan sağlığına oldu- ğu kadar, iletişim kalitesi için de yanlış bir uygulama. - Kişiler evlerinde kullandıklan elektronik aletlerin standartlara uy- gun olup ninıaHıgına bakmablar. Almantdevizyt)nunda\a>Tinlanan''VVettenI>ass_.''("'Bahse gir-")adlı şovprogramı, ÂBD'den gelen birçok ünlü sanatçıyı konuk ediyor. Leipzig kentinde gerçekleşen televizyon şovunun önceki günkû konuklan ünlü aktris Pamela Anderson ve top model Naomi CampbeU'dL Anderson program sırasında tuhıştuğu bahsi kaybedinee. stüdyodaki seyircilerin ve milyonlann gözJeri önünde bir arabayı yıkamak zorunda kaldı. Carnpbell ise bahsi kazandı ve zaferini dansçı Michael Flattieyüe'yle step dansı yaparak kutladı. "Wetten Dass~" Almanya'nm en başarüı şov programı olarak kabul ediliyor. \ SÖYLEŞİ ATTİLÂ İLHAN 'Media' Düpedüz, İdeolojik Yayın' Yapıyor Gece yansını geçtik mi? Dışarda deniz, soğuk bir kxlosun öfkesiyle sahili dövüyor; çıplak ağaç dal- lannda, rüzgânn iç ürperten ıslıklan: sahici kış! Şöy- le böyle otuz yıldır tanıdığım romancı, ortamın büs- bütün kararttığı şeyler söylüyor: "-... artık, gençlik yıllannda yapmayı aklımdan bile geçirmediğim şeylerle uğraşryorum; hikâyeler ya da romanlar yazacak yerde; televizyonda, ya da radyoda ça- lışmak, başlıca işim oldu!" Daha sonra, lodosun öfkesini ve denizin uğultusunu dinleyerek düşün- düm; aynı dramı, yalnız o mu yaşıyor? Üç aşağı beş yukan, pekçoğumuz aynı 'çıkmazın' içinde değil mi- yiz? Aksine heves etmek, yazan parasızlığa sürük- lemiyor mu? Sanatçı, toplumsal diyalektiğin çeşitlemelerini iş- ledikçe -isterse 'bireysel düzey'öe olsun- günümüz- de artık, Media'nın ilgisi dışındadır; sanki bu basın, o basın değil: -Halide Edip'ten Yâkup Kadri'ye, Mahmut Yesari'den Akagündüz'e; Reşat Enis'ten Reşat Nuri'ye- onca romancının; -Namık Kemal'den Nâzım Hikmet'e, Faruk Nâfız'den Hâlit Fahri'ye- onca şairin, 'hayatlan ve eserleriyle' katıldığı, basın! Artık onu birinci derecede para ve piyasa 'değerie- ri' ilgilendiriyor; ardından, o ünlü 'üçgenin (şehvet, şöhret, şiddet) güncel fınldaklan! O kadar böyie ki bu, artık edebiyatımızın 'demirbaş' kalemleri de sessiz kalamıyor; seslerini yükseltiyorlar. Şimdi ister misiniz, onlardan ikisinin, bu yürekler acısı tutumu ve durumu, nasıl saptadıklanna, netür- lü değerlendirdiklerine bir göz atalım? 'Ufuk açmıyor, kapatıyor...' A daietAğaoğlu, ancak '/caram/za/7'sayılabilecek r \ 'ortamı', ne kadaraçıkveseçikgözlerönüneser- miş: "-...tüketiciliğin, sabşın egemen olduğu toplum- larda -bu arada, büsbütün bizde- edebryatçı ve eserleri, olumlu ya da olumsuz şu açılardan öne çıkabilmekte, olay haline getirilebilmekte..." "...a/ Romanlann, şiirierin politik oluşu; b/ Gör- sel sanattarla ve müzikle ilişkisi; şiirierin şarkı sö- zü olması, roman ve hikâyelerin film yapılması: sinemayta ilişki. d Tarihe bağlanma, geçmtşte olup bitenleri bugüne taşımadaki kışkırbcılık; d/ Anı- lar, hayat hikâyeleri; e/ Dedikoduya göz kırpar gi- bi yapan, günlükler, mektuplar; f/ Şimdilerde en büyük olay olmanın, medyayı kışkjrtmanın yolu, best-seller olmak! Oyle ki çok satarsa kitabınız, birdenbire son yüzyılın en yön veren kişisi olu- veriyorsunuz. Peki, krtabı el altından okunabi- len, satışı hiç olmayan Nâzım Hikmet'le, bugü- nün önde gelenini yan yana gören, gösteren de- ğerler ne? Gelin bunu soralım." (Hürriyet, 20 Ocak 2000.) Tahsin Yücel (Prof. Dr.) ise basını eleştirisini, son derece 'objektif bir kritere dayandırmış; ne yapma- sı gerektiğiyle, ne yaptığını mukayese ediyor: "...geniş kitielere seslenen günlük basının -te- levizyon ya da gazete- amacının dünyamızı ge- niştetmek, ufkumuzu açmak, bizim ötemizde ne- ler olup bittiğini göstermek olması gerekirken; o, olgulan ve bunların sonuçlarmı saptırmaktan başka bir şey yapmryor nedense..." "...bize yepyeni bir dünya sunması gerekirken, dünyalanmızı ele geçiriyor; değerleri indirgiyor, olgulan daralüyor..." (Cumhuriyet, 20 Ocak 2000) İyi de, neden? Sorunun, bana sorarsanız, hayli 'matrak' bir cevabı var 'Soğuk Savaş' boyûnca 'sosyalist' dergi ve gazetelere, her zaman 'ide- olojik yayın yapma' suçunu yükleyen; bu iddia ile nice gazete ve derginin hayatım zehir eden, ni- ce gazeteci ve dergiciyi mahkeme mahkeme sü- ründüren, 'oligarşi' (Bürokrasi + Burjuvazi), artık maskesini atmış, artık açıktan açığa Media'nın 'ideolojik yayın yapmasını' istiyor; istiyor da lâf mı canım, düpedüz dayatyor sebep bu! Hemen tamamı menfaat gruplannın 'kontrolünde' olan ga- zetelerin, televizyon ve radyo istasyonlarının, başka türtü yapabilmesi, sizce mümkün müdür? Üstelik oyun, 'demokrasi'nin kurallanna göre oy- nanıyor. ft Kim kimin 'borazanı'? "t Tahsin (Yücel) ne demiş: "... (Meöia) olgulan ve bunlann sonuçlanm saptırmaktan başka bir şey yapmryor, nedense, bize yepyeni bir dünya! sunması gerekirken, değerleri indiıgiyor, olgular n dararbyor." Bu, 'ideolojikyayıncılığın'tam tartfi sa- yılamaz mı? 'Soğuk Savaş'ın en belâlı döneminde, Stalin'ci 'totaliteriik'; ya da II. Dünya Savaşı'nın o karanlık günlerinde, Hitler'ci 'totaliteriik' başka tür- lü mü yapıyordu? Bugün de, öyle: gazete ya da televizyon, bir hol- dingin 'malı' oldu mu, ister istemez, onun 'boraza- n/'dır: yukardan bir telefon, her şeyi halleder: sözün gelişi, Yerii Mallar Haftası'na dair bir haberi, o daki- ka yayından alıkoyabilir: çünkü haber, 'ecnebi'rim mallannı pazarlayan, onunla ortak bir menfaat gru- bu için, 'sevimsiz' sayılabilir; hele, reklâm piyasasıy- la içli dışlı bir Media'nın -sinemadan edebiyata, te- levizyondan müziğe, bilgisayardan öğretim ve eğiti- me dair- 'objektif' haber ulaştıracağına inanabilir misiniz? Yılın en güzel filmi, elbette, Media holdin- ginin öteki mallannı 'pazarlayan', üstelik fılmin de yapımcısı olan firmanın, 'sponsoru' bilinmez hangi şirketler grubuyla ortak yaptığı, film olacaktır; kısa- cası, sermaye baskısı, emeğin önüne 'yeni dünya- lar açılmasından' hiç hazzetmez, 'sonuçlan bir gü- zel saptınr', 'değerleri iyice indirger, olgulan büsbü- tün dara/tır'; sonra da bunu, 'liberalliğin' nimetleri diye yutturmaya çalışır. Eşit ifade imkânı, yasal ola- rak sağlanmış bile olsa, pratikte yoktur ki! Borç ha'ç gerçekleştirebildiğin filmi, tekel konumundaki ecne- bi dağıtımcı beğenmeyip dağrtmazsa, hangi sinema- da gösterebilirsin? Ne demokrasi kalır ortada, ne li- berallik! O yüzden, TRTyi otarihte 'evcilleştiremeyen' Tur- gut Ozal, ûzerinde 'sorumluluk' taşıdığı halde, bu tür- den bir Media'nın başını çekmiş; düpedüz yasa/dı- şı birTV kanalını 'alenen ve resmen' faaliyete geçir- mişti. 'Sistem' için en büyük fetih', halkın 'beyin yönetimini' sağlayabilmek için, Media'nın 'evcil- leştrilmesi'dir, yâni toplumcu diyalektiği -top- lumu insana yakışır bir düzene kavuşturma ide- allerini- ona terkettirip; doğasal diyalektiğe -yâ- ni, 'kuvvetli'nin egemen olacağı, 'şehvet/ser- vet/şiddet' üçgenine- indirgemesidir. Ülkemizde, o gün bugündür, bu vâdide, az mı yol aldılar? Ama yine de yetmez, ikinci 'büyük fetih', benzer, o derece etkileyici bir alanda, eğitim/öğretim alanın- da, gerçekleştirilmiş olmalıydı. Olmadı mı? http://vvww.prizma.net.tr/AILHAN http://www.bilgiyayınevi.com.tr./ailhan Faks/0-212/26019 88
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle