Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26 OCAK 2000 ÇARŞAMBA
O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R otay.gonis@cumhuriyetcom.tr
Köpekler ve Insanlar
Prof. Dr. Ylkfaz ECJhlVİT/Jntara ÜniversitesiDilve Tarih-Coğrafya
Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
0 çinde yaşadığımız bir karmaşalı
I
(kaotik) tarih kesitindeki en bü-
yûk sorun 'ruhsal kirienme'dir.
Tüketim tutkusu, madde düşkün-
lüğû, bencülik, sevgisizlik ve acı-
masizlıgin ürkütücü boyutlara uJaştığı
toplumsal arenaya, postkapitalist cangı-
tan değer ölçütlerinin dışında bir boyut-
tan bakıldığında, yaşananlar ınsaru umut-
suzhıga/nmarsırlıga sürüklüyor. tnsan ol-
ma yohmda 'aydmlaıımaya', olaylan bir
üst bilinç düzleminden algılayarak 'vkv
dan' mekanizmasının süzgecınden ge-
çirmeye çalışan insan'ın, toplumun bo-
ğazmakadarbatmış olduğu yoz karşı de-
ğerler sisteminde soluksuz kaldığı, acı
çektiğı bir gerçektir.
Son günlerde kimi televizyon kanal-
lannın pompaladığı, sokak hayvanlan-
nın toplu kryımına yönelik dehşet veri-
ci olaylann da, öze inildiğinde, salt mad-
desel degerler ve rant üzerine yapılan-
mış yabanıl (vahşi) kapitalizmin bir yan
ûrûnü olduğu görülür. 'Viz>wı salribf ün-
hıbirpolitikacmın "köşeyidönmek","bir
koyupbeşalnıak^benzengmijeverim''
ya da "benimmemurunıişfaıibfln"" söz-
îeri ile çarpıcı bir biçimde özetlenebi-
len bu sıstem, kaynağını güçlünün gûç-
sûzû ezmesi/ sömürmesi/yok etmesin-
den alır. Ve böyle bir sistemde işçi de,
memur da, emekli de, çiftçi de, esnaf da,
kadın da, sokak çocuğu da, hayvan da,
doğa da, 'para' ve 'gnç' için dönen bu
sevgisiz ve acımasız çarkm dışlileri ara-
sında öğütülür.
Bu ezen-ezilen ilişkisinin kıskacında-
ki sömürû düzeninde ise en korkunç
darbeyi, en savunmasız olanın aldığı bir
gerçektir. Doğa ve üzerinde yaşayan
canlılar, binlerce yüdır insanoğlu tara-
findan bilinçsizce sömûrülmüştür. insa-
noğlu bu bencilliği nedenıyle, üzerinde
yaşadığı gezegeni yaşanmaz kılrmştır.
" tnsan türü, türier arasmda birhiye-
rarşi kurdu ve kendini dünyanni efen-
disi olarakflanetti ve kulUnılan teköt-
çü de, bir tek grubun vetenekteri oMu.
Doğanm în««n tarafindan despotça ev-
dDeştirflmesi, zor kuDanarak tekdüze-
kşfaTOeyohıytasagbnriiğmdan,pekçok
aa,fetaketvesoykırunlarayoJaçmıştır.
Kna ya da uzun vadede bu gidiş, evri-
min ve bütûn biyosferin yokobnasna da
yoiaçacakgibigörümnektediıf Fransız
Hayvan Haklan Birliği'nin 1978 tarih-
li bildirgesınden alınmış olan bu metin
kesidi, yüzyıllardır doğayı ve diğer can-
lılan sömüren insanoğlunun artık ken-
disiyle hesaplaşması gerekliliğinden yo-
la çıkılarak vanlrruş yenı bir dünya gö-
rüşünün, yeni bir etiğin izlerini taşıyor.
Bu yeni ahlak anlayışı, kendini evre-
nin efendisi sanan insanı tahtmHan in-
diriyor, onu diğer canlı tûrleriyle aynı
dûzlemde buluştunryor. "Doğa ve ya-
şam, insan tnrünün tekefinde dcğfldir."
Insan-odakçı değil, canh-cansız tûm do-
ğanm "evrenser bir eşitçilik eğilimi
içinde ele aundıği, 'biyoetik' diye adlan-
dmlan'yeni'-belkideenesk]-ahlak an-
layışıdırbu.
15 Ekim 1978'de Paris-Unesco bina-
sındaaçıklanm"HayvanHaklarıEvren-
seJ BfldirgesJ" modern biyolojinin en
yeni verileri ışığında, doğal denge çer-
çevesinde varolan bûtün türlerin varol-
ma haklannm eşitliği üzerine kuruJu bu
yeni etiğin kurallannı içerir. Binyıllar bo-
yuncakendı türdeşlerini köle olarakkul-
lanan, kölesinin yalnızca emeğini değil,
uygun gördüğünde yaşama hakkinı da
elinden alan insanoğlu, 18. yüzyü son-
larında 'Aydmlanma' çağmda yayımla-
dığı "lusan HaJdan Evrensd BOdirge-
s"yle insaninsan'a, 'homohumanus'a
evnmleşme yolunda ılk kararlı adımını
atar "Hayvan Haklan Evrensd Bfldir-
gea" ise, insanın 'insanlaşma' sürecin-
de ulasüğı bir üst basamağın ürünüdur.
Bu insanlaşan insan 'mokknler ge-
oetik'in ışığında bilir ki, insan ve bütün
hayvan türleri evrensel bir genetik ko-
dunu birlikte banndınrlar, hepsinin kö-
kenı birdir; yaşam karşısmda bir hiye-
rarşı yoktur. Önce insan haUan', son-
ra 'hayvan haklan' diyen insan, evnm-
leşme sürecinin bir alt basamağında ta-
kılmış kaJmıştır. Evrimleşmiş insan ya-
şamı bir bütün olarak görür ve onu öy-
le yaşar; işkence yapılan insanlann acı-
smı yüreğinde ve bedenınde duyar, Af-
rika'da açlıktan ölenlerle birlikte açuk
çeker, geleceği elinden almnuş sokak ço-
cuklanyla birlikte yok olur, dünya ge-
nelinde yaşanan sömürü karşısmda in-
san olmaktan utanır, denizlerde karaya
vuran balıklarla birlikte ölür, zehirle-
nen ya da sokak aralannda pompalı tü-
feklerle parçalanarak öldürülen köpek-
lerle birlikte onuimaz acılar içinde kıv-
ranır. Evrimleşmiş insan, 'sahipoimak'
değil, tüm evrenle birlikte insanca va-
roimak' ister.
Eğer biz de insanca varohnak' isti-
yorsak, son günlerde kuduz nedenıyle
gündeme gelen sokak hayvanlan soru-
nuna insanca' bir çözüm bufanak zorun-
dayız. Tobtoy'un dediği gibi, "Hayvan
öUörmekten,msanöldünneyeyalnaca
biradnnvanhr". Televizyon kanallann-
dan odalanmıza kadar gıren bu vahşe-
ti, bu ikiyüzlülüğü, insanca değerlerle
yetiştinneye çalıştığımız çocuklanmıza
nasıl açıkJayacağız.
Bir avuç insan yıllardır sokak hay-
vanlan sorununa, çevrelerinde hayvan-
lardan rahatsız olan insanlar tarafindan
engellenerek çözüm bulmaya çalışıyor,
kendi olanaklanyla hayvanlan aşüat-
maya ve büyük paralar karşılığı kısnias-
ünnaya çabalıyorlar. Özde ise bu, birey-
sel değil, devlet ve yerel yönetimler düz-
leminde çözülmesi gereken bir sorun-
dur. Ancak devlet de, yerel yönetimler
ve onlann, seçim bildirgelerinde bu so-
runa insanca çözüm getireceklerine iliş-
kin söz veren kurıi belediye başkanlan
da, şimdiye dek, sokak hayvanlanyla
ilgili uyanlara duyarsız kalmışlar ve
olayuı tophımun yamızcafizikseldeğil,
ruhsal sağlığını da bozacak boyutlara
ulaşmasına neden oknuşlardır.
Sokak hayvanlan sorununu; üzerin-
de, kimi ilaç fırmalannın rant iştahının
gölgesi dolasan 'kuduz' salgını bahane-
siyle bir tür kıyıma dönüştürerek çöz-
meye çahşmak uygar devlete yaJaşan bir
davranış biçımi değildir. Bu nedenle,
daha ileri gıtmeden, kimi valiliklerin, be-
lediyelerin ve bakanlıklann yayunla-
dıklan, 'öktörfin' içerikli genelgeleri
bir an önce geri çekmelen ve sorunu
çevre ve hayvanlar için kurulmuş ör-
gütlerle işbirliğine girerek gelişmiş in-
sana özgü yöntemlerle çözmeleri ge-
rekmektedir. Unutmayahm; Albert
Schweizer'ın dediği gibi, "Hayvanlan
konuna, insan ohnayohindaki eğitimin
bir asamasıdır''.
Şiddetin insana ya da hayvana yönel-
mesi arasında hiçbirayrnn yoktur. Vah-
şetle ve barbarlıkla bu isi çözmeye kalk-
mak toplumda onuhnaz yaralar açabi-
lir. Gelecek kuşaklara, 'insan insan'a
özgü bir çözüm borçluyuz.
ARADABİR
YETKİNAIIOZ ÇYDDSanyerŞubeBaşkant
WP 6ün Muflaka'
Toplumsal çeüşküerin en katianılmasız boyutlara
ulaştığı, sabnmızı taşırdığı günlerde, öfkemizin, coş-
kumuzun gerilimli duyarlıklannda, getecek umudu-
muzu, dirimimizi en iyi anlatan bir (sloganımız) öz-
aözümüzdö bu: "Birgûn muttaka". Bu duyarlıklan-
rmzı ve umudumuzu, onca geçen karamsarttk yükü
yıllara değin yine de yitirmedik. Neruda'nın ünlü di-
zesindesöylediği gibi: "Halkızbiz..."Sorunlann da,
çözümlerin de anasıyız. Ve vanz, yaşıyoruz!
Küreselleşme şarkjlannın koro halinde söylendiği
günümüzde pek hoşa gitmese de, Sayın Ecevit'in
bir dönemler özsöz olarak kullandığı, Fareli Köyûn
Kavalası masalında olduğu gibi krtleleri peşine ta-
kıp götürdügü günlerden kalan gerçek hiç değtşme-
di, sadece Kırmtzı Başlıklı KJZ durumuna geldi. Sö-
mûrenle sömürülenin, ezenle ezilenin var olduğu
bu dünyada ne kavga bitti ne de "hakça dûzen'
umudu... Insanlık tarihi durmadan bize öğretiyor
önüne çtkartrian tüm tuzaklara karşın banşa, özgür-
lûğe, kardeşliğe olan yürüyüşümüz devam edecek.
Bu olguyu riiç göz ardı etmiyoruz. Bunun için ayak-
tayız, getecege olan umudumuzu yitirmiyoruz. Üs-
- tûmüze sıkılan kör kurşunlara kaçınılmaz bir süredn
otgulan diye bakıyoruz.
Bu da, kaçıntlmaz bir "olgu" mudur, bir yazgı mı-
dtr(kadermidir)ne, 'Fare//Köyün Kavalası' dma iş-
levini bu kez de Sayın Ecevit üstleniyor. ABD daya-
ntşması-bağlaşması, AB üyeliği-üyesizliği sarmalın-
da bir Tanzimat Batıcılığına öncülük ediyor. Tanzi-
mat Babcdığı He Mustaffa Kemal Batcdığı arasm-
daki bûyük tarfcı görecek durumda değil! Birin-
ctsi, Bat'nın bizden istediği Batıcılık oluyor. Ikincisi,
Batı'ya karşın Batılı olmayı, çağdaş uygarfığı yaka-
lamayı örtgörüyor. Birinde, tam bir teslimiyet ve sö-
mürü kapılannın alabildiğine açılması, halkın daha da
yoksullaştırılması, doğacak iç çatışmalarla toplu-
mun batınlma noktasına getirilmesi polrtikalan yatı-
yon ikincisinde, bağımsızlıkçı, ulusal çıkarlaraönce-
lik veren, ülkede dirüği ve birtiği pekiştıren, bilgi top-
lumunu kucaklama sevdalıst, tutkunu başı dik bir ül-
ke olma politikası...
Solu olmayan demokrasi, tarihsel sorumluiuğunu,
işlevini dışlayan bir CHR bugünün baş sorumlulan
arasında yerini alıyor. Kitlesel aniamda solu kurma,
iktidara taşjma birikimini "sağlaşıp sığlaşarak"\üke-
tiyor. Türkiye'nin geleceğini karartıyor! Kemalist ide-
olojiye dayanarak, onun 6 okunu günümüz koşulla-
m>ıteyorurnlayarak bağımsızlıkçı, çağdaş bir ulus ol-
masürecini akılcıl adımlaria yürüteceği yerde, hede-
fini saptınyor. Sağ partilerin, sağ politikalann dümen
suyunda yol alıyor. Bırakbğı boşluğu siyasal Islam,
aynlıkçı akımlar ve karşıtttğı olarak ırkçı-faşist eğilim-
ler dolduruyor. Sol geri çekildikçe, dinci politikalar,
ırkçı, sözde müHyetçi söylemler kitlelerin "umudu"
konumuna geliyor. "Aldatan umut", umut olmayı
bugün de sürdürüyor.
Herhalde ülkemiz için ve yenilenme çalışmalannı
8ürdüren CHP için atlacak ilk adım, şu Tanzimat
Babcılığı ile Mustafa Kemal Batıcılığı arasındakj far-
kı iyice özümsemekten geçiyor.
Mavi Akım: Sorunlar ve Seçenek
Dr. F e m i h DEMİRMEN, Serbest Petrol Danışmam. Houston/Texas (ABD)
fdemirmen@denet2000.com
R
usya'dan Türkiye'ye doğalgaz ge-
tirecek Mavi Akım boru hattmın so-
runlan kamuoyunda açığa kavuş-
mamıştır. Daha öncekı yazımızda
(Cumhuriyet, 8/11/99), Mavi
Akım'ın gerek Hazar geçişli Türkmen gaz bo-
ru hattmdanve gerekse de Azeri gaz boru hat-
ündan daha pahalı olduğunu belirtmiştik. Ba-
zı çevreler bunun tersini ileri sûrdûler.
Biz bu konunun tartışmasını daha fazla söz-
le yapmayıp rakamlara başvuracağız. Ingilte-
re'deki Wood Mackenzie damşmanlık şirketi-
nin yaptığı çalışmalara dayanarak hazrrladığı-
mız asagıdaki tablo, sözü geçen doğalgaz bo-
ru hatlannın maliyet karşüaştumasım yapar.
Malıyetlere üretim masraflan, geçiş ücreti ve
vergiler dahil değil. Bu tabloda önemli olan, ta-
şınacak gaz hacminin birim maliyetidir. Tab-
lodan görüleceği gibi üç hattan Azeri hattı en
ucuzu, Mavi Akım en pahalıgı. Gerçi Azeri ga-
yinm üretim maliyeti diğer iki projeye kıyasla
yûksekse de, bu durum kıyaslamanın as-
lını değıştırmıyor, yalnız projeler arasındaki
maliyet farklan azalıyor.
Aynca Mavi Akım, denizin 2150 metre de-
rinliğme kadar inip, dünyadainşa edümiş en de-
rin boru hatb olacak ve Karadeniz'in asidik or-
tamlı dibinden döşenecek. Sısmik aktıvite, ya-
maç ve sediman kayması ve borulann buzlan-
ma tehlikesi ayn sorunlar. Bu bakımdan teknik
risk yüksektır.
Bugüne kadar deniz altında inşa edilmiş en
derin boru hatü Meksika Körfezi 'ndeki "Men-
sa"gaz boru hatadır ki bu hat derinlik, uzun-
luk, boruçapı ve deniz şartlan bakmundan Ma-
vi Akım'la kıyas edilemez.
Mavi Akun'm riski, Karadeniz'in çevre te-
miV.ligini de içerir. Bir içdenız olması nedeniy-
le esasen çevre kirlenmesine karşı hassas olan
Karadeniz, Mavi Akım'la bu yönden daha da
zorlanacakür.
Bakû-Ceyhan hattı gercekleşip debugün Ka-
radeniz'e nakledilen Azeri petrolü direkt Ak-
deniz'e sevkedilse bile, Karadeniz'in çevre kir-
lenmesi tehlikesi ortadan kalkmayacak, aksi-
ne artacaktır. Çünkü Kazakistan'ın Cengız (Ten-
giz) ve Karaçanak sahalannda üretilen petrol,
önümüzdeki yıldan itibaren CPC boru hattı ile
Rusya'nın Karadeniz kıyısına getirilip oradan
tankerlerle Ban'ya sevkedilecektir. Buhatlata-
şınacak hampetrol, asamalı olarak yılda 60 mil-
yon tona çıkacaktn*.
Geçenlerde Florya kryılannda olusan tanker
kazası, deniz çevre kiıienmesinin cıddiyetını bir
kez daha sergilemiştir.
Gerek maliyet ve gerekse de çevre temizliği
yönünden çekici bir proje olmamasına karşın,
Türkiye Mavi Akım'a maalesef öncelik vermiş,
Azeri ve Türkmen gaz ptojelerini arkaplana at-
mıştır. Bazı çevreler, Azeri projesinden söz Kaynak: WoodMackenzie Consultants Ltd (Oil and Gas Journal, 18/10/99)
ederken, Azerbaycan'daki gaz rezeTVİerinin ye-
tersizliğini, bu projenin gerçekleşmesinin 2006-
2007 yıhndan önce olamayacağmı ileri sürdü-
ler. Bunlar gerçeğe uymayan iddTaJardı.
Bilındiğı gibi Azeri gazprojesi, geçen yazkeş-
fedilen Şah Deniz sahasıyla gündeme geldi.
Keşif kuyusunda yapılan testte çok iyi randı-
man veren Şah Deiuz, ilk tahminlere göre 400-
700 milyar m3 gaz rezervine sahip. Bu rezerv,
yıllık 15-25 milyar m3 üretim kapasitesine te-
kabüleder.
Sıkı bir program çerçevesinde Azeri gaz
projesi, 2003 yılının sonuna kadar gerçekleşe-
bilir. Şah Deniz'de bu günlerde acılan 2. kuyu-
dan gelen ön haberler, durumun "çok cesaret
VHİd" olduğu yönündedir (înterfax, 27/12/99).
Azeri gaz projesinin Türkiye tarafindan ar-
kaplana atılmasının nedeni, 1997'de planlama-
ya giren Mavi Akmı projesinden hükümetin
vazgeçmek istemeyişi olmuştur. Nitekim Sayın
Ecevit, "MaviAkun'dan geri dönuş olmaz" di-
yerek buhususu vurgulamış ve hükümet, AGtT
zirvesinden hemen sonra Rusya'yla yeni bir
protokol imzalamışör. 1997 Mavi Akım Anlaş,-
ması'nın Türkiye'yi ne dereceye kadar bağla-
dığı açıklanmamıştır. Şayet bir ta7minat söz
konusu vardıysa, bu tazminann ödenmesi ve ma-
liyetleri düşük olan Azeri veya Türkmen gaz
projelerine öncelik verümesi Türkiye'nin uzun
vadede lehine olmaz mıydı? AGİT'ten önce
müteahhitlere henüz 52 milyon dolarbk avans
da ödenmemişti.
Doğal olşjak konunun birde siyasi yönü var.
Şu anda doğalgaz ihtiyacının %70'ini Rus-
ya'dan sağlayan Türkiye'nin, stratejikönemiha-
iz bu hammadde ithalinde Rusya'ya öncelik
vermesi ve Türkiye'nin 1991 'den beri kardeş
Türki cumhuriyetlere önderlik yapmak istedi-
ğini çok kez söylemesine karşın bu ülkelere
(ve Türkiye'ye) çıkar sağlayacak gaz projele-
rini arkaplana atması, bizce anlaşüması zor olan
bir politîkadu'.
Türkmenistan için, doğalgazmı Rusya'ya
muhtaç olmadan dış pazarlara sürmek yaşam-
sal önem taşıı. Azerbaycan için de en manük-
h doğalgaz pazan Türkiye'dir.
Nitekim geçen ay Türkmenistan, Rusya'nın
Gazprom şirketiyle yenibirkontrat imrala^i (ln-
terfax, 17/12/99). Bu kontrata göre Gazprom
yılda 20 milyar nû Türkmen gazını kendi şe-
bekesme pompalayacak. Gazın fiyan 1000 m3 'e
36 dolar ve Gazprom ücretin %40'mı nakit,
gerisini de mal olarak ödeyecek.
Kazakistan'ın dev Karaçanak sahasında üre-
tilecek gaz da Gazprom şebekesine girecek.
Şüphesiz bu Türkmen ve Kazak gazlan hiç ol-
mazsa kısmen Mavi Akım hatö ile Türkiye'ye
sevkedilecektir.
(Mavi Akım kapasitesini Gazprom'la yan
yanya paylaşan Italyan ENİ şirketi, aynı zaman-
da Karaçanak sahasının operatörü ve hısseda-
ndır). Karaçanak, tükenme aşamasmda olan
komşu Rus Orenburg gaz sahasının yerini al-
ma yolundadır ve coğrafı durumu Mavi Akmı'ı
besleme bakımından idealdir. Rus yetkilileri-
nin iddiası aksine, Mavi Akım'ı beslemek için
ta Sibirya'dan gaz getirmeye gerek yok.
Öte yandan Türkmenistan'dan gazı 36 dolar-
dan satm alan Gazprom, Mavi Akım'la Sam-
sun'a getireceği gazı,fiyatmüstüne taşıma üc-
reti ve kâr koyduktan sonra Türkiye'ye kaça sa-
tacaktır sorusu, kafalan kurcalıyor. Basında
65-150 dolar arasuıdarakamlarçıkmışür (Tur-
kish Daüy News, 6/11/99; Sabah 3/12/99). Ma-
liyeti yüksek olan Mavi Alam'la gelecek gazın
Türkiye'ye ucuz fıyattan satılacaga bizce olduk-
ça şüphelidir.
Şayet Balkanlar'dan Trakya yoluyla gelen
gaza ek olarak Rusya'dan doğalgaz ıthal edile-
cekse, bizce Mavi Akım yerine Izobilnoye-Ba-
tnm-Erzurum kara güzergâhının seçilmesi da-
ha doğru olurdu. Karadeniz'e yakın tzobilno-
ye, esasen Mavi Akım'ın Rusya'da başlangıç
noktası; yani Gazprom bu noktaya kadar gazı
zaten getirecek. Bu hat genellıkk Karadeniz sa-
hillerini izler ve transit ülkesi olarak sadece
Gürcistan'ı içerir.
Bu hat Mavi Akmı'dan çok daha ucuza çıkar
ve Karadeniz sorunlan da ortadan kalkar. Ay-
nca Kafkaslar'ın istikran için bu hat bir gûven-
ceolur.
Çünkü Rusya, Hazar'dan gelen doğu-baü
enerji koridoruna karşıdır ve bu koridoru kul-
lanabilecek doğalgaz ve petrol projelerini bal-
talamak için çeşitli kozlara başvurabilir. Nite-
kim Rusya'nın son aylarda terörü sindirme ba-
hanesiyle Çeçenistan'da sürdürdüğü askeri ope-
rasyon bu açıdan endişe vericidir. (Bakû-No-
vorossisk petrol boru hattı Grozni'den geçer).
Türkiye zaman kaybetmeden Izobünoye-Ba-
tum-Erzurum seçeneğini değerlendirmelidir.
Başlangıç-Bitinı Uzulak
(km)
Yühk
Kapasite
(mÛvarm3)
Topüun
Maliyet
(milyon dolar)
Birim Maliyet
(dolar/1000m3)
ve Kıyaslama
Mavi Akım Dzhugba-Samsun 400
Türkmen gaz
(Hazar geçişli) Şathk-Erzurum 2600
Azeri gaz Bakû-Erzurum 800
16
30
20
2100
2400
700
130(1)
80(0.60)
35 (0.25)
PENCERE
••28 Şubat NediP?
28 Şubat üzerine sulusepken bir tartışma med-
yada sürüp gidiyor.
Doğaldır.
Irtica 28 Şubat'ın yanında olacak değil ya'.. E(-
bette karşı çıkacakJ.. Hem bu iş çok partili rejimle
yaşrttır daha 1950'li yıllarda Adnan Menderes,
Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında DP'li mil-
letvekjlterine ne demişti:
*- Siz isterseniz hilafetibile gerigetirebilirsinizJ.."
Demokrasi girişiminin çivisi de işte bu kafa yu-
zünden çıkmıştı.
Dincilikte demokrasi olmaz.
28 Şubat, laik Türkiye Cumhuriyeti'nde en büyOk
tehlikenin ırtica olduğunu dile getirdiği için demok-
rasinin temel kuraiının aftını çizdi.
Ne kadar haklı olduğu, Hizbullah'la ortaya çıkt.
Ancak yine de kemküm edenler var..
Olacak o kadar!..
•
Avrupa'da demokrasi çağmda anlamı mayaia-
nan iki sözcüğün altı çizilmeli:
1-Sivil..
2- Laik..
"SiviH yalnız asker karşrtı olarak bilen, tam bil-
miyor demektin Frenkçede "sivil" kimi zaman din-
selin dışında olanı vurgulamak için kullanılır (sivil ni-
kâh gibi); sivil hukuk ya da 'medeni kanun' da bu
kapsamda anlam kazanır. Aydınlanma'dan önce
Avrupa'da devlet düzeni kilise öğretısi ile özdeş ol-
duğundan demokratik devnmle insan haklan haya-
ta gecirikji; sivil toplum kuruluşlan bu yaşamın ürü-
nüdür.
Ya laik ne anlama geliyor?..
Laik, din adamı sınıfından olmayan kjmsedir, halk-
tan olan kişidir; kilisenin yetkesinden bağımsız ku-
rum da laiktir. Demokrasi, din devletine karşı sava-
şımla oluştuğundan laik kurum ya da sivil toplum
kuruluşlanyla özgürlüğün temelleri atılmıştır.
Ya bizdeki durum ne?
•
Çok partili rejime geçerken demokrasiyi kıçm-
dan algıladığımız için devrin başbakanı Menderes,
Büyük Millet Meclisi'nde milletvekiltenne dedi ki:
"- Siz isterseniz hilafeti de getirebilirsiniz!.."
Yeter mi?.. Bizde cemaat "sivil toplum kuruluşu"
sayılıyor oysa Batı'da kilise düzenine dahil olduğun-
dan resmi düzenin, bir başka deyişle dinsel otori-
tenin kurumlanndan biriydi. Demokratik devlet Fran-
sa'da dinsel düzeni yıkarak "Code CivU'i (Medeni
Kanun, Yurttaşlar Yasası) toplumun çağdaş huku-
kuna dönüştüren devrimle kuruldu.
Peki bizde ne oluyor?
Cumhuriyet Anayasası'na göre kurulmuş "MilliGû-
venlik Kurulu" devletin temel ilkesi laikliği benim-
seyip sivil ve asker üyeleriyle çıkardığı kararda "ir-
tica tehlikesi'nin altmı çizdlğinden demokrasiyi çiğ-
nemiş oluyor.
•
'Dindar
1
saygrya değerdir, 'mümin'dir, ibadet (ta-
ptnma) özgüıiüğü, vicdan özgürlüğüdür.
Ya dinci?..
Afganistan'dan Sudan'a, Iran'dan Suudi Arabis-
tan'a dek kanlı ya da kansız Islamcı modeller orta-
fakta değil mi?..
Batı'da demokrasi dinci devlete karşı laik yurtta-
şın savaşımryla kuruimuştu.
Biz anlaşılan tersinden işe başlamıştz; laik dev-
let ilkesine karşı dincilik savaşımryla gerçekJeşen bir
demokrasiyi keşfediyoruz. Ne çare ki bu boşuna ça-
bayla yanm yüzyıkjan beri bir arpa boyu yol alabil-
dik.
duLclnea
Mustafa Kaplan> 2 7 / 2 8 / 2 9 O c a k
> 3 / 4 / 5 Şubat
UYUMLAMA4
Gsçsrtı M dCaen. kamuşık t»r garçağm
ratiantısd çatpmrin» uyun da sajlar
Yani -ömttım vt lunıMiiifidtnliir,
•*4n*ıju <• nta»jr br bOUn i^knda
aojKftmrr tmmtm Br talom riMU
a IIIΫ)THH- lin| n'ırıı ^ıılflılıııi lıııtıııl
•nnekgentor .
• 'Compl*xny anö CotmadKtıon in
ArctııMclura'-IMe -tlobtrt Vtntnh
d u l c l n * ! y a p ı n
1*1: 245 10 39 / 48 / 71 l«l-fcz: 249 55 70
verelim. Bir günde. Kefilsiz.