23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 OCAK 2000 PAZARTESİ O L Â Y L A R V E G O R U Ş L E R olay.gonjs@cumhuriyet.com.tr Cumhuriyet Mahallesi'ne bir Cumhuriyet Mahallesi daha ekleniyor: CUMHURIYET KlNALI MAHALLESİ (2. BÖLÜM!) î huriyet mahallesi I. Bölüm'deki 565 parsel sahiplerini buldu ve proje çalışmaları hızla ilerliyor. Ancak, mahallemize henıiz katılamayan okurlarımızın, dostlarımızın istekleri de sürüyor. Şu anda bu istekleri de karşılayabildiğımiz için mutluyuz. I. Bölümün yaklaşık 1 km güney doğusunda, denize yaklaşık 800 metre uzaklıktaki yeni bir arazi üzerinde Cumhuriyet Kınalı Mahallesi'ni kurmak için çalışmalara başladık. 122.450 m2 büyüklüğunde olan bu arazıdeki 140 parseli okurlanmıza jeolojik zemin raporlan hazırlanarak düzenlenmiş depreme dayanıkh projeleriyle birlikte sunuyoruz. Aynca, ağaçlandırmaya olabildiğince geniş alan aynlabilmesi için de parsel sayısı 140'la sınırlanmış ve parsel büyüklüğü en az 500 m 2 olarak belirlenmiştir. Parsellerde inşaat izni oranı, tabanda %20 olup projeler tek ve ikiz villa olarak tasarlanmıştır. Denize daha yakın olan ve I. Bölum'de oturan dostlarımızın da yararlanacağı sosyal tesislerin de ycr alacağı Cumhuriyet Kınalı Mahallesi'nde parsellerin metre kare fiyatı 14 milyon TL'dir. Peşinat 1,5 milyar TL olup kalanı 6 eşit ve sabit taksitle ödenecektir. Okurlarımızla, dostlanmızla birlikte yaşayacağımız Cumhuriyet Mahallesi adım adım gerçekleşiyor. Mahallemizle ilgili her yeni gelişmeyi size bildireceğiz. Cumhuriyet maha lles i "Doğayla uygarlık buluşuyor" YINE DENIZGÖRÜNUMIU İMAIUI İFRAZLI BAdlMSIZTAPULU M A « M A R A D E N I Z I Cumhuriyet Mahallesi nerede kuruluyor? •Cumhuriyet Mahallesi Istanbul'un batısında, Tekırdağ-Çorlu yolu Kınalı kavşağı üçgeninde, Çanta Köyü beledıye sınırlan ıçınde kuaıluyor Istanbul'a uzaklığı TEM yolundan 45 dakika, E5 yolundan 55 dakikadır. «1. Bötümün hemen güneyinde yer alan Kınalı Bölumü arazısmın de stabiüze yoHan vardr •Bu arazinin de yalnızca % 14'ü evtere aynldı. Kalan % 86'nın küçük bir bölumü yol ve otopark, çok buyuk bir bölumü ıse bahçe ve park olacak. Başvuru: ÇAĞ PAZARLAMA Basın Sarayi Kat:4 (Gazeteciler Cemiyeti Üstü) Caöatoğlu - İSTANBUL Tel: (0212) 520 21 91 - 92, Faks: (0212) 520 50 23 Satış yapılan Cumhuriyet Krtap Kulübü bürolan: Ankara: Atatûrk Bulvan No: 125 Kat:4 Bakanhklar - ANKARA Tel: 419 50 20 pbx. Faks: 417 19 57 Izmlr Halrt ziya Bulvan 1352. Sok. No:_2/3 Alsancak - İZMİR Td: 441 12 20 pbx, Faks: 441 91 17 Bir Devrimci: Muammer Aksoy M. İskender ÖZTURANLI Hukukçu B undan tam on yıl önce, 31 Ocak 1990 günü Ata- tûrkçü Düşünce Derneği'nin kurucusu Muam- mer Aksoy, karanlık güçlerce kurşunlanarak öl- dürülmüştü. Ertesi günü Uğur Mumcu, onun "Kalpaksız Bir Kuvayı Milliyeci" olduğunu yazıyordu. Kendisi de kalpaksız bir Kuvayı Milliyeci olduğu için üç yıl sonra bombalanarak parçalandı. Ülkemizin Atatürkçü- leri, ilericileri birer birer yok ediliyorlardı. 2500 yıl önce dünyamızda Sokrates adında bir bilge ya- şıyordu. Felsefe dersleri vermekte, düşüncelerini söyle- mekteydi. O günün bağnazlannca suçlandı ve bir halk mahkemesi önüne çıkanldı. Tannlara inanmadığı ve genç- liğin ahlakını bozduğu gerekçesiyle ölüm cezasına yargı giydi. Sokrates'e savoınma hakkı tanındığı için alay bileet- mişti karşısındaki yargıçlarla. Mahkeme karannda "felse- federslerivenneyecekolursabağışlanacağ]~yazı]ıydı Bu- na karşı Sokrates, "Ölümûn nasıl bir şey otduğunu bilmi- yonım, belki iyi bir şeydir. Ama düşüncesini söylemekten vazgeçmenin ahlaksızlık olduğunu çok iyi biliyorum" dedi ve ölümü yeğledi. Ne var ki onu suçlayanlann ve yargıla- yanlann hiçbirinin adını bugün bilen yoktur dünyada. Ama sanık Sokrates, baldıran otuyla zehirlenerek öldürülen Sok- rates dimdik ayaktadır. Çagımıza dek yaşamıştır, günü- müzde de yaşamaktadır. Ne acıdır ki Sokrates'ten 2500 yıl sonra ülkemizde Ak- soy, Mumcu, İpekçi, Emeç, Üçok ve Kışlalı gibi düşünce- lerini söylemekten çekinmeyen bilim ve düşün adamları, herhangi bir mahkeme önüne çıkarılmadan sorgusuz-yar- gısız öldürülmektedirler. Hizbullah'ın yabanılhklan akla durgunluk verecek boyutlara ulaşmıştır. Aksoy, Atatürkilkelerinden ödün vermeyen birdevrim- ci ve büyük bir hukukçudur. 1960'laradoğru, siyasal ikti- dar üniversite özerkliğini ortadan kaldırdığı ve bilim öz- gürlüğünü baskı altına aldıgı için üniversiteden aynlmış. serbest avukatlık yapmaya başlamıştır. I958'de Türk Hu- kuk Kurumu'nu kurmuş ve yıllarca başkanlığını sürdür- müştür. Aynı yıl CHP saflannda politikaya ahlmıştır. Iki yıl sonra 27 Mayıs Devrimi gerçekleşmiştir. Muammer Aksoy Kurucu Meclis'tedir. Anayasa Yarkurulu üyesi ve sözcüsü olarak görev yapmaktadır. 1961 Anayasası'nın hazırlanmasmda, şekillenmesinde, yasalaşmasmda büyük emeği vardır. Kurucu Meclis tutanaklan bunun ömekleriy- le doludur. Kurucu Meclis'teki görevi bittikten sonra fakültesine dönmüştür. Artık üniversite özerk, Muammer Aksoy da öz- gürdür. Ve 1970'lerin faşizmine karşı savaşanlann başm- dadır. 1977 yılında CHP'den milletvekili seçilmiştir. Aynı zamanda Avrupa Konseyi üyeliğini de başanyla sürdürmek- tedir. 1980 darbesi sonunda parlamento dışında kalmıştır. Ama Ankara Barosu Başkanı olarak hukuk devletini, hu- kukun üstünlüğünü ve sosyal devleti savunmaktan vaz- geçmemiştir. Muammer Aksoy, ateşli bir konuşmacı, kararlı ve tutar- h bir Atatürkçüdür. Yaşamı boyunca Atatûrk devrim ve il- kelerini savunmuş, Atatürkçü düşünceyi toplumun tüm ke- simlerine ulaştırmaya çahşmıştır. 1980 yılında TBB, 3. Türk Hukuk Kurultayı'nı gerçekleştirmiştir. Aksoy, bu ku- rultaya iki bildiri ile katılmıştır: a) "Atatürk'ün Türk hu- kuk devrimindeid çok.vönlü mimariığr b) "Atatürk'ün hu- kuk devriminin temeö: Laik hukuk ve laik devtet anlaytşı". Bu bildirileriyle Aksoy, Atatürk'ün hukuk alanındaki et- kinligıni, Türk devriminin karakterini anlatmaya çahşmış, Atatûrk'e diktatör diyenlere gerekli yanıtlan vermiştir. Atatürk'ün yaşamı boyunca çoğulcu demokrasiye ulaş- mak istediğini belgeleriyle gözler önüne sermiştir. Kendi deyimiyle söyleyecek olursak, Atarürkçülüğün. "onunsa- n saçlaruıu mavi gözlerini övmek değil, ilkelerine sahip çık- mak olduğunu'1 belirtmiştir. Ve Mustafa Kemal'ın "akla dayalı bir hukuk düzeni" gerçekleştirmek istediğini gös- termeye çahşmış ve göstermiştir. 1987 yılında yurdumuzdabir "DemokrasiKnndtayT top- lanmıştır. Bu kurultayda demokrasinin yanında faşizm ve şeriat da tartışılmıştır. Şeriatın ülkemizde neler yapabile- ceğini çarpıcı biçimde ortaya koyan tek konuşmacı Mu- ammer Aksoy'dur. TCY 'den 163. maddenin kaldınlması ha- linde nelerle karşılaşacağımızı da vurgulayan tek kişidir. Atatûrk ilkelerinden verilen ödünler sonunda Türki- ye'nin nelerle karşılaşacağını çok iyi gözleyen Aksoy, 1989 yılında ADD'yi kurmuştur. Kurucular arasında Velidede- oğlu, Bahri Savo, Münci Kapani, Bahriye Üçok gibi dü- şün adamları vardır. Ne var ki karanlık güçler Aksoy'un bu yoldaki çahşmalanm sürdürmesine izin vermemişler, derneğin kuruluşundan yedi ay sonra yaşamına son vermiş- lerdir. Oysa o gün Emin Çölaşan'la bir söy leşı yapmış, da- ha sonra ADD merkezine giderek 1 Şubat günü yapacağı basın toplantısınm son hazırlıklannı gözden geçirmiştir. Eğer 31 Ocak'ta öldürülmemiş olsaydı ertesi günü bir basın açıklaması düzenleyecek ve gazetecilerin sorulannı yanıt- layacaktı. Bu toplantıda söyleyeceklerinin bazı bölümleri şunlardı: "Atatûrk'ün din düşmanı olduğunu söyleyenler, her alan- da kendileri gibi düşünmeyenleri ve farİdı inançlara sahip olanlan ezme>i. yok etmeyi din uğruna cihat sayan vicdan özgürlüğü düşmanlarıdır. Atatürkçüler, dinin değil. din beıirgânlannın düşmant- dırlar. Vicdan özgüriüğünün değil, başkaiannın vicdan öz- güıiüğünü tanımayan, vicdan ve inancı kendilerinin teke- line alrnak isteyen saldırganlann düşmanıdırlar. Uygarhktan yana olanlar, gerilikten yana olanlar kadar yürekli ve özverili olmadıkça, Türkiye'nin aydın ufuklara doğnı gidişi sürdürülemez, dahası ortaçağ karanlığına gö- mülmesi önlenemez... Şu gerçeği artık herkesin görmesi ge- rekir ki, irticanın kitle halindc harekete geçmesi ve laiklik ilkesini vok etme olasılığı, hiçbir dönemde bu kadar vakın, yaygın ve somut olarak kendini göstermemiştir... Türkiye Cumhuriyeti bugüne kadar görülmemiş ölçüde ciddi bir yok ohna tehlikesivlc karşı karşıvadır. Bunu görmemenin kor- kunç bir yandgı, hatta gaflet olduğunu dile getirmeyi, Ata- türkçü Düşünce Derneği için bir görev sayıvonız. Ozgürlü- ğe, gönence, hukuk devletinin huzur sağlayan güvencesine kavuşmuş, ulusal iradeye dayalı. çağdaş ve uygar bir dev- letten yana olan tüm vatandaşlanmızı laiklik ilkesinin uya- nık bekçüigine çağuTyonız." Muammer Aksoy, içtenlik ve kararlılıkla Atatûrk ilke- lerini, insan haklannı ve hukuk devletini savunanlann arasında yer alan bir devrimcidir. Siyasal iktidarlar, bu- güne değin Aksoy gibi devrimcilerin uyanlanna değer ve- rip o yönde politikalar üretmiş olsalar ve Atatûrk ilkele- rinden aynlmasalardı, ülkemiz PKK belasıyla karşılaşmaz, devletimiz de İBDA-C ve Hizbullah gibi gerici örgütle- rin delilikleriyle uğraşmak zorunda kalmazdı: Yurdumu- zun dört köşesinde şeyhler, dervişler, Nurcular, Süleyman- cılar, Nakşibendilerkolay kolay at koşturamazlardı. Tüm dileğimiz. bundan sonraki devlet adamlannın tarihten ve yaşananlardan ibret almaları, artık akıllannı başlanna toplamalandır. Hep Şaşacakmı Hafıza-i Beşer?.. AhmetYORULMAZ O laylan yaşamayıp da ar- kadan gelenler, yakın siya- si geçmişimizi kanştırdık- lannda, 27 Mayıs Devri- mi'nin silip süpürdüğü Adnan Men- deres'in şu ünlü söylemiyle karşıla- şacaklardır: "Hafiza-i beşer nisyan ik maluidür!" (İnsan belleği unut- kanlıktan sakattır). Menderes o sözûyle yaptıklannın yanına kâr kalacağını anlatmak iste- mişti. Olmadı, bardak o denli doldu taştı ki, o lafı söyleyen de o taşmada gitti! Özgürlük azlığından, pahalılıktan söz ederek iktidar olanlar, iktidarla- nnı sürdürmek için önce laikliğin içi- ne etriler, ardından özgürlüklerin içi- ne... Ve, pahalılığı azdırdılar... Öztûrkçe "Tann Uludur" yerine Arap'ın "Allah-u Ekber"ini yeğle- diler; alanlarda pahahlık örneği ola- rak gösterdikleri süpürgeyle, sigara paketini satm alınamaz konuma ge- tirdiler; özgürlük ne kı diyerek yar- gıyı yok etmeye,"Vatan Cepheteri" kurarak bölücülüğe ve sopaya başvıır- dular. Çok, ama çok büyük yararlı- lıklanyla cumhuriyet tarihindeki ye- rini almış İsmet Paşa'yı da ezmek, yok etmek cüretini göstermişti. Anımsa- nacaktır; bunun üzerine, Türkçenin kıvrak kullanıcılanndan Yusuf Ziya Ortaç, o zamanlann ünlü gûldürü dergisi "Akbaba"da bu kapışma için, "İsmet Paşa'nın artında kocabir Mil- B Mücadele var; Adnan Menderes'in sırtında iseterzi tzzet'in cekeri >ar!.." diyerek bu durumu hicvetmişti. Bilinen sonucu yinelemeyelim ar- tık... Ardıllan anıtmezaryaptılar, bir havaalanına adını verdiler, ama kaç yazar bu!.. Koca Türkiye nüfusunun kaçta kaçı iyilikle anımsayabiliyor onu!.. Ders ahnacak, örnek olarak gösterilebilecek -insanı küçük gören bu sözü dışında- bir sözü, davranışı varmıdır? Yok!.. Ya Enver Paşa olayı?.. Tarihlerdeki rakamlarçelişik; ger- çekleşemeyecek bir düş uğruna Kaf- kasya'ya v e Tacikistan'a kadar ken- disini izleyen binlerce askerimizin çarpışarak, aç ve donarak ölümleri- ne neden olduğu belliyken, mezan- nı bulunduğu yerde bırakmadılar, yurda getirdiler. Yurda, yurt insanına zarardan baş- ka bir şey vermedi: bıyığıyla kalpa- ğı, Osmanlıca elyazısı bir süre halk arasında anıldı... Sonra?.. Unutul- du!.. Bize ders olacak, yol göstere- cek bir sözü, bir davranışı, bir yapı- tı yok ki!.. Bunun için unutulmak ka- deri oldu bu Enver Paşa'nın da. Şimdi çok daha yakına, beş altı yıl öncesine gelelim... _ Nâzım'lar, Peyami'ler, Hasan Âli'ler, Kenan Öner'ler kendi alan- lannda güçlü ve büyük polemikçiler- di. O kalem kavgalanyla, Nâzım'la Hasan Âli dışında kalanlann, butop- luma ne yararlan olmuşrur'u sorma- lıyız kendimize. Fakat bu adlardan sonra gelen altı yıl önce katlettiğimiz Uğur mumcu, yazdığı eleştirel yazılarlatoplumumu- zun dengesizliklerini; sosyal, siya- sal ve ekonomik bozukluklannı, ta- lanlan yüzümüze yûzümüze çarpmış ve yaşadığı döneme damgasını vur- muş bir tt fenomen"di. Yukanda ad- lannı sıraladıklanmızın hiçbirinin yazdıklan Uğur'unkiler kadar geniş yelpazede olmamıştı. Ötekiler kendi kavgalannı yapmışlardı. O ise bütün cephelerde savaştı; içini kaldıran ada- letsizlikleri ve alçaklıklan sindirmek için, -halen saltanat içinde yaşayan ör- nekler var-, ağzını viskiyle çalkala- madı: bir yığın gencin ölümüne, ha- pishanelerde sürünmelerine, bir bö- lümünün de hayatlannın sönmesine neden olduktan sonra ellerini yıkayıp, güçlünün, varsılm yalakalığını ya- panlara bıraktı bunu! Veöldürüldü!.. Ne zaman?.. Sayın İsmet Inönü'nûn oğlu Erdal Inönü'nün Başbakan Yardimcılığını yaptığı hükümet işbaşındayken!.. Ka- rarlı da konuşmuştu: "Kanı yerde kalmayacak!" demişti, sözünü tuta- madı, Uğur'un kanı yerde kaldı... Uğur çok alçakgönüllü, o ölçüde de acıma duygusu olan bir insandı... Sevgili Uğur, Erdal lnönü'nün, ken- disinin öldürülmesi sırasındaki konu- munu böyle anlatmamdan inanıyorum ki, okuyup anlaması olanağı olsa, ra- hatsızhk duyacak ve bana "yok yok, öyle yazma!" diyecektir. Sonra insanlar yakıldı Sivas'ta. Otuz beş insan!.. Yirminci yûzyılın son yıllannda, tıpkı ortaçağdaki gi- bi! Insanoğlunun uzayda gemisini onarabildiği, kopyalama yoluyla şim- dilik hayvanlann tıpkısını doğurttu- ğu bir çağda... Cumhuriyeti, devletin temel taşı laikliği yok etme kalkışma- sıydı bu! Bu başkaldında Erdal lnö- nü, işbaşındaki hükûmetin yine baş- bakan yardımcısı iken! Başka bir söy- lemle: Devleti kuranlardan, laik İs- met Paşa'nın oğlu, devlet bu cina- yetlere seyirci kalırken makam-ı ik- tidarda (!), ama o iktidarsız! Yetkili ve sorumlu koltukta oturan o değil de, Ankara'nın bir semt bakkalı -pardon, market sahibi- sankı!.. Bu korkulu olaylardan sonra gönül dilerdi ki Erdal lnönü, babasının yap- hğırun benzerini yaparak. hani Ata"mn ölümünde "Büyük Türk Miltetine" diye başlayan gürül gürûl bir sesle- nişi vardı ya tsmet Paşa'nın, onun gibi bir bildiriyi kaleme alması, olay- lann suçlulannı göstermesi, ben bun- lan göğüsleyebilecek, yargıya yolla- yabilecek babam gibi güçlü bir kişi olamadığırrldan. gerek insanlar, ge- rek yasalar önünde sorumluluklan- nı, gerekse Tann katında gûnahlan- nı taşıyamayacağımdan. bakanlıktan da, siyasi yaşamdan da sonsuza dek çekilerek evime kapanıyorum! de- meliydi. İsmet Paşa'nın oğluna yakışanı buydu ve cumhuriyet tarihine -tıpkı babası gibi- altın harflerle yazıhrdı. Bilim adamlığına, yetişkin kişiliğine çok saygı duyduğumuz Sayın Erdal lnönü umduğumuz etkinliği göste- remedi. Ama siyasete de devam etti, tekrar bakan oldu! Çok ender yetişen bir değer oldu- ğunu, yok edilişinden sonra yaşadı- ğımız olaylarla bir kez daha anladı- ğimız Uğur Mumcu'nun katledilişi- nin yildönümünde böyle düşünüyo- rum ve u Hep şaşacak mı hafiza-i be- şer?" sorusunu soruyorum kendi- me... Yanıtım hayır oluyor, böyle şaş- kmlıklar sonsuza dek sürüp gidemez, diyorum! Çünkü Mustafa Kemal- ler'in, İsmet Paşalar'ın, kısacası Uğur'un hayranı olduğu Kuva-yı Mil- liyecilerin kurduğu bu devlet, bu kun- daklamalann yargı önünde hesaplaş- masıru yapmazsa, yapamazsa vay ha- line! Vay haline derken, Erdal tnönü'yü cumhurbaşkanı olarak görmek iste- yen aydınlanmız olduğunu öğreni- yoruz. Bunlara göre, değişim ve dö- nüşüm isteyen genç kuşakların iste- ğiymiş bu... Öyle yazıyorlar, öyle söylüyorlar. Herhalde bu insanlar, yürümekle yollann aşmmayacağını, bana sağ- cılar adam öldürüyor dedirtemezsi- niz lafının benzerini söyleyecek, baş- ka çeşit aile fotoğraflan çektirecek başka bir prototip peşindeler! Hayıriı olsun efendim!.. FATİH 4. SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 1999/570 Mahkememizden verilen 28.12.1999 tarih ve 1999/570 esas, 1999/1078 karar nolu karar ile küçükler Gülhan Oylum Aydınoğlu ve Mikayil Aydınoğlu'na Fatih, Hatice Sultan Mah. Prof. Naci Şensoy Cd. No: 64 D. 4'de ikamet eden hala- lan Ayfer Aydınoğlu vasi tayin edılmiştir. llan olunur. 18.1.2000 Basın: 3992 CUMHURÎYETTEN ÖKÜRLARA ORHAJİ ERİNÇ Kafa Karışıklığına Kişniş Şekeri Başta şeriatçılar olmak üzere kimi çevrelerin Hizbullah gerçeğini ilk kez görmüş gibi davranma- ları ve şeriat devleti isteklerini yok saymak için olağanüstü çabalar harcamaları artık kimseyi şa- şırtmıyor. İnsan alası içinde, yılkı alası dışında" savsö- zü, FP Lideri Bay Kutan'ın, hedef saptırmak için silâhlı kuvvetlere yönelttiği haksız suçlamalarta bir kez daha doğrulandı. Görüldü ki insanlar kızgınlık ya da kırgınlıklan- nı, bütün ikiyüzlülüklerine karşın içlerinde yaşatı- yorlar. Işlerine geimeyen. çıkarlarına dokunan bir ge- lişme oldu mu, can havli ile içlerindeki alayı orta- ya döküveriyortai'- Ve bir ikiyüzlülük daha yapıp "O dediklerimiz bi- zim düşüncemiz değil" diye suçu başkalarına atı- veriyoriar. Ama kimi entel demokratların dışında artık kendilerine inananlar gitgide azalıyor. Bayan Kavakçı'nın, sıkmabaşla TBMM Genel Kurulu'na girdiğinde ayaklara fıriayıp alkış tutan- lar, Bay Kutan'ın parti grubunda söylediklerine de benzer biçimde tepki veriyorlar. İnsan alası içinde ama her zaman kontrolü müm- kün olmuyor. Şeriatçılık isteklerini gizleyebılmek bizim politikacı takımına zaman zaman zor geliyor. Belki de partilerinın arka bahçesı saydıkları imam hatip okullanndan sonra, Güneydoğu'da sağladık- lan oy patlamasının başlıca nedeni olan Hizbul- lah'ın elden gitmesinin moral bozukluğuna kurban oluyorlar. O nedenledir ki topu topu 30 saniyelik bir ko- nuşma bölümünde kırılan pot yüzünden sekiz sa- at toplantı yapmak zorunda kalıyorlar. Bulduklan çıkış yolu da Hizbullah'ın can almasını kınamak ye- rine kelime anlamının yorumuyla sınırlı oluyor. Cumhuriyet'te 1990 öncesinden bu yana Uğur Mumcu ve Hikmet Çetinkaya'nın yazdıkları dik- kate alınmış olsaydı, ekranlardan canlı yayınlarda iztediğimiz mezar- evlerden çıkanlan bedenler bü- yük olasılıkla yaşıyor ve Türkiye mezariığa dönme- miş olacaktı. 28 Şubat kararlarının altına imza atan FP'nin yasaklı lideri Başbakan Erbakan Hoca "Bu dage- çerya Hû" diye düşünmeseydi de, ettiği yemine sadık kalsaydı bugünleri yaşamıyor olabilirdik. Ama kimsenin ayağı daha yere basmıyor gibi. Biryandan tarikatiarın, şeriatçı vakıflann öğren- ci yurtlannı kontrol altına almak için genelgeler yayımlıyoruz, bir yandan da tarikatlan sivil toplum örgütü yerine koyarak Davos için hazırlanan kitap- çıkta övgüler düzüyoruz. Zihnimizdeki kanşıklığı bir giderebilsek. Ancak başlanan nokta ile geldiğimiz yer arasın- daki oluşumlan salim bir kafa ile değerlendirme olanağı bir türtü yakalanamıyor. Tam yakalandı sanıyor ve "Bundan sonra yö- neticilerimizin aklı başına gelir" diyorsunuz. Son- ra bir de bakıyorsunuz ki kafalar daha da kanşık olmuş. Çocukken, bu tür kafa kanşıklığına düşenteri, ota- mak için kişniş şekeri kürü yaptınlması önerilip "Zıh- ne küşayiş verir" denilirdi. Şimdi de aynı şeyi denesek mi? Fındık kürünün yanı sıra zemin ve zamana en uyumlu çözüm bu olsa gerek. Çünkü bilimsel ve mantıksal çözüm öne- rilerinin pek etkisi olmuyor. • Önümüzdeki pazartesiye kadar gönlünûzce bir hafta geçirmeniz dileği ve saygılarımızla. oerinc@cumhuriyet.com.tr ORHAN ERÎNÇ'TEN •. Ümit Yayıncıhk Ltd.Şti. 1 P Konur Sok. 27/1 06640 Kızılay ANKARA İ2SI Tel: 0312 419 38 26-27 • Faks: 0312 417 56 68 İLAN T.C. FATtH 1. SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Esas No: 2000/21 Mahkememızin 20OO/21 esas, 2000/19 karar sayılı 24. 01.2000 tarihli ılamı ile. lstanbul ili, Fatih ılçesi, Sofular cilt no: 0063, kûtük sıra no-. 1126'da nüfusa kayıtlı Musa ve Güzın'den olma 14.03.1990 doğumlu Dilara Sığak'ın küçük olması ne- deni ile, kısıtlanarak, lstanbul ili, Fatih ılçesi, Ördekka- sap cilt no: 0059, kütük sıra no: 0397'de nüfusa kayıtlı Ali ve Kezban'dan olma 06.02.1959 doğumlu dayısı Özer Yağcı'nın vası olarak tayin edılmiştir. Keyfıyet ilan olunur. 24.01.2000 Basın: 4013 KALBÎNÎZ SİZİN İÇİN ÇALIŞIYOR, YA SİZ?... TCRKKALPVAKFI 19 Mays Cd. No: 8 Şışli/İSTANBUL Te/:(02i2)212 0707(pbx)10H fos: (0212) 212 68 35
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle