Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
31 OCAK2000PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
JvUl_jJ[ U J \ kultur(a cumhuriyet.com.tr 15
Dormen Tiyatrosu,'Nerede Kalmıştık' (Amphitryon 2000) müzikalini sahneliyor
'Lnsanlarhiç değişmiyor'• "MÖ de olsa, beş bin yıl
geçse de kıskançlık aynı
kıskançlık, aşk aynı aşk,
tutku aynı tutku. Kılık
kıyafet değişik olsa da
duygular hep aynı.
Yüzyıllar öncesindeki
iktidar kavgasıyla bugün
Ankara'da yaşananlar
faepaynı!"
BARIŞ BEHRAMOĞLU
Haldun Dormen, yazdığı ve yönetti-
ği 'Nerede Kalmıştık' (Amphitryon 2000)
adlı yeni müzikaliyle, MÖ yaşanmış
karmakanşık bir aşk hikâyesini günü-
müze taşıyor. MÖ 254'te doğan, MÖ
184'te Roma'da ölen, Latin komedya
yazan Plautus'un yüzyıllar öncesinde
İcaleme aldığı, ancak sadece ilk bölümü
bilinen 'Amphitryon' adlı oyun, Hal-
dun Dormen'in yaru sıra Shakespeare,
Mofi&re gibi elliye yakın oyun yazan-
na ılham kaynağı oldu. Amphifrvon,
Yunan mitolojisinde Tiryns krâlı ve Al-
kafos'un oğludur. Kendısı savaştayken,
Zeus kralın kansı ADanene'ye âşıîc olur
ve onu baştan çıkarmak için Amphitr-
yon'un kılığına girer, bu birliktelikten
de Herakles dünyaya gelir. Plautus'un
bu mitolojik hikâyeyi nasıl işlediği bi-
linmez ama adının az duyulmasına kar-
şın 16. ve 17. yüzyılın başlannda geli-
şen ttalyan tiyatrosunu etkıledığı bili-
nir.
Haldun Dormen, 'Amphitryon' ko-
medyasından yola çıkarak hem Zeus ile
Alkmene arasmdaki karmaşık aşkı iş-
liyor, hem de günümüz ınsanırun yüz yü-
ze kalmak zorunda kaldığı soytanlıkla-
ra taşlama yoluyla parmak basıyor. Te-
bai'de geçen müzikalin mûziklenni Ser-
pil Günseü'nın yaptığı, şarkı sözlerini
Çettn Akcan'ın yazdığı, düzenlemele-
rini EserTaşkıran'ınüstlendiği oyunun
müziğinin CD'si satışa sunulacak. Gû-
fenKaraman, HalitErgenç, MuratOva-
h, Yod Miznüd'nin rol aldıklan miizi-
kalde, Plautus'u Haldun Dormen can-
landınyor. Sponsorluğunu Halk Sigor-
ta'nm yaptığı 'Nerede Kahntşak' (Amp-
hitryon 2000), Dormen'in yönettiği otuz
ikinci müzikal.
- Bu müzikali yazma fikri nasıl oluş-
tu?
HALDUN DORMEN -Bu oyunu ilk
1955-57 arasında, Cep Tiyat-
rosu için yazmıştım. Amatör
olmasma rağmen çok başa-
nlı olan bu tiyatro ısmimi du-
yurmaıru sağladı. Küçük Sah-
ne'de profesyonel oynuyor-
dum. AJtan Erbulak, Erol
Keskm, Yıhnaz Gnıda, Nisa
Serezii gibi isimler hep ora-
dan çıkmadır. Cep Tiyatro-
su'nda düzenlenen dersleri
Yıhnaz Güney de izlerdi. İlk
başta altı kişilik bir oyundu.
Yazmamın sebebi, herkes gi-
bi ikinci bölümü kayıp olan
bu eserin çok cezbedici olu-
şuydu. Belki benim gibi dü-
şündükJennden, elliye yakın
yazar bu oyundan yola çıka-
rak dünyaya eserler kazan-
dırdılar. Yazdığım küçük oyunu, adını
anımsayamadığım Mersinli birressam,
okulda talebeleriyle gerçekleştirmek
üzere benden istedi. O dönemlerde fo*--
tokopi olmadığından ve oyunu gönder-
dikten on beş gün sonra ressamın ölme-
ne Şehir Tîyatrolanna git-
tım, sponsorun ve oyunun
hazır olduğunu belirttim;
buna rağmen pek ilgi gös-
termediler. Aslinda tam ora-
ya göre bir oyundu, onlann
kadrosuyla oynanabilirdi.
Asistanım bana neden oyu-
nu kendimiz için gerçek-
leştirmediğimi sordu. Halk
Sigorta 'yı kendi üstüme al-
mak istemiyordum sanki
her şeyi üstüme alıyormu-
şum gibi. Biraz düşündük-
ten sonra oyunu kendi tiyat-
romda sahneye koyma fik-
rini benimsedim ve 'Nere-
de Kalmıştık' böyle ger-
çekleşti.
- Türkiye'de ilk kez bu
si, oyunun dayokolması, müzikali ken- tarzbir müzikal gerçekleştiğini söyiflyor-
diöğrencilerimiçintekraryazmamıge- sunuz.
rektirdi. DORMEN-Biraz değişik bir şeyyaz-
Oyun, kanserv8tuvardaöğreııcileoBW. -nımuMn zamanı gelnuşti. Aynı türde fars-
le ilk oynandığmda, Halk Sigorta spon- lar oynamamak gerektiğiru düşündüm.
sorluğunu yapmak istedi. Bunun üzeri- Fakat bu oyun biraz tehlikeli. Entelek-
YönetmenHaldun Dormen, 1957\Jeyazdığı uyariama kaybohınca,
'Nerede Kalrruşük (Amphitryon 2Ö00)'i yeniden yaznuş.
tüel çevrenin keyif alabileceği, eğlene-
bileceği bir müzikal ama Shakespeare,
Moliere bilmeyen birinin hiçbir şey an-
lamamış olarak oyundan çıkması müm-
kün olabilir.
-GünceJ 'soytanhklara' da değinmiş-
smiz. Oyun asıl konusu içinde sürerken,
koro bugüne ait bazı öğekre değiniyor.
DORMEN - Güncel bir şeyleri oyu-
na katmazsanız bu tür oyunlann oynan-
ması çok zorlaşır. Amaç alay etmek, bi-
raz ti'ye almak. Reklamlara değiniyo-
ruz, gerçekleştirdiğimiz danslar, müzik
bunlann hepsı bugüne ait. Plautus'tan
yola çıkarak gerçekleştirilen oyunlann
hiçbirinde koro yok, bir tek bende var.
Bu yöntemi kullanarak anlatmak iste-
dığim her şeyi anlatabildim.
Yüzyıllar öncesiyle aynı
- Seyirci. tarihkr arasında bir gezin-
tiye çıkıyor gibi. Oyunun bir yerindeza-
man kavramı iyke kanşıyor.
DORMEN - Yıllar önce Shakespe-
are'in 'Bir Kış Masah'nı Şehir Tiyatro-
lan'nda sahneye koyduğumda birdüşün-
cem vardı, bugün de aynı düşünceye sa-
hibim: tnsanlar hiç değişmiyor. MÖ de
olsa, beş bin yıl geçse de kıskançlık ay-
nı kıskançlık, aşk aynı aşk, tutku aynı
tutku. Kılık kıyafet değişik olsa da duy-
gular hep aynı.
Yüzyıllar öncesindeki iktidar kavga-
sıyla bugün Ankara'da yaşananlar hep
aynı! Dolayısıyla oyunda seyircilerin
boyle hissetmesi doğal.
- SahnedesürekB bir hareket,bir can-
hlık görülüyor. Oyuncularda ve sizde
inanıîma/ bir enerji gözleniyor»
DORMEN - Aslinda asıl istediğımiz
oyunculann aşağıya inip seyircileri o
canlıhğa. o dinamizme çekmesiydi.
Dansa kaldırabilirdik onlan. Ama bizün
sahnemiz buna müsait olmadığı için bu
isteğimizi geçekleştiremedik.
-Oyunun CD veklip hazırhğıiçerisin-
desiniz. Bundan söz eder misiniz?
DORMEN - Klip, bildiğimiz türden
değil. Müzikâlin tüm şarkılannı içeren
bir CD olacak. Az sayıda yapacağız,
meraklısı vardrr elbette. Müzikler ve
şarkılar çok güzel, dolayısıyla bunun
değerlendirilmesi gerekiyor.
- Müzikâlin Türidve'deki getisimini
nasıl görüyorsunuz?
DORMEN- Doğru şeyler yapılma-
h bence. Bu da gerçekleşiyor gıbı. Biz-
ler sahneden dolayı burada büyiik çap-
ta müzikaller yapamadık ama 'Nerede
Kalmışük" buraya tam oturdu.
Iki sanatçının işineson verildi
Devlet Tiyatrolan'nda 20 yıl aradan sonra sözleşme feshine gidildi
ANKARA (Cumhuriyet Bûrosu) - 50. yılını
geride bırakan Devlet Tiyatrolan'nda tartışma
bitmiyor. Kurumda yaklaşık 20 yıl aradan sonra
ilk kez sözleşme feshine gidilerek sanatçılarSer-
hat Nalbantoğlu ve Aclan BüyüktürkoğhTnun
görevlerine son verildi. Serhat Nalbantoğlu, uy-
gulamanın "gözdağı" anlamını taşıdığını belirte-
rek "Şu andaki yasanm bizün sonınlanmıza ya-
nıt vermedigıni iddia ederken, Sayın Bakan'm ve
kurumdaki yöneticüerin kraatlanyla biz eJüniz-
deki yasanın da gerisine düstük" dedi.
20 yıldır DevletTiyatrosu'nda olan Serhat Nal-
bantoğlu, tiyatro sanatçılannın eski Genel Mü-
dür Lemi Biigin'in görevden ahnış biçimi ve ba-
zıatamalarakarşı çıkarakbirbasın açıklaması yap-
malannın ardından
Cumhuriyet tarihinde ilk
kez 1S0 sanatçı hakkın-
da soruşturma açüdığı-
nı anımsattı. Kurumu
düzeltme iddiasıyla işba-
şuıa gelen yönetimin,
sanatçılann muhalefe-
ö'yle karşılaştığı andan
itibarenkorkutmave sin-
dinne yoluyla seslerini
kesmek istediğini savu-
nan Nalbantoğlu, böl-
gelerdeki sanatçılarakar-
şı büyük ülere tayin ko-
nusunun bir tehdit un-
suru olarak kullamldı-
ğını iddia etti. Nalban-
toğlu, basma demeç ver-
diği gerekçesiyle Coş-
km Innak'a da 3 aylık
maaş kesme cezası ve-
nldıgını anımsattı.
Tiyatro yönetiminin
"başvunılan hakem ha»-
tanenin, aldığı raporun
geçersiz olduğunu bil-
dirmesi üzerine görevi-
ntsonveriküği'' yönün-
deki açıklamalannın
ammsatılması üzerine
Nalbantoğlu, ağustos
ayffida bir oyun sahne-
leaıeküzere gittiği Eızu-
rum'da ciğerlerinden rahatsızlandığını belirtti.
Smatçı, Ankara'da uzun süre tetkik yapıhnası
gsrektigi yönündeki doktor karan üzerine Erzu-
ran'daki görevini tamamlayamayacağmı bir di-
laçe ile kuruma bildirdiğini söyledi. Erzunım'a
brbaşka yönetmen gönderilirken, tetkıklerin ya-
pip tam konulmasının arduıdan hastanenin ver-
d*ı "Göreve başlamasmda mahzur yok" yazısı-
nknruma ılettiğku anlatan Nalbantoğlu. "109 gün
anra Devlet Tiyatrolan benim bu raporumun
npor savılıp sayüamayacağını bir başka hakem
kstaneye sorarak sözfeşmemi feshetti. Benimza-
ta kuruma sunduğum bir rapor değUdL Tedavi
sürecmin nasıl geçtiğmin ve o sırada doktor kont-
rohuıde olduğumun belgesrydi Hangi kuruma
sorarsanız 'Bu rapor degıldır' diyecektir. Ben de
zaten rapordurdiye vermedim. Burada tamamen
kılıfina uydurma var, ait niyet var" diye konuş-
tu.
1980'den bu yana sözleşme feshine gidilmedi-
ğini vurgulayan Nalbantoğlu, bunun, kunım ça-
lışanlanna "gözdağr" anlamını taşıdığını söyle-
di.
'Azizname' yok edfldi
Nalbantoğlu, sözleşme feshinden önce teşvik
ikramıyesinin ödenmediğini, aldığı bir rapor ne-
deniyle 5 yıldn-kapalı gişe oynayan "Aazname"
oyunundaki rolünden alı-
narak, oyunda bir başka
sanatçının görevlendiril-
diğini belirtti. Ancak
"Azjzname" ekibinin bu
uygulamaya karşı çıktı-
ğını bildiren Nalbantoğ-
lu, arkasından kendisine
maaş kesme cezası da ve-
nldığıni kaydetü. Nalban-
toğlu şöyle konuştu:
"Bu arada Azjzname
örevine son verilen
Serhat Nalbantoğlu, bunun
bir 'gözdağı' olduğunu
belirtirken "Sayın
Bakan'ın ve kurumdaki
yöneticüerin icraatlanyla
biz elimizdeki yasanın da
gerisine düştük" dedi.
ovunumıdakaknnnısol-
dular. Biz başka iktidar-
lann kaJdırma hamleJe-
rine rağmen bu oyunu 5
yıktaroynuyonız.Kakhr-
maya kimsenin gücü yet-
medl Seyirdsi de sahip
çıkü. Ama şu anda,
DSPTi,Ecevit'm kabine-
sindeki bir bakanın göre-
vindeAzizname bu şekfl-
de yok ediktLBenden do-
layı Azizname kalkryor-
muş gibi bir iztenim ya-
ranyorlar. 10 günrak has-
talamnam neden olarak
gösterilemez. Azizname
oyunculan 5 yıl içinde
traiîk kazalan, bel kay-
malan geçirmişkr. Ben
böbrektaşfan düşûrdûm,
doktorum yanımda ola-
rak bu oyunu oynadım,"
Nalbantoğlu, "Bu yönetimin yanhşlanna kar-
şı eleştirüerini sûrdürenler arka arkaya eezalan-
dınhrken, yönetimin akrabalarv eşleri, dostlan-
na şu anda buna ses çıkarmavacak bazı rejisörter
bulunarak rol verihnektedir" diye konuştu.
Nalbantoğlu, dekoratörlük kadrosu için yapı-
lan sınavda 'torpiHikrin' kuruma ahndığını iddia
etti. Serhat Nalbantoğlu, Devlet Tiyatrolan Ge-
nel Müdür Yardımcısı Tamer Levent'in başmda
bulunduğu Devlet Tiyatrolan, Opera ve Bale Sa-
natçılan Yardımlaşma Vakfi'nı da (TOBAV) olay-
lara sessiz kalmakla eleştirdi.
Dilligil'den savunma
'Uygulamalar
doğrudur'
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu)- Devlet Tiyatrolan
Genel Müdürü Rahmi Dflligü,
kuruma yöneük iddialan
reddederken uygulamalannın
doğru olduğunu savundu.
Rahmi Dilligil, kurumla ilişkisi
kesilen sanatçı Serhat
Naibantoğhı'nun aldığı raporun
hakem hastane tarafından kabul
edilmediğini, bunun üzerine
görev yapmama süresi yasal
süreyi aştığı için işlem
yapıldığmı öne sürdü. Adan
Bnyüktürkoğla'nun
sözleşmesınin feshine de
gerekçe olarak "izinsiz oiarak
görevine geknemesini" gösteren
Dilligil, sanatçının Amerika'da
doktora yapmak üzere izin
istediği dilekçesini kuruma
gönderdiği yönündeki iddianın
ammsatılması üzerine, u
Kişinin
dilekçesi kurumda yoktur. Eski
yönetimin beftrti bir sûreverdiği
izin vardır. Kendisi aynca bir
müracaat yapmanuştu;
sonradan ve yurtahşmdan
vapuan müracaat geçerfi
değ9dir" dedi.
"Aziznamel
"nin sahnelenmesine
karşı çıkılmadığını ve oyunun
kaldınlmadığını belirten
Dilligil, "Serhat
Nalbantoğlu'nun akfağı rapor
sonrasuıda, oyuo provaya
annmak istenmiş, bu sırada da
oyunun rejhörü dah a önce
provaya almak için beğendigi
oynncuyu istenienûş ve tekrar
kurumla ilişkisi kesilen Serhat
Nalbantoğlu'nu talep etmiştir.
Sonucunda o>ıın rejisörü
tarafından beyan edilerek
sanatçı Rüştü Asyah'mn
ameüyat olacağı gerekçesiyle
provaya ahnmamıştır" diye
konustu.Uygulamaların doğru
olduğunu sa\
n
onan Dilligil,
dekoratörlük sınavına yönelik
iddialan da reddederek
sınavlann sağlıkh yapıldığını
ileri sürdü.
Deniz Orkuş'un Kare Sanat Galerisi'ndekj yeni sergisi 'Son
IOu^r',bitenyüzyıhnpopûlerkültürûDe ekştirel açıdanbakıyor.
^Işlerim bîr tiyatro
gösterisigibi...'
AHSENERDOGAN
DennOrkus un Kare Sanat Ga-
lerisi'nde açtıgı 'Son Karefer' baş-
lıklı sergisi, yüzyılın ikinci yansı-
nm sosyolojik anlamda genel ka-
rakteristiğini belirleyen pop kül-
türe odaklanıyor. Öncekı sergisi
'GeriDönüşüm'de "yaşamdakiol-
gulann>ineienirüğM, her şeyinge-
ri dönûşerek yeniden kurgnlandı-
gnu" toplumsal ve siyasal olaylar-
la anlatan Orkuş, bu kez perspek-
tifıni daha da genişletiyor. Tüke-
tün toplumunu. teknolojinin soluk
aldırmayan ama kaçmılmaz ege-
menliğini, politik duruşlan (ya da
duruşsuzluklan)ve daha pek çok
olguyu. pop kültürle bağlanülan-
nı kurarak eleştiriyor.
Işlerindegeniş birmalzemeyel-
pazesinden faydalanıyor.Gazete
kupürleri genelükle yabancı bası-
naait; sanatçuun, seçtiği haberle-
ri, düşünceleri içeriyor. Ancak ba-
zen sıradan yemek tarifi de bir sa-
nat nesnesine dönüşüyor. Bir de
Andy VVarhol konuoluyorişlerine.
Orkuş, "Türkiye'nin pop-art'a
malzemeolabiiecekçokaburcubur
biryaşannsı'' olduğunu düşünüyor.
- Sizce teknoloji pop kümlrün
ka>naklanndanbirinıi,yoksauzan-
nsımı?
DENtZ ORKUŞ - Teknolojinin
eleştirisi, popun eleştirisinin deva-
mında yer alıyor. Pop ve teknolo-
ji birbirini üretiyor, zenginleştiri-
yor. Pop, teknolojiyi yaşanıunıza
gereğinden fazla egemen kılaıken.
teknoloji de popun söylemi için
bir araç görevini görüyor. Bu ser-
gide bilgisayar dünyasına ve bu
dünyanın devi IBM'e yönehkatıf-
lar var. Bence teknolojinin insan
üzerindeki hegemonyasının kanı-
ö olan haberler bunlar. Herneka-
dar teknolojiyle uyumlu yaşama-
ya çalışsam da bu dünyanın içine
bütün varhğımla giremiyorum,
adım adım takip etmeyi sevmiyo-
rum. Teknolojide gereksiz bir açık-
lık var ve bu benı çok rahatsız edi-
yor. Sanat, teknolojiyle çok yahn-
laşıyor. Belki de bu dıle ben henüz
hazır değiltm. Taşıyamayacağım,
sahiplenemeyeceğim bir üslupta
üretim yapmak da istemiyorum.
Ama zaman ne gösterir, bilinmez.
Çünkü her sergimde yeni bir fıkir,
yeni bir araşnrma var.
- Öykülemeden çok plastik dfi-
süncenin ön plana çıkmasuu
yeğüyorsunuz™
ORKUŞ-Çok doğru. Yapnğım
işe öyküyü katmak istemiyorum.
Plastik düşüncenin öne geçmesini
istiyorum. trdelediğim konulan,
plastik düşüncenin düiyle sunuyo-
rum. Beni rahatsız eden, dürten,
protesto ettiğim, kızdığım şeyleri
plastik kurgu içerisine yerleştiri-
yorum. Bir sahne dekorunu kurgu-
largibi kurguluyorum işlerimi. Her
işim bir tiyatro gösterisi gibi. Hem
yüzeyde hem de yüzeyin derinli-
ğinde çalışıyonım. Yüzeyiperde gi-
bi düşünün. Perdede işaret ettiğim
olaylar, olgular var. Arkada ise on-
lann işaret etnkleri duruyor.
BUAŞA31ADA
ŞÜKKAN KUBDAKUL
Bir Mahalle Kahvesinin
Geflpdiği Çağrışımlar
Dört masalı, kentin merkezinden uzak o mahal-
le kahvesinin getirdiği çağrışımlar eskilere götür-
dü beni. Yaktnımdaki üç kişinin güncel sorunlann
dert yüklediği konuşmalan gölgede sanki.
Duyuyorum ama.. ses olarak dağılıp giden söz-
cüklerle aramda düşünsel bir ilişki yok.
"Sattığımız bir kilo buğdayın parasıyla sandviç
büyüklüğündeki bir ekmeği alamıyoruz yahu!"
Benim ilk anımsadıgım Topkapı'dan Yenibahçe'ye
inen Arpaemini yokuşunun başındaki kahveydi..
dokuz on yaşlarında Olimpos gazozlannın kapak-
lannı topladığım..
Bu kahvenin, mütareke karanlığında Anado-
lu'ya silah kaçıran örgütlerden "Mim Mim Kulü-
bü" üyelerinin buluşma yeri olduğunu hangi yaş-
lanmda öğrendiğimi anımsamıyorum.
Ama büyüdüm gittim, unutamadım Topkapı'lı,
Şehremini'li vatanseverlerin, Doktor Hakkı Be/le-
rin, Bican Bağcıoğlu'lann, Kayyım Ahmet Be/le-
rin, San Mehmet Bey'lerin işgal altındaki akıllı yü-
rekliliğini.
Bu, kelleyi koltuğa alan destan kahramanlan-
nın benzerleri 1941 'den sonraki Karşıyaka yaşa-
mımda Halkevi kahvesinde nargilelerini fokurda-
tırken canlı resimler gibi çıktılar on beş, on altı yaş-
lanmın karşısına.
O koşullarda nasıl örgütlemişler semtlerindeki
"Redd-i llhak Cemiyetleh"nin dallannı?
Tabandan zirvenin son noktalarına kadar giden
o büyük koşuda.
Bombacı Ali Çavuş'lar, Tahir Bor'lar, Izmir Yol-
lan'nın bestecisi Yekta Bey'ler..
Ya Izmir'in Kemeraltı Caddesi'ndeki Rasim Pa-
şa Kahvesi ile Ikiçeşmelik'in Çeşmeli Hasan Kah-
vesi'ndeki Kurtuluş Savaşı yıllannın fotoğrafları..
Yazılı tarihte göremediklerimiz.. kimilerimizin ya-
şamlarını derinden etkileyen.
II. Dünya Savaşı sonrasının, henüz altmışı bul-
madığı halde baston kullanmaya meraklı Yahya
Kemal'i yazları avukat (güftegâr) Nahit Hilmi
Bey'e konuk geldiğinde -şimdi bir bankanın şu-
besi olan- Zeki Bey'in kahvesinde nargile içme-
yi seviyordu.
Sonbahar, Uçuş, Erenköyü'nde Baharşiirlerinin
ilk kez yayımlandığı "Istanbul" (1943-46) dergisi-
nin genç şairleri arasında göründüğümüz yıllar..
Arabacılar sokağındaki meyhanede değilsek,
Karşıyaka'da Istasyon kahvesini mekân tutmuşuz.
Vapura atlayıp Izmir'e geçince 1940 kuşağının
Kemal Bilbasar, Samim Kocagöz, Nahit Ulvi Ak-
gün, Besim Akımsar, Cihat Gökçek gibi sabır
adamlannı ya Rasim Paşa Kahvesi'nde ya da -za-
manın, pınl pınl körfezinin kıyısındaki- Halkevi kah-
vesinde buluyoruz.
Savaşın ve savaş sonrasının toplumsal yaşama
dipten gelen dalgalar gibi vurduğu, karaborsa kö-
kenli yeni burjuvazisinin mantar gibi bitmesine
karşı, düşünsel direnme yollan aradığımız yıllar.
Yaşar Aksoy'u saymazsak bilemiyonjm kaç
' femir kökenli edebiyat adamı var,bu kahvelerin ta-
rihine meraklı olan?
Pek çok yazar, şairtanıyoruz edebiyatımızda özei-
likle Istanbul kahvelerinden esinlenerek kitaplar ya-
zan. "Fikret Mualla" (1980) başyapıtında 193O'lu
yılların Istanbulu'nu anlatan Abidin Dino gibi ya-
zarlann da anılarında yer alıyor kahveler.
Salâh Birsel'in "Kahveler Kitabı" (1976), Nu-
rer Uğurlu'nun "Orhan Kemal'in Ikbal Kahvesi"
(1973), A. Nevzad Odyakmaz'ın "Küllük Anıla-
n"..
Yan ömrü kahvelerde geçen Sait Faik insanla-
rımızın geleneksel sığınağına ilişkin az öykü arma-
ğan etmedi edebiyatımıza. "Mahalle Kahvesi"
(1950), "Az Şekerli" (1954) öyküleri anımsadıkla-
nmızın başında geliyor.
Benim Istanbul kahveleri arasında anılanmızı
biriktiren, yakın tarihimizin ünlü Meserret'idir.
Fethi Naci ve Arif Damar'la biriikte Yeryüzü der-
gisini hazırladığımız 1951 Eylülü'nde Lütfi Erişçi
bu kahvede Sait Faik'i tanıma onurunu kazandır-
mıştı bana. Tan gazetesinin "Düzeltme Servisi"ne
esir düştüğümüz yıllar (1955-60) Rıfat llgaz'la
biriikte soluğumuzu yenilemeye çalışırdık.
Yalnız biz mi? Nice kalem erbabının anıları kal-
dı şimdi bir bankanın şubesi olan Meserret'te.
Eskişehir'li küçük mahaile kahvesinde ikinci ça-
yımı bitirirken az önce bir uzak mahzenden gelir
gibi duyduğum sözcükler somutlanmaya başla-
dı. Üç can yoldaşının söyleşileri tepkiye, hesap sor-
ma düzeyine çıktığı için üzüntülerine ben neden
olmuşum gibi utancımdan göz göze gelmekten çe-
kiniyordum. Ama haykırıları belleğimin kuytula-
nndan gidecek gibi değil:
"Uçuruma sürüklüyorlar memleketi!.."
Ara Güler, ödülünü 2 ŞubaTta
alaCan
• Kültfir Servisi - Fotoğraf dergisi ve Photo Digital
okurlan tarafından Türkiye'de ' Yüzyüın
Fotoğrafçısı' seçilen Ara Güler, ödülünü 2-6 Şubat
günleri arasında düzenlenecek olan 5. Compex
Multimedıa&lnternet Fuan'nda alacak. Güler
ödülünü, Tepebaşı Istanbul Sergi Sarayı'nda
yapılacak olan fuann ilk gününde saat 12.30'da
alacak. Törenin arduıdan Güler'in dialanndan bir
derleme sunulacak.
Yeni liyatra, 7 Şubafta
I Kültür Servisi - Yeni Tiyatro, Dinçer Sümer'in
yazdığı 'Marion üe Muhammed' adlı oyunu 7
Şubat'tan itibaren her pazartesi Aziz Nesin
Sahnesi'nde 18.30 ve 20.30 saatlennde
sahneleyecek. Kültürel yapılan farklı iki gencin
aşklanm irdeleyen oyunun yönetmenliğini Nuri
Gökaşan, dekor tasanmını Hüseyin Ingin, ışık
tasanmını Yüksel Aymaz ve özgün müziklerini
Nurettin Özşuca yapıyor.
Çm'de piyano müzesi açıldı
H PEKİN (AA) - Çin'in ilk Piyano Müzesi,
ülkenin doğusundaki 'Piyano Adası' olarak
adlandınlan Gulangyu adasmda açıldı. 17 bin 800
nüfuslu, 620 piyanonun bulunduğu adadaki 450
metrekarelik müzede Ingiltere. Fransa, ABD,
Avusturya ve Avustralya'dan, en yenisi 100 yıllık
olan ve ünlü markalar taşıyan 30 piyano
sergileniyor. Hu Youyi adlı bir Çinli tarafından
toplanan piyanolar, 10 yıl sonra yerel hükümete
bağışlanacak.